Gümüşhane Dağlarının Eteğinde Bir İnci: Yeniköy

Gümüşhane Dağlarının Eteğinde Bir İnci: Yeniköy

 

Ayhan Aydın

“Bu yıl dağların karı erimez

Eser bad-ı saba yel bozuk bozuk

Türkmen kalkıp yaylasından yürümez

Bozulmuş aşiret il bozuk bozuk”

(Pir Sultan Abdal)

 

“Beşikler vermişim Nuh’a

Salıncaklar, hamaklar

Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır

Anadolu’yum ben tanıyor musun”

(Ahmet Arif)

 

“Çık hele Andolu’ya

Kamyonlarla gel kağnılarla gel

Gayrı

O kadar uzak değil”

(Fazıl Hüsnü Dağlarca)

 

Yeniköy, Uygarlıkların beşiği Andolu’nun her tarafı tarih, kültür, medeniyetle örülmüş sevginin ve güzelliğin yayıldığı doğa harikası bir köşesi.

Gümüşhane’nin Şiran İlçesi’ne on beş km. uzaklıkta olan Yeniköy, Balaban Dağları eteğinde bir orman köyü.

Tarih

 

Köy’ün kuruluş tarihi yaklaşık 200 yıl öncelerine uzanmakta. Konuyla ilgilenenlerin belirttiğine göre, kurucuların menşei (kökenleri) birbirinden farklı; Bazılar: Şıhlılar’ın, Horasan Erenlerinden, Şahintaş Şahvelioğulları’nın Dersim’den, Karamollaoğulları’nın Hasan Derviş’ten, Badıloğulları’nın Karakoyunlardan olduğunu söylüyorlar.

İlk kurucular, devletin yaptığı baskılar sonucu, diğer Alevîler gibi ücra köşelere çekilmiş, ilk yerleşim yeri olarak dağların başında Kapılı Yurt’u seçmişler. Burada kaynaşarak, zamanla baskı azalınca, köyün şimdiki yerine inmişler. Bugün tüm köylüler birbiriyle akraba.

Yeniköylü’nün en büyük avantajı, önceki neslin bilime verdiği önemdir. Köy‘de kurulan “Büyük Köy Odası” bir eğitim-öğretim kurum görevini yerine getirmiş uzun zaman. Burada Osmanlıca okuma-yazma kursları düzenleniyormuş. Şükrü Aydın (Deli Şükrü-Badıloğlu), Süleyman Dayı, Molla İsmail, Aziz Hoca, Bekir İlyas Şahintaş içeriği dini, tarihi, içtimai konulardan oluşan kitapları okuyup yorumlayarak halka anlatmış, onların bilgili ve bilinçli olmaları için birer eğitmen gibi çaba harcamışlar.

1928 yılında Latin Harfleri kabul edildiğinde ise Türkçe’yi Latin harfleriyle yazmayı ilk öğrenenler içinde Şükrü Aydın, Kadir Günel, Fikri Çavuş bulunuyordu. Bu değerli insanlar, Türkçe’yi Latin harfleriyle yazmayı öğrendikten hemen sonra bunu halka da öğretmişler, atlarla getirdikleri ilk Türkçe gazeteleri okuyarak köylülerin ilk haber kaynakları olmuşlar.

Maarif Bakanlığı köylünün yaptığı okulu açınca öğretmenler, köyün aydını olanlarla kol kola eğitim seferberliğine girişmişler. Yeniköy’de olduğu gibi okullarda, köy odalarında sık sık halkı bilinçlendirecek toplantılar da düzenleyen öğretmenler çağdaş Türk insanın ilkelerini köylerde yetiştirdiler.

Dini Törenler Ve Cem Ayini

 

Yeniköylü, tüm Alevîler gibi, dini doğmatik dar kalıplar içinde, suni bir katılıkta algılamamaktadır. Onlar varolan her şeyi sevmekteler. İnsan sevgisi ise onlar için en büyük ibadet. Yeniköylünün dini, gönül temizliği, iyilik, edeptir. Onun dini, ilim, hoşgörü, cömertlik, haya, tüm insanları bir görmektir.

Köylü aldığı edeple, bir başkasıyla çekişmez, hem de Cem’e alınmayacağının bilinciyle daha dikkatli olur, sosyal ilişkilerinde. Herhangi bir uyuşmazlık cemde görüşülür.

Kişinin suçlu olup olmadığına dede tüm cemdekilerin fikrini alarak karar verir. “Hak kanaat üstündedir”. Karar “Sitem kesmedir”. Sitem kesme çok farklı uygulanabilir, duruma göre kurban kesme, fakir kişilere yardım veya Hacı Bektaş-ı Veli’ye “Nezir”, “Hakkullah” yardımı şeklinde olabilir.

Kış aylarında iki, üç günde bir Görgü Cem’i yapılır. Ya Cem Evi’nde veya zaten büyüklüğü bakımından müsait olan bir köy evinde yapılan ceme herkes davet edilir, kurban kesilerek dedenin yönetiminde törenlere geçilir.

Cem törenleri, tarikatın 12 hizmet ilkesi çerçevesinde yapılır. Peygamber Semahı, Kırklar Semahı Oniki hizmetin sonudur. Esas semah da bundan sonra başlar. Tarikat duaları, Kur’an-ı Kerim, Düvazimam okunur.

Cem törenleri bugün de yaşatılmaktadır. Yeniköylü gençler İstanbul’da bir Semah Grubu oluşturarak, semahı özellikle Türkiye’ce ünlü Şiran Semahı’nı yaşatıp tanıtıyorlar.

Yeniköy, Kırıntı, Çal, Şinik (şimdiki isimleriyle (iki ayrı köy oldu) Dilekyolu, Çambaşı Köyleri) köylerinden doğduğuna inanılan Şiran Semahı’nı, Abbas Genç yönetimindeki Karacaahmet Sultan Dergâhı Semah Grubu, başarıyla sergileyerek Anadolu’nun birçok yerinde yaşatıp tanıtmaktadır.

Ölen bir Yeniköylü ister, Ankara’da, ister İstanbul veya dünyanın herhangi bir yerinde olsun, cenazesi köye getirilir ve cenaze törenleri yapılır. Bir kişi öldükten sonra 40 gün “Cumalık” okutulur, 40. gün, 52. Gün ve bir sene sonundaki Kur’an ve dua okuma törenleri yapılır. Kesilen kurbanla hazırlanan yemekler yenildikten sonra bazı konuşmalar yapılır.

Tüm törenler halkı birbirine daha çok yaklaştırıp kenetler, birlik ve beraberlik duyguları pekişir.

Günün ilk ışıklarıyla uyanan köylü, işine koşmadan önce, sabah gibi aydınlık fikirleriyle, dağların ardından doğan güneşe karşı yönelerek şu “Sabah Duası” nı okur;

“Işıyan ışıklar, açılan şafaklar, kırmızı güneşler, 12 İmamlar, 14 Masum-u Paklar, Hatice adı Kübra, Fatıma-tüz Zehra, Adem Seyfullah, Nuh Nebulullah, İbrahim Halilubrah, Muhammet Mustafa yüzü suyu hürmetine sabahlar hayrola”.

 

Yaşam

 

Sonra didişme başlar doğayla. Halk ozanı Âşık Mahzuni Şerif köylünün dertlerini ne güzel anlatmış bir şiirinde;

 

“Savaş gelince köy köydür

Seçim olunca köy köydür

Ondan başka hiçbir şeydir

Aman köyüm eyvah köyüm

 

Aslan postu, kürkü yoktur

Suyu yoktur, parkı yoktur

Bir esirden farkı yoktur

Aman köyüm eyvah köyüm

....

Yeniköy’ün başta susuzluk ve toprak verimsizliği olmak üzere birçok sorunu var. Yeterli ürün alamayan köylü büyük şehirlere göç etmek zorunda kalmış.

Şu anda Yeniköy’ün en büyük derdi “su sorunu”dur.

Yeniköy’ün yaylasından çıkan su kanunlar gereğince de köylünün hakkı olduğu halde, Alevî olmayan Yukarı Görsütlüler tarafından bunun üstünde hak iddia edilmiş.

Köyün su sorununu çözebilecek unsurlardan olan yayla suyunun köye aktarılmasına devlet izin vermiş; Köy İşleri de boru döşetmişken, bu sefer Aşağı Görsütlü’lerin de yardım ettiği Yukarı Görsütlü’ler, boruları kırmış, mahkeme kararlarını hiçe saymışlar.

Birçok kez Yeniköy’ün yayla evleri yıkılmış, yaylalar üzerinde de hak iddia edilmiş.

Bugün, ister Almanya’da, ister Ankara’da, ister İstanbul’da olsun tüm Yeniköy’lüler bir yürek halinde. Hiçbir zaman köyle alakalarını kesmemişler. 1991 yılında da “Yeniköy Geliştirme, Güzelleştirme, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği” kurulmuş. Yeniköy’e turlar düzenlemekte, özellikle yazın ve bayramlarda köy şenlik havasına bürünmektedir.

Bir köy seyahatinde yazdığım şu şiir, köy zenginliğini yansıtıyor, sanırım;

 

KÖYÜMDE

 

“Kadife gibi olsa

Her yerde gökyüzü

Binlerce, milyonlarca

Yıldız parlasa

Karanlıkta serinlik

Serinlikte kan ılıklığı aksa

Bedenlerden bedenlere

Her yerde ağaç olsa

Rüzgar olsa tepelerinde

Dinlesek ezgisini gecede

Ateş yaksak derken

Büyük

Karanlığa karşı

Sevinç

Horon tutsak el ele

yürek yüreğe

İçimiz yanmış

Su içsek gözeden

Ne de hoş tadı var.

Bir şey kayıyor orada

Kuyruğu var sanki

Uçurtmanınki gibi

Dilek tutalım;

BARIŞ”.

 

Bayramlar, düğünler, Hıdırellez, dini günler Yeniköylü için çok önemli. Tüm ananevi adetler devam ettirilmekte. Davul, zurna, halk oyunları, saz canlı olarak yaşamakta.

Köyün inanç ve gelenekleri içinde dikkati çeken bazı unsurlar ise şunlar; Yeniköy’de su ve ateşe saygıyla bakılıyor. Su ve ateş yarı kutsal sayılıyor. Suyun kirletilmemesi, lekelendirilmemesine inanılıyor. Dağlara ve güneşe de derin bir hayranlık besleniyor. Sabah Duasının dağların ardından doğan güneşe karşı dönülüp yapılması da bunun gösteriyor. Bütün bunlar Şamanizm’in ve Zerdüştlüğün, “su, ateş, dağa, güneş kültleri”nin izleridir.

Yeniköy’de, ziyaret yerleri; Niyazgah olarak; Büyük Şehit, Küçük Şehit Mezarlıkları, Yatır olarak Karaburga (Burgababa), Yeniköy’ün derin bağlarla bağlı olduğu Kırıntı’da Hasan Derviş’tir.

Halkımızın iç zenginliğini en güzel şekilde yansıtan unsurlar; elişleri, Yeniköylü tüm genç kızların uğraş alanıdır.

Zencirler, Soğukpınar, Mollagil, Ağagüne, Çatalçam, Olukların Başı, Kızlar Kalesi, Melidar, Eriklik, Başyurt, Göllerin Başı gibi şiirsel köy yöre isimleri köylünün kültürel derinliğini gösterir.

Bilime ve aydınlığa önem veren Yeniköy’den birçok değerli insan da yetişmiş. Bunlardan birkaçı ise şunlar; Birlik Partisi İstanbul İl Örgütü Kurucularından Avukat Hüseyin Aydın, Ressam Sezai Kara, Fotoğraf sanatçısı Cevat Günel, Türk Sanat Müziği Sanatçısı Kenan Günel, Ozan Yusuf Aydın, Eğitmen Necmi Günel (kendisi daha sonra Dersim İsyanı konulu teziyle Doktor ünvanı almıştır), Halkçı Politikacı Şükrü Aydın, tüm Şiranlıların sevdiği Pehlül Dede.

Evet bir başkadır, Yeniköy ve Yeniköy’lü. Hep güzellik, sevgi, duygu vardır yaşamında, birçok Anadolu köy ve köylüleri gibi.