D O B R U C A VE D E L İ O R M A N’ D A A L E V İ B E K T A Ş İ T E K K E L E R İ Ahmet Hezarfen

D O B R U C A   VE  D E L İ O R M A N’ D A  A L E V İ

B E K T A Ş İ   T E K K E L E R İ

Ahmet Hezarfen

 

D E L İ O R M A N

Bulgaristan’ın kuzey doğusundaki büyük bir alanı kaplayan bölgeye denir. Sınırı kesin olarak belirtilmemesine rağmen jeolojik durumuna bakarak şöyle sınırlandırılmaktadır: Kuzey batısı Tuna nehrinden ayrılan aluvial düzlük (Braşlyan Alçağı Yalısı), kuzeyde Hacıoğlu Pazarcığı (Dobriç) Kurtpınar (Tervel) enlem çizgisi, doğuda Frangel Platosu, güneyi Ak Lom ve Provadi çayına kadar uzanmaktadır.

Çok eskiden Deliorman’da Trakyalı kabileler yaşıyordu. Ötede beride serpilmiş yüzlerce mezarların üzerindeki üyükler çok eski bir uygarlığını kalıntılarıdır. Trakların Orta Asya’dan buralara ne vakit geldiği bilinmektedir, Asya’dan 25-30. Y.Y. önce göç ettikleri sanılmaktadır. Burada Trakların Get (Buralarda Küçük İskitya da denir). Buralarını bir zamanlar İranlılar daha sonra Makedonyalılar (359-336 İ. Ö.) (İranlılar 513 İ. Ö.), onlardan 1.Y.Y.’da Romalılar ele geçirdiler, 4. Y.Y.’da kadar buralarına egemen oldular. Roma ikiye ayrılınca buralara kuzeyden Avar Türkleri akın etmeye başladı. Bizanslar buralarını korumak için 6.Y.Y.’da buraya mavi gözlü Islavları yerleştirdiler. Çok geçmeden buralara Bulgarlar gelemeye başladı. 679 yılında Asparuh (İsperih) Han süvarilerini Tuna’dan geçirerek Islavlarla birlikte yaşamaya başladılar.

Osmanlılar Deliorman’a DİVANE ORMAN diyorlardı.

 

D O B R U C A

Güneyinde Deliorman, kuzeyde İsakça ve Tulça’ya kadar uzanmakta, doğuda Karadeniz, batısında Tuna nehridir. Burasının ilk halkı Deliorman’da olduğu gibi Trak Getler’dir. M. Ö. 5.Y.Y.’da İranlılar (1. Dara) İskitlere karşı İsakça’dan Tuna’ya köprü yaparak (Osmanlılar da buraya köprü yapıyordu) karşıya geçit. M.S. 1. Y.Y.’da buralara Romalılar, 4. Y.Y.’da da Hunlar egemen oldu, 5. Y.Y.’ın yarısında Bulgarlar yerleşmeye başladı, İmperator Zenon döneminde 678’de kitle halinde Tuna’yı geçerek buraya yerleştiler. 679-1020 yılları arasında Islavlarla birleşerek bir devlet kurdurlar. (İlk Bulgar Devleti 681’de Asparuh Han tarafından kuruldu. İlk başkent Pliska- Ahibaba’dır)

Dobruca ve Deliorman 1020’de yeniden Bizanslıların eline geçti. Bizanslılar buraya 1048 yılında Peçenekleri, 1065’te de Kuzey Oğuzları yerleştirdiler.

925 yılından itibaren Balkan Yarımadası’nın Bogomil adındaki bir Bulgar papazının kurduğu BOGOMİLİZM tarikatı yayılmıştı, bunlar Ortodoks Hıristiyanlığa karşı savaşıyordu. Bogomiller Dobruca’dan Rusya’ya geçtiler. Dobruca 1186’da 2. Romen Bulgar Devleti eline geçti. 1241 Moğolların Cengiz Han’ın çocuklarının istilasına uğradı. Bu arada Anadolu’da süregelen çekişmelerden kaçan Prens İzzeddin Keykavus Bizans İmparatoru’ndan kendisine bağlı obaların yerleşeceği bir yer istedi, Bizans İmparatoru da böylece İznik’ten aktarılan Anadolu Türklerini 1261’de Dobruca’ya yerleştirdi. Bu yörede Saru Saltuk Sultan’ın müritlerini buldular, buraya daha önce Kuzey Türkler (Bulgar Türkleri) yerleşmişti. Bunların bazısı Şaman dininde bazısı da 865’ten sonra Hıristiyan (Doğu) dinini kabul etmeye başlamıştı.

1166’da Ahmet Yesevi’nini ölümünden sonra onun dervişleri her yana dağılırken kuzeyden Tuna’yı geçip Dobruca ve Deliorman’a gelenler olmuştur. 1940’lı yıllarda Bulgaristan’ın Şumnu (Şumen) kasabasındaki Nüvvab okulu öğretmenlerinden Süleyman Sırrı Tasavvuf  Edebiyatı dersinde bize:

1- Dünya Savaşından önce Hacıoğlu Pazarı (Dobriç)Nda Rüştiye öğretmeni iken birkaç defa Akyazılı Sultan Tekkesi’ne gittim, orada bazı Macar, Polyak, Rus vb. araştırmacılarla karşılaştım (Bazıları Pazarcık’a da gelirdi) bana tekkenin haziresin de Osmanlılardan çok önce buralara gelip burada ölen dervişlerin mezarlarını gösterdiler diyordu.

Dobruca 1235’te Tatarların saldırısına uğradı, 1277-1278’de Balkan Yarımadası’nda birçok yeri yağma, Bulgar Devletinin zayıflığından yararlanarak 1300’de Nogay’ın oğlu Çaka tahta çıkarak bir yıl Bulgarlara Çar oldu (1299’da Osmanlı Devleti Kuruldu.)

1353’te Osmanlılar Rumeyi’ye ayak bastı, 1371’de Edirne Başkent oldu. 1357-1395’te Prens Dobretiç yönetiminde Dobretiç’in adıyla Dobruca Despotluğu kuruldu, burası daha çok Bizans himayesindeydi.

Burası 1395’te Osmanlıların eline geçince buralara göç dalgası daha hızlandı. Selçukların kolonizyasyon ve sürgün yönteminden yararlanılarak Naldöken, Tanrıdağ, Kocacık, Ofçabolu, Vize Türkleriyle Tatarlar gelip yerleşmeye başladı. Buralara yerleşip kalanlar atalarından gelen ağızdan ağıza anlatılanları unutmadılar, yeni gelen Osmanlı Türkleri’nin karşısında yabancılık çekmedi. Anadolu’nun değişik bölgelerinde yaşayan ve çeşitli aşiretlere mensup olan çeşitli beyliklerin yönetimne giren Türk halkı birbirini yadigar, hattabirbirine düşman gözüyle bakarken Rumeli topraklarına yerleştikten sonra akrabalık ilişkileri, askerlik ve silah arkadaşlığı, alış-veriş gibi ilgilerle birbirleriyle kaynaşıp RUMELİ HALKI adı altında bir topluluğu meydana getirdiler. (1) daha çok Karadeniz’den ve Kuzeyden Tuna’yı geçerek gelen bu gçmenler arasında Bektaşi ve Halveti gibi tarikat ehli Şeyhlerini Rumeli’de müritleri aracılığı ile köyler kurmaya başladılar. 1479 Tahrir Defteri’nde Hezargrad (Razgrad) İlçesinde 2 Müslüman köyü (biri Torlak Hlebartsi)nde söz ederken 1516 yılında 25, 1525’te ise 33 köy oluyor.

Gacanov Deliorman ve Dobruca yöresine Alevî Bektaşi, Şazeli, Melami, Rifai ve Kadiri’lerin yerleştirildiğini söylüyor. Horasan’dan gelne Otman Baba gibi Abdallar’ın tarik-e dünya dervişlerin Rumeli’nin Türkleşmesinde  büyük hizmetleri olmuştur.

1416’da Şeyh Bedreddin Sinop’tan Rumeli’ye geçti, Eflak Voyvodası Mirçe tarafından himaye edilerek önce Silistre’ye oradan Dobruca’ya Kalnderi Işıkların merkezi olan Sarı Saltuk Zaviyesine gitti. O sıralarda Bulgaristan’dan Sırbistan, Rusya içlerine kadar uzanan yörelerde “BOGOLİZM” denilen bir mezhebin yaygın oluşu ve bu mezhebin de toplumca bir nitelik taşıması Şeyh Bedreddin’in işine gelmişti. Fikirlerini yayıp müfuzunu genişletmek nedeniyle arzusuna uygun Ağaç Denizi- Deliorman gibi Alevî Türklerin çoğunlukta olduğu bir yöreyi seçti, burası onun başlatacağı ayaklanma için en uygun yerdi. Şeyin Hıristiyanlığı tanıması da işlerini kolaylaştıracak gibi görünmüştü. Deliorman’da büyük bir kalabalık tarafından karşılanmıştı. (1951 yılı Nazım Hikmet Deliorman’a ilk geldiğinde yöredeki Alevîler 5.5 yy.önce dedelerinin Şeyh Bedreddin’i sevinçe karşıladıkları gibi yine aynı elbise giyerek Nazım’ı karşıladıklarını, Karşılama Komitesinde bulunan Dere Mahalle’li (Dolets) Vahit Recep anlattı.

Şeyh Bedreddin tüm insanları eşit saymakta, din ayrılığını bile reddetmektedir, devlet rejimi olarak Cumhuriyet’i önermektedir. Şeyh Bedreddin tarafından kurulan SİMAVİLİK özellikle Deliorman’da dal budak salarak yayılmıştır.

Bektaşi ve Halveti gibi tarikatı ehli Şeyhlerin Rumeli’de müritleri vasıtasıyla köyler teşkil ettikleri bir gerçektir. Bunalra ek olarak gönüllük yörük cemaatı daha sonra çoğu Yavuz Sultan Selim’in Kızılbaş-Alevî yandaş grup üzerindeki baskısından Kalenderoğlu isyanından (1527) sonra gelenler Bektaşi Alevî yapısı Abdallar, Işıklar, Sofular vb. olduğu yerleştikleri köy adlarından bellidir: Abdallar (2 adet), Abdalköy (2 adet), Yunus Abdal, Işıkköş (4 adet), Işıklar, Rahman, Işıklar, Haydarkö, Aşıklar( 8 adet), Babaköy (6 adet), Tekke (adıyla 19 adet), Yürükler (20 adet), Bektaşlar, Sofular (15 adet), Baba (adıyla 6 adet), Otman Baba, Hızır Baba, Demir Baba, Gül Baba, Kırıcı Ali Baba(Kırcaali), İbrahim Baba, Ahat Baba, Otmanköy, Torlak, Akıncı, Balaban (12 adet), Tahtacı Köy, Derviş Müslim, Ahi Baba, Ahi Çelebi, Ahiler, Caferler, Caferli ( 7 adet), Can kardaş, Ali Baba Tekkesi, Nal-döken Pirli Köy, (3 adet), Saltıklar, Şeyh Köy (5 adet), Dutluca Tekke, Türk (adlı 17 köy), Türkmen (3 adet köy), Hüseyin Baba Tekkesi, Kocacıklar, Dede Köy ( 7 adet) vb.

Otman Baba’nın Horasan’dan geldiği ve hak dilinde “Abdal “ denilip aslı “Abd-i Al- Al-i Resul kulu” anlamı taşıyan bir takım “Tariki dünyü” dervişlerin Rumeli’nin Türkeşlemesinde büyük hizmetleri olmuştur. bu hususta Şeyhler ve babaların hizmetini unutmamak gerektir.

Gacanov Deliorman ve Dobruca yöresine Alevî Bektaşi, Nakşibendi, Şazeli, Malami, Rifai ve kadirlierin yerleştirilidiğini söylüyo, bunlardan Bektaşi tekke ve zaviyeleri yukarıda  adı geçen “Askeri Yol” ve menzil yollar boyunca: Karadeniz boyunda Musa Baba (Varna yakınında) Ahılı Baba (Aytos’ta) Akyazılı Sultan (Balçık yakınında), Kaligra Baba.

Edirne Hezargrad yolunda: Sarıca Paşa, Mustafa Paşa, Ca’fer Baba, Kara Baba, Ak Baba, Dönen Baba (Çirmen’de), Hızır Baba (Tırnovo seymen), Kıdemle Baba (Yeni Zağra), Kılıç baba (Eski Zağra), Mehmet Baba(Osmanpazarı), Kızana Sultan (Eskicuma), Gelberi Sultan, Genç Baba evladı Hüseyin dede, Ahmet Dede (Şumnu), Demir Baba, Hüseyin Baba, Yunus Abdal, Musa Baba, Çorap Baba (Hezargrad yakınında).

Tuna boyunda: Horasani Ali Baba, Ali Koç Baba(Nikbolu’da), Kıdemli Baba (Ziştovi), Üryani Baba, Şuca’ Dede, Hızır Baba, Küçük ilhanlarda Mustafa Baba (Rusçuk), Denizler’de Hekim Ali Baba, Veli Baba, Süleyman Baba, Haydar Baba (Tutrakan), Üsküdarlı Mehmet Efendi Ziyaret-gahı (Silistre), Ahmet Baba (Hısrova), Sarı Saltuk (Babadağı), Muharrem Baba (Mangalye Yakınında), Maçin Baba (Maçin’de).

Edirne- Budin Yolu: Ali Baba (Kırcaali), Otman Baba (hasköy), Bali Baba (Sofya’da). Molla Ali Paşa Türbesi (Belgrat), Gül Baba (Budin),

Ege Denizi kıyısında- Selanik yolu: Seyyid Ali Sultan (Kızıldeli), Abdul Cüneyt Zaviyesi (Dimetoka’da), Ahi Evren Zaviyesi (Gümülcine), Şeyh Bedreddin Türbesi (Serez), Ayşe Hatun Tekkesi, Hızır baba Zaviyesi, İlyas Efendi Tekkesi, Bayezid Baba Tekkesi (Selanik), Hüsrev Paşa Tekkesi (Tırhala), Veli Baba Tekkesi (Ağrıboz).

Makedonya’da: Karcaahmet Tekkesi (Üsküp), Padişah 1. Murad Tekkesi (Kosova’da), Sersem Ali Baba, Harabati Baba (Kalkandelen), Hasan Baba, Dur Bali Baba, Abdüssamet Sultan, Seyyid Sultan (Karaferya), İdris Baba (İpek’te), Hasan Baba, Mahmut Paşa Tekkesi (Debre-i Bâlâ), Gazi Hüsrev Bey Zaviyesi, Gazi Murad bey (Saray-Bosna’da) İdris Baba Türbesi (İpek’te).

Türklerin Balkanlara gelip yerleşmeleri süüp gitti. Bu nakiller ya padişahın fermanıyla, yahut sadrazamın  veya vezirlerin yoksul bölgelerden toplu halde aileler getirerek cami, medrese, han, hamam gibi hayrat ve tesisler yaptırdıkları köy ve kasabalara yerleştiriyorlardı.

1164/1751 tarihli Mufassal Avarız Defterinde Deliorman Bölgesinde ortalama 24 evden meydana gelen 106 köy ve 1000’i Hıristiyan olan 11.000 nüfus bulunuyor. Hezargrad İlçesi üzerine, yoğunlaşmış 1479 Tahrir Defterinde 2 Müslüman köyünden söz ederken, 1516’da 25, 1525’te 33, 1555’te 65, 1579’da 73’e çıkmış, hane sayısı: 1516’da 308, 1525’te 563, 1555’te 1800, 1580’de 2389 olmuştur. Sadrazamlardan Makbul İbrahim Paşa (1527-1536) Deliorman Bölgesinde Sünni anlayışın egemen olması için Razgrad kasabasını Hezargrad-ı Cedid (Romalılar döneminde Abritus) olarak imar hale getirmek için cami, medrese, han, hamam yaptırdığı halde Alevî-Bektaşiliğin yayılıp gelişmesini önleyemedi. Deliorman’da hâlâ bir çok Alevî Kızılbaş  nüfusu vardır. Buradaki  Bektaşi Tekkeleri Hurufi eğilimli olduğu bilinir. Deliorman nüfusunun gayri Sünni eğilimler gösterdiği 1416 Şeyh Bedreddin Simavi İsyanından beri bilinmektedir.

Razgrad İlçesinde köyüm Yunus Abdal için Bulgar tarihlerinde : “Gurre Receb sene 1174 (Şubat 1761)te Padişah 3. Mustafa döneminde Yunus Abdal Köyü halkı ağır vergi ve yöneticilerin baskısına karşı 55 ile 56 Yeniçeri ortalarının da katılmasıyla Hezargrad’a baskın yaparak kasaba halkına zarara, ziyan yapmışlardır” diye yazmakta, eskiden, ben Yunus Abdallıyım demeğe çekinirdik. Bulgarlar: “Siz isyancısınız!”diyorlardı. 1934’te adı “Yonkovo” olunca suçlamadan kurtulduk.

Osmanlı Devleti Rumeli’ye egemen olunca tarıma, hayvancılığa elverişli yörelerde Türk nüfusu yıldan yıla çoğalırken ara sıra hastalık (veba salgını), düşman saldırılarında da çok zarar görüyordu:

1- 1936’da Macar Kralı Sigizmund’un haçlı ordusu Nikbolu Kal’asını kuşattığı sıra Tuna boyundaki Türk yerleşim yerlerini yakıp yıktı, Balkanın güneyine kacamayan halkı kılıçtan geçirdi.

2-  1443’te Macar Kralı Jan Huniyad ve Lehistan Kralının komutansında olan haçlı ordusu Varna’ya gelinceye kadar Tuna havzası, Deliorman, Dobruca yöresi halkı İslam, Hıristiyan çok zarar gördü.

3-  Osmanlı Devletine karşı baş kaldıran Eflak Voyvodası Vlad Tepeş (Kazıklı Voyvoda) Tuna’yı geçerek Deliorman ve Dobruca’yı talan etti, yakıp yıktığı köy ve kasaba ile 6840 Türk ve Bulgar öldürdüğünle övünmektedir. Bunun cezasını Fatih vermiştir.

4-  1594-1598’de yine Eflak Voyvodasi Mihail Vityazul bir fırsat bularak Tunayı geçip yukarıda adı geçen yöreleri çiğnemiştir.

5-   1768’de Ruslar Tuna’yı geçerek Dobruca ve Deliorman’a saldırdı.

6    1806-1811’de Ruslar Tuna’Yı geçerek Niğbolu, Rusçuk kasabalarını alıp Silistre’yi kuşattılar, Deliorman’ın bazı yerlerini aldılar.

7-    1828-1829’da Tuna’yı geçerek Dobruca ve Deliormanı aldıktan sonra Balkanı geçip Edirne’yi aldı

8-    1877-1878 (93 Muharebesi) Ruslar yine Tuna’yı geçerek ta İstanbul’a kadar geldiler. Bu bizim için en büyük felaket oldu.

Bir zamanlar kitlesel olarak göçtüğümüz Rumeli’ye bu, Osmanlı Devletini kalbinden vuran Rus saldırısı bizi Tuna boyu, Deliorman, Dobruca ovalarında yer mekan tutma, orlarada yaşama azmimizi kırdı, her an öldürülme korkusu çekerek imkan buldukça “nalla mıh” arasında kalmamak için kendimizi Anavatana atmağa çalıştık. Fakat orada daha milyonlarca ırkdaşımız, han, hamam, kervansaray, cami okul, tekke ve zaviyelerimiz var. 1877/78 savaşından sonra Bulgaristan’a: 2358 cami mescid, 142 medrese, 273 okul, 174 tekke- zaviye, 42 imaret, 116 han, 113 hamam ılıca kaplıca, 27 türbe, 2 saat kulesi, 24 köprü, 5 kal’a 16 kervansaray, 75 çeşme, 3 sebil, 3 bedesten, 2 kütüphane, 3 saray ve 11 tabya (Plevne’de) bıraktık, oradaki vakflarımızdan Varna, Vidin vakıflarımızın bütçesi o zamanki Bulgaristan Prensliğinin bütçesinden fazla olduğunu söylüyorlardı.

Bu yazı güya birkaç sayfa olacaktı, uzadıkça uzadı belki konunun dışına da taştı, okuyuculardan özür dileyerek bitirmeye çalışayım.

Cem Vakfı’mızın bir şubesi olarak Bulgaristan (Sofya)’da bir vakıf oluşturulmaya çalışılıyor, bunun çok önemli olduğunu hepimiz takdir ederiz, bir an önce sonuçlandırılması Vakfımızın Yöneticilerinin gayretiyle olacaktır.

 

Yurtdışındaki can kan kardeşlerimizi unutmayalım.

 

 

Kitap

Deliorman’ın Koca Çınarı: AHMET HEZARFEN, (YAŞAMI, ALIŞMALARI, ANILARI, YAZILARINDAN ÖRNEKLER),  AYHAN AYDIN, Niyaz Yayınları, 2008, İstanbul,

Kitapta, Sayfa: 432-438