YUNANİSTAN SEÇEK ETKİNLİKLERİ VE SÖYLEŞİ (2012)

Seyyid Ali Sultan’ın Diyarında Batı Trakya’da

Tarihi Seçek Etkinlikleri Yapıldı

BU SEVDA BİTMEZ...

 

Erenlerin nefesleriyle yıkanmış ata yadigarı Yunanistan Batı Trakya topraklarımızda binlerce insanı bir araya getiren “Tarihi Seçek Yağlı Güreşleri ve Kültürel Etkinlikleri”, 13-15 Temmuz 2012 tarihleri arasında Hebil Köy ve Seçek Yaylası’nda büyük bir coşku içinde yapıldı. “Seçek” Azınlık Eğitim ve Kültür Derneği (1997) tarafından düzenlenen etkinliğe binlerce insan katıldı.

 

13 Temmuz Cuma şenliklerin ilk gününde Gümülcine’ye bağlı Hebilköy’de yani bu seneki Yayla Ağası Hüseyin Deli’nin köyünde etkinlikler başladı. Ağa uzak köylerden, şehirlerden gelen konuklarını ağa kıyafetiyle ve davul zurnayla evinin önünde karşıladı. Misafirlerinin tümüne köy meydanında yemekler verdi, yerel sanatçıların seslendirdikleri türküler okundu.

14 Temmuz Cumartesi günü ise Ağa, Alevi töresine göre; yörenin inanç önderi olan Mehmet Koç Dede tarafından hayır duası verildikten sonra evinden alınıp yine davul ve zurnalar eşliğinde tüm köyü dolaştı, halka şeker dağıttı. Sonra konvoy halinde Seçek Yaylası’na hareket edildi. Yayla girişinde yine halk tarafından karşılanan Yayla Ağa’sı ata bindirildi. Tören alanında halkı selamlayarak kendisi için ayrılan yere geçip, dört bir taraftan gelen misafirlerini zeybek kıyafetindeki iki yoldaşıyla birlikte ayakta karşıladı.

İlk gün çocuklar, tozkoparanlar müsabakaları yapıldı, kuzular çevrildi, yapılan futbol maçını Seyyid Ali Sultan Dergahı’nın kalbindeki köy olan  Ruşenler Köyü’nün gençleri kazanıp, kupayı Ağa’nın elinden aldılar, eğlenceler gece boyunca sürdü.

15 Temmuz Pazar günü ise,  katılımcı konukların konuşmaları, Türkiye’den ve Yunanistan’ın farklı yörelerinden gelen sanatçıların, folklorcuların sunumlarından sonra, yoğun bir katılımla büyükler yağlı güreş müsabakalarına geçildi. Türkiye’den, Bulgaristan’dan ve Yunanistan’dan yarışmalara katılan sporcular Ağa’yı oturduğu yere kadar gelip selamladıktan sonra sportmence yarıştılar. Bulgar, Türk, Yunan sporcuların yarışını konuklar büyük bir heyecanla izlediler. Bunlar içinde yeni Gümilcine başkonsolosunun ilgisi herkesinkinden fazlaydı. Ağa iki gün boyunca yoğun sıcağa rağmen iki yoldaşıyla birlikte kendisine ayrılan yerden ayrılmadı.

Etkinliğe; T.C. Gümülcine Başkonsolosu İlhan Osman Şener, SİRİZA Partisi (Diriliş-Sol İttifak) Milletvekili Ayhan Karayusuf, EVROS Milletvekili Georgios Dolios, Kozlukebir Belediye Başkanı İbrahim Şerif, Seyyid Ali Sultan Dergâhı Vakfı Başkanı Ahmet Karahüseyin, Seyyid Ali Sultan Dergahı’na bağlı yöredeki dedeler (babalar), D.E.B.  Partisi Başkanı Mustafa Aliçavuş, Gümülcine Türk Gençler Birliği Başkanı Koray Hasan, Gümülcine Belediyesinde “Eşitliğe İlk Adım” Listesi Başkanı Sibel Mustafaoğlu, Seçek Derneği Başkanı Ali Pencal,  Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Başkan Yardımcısı Adnan Apti, Kozlukebir Belediyesi  “Toplumsal Hareket” Başkanı Saadettin Şakir Hüseyin’in yanısıra binlerce soydaş katıldı. Etkinliği Rodos Rüzgarı’nın yanı sıra, birçok yayın kuruluşu gibi TRT.’de de izleyip çekipler yaptı ve etkinliği yayınladı. Etkinliğe Türkiye’den katılan Alevi Vakıfları Federasyonu üyesi CEM Vakfı Basın Halkla İlişkiler Birimi’nde çalışan Gazeteci Ayhan Aydın, Ağa’nın has misafiri olarak onun yanına oturtuldu.

650 yıldır yapıldığı söylenen Seçek Yayla Etkinlikleri ve Yağlı Güreş Yarışmaları’ndaki en önemli simge olan Ağa’nın bir Alevi, dahası “nasipli”, yola girmiş bir can olması gerekiyor. Bu şenliklerden hemen sonra, ilk perşembe günü “Yayla Bayramı” yani dergahta cem yapılması zorunlu bir gelenek. Kurbanların kesilip lokmaların hazırlandığı bu ceme yalnız ikrarlı canlar girebiliyor. Ağa’nın halk tarafından sevilen, sayılan birisi olması aranan özelliklerin başında geliyor. Ağa başta kendi köyündekiler olmak üzere, etkinliklerin masraflarını karşılıyor. Ama şimdilerde bu konuda dernek te Ağa’ya yardımcı oluyor.

 

 

 

Ahmet Buçuk Dede

(Seyyid Ali Sultan (Ocağı) Dergahı – Hebil Köy – Gümilcine- Yunanistan (1946))

 

Sevgili Dedem bize kendinizi tanıtmanızı isteyeceğim...

1946, Hebilköy doğumluyum. Hep Hebilköy’de kaldık. Dedem Ahmet Buçuk de dedelik yapmış. Dedem 1927’de vefat etti. Babam Ali Buçuk 1928-1969 arası dedelik yapmış, kendisi 1970’de vefat etti. Ben de 2004’ten beri dedelik yapıyorum. Mehmet Koç Baba (Dede) başımızdır. Biz ona bağlıyız. Bizde müsahiplik çok önemlidir. Müsasipsiz görgü olmaz. Biz dedemizden, babamızdan duyduk ki, ikrar Gadir Hum’dan kalmıştır. Gadir Hum’da müsahiplik ikrarı arandı biz bugüne kadar bunları hep aradık, uyguladık. 1. ikrar; Biatı Ridvandır: El ele – el Hakk’a geldikleri ikrardır. 2. Gadir Hum. Hz. Peyganber binlerce kişi önünde Dehmeke dehme, Rahmeke rahme, deyip Ali ile müsahip olmuştur. Babamızdan Cuma akşakları Cuma cemleri gördük. Bu cemleri yaptık ve yapmaya da uğraşıyoruz. Muharrem cemleri, nevruz cemleri, güz cemleri, ara cemleri, hizmet kurbanları oluyor. Oluyor da oluyor. “ Senede bir kurban talibin borcudur” Hatayi’nin deyişinde geçiyor. Biz bunu yapmaya çalışıyoruz. Her sene olmasa da üç dört sene de bir kurban kesiyoruz.

12 Hizmet sahiplerinden her birisi hizmetini alacağı zaman kurban keser, cemini yaptırır.

Dedelerimizden, babalarımızdan böyle gördük, uygulamaya çalışacağız. Ama şimdi kimseyi zorlayamıyoruz.

 

Şimdi ne aralıkta cem yapıyorsunuz? Yılda kaç cem yapılıyor?

“Rıza Geceleri”; cuma geceleri biz cemlerimizi yaparız. Katılmak isteyen herkes katılabilir. Kurban zorunlu değil, lokma vardır.

 

Cemi nerede yapıyorsunuz?

Siz de gördünüz. Kendi evimin altında cem odasında (evinde) yapıyoruz.

 

Hebilköy çok tarihi bir köy?

Hebilköy aslında Hebilören veya Halilören’miş. 1.5-2. km. Daha aşağıdaymış. 1700’lerde buraya 8-10 hane çok koyu Sünniler getirilip köyün başındaki “Gazi Babalar Tekkesi” yerleştirilmiş. Yolun üzerinde yerleşmişler. Canları bir nevi gözetlesinler, gibisinden İstanbul hükümeti tarafından getirilip yerleştirilmişler. Ve hocası onlar tarafından zorla, Osmanlı’nın zoruyla cenaze ve diğer hizmetleri yapmakla görevlendirilmiş, köyün içine salınmışlar. Kim ne uğraşırsa uğraşsın köyü bozamamışlar. Bir hastalık nedeniyle (suları bozuk diye) köyü terk edip, onlar buraya yerleşiyorlar. Yavaş yavaş halk Sünnileşiyor. 1800’lü yıllarda köyden birileri çıkıyor ve yeniden Aleviliği canlandırıyor. Ve nihayet bugüne kadar Sünni denilecek tek hane kalıyor. Ama gelin görün ki bugün Aleviliği ara ki bulasın!

Yapılan camiiye de gitmiyorlar, ceme de gelen az. Ezanı da okuyan parayla okuyor.

 

Ruşenlere Göçenler Çok

Seyyid Ali Sultan Dergahı’na en yakın ve onu koruyan köy olan Ruşenler’in %60-70’i buradan gitmedir. Babalar Köyü’nün belki de %80’i buradan gitmedir. Ama iki köy şimdi bambaşkadır.

 

Niçin gitmişler?

1942’lerden sonra özellikle oralar boşalınca gitmişler. Oralar daha iyi araziye sahip olduğu için oraya göçmüşler. Ama oralara başka köylerden gidenler de var. Vakıf başkanı Ahmet Karahüseyin (Seyyid Ali Sultan Koruma Heyeti Başkanı) Musacık Köyü’nden Ruşenler’e gitmiştir.

 

Seçek Yaylası-Güreşler

1353 yılında Seyyid Ali Sultan Gelibolu’dan geçerek Rumeli’ye geçince Kırklarpınarı’ndan geçiyor. Hebilköyü’nün başındaki Gaziler Tepesi’nde bir yaz kalıyor, sonra dergahın olduğu yere çekiliyor. Orayı mesken ediyor.

Seçek’in başında A(H)raçcı Yaylası ilk önce güreşler başlıyor. Rodop Etekleri 6 yıl elde edeliyor. Burada hükümet kurulmuş. Dimetoka’da başkent kuruluyor. Seyyid Ali Sultan buralarla alakalı,  O yardıma koşarmış. Seçek Yaylası bugün de Dergaha bağlıdır.

Çok uzun yıllar boyu devamlı Seyyid Ali Sultan Dergahı’na bağlı olan insanlar güreşleri, üstleniyor, sürdürüyorlar.

Babam 1901 doğumluydu; Sarpdere (Şimdi orada köy yok, Türkiye’ye taşındılar), Babalar, Dergahtakiler 1917’de Yaylayı (Panayır) Seçek Yaylası Etkinliği’ni dedeme devrediyorlar. Kendilerinin yapamayacağını söylüyorlar. Dedemin yapmasını istiyorlar. Aslında tarihine bakarsanız, 1912’de Babalar Köyü’nde oluyor, Şeker Ağa adında bir Ağa’da oluyor.

1912-1917 arasında Seçek Şenliği yapılmıyor.

1917’de Dedem Buçuk Ahmet’e devrediyorlar. Kendisine “Buçuk Dede” diyorlarmış.

1927 yılına kadar yine yapılmamış.

1927’de yine dedeme demişler. O da ben yapamam, demiş. Bu köyden on kişi topluyor. Birini Ağa koyarak, on kişiyle yapmışlar. Bir sonraki sene için yine dedem üstlenmiş. Ama 1928 yılında ömrü yetmemiş. Ama oğlu olan babam Buçuk Ali yapmış, Ağalığı. Ondan sonra 1940’a kadar devam etmiş.

II. Dünya Savaşı nedeniyle ara vermişler. 1945-1946 oluyor. Bulgar gidip, Yunan gelince 1945 Çökekli Köyü’nde (Mahalle - Tekke yakınları) Kamber Mustafa (Şimdiki Dergahın tekkenişini Müslüm Çolak’ın anası Elif Ana’nın babası) 1946 Babalar’dan Bakkal Hüseyin yapıyor.  Sonra İç Savaş oluyor yapılmıyor. 1953’e kadar Kamber Mustafa yine yapıyor. 1954 Buçuk Ali Hebilköy yapıyor. 1974 Kıbrıs Savaşı haricinde hep devam etmiştir. İşte 1997 yılında da Seçek Derneği’ni kurduk.

 

Ağa Kimdir?

Eskiden bir zengin kişi, şöhreti olan kişi çıkardı. Bir de Derhgah’a (Seyyid Ali Sultan Dergahı) gönül bağı olan kişi, her şeyi üstlenen kişi o senenin Ağası olurdu. A’dan Z’ye herşeyi üstlenirdi. Bazen dergahlar da yardım ederdi. Şimdiler de Seçek Derneği de yardım ediyor. Ama köydeki masrafları Ağalar karşılıyor. Teşkilatlanmayı, örgütlenmeyi dernek yapıyor.

 

Güreşlere kimler katılabilir?

Güreşlere herkes katılabilir. Dergah kararıyla bu oluyor. Belli bir süre içinde başvurular oluyor, herkes katılabilir. Bulgaristan’dan, Yunanistan’dan, Makedonya’dan, Türkiye’den herkes katılabilir. Ayrım yok. Eşit hak. Herkes katılabilir. Yunanlılar da, Bulgarlar da katılabilir. Kurallar var, hukuk var, kim kabiliyitliyse o kazanır.

 

Sonunda cem yapılıyormuş?

Yayla Bayramı, denir. Güreşlerden sonra bir gün, ikrarlılar arasında bir cem yapılır.

 

İkrar nedir?

İkrar amelden gelir. Özünde birşey olmadıktan sonra, söz versen neye yarar?

 

Seyyid Ali Sultan kimdir?

Seyyidlik, Hz. Peygamber’in, Hz. Ali’nin, Hz. Fatıma’nın soyundan gelir. “Pir dediler, İmam Ali’ye, Hünkar Hacı Bektaş Veli’ye... Hacı Bektaş Veli tacını verdi Kızıldeli’ye...” Seyyid Ali Sultan Hacı Bektaş Dergahı’nda yetişti, buraya geldi, Burayı irşad etti, buraları bize bıraktı.

 

Cemevi?

Ben cemevi’ne cennetevi, diyorum. Orada Ehlibeyt’in ismi anılıyor. Orası doğruluk, dürüstlük evidir, okuludur. Sazımız, sözümüz, özümüz buradadır. Cennette ne varsa, cemevinde de o vardır. Tüm varlık bu cemevlerindedir, dergahlardadır.

 

Gazi Babalar Tekkesi var?

Orada türbeler varmış tarihte, şu anda görülmüyor. Seyyid Ali Sultan’la beraber buraya gelenler varmış. Oraya Kırklar Ziyareti de denir. Tekke şimdi Bulgaristan sınırları içindedir, bir iki metre içerde kalmıştır. Kırklar Kurbanı o tekkede yapılıyormuş, Osmanlı Dönemi’nde. Yunanlılarla, Bulgarlar arasında hudut kurulunca aşağıya alınmış. Şimdi köye yakın bir yerde her sene kurban yapılır. Haziranın 10-15’i arasında bir Pazar  günü yapılır, müsait olan bir günde. Hebil Köyü’ne aittir ama çevreden de katılım olur, katılır, bütün etraf, isteyen yardım eder.

Söyleşi: Ayhan Aydın, 14 Temmuz 2012, Cuma, Hebil Köy, Gümilcine, Yunanistan

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile