İZZETTİN DOĞAN'LA SÖYLEŞİLER KİTAP ÖNSÖZ

PROF. DR. İZZETİN DOĞAN’IN ALEVİ İSLAM İNANCI VE KÜLTÜRÜ HAKKINDAKİ GÖRÜŞ VE DÜŞÜNCELERİ

 AYHAN AYDIN

 4. BASKI

 

Türkiye’de, yüzyılların toplumsal bir gerçeği olan Alevilik-Bektaşilik konusunda, özellikle son yıllarda birçok farklı boyutta görüşün ileri sürüldüğünü, araştırmalar yapıldığını, çeşitli kurumların oluştuğunu ve mevcut tek sesli anlayışın değiştiğini ya da değişme yolunda olduğunu, memnuniyetle görmekteyiz. Hemen her konuda olduğu gibi, bir tabu olarak görülen Alevilik-Bektaşilik inancı ve kültürü, tarihi eksikliklere rağmen, çeşitli boyutlarıyla ortaya serilmeye başlanmıştır.

Bu gelişmelere bağlı olarak, 1995 yılında kurulan CEM Vakfı (Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı)’nın Genel Başkanı, uluslararası hukukun önemli uzmanlarından (ve akademisyenlerinden) Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan’ın başlatmış olduğu sistemli bir çalışma, ilk bakışta dikkati çekmektedir. Alanında önemli ve sayılı bir bilim adamı olmasının yanında, Alevilik konusundaki bilgisi ve bu inanca bağlılığı had safhada ya da bu çevreyle ilgilenenler tarafından (ve Aleviler arasındaki etkinliği) yadsınamaz olan Prof. Dr. Doğan, Türkiye’nin huzur ve mutluluğu; yüzyıllardır görülmek, duyulmak istenmeyen Alevilerin sorunlarının çözümü için, 1960’lardan beri çok ciddi çalışmalar yapmıştır ve günümüzde de yapmaktadır.

Prof. Dr. İzzettin Doğan, akademisyen kimliğinin yanı sıra, aynı zamanda bir ocakzâdedir. Yani bir Alevi Ocağının temsilcisidir.

Türkiye-AB ilişkileri uzmanı da olan Prof. Dr. Doğan’la değişik alanları da içeren geniş kapsamlı bir (ya da birden fazla) söyleşinin yapılması, aynı zamanda Türkiye’deki Alevi hareketinin ulaştığı nokta ve geçirdiği evreler, diğer bir deyişle süreci açısından son derece önemliydi. Diğer taraftan, ünlü ve köklü bir Alevi ocağından gelmesi ve babası Hüseyin Doğan’ın Alevi toplumu üzerindeki etkisi; akademisyen kimliğini toplumsal sorunlar, özellikle Türkiye’nin ve Türkiye’de Alevilerin sorunları üzerindeki araştırmalarda yoğunlaştırması; devlet nezdinde Alevilikle ilgili konuların ve sorunların çözüm arayışlarında devamlı görüşülen-görüşlerine başvurulan bir kişi olması; yine Alevilik konusunda yurtiçi ve dışındaki tüm ilgililerin bilgi almak ve çeşitli konuları danışmak üzere kendisine başvurmaları, kısaca Türkiye’de Alevi sorunuyla özdeşleşmesi-özdeşleştirilmesi, onunla yapılacak bu tür bir çalışmayı gerekli kılmaktaydı.

Elinizdeki eserde, 1995-1999 tarihleri arasında değişik zamanlarda Prof. Dr. İzzettin Doğan’la yapılan 8 söyleşi -ki bir tanesi radyo söyleşisidir- yer almakta; bunun yanı sıra, Almanya’da Deutsches Orient-Institut/Hamburg’ta görev alan ve Alevilik üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Dr. İsmail Engin’in Prof. Dr. İzzettin Doğan’la ilgili bir araştırması bulunmaktadır. Bu araştırma, bir İzzettin Doğan biyografisidir; Prof. Dr. Doğan’ın görüşlerini, hayatına yön veren olayları irdelemekte, onun bugüne kadar karanlık kalmış yanlarını ortaya koymaktadır.

Türkiye’deki ve yurtdışındaki birçok kurumun (dini, sosyal/kültürel, Atatürkçü, laik vb.) Alevilik-Bektaşilik konusunda kendisinden fikir aldığı; konferanslarına, televizyon programlarına uzman olarak çağırdıkları bir kişi olan Prof. Dr. İzzettin Doğan’la yaptığım ve ilerleyen sayfalarda okuyucunun ilgisine-dikkatine sunduğum söyleşilerde, yukarıdaki gerekçelerin bir neticesi olarak yönelttiğim soruların yanıtlarını almaya çalıştım.

Söyleşilerde Prof. Dr. İzzettin Doğan’ın doğup büyüdüğü yöre ve o dönemdeki aile, çevre şartları, babası Hüseyin Doğan dedenin yaşamı, bağlı olduğu ocak ve ailesinde Alevilikle ilgili ilk tecrübelerin bilgileri alınarak bir giriş yapılmıştır. Prof. Dr. İzzettin Doğan, söyleşilerde ilk kez geniş şekilde çocukluğunu, babasını ve onun üzerindeki çeşitli spekülasyon konularını değerlendirmektedir. Prof. Dr. Doğan’ın, çocukluk dönemindeki yaşamından, öğrenim gördüğü döneme geçişi, yurtdışındaki burslu öğrenim yılları, üniversitedeki akademik çalışmalarının anlatıldığı bölümde, o, düşünce yapısını belirleyen unsurlara da değiniyor.

Uzmanlık alanı olan uluslararası ilişkiler ve özellikle Türkiye’nin çağdaş devlet yapıları karşısındaki konumunu, Alevi sorununun nasıl bir dönemecin eşiğinde olduğu ve Türkiye-AB ilişkilerini değerlendirdiği kısımda ise, bize zikzaklı AB-Türkiye ilişkilerinin gerçek boyutunu veriyor.

Doğan, aynı şekilde, Türkiye’deki siyaseti ve siyasetçiyi irdeliyor; siyasete ve siyasetçiye Alevilik sorunu ve güncel olaylar kapsamında eleştiriler yöneltiyor; siyasetin ve siyasetçinin nasıl olması gerektiği üzerinde Alevilik sorunu bağlamında ipuçları sunuyor.

Öte yandan Doğan, anayasayı ve hukuk kurallarını ele alarak, Alevilik olgusunun siyasetçiler tarafından nasıl bir sorun haline dönüştürültüğü üzerinde de duruyor. Bununla da kalmıyor, küreselleşen dünyada uluslararası ilişkiler ve antlaşmalar kapsamında özellikle AB ilişkileri, Helsinki Süreci, Paris Şartı ve Moskova Bildirisi’yle belirlenen demokratikleşme kıstaslarının (ve iyileştirilmesi gereken insan haklarının) inanç bazında Türkiye için Alevilik sorunuyla nasıl yakından ilişkili olduğuna dikkat çekiyor.

Bu bakımdan, söyleşiler, gelecekte gündemi belirleyecek önemli konuların altını çiziyor; siyasetçiye gerekli uyarıları zaman kaybetmeden yapıyor.

Söyleşilerin ilerleyen kısımlarında Alevilik-Bektaşilik tarihi, tanımı, bu inanç içindeki en önemli kurumlar dedelik, ocaklar, Alevilikte Kur’an’ın yeri konularına ilişkin düşüncelerini-görüşlerini açıklayan Doğan, Alevilik konusundaki diğer akademisyen, yazar, araştırmacılardan ayrılan değerlendirmelerini de net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Dedeliğin oluşum ve gelişimini, Alevi toplumu için önemini ayrıntılı bir şekilde açıklayan Doğan; söyleşi sorularına ayrıntılı, net, doyurucu yanıtlar vererek, konuya ilişkin bilgilerini bize aktarmaktadır.

Öte yandan, Osmanlı’nın kuruluşu, değişen Osmanlı-Alevi ilişkilerini, bu arada Safevi Devleti ve Şah İsmail, Ahi Evran, Edebali ve Hacı Bektaş Veli hakkındaki görüşlerini de bize aktaran Doğan; Osmanlı yönetiminin Alevilere karşı tutumuna, o dönemdeki halkın sosyal yaşamına, inanç yönünden uğradığı baskılara, Türk dilini yaşatan Alevi-Bektaşi edebiyatına da değiniyor; konuyla ilgili resmi tarih anlayışının ötesine geçiyor.

Doğan, söyleşilerde, Alevilerce bir başka Ali olarak görülen Atatürk, Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Atatürk Devrimleri’nin Anadolu’ya getirdiklerini ve Hilâfetin hâkim olduğu bu topraklarda Cumhuriyet’e, ulusal devlete giden yolun nasıl oluşturulduğu, daha sonra bundan sapmaların değerlendirmesine ilişkin saptamalar yapıyor.

1960’lardan, özellikle l970-1980 arasında Türkiye’nin yaşadığı bunalımlar, toplumsal dönüşümler ve çalkantılar, bu çalkantılar içindeki Alevilerin durumu, Marksizm ve Alevilik, Alevilerin kırdan şehre göçü ve buna bağlı olarak Aleviliğin temel inanç kurumlarındaki erozyon, bu arada dedeliğin yozlaşması, devleti yönetenlerin Alevilere karşı tutumları, Doğan tarafından yanıtlanıyor. Başka bir anlatımla Doğan, Alevi kimliğinin değişme karşısındaki pozisyonuna; değişen dede-talip ilişkilerine; köyden kente göçün Alevi inancındaki etkisine ve bu inanca yansınmalarına da ayna tutuyor.

Sivas Kıyımı, Gazi Olayları, Türk-Kürt-Alevi sorunu, Alevi gençliğinin sorunları, CEM Vakfı’nın kuruluşu, amaç ve hedefleri, çalışmaları, Diyanet İşleri ve Aleviler, devleti yönetenlerin Alevilere karşı yanlı tutumları, okullardaki tek yanlı eğitim, farklı Alevilik-Bektaşilik tanımları, diğer Alevi-Bektaşi kurum ve kuruluşlarına ilişkin değerlendirmeler ve bu kurumlarla birleşme olanak ve olanaksızlıkları, CEM Vakfı tarafından 16-18 Ekim 1998 tarihleri arasında gerçekleştirilen (koordinatörlüğünü benim yaptığım) tarihi Anadolu İnanç Önderleri Toplantısı; üniversitelerin Alevilik araştırmacılığındaki yeri, İslamcı çevrelerin Alevilikle ilgili görüşlerine karşı düşünceleri, inançlar arası diyalogta Aleviliğin oynayacağı rol, musahiblik, Türk aydınının Alevilik ve yerel değerler karşısındaki duyarsızlığı, Ramazan orucu, Muharrem orucu, namaz ve Aleviler, şeriat, Alevi-Sünni evliliği söyleşilerde üzerinde durulan diğer ana başlıkları oluşturuyor.

Okuyucunun ilerleyen sayfalarda göreceği gibi, 28.04.1999 tarihinde Cem Radyo’da Prof. Dr. İzzettin Doğan’la yaptığım söyleşiye Âşık Ali Metin dede de katılmıştı. Genelde Âşık Ali Metin dede, bu söyleşiye, deyişleriyle büyük bir katmıştı.

Özetle; Alevilik-Bektaşilik denince konunun uzmanlarının başında sayılan ve yapmış olduğu etkinlikler itibariyle Alevi örgütleri, kurum ve kuruluşları arasında müstesna bir yer edinen CEM Vakfı’nın Genel Başkanı olması sebebiyle de Prof. Dr. İzzettin Doğan’la yaptığım söyleşilerin konuya ilişkin onun görüşlerin derli toplu ilk kez yansıtması bakımından önemli olduğuna inanıyorum. Umarım yararlı olur.

Teşekkür:

Bu eserin hazırlanmasına neden olan söyleşiler için Prof. Dr. İzzettin Doğan’a; bir söyleşide Prof. Dr. Doğan’la birlikte yer alan Âşık Ali Metin dedeye ve Prof. Dr. İzzettin Doğan üzerine hazırladığı biyografi çalışmasının daha önce Almanca olarak yayınlanan bir bölümünü Türkçeleştirerek genişletilmiş haliyle gönderen Dr. İsmail Engin’e, Erdal Çakıcıoğlu’na, Mehmet Kaygusuz’a, Deniz Ünal’a, Murat Küçük’e  teşekkür ederim.

Ayhan Aydın

Ocak 2000, Yenibosna/İstanbul

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile