VELİ YANAR

(BABA MANSUR, DOĞUM: ERZURUM – ŞENKAYA - KÜRKÇÜ KÖYÜ (1949) – YAŞAM: KAYSERİ)

 

 

Veli Yanar Dede uzun yıllardan beri Kayseri’de yaşamını sürdürüyor.

Ben Kayseri’yi her zaman merak etmişimdir. 1999’da  bir günlüğüne gittim ama oraya doyamadım. Hele orada yaşayan Alevilik hakkında fazla bir bilgiye sahip değilim. Kayseri yerelinde ve merkezde yaşayan Alevilerin durumunu bilmiyorum. Veli Yanar Dede’den biraz bilgi almaya çalışsam da, gidip o yöreyi orada yaşayıp, yazmak gerekir. Ama Veli Dede de birikimlerini benimle içtenlikle ve doyurucu bir şekilde paylaştı. Cem, dedelik, Hz. Ali, Kayseri’deki Hacı Bektaş Veli Derneği hakkında bilgiler almaya çalıştım.

 

Ayhan Aydın

 

Sevgili dedem sizi daha iyi tanımak istiyorum. Yaşamınız, aileniz, doğumunuz hakkında bizi aydınlatır mısınız?

 

Bizim doğum yerimiz Erzurum Şenkaya Kürkçü Köyü’dür, orada 1949 yılında doğdum. Altı yedi yaşına kadar orada büyüdüm. Oradan Selim Kazası’nın Laloğlu Köyü’nde göçtük. Dedemin ismi Bektaş Yanar’dı, babam Süleyman Yanar’dı. Askere gidinceye kadar yirmi yıla yakın o köyde kaldık. Tabii o köyde kaldığımız süre içinde de, cem cemaat içinde büyüdüm. Cevremizde dedeler vardı; Aşağı Salıt Köyü’nden Heyrani Dede, Kureyş Ocağı’ndan Hasan Dede vardı, dedemle müsahipti. Laloğlu Köyü’nde Porik Dede vardı. Kırk senedir Kayseri’deyim, ocağını onuttum, Laloğlu Köyü’nde yine Abbas Dede vardı. Ayrıca Şinasi Koç (İmam Rıza Ocağı’ndan teyzemin kocasıydı) bunlarla her zaman gelip gidilip cem yapılırdı. Cemleri daha küçük yaşta kendi evimizde görmüştüm. Semahları neyi babam kendisi çalarak bizlere öğretirdi. Onun dışında kirvelerimiz Zile’ye bağlı bir köyde, Ağuiçen Ocağı’ndan gözleri ama olan Sadık Baba denen, abisi İsmail Dede (Şah İsmail derlerdi) o mübareklerin bir de amcaları, dedem, iki kardeş saz keman eşliğinde bizim Laloğlu Köyü’ndeki bir cemi unutamıyorum. Şah İsmail Dede ile Babam semaha kalkmışlardı. Onların o döndüğü semah şimdi bile aklımdan gitmiyor. O mübarekler sanki uçuyorlardı, ben onu hiç unutamıyorum, yıllar yıllar sonra bile hep onu hatırlıyorum. O cemde Butkanlı Aşireti’nden canlar gelmişti. (Onlar Baba Mansur’a bağlıdırlar). O cemlerden sonra başka her sene de Hızır Cemlerini zaten evimizde yapardık.

Askere gittikten sonra, Kayseri’ye geldim. Halı fabrikasında işe başladım. Benden on beş yıl sonra babamlar Kayseri’ye geldiler. On beş yıl içinde ben cem erkan görmedim, çünkü Kayseri’de o ortam yoktu, dernekler de yoktu, babamızdan himmet almamıştık çok gençtik. Takii babamgil geldiler ama onlar da kısa süre kaldılar, İzmir’e göçtüler.

Bizler de Kayseri’deki derneklerin, vakıfların kurulmasından sonra Aleviliğin özüne dönülmeye başlayınca, insanlarımızla birlikte, derneğimizde cem yapılmaya başlandı. Alevilikle ilgili konular işlendi, yol erkan yeniden canlandı.

Bizler Kayseri’de, Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği’nde üç dede varız: Biz Baba Mansur Ocağı’ndanız, Kureyşan Ocağı’ndan Hasan Dede, Öğretmen – Dede (genç Tuncelili) Derviş Cemal Ocağı’ndan İsmail Dede var.  

Bizler üç dede olarak cemlerimizi yürütüyoruz, bizler birlikteliğimizi sürdürüyoruz. Aramızda dargınlık, kırgınlık olmadı. Derneklerde birlikte hizmetleri yürütüyoruz.

Kayseri Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği’nde dernek ve vakıf üyeleri zaten iç içe. Zaman zaman onlar arasında dargınlıklar, kırgınlıklar olsa da bunları gideriyoruz. Bunları da hallettikken sonra insan insan olur.

Biz dedeler olarak hep şunu amaç  edindik kendimize; dört kapı kırk makam nedir?, Üç yol ilkesi, yedi farz nedir?, On İki Erkan, On Yedi Kemerbest, Kırksekiz Cuma pir, murşit, rehber kavramları nedir?, biz bunlar üzerinde durduk. Yol erkanlarımız insanlarımıza anlatmaya çalışıyoruz. Bunun amacı da; insanları; Alevisi olsun, Sünnisi olsun birlik beraberlik içinde birbirlerini anlamak şartıyla kardeşçe, dostça yaşamalarını istediğimizden bu uygulamalara önem veriyoruz. Çünkü biliyoruz ki, insanların başına ne geldiyse cahillikten, kötülükten, kinden, nefretten kaynaklanıyor tüm bunlar. Bunları yok edebilmemiz için de, ilim peşinde koşarak insanları bilgilendirip huzur içerisinde yaşasınlar düşüncesindeyiz. Çünkü Yüce Allah insanları yaratırken, hep aynı duygu ve düşüncede yarattı. Farklı farklı yaratışlarda yarattı. Herkesin aynı düşünceye, aynı duyguya sahip olmaları mümkün değildir. O yüzden herkesin düşüncesine saygı duyup, hoşgörüyle yaklaşmak gerekiyor.

Bir gerçek vardır kı, kötülüklere karşı da her zaman iyilikle mukavemele edilmelidir ki, meydana gelen bir kötülük sirayet etmesin, daima iyilikler hakim olsun. Aksi halde yapılan her kötülük, yeni kötülükleri davet edecek, o zaman da cemiyet hayatı tam kargaşalığın içine sürüklenip çıkmazın içine sürüklenecektir. Bugün cevremizde gördüğümüz İslam ülkelerindeki olaylar; birbirlerine kötü davranmalarından sonra işi çıkmaza sürüklediler, ve birbirlerinin kanını akıtmaya davam ediyorlar. Bu da ne İslam dinine, ne Hz. Peygamber’in, ne de Hz. Ali’nin yol ve ilkelerine bunların hiç birisi uymuyor. Bunların son bulması için de, yapılması gereken hususlar Hz. Muhammed Mustafa’yla Hz. Ali’nin ve Ehlibeyt’inin gittiği yoldan gidilmesi gerekir ki, bütün insanlık huzura kavuşsun.

İnsana karşı bir hiddet, öfke varsa buna karşı yumuşak olmamız gerekir. Çünkü öfke de, kin de şeytan işi vardır. Bizler öfkeye karşı sessiz olmalıyız.

 

Laloğlu Köyü’ne dönelim... Bu köy nasıl bir köydür, nasıl bir sosyal yapı vardır?

 

O yörenin en büyük köyü. 150 haneydi. Lolanlı Aşireti en büyük aşirettir. Köyde ayrıca Hıran, Butkanlı Aşiretleri de vardır. Tümüyle Alevi köyüydü. Şimdi orada bir de cemevi yapıldı.

Orada yaşantı çiftcilikle uğraşırlardı. Avrupa çıkınca insanlarımızın bir kısmı oraya gittiler. Geçim zorlaşınca gençler tümüyle çeşitli şehirlere dağıldılar. Kırk senedir de ben artık Kayseri’de olduğum için o bölgelerin yaşam tarzlarını tam olarak bilmiyorum.

 

Kayseri’ye gelelim... Geldiğinizde nasıl bir Kayseri vardı, şimdi nasıl bir Kayseri var...

 

Askere gitmenden dört ay önce Kars’ın Kağızman Kazası’nın Türkmen Alevi Köyü olan Böcüklü Köyü’nden Mustafa Koç’un kızı Aynur Hanım’la evlendim. (1970)

Askere gittim, askerden sonra Kayseri’de işe girince Atlas Halı Fabrikası’nda işe girince ailemi de getirdim. Geliş o geliş, kırk senedir Kayseri’de yaşıyoruz.

Merkez’de yaşıyorum. Bir kızım ve bir oğlum var. Her ikisi de evliler. Dört tane torun var.

 

Kırk yıl önce Kayseri...

 

Yüz elli, iki yüz binlik şirin bir  vilayetti. Biz Kayseri’de gelmeden orada fazla Alevi olduğunu bilmiyorduk, sadece Battal Gazi’nin orayı aldığını biliyorduk. Kayseri’ye geldikten sonra gördük ki, Kayseri’de de çok Alevi var. Sarız Kazası’nda, Develi Kazası’nda...

Sarız Kazası’nı gezdim. Kayseri’deki cemevinin yapımı sırasında destek için köyleri gezdim. Bir de yol ve erkanımızın onlara anlatılması için oraları gezdim. Sarız Köylerini tek tek gezdim, evlerini tek tek ziyaret ettim, tanışıp onları yol erkanı anlatmak için cemevlerinde topladım.

 

Cemevleri var mı?

 

Bir kısmında cemevi var, bir kısmı da okulları cemevi olarak kullanıyorlar, cemler yapılıyor.

 

Orada yaşayan Alevilik nasıl?

 

Gördüm ki insanların itikatı kaybolmamış, dede geldi diye, hepsi toplanıp geldiler. Lokmalarıyla birlikte cem yapmayacağımızı söylediğimiz halde yine de geldiler. Onlara bilgiler verdik. Zakirimiz de onlara deyişleriyle birlikte toplantılarımızı böylece yaptık, her köyde.

 

Köyler nasıl?

 

Nüfus azalmış, köyler fakir köyler, okullar kapanmış, her köyde birkaç çocuk kalmış. Onları da kazalara götürüp getiriyorlar.

 

Kayseri’nin içinde Aleviler nasıl?

 

Kayseri’nin içinde Alevi nüfusu yoğun ama ne kadar olduklarını bilemiyoruz. Çünkü hepsi cemevine, ceme gelmiyorlar. Kayseri’de Sivas’dan, Yozgat’tan, Tunceli’den, Erzincan’dan, Kars yöresinden Aleviler. Bunların hepsi merkezde yaşıyorlar.

 

Kendilerini gizliyorlar mı?

 

Hayır. Şimdi kendilerini gizlemiyorlar. Sadece yoğun olarak aşureye katılıyorlar. Ceme gelenler genelde az oluyor. Daha çok Sarız ve Develi İlçesi’nden gelip Kayseri’ye yerleşenler ceme geliyorlar.

 

Kayseri’de esnafla, Sünni halkla, belediyeyle, valilikle ilişkiler nasıl?

 

Zaman zaman ilişkiler aksadı. Siyaset açısından aksama oldu. Yine de cemevimizin yapımında en büyük emeği valilik ve belediyeler yapmışlardır. Ve aşure etkinliklerimizde gerek vali, gerek emniyet müdürü, gerekse müftü, belediye başkanları da zaman zaman katılmışlardır. On beş sene öncesine kadar biz aşuremizi pişirdiğimizde Kayseri’nin çoğu kurumları aşure pişirmiyorlardı. Aşurenin nerden kaynaklandığını, Muharrem ayında neden oruç tutulduğunu bilmiyorlar çoğunlukla. Bugün artık baktılar ki, Aleviler diye bir kitle, onların da inançları var. Ve bu inançların da doğru olduğunu gördüler. Aşurenin Nuh Peygamber’den bu yana yapıldığını gördüler. Muharrem ayında bütün Peyganbelerin o ayda oruç tuttuğunu ve Peygamberimizin de o orucu tuttuğunu, o ayda Hz. Peygamber Efendimizin torunu Hz. İmam Hüseyin’in de o ayda şehit olduğunu gördüler ve onlar da oruç tutup, aşure aşı pişirip dağıtmaya başladılar. Bugün Kayseri’de gerek belediyeler olsun, gerekse Sünni halk olsun muharrem ayında oruç tutup, aşure aşı dağıtıyorlar.

 

Halk arasında bir sorun yok?

 

Bir sorun yoktur. Kayseri halkı o konuda gerçekten hoşgörülü.

 

Ben on beş yıl önce bir dava için gelmiştim. Merkezde bir de türbe var? Erciyes Dağı’nın eteğinde Alevi aileler vardı?

 

Zeynel Abidin Türbesi, Seyidi Burhanettin Türbeleri vardır.

Aleviler Battal Gazi Mahallesi’ndeydi.

 

Bir Yunus Emre Derneği vardı?

 

O dernek isim değiştirdi Pir Sultan Sultan Derneği oldu, daha sonra Alevi Kültür Derneği oldu. Onlar da üç sefer hepsi birleşmek istediler ama görüş ayrılıkları nedeniyle birleşemediler.

 

Hacı Bektaş Veli Derneği nasıl gelişti?

 

Ben zaman zaman çalışsam da, bu binada Hasan Müldür Dede’nin çok emeği vardır. O kuruluşundan bugüne kadar sürekli oraya hizmet etmiştir.

Bizler dedeler olarak üçümüz bundan sonra Hacı Bektaş Veli Dernek ve Vakfı yöneticileriyle birlikte bir metin hazırladık. İnsanlarımıza şunu anlatmayı amaçlıyoruz; Alevilik nedir?, Alevilik kimden kalmıştır?, dört kapı kırk makam nedir?, bunu kimler işlemiş, kimler yürütmüştür?, şeriat, tarikat, marifet, hakikat nedir?, üç yol ilkesi nedir, yedi farz nedir? On iki erkan nedir, on iki erkan kimden kalmıştır?, on yedi kemerbest kimlerdir?, kırksekiz Cuma, mürşit, pir, rehber nedir?, kimler bunu yürütmüştür?, dedilik, nedir, kimler dede olabilir, dedelerin vasfı nasıl olmalıdır?, dedelik görevleri nelerdir?, yol düşkünlüğü nedir?, nasıl yol düşkünü olunur?, müsahiplik nedir?, kimler müsahip olabilir, kimler olamaz, müsahipliğin şartları nelerdir?, kirvelik nedir, kirvelik nasıl olmalıdır, şartları neler olmalıdır?, semah nedir?, Semah kimden kalmıştır?, semahın katılan canların vasıfları neler olmalıdır, onlar nelere dikkat etmelidir?, Alevi cenaze hizmetleri nasıl kaldırılmalıdır veya cenaza hizmetlerinde neler yapılmaladır?... Bütün bu konuları vakıf, dernek veyönetimler birlikte icra etmeye çalışacağız, insanlara anlatmaya, ders vermeye anlatmaya çalışacağız. Bunları da derneklerde, mahallelerde, köylerde insanlarımızla bir araya gelerek bu konuları işlemeye çalışacağız, bundan sonra bizim amacımız budur.

Ayrıca Türkiye’deki Alevi dernekleri, Alevi Vakıflarıyla diyalog halinde olarak fikir alış verişinde bulunmalıyız. Bunu başarabilirsek bütün Alevi kesimi inançlarında, ibadetlerinde, düşüncelerinde yanılmadan birlik beraberlik içinde yolunu kaybetmeden, Alevi Yolunun kurallarını öğrenip onunla amel edenlerle birlikteyiz.

 

Cemler nasıl yürüyor. Siz kendi cemlerinizde hangi erkanı uyguluyorsunuz?

 

Cemlerimizde Cem Vakfı’nın uyguladığı şekliyle beş secde değil, üç secdeyle yapıyoruz.

 

Cem

 

Cemaat cemevinde toplanır, ceme katılan canlar bütün herkesle barışık olarak ceme katılırlar. Gözcü vasıtasıyla dede içeri girdiğinde herkes ayağa kalkar, dede dar duasını okur, ve herkes Hakk secdesi olarak secdeye kapanır. Dede postuna niyaz eder, post duasını yapar, pirinden ve ceddinden himmet isteyerek posta oturur. Cemaatten razılık ister. Dargınlar, küsler varsa barıştırılır. Dede cemle ilgili tarikat telkinlerini, nasihatlerini yapar. On iki hizmet görevlilerini zakir nefesiyle meydana çağrır. On iki hizmet sahiplerinin dede topluca duasını okur. Ve herkes niyaz edip yerine oturduktan sonra, çerağcı gelir meydana çerağ duasını yaparak üç tane mumu; Allah Muhammed Ali aşkına yakar. Ve Kuran’ın Nur Suresi’nin 36. ayeti okunur. Dede çerağcıya duasını verir. Feraşçı gelir meydan süpürge çalar. Dede duasını verir. Lokmacı gelir meydana, dede duasını verir. Gözcü gelir duasını okur, dede duasını verir. Sakacı gelir duasını okur, dede duasını verir. Kapıcı gelir duasını okur, dede duasını verir. Tazekerciler (iki kişi) olarak gelir tarikat abdesti alınır, dede duasını verir. Ve dede “edep, erkan sukütu lisan, der” selavat getirilir On İki İmamlara, Tövbe duası okunur. Tövbe duasından sonra iki deyiş bir duvaz imam’la secdeye gidilir. Birinci secdeden sonra zakir istek semahlarını söyler. Semah dönülür. İstek semahından sonra Kırklar Semahı dönülmeden önce Miraçlama Duası okunur, sonrasında Kırklar Semahı dönülür. Bir deyiş, bir tevhit duasıyla ikinci secdeye gidilir. Ve dede bir deyiş, bir duvaz imamla üçüncü secdeye gidilir. Feraşcı gelir meydana süpürgesini çalır, yani hizmetini yapar. Dede rahat oturma tercümanını okur. Herkes ayağa kalkalarak Hz. İmam Hüseyin ve Kerbela Şehitlerini anma mersiyesi okunur. Ve herkes yerine niyaz edip oturduktan sonra, lokmalar gelir, lokma duası yapılır. Lokmalar dağıtılır. Dede “Şah Yürüsün Lokması”nı verdikten sonra herkes lokmasını yemeye başlar. Sakacı gelir İmam Hüseyin aşıkna suyu dağıtır. Şikayeti olan canlar varsa, gelip dara durup, şikayetini bildirir. Dede on iki hizmet sahiplerini meydana çağırır hizmet dualarını verir, çerağlar sır edilir, post kaldırılır, dede cemaate dağılma duasını okuyarak, ruhsat verir. Cem noktalanır.

 

Bu ne kadar sürer?

 

Yaklaşık iki saat sürer.

 

Görgü cemi, müsahiplik cemi uygulanıyor mu?

 

Şu an için uygulanmıyor. Çünkü görgü cemine, müsahiplik cemlerine katılacakların tümünün dört kapı kırk makamı bilip herkesin müsahip olması gerekir. Bu kuralların şartlarını yerine getirmeleri lazım ki bu görgü cemine katılabilsinler.

Şimdiki cemler, genelde eğitici, öğretici cemler olarak nitelendirilebilir. O görgü cemlerine hazırlık cemleri gibidir.

 

 

 

 

Peki sizin yörenizde eskiden görgü, sorgu, müsahiplik cemleri oluyor muydu?

 

Köydeyken olmuyordu, genelde Hızır cemlerinde insanlarımız gelip kısa cem olarak adlandırdığımız cemleri yapıyorduk. On iki hizmetin tümü uygulanmıyordu. Ama Çerağcı, Feraşçı, Lokmacı ve Samah hizmetleri yürütülüyordu.

 

Zakirliğin önemi nedir, cemlerde?

 

Zakirliğin önemi; cemlerde Hakk nefeslerini söylemesi, deyiş düvaz imam söylemesi, miraçlamayı bilip söylemesi, Kırklar Semahı’nı bilip söylemesi, tevhit ve düvezlari bilip söylemesi... Zakirlerin önemi böyledir.

 

Zakirsiz cem olur mu?

 

Zakirsiz cem olmaz, zakirlik görevini ya zakir, ya da dede yürütecek.

 

Dar nedir, didar nedir, darı didar nedir?

 

Dar Alevi canlardan birisi yola karşı özünün eksikliğin görüp cemaatin huzurunda, cemde, dedenin önüne gelip sağ ayağını sol ayağının üzerine koyup ve ellerini de çaprazlama önüne bağlayarak eğilip durmasına dar denir.

Yani bu, Hakk’ın huzurunda yaptığı hataların dile getirip bu hataları bir daha yapmayacağına pir huzurunda söz vermektir. Çünkü bu darlar Mansur gibi olabilmek, Nesimi gibi olabilmek, Fazlı gibi olabilmek ve Hz. Fatımazül Zehra ve İmam Hüseyin gibi olabilmek için onların yol aşkına özünü dara çeker talip dedenin huzurunda.

Dede de onu sorgular. Yola karşı suçu varsa o suçları bir daha işlemeyeceğine dair söz alır, cemaat içinde dargın birisi varsa onunla barışır, o kişinin hakları vars ahaklarını iade eder. Arınmış olarak dardan kurtulmaya çalışır, bir daha da suç işlememeye gayret gösterir.

 

Kuralları nedir, kurban keser mi, yaptırımları nedir?

 

Suçunun büyüklüğüne küçüklüğüne göre ya bir kurban adağı adanır, ya da cemaate lokma getirirek bütün cemaatle o lokması paylaşıyarak görevini icra etmiş olur.

 

Ölüm nedir, ölüm sonrası bizi ne bekliyor?

 

Ölüm ruhun bedenden ayrılmasıdır, Hakk’ın huzuruna varmasıdır o ruhun. Ruh sorumsuz değildir. Çünkü Yüce Allah insanları yarattığında sorgu sualin yapılacağını bütün peygamberler vasıtasıyla olsun, veliler, evliyalar vasıtasıyla dile getirilmiş ve bildirilmiştir.

Bizleri bu dünyadayken yapmış olduğumuz iyiliklerin, kötülüklerin karşığılının sorgulanmasıdır.

 

Dedeler kimlerdir, en önemli özellikleri nelerdir, herkes dede olabilir mi?

 

Dedeler Ehlibeyt soyundan gelen kimseler olmalıdır.

Özellikleri; dede o soyuna layık olarak hareket etmesi lazımdır. Herkesin sevgisini, saygısını kazanması lazımdır, Alevi ilkelerini yol erkanı bilmesi lazımdır. İnsanları aydınlatabilmesi lazımdır. Cem ibadetlerini tam yürütebilmesi lazımdır.

Herkes dede olamaz. Bir aileden dört beş tane kardeş vardır. Hepsi o posta oturabilir mi? Hayır. Oturamaz. Bir Ocakzadenin o posta oturabilmesi için; birincisi ceddinden, atasından himmet alması lazımdır. Önceki saydığım vasıfların tümünü taşıması lazım. Hiçbir zaman hataya düşmemesi lazım ki, o posta layık olarak o posta oturabilsin. Gerek ailesi, gerek çocukları yolun kurallarına bağlı olması lazım. Çünkü dede örnek kişidir, taliplerin gözünde. Onun için her attığı adıma dikkat etmesi lazım. Muhammed Ali Yolu dediğimiz dört kapı, kırk makam, üç yol ilkesini, yedi farzı, On İki İmamları bilip o şartlarını yerine getirebilmelidir ki dede dedeliğini yürütebilsin.

 

Dört kapı, kırk makamdan bahsettik? İdeal bir Alevi nasıl bir insandır?

 

İdeal bir Alevi; önce bir pirini bilip ona bağlanacak. O pirine dört kapı kırk makamı ait bilgilerini öğrenecek. Hakkı Muhammet Ali’yi On İki İmamları dilinden düşürmeyecek. Eline, beline, diline sahip olacak. Kimseyi incitmemeye gayret gösterecek. Ve her zaman için kendisini denetleyici olarak, Allah’ın her zaman yanında olduğunu düşünecek ve hataya hiçbir zaman düşmeyecek. Düştüğü anda da hemen pişmanlık getirip tövbe edecek ki, bir daha o suçları işlememesi için sadık talip olacak.

 

Peki Hz. Ali nasıl bir önderdi?

 

Hz. Ali’nin vasıflarını saymakla bitiremeyiz. Bir kere Hz. Ali’yi doğuşunda Mekke’yi Mükerrem’in içinde doğdu. Bu şerefe kimse ulaşamadı. Anne sütü emmeden Hz. Peygamber’in dilini ağzına aldı, emdi. Ali ismini Hz. Resulluh koydu. Ve onun Hz. Resulluh’ın Hakk’a yürümesine kadar hep onun bilgisinden, ilminden yararlandı, onun temsilcisi oldu. Hakk Teala ona; “Arslanım ve Keremmullah Veche” dedi. Yani üç yaşındayken hiç bir dine mensup olmadan İslamiyet’i ilk kabul eden Hz. Ali oldu. Çocuk olduğu için bu gizlendi. Peyganberimiz peyganberliğini tebliğ ettikten sonra Hz. Ali hep onun yanında yer aldı. Ölümü göze alıp yatağında yatan Hz. Ali oldu. Bütün savaşlarda Hz. Ali ön planda, İslam Sancağı’nı taşıdı. Gadir-i Hum’da, Hz. Peygamber’in son veda hutbesinde, 114 bin kişinin bulunduğu rivayet ediliyor ki, onların huzurunda Hz. Ali’nin Velayetliği’ni bildirdiği halde hilafet makamına Ebubekir, Ömer, Osman getirildi. Ve Hz. Ali hakkı yendiği halde, fitne çıkmasın diye, bu üç halifeye de her konuda yardımcı oldu. Ama ne yazık ki, halk tarafından seçilen ilk halife olmasına rağmen Talha Zübeyr, Ayşe ve Muaviye bir tarafta dört cepheden Hz. Ali’ye karşı geldiler. Yine de Hz. Ali onları iyilikle sulhe çağırdı. Ne yazık ki İslam Alemi o tarihten bugüne ikiye bölündü. Bunca kanın akmasının vebali de Muaviye olmuştur.

 

Aleviler niçin Hz. Ali’yi önderleri kabul ediyorlar?

 

Hz. Ali, Hz. Peygamber’in aynı kanından, aynı soyundan geliyor. Peygamberimiz ona “Ali’nin eti benim etimdir, Ali’nin kanı benim kanımdır, her kim ki Ali’yi incitirse beni incitmiş olur ve beni inciten de Allah’ı incitmiş olur.” Demiştir. Bu sebeplere dayanarak o günden bugüne kadar Aleviler Hz. Ali’yi Veliyullah olarak kabul etmişler. Etmeye devam edeceklerdir.

 

Halk ozanları kimlerdir, Alevilik için önemleri nedir?

 

Halk ozanları en fazla dört tane büyük Alevi halk ozanını biliyorum; Pir Sultan Abdal, Şah Hatayi, Kul Himmet, Fuzuli. Böyle devam ediyor.

Pir Sultan’ı bizim Alevi kesimi Devrimci olarak biliyor. Ama biz dedeler olarak onun devrimci yönünü değil, Aleviliğe bağlı yolu erkanı işleyen bir pir olarak ve insanlara deyişleriyle, düvezimamlarıyla, tevhit dualarıyla ışık tutarak yolumuza hizmet eden bir bir pir olarak biliyoruz.

Kul Himmet’te aynı şekilde gerek deyişleri, düvezimamlarıyla insanlara ışıklar saçmış, ilham kaynağı olmuştur.

Şah Hatayi zaten her zaman cemlerimizde yaşıyor. O bizden ayrı değil.

Fuzuli, o da Saadete Ermişler Bahçesi’ni yazmış, Peygamlerin tarihini ve özellikle Hz. İmam Hüseyin Efendimizin ve Kerbela Şehitlerinin neler çektiklerini en iyi şekilde yazan ozan olmuştur.

Ozanlar Aleviliği şiirleriyle, deyişleriyle, nefesleriyle beslemişlerdir.

 

Seyyid Baba Mansur hakkında neler söylersiniz?

 

Ceddimiz Seyyid Baba Mansur, Horasan’dan kalkıp ilk aşiretle Anadolu’ya gelen evliyaların ilkidir. 1178 veya 1179’’da Hakk’a yürüdüğü rivayet ediliyor. Ve insanları irşada başlayan kişi olarak biliniyor. Hocası Türkistan Piri Piri Piran Ahmet Yesevi’dir. Onun vasıtasıyla Anadolu’ya gönderilmiştir. Babası Aslan Baba Ahmet Yesevi’nin hocası olarak biliniyor. Ve Ahmet Yesevi’yle birlikte Kazakistan’da yan yana yatıyorlar. Türbeleri oradadır.

 

Kerametleri var?

 

Bir gün Seyyid Hacı Kureyş ormandan ayıya at gibi binip canlı yılanı da kamçı edip Seyyid Baba Mansur’u ziyarete doğru geliyor. Ve Baba Mansur da o arada duvar örüyormuş, bakıyor ki Seyyid Hacı Kureyş ayıyı at gibi ehlileştirmiş binmiş ve canlı yılanı da kamçı etmiş, kendisine doğru geliyor. Baba Mansur da bakıyor ki, ere er ile karşılık vermek gerekiyor. O da yaradana sığınıp o duvara at gibi kullanıp biniyo, Allah’ın izniyle o duvar canlanıp Hacı Kureyş’e doğru cansız duvarı yürütüyor. Hacı Kureyş’te bakıyor ki Baba Mansur cansız duvarı yürüttü. Kendisi ve yanındakiler (müritleri, talipleri) inip Baba Mansur’un elini öpüyor. Diyor ki, biz canlıyı yürüttük, siz cansızı yürüttünüz, bundan sonra pirim sensin sana bağlıyım, diyor. O olaydan sonra Hacı Kureyş, talipleriyle birlekte Baba Mansur’a bağlanmış oluyor. Bugün de Hacı Kureyş Ocağı’nın biz Baba Mansur Ocağı olarak mürşitleri oluyoruz.

 

 

Söyleşi: 21 Ağustos 2013, Salı, CEM Vakfı Genel Merkezi

Tel: 0507 734 85 29

Adres: Mevlana Mahallesi, Anayurt Caddesi, Timucin Apartmanı, No: 3 / 27, Talas Kayseri.

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile