NİYAZİ BOZDOĞAN

(AĞU İÇEN OCAĞI / SEYİD MENÇEK KOLU – KÖLN HACI BEKTAŞI VELİ KÜLTÜR DERNEĞİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ, ÇORUM)

 

AYHAN AYDIN

 

Özellikle Almanya’da dedelerin birliğini sağlayan, gençlere geleneği aktarmada öncü roller üstlenen ve çok sevilen dedelerimizden Niyazi Bozdağan bizler için bir şanstır.

 

 

Alevilik ile dedelerle Ilgili bilgilerinizi kimden / kimlerden öğrendiniz? Alevilikle ilgili bilgilerin pratiğini rahmetli dedem Halil Ağa’dan ve diğer çevrelerden gelen bilinçli dedelerden, teorisini ise Bektaşiliğin İç Yüzü, İmam Cafer Buyruğu, Neçhül Belaga, Alevi Bektaşi Yolu (Celalettin Ulusoy), Saadete Ermişlerin Bahçesi gibi çeşitli kitaplardan yararlandım.

 

Dedenizin sizin üzerinizde etkileri neler oldu?

 

Seyyid Halil Ağa Dede denilince herkes çekinirdi, titrerlerdi, onun yanına şifa için gelirlerdi,  o çok sevilen, sayılan bir dedeydi, bunu anlatmak bitmez.

Rahmetli Dedem taliplerine çok meraklıydı, taliplerini severdi. Bu yola kendisini adamıştı, inancı çok güçlüydü. Ben daha gençken ortaokula başlamışken, 1952’de bir daha Sivas, Erzincan, Erzurum Aşkala, Elazığ’a kadar taliplerine gitti. Oradan döndükten sonra dedi ki, oğlum saz çalacaksın, öğreneceksin, dedi. Talip tahir’lerinize sahip olacaksın, çünkü bir sorumluluğumuz var, biz bu ceddimizden gelen inanç ve adetlerimizi yaşayıp, yaşatmaksak, talipler bizi tanımaz, biz de onları tanımayız. Bu iş zor bir iştir, ceddimize layık olmaya çalışacaksın, büyüğüne karşı saygı, küçüklerine karsı sevgiyle yaklaşacaksın. Taliplerine eşit davranacaksın, yolumuz kıldan ince, kılıçtan keskindir, sen yolu bilmezsen, yol seni bilir, derdi.

O vesileyle biz de taliplerimize, hem dedemize, hem de inancımıza layık olmaya çalıştık.  Biz de bir insanız, hatamız günahımız çoktur, ama mümkün mertebe dürüst davranmaya, hatalardan uzak durmaya çalıştık. Bunun sebebini sorarsanız, ben küçük yaşımdayken dedem babam yaşımdaki talipler yolumuzu kesmezlerdi, bize saygı duyarlardı, biz tabii mahçup olurduk büyüklerimize karşı, çünkü onlar bizden büyüktü. Talipler derdi ki, siz seyyid evladısınız, biz Peygamberimizin sözü üzerine size saygılı davranmak zorundayız; çünkü peygamberimizin iki emanetinden biris olan Ehlibeyt’i bize emanet etmişti.

Ben o işi, o sözleri, ancak Seyyid Mençek’in berat fermanının bir kısmını tercüme ettirdikten  sonra anladım. Orda buyuruyor ki, ceddimize buyuruyor ki, bunlar seyyid evladıdır, bunların başlarına yeşil sarık emame bağlamalarında bir sakınca yoktur. Ve diyor ki, Peygamberimiz güzel söylemiştir, demiştir ki, her kim benim evladıma saygı duyarsa, bana saygı duymuş olur. Ben onu okuyunca, taliplerin neden bana saygı duyduklarını anladım. Anladım ki, taliplerimizin okuması olmamasına rağmen, gerçekleri biliyorlardı. Bu şekilde cemler, cemaatlerde bulundum. Biz taliplerimize hiçbir zaman çıkar için yanaşmadık. Onlara bir sorumluluğumuzun olduğunu bildiğimiz için hizmet verdik.

Ama zamanla tabii Alevi toplumunda bir dağılma oldu. Şehirleşme, ondan sonra Avrupa’ya gitmeler başladı. Bu arada taliplerimizin birçoklarının köylerini biliyoruz. Kendileriyle bir ilişkimiz kalmadı gibi, yada ilişkilerimiz kesik. Köyde kentte bulunan taliplerimiz, bu sürüyü neden çobansız bırakıyorsunuz, diye sitem ederler.

 

Dedenizin karekteri, kişiliği, insan ilişkileri, Alevilik, din, Kuran gibi konulardaki fikirleri neydi?

 

Dedem kamil bir insandı, insanlara yardım eden bir insandı, insanlara hayır öğütler veren bir kişiydi. Hayatında çok zorluklar çekmiş, çalışmış, çabalamış, kendi gücüyle kazada sayılır kişiler arasına gelmiş. Zaten o bölgede sayılı kişilerin arasında; Gökçepınar Köyü’ne Veli Dedenin (Çorum Olaylarında yakılan dede) babası Şirin Hatun’un Hüseyin Ağa Dede; Milli’li Halil Beğ, Nesimi Keşliği’nden; Garip Ağa, Mustafa Ağa, Abdullah Ağa, (Şıh Çoban Evlatları); Kızıllı Köyünde Salman Ağa (Bu köy Sünni ama Salman Ağa orada yaşıyor), Akviran Köyü’nde Leşkeroğlu İsmail Ağa bunlar topluma yön veren, belli bir kariyeri olan, o zamanın büyükleriydiler. Ve bunlar toplumunda hiçbir zaman mahkemelik olay olmamıştır. Her türlü davayı bunlar arasında hallederlerdi.

Aleviliğin İslam’ın özü olduğunu, inanç geleneklerimizin ceddimizden günümüze kadar Hacı Bektaş Veli’ler, Abdal Musa Sultan Hazretleri’nin de uyguladığı yoldan ayrılmayacağımızı, inancımızdan, inancımızın özünden sapmayacağımız bizlere önerirdi. Ve her zaman için inancınıza sahip olacaksınız, bizim ceddimiz ve İmam Hüseyin gibi bedeller ödemişlerdir, biz de onların yolunu özünden saptırmadan, sıratul müstakim olan doğru yolu sürdürmeye çalışacağız, derdi. Sonra dedem çok cömert, hanedandı. O yalnız yemek yemezdi.

 

 

Çocukluğunuz nasıl bir ortamda geçti? Evimizde kimse olmadığından orta öğrenimimden sonra ziraatle uğraşarak, kış aylarında kamil insanların meclisinde ve sohbetlerinde bulunuyordum.

Dedemin iki oğlu vefat etmiş. Bana çok önem verirdi. Torunum derdi, başka bir şey demezdi. Beni el bebek gül bebek yetiştirdiler. Ben o büyüklerin cemaatlerinde hizmetlerde bulundum. 1950’da Menderes döneminde, yol olunca, iş güç oldu, işler çoğaldı. Ben de yazın ziraatle uğraşırdım, köye gelen aşıklarla, dedelerle birlikte olurdum,  onların hizmetinde bulunurdum. Dedem taliplerine gidince beni götürürdü. Ben talip muhibin içinde yetiştim. Ben bir politikacı değilim. Dedemin maddi durumu iyi olduğundan, yeri gelince taliplere yardım ederdi.

 

En çok nelerden hoşlanırdınız?

 

Dedemin ağzından Hakk kelamından başka bir şey çıkmazdı. Ben hep dedemle yatardım. O her zaman dualar okurdu. Dedemin o okuduğu dualardan ve yaptığı o sohbetlerinden etkilendim. O zamanın dedelerinin peşinde giderdim. Ben nerede bir dede duyunca onun yanına giderdim. O zaman tabii şimdiki gibi televizyon gibi şeyler de yoktu.

Taliplerin bana duydukları saygıdan çok etkilendim, ben de öğrenmeye daha çok heves ettim, daha çok meraklandım. Babam Ahmet Ağa bana kitap okuturdu., ben okuyamazdım, kitapta Kerbela’dan bir şey geçince babam Tuna Nehri gibi göz yaşı dökerdi. Babam 72 Kerbela Şehidinin tümünü bilirdi, nerede nasıl şehit olduklarının tümünü bilir, bize anlatırdı. Ayhan Bey biliyorsunuz bizde dört can bir cem sayılır. Bizim evde cem eksik olmazdı. Her Perşembe cem yapılır. Bizde 48 Cuma yani Perşembe cemleri bizde çok önemlidir. Bizim evde hep olur. Yuyucu pak olmazsa yuduğu da pak olmaz, inancıyla biz her sene görgü ceminden geçerdik.

Müsahiplik kavline girdikten sonra, her sene görgü kurbanı olurdu, bizim çağımızda. Her Cuma akşamı cumalık cemleri yapılırdı. Cemlerden sonra sabahleyin de, “Balım Sultan Cemi” diye bir cem yapılırdı. O cemler sohbet cemleriydi. O cemler de dem de alınırdı. Ta ne zamana kadar derseniz, biraz evvel söylediğim 50’li yıllardan sonra komşu çocukları iş bulup köylere dükkanlar açılınca onlar da içki alıp Balım Sultan Sohbeti’ne katılırlardı, bunun için (bilen insanlar az içerlerdi) bizler bundan sonra içkiyi yasakladık. Yani normal cemlerde içki zaten yok. Ama biz Balım Sultan Cemi’nde de içkiyi tümüyle kaldırdık.

Yani hayatımız cemlerde sohbetlerde geçti. Kaynaklarımız imha edildiğinden yetişkin dedelerin sözleri bizim için bir buyruktu.

 

Sizce dedeler kimlerdir? Kendinizi bir dede olarak nasıl tanımlıyorsunuz? Dedeler Evlad-ı Resul soyundan, 12 İmam neslinden ve Hünkar Hacı Bektaşî Veli’den hümmet alan, hizmetle eğitimini tamamlayan ahlak kurallarına uyan, yetenekli, talibinin görgüsünü, cemini yapan kamil insanlardır.

Ben de kendimi yukarı da belirtilen zatlar gibi bir dede olarak hissediyorum.  Onların yolundan bu yaşımda da yürümeye çalışıyorum.

 

Dedelik nasıl ve ne zaman doğmuştur? Rehberimiz Şah-ı Merdan Aliyel Murtaza’dır. Pirimiz Hüseyn-i Deşti Kerbela’dır. Nesilleri İmam Zeynel’den yürümüş, kolları İmam Musa-i Kazım’dan dağılmıştır.

Dedeler Horasan’da Hoca Ahmet-i Yesevi ve Lokman Peren’de de eğitimi alıp çeşitli bölgelere dağılmışlardır.

Mürşidimiz Hünkar Hacı Bektaşî Veli de Lokman Perende yanında eğitimini görmüş ve emanetleri alıp Rum diyarında dergahını kurmuş dedelerin yetişmesine büyük katkısı olmuş, o dergahta yetişen dedelerin çeşitli bölgelere talibini görüp sorup ibadetlerini yapmalarını sağlamıştır.

 

Soyunuzu gösteren bir seçere var mı? Ağuiçen’in Seyit Mençek Soyu’ndan olanların soy seçeresi biz de var.

Secere soya verildiği için her dedenin elinde seçeresi olmaz. Şu anda böyle secere verebilecek bir kurumumuz yoktur.

Dede bilgisiyle, ahlakıyla bu işe layık ise talipleri de dedesini biliyorlarsa, elinde seçere bulunmasına gerek görülmez soy seçeresinin önemi dedeler için büyüktür.

Çünkü soy ağacını bilirler.

 

Sizin elinizdeki seçere kimdeydi, sanırım şu anda günümüz Türkçesi’ne çevrildi.

 

Bu secere Dedem Yusuf Çavuş ve Seyyid Halil Ağa Dedemdeydi. Bugüne kadar talip tahir içinde seçereye pek ihtiyaç duyulmadığından devlet tarafından da imha edilir düşüncesiyle gizli tutuluyordu. Diğer bölgelerinde bulunan dedelerin de isteğiyle Ağu içen Dedelerinin, isteklerine göre iki yıldır uğraşıyorum tam tercümesini tam yapmasam bile yapmış olduğum tercümeyi ve berat fermanının kopilerini yazmış olduğum ve yeni çıkan “Alevi İslam inancı ve Ağuiçen Ocağı Soy Seceresi” isimli kitabımda görebilirsiniz.

 

Peki ne yazıyor orada?

 

Secerede soyumuzun; Hz. Ali dolayısıyla Hz. Peygamber’e çıktığını yazıyor. Soyumuzdan gelen seyyidlerin inancımız uğruna, gerçek İslam uğruna mücadele ettiklerini ve toplumu bilgilendirdiklerini görüyoruz. Secerinin tazelendiğinde bizlerin evladı-ı resul, evladı resul soyuna bağlı olduğunuz, Peygamber’in sözü üzerine bizlere saygı duyulması gerektiği yazılıyor. Dedelerin başına yeşil sarık, emame, bağlamasında bir sakınca olmadığı, insanların bunlara gerekli saygınlığı göstermeleri gerektiği yazılı.

 

 

Dedelik görevini ne zaman, nerede ve nasıl yerine getirmeye başladınız? Bunu bize anlatabilir misiniz? Dedem Halil Ağa beni Çorum, Amasya, Sivas, Erzincan, Aşkale, Elazığ yörelerinde talipler içine götürüp, yetiştirdikten sonra musahiplik kavline girip kendi yöremde ve belirttiğim şehirlerde ve köylerde 1959 yılında dedelik yapmaya başladım.

 

Dede olabilmenin ya da iyi bir dede olabilmenin sizce koşulları nelerdir? Günümüzde geçmişten farklı olarak farklı yetenekler de gerekiyor mu , dede olmak için? Evlad-ı Resul ya da, Seyidi Saadet olması veya H. B. Veli’den himmet alan ahlak kurallarına uymayan hareketlerin üzerinde bulunmayan dürüst bir insan olması gerekir.  

Dede dediğin kişinin dilinden küfür kelam çıkmayacak, gözü kötü şeylere ilişmeyecek, kulakları dediden kodudan uzak duracak, eliyle kimseye fenalık yapmayacak. Ayaklarıyla şer işe gitmeyecek, kimseyi üçten, beşten ayırıpı mahçup duruma düşürmeycek, tevalla ve tebarraya uyup Peygamber’in dostuna dost, düşmanına düşman olacak. Ve dede bizim inancnımız barış ve sevgi inancı olduğundan; dede kimsenin inancı küçümsemeyecek. Yunus’un sözüyle “yaratılanı yaratandan ötürü sevecek”. Bulunduğu toplum tarafından sevilip, sayılan, sözü sohbeti belli olan bir kişi dede olabilir.

Yüksek eğitim görülürse günümüzdeki farklılıklar geçmişimizdeki eksiklikler giderilmiş olur.

 

Atama veya seçim yoluyla Dede seçilenler olur muydu? Dikme dedeler var meselâ. Bunlar hakkında neler söyleyeceksiniz? Atama ve seçme yoluyla dede olunmaz.

Bir dedenin hangi oğlu layık ise o yetiştirilir, talipleri tarafından sevilip, sayılan musahiplik kavline girip yemin merasiminden geçen dede çocukları dedelik yapabilirler. Dikme dedeler dedelik yapamaz, baba olabilirler.

Taliplerin düzenini sağlar dedeye yardımcı olur, hiçbir zaman Piri, Mürşiti, Rehberi temsilen posta oturması doğru değildir.

Dede Hakkullah almışsa hizmetinin karşılığını kendine bırakır.

Diğerini de kardeşleri ve amcaları arasında paylaştırır.

 

Analar var...

 

Şimdi de vay Analar neden cem yapmıyor, diyenler çıkıyor. Tarihten günümüze kadar çok değerli analar gelip geçmiştir. Ama hiçbirisi böyle bir iddada bulunmamışlardır. Olsaydı Fadima Anamız veyahutta Zeynep ve Zekine Analarımız posta otururlardı. Kadıncık Ana’nın ve Ayşe Bacılıların posta oturduğu söyleniyor, ama tarihte Kadıncık Ana’nın posta oturduğu ne yazılmış, ne de söylenmiştir. O ancak Hünkar’a hizmet etmiştir.

 

Dedelerin toplumsal olarak üstlendikleri görevler sizce nelerdir? Dedelerin toplumsal görevleri; sosyal, kültürel, sanatsal, eğitiminin yanı sıra toplumun ibadetini sağlayarak barış ve huzur içerisinde yaşamasına yardımcı olmaktır.

Polise, mahkemeye düşürmeden, taliplerine avukata, devlet kapısına düşürmeden sorunlarını halletmektir.

 

Dedelerin cemlerdeki işlevini anlatır mısınız? Dedesiz cem olur mu? Dedelerin cemdeki görevi yukarıda belirtildiği gibi cemi yönetir. Dedesiz cem olmaz.

Dede cemde adaleti sağlar, bir hakim görevi üstlenerek, alacak/verecek davalarını halleder, küsülü olanları barıştırır, toplumda rızalık ister, kul kuldan razı olursa, Allah da kuldan razı olur anlayışı ile 12 hizmeti yürütür.

 

Dede bir cemi nasıl başlatır? Nasıl sürdürür? Neler yapar cem içinde? Dede ceme başlamadan 12 hizmet sahiplerinin göreve layık olup olmadıklarını ve bu görevi yerine getirip getiremeyeceklerini inceler.

Cem evinin düzgün serilmesini gözden geçirir. Taliplerin edep/erkan ile gelip yerlerini almalarını önerir. Dede besmele ile Allah/Muhammet /Ali der, eşiğin sağına soluna niyaz eder, talipler dedeyi görünce edep erkan üzere ayağa kalkarlar, dede niçin ayağa kalkmaları gerektiğini açıklar. Bir gülbeng duasıyla yerlerine oturmalarını söyler, cemde nizamlı oturmalarını gözden geçirir.

Misafir ve Evlad-ı Resul olanları ve yaşlıları ön saflara almalarını hasta olup oturamayanlara sandalye gibi rahat oturabilecekleri yer temin edilmesini önerir.

Dede cemde barışı sağlar, küsülüler barıştırılır. Alacak, verecek olanlardan rızalık istenir. Ekonomi ve sosyal sohbetlerden sonra meydana Salman süpürgesi çalınır. Seccade serilir. Tarikat abdesti alanır. Bunun anlamı ruh temizliğidir. Delil uyanır cem başlamış olur. Musahiplik ve görgü cemi veya dardan indirme, Abdal Musa, Hızır cemleri gibi hizmetler yapılır. Cem birleme olur. Bunların ayrı gülbengleri okunur, Tevhit, Miraçlama, Semah yapılır. Sakka suyu duası ve mersiyeler okunduktan sonra sofralar serilir. Yemekler yendikten sonra oturan duran/denilip, gitmelerine müsaade edilir.

 

Dedelerin cem yürütmelerinde yaşlarının bir önemi var mı? Her yaştan dede cem yürütebilir mi? Cem yürüten dede 20 yaşın üzerinde, musahiplik kavmine girmiş, yemin merasiminden geçmiş olması lazımdır. Fazla yaşlı ne söylediğini unutan dedelerin cem yapmaları doğru olmaz.

 

Rızalık kavramı var. “Kul Hakkı” meselesi, Aleviliğin temel ahlak sembollerinden birisini ifade ediyor. Rızalık alınmadan hiçbir işe başlayamayız, Alevilik’te. Dedeler rızalığa nasıl bakıyorlar. Rızalığın önemi nedir? Alevilik’te rızalığın önemi büyüktür. Dedeler de Aleviliğin içinde olduklarına göre rızalığa önem verirler. Rızasız lokma yenmez, rızasız cem evi terk edilmez.

Talipler birbirine razı edilmezse cem yürümez kul kuldan razı olursa, ancak Allah da kuldan razı olur. Dedeler rızasız yol yürümez. Alevilik’te Rızalık kavramı çok önemlidir.

 

Alevi ahlakının kökleşip yayılmasında Alevi dedelerin görevi ne olmuştur? Alevi ahlakının kökleşip yayılmasında dedelerin hizmeti inkar edilmeyecek kadar büyüktür.

Dedeler canı pahasına, kırık sazı, tatlı sözleri ile bu güzel inancı günümüze taşıdığı gibi polissiz, karakolsuz toplumunun düzenini sağlamış, kimseyi incitmeden bu güzel inancın özüne sadık kalarak günümüze gelmesini sağlamışlardır.

Pirimiz İmam Hüseyin de yola geleni, getiririm gelmeyeni, diyerek geleni almış, gelmeyeni de hoş görüp ve sevgiyle bu yoldan ayrılmamalarını sağlamıştır.

 

Ehli Beyt sevgisinin Alevilik’teki ve dedeler üzerindeki etkisi nedir? Ehlibeyt sevgisinin Alevilikte ve dedeler üzerinde etkisi büyüktür. Hz. Resul-u Ekrem Efendimiz size iki emanet bırakıyorum; biri Kur’an, diğeri ise Ehlibeytim yani ev halkım Ali, Fatıma, Hasan, Hüseyin ve onların soy zinciri 12 İmamlar’dır, demiştir.

 

Hz. Ali kimdir? Alevilik için önemi nedir? Siz bir dede olarak Hz. Ali’den nasıl etkilendiniz? Ali’yi Hz. Ali yapan özellikleri sizce nelerdir? Niçin o kutsal bir kişiliğin de ötesinde bir rehberdir? Hz. Ali, Ebu Talip oğlu Şah-ı Merdan, Şirri Yezdan, Keremüllah-i Veçhe, Hz. Peygamber’in amcası oğlu, vasisi ve damadı, 12 İmamlar’ın başı İmamel Muttakym, imamımız, velimiz ve rehberimizdir. Ali’nin özellikleri kağıtlara sığmayacak kadar çoktur. Allah cümlemizi Ali’nin yolundan ayırmasın.

 

Dedeler görevlerini nasıl yerine getirirlerdi? Genellikle köy köy dolaşarak hizmetlerini yaparlar, belli mekanları yoktur. Beni ilk önce rahmetli dedem Halil Ağa talipler içine götürdü tanıştırdı ve hizmetlerimi bu şekilde gerçekleştirdim. Yetiştiğim çağda talipler bizi davet ederlerdi. Ben de gider, görgü sorgu işlemlerini yerine getirirdim.

Şu anda taliplerim dağınık olduğu için görevimi yerine getiremiyorum.

 

Dedelerde hangi kitaplar bulunurdu? İmam Cafer Buyruğu, Neçhul Belaga, Saadete Ermişlerin Bahçesi, Bektaşiliğin İç Yüzü, Velayetname, Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali gibi kitaplar bulunur. Ben de bu kitapların dışında piyasa da bulunan kitapların çoğu bulunur. Dedelerin eski yazı okuyanı vardır. Ben eski yazı bilmem.

 

Dedelerin tümü saz çalabilirler miydi? Dedelerin tümü saz çalamaz. Çalarsa iyi olur ama çalacak diye bir zorunluluk yoktur. Cemlerimizde zakirler bu görevi yerine getirirler. Ben saz çalabilirim. Sazın yanı sıra kemani de çalabilirim.

 

Dedeler hangi durumlarda taliplere düşkünlük cezası verirler, örnekler verebilir misiniz? Dedeler; ahlak kurallarına uymayan durumlarda taliplere düşkünlük cezası verebilir. Örneğin yalancı şahitliği yapan, cinayet işleyen, keyfi eşini boşayan, ikrarından dönen, oğluna kızına haksız nikah kıyan, pirini mürşidini, yolunu, inkar etme gibi hallerde düşkünlük cezası verilebilir.

 

Dedelik kurumunun geleceğine ilişkin düşünceleriniz nelerdir? Eğitim düzeyinin yükseltilmesi için çaba sarf edip, birlik olup akademisini ve yetiştirme enstitüsünü kurmalı veya kurmak için çaba sarf edilmeli. Bu kurumun idare edilebilmesi için yetenekli bilgili kamil insan yetiştirip dedelerin baş vurabileceği bir mercii bulunmalıdır.

 

Şu anda cem yapıyor musunuz? Şu anda Almanya’nın Köln şehrinde oturmaktayım. 1986 yılında Avrupa’da ilk olarak kurulan Köln Hacı Bektaşî Veli Kültürünü Tanıtma Derneği’nin kurucularındanım. Avusturya, İsviçre, Belçika, Hollanda ve Danimarka gibi ülkelerde eğitim ve öğretim mahiyetinde Abdal Musa Cemi, Hızır Cemi, Nevruz Hz. Ali’yi anma cemi, Muharrem cemlerinin yanı sıra Avrupa da arz eden taliplerime görgü cemi musahiplik cemleri yapıyorum. Cem yapmamızı engelleyen bir husus yoktur.

 

Cem içinde gördüğünüz “Rehber”likten biraz söz edebilir misiniz? Dedelerin mutlaka bir rehberi olur mu? Rehberlerin cem ve dedeler için önemini anlatır mısınız? Cemsiz dedelik ve Alevilik olmaz. Cem inancımızı, ibadetimizi, kültürümüzü ve oturup kalkmamızı, terbiyeli temiz bir gençliğin yetişmesi için çok önemlidir. Rehbersiz dede olmaz. Rehberlik kapısı şah-u Velayet Aliyel Murtaza’ya dayanır, çok önemlidir.

 

Cem içinde Kur’an’ın yeri nedir? Cemde Kur’anın yeri büyüktür. Ayetlerden örnekler veriyoruz. Sohbetlerimizde nasihatlarda Kur’an’dan örnekler veririz. Başımız Kur’ana bağlıdır.

 

Cemlerde gördüğünüz su dağıtma olayı var. Niçin Alevi cemlerinde su dağıtılır? Cemlerde su dağıtma Kerbela şehitlerini anma anlamında sakka suyu duaları, Gülbengleri okunur, zemzem niyetiyle içilir. Yolumuzun kurucusu Hz. Resullullah’ın erkanı demek, yol demektir. Erkan suyundan içenin nar-ı cehennem görmeyeceği hadisine inanarak ve Fatımat-ı Zehra anamızın ciğer paresi olan İmam Hasan, İmam Hüseyin ve evlatlarının susuz şehit edildiği anıları ve onlara olan saygımızdan dolayı sakka suyu çok önemlidir.

12 hizmetin içinde olan bir hizmettir.

 

Zakir ve dede birlikte mi cem yürütürlerdi? Zakirin cemlerdeki önemi nedir? Zakirle dede birlikte cem yürütürler. Halkın usanmaması için kahi saz, kahi sohbet edilir. Aşıklarımız Hakk aşıklarının deyiş ve duvaz-i imamlarından söylerler. Burada tasavvuf önemlidir. Kur’an’ın zahiri anlamından ziyade Batıni anlamını Hakk aşıkları çözmüşlerdir.

 

Sizin ocağın cemlerini özetle anlatır mısınız? Kaç tür cem vardır? Bizim ocağımızın ayrı bir cemi olmaz. Yolumuzda; Görgü Cemleri, Musahiplik Cemleri, Dardan İndirme Cemi, Abdal Musa, Hızır Cemi, Balım Sultan Sohbet Cemi gibi ... 12 hizmetin yürüdüğü cemler yapılır.

 

Müsahipliği anlatır mısınız? Koşulları nelerdir? Herkes müsahip olabilir mi? Müsahipsiz cemlere girilemediğini birçok dededen duyduk? Sizin yörede durum nasıldı/nasıl? Siz müsahipsiz çiftleri ceme alıyor musunuz ya da almıyor musunuz? Bunun nedenleri nelerdir? Musahiplik yolumuzun temelini oluşturur. Musahipsiz Alevilik cılız kalır. Musahiplik Hz. Ali ile Hz. Muhammet’ten bize intikal etmiştir. İki çift birbirine gönül bağlar bir Pir’den el etek tutar. Dede bir sene bunların birbirlerini tanımaları için zaman tanır.

Birbirlerinden memnun olur, hanımları da razı olursa yemin merasiminden geçerler. Hanımı bacısıdır, kendi çocuklarının yükümlülüğü gibi Musahibinin başına bir iş gelirse onun çocuklarına bakar, hanımı ile evlenmez. Herkes emsali ile musahip olur.

 

Cemlerinizde hangi semahlar yapılır? Sizin cemlerinizde özellikle dönülen semah hangisidir? Cemlerimizde genellikle Kırklar Semahı dönülür. 12 hizmetten sonra Gönüller Semahı dediğimiz yöre semahları dönülür.

 

“Ocak” ne demektir? Ocaklar nasıl ve ne zaman ortaya çıkmıştır? Ocakların manevi anlamını nasıl yorumluyorsunuz? Ocakların mutlaka bir kurucusu var mıdır? Evlad-ı Resul Seyidi Saadet olan veya H.B. Veli Efendimi’zden himmet alan dedenin bulunduğu hanesini talipleri dedemin ocağı diye ziyaret ederler. Yani pirin bulunduğu ev onun ocağıdır. Dedeler Horasan’dan zuhur etmeleriyle inanç ve geleneklerimizle ocaklar da mevcuttu. Dağılan dedelerin evleri ocak sayılır. Abdal Musa, Sarı Saltık, Kızıldeli, Hubyar Sultan vb. zatlar ülkemizde ocak kurmuşlardır. Bizim evlerimizi de her talip ziyaret eder. Ocak diye niyazda bulunur.

 

Siz kendi geldiğiniz ocak hakkında bilgi verebilir misiniz? Bizim ocağımız Ağu İçen olarak önceleri Serçeşme sayılırdı.

Halktan dedeler olsun, talipler olsun bizim sülaleye büyük saygı gösterirler.

Cemlerde bizim bir çocuğumuz bulunursa baş köşeye alırlardı.

Aslı İmam Zeynel’e dayanan ocağımız, Kemah boğazında tatar, han beylerinin Müslüman edilişinde ceddimiz Karadonlu Can Baba’yı kazanda kaynatmışlar ve Ağu içmişlerdir. Bu nedenle ocağmızın ismi Ağu İçen kalmış. Ben de ceddime layık olabilmem için toplumuma hizmet vermekteyim.

 

Sizce bütün ocaklar eşit statüde midir? Ocaklara saygım var. Ama ocaklar arasında Horasan erleri ve Rum erleri diye ikiye ayrılır. Horasan erleri 12 İmam nesline dayanır. Rum erleri ise Pir efendimizin uyartmasıdır. Musa-i Kazım bir rivayete göre 19 evladı, diğer rivayete göre, 20 evladı olduğu söylenir. Ağu içen İmam Rıza, Pir Sultan, Üryan Hızır, Hasan Dede, Kalender Sultan, Baba Mansur, Seyit Mahmut Hayrani, Haydar-ı Sultan, Seyit Samud, Hubyar Sultan... gibi ocaklar vardır.

 

Ocağınıza bağlı taliplerin ve size bağlı taliplerin dağılımı nedir? Şu andaki durumları nerede oldukları (köyde-şehirde-yurt dışında) konusunda bilgi sahibi misiniz? Ocağımıza bağlı talipler Çorum’un Nesimi Keşlik, Çik Hasan, Mustafa Çelebi, Mazı Başı köylerinde Çorum’un içine ve yurt dışına taşınan taliplerimiz çoğunluktadır. Otuz yıldır Avrupa’da olmam dolayısıyla irtibatım kesik nerede olduklarını bilmiyorum.

 

Sizce Alevilik nedir? Aleviliği siz nasıl tanımlıyorsunuz? Alevilik her şeyden önce bir inançtır. Hem de İslam’ın özünü teşkil eden, Hz. Ali ile kurmuş olduğu dört kapının ikincisi Tariği Mustakym yoludur. Irk, din, renk milliyet, cinsiyet gözetmeden huzurlu yaşamını birleştiren insanlığın ulaşmak istediği bir değer yargı merkezidir.

İnsanların kardeş ve barış olduğuna inanan sevgi ve barış yoludur.

 

Aleviliğin ibadet anlayışı nasıldır? Aleviliğin ibadet anlayışı cemdir. Kulun kuldan razı olduğu, barış ve sevgi güzel ahlak yolu Evlad-ı Resul öncülüğünde ibadetini gerçekleştiren, musahiplik kavmine giren bir pir’den el etek tutup nasihatını dinleyen, kamil bir insan olabilmenin kaynağıdır. Hz. Peygamber’in miracında Aleviler’e getirmiş olduğu tevhid ibadetidir. Kaynağı Kur’anı Kerim’dir. Edep erkanı Ehlibeyt yoludur. Cem demek insan topluluğu demektir.

 

Kerbela, Matem, Muharrem Orucu’nu ne zaman tutuyorsunuz? Kerbela matem orucu kurban bayramından 20 gün sonra tutulur. 15 gün oruç tutanlar ise kurban bayramından 17 gün sonra tutarlar.

 

Cemevlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Son yıllarda cem evlerinin açılması Alevilerin de bir ibadet yerinin olması yönünden güzel bir şey. Bence yeterli değil. Hocasız caminin ne değeri olur? Dedesiz cem evinin de bir yararı olmaz. Cem evleri kadar dedelerin yetişmeleri de önemlidir. Alevi yolu bilimle eş değerdedir. Dedelerin çocuklara cevap verebilmeleri için yetiştirme enstitüleri veya akademileri gibi kuruluşlarda yetişmeleri gerekir. Cem evlerinin açılışı çocuklarımızın Alevi ibadetlerinin pratiğini görmeleri açısından faydalı olmuştur.

 

 

AVRUPA

 

Avrupa’ya gidiş...

 

Sevgili dost; Dedem okumaya yazmaya çok meraklıydı. Köyümüzde okul olmamasına rağmen zor şartlar altında, beni şehirlerde okutmaya çalıştı. Ben de benden sonra kardeşlerimi okuttum. Onlar da kendi imkanlarına  göre okudular. Kardeşlerim yetişip kendi işlerini tutunca; ben de dedeme, ben Almanya’ya gideceğim, dedim. Dedem ben mezara kırat mezata (pazara), ben ölmeden sen bir yere gidemezsin, dedi. O zaman zırai alet olarak traktör alıp köyde kaldık. Dedem 1965 yılında vefat etti. Bu sefer ben tekrar işçi bulma kurumundan Almanya’ya yazıldım. 1968 yılında çok güzel bir ekinimiz oldu, buğdaylarımız oldu. Bir hesap yaptım, baktık ki, ilerde bunlar bizi kurtarmayacak, hayat şartları zorlaşıyordu. Bir gün Nesimikeşliği’nden gelirken araziye baktım, Allah’a bir temannam oldu; Allah’ım artık buradan benim kısmetimi kes, artık ben buralarda durmam, dedim. Büyükşehirlere gitmeyi hedefledim. Ve Ankara’ya gittim, mütahhit arkadaşlarla konuştum, senin traktörün var, sen gel burada çalış kendini geliştirirsin, dediler. Ben bu arada kendimi hazırlamıştım ki, 1970 yılında Almanya’ya gidiş kağıdım geldi. Ben kimsenin işinde çalışmadığı için Almanya’ya gitmek hoşuma gitmedi. Bazı dostlar dediler ki, git Almanya’yı görürsün olmazsa yine gelir Ankara’ya gidersin. Ve o vesileyle Almanya’ya nisan 1970’de gittim.

Almanya’ya gidince iş şartları bana çok zor geldi, zor şartlar altında çalıştık. Hatta bir gün zoruma gitti, üç ay çalıştıktan sonra, şefime dedim ki, bana para ver ben gideceğim, ben bu işte çalışamam, dedim. Şefim bana sen ne yapmak istiyorsun, dedi. Ben de makinelerde operatör olarak çalışmak istiyorum, dedim. Ertesi gün bana paletli bir dozer kepçe verdiler. Büyük tarak makinelerine geçtim, yedi yıl orada çalıştım. Ondan sonra ülkemizde çocuklara sıra geldi. Ben gittikten 2 yıl sonra hanımı ve 2 çocuğumu getirttim ama bir oğlumu babamın hatırı için Türkiye’de bıraktım.

Netice 12 Eylül darbesi olunca Almanya’da kalıcı olduğumuzu anlayarak orada kaldım. Bu arada Götüngen’den Köln’e taşındım.

Böyle uzun bir çalışma döneminden sonra 2000 yılında emekli oldum. Çocuklar ordalar, orda çalışıyorlar. Kızım Hollanda’da gelin, Kalender Evlatları’ndan bir mühendisle evli. Çocuklarım dedelerle evlendiler.

 

Alevilik’e gelelim...

 

Bu yaşam koşullarından dolayı kendimizi kaptırdık. Gelenekler inançlarla fazla ilgilenmedik.

Kalıcı olunca inanç ve geleneklerimizi gelecek nesillere aktarmak için önce evlerde yaptığımız sohbetleri ve cemlerimizi artık dernekleşerek daha serbest yapmak için mücadele giriştik.

Ben üç yıl sohbet ve toplantıları evimde yürüttüm. Sonra ufak bir yer kiraladık. (1987)

Hacı Bektaşı Veli Kültürünü Tanıtma Derneği olarak 1985 yılında başladık, 1987 yılında resmiyet kazandık, dernek Köln’de kuruldu.

Bu arada Avrupa’nın her tarafında Alevilerde bir gayret başladı. Cemler, paneller için davet alıyordum. Hem çalışıp geçimimi sağlarken, bir de cemlere, paneller katılmak hayli beni yoruyordu. Ama inancım gereği yorgunluğu hiç önemsemiyordum.

 

Kendi yerini ne zaman aldı cemevi?

 

1989 sonlarında yerimizi aldık, 1990’de yerimize taşındık.

İlginç bir anımı da burada paylaşmak istiyorum: Biz yerimiz olmadığı için, bir kilisede toplanmak istedik, bunun için papaza başvurduk. Kendimizi tanıtmamıza rağmen papaz izin vermedi. Ondan sonra Anton Josef Diriyel Alevilik’le ilgilenip kitap yazıyordu bize gelmişti. Papaz bize yer vermiyor, dediğimizde gelin beraber gidelim, dedi. Ve gidince yine papazın hoşuna gitmedi. Netice Anton Josef esprililerle konuya girdi, Anton’un sözü: papaz demiş ki, biz Alevileri araştırdık, onlar bizden daha demokratlar. Bizim kiliselerimizi gittikçe boşalıyor. Biz diyoruz ki, Müslüman olursanız, sizin başınız bağlacak, ve beylere de siz de bira içemiyeceksiniz. Ama şimdi gördük ki, Aleviler bizden bir basamak daha yukardalar. Onun içinde onlara yer vermek istemedik.

Beş bin marka kiralık yer ararken, bir milyon marka bu cemevinin olduğu binanın satılacağını duyduk. Arkadaşlar çok zorlandılar, bir milyon mark toplanamaz, bu iş olmaz, dediler. Ben de dedim ki, beş bin mark kira veriyoruz, beş bin markı vereceğimize beş bin mark faiz veririz, orayı alırız dedim. Ve üsteleyince aldık. Ve hizletlerimizi orada yürütmeye çalıştık.

 

Köln Hacı Bektaş Veli Derneği herkese kollarını açmış, Almanya’da en çok bilinen Alevi derneğiydi? Neler yaptınız?

 

İlk olarak bizim toplumun derdi cenaze idi. Ben hesap ettim, cem üzerine bu kadar bilgi birikimim var da, ben neden cenaze hizmetlerini çalışmıyorum, diye. Biraz üzerinde durdum, baktım ki, o kadar basit ki, hep ilkokulda öğrendiğimiz suralerle cenaze kaldırıyoruz. O nedenle 7 sayfalık bir cenaze düzeni yazdım. 27 sayfalık da cem düzeni yazdım. Kısa zamanda bunları çocuklarımıza öğretmeye çalıştık, şu anda ister Türkçe’siyle ister Arapça’sıyla olsun, cenaze kaldırıcak derneğimizde birçok insan var. Bir o kadar da Avrupa’nın çeşitli yerlerinde insanlar cenaze kaldırmasını öğrendiler. Çok güzel de bir morg yeri yaptık. O sorunlarımızı da o şekilde hallettik. Kimseye o yönden bir ihtiyacımız kalmadı.

Ama ne yazık ki tüm iyi niyetli çabalarımıza rağmen maalesef inancımızı yüzeysel algılayan birileri bizi yanlış anladı veya anlattı. Halk takdir ettiği müddetçe bizler her zaman hizmet etmeye devam edeceğiz, şunun bunun lafı önemli değil. Biz herkes kollarımız açtık.

 

Şimdiki hedefiniz?

 

Her zaman doğruların yanındayız. İnancımızı özünden saptırmak istemeyenlerle beraberiz. İnancımızı özünden saptıranlara da karşıyız.

Avrupa’da cemleri, görgüleri, müsahiplik cemlerini hem yaptık hem de yapıyoruz.

Zor şartlar altında yedi kişi bulamazken, şimdi cemevinin yeri bize küçük geliyor. Şimdi daha büyük bir yer almak istiyoruz.

SÖYLEŞİ: 2000 ve 14 Ağustos 2013 Çarşamba İlaveler.

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile