Toplumsal Deprasyon - Erdal Atabek

Toplumsal deprasyon…

 ERDAL ATABEK 

 “Depresyon”, çökme demek. Çöküntü, çökkünlük. Bir tıp terimi olarak ruhsal denge bozukluğu. Ekonomide de kullanılıyor. 

Yaşamı tehdit altına sokulmuş bir toplumun çaresizliği söz konusu olunca depresyona şaşılır mı? Günümüzün Türkiye’si her alanda olumsuzluklarla kuşatılmış. 
Sosyal yaşam, çatışmalarla, vuruşmalarla kana ve acıya boğulmuş. Yıllarca “çözüm süreci” diye açıklanmayan görüşmelerle, gizlenen buluşmalarla oyalanan toplum bugün bir savaş alanıyla karşı karşıya. Her gün şehit askerler, polisler, öldürülen PKK militanlarının haberleri ekranlarda, gazete sayfalarında. Etnik köken ayrımcılığı kentlere yayılmış. Muhalif basına karşı sokak kalabalıkları harekete geçirilmiş. 
Toplumsal güven ortadan kalkmış. Herkes kendini kime ve neye karşı koruyacağını şaşırmış, sokaklarda etnik kimlik soruşturmaları yapılıyor. 
Toplumun en üst düzeydeki yetkilisi, olan biteni “400 milletvekilinin tek partidenseçilmeyişine” bağlıyor. Hükümetin başı ipin ucunu kaçırdığının farkında. Kendisinin de inanmadığı belli şiddet söylemini yineleyip duruyor.

***

 

Toplumsal depresyona neden şaşalım? 
Yıllar önce bir “Uluslararası Psikiyatri Kongresi”nde kürsüdeki konuşmacı“depresyon belirtileri”ni anlatıyordu. 
Kötümserlik, yaşama sevincinin azalması, 
Daha önce ilgi duyduğu şeylere karşı ilgi kaybı, isteksizlik, 
Enerji kaybı, harekete geçememe, 
Kararsızlık, verdiği kararlara güvenememe, 
Uyku bozuklukları, uykusuzluk ya da aşırı uyuma, 
İştah bozuklukları, yemek yememe ya da aşırı yeme, 
Dikkat bozukluğu, konsantrasyon bozulması, 
Bunları duyarken yanımdaki delegeye dönüp “Bu durum bizim insanımızın normalhali değil mi?” demiştim. O da gülümsemişti. Gerçekten de kabul etmemiz gerekir ki“yaşam kültürümüz depresyona daha yakın”
Aslında depresyonu yaratan da “umutsuzluk, çaresizlik duygusu, kararsızlık, harekete geçememe durumu”. 
Depresyondan kurtulmak da aynı yollardan geçiyor: 
Umudunu yaratan kararlılık, 
Çarenin kendi olduğu bilinci, 
Harekete geçme, mücadele etme, risk alma. 
Bunları yapamamanın, yapmamanın bedelidir depresyon. Aslında “depresyon”, yaşamla uzlaşmanın bir yolu. Bedel ödemekten kaçınmanın bedeli. Görmezden gelmenin, sorumluluktan kaçmanın bir sığınağı olmaktadır depresif durum. 
Bireyin ruhsal çökkünlüğü dediğimiz durum da sosyal koşulların dayatmasının büyük rol oynadığı bir ruhsal denge kaybı. 
Bu çöküntüden çıkışın yolu da “sosyal mücadele”den geçiyor. 
Asla umutsuzluğa düşmemek, 
“Ben tek başıma ne yapabilirim?” mazeretine sığınmamak, 
Örgütlenmek, çoğalmak, gücünü arttırmak, 
Asla yılgınlığa düşmemek, 
Şiddet yöntemini akılla boşluğa düşürmek, 
Sosyal mücadeleyi kesintisiz sürdürmek...

***

Ekonomik depresyon çarşıda, pazarda yaşanıyor. 
Taze fasulyenin kilosu 8 lira. Domates 5 lira. Bir tencere yemekte yağı var, tuzu var, pişirmek için gazı var. Sonuçta bir tabak yemeği kaç kişi yiyecek. Her köşe başında çocuklu bir Suriyeli aile. Hani sizin Ortadoğu politikanız. Bu insanların yerini yurdunu neden karıştırdınız? 
Sosyal depresyonun da, ekonomik depresyonun da çözümü “politik depresyon”dan kurtulmaktır. 
Politik depresyon bu siyasal iktidardır. 
Kurtuluş da bu iktidarın değişmesidir. 
Güç, artık vatandaşın ellerinde...

 

Cumhuriyet, 14 Eylül 2015

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile