AVUSTURYA VİYANA ZİYARETİ (2008)

AVUSTURYA VİYANA ZİYARETİ (2008)

AYHAN AYDIN

 

Viyana Alevi Birliği’nin davetlisi olarak Haziran başında (2008), Avusturya Viyana’ya İzzettin Doğan Hocam’la yaptığım gezide yaşadıklarım, ruh ve düşünce dünyamda oldukça olumlu rüzgarlar estirdi. Bizleri büyük bir sevgi yumağıyla sarıp sarmalayan Viyana’daki dostların sıra dışı ilgileri, sevgileri, hürmetleri her türlü kelimenin ötesinde anlamlar ifade ediyordu.

Buraya bir söyleşi için gelmiştik ama bu sıradan bir gezi, bir söyleşi programı değildi. İzzettin Hoca çevresinde gelişen bir takım sert yankılı tartışmaların ortasında yalçın kayalar arasındaki bir nehrin iki kolu arasında kalmışçasına bizler ki İzzettin Hoca’nın da öyle bir ruh halinde olduğunu hissetmiştim, oradakilerin yaşamadıkları bir başka alemdeydik.

İzzettin Doğan’ın faşist, devletin uşağı, Alevileri Sünnileştiren, Sünnileştirmek için çok yoğun açık-gizli çalışmalar içindeki bir hain olarak algılanıp, bir ajan, bir bozguncu, yol düşkünü gibi çok ağır, çok çirkin kimi saldıralarda bulunan gurupların varlığı karşısında kendisini gönülden seven en azından takdir eden birincilerden daha büyük bir çoğunluğun olduğunu da biliyorduk. Nihayetinde gidince gördüm ki, Cem Vakfı’nı ve İzzettin Doğan’ı seven büyük bir kitle var. Bu arada ben de çok mutlu ve bahtiyar oldum ki, beni de Cem Tv. Sayesinde tanıyan seven çok büyük bir kitle de oluşmuş. Elbette televizyondan önce, internetle, Cem Dergisi sayesinde tanıyıp seven hayli hayranım olduğunu biliyordum, ama bu kadar ilgiyi ben de beklemiyordum, doğrusu.

Hoca önde, ben arkasında inanılması güç bir beş günlük gezimiz oldu. Bizlere dernek gerçekten ruhumuzu okşayan bir mekan ayarlamışlar: Tuna Nehri kenarındaki Hilton’dan iki ayrı büyük oda. Gece yarıları nehir kuşlarının şarkıları, yine sabah nehrin sesiyle uyanmak; Taa Karadeniz’e dökülen dünyanın en güzel, en büyük, en muazzam akarsularından, su kaynaklarından birisi olan, yaşam kaynaklarından birisi olan Tuna’nın yanında olmak, Tuna’yla bütünleşmek, onun kenarında yürümek, kentin her iki yakasına buradan bakmak, bıkıp usanmadan Tuna’dan geçen kuşları seyre dalmak ifadesi çok zor anların tamlığı ve duygu dünyamdaki tümlüğüydü.

Nihayet dostların muazzam ilgisi, bizlere can siper olmaları ve tüm varlıklarını bizlere seferber etmeleri insanı biraz da mahçup edip, duygulandırıyordu.

Söyleşi günü apayrı bir olaydır da, Viyana’yı tanımak, ondan bahsetmenin dayanılmaz çekiciliği bir başka büyük olaydır. Böylesine tarihe, böylesine kültür ve sanata, yeşile doymuş bir kent elbette tüm Avrupa’nın ve dünyanın merkezlerinden birisi olması ünvanını hak ettiriyordu, Viyana’ya.

Viyana’yı bizlere gezdiren dostlar sayesinde zaten mimari ve sanat hayranı olan ben Derviş Ayhan ile şimdi çok daha iyi gördüğüm gibi en az benim kadar resme, sanata, mimariye hayran İzzettin Hoca’nın şehre ve yaşama ilgisi benim tümden ilgimi daha fazla çekmişti. Dar zamanları geniş edip birkaç sanat müzesini birlikte gezdiğimiz İzzettin Doğan Hocam, aslında Viyana’ya aşinaymış. Hem de bu Alevilik söyleşilerinin dışında, bir başka zaman, hayli uzun bir zaman önce buraya görevli olarak geldiği vakitlerden hatırlıyor Viyana’yı, ne kadar değiştiğini de söylemeden edemiyor. Tarihi kiliseleri, geniş bahçeleri, bulvarlarıyla Viyana yaşam fışkıran şehirlerden birisi gibi geliyor.

Dostlar bizleri çeşitli pastanelere, restorantlara götürdükçe buradaki Avrupalılığı daha iyi görebiliyoruz. Aslında güler yüz, temizlik, saygı burada dikkati çeken özellikler.

İş aş, burada dünyanın her yerinde olduğu gibi aslanın ağzında. İşsizlik oranı artıyormuş, yaşam standartları daralıyormuş, kriz dedikleri sıkıntılar buralarda yaşanıp, derinden hissediliyormuş ama yine de bir Avusturya, Viyana gerçeği var, bir Avrupa gerçeği var. Türkiye ana vatan, ana yurt ama burası da bir yurt, bir vatan. Çünkü okuyan, okumuş, iş güç sahibi olmuş çocuklarıyla orta ve eski kuşak sağlık imkanları ve diğer olanaklar nedeniyle, güzel ülkemizdeki kimi olumsuzluklar nedeniyle fazla da dönmek gerisin geri giderek tekrar hayatlarını bıraktıkları yerden Türkiye’de başlatmak istemiyorlar.

Evet Avusturya, Viyana onlar için artık yaşadıkları, ülkeleri, soluk alıp verdikleri, çalıştıkları, çelişkiye düştükleri, kimi zaman aşağılanmalarından, küçük görülmelerinden dolayı tartıştıkları, kavga ettikleri insanların da memleketi. Fakat sayıları artmış, hemşerilerini istekdikleri zaman bulabilecekleri, diğer Avrupa ülkelerini gezebilecekleri, kurslarla kendilerini geliştirebilecekleri, düşünce özgürlüğü olan bir diyar da aynı zamanda Avusturya, Viyana.

Ben çok sevdim de elbette Viyana’yı, sevilmeyecek bir yer olmayan Viyana bizlere nasıl baktı, bizlerden hoşnut mu kaldı dersiniz? Viyana’da insansa, Viyana’da doğaysa, yaşamsa neden razı olmasın bizlerden. Bizler de insanız, bizler de diğer tüm insanlar gibi duygu ve düşünce dünyalarıyla bir varlığız. Sanırım o da bizlerden razı olmuştur, ona hiç zarar vermedik, üstelik bir renk ve zenginlik bile kattık oraya.

Sevgili İzzettin Doğan Hocam’ın yüzlerce seveninin aşk çemberinde yapmış olduğu derin içerikli söyleşi ve sohbet büyük ilgi topladı. En aykırı, bazen hakarete varan sorudan ziyade sorgulama tümceleri de gerekli yanıtlarını aldığında, toplantıya sadece Viyana’dan değil, Avusturya’nın farklı illerinden, Avrupa’nın farklı ülkelerinden gelenler de gönülleri rahat ve huzur dolu bir şekilde geldikleri yere dönmeye başladılar.

Tüm yaygaralara karşın, oldukça büyük bir olgunluk içinde geçen bu söyleşi aynı zamanda tarihi bir söyleşi olma özelliğine de sahipti. Tüm engellere, zorluklara rağmen  çok verimli bir söyleşi, bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun bereketi gibi, gönüllerin sarhoş edildiği bir program yaşan oluyordu, Viyana Cem ve Kültür Merkezi’nde.

Beş gün boyunca insanların sevgi selleri, türkü tadındaki soruları beni şaşırttı. Meğerse gerçekten de yolumuzun gerçeklerini, değerlerini bilmek isteyen, doğruyu öğrenmek isteyen ne de çok insan varmış! Yürekleri benzersiz bir sevgiyle çarpan, dünyanın varlığına aldanmayan, kirlenmeyen ne de temiz canlarımız varmış, Avrupa’nın ve dünyanın dört bir tarafında olduğundan emin olduğum gibi Avusturya Viyana’da.

 

Daima fikrimde zikrin ya Muhammet ya Ali
Gönlümün evinde şükrün ya Muhammet ya Ali
Tanıyamaz kendi özün seni yakın bilmeyen
Alemin ayinesisin ya Muhammet ya Ali

 

‘Viyana Alevi Kültür Birliği’nin (VAKB) 1 Haziran 2008’de düzenlediği ‘’Aleviliğin Dünü, Bugünü ve Yarını’’ içerikli açıkoturum için davet edilen Cem Vakfı Başkanı ve Alevi Vakıflar Federasyonu Onursal Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan ile yapılan Viyana sohbetlerinde ‘’Alevilik, iç barış, ülke istikrarı ve Avrupa’dan Türkiye nasıl görülüyor?’’ içerikli önemli boyutlar var. İlgi ile okuyacağınızdan eminiz.
Sohbetler bir çok insanın bir arada olduğu doğal ortamda alınan notlardan oluştu. Karşılıklı görüş alışverişleri şeklinde yapılan sohbetler de vatandaşlar hem Prof. Dr. İzzettin Doğan’ı daha yakından tanıma imkânına kavuştu, hem de karşılıklı fikir alışverişleri yaşandı. Ama en önemlisi elbette Prof. Dr. İzzettin Doğan’ın belli konularda görüşleri alındı.
.......

Cem Vakfı Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan, Viyana Alevi Birliği'nin düzenlediği "Aleviliğin dünü, bugünü ve yarını" konulu konferansa katıldı. Doğan konferansta, "Alevilik İslam dışıdır diyen kimse benim yanımda yer alamaz" dedi. Aleviliğin İslam dışı olduğunu savunanlara karşı Aleviliğin kaynağının Kur'ân'dan geldiğini vurgulayan Cem Vakfı Başkanı, "Üç tane aklıevvel çıkıp `Alevilik İslam dışıdır´ diyor. Haddine mi? Hangi bilgi birikimiyle, hangi bilgi dağarcığına güvenerek diyor. Hz. Ali'yi nereye koyacaksınız? On iki imamları nereye koyacaksınız?" diyerek sert tepki gösterdi. Doğan, Alevilik ve İslam ile ilgili sözlerinin devamında, "Yani herkes bin 400 yıldır yalan söylüyor. İki tane sivri zekalı insan çıkıyor. Hacı Bektaş Veliyi de kalkan yapıyor ve efendim Alevilik İslam dışıdır diyor. Alevileri bu kadar mı çocuk zannediyorlar, bu kadar mı sahipsiz zannediyorlar. Böyle şey olmaz" diyerek konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Madem Müslüman'sanız buyurun o zaman camiye" sözünün `talihsiz´ olarak niteleyen Prof. Doğan, laik bir cumhuriyetin başbakanının Alevilerin ibadethanesini tayine kalktığını söyledi.

Türkiye'deki medya kuruluşlarının büyük şirketlere ait olduğunu, hükümetten ihale aldıkları için hükümete kafa tutma güçlerinin olamayacağını dile getiren Cem Vakfı Başkanı Doğan, "Aydın Doğan grubu var, Turgay Ciner grubu var. Şimdi de bir hemşerim Ahmet Çalık grubu olacak. Bunların hiçbirinin adalet adına, doğruluk adına hükümete kafa tutma gücü yoktur, olamaz" dedi. Ayrıca Kanaltürk'ün de maddiyatsızlıktan dolayı dayanamayarak satıldığını, Türkiye'de hakaret etmeden yasal çerçeve içinde düşüncesini söylemek isteyen herkese sadece Cem TV'nin kapılarının açık olduğunu belirtti.

 

"TÜRKİYE'NİN BİRİNCİ TEHDİDİ İRTİCA"

Türkiye'de askeri kesim 1982'de Sovyet rejimine karşı dini inancın desteklenmesi yönünde karar aldığını, 1989'da eski Sovyetler Birliği başkanı Gorbaçov'un sistemin çöküşünü açıkladıktan sonra, o dönemdeki yöneticilerin Türkiye'de birinci tehdidi irtica olduğunun farkına vardıklarını dile getirdi. Doğan konuyla ilgili sözlerinin devamında, "1982'de yöneticiler 1991 görmüş olup da hala Türkiye'yi yönetselerdi bugünkü siyasi iktidarı görebilirlerdi" dedi.

Başbakanlığa ve Milli Eğitim Bakanlığı'na açılan iki bin davanın olduğunu anlatan Başkan, Diyanet İşleri Başkanlığı'na aktarılan iki milyar doların 650 milyonunun Alevilere ait olduğunu ve bunu da alacaklarının altını çizdi. Milli Eğitim Bakanlığı'na açılan iki bin davadan sonra, kaybedeceğini gören bakanlığın ders kitaplarına Aleviliği koymayı kabul ettiğini, bugün istenilen şekilde Aleviliğin kitaplarda yer almasa bile yarın devamının geleceğini dillendirdi.

Kimi Alevilerin Aleviliği siyasi bir araç olarak kullanmak istediklerini ve Alevileri de kendilerine tabi olması gereken teba olarak gördüklerini söyleyen Cem Vakfı Başkanı, bunun kimsenin haddine düşmediğini söyleyerek sert bir şekilde eleştirdi. Kendisiyle alakalı olarak, "Ben devletin adamı mıyım? Ben devletin adamı değilim, devletin sahibiyim. O devlet benim devletim. O devleti ben kurdum. O devletin alternatifi hangi devlettir biliyor musunuz? AKP devleti olur. Alevilere hiç bir hak tanımayan, Alevileri görmezlikten gelen ve Sünni İslam devletini `ılımlı İslam devleti ´adı altında Amerikalıların desteği ile kurmaya çalışan partinin devleti haline dönüşür" dedi.

Aleviliğin tarihçesini anlatırken, Osmanlı padişahlarının Yavuz Sultan Selim'e kadar Alevi olduklarını söyleyen Cem Vakfı Başkanı Doğan, "Yavuz yetmiş bin Alevi'yi öldürtmüştür. 1517'ye kadar Aleviliğin hakim olduğu Anadolu'da Yavuz'un Mısır seferi dönüşü Sünnilik hakim olmaya başlamıştır" derken, yine Yavuz döneminde bir elde kılıç, bir elde Sünni İslam `ya kabul edersin ya da kelleni alırız´ dendiğini ileri sürdü.

 

Avusturya Alevi İslam İnanç Toplumu

Avusturya Alevi İslam İnanç Toplumu (İAGÖ) olarak Hakk-Muhammed-Ali yolunda hizmetlerimizi sürdürmeye ve de başarılara imza atmaya devam ediyoruz!

Avusturya’da okula giden Alevi öğrencilerimiz İAGÖ yetkili temsilcilerinden edinecekleri resmi belge sayesinde, artık bundan böyle Karnelerinin din hanelerine ALEVİ yazdırabilecekler. Avusturyada ki Alevi öğrencilerimize vede tüm Canlara bu konuda göz aydınlığı dileriz.

İAGÖ yetkili temsilcilikleri vede irtibat numaraları pek yakında internet sayfamız www.aleviten.at üzerinden tüm Canlara duyurulup, kamuoyu ile paylaşılıcaktır…

İAGÖ olarak bizler Avusturya’da yaşayan Alevi inancına mensup Canların İnançsal haklarının yasal, tek yetkili savunucusuyuz vede bu uğurdaki hizmetlerimizi, başarılarımızı tüm Canlar ile ilerleyen süreçte paylaşmaya da devam edeceğiz!

 

ALEVİ ÇOCUKLAR GÖZÜNÜZ AYDIN OLSUN!

[İAGÖ Basın açıklaması, 02 Mart 2011 - Dosya No: 2011/20]

Bizim kuşak inanç hanelerine Alevi yazdıramadan büyüdü. Okullarda inancımıza dil uzatıldı… Zorunlu dinderslerinde namaz kıldırttılar çocuklarımıza. Bu derslere katılmama hakkımız yoktu… O tercihi bize vermediler ve hala da vermiyorlar anavatanımızda.

Değil inanç hanelerimize Alevi yazdırmak, söylemek bile suç olurdu bazen. İlahiyat mezunu öğretmenlerce Aleviliğimiz görmezden gelinirdi. Her çocuk, her genç başka bir zorluk yaşardı zorunlu din derslerinde. Saymakla anlatmakla bitmez çekilen sıkıntılar… Durum değişmeye başladı artık. Dünya Aleviliği tanımaya, kabullenmeye başladı. Sırada anavatanımız var…

.

Avusturya diğer Ülkelere örnek teşkil ederek ALEVİLİĞİ yasal İnanç olarak kabül etti!

Bunun ilk örneğini Avusturya gösterdi: Avusturyalı Aleviler tanınma sevincini 16 Aralık 2010 tarihinde yaşadılar. Alevilik 13 Aralık 2010 tarihi itibarıyle Avusturya’da devletçe tanınan yasal inançlar arasında yerini aldı. Tanınma semerelerini vermeye başladı. Yasal olarak tanınan inançların sempozyumlarına Alevilerde davet edilmeye başlandı. Sunum sırasında İAGÖ temsilcileri Alevilerin temsilcisi olarak prezente edilirken, Avusturya İslam Cemaati temsilcileri ise Sünnilerin temsilcisi olarak tanıtılmaya başlandı yetkililer tarafından. Doğru adlarıyla anılmaya başlandılar artık… Gerisi gelecek daha…

 

ALEVİ ÇOCUKLAR 27 OCAK 2011 TARİHİNDEN İTİBAREN OKULLARDA İNANÇ HANELERİNE YASAL OLARAK ALEVİ YAZDIRMA HAKKINA KAVUŞTU.

Alevi çocuklar gözünüz aydın, bahtınız açık olsun!

İnancını Alevi olarak değiştirenler artık her sene başında okulda başka bir inanç dersinden kayıtlarını sildirme zorunda kalmayacaklardır. Sildirmeyi unuttukları için sünni islam derslerine girmeyeceklerdir. Prosedürler yerine geldiğinde, Telli Kuranla deyişlerinin okunduğu Alevilik Dersleri de başlayacaktır.

Bunun için yasal olarak tanınan eyalet Alevi İnanç Toplumlarımızdan Alevi olunduğuna dair belge alınarak, okullarda inanç hanelerinin ALEVİ olarak değiştirilmesi gerekmektedir. Alevi canlarımızı bu tarihi kazanımlarını kullanmaya ve haberdar olmayan canlarımızı bu önemli gelişmeden haberdar etmeye çağırıyoruz.

 

Avusturya Alevi İslam İnanç Toplumu adına

Ertürk Maral                                    Şahin Sarı

 

KISA ve ÖZ!

„..Biz Alevilerin Avusturya’da İnançsal olarak tek yasal ve yetkili temsilcisiyiz!“

  • 16 Aralık 2010 tarihli Avusturya Eğitim Bakanlığı Din İşleri dairesinin kararı uyarınca, Alevilik 13 Aralık 2010 tarihi itibarıyla yasal güvenceye kavuşmuştur.
  • Alevilerin artık Avusturya’da İslam Teşkilatı (İGGiÖ) tarafından temsiline son verilmiştir!
  • Yasal güvenceye kavuşan Aleviliği Avusturya’da temsile İAGÖ yetkili kılınmıştır.
  • İAGÖ’nün Avusturya Devletinde onaylanan kısa adı ALEVİ’dir!
  • İAGÖ, Alevi Canların Avusturya’da İnançsal olarak tek yasal temsilcisidir.

 „..27 Ocak 2011 Alevi Çocuklarımız için bir Milat olarak tarihe geçmiştir!“

  • Artık Alevi öğrenciler İAGÖ’nün varolan yetkili Eyalet temsilciliklerinden resmi belge alarak, Avusturya’da  karnelerindeki inanç hanelerine ALEVİ yazdırma hakkına kavuşmuşlardır.
  • ALEVİ anne ve babalar artık okula giden çocuklarının Din dersinden kaydını sildirmeye yönelik dilekçe verme zorunluluğundan kurtulmuşlardır. Bunun için sadece İAGÖ yetkili Eyalet temsilciliklerinden gerekli belge alınarak okula götürülmesi yeterlidir.
  • Kaydını sildirmeyi unuttukları için artık Alevi öğrencilerin varolan SÜNNİ İSLAM derslerine katılma zorunluluğu ortadan kalkmıştır.
  • Alevilik dersleri başlayana kadar, inanç hanelerine ALEVİ yazdıran öğrencilerin herhangi bir din dersine katılma zorunluluğu ortadan kalkmıştır.

DOSTLAR BAĞINDA GÖNÜL SEYYAHI (Alevilik - Bektaşilik / Denemeler, Yurtdışı Gezi Notları), ÜRÜN YAYINLARI, 2013, ANKARA (ÖNSÖZ), SAYFA: 177-182

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile