Seçek Yayla Etkinliği ve Batı Trakya Alevi Bektaşi Toplumu Üzerinde Süren Sinsi Tertip
Seçek Yayla Etkinliği ve Batı Trakya Alevi Bektaşi Toplumu Üzerinde Süren Sinsi Tertip
(Seyyid Ali Sultan’ın Gönüllerde Yanan Aşk Işığı Sonsuza Kadar Sönmeyecek, Hep Yanmaya Devam Edecek)
Ayhan Aydın
Rumeli'nin Kutup Yıldızı Pirimiz Seyyid Ali Sultan'ın insanlığı 650 yıldır aydınlatan çerağı kainat durdukça yanmaya devam edecektir...
Anadolu'dan Balkanlar'a erenlerin mührünü ölümsüz bir şekilde insanlığın kalbine nakşeden Seyyid Ali Sultan ve Yoldaşlarının sevdası gönülden gönüle akan ölümsüz bir aşk halidir.
Onun sevdasına tutuşan yürekler insanlık pınarından içmek için ona ulaşmayı en büyük mutluluk görmektedirler.
Yunanistan'dan, Bulgaristan'dan, Türkiye'den başta olmak üzere, tüm dünyadan Seyyid Ali Sultan’a (Kızıldeli) ve onların yoluna gönül vermiş binlerce insan, bu sene de 3-4-5 Ağustos'ta Yunanistan'da Seçek Yayla Etkinlikleri'nde çok büyük bir coşkuyla buluştular.
Bu yola canını koyan binlerce insan akın akın ulu pirin huzuruna vardılar. Dergaha niyaz olup, Seyyid Ali Sultan Dergahı'nın kalbindeki köy olan Ruşenler Köyü'nde yüzyıllar boyunca olageldiği gibi Geleneksel Seçek Yaylası "Bayramı"nda bir gönülde buluştular.
İkilik perdesini yırtıp bir meydanında çerağlarını yakan Hakk Muhammed Ali postunun talipleri, insanlığın evrensel değerlerini hayatlarına ilke etmiş canlar, o büyük sevgiyi ve sevdayı birlikte yaşadılar. Aynı zamanda zaten erenlerin hedefi olan Alevisi-Sünnisi, Hıristiyanı ve her inançtan insanın buluşması yanında, Yunanistan’dan milletvekilleri, önemli yerel yöneticiler de bu çok özel ve önemli günde canlarımız yalnız bırakmadılar.
İlk Gün, 3 Ağustos Cuma günü; her zaman olageldiği gibi yeni Seçek Ağası’nın evi bir bayram yerine dönüştü. Davul ve zurnalarla köy meydanından alınan ziyaretçiler bir sevgi yumağı şeklinde ağanın evine kadar getirildi, ağa tüm konukları aynı şekilde büyük bir sevgi ve muhabbetle karşıladı.
Herkese bir gün önceden hazırlanan lokmalar sunuldu. Bu böyle tüm ziyaretçiler için devam eden bir ritüel olarak sürdü.
Akşamsa köy meydanında çok sevgili Hasan Öztürk, Seval Eroğlu, Sadık Yiğit, Mehmet Karabudak, emektar Zakirimiz İbrahim Amcamız deyiş ve türküleriyle halkımızın duygularına tercüman oldular.
İkinci Gün, 4 Ağustos Cumartesi günü ise; Alevi Bektaşi Yol ve Süreğinde olduğu gibi Ağamız Baş Dede’nin dua ve gülbenkleriyle tüm katılımcıların hazır bulundukları bir ortamda, atına bindirilip, köy meydanı çıkılıncaya kadar büyük sevgi halesi içinde halkı selamlayarak yoluna devam etti.
Seçek Yaylasına çıkan halk ve orada bulunanlar yine Ağa’yı ve konukları etkinliğin yapıldığı alanın önünde karşıladılar. Yine Ağa herkesi selamlayarak atıyla birlikte kendisine ayrılan makama doğru yol aldı. Atından inip yerine oturan Ağa’yı herkes tebrik etti. Ağa da, yanından hiç ayırmadığı eşiyle birlikte, herkesi teker teker ellerini sıkarak büyük bir sevgiyle karşıladı.
Her yeni gelen misafir ve misafir gurupları yine davul turna eşliğinde Ağa’nın yanına kadar getirildiler. Bu böyle sürüp gitti.
İkinci ve üçüncü gün güreş müsabakaları yapıldı.
Yayladaki ilk gün, tüm Türkiye’de olduğu gibi tüm dünyada da halkımızın en çok sevdiği sanatçılardan birisi olan Sabahat Akkiraz’ın söylediği deyiş ve türkülerle kültürlerini yaşamanın mutluluğuna erdiler. Ayrıca Seval Eroğlu ve Mehmet Karabudak Seçek Yaylasını o güzel sesleri ve yorumlarıyla tam anlamıyla doyurdular.
Üçüncü Gün, 5 Ağustos Pazar günü ise; o gün için gelenler, ayrılmak zorunda kalanlar, sohbet edenler, yarenleşenler, tüm güzelliklerin yaşandığı gün oldu.
Halk böylesine bir güzelliği bu sene de yaşadı.
Hizmet edenler aşk olsun, Seyyid Ali Sultan (Kızıldeli) işlerini, güçlerini rast getirsin, diyoruz.
Tertipleri Hep Birlikte Yeneceğiz, Korsanlara Geçit Yok!
Özellikle son iki yıldır Batı Trakya ve Seyyid Ali Sultan Dergahı çevresindeki Alevi Bektaşi toplumu üzerinde, özellikle Türkiye’deki gerici zihniyetin de teşviki ve tertibiyle büyük oyunlar oynanmaktadır. Dergahtaki birliği parçalayıp, yıkmak, yüzyıllar boyunca emeğiyle geçinen gemicilerin yaşamını karartmak isteyen korsanlar gibi, şimdi de “alternatif yayla etkinlikleri” tertiplemek, Dergah çevresindeki canlarımızı üzüp onların morallerini bilinçli olarak bozmayı amaçlayan iftira kampanyaları yapmak ve Alevi Bektaşi Yolu’nun evrensel değerlerinde olduğu gibi hoşgörüyü ortadan kaldırmak için hiç durmadan çok sistemli çabalar devam etmektedir.
Batı Trakya’da yüzyıllar boyunca Seyyid Ali Sultan’ın himmetiyle hiçbir zaman ikiliğe düşmemiş, tüm karanlık çağları aşmasını başarmış, Batı Trakya Alevi-Bektaşi Toplumu bu tertiplerin tümünü de aşacaktır.
Yasal olarak hukuki sorunlarını halleden, tüm yöredeki toplumu temsil eden Seyyid Ali Sultan Dergahı Korumu Heyeti’nin uzun yıllar boyunca sürdürdüğü özverili ve büyük gayret ürünü çabaları meyvesini vermişken, bundan rahatsız olan, gocunan, ilkel zihniyetli yapılar harekete geçmiş, ellerinden çok büyük bir fırsat, hazine kaçmış gibi saldırgan bir şekilde hareket etmektedirler.
Yolumuzun aydınlığı, ululuğu, hoşgörüsüyle hareket etmekle birlikte, “Yola Birlikte Gidilir, Yol Cümleden Uludur” şiarlarından asla vazgeçmeyen Seyyid Ali Sultan Dergahı’na gönül vermiş, dahası bu yola baş koymuş yöre toplumu hiçbir adi tertibe pabuç bırakmadan yoluna devam edecektir.
Meseleyi büyütüp, Yunanistan sınırları içinde, bugüne kadar tam anlamıyla bir bayram olarak kutlanan Seçek Yaylası Etkinliklerini parçalamak, karartmak, ikilik yaratmak, bunun arkasında asıl neden olarak Seyyid Ali Sultan Dergahı’nda birliği yok edip, dergahı ele geçirmek, buradaki Alevi Bektaşi toplumunu asimile etmeyi amaçlayan oyunların çok iyi farkında olan yöre insanı ve biz tüm dünyadaki Alevi Bektaşi toplumunu buna asla izin vermeyeceğiz.
Buna hiçbir muktedirin gücü yetmeyecektir. Bizim ulu erenlerimizin kurduğu aydınlık yolun sevdalıları, çıkar için bu yola çıkılmamışlardır, bu yola ölümüne sevdalıdırlar, her zaman da bedelini ödemişlerdir.
Belki Türkiye’de farklı nedenlerle büyük asimilasyonlar yaşanıyor. Ama en azından Rumeli diyarında Balkanlarda 650 yıldır yanan çerağımızı söndürmek isteyenler gerçek anlamıyla bugüne kadar hiç görmedikleri bir dersi geçen sene aldıkları gibi, bu sene de çok şükür alacaklardır.
Batı Trakya Alevi Bektaşi toplumu aydın bir topluluk olarak, bilinçli bir topluluk olarak, ata yurtlarında kendilerinin varlık nedeni olan Seyyid Ali Sultan ve yoldaşlarının ruhlarının kendi üzerlerinde olduğunun bilinciyle, karanlık tertipleri yıkıp, ışıklı yolu açacaklardır.
Ruşenler halkı yani adından da anlaşıldığı gibi Aydınlık yolu kuranlar başta olmak üzere tüm yöre insanı fesatçılara fırsat vermenden, o belayı def edeceklerdir. O kudret onlar da çok şükür mevcuttur.
Tüm Türkiye’deki ve dünyadaki Alevi Bektaşi toplumu Batı Trakya’da canlarımızın yanındadır.
Mollalarla, gericilerle, ırkçılarla, İŞİD zihniyetli karanlıklarla kol kola olan, çıkar için her türlü yola başvuran, gül yüzlü canlarımızı üzen şer güçlerin beslendikleri hiç bir kuvvet Seyyid Ali Sultan’ın ve Alevi Bektaşi Yolu’nun erdemlerini, aydınlığını yenemez, birliğimizi parçalayamaz.
Bu sevda ummanına düşenlere aşk olsun.
Gören gözler aydın olsun.
Hakk eyvallah, dostlar Hakk eyvallah...
Birliğimiz, dirliğimiz, yol ve erkanımız daim olsun.
Notlar:
- Üç gün boyunca etkinlik alanından ayrılmayan tüm samimiyetleri ve candanlıklarıyla bizlere güç veren özellikle çok sevgili milletvekillerimiz Ayhan Karayusuf ve Mustafa Mustafa’ya çok teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
- Bir başka zaman seninle gelip çok daha detaylı buraları belgelemek gerekir diyen Can Tv.’den çok sevgili Şükrü Yıldız ve Hüseyin Kelleci canlarımız dergahtan canlı yayın yaptılar. Cem Vakfı Çorlu Şube Başkanı Muzaffer Birdal’ın sayesinde Türkiye’den gelen bir kameraman Cem Vakfı arşivi için çekimler yaptı. Umarız bundan da Cem Tv.’ye programlar çıkar. Dernek görevli olarak bir kameraman tutarak tüm etkinliği baştan sona kayıt altına aldı. Bu da çok önemliydi. Her zamanki ben de imkânlar ölçüsünde çekimler yaptım. Yine her zaman ki gibi Mehmet Ersal Hoca da çekimler yaptı. Böylece dünya kamuoyuna da etkinliklerin iletilmesi için çaba gösterilmiş oldu. Almanya’dan canını bu yola koymuş bir değerli can Ali Kaykı ise gerçekten tüm sevdasıyla gelmişti diğer canlarımız gibi.
Yunanistan Trakya Müslüman Alevi Heyeti’nin Yayınladığı Katılımcı Listesi
Almanya Alevi-Bektaşi Araştırmaları Enstitüsü başkanı sayın Gülizar Cengiz.
Hacı Bektaş Veli Dergahı Postnişini sayın Veliyettin Ulusoy 'u temsilen sayın Sinan Ulusoy.
Siriza partisi Rodop milletvekili sayın Mustafa Mustafa.
Siriza Evros milletvekili sayın Dimitris Rizos.
Siriza Rodop milletvekili sayın Ayhan Karayusuf.
ND partisi Evros milletvekili sayın Anastasios Dimoshakis.
Siriza Evros milletvekili sayın Natasa Gara.
Alevi Düşünce Ocağı başkanı sayın Doğan Bermek.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi T.H.B.T üyeleri değerli akademisyenler.
Romanya , Sarı Saltuk Dergahı'ndan Sayın Erkan Demirhan.
Sayın Sabahat Akkiraz.
Doç. Mehmet Ersal.
Bulgaristan Alevi-Bektaşileri derneği başkanı, Mustafa Ali Mustafa.
Soufli Bld Başkanı sayın Εvangelos Poulilios.
Uzunköprü Bld. Başkanı sayın Enis İşbilen.
Eyalet Başkan yardımcısı sayın Dimitris Petrovic.
Dış işleri bakanı yardımcılarından Kosmas Papahristos.
Bolu üni. Prof. Ali Yaman.
Alevi-Bektaşi geleneği araştırmacısı sayın Ayhan Aydın.
Cem Vakfı kurucu üyelerinden sayın Aydın Çakmakkaya.
Almanya Köln Alevi Birliği Şükrü Yıldız
Çorlu Cem vakfı başkanı Muzaffer Birdal.
Ali Koç Babalılar başkanı Kevser Koçerdin.
Dedeağaç Azınlık derneği başkanı Yaşar Dağlı.
Pehlivan Güreşleri spor yazarı duayen Burhan Aytekin.
Rumeli tv.
Delta tv.
Can tv.
Azınlıkça.
Sayın Seval Eroğlu.
Sayın Mehmet Karabudak.
Sayın Sadık Yiğit.
Sayın Hasan Öztürk.
İtalya'dan ADO genel sekreteri Kemal Akgün ve
Güreş tutan tüm pehlivanlarımıza ,
ve
Mektup ve güzel daveti için 2018 Çardak yağlı güreşleri ağası sayın Ahmet Acar'a
ve Edirne'den , İstanbul ve Ankara'dan, Çorlu'dan ve Üsküp'ten, Bulgaristan'dan ve güzel Trakyamızdan katılan tüm kardeşlerimize bizleri yalnız bırakmayıp teşriflerinden dolayı teşekkürlerimizi iletiriz.
7 Ağustos 2018- İstanbul
Sarayın Uleması Olacak Dedeler Haramzadedir
Dedelik Kurumunun Önemine ve Dedeler Üzerinde Oynanan Oyunlara İlişkin Ayhan Aydın’la Yapılan Bir Söyleşi
Yazar Aydın: Sarayın uleması olmak isteyen dedeler haramzadedir-VİDEO
PİRHA- Araştırmacı Yazar Ayhan Aydın, AKP iktidarının dedelere maaş vereceği iddiasını PİRHA’ya değerlendirdi. Aydın, “Eğer muaviyenin sarayındaki yağlı çörekleri yemek gibi bugün de Diyanet’in Emevi Sünni islam anlayışını benimseme yolunda ilerleyerek oradan bir çıkar alma umuduyla sarayın uleması olmak istiyorlarsa, bunlar dedelikten çıkmış insanlardır, nankör, haramzade insanlardır” dedi.
Araştırmacı Yazar Ayhan Aydın, AKP iktidarının dedelere maaş vereceği iddiasını PİRHA’ya değerlendirdi.
Sözlerine büyük halk ozanı Aşık Veysel’in “İnsan kısım kısım, yer damar damar” sözleriyle başlayan Aydın, “Eğer bir çıkar alma umuduyla sarayın ulemasını almak istiyorlarsa bunlar dedelikten çıkmış insanlardır, nankör insanlardır, haramzade insanlardır” dedi.
EVLET, AYNI MUHTARLAR GİBİ KENDİNE BAĞLI DEDELER İSTİYOR”
25 yıl boyunca Alevi yoluna hizmet eden bir nefer olduğunu söyleyen Aydın, devletin kendine bağlı dedeler türetmeye çalıştığını belirterek şöyle konuştu:
“Devletten hakkımızı alacak mıyız? Evet alacağız. Alevilere kaynak aktarılacak mı? Evet aktarılacak. Para verilecek mi? Niye verilmesin.” Ben de bu ülkenin vatandaşıysam benim de bu haklarım var, niye bu haklarımı almayayım. Maddi haklarım da var para da hakkım benim toplum olarak. Eğer bir hizmetse yapılan herkese eşit hizmet yapılacak. Tabii ki dedelere de maaş verilecek ama bu maaş devletin verdiği, devletin insanları kendine bağlamak istediği, bu amaçla verdiği maaş olmayacak asla. Devletin buradaki amacı Diyanet veya bir başka kurumu kullanarak aynı muhtarları kendisine bağlı kullandığı gibi, kendisine bağlı dedeler türetmektir.”
Yüzyıllar boyunca iktidara sahip olan, insanları yöneten kişilerin her zaman karanlık iktidarlarını kuvvetlendirmek için bu yollara başvurduklarına değinen Aydın, birlikten kuvvet doğacağını, insanlarının birbirlerine baktıklarında dertlerini anladıklarını böyle bir toplum olduklarını belirtti.
Alevilerin bir öğretinin temsilcisi olduğunu kültür ve derin bir felsefenin izini süren büyük bir halk topluluğu olduğunu ve bunun yüzyıllar boyunca gelenekleriyle yaşanmaya devam ettiğini söyleyen Aydın, bu geleneklerin içerisinde inançlarının özünde ocaklarınolduğunu belirtti.
“TÜRKİYE’Yİ EFELENEREK YÖNETEN BİR İKTİDAR VAR”
Bugün iktidarın yapmak istediğinin Türkiye’nin birliğini ve beraberliğini kökten sarsmak olduğunu söyleyen Aydın, “İnsanların kardeşçe yaşarken bu derin yarılmaların ve bu ayrılıkların nedenini Anadolu’ya biraz baktığımızda görebiliyoruz” dedi. Yakın bir zamanda bir Alevi köyünde Alevi muhtarın efelenerek iktidarı savunacak sözler söylemesine canlı şahit olduğunu söyleyen Aydın, bu güce Türkiyeyi efelenerek yöneten iktidara itaat ettiği için sahip olduğunu söyledi.
“DEDELERİMİZ ALEVİLİĞİN BEL KEMİĞİDİR”
“Dedelik Aleviliğin olmazsa olmaz bel kemiğidir” diyen Aydın, yüzyıllar boyunca ocak sistemine dayalı dedeler sayesinde Alevilik inancının yaşatılıp bugünlere kadar getirildiğini ifade etti. Dedelerin, pirlerin, mürşitlerin hiçbir zaman inançlarını çıkara ve paraya değişmediklerini söyleyen Aydın, bu yolu satmadıklarını, satılmış kişilerden olmadıklarını açıkladı. Aydın, dedelerin her zaman haktan adaletten yana olduklarını ve dolayısıyla bir yol kurduklarını bu yolun Hz. Hüseyin yolu olduğunu söyledi.
“KARA KAZAN PİŞİRİLSİN, KİMSE AÇ KALMASIN”
Dedelerin ve pirlerin devletin kendi memuruymuş gibi vermiş olduğu paralara el uzatmamaları gerektiğini söyleyen Aydın, eğer bu paralara el uzatırlarsa “İmam Hüseyin onların hakkından gelsin onlara Zülfikar değsin” ifadelerini kullandı.
Dedelerin hakkullah aldığını yani yapmış oldukları hizmetler karşısında taliplerinin paylaşmak amacıyla dedelere bir miktar para verdiğini söyleyen Ayhan Aydın, yol iz bilen gerçek dedeler bu paraların kendine yeteni kadarını alıp geri kalanını da Hacı Bektaş Dergahları gibi dergahlara bağışladığını söyledi. Aydın, bu dergahlara çok fakir insanların geldiğini ve kara kazanların her zaman pişirildiğini, kimsenin aç kalmaması için hizmet verildiğini ifade etti.
“DEDELER EHLİBEYT İÇİN HARCAMA YAPMALI”
Dedelerin fakir insanlar olduğuna değinen Aydın, eğer dedelik yaparak zenginleşmiş birini görürseniz o gerçek dede değildir vurgusunu yaptı. Gerçek dedelerin birikmiş bir şeyleri olduğunda ehlibeyt yoluna harcadıklarını söyleyen Aydın, eğer dedeler ehlibeyt uğruna bir harcama yapmıyorlarsa haramzadedir ve yedikleri zehir zıkkımdır ifadelerini kullandı.
Dedelerin çok önemli bir kısmının tarımla ve hayvancılıkla ilgilendiğini söyleyen Aydın, dedelerin yattıkları yerden taliplerinden bir şeyler beklemesini asalaklık olarak gördüğünü açıkladı.
“ALEVİ MUHTARLARIMIZ VE DEDELERİMİZ UYANIK OLMALI”
Üzerlerinde çok büyük bir yük olduğunu belirten Araştırmacı Yazar Ayhan Aydın, Cumhuriyetin bugüne kadar yaşadığı olumsuzlukları kendisi için kullanan bir iktidarla karşı karşıya olduklarını ifade etti.
Bu tertip karşısında insanların uyandığını ve sandık başlarına gidip demokrasi mücadeleleri verdiğini belirten Aydın, bu mücadelenin hiç bir zaman bitmeyeceğini ve demokrasi mücadelesi vermeye devam edeceklerinin de altını çizdi. Aydın, “Muhtarlarımız satılmadıkça, dedelerimiz haramzade olmadıkça oynanan bu oyunlara karşı uyanık olmalıyız ve medya aracılılığıyla insanlara sesimizi duyurmalıyız” dedi.
“OCAKLARI BENİMSEYEN DEDELER BU OYUNA GELMESİN”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararı hiçe sayan ve yakın zamanda vermiş olduğu sözleri çiğneyen iktidardan mürüvet beklemediklerini söyleyen Aydın, tek mürüvet bekledikleri yolun erenleri, ulu ozanları olduğunu açıkladı.
Yazar Aydın, Pir Sultan Abdal’ın dile getirdiği “Kadılar müftüler fetva yazarsa, işte kement işte boynum asarsa” diye devam eden ölümsüz dizelerin onları ayakta tuttuğunu direnç verdiğini açıkladı. Aydın, İmam Hüseyin’in yolundan giden Abdal Musa, Karacaahmet, Şahkulu Sultan, Baba Mansur gibi yüzlerce erenin ocaklarının yolunun izlenmesi gerektiğini ve bu yolu benimseyen dedelerin oyuna gelmemesi gerektiğini kaydetti. Aydın, eğer çıkar uğruna yolunu değiştirenler olursa da ancak Zülfikar onları temizleyebilir ifadelerini kullandı.
25 – 7- 2018
PİRHA/İSTANBUL
ÇÖRMÜ -DARILI-: HER ŞEYİYLE BİR KÖY, HEM DE TAM BİR ALEVİ KÖYÜ
ARILI-: HER ŞEYİYLE BİR KÖY, HEM DE TAM BİR ALEVİ KÖYÜ
Ayhan Aydın
Sevgili dostlar, yollardayız ya, adımız gezgine, gezgin dervişe, Alevilerin Evliya Çelebisi’ne çıkmış bir kere, git git bitmiyor bu ölümsüz sevdanın izindeki yolculuklar.
Yollarda olmak her zaman çok güzel; yeni yerler, yeni insanlar, yeni bilgiler elde etmenin keyfi bir başka.
Kuluncak’ta Alvar’dan çıktık, Biçir’i geçtik, vara vara dağlar arasında bir köye vardık. Vardık ki ne görelim, burası her şeyiyle tam bir köy. Hem de her şeyiyle bir Alevi köyü: dağlar var, gün batımı gün doğumu bir sessizlik içinde içinize işliyor, tüm güzelliğiyle güne doğal uyanmak var, gül yüzlü insanlar var, tavuklar var, koyunlar var, mallar var, çeşmeler var, kızıl dağlar var, çocuklar var, yaşlılar var...
Ama hepsinden öte gül yüzlü canlarımız var, inançlı, sevgi dolu canlarımız var.
Bir Alevi köyü, cemlerden, sazlardan, dedelerden bahseden gül yüzlü insanlar var. Üstüne üstelik, ziyaret var, tarik var, cemevi var, geçmişin bilgisini aktaracak köyün büyükleri var…
Ben oldum olası derim, bu Anadolu her şeyiyle birbirinin kopyası bir coğrafi yapılar bütünü. Benim Şiran’ımı hep Divriği ile benzeştiririm; aynı dağlar, aynı insanlar, aynı coğrafyanın kopyası. Burada da kendi doğduğum ve çok sevdiğim köyümü Yeniköy’ü hatırladım. Bu sene köyüme gidemedim ama ne gam yine bir başka köyümdeyim. Her gittiğim yer benim köyüm oluyor, tüm insanlar benim hısım, akrabam, tanıdığım oluyor.
Ben burada inanç gördüm, aşk gördüm, geçmişin kültürünü, geleneklerini, saygısını, sevgisini yaşatan canlı bir topluluk gördüm.
Çörmü yani Darılı halen yozlaşmamış tam bir Alevi köyü, insani değerlerini kaybetmemiş, yüreklerinde yol aşkını yaşatan bir köy burası.
Köyün dedeleri Kangal Yellice’den geliyormuş. Yelliceli Şeyh Şazeli (Kahveci Postu) Ocağı’ndanmış. Yıllar geçmiş oradan gelen giden dede yok. Ama burada onlara, o dedelere, öyle büyük bir sevgi, aşk, muhabbet ve özlem var ki anlatılamaz. Köyde halen birçok kişinin ismi; bu köyde zamanında cemler yürütmüş, insanların kalbine girmiş dedelerin isimleri.
Bitmez tükenmez öyküler bütünü buradaki yaşam. Eski köy dedikleri yerden şimdiki yerleşime geçen köylüler bu dağların içinde gizlenmiş, saklanmış, oldukları yerde yaşamı bin bir güçlükle kursalar da onları ayakta tutan, onları kenetleyen bir bütünlük içinde olmalarını sağlayan inançlarını yaşatmışlar.
Burada sevginin, inancın özü var, insanlığın gücü var.
Ayrıca burada, Karadirek dedikleri bir ziyaret de var. Aynı isimle anılan bir ocak merkezi de var.
Eski Köy, bir mağaranın içindeymiş diyen ve yine Yellice’li bir dedenin ismini taşıyan Şadi Amca da bana yardımcı oluyor, bu yöreyi iyi bilen bazı dostlarla beni buluşturuyor. Onlarla bu dar olanaklar içinde söyleşi yapmaya çalışıyorum. Çünkü biz buraya bir amaçla gelmiştik. Gül yüzlü Seher Yılmaz canımızın gelinleri Fatıma Kardeşimizi Malatya merkezde ziyaret etmiştik. Kendisi yoğun bakımda yatıyordu. 35 gün önce yüksek tansiyona bağlı olarak beyin kanaması geçirmiş canımızın durumu çok kritikti. Şu işe bakın ki, onun evinde hem yakınlarıyla sohbet ediyor aynı zamanda köyle ilgili bilgiler derlemeye çalışıyoruz. Kapısı herkese açık, eli açık, misafirperver, gül yüzlü kardeşimiz daha bahardan her yeri tertemiz etmiş, yıkamış, ak pak etmiş.
İnançlı ve çok candan, geçmişin geleneklerini tam anlamıyla yaşatan çok sevgili Seher Yılmaz canımız her an olduğu gibi her şeyle ilgileniyor, her işe el atıyor. Bu arada babasının – anasının ayak bastığı yerleri ziyaret ediyor, geçmişin anılarının izini sürüyor. Çok mu çok çalışkan ve başarılı olan babası Ali amca burada maden bile işletmiş. Elinden her iş gelen Ali amcayı herkesin çok sevdiğini anlıyorum. Şimdi de kendisi İstanbul’da hasta olan Ali Amca’ya da sağlık, sıhhat diliyoruz.
Buraya sohbet için gelen, Yusuf Aslan, Seydi Gaziler derler bize, 75 yaşındayım daha bir tek aspirin içmedim, diyor. Hep köyde yaşayan Yusuf Aslan hayat boyu rençberlik, çobanlık yapmış. Halen yine o eski dedelerin aşkıyla yaşıyor, nerede o eski dedeler, cemler, hep o özlemle yaşıyorum, diyor. Kendisiyle bir yöreyle ilgili bir söyleşi yapıyorum.
Yusuf Yılmaz, köyün hem hocası, hem geçmişin bilgilerini kendisinde toplamış bilgi hazinesi, hem çok iyi bir insan, hem de tam bir canlı tarih örneği. Ezbere şiirler okuyan, destanlar anlatan, eski dedeleri, yöredeki gelenek ve görenekleri en iyi şekilde anlatan bu gül yüzlü büyüğümüze de bir gece de mihman olarak derlemeler yapmaya çalıştım. Halk bilimci öğrencilerin kaçırmamaları gereken sözlü kültür taşıyıcısı bu güzel insanın eşi de Kangal Kocakurt (Kocayayla) Köyü’ndenmiş.
Yarabbi ne yaşamlar, ne öyküler, ne anlatılar var her yerde, elbette ki bu köyde de.
Hep o güzel anlar, güzel günlerin, cemlerin özlemi var konuşmalarında tüm insanların.
Ne dedelerdi o dedeler, o dedelerin atlarına bile hizmet etmek bizim için bir büyük zevkti, mutluluktu. Bizler küçükken de onların özlemiyle yaşardık, diyor örneğin Taçlı Elif Bacı. İlerlemiş yaşına rağmen halen günlük işlerini kendisi görüyor, köyün ebeliği yapmış aynı zaman elinden birçok şey geldiği için genç yaşta kaybettiği eşinin yokluğunu çocuklarına göstermeden onları büyütmeyi başarmış bir örnek anamız.
Kısa bir söyleşimizde; bizler rehberiz aslında, diyen ve Ankara’da yaşayan Veli İşleyen Demir, inancın yoğurduğu bir insan olarak dedelerin ayak turabı bir insan olarak, eren ve evliyaların o kutlu nefesinin olduğu bu mekânda şimdi kendisini bir hizmetli gibi görüyor. Büyük sağlık sorunlarına rağmen yıllar yılı hep bunu anı beklemiş, atalarından aldığı emaneti bir nebze yaşatma gayretiyle Karadirek’in olduğu mekânın kapısını açarak, en büyük arzusuna kavuşmuş. Kendisiyle yaşamı, ocak ve bu köyün değerleriyle ilgili bir söyleşi de yapıyoruz. Bu arada Kabak Abdal’ soyundan olan eşi anadan da Alvar’la ilgili bazı bilgiler derliyoruz.
Köy her şeyiyle bir hazine değerinde ama ne hazine! Burada gerçekten de önemli madenler varmış. Demir çıkarılıyor, diğer madenlerin aramaları devam ediyor. Tüm dileğim bu doğal örtünün, bu yaşam örgüsünün kaybolmaması, yok edilmemesi.
Burada gerçekten de bir on gün kalmak gerekir diye düşünüyorum, hadi on gün kalamadık, üç dört gün derleme yapmak gerekir, çok önemli bir köy burası dedim, kendi kendime.
Yaşam acılarla dolu, maalesef ki, hastamızı kaybettiğimiz haberini alıyoruz. Çevre köylerden de gelenlerin katılımıyla bir cenaze erkânı düzenleniyor. Sonsuz yolculuğuna uğurladığımız canımızı toprağa sırladıktan ve dostlarla vedalaşıp düşüyoruz İstanbul yollarına…
Arkamızda hüzün, gözyaşı, boynu bükük bir eş, şaşkın çocuklar bırakarak.
Ama bir o kadar da anı, bilgi, sevgi, dostluk yükleyerek heybemize yol alıyoruz kızıl dağların, kayısı bahçelerinin içinden; her şeye rağmen yaşam ne güzel bir şey, diyoruz.
Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfı başkanı çok sevgili Muharrem Yılmaz ve gül yüzlü ailesiyle sağ sağlım varıyoruz İstanbul’a. Onlara çok teşekkür ediyorum. Böylesine güzellikleri birlikte yaşadığımız için.
Ne diyelim, Kerimen Şükür…
Bu geziyi de yaptık ya, yenisin tez gelsin!
Muhubbetlerimle.
16-19 Temmuz 2018, Çörmü – Darılı, Kuluncak, Malatya
DEDELER ALEVİLİĞİ ANLATIYOR KİTABI ÇIKTI...
DEDELER ALEVİLİĞİ ANLATIYOR…
Araştırmacı, Derlemeci, Arşivci, Gazeteci, Yazar dostumuz Ayhan Aydin yeni kitabı "Aleviliği Dedeler Anlatıyor" raflarda.
YOL'a yaptığı hizmetleri kabul olsun. Kitabın okuru, baskısı çok olsun.
Aleviliğin yazılı ve sözlü kültürünün kayda alınması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında önemli bir yeri olan Ayhan Aydın' uzun süredir Alevilik - Bektaşilik konusunda yaptığı derlemeleri kitaplarda topluyor. Tek başına bir "Alevilik Arşivi" bir "Alevilik Hafızası" gibi çalışmalara imza atıyor.
İlk ağızdan elde edilen bu derlemeler, yani söyleşiler, izlenimler, notlar, başta araştırmacılar, akademisyenler, genç okurlar, olayı takip eden veya meraklı insanlar için yararlı oluyor.
Uzun zamandır yaptığı derleme ve arşiv çalışmalarının başında Alevi Dedeleri ile yaptığı söyleşiler yer alıyor.
Yüzlerce Alevi Dede'si yaptığı söyleşilerden 29 söyleşiyi Ocaklar bazında bir seçki yapılarak kitaba yerleştirilmiş. (Aydın İleri, Yayıncı, Yazar, Kütüphaneci)
..................................................................................
ALEVİ DEDELER ANLATIYOR
Derleyen: Ayhan Aydın
Kripto Yayıncılık
Temmuz 2018
Aleviliği Dedeler Anlatıyor...
Sevgili dostlar; uzun yıllardan beri Alevilik Bektaşilik konusunda yaptığım derlemeleri kitaplarda toplamaya çalışıyorum.
İlk ağızdan elde edilen bu derlemeler, yani söyleşiler, izlenimler, notlar, başta araştırmacılar, akademisyenler, genç okurlar, olayı takip eden veya meraklı insanlar için yararlı oluyor.
Ben bir basın yayınlı olarak söyleşi yapmaya devam ediyorum. Ne bir sosyoloğum, ne bir tarihçi, ne bir antropolog. Bu alanlar ise aslında konu için temel olan alanlar. Ne kadar çok araştırma yapılsa hala çok geniş bir veri alanı.
Uzatmayayım, bunca yıllık çalışmalar, derlemeler, arşiv yapma gayretleri içinde söyleştiğim gurupların başında Alevi Dedeleri gelmektedir.
Yüzlerce dede söyleşisinden yaklaşık 120 söyleşiyi deşifre edip düzenlemiştim. Onca kurum ve yayınevine sunmama rağmen hiçbirisi bu çalışmama ilgi göstermediler.
Biliyorsunuz kitaplarımın birçoğunu kendi imkanlarımla bastırıyorum (Can Yayınlarından çıksa da maddi olanağını biz karşılıyoruz).
Sıkıntılar Hiç Bitmiyor...
Hem maddi kaynak bul, hem de bunları dağıtmaya çalış...
Çok ciddi sıkıntılar. Bir de tam bir redaksiyon yok, bir çok problemler. Hala da onların dertleri bitmiş değil.
İşte Bu konuda elimdeki söyleşilerin varlığını Sayın Ali Rıza Özdemir'e açınca kendisi bana yardımcı oldu. Bu söyleşileri Ankara'da işini ciddiyetle yapan ve tüm Türkiye'ye geniş bir dağım ağı kurabilin Kripto Yayınları'ndan Ünit Çıkrıkçı'yla beni tanıştırdı.
Sonuçta Dedeler Aleviliği Anlatıyor kitabı çıktı.
Kitap şu anda Türkiye'deki kitapçılara dağılmış durumdadır. İnsanlarımız bu kitaba ulaşabilirler.
Kitapta yayınevinin dedelerimizle yaptığım yüzden fazla ve her birisi uzun söyleşilerden yapmış olduğu bir derleme metin yer almaktadır.
Ocaklar bazında bir seçki söz konusudur.
Eksik bir çok dede söyleşimiz vardır.
Artık yapacak bir şey yok.
Kurumlar veya dedeler, babalar, ozanlar da biraz özveride bulunmalılar.
Konuşmak çok güzel, bu konuda iş desteğe gelince hiç kimsenin kılını kıpırdatmadığını görüyorum.
Büyük çilelerle yapmaya çalıştığım tüm kitap, gezi ve araştırmalarda bunu görüyorum, yaşıyorum. Hala da yaşıyorum. Çünkü bunlar bireysel değil, toplumdan aldığını topluma geri verme gayreti, yani toplumsal bir çalışma.
Bir Balkan gezisine gitmek için üç beş kitap vermeye çalıştığım kişiler telefonlara çıkmıyor.
Ancak laf konuşuyoruz, iş yapmıyoruz.
Gençlerimizi okutmuyoruz, bilimsel olsun olmasın araştırmalara gerekli desteği vermiyoruz.
Neyse derdim çok fazla, can dostlar...
Bana candan davranıp kitabı halka ulaştıran Kripto Yayınlarından Ümit Çıkrıkçı'ya çok teşekkür ediyorum.
Muhabbetlerimi sunuyorum. Hayırlı olsun...
Arka Kapak Yazısı...
Alevi Dedeleri, atalarından aldıkları mirası, kendi yaşam tecrübeleriyle de birleştirerek bugünlere getirip, yaşattılar ve de bizlerle paylaştılar.
Tüm dedelerin yaşam öyküleri başlı başına bir kitap konusu aslında... Hayatın içinden gelen, yaşamın renklerini barındıran dedeler samimi, içten ne de güzel özetliyorlar, yaşamlarını, dünyaya bakışlarını...
Bu kitapla; yüzlerce söyleşiden bir deste sunuldu sizlere. Yaşayan Aleviliği dedelerin konuşmalarından, bu söyleşiler aracılığıyla anlamaya çalıştık.
Hep başkalarının anlattıkları, yazdıkları şekliyle Alevilik kamuoyuna sunuldu. Ama burada bu inancın, bu öğretinin öncü isimlerinden olan, dedeler bu sefer kendileri konuştular. Özlerini ortaya koydular.
Dedeler; (Babalarla birlikte) hazine sandıkları olan bellekleriyle, ruhlarındaki hatıra ormanlarıyla, büyük tecrübeleriyle, yaşamın bir başka boyutundan hayata bakanlar olarak, bize halkbilim, edebiyat, tarih bakı-mından da ne büyük nimetler sunuyorlar.
Dedeler, bir umuttur; dedelik, zahmetli bir yolun adıdır.
Dedeler, çölde açan çiğdeme benzerler....
Dedesiz, bir Alevîlik düşünülemez....
Dedelik; cemdir, semahtır, sazdır.
Dede talibiyle, zakiriyle, deyişiyle, aşkıyla ‘dede’dir.
Ocaksız dede olunmaz, Pîr elinden tutmayan, mür-şit didârı görmeyen, rehber eşiğinden geçmeyen de bu yolda yol alamaz.
Yol-erkân süren, doğru görüp doğru söyleyen, tüm insanlığın önderi olabilen dedelere ne mutlu.
Aşk ola erenler, aşk ola!
Ümit Çıkrıkcı
Kripto Basım Yayın Dağ.Ltd.Şti.
Kripto Kitaplar Publishing House
Kültür Mahallesi, Ataç 2 Sokak No:71/B Çankaya-Ankara-Türkiye
Tel: +90 0312 432 19 23
Avrupa Gezisi (4 Mayıs - 11 Haziran 2018)
AVRUPA GEZİ NOTLARI
(4 MAYIS – 11 HAZİRAN 2018)
Giriş
Ah Avrupa, Ah Avrupa…
Alevi Bektaşi Kültür Enstitüsü’nün geleneksel olarak düzenlediği daha önce de birkaç kez katıldığım Hıdırellez Etkinliği çerçevesinde uzun bir gezim oldu. Etkinlikten sonra, daha önceden de temaslarım olan kurumlar ve kişilerle konuşarak, Avrupa’da kırk günlük bir seyahatim oldu.
Ayhan Aydın
Sevgili dostlar; yaklaşık otuz yıldır içinde bulunduğum Alevi – Bektaşi dünyasında, profesyonel olarak çalıştığım tüm dönemler de dâhil olmak üzere, hemen bütün alan araştırmalarımı ve bu bağlamdaki gezilerimi kişisel imkânlarımı zorlayarak gerçekleştirdim.
Bugün de aynı şekilde bu bağlamdaki gezilerimde; ulaşım, barınma, konaklama vd. giderlerimi önemli oranda davetli bulunduğum kurumlar ve bu kurumlara destek veren canlar sayesinde sağlayabiliyorum. Bunları bazen küçük sponsorluklar, çoğunlukla da kurumların mütevazı olsa da, katkılarıyla yapıyorum. Bu benim yaptığım uzun bir yazı konusu aslında, hadi diyelim ki bu da benim önemli bir başarım.
Birçok kişinin çalıştığı kurumlardan elde ettikleri harcırahlar, çeşitli projeler kapsamındaki ekonomik desteklerle bu çalışmaları yaptıklarını; üniversitelerden, TÜBİTAK, Kültür Bakanlığı gibi bazı devlet kurumlardan işbirliği halinde bazı gezileri, toplantıları ve çeşitli araştırmaları yaptıklarını biliyoruz.
Bugüne kadar hiçbir kurumdan doğrudan bir maddi/manevi destek almadan, hiçbir proje kapsamında olmadan, tümüyle kişisel mücadelemle bir gayret içinde olduğumu burada belirtmek istiyorum.
Hatta biraz da içimden geçeni söylemek gerekirse, Alevilik - Bektaşilik konusunun, bu arada alan araştırması adı altındaki bazı çalışmaların, işi gücü proje üretmek olan birilerine çok iyi gelir getirdiğini, bunun iyi bir gelir kapısı yapıldığını da söylemeden edemeyeceğim.
Can dostlar; yine bir etkinlik vesilesiyle yaklaşık kırk günlük bir Avrupa Gezim oldu. Almanya, Hollanda, İsviçre’de bazı kurumlara ziyaretlerim, söyleşilerim, gezilerim, muhabbetlerim oldu.
Hem bol bol gezme şansına ulaştım, hem bilgi birikimimi dostlarımla paylaştım, hem yeni kişilerle tanıştım bu arada gözlüm yeteneğimi arttırdım, hem de tümüyle kişisel gayretlerimle bazı söyleşiler yaptım.
Oldukça yararlı geçen gezimden izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istedim.
İlginize muhabbetlerimle…
Benimle ilgilenen, bana yardımcı olan tüm dostlara ve kurum yöneticilerine en içten şükranlarımı sunuyorum. Tüm geziler onların destekleriyle yapılabilmiştir. Benim böyle bir geziyi yapmaya imkânlarım elvermezdi.
Sağ olsunlar, var olsunlar. Yolumuzu, erkânımızı, değerlerimizi Avrupa’da yaşatan insanlarıma bin muhabbetlerimle.
Aşağıdaki yazıyla geziyi özetlemeye çalıştım. Uzatsam, detaylara girsem; betimlemeler, karakterler, kendimce yorumlar vd. olsa yazı en az üç katı uzun olurdu.
3 Mayıs, Perşembe
Yaklaşık üç hafta geçmesine rağmen vizeyi uçağın kalkacağından bir gün önce almak biraz beni gerse de; çok sevgili yeğenim Özden Aydoğan’ın yaş günüm için bir pasta almasıyla geceden başlayan mutluluk ertesi günde devam etti.
4 Mayıs, Cuma
Köln
Gezinin Başlaması
Can dostlarımla vedalaştıktan sonra, sabah erkenden yol alınca havalimanında İran’dan gelen can dostlarla buluşup yola revan olduk. Grup Müștak’ın iki gül yüzlü siması; Yashar Behnoud, Shahram Sadeghinia ile çok zevkli sohbetimiz beni tekrar düşler dünyasına götürdü. Benim en büyük arzularımdan birisi de İran’da şöyle üç dört ay gezmek, oradaki canlarımızı ve yaşamlarını görmek izlemektir. Ya kısmet! Kısmetten ötesi gerçekten yalan. Bakalım kaderimizde varsa oraları da daha geniş zamanlarda görüp, gezebilirim.
Almanya’daki dergâhımız Alevi Bektaşi Kültür Enstitüsü, Hacı Bektaş Vakfı’na yani Köln yakınlarındaki Hausen’e varınca derin bir nefes aldık. Benzersiz doğasıyla her zaman beni büyüleyen buradaki kültür otağımızda dostlarla yarenleştikten sonra küçük ama şirin mi şirin kent merkezindeki otellerimize yerleştik. Üç gün boyunca etkinliğe katılıp çekimler yapmanın dışında bu şirin, bir doğa harikası turistlik beldede gönlümüzce gezintiler de yaptık.
Sivas, Sivas, Kanlı Sivas...
Sivas, Sivas, Kanlı Sivas...
Bu gün dostluk günüymüş.
Ellerimizde saz ve güllerimizle semah dönerken, bizi diri yaktılar Sivas'ta.
Dost dilinden tatlı bal bulamayan bizler, o gün olduğu gibi her zaman, yalancı sözlerle bu ülkede hep yalnız bırakıldık.
Yaşadığımız her şeye rağmen uzattığımız dostluk ellerini ise devleti yönetenler hep ters çevirdiler.
Yurdumuzda insanları yakanlar, ülkeyi parçalamak için pusuda bekleyenler hiç bir zaman gerçek anlamda cezalandırılmadılar.
Ülkeyi saran karanlık kafaların ürkücü uğultuları her yeri kaplarken, bizler özgürce türküler, deyişler söylemeye, Pir Sultan'ca haksızlıklara baş kaldırmaya, barış için semah dönmeye devam ediyoruz ve sonsuza kadar da devam edeceğiz.
Sivas'ın çığlığını duymayanlar, Sivas'ı anlamayanlar, Sivas'ı kavramayanlar, Sivas'a üzülmeyenler hiç bir zaman bizim dostumuz olamayacaklardır.
Sivas'ta ölümsüzleşenler bu ülkenin bağrında bir kor gibi duran devrim-demokrasi ve insanlık şehitleridir.
Onların sonsuz anıları her daim bizlerledir.
Değil 25, 125 yıl geçse de; Anadolu topraklarında onurunu- haysiyetini kaybeden ve faşizmin kokuşmuş birer pislik yüzleri olan o Ortaçağ'ın barbarlarına karşı; aydınlığın timsali olan 33 güzel canımızı her daim anacağız, onların varlığını yaşatacağız.
Yeryüzü insanlığın yüzü oluncaya kadar, hiç bir din, renk, ırk, düşünce ayrımı olmadan tüm insanlar bir kardeş ve gerçek dost oluncaya kadar, bu yangın yanmaya devam edecektir.
Sivas’ın ışığı hiçbir zaman sönmeyecek; yobazlık ülkemizden ve yeryüzünden silininceye kadar tüm dünya insanlığını aydınlatmaya devam edecektir.
Sivas kıyımında kaybettiğimiz canlarımızın anıları yüreklerimizin en derin ve en anlamlı yerinde hiçbir vakit solmaz çiçek tazeliğinde dipdiridir.
Ölümsüzler kervanına katılan Sivas Şehitlerimizi büyük bir sevgi, saygı, özlem ve muhabbetle anıyoruz.
Aşk ile…
1 Temmuz 2018
Ayhan Aydın
Diğer Makaleler...
- Bir Cevat Günel Vardı...
- Şükür ki Gidebildim! Almanya’da Matem…(Ekim 2017)
- Topçu Baba Anma Etkinliği Yapıldı, 2018
- Acımadan Kestiler Birer Birer
- Harabati Baba Tekkesi Tümüyle Elden Mi Çıkıyor?
- ŞİİRLERLE BAHARA MERHABA ETKİNLİĞİ
- MEHMET ATAY'la Söyleşi...
- Dr. Meral Avcı Delipınar’la Söyleşi…
- Hakkı Saygı'nın Alevilik Bektaşilik Yazıları. Derleyen: Ayhan Aydın
- Geleneği Yaşatanlar: Hakkı Saygı Baba