Abdullah Ceylan

ABDULLAH CEYLAN

 

YAZAR – ALEVİ HOCASI

 

Abdal Musa Anma Etkinlikleri’nde böylesine güzel bir havada, güzel duygular içinde; “Tariki Müstakimde Alevî Kimdir?” kitabının yazarı ve çok değerli bir insan, seveni çok olan Abdullah Ceylan’la karşılaşmak gerçek bir mutluluk.

 

Sayın Ceylan kitabınızda Alevîliğin İslamiyet’in içerisinde bir inanç olduğunu, Ehlibeyt sevgine dayandığını, kolay bir yol olmadığını, Hak- Muhammed- Ali sevgisinin olduğunu, 4 kapı 40 makam olduğunu, şiirlerle, resimlerle, örneklerle gösteriyorsunuz. Sizden yine duyduğuma göre ikinci, üçüncü kitaplarınız da hazır, onlarda yakında çıkacak.

 

Her şeyden önce sizi çok kısaca tanıyalım. Abdullah Ceylan kimdir, nerelidir, nasıl yetişmiştir, neler okumuştur, kimlerden etkilenmiştir?

 

Ben Yozgat Sarımbey Köyündenim, ismim Abdullah Ceylan lakap olarak Abdullah Dede, diye anılırım. Ocaktan dede değilim.

Yalnız Tariki Müstakimde Alevî Kimdir, Alevîlik nedir, Alevî olmamız için neyi bilmemiz lazım, Alevîlerin bilmesi gerekenler nelerdir? Biz diyoruz ki burada bir insanın kendini öğrenmesi gerekir. Ümde demek ne demek?  Türkçe’sinde ümde demek bunu bilmesi gereken kişilerde bağlı olduğum yol manasındadır.

 

Ben; Allah’ı azim şanın kuluyum, Adem Sefullah’ın neslindenim, İbrahim Halilullahın milletindenim, dinim İslam, kitabım Kuran, kıblem Kabeyi beytullah, Muhammed Mustafa Aleyhisellem’in ümmetiyim, Şahı Merdan Aliyel Murteza’nın bendesiyim, Güruhu Naci evlatlarındanım, İmam Cafer-i Sadık, Hz. Muhammed’in mezhebindenim, ben Alevîyim, diyorum.

 

Alevî olmamız için belli kuralar lazım. Bir insan annesinden doğarken insan doğar. Şafi veyahutta Hambeli veyahutta Maliki diye bir mezhep yoktur doğduğu o zaman. Bir insan doğduğunda eğer ki İslamiyet’i benimsiyorsa İslam’dır, insan olduktan sonra İslam’dır. Yok, İslamiyet’i benimsemiyorsa;  Hıristiyan, Yahudi, Ermeni olabilir. İslam olduktan sonrada bir insan 4 kapı 40 makamı bilmeli. Hele hele 4 kapı dediğimiz Şeriat, Tarikat, Hakikat, Marifet bunun dördünü mutlaka bilmelidir. Hatta hiç olmazsa bir Alevî tarikattaki on makamı bilmeli. Her on makamda birer ayet var. Mesela Yediullah ayeti var ikinci makamda. Hiç olmazsa kendine Alevîyim, diye tanıtan bir kişi Elhamdüllah ben Müslüman’ım; Eşhedü enna ilahe illallah ve Eşhedü enna Muhammed abdühu ve resuluhu, diyor. Alevî de kendi sembolünü kullanması için on iki erkândan birini, on makamdan birini hiç olmazsa On İki İmamların ismini bilmeli ki Alevîliğini ispat etmeli. Alevî olması içinde Ehlibeyti, ev halkını, üçleri, beşleri, yedileri, on ikileri, on dörtleri, on yedileri, kırkları, elli yedileri, elli yediler Hacı Bektaşi Veli Rum diyarına geldiğinde elli yedi Rum ereni vardı burada o gelmeden evvel. 80 bin, 90 bin, 100 binleri bilmeli, ondan sonra da bir mürşide ikrar vermeli bir kişinin Alevî olması için. Alevi tariki müstakime girerken bir yol kardeşi bulmalı.

 

Nedir Tariki Müstakim?

 

Tariki müstakim, bir doğru yol demektir, doğruluktur, bir doğru yoldayım, bu doğruluğa inanıyorum, demektir.

 

Peki, neye dayanır?

 

Tariki müstakim insanlığa dayanır. Alevîliğin de püf noktası da budur zaten. Alevilik insanlığın kendisidir. Zaten bilmesi gereken Hacı Bektaşi Veliyullah’ın da buyurduğu gibi insan oğlu her şeyden önce insan olacak sonra; ele, bele, dile sahip olacaktır kelimesi en sonraya gelir. Gerçek bir Alevilinin; bir mürşide ikrar verip tariki müstakime girmesi için bir yol kardeşi bulup orada rızalık alması gerekir. Musahip kardeş olduğu zaman orada kaç kişi varsa onlarla helalleşmeli. Ki ondan sonra Darı Mansur olmalı, lokmasını yedirmeli, orada bulunun tüm herkesle helalleşmeli, ondan sonra elif gibi dara durmalı, Hallacı Mansur gibi dara durmalı.

Hallacı Mansur Enel Hak dedi ama onun önce bacaklarını kestiler, bir iğne vurmuş kadar vücudu acımadı. Sonra kollarını kestiler yine hiçbir yeri acımadı, yine Enel Hak dedi, kellesini kestiler bir mızrağa ucuna taktılar, Haleb’i, Yemen’i, Şam’ı, Beyrut’u dolandırdılar, Bağdat’ta yaktılar külünü...

İşte bir talip Mansur gibi dara durmanın manasını bilmeli. Ben diyorum ki dede değilim yalnız dedelik işte bu inançtan gelir, gerçek dede bunları bilip, taliplere söylemelidir.

 

Ama size dede diyorlar, neden?,  işte bu tatlı sözlerinizden dolayı.

 

Dedelik konusunu zor ama ben açık açık beyan ediyorum; bir insan (bir Alevi, bir Bektaşi) fazla bir şey bilmiyorsa hiç olmazsa On İki İmam’ın ismini, hiç olmazsa on iki erkânın, on iki hizmetten birinin işte bir gözcünün ismini, yahut ta delilcinin ismini, yahut ta kurbancının ismini… Bilmelidir. Bazı şeyleri bilmelidir. Bu on iki hizmetten birisinin Selman-i Pak’ın ismini vs. bilmelidir. Bunlar on iki hizmette isimleriyle, Ali’nin ismi ney, ebced-i kebirde Muhammed’in ismi ne, Hasan’ın ismi ney, hiç olmazsa bunun birinin ismini ebced-i kebirde bilmesi lazım, ben biliyorum mesela.

 

Nedir ebced-i kebir?

 

Çözerken doğru çözülüyor. Şimdi diyor ki 32 farzı bileceksin diyor, şeriat kanununda 32 farz değişik. Bizim tarikata göre, 32 farz Kuran-ı Kerim’in anahtarı olan 28 harftir. Elif, be, te... Dediğimiz 28 harftir. Bir de pa, ca, ca ka bu da ebced-i kebirde dört büyük peygamberin ismidir. Pa Adem Aleyhselam, Ca Musa Aleyhselam, Ca İbrahimi Aliyullah, Ka Hz. Muhammed S.A.V’dır. Bu ebced-i kebir’dir. Birde ilmi ledun’ü bilmek gerekir.

 

Nedir ilmi ledün?

 

İnsan sıfatında 7 ırmak vardır. Cennette yedi ırmak var dediğimiz, Cennet insanın kellesindedir. Cennet ne yerin altında ne havanın yüzünde, buradadır, insandadır. Eğer havanın yüzünde olsa, Amerikalılar gitti ayın üzerinde bir şey buldu. Ama o cennet değildi. Yerin altında olsaydı yerin altında da bulurlardı.

Cennet dediğimiz, Kevser dediğimiz de bir doğruluktur, dürüstlüktür. Cennet dediğimiz de insanın sıfatındadır, beş esmadır. Beş esma dedik ya bu beş esma da gene Ehlibeyt’tir. Hz. Muhammed S.A.V, Ali Keremullahu Veci, İmam Hasan, İmam Hüseyn-i  Şehid-i  Kerbela, Hz. Fatübatül Kübra bunlar beş esmadır. Bunlar Hz. Peygamberin ev halkıdır. Tarikata giren bir kişi hiç olmazsa beş esmayı bilecek, Alevî olması için benim bu saydıklarımın hepsini bilmiyorsa bu olmaz. Bu Alevîliğin sembolü hiç olmazsa On İki İmam’ın ismini bilecek; Ali, Hasan, Hüseyin, Zeynel, Bakır, Cafer, Kazım, Rıza, Taki, Naki, Hasan Al Asgari, Muhammed El Mehdi. Bu on iki kişinin ismini bilecek.

 

Peki, tariki müstakim doğru yol, Ehlibeyt yolu mu?

 

Evet efendim.

 

Nedir, Ehlibeyt’in derin manası?

 

Ehlibeyt’in derin manası Hz. Peygamberin İslamiyeti’ni bilmek, sevmek, ona inanmak. Müstakim olmak doğru olmak, Alevî olmakta Ali bendesi olmak, Ali’ye talib olmak, Ali’nin yanında olmak, Ali’yle bir olmak, Ali gibi dürüst olmak, Ali gibi temiz olmak, Ali gibi doğru olmak.

 

Hacı Bektaşlar, Abdal Musalar…

 

Onlar Ali’nin soyundan gelen kişiler, onlarda Ali gibi doğruluğu benimsemişler. Alevîliği onlar kurmuşlar, getirmişler bize kadar. Ali nasıl Alevîliği kurduysa ondan sonra Ahmed-i Yesevilerden, Hacı Bektaşilerden efendime söyleyeyim, Yunus Emre’den, Taptuk Emre’den, Abdal Musa’dan bunlarda Alevîlik üstünde durmuşlar. Mesela Taptuk Emre Yunus Emre’nin kızını almadığı gibi, onunla evlenmediği gibi, kabul etmediği gibi dürüstlüğünü gösterdiği gibi. Mesela Taptuk Emre o kadar odunu sırtında çekip de ben bunca yıldır odun çektim hep doğru odun getirdim dediği gibi. İnsan demek ki doğrulukla yol alıyor, gerçek ibadeti yapıyor.

 

Doğruluk?

 

Doğruluk; Alevîliğin özü.

 

4 kapı 40 makam var?

 

4 kapı 40 makamda şimdi 4 kapının birinci makamı şeriattır. Şeriatta on makam vardır. İkinci makamı tarikattır, tarikatta da on makam vardır. Üçüncü makamı marifettir, marifette de on makam vardır. Dördüncü makam da hakikattir, onda da on makam vardır. Şeriat temizlik, su, tarikat ateş, tarikat insanı yakar. Neden ateş demişler doğru söylemezsen, zina edersen, yalan söylersen, haram yersen seni tariki müstakime koymazlar. Tek başına bir insan yaşar mı?,  yaşamaz, toplum dışı yaşıyor onun yakıyor, o yandığını bile bile ona tövbe ediyor. Bir daha yapmaması için onu uyarıyor, cezalandırıyor, onu arındırıyor ondan sonra topluma giriyor, bu tarikat. Marifete gelince marifet topraktır, ne yaparsan o toprakta biter. Hakikatte da yeldir, ne tutulur, ne görülür. Ben diyorum bir yerde kitabın bir yerinde, tarikat akıl, şeriat fikir, hakikat ilim, marifet itikat diyorum. Aklı olmayanın fikri olmaz, fikri olmayanın ilmi olmaz, ilmi olmayanında itikati olmaz efendim.

 

Peki, bunlar yüzyıllardır cemlerde bilgili, kültürlü dedeler tarafından öğretildi, dergâhlar kuruldu, iyi kötü kitaplar basıldı. Siz ne dersiniz, bu güzel yol nasıl kuşaktan kuşağa aktarıldı?

 

Çok bilgili inançlı dedeler, hocalar, mürşitler tarafından bunlar bugüne kadar eğitimle, cemlerle getirildi. Onlara çok şey borçluyuz.

Ben 67 yaşımın içerisindeyim 33 doğumluyum, 1933 doğumluğum. Ben dedemin dizinin dibinde yıllar yılı iki rekât namaz kıldım. Ve Tarihi Teberi’nin ikinci cildinin 387. sayfasında orucu da iki gün, namazı da iki gün alır. Biz oruç tutuyoruz.

 

İki rekât mı kılıyorsunuz?

 

İki rekât namaz kılarım.

 

Vakitte mi, günde mi?

 

Hayır, bir günde gecenin yarısında üçte birinde kalkar iki rekât namaz kılarım. Çünkü bak şurada benim dedelerimden bir tanesinden almışım çok âlim birisi bu, Farsça, Arapça, Türkçe okuyor şu anda kendisi 85 yaşında gözleri ama. Arzımanoğulları’ndan (Arzumanoğlu)Yozgat’ın Sarımbey Köyünden Dede Habib Acar, ben ondan çok şey öğrendim, bana öğrettiği deyişleri ezberledim, onu çok severim.

 

Sizin yörede de cem var?  Cem var.

 

Peki, Yozgat’ta Alevî yoğunluğu nedir, Alevi köyler hangileridir, nerelerde daha çok Alevîler? Bizim Yozgat’ın çevre köylerinde biz Bektaşi tarikatı yapıyoruz. Benim birinci kitabımın baş tarafında der ki tarikat dört tanedir, Yesevi, Melami, Mevlevi, Bektaşi tarikatı der. Mevlevi tarikatında ney çalarlarmış, Melami zamanında def çalarlarmış ve hatta Hacı Bayram Veli Sultan tarikatında da def çalınırmış ve Bektaşi tarikatında da saz çalınıyor biliyorsunuz, saz yani saz eşliğinde beyitler söyleniyor. Bizim Yozgat çevresinde Alevî yoğunluğu çoktur. Hemen hemen kendi köyümün çevresinde 10 tane Alevî köyü var.

 

Hangi köyler onlar sayar mısınız? Mesela benim köyüm Yozgat Sarımbey, Mahal…

Merkeze mi bağlı? Merkeze bağlı, Mahal, Arıcı, Kababel, Küçük Mahal, efendim Dere Mahal, Güllük, Deremum, Köçekkömü, efendim Yassıhöyük, Aktaş, Dağyenicesi, Yeniceköy, Kolanlı, bu saydığım köyler.

Yozgat’ın ilçelerindeki Aleviler? İlçelerde de var ama biz.

Sungurlu da filan var mı? Sungurlu bize bağlı değil, Çorum’a bağlı. Sungurlu’nun da yakın köylerinde var. Alevîler hep ta Kırıkkale’nin Delice’ye bağlı olan köylerinde var, Avşar var, Çinğeyli var, Küçük Avşar var, efendime söyleyeyim böyle birkaç köyde o yandan bilirim vardır.

Sizin kendi aileniz Alevî ocakzade mi? Hayır ben ocakzade değilim, ocaktan değilim. Anne baba tarafından dedeliğim yok. Yalnız bilgime dayanarak ben, bir araştırmacı yazar olarak küçük yaştan beri yedi yaşımdan beri tariki müstakimi çok sevdiğim için, dedelerimizin, babalarımızın yanında yetiştik, kendimi geliştirmeye çalıştım. Yalnız sene 60’a kadar, tarikatımız var idi, köylerde oluyordu 60’dan 90’a kadar yahutta 88’e kadar hiçbir çevre köylerde Alevîler cem yapamadılar.

Peki, siz bizim yörede Bektaşi erkânı yürüyor, dediniz. Bektaşi erkânı tariki müstakim, dediğimiz. Ama ocakzadeler var, dedeler var. Dedeler Bektaşi erkânı mı yürütüyor? Evet. Erkan var, pençe var.

Yok, onu demiyorum, Bektaşi ayinleri var, dediniz yani bizim bildiğimiz Alevîlikte dedeler var, Bektaşilikte babalar var. Sizin orada dedeler olduğu halde Bektaşi erkânı nasıl yürüyor? Kim getirdi onu oraya?

Biz şimdi Hacı Bektaşi Veli’nin kurmuş olduğu Bektaşilik üzerine olan cemi yapıyoruz. Çevre köylerimizde aynısını yapıyor, ama bizden hariç diyelim ki Çubuk, Çubuk yöresinde ben çok ceme gittim. Onlar tariki müstakimin içerisinde 300 kişinin hepsi ayaküzeri kalkıyor, dedenin elindeki erkân altından geçiyor. 300 kişi o erkâna niyaz ediyor, ondan sonra oradaki cemde lokmayı yiyor. Bunu birkaç sefer girdim gördüm. Çubuk’ta.

Çubuk’ta birkaç sefer onların cemine girdim bunlar böyle, bizde de, bizde de erkân ve pençe var. Erkân da var pençe de var dedelerimizde. Bizde de erkânla tariki müstakime gelmeden evvel yıl abdesti dediğimiz abdesti alırız. Hani bir Alevînin abdest alınmış, namazı kılınmış, abdesti bozulmaz denilen kelimenin püf noktası da buradadır. Bir mümin mürşidine ikrar verip o sene tariki müstakime girip her şeyine tövbe edip gittikten sonra dedesi ertesi sene gelene kadar haram yemedi, yalan söylemedi, zina etmedi, dedikodu yapmadıysa abdesti bozulmamış olur. Ama yaptıysa bu talibin abdesti böyle bozulmuştur. O yüzden tüm canlar her sene abdestlerini tazelerler, görgüden sorgudan geçerler, mürşit huzurunda kurbanın keser, dara dururlar.

Peki, başka söylemek istediğiniz yeni çalışmalarınız nelerdir, bir mesaj verecek misiniz?

Yeni çalışmalarımda ikinci kitabım kısmet olursa çıkacak; Alevîlik Nedir ve Ne Zaman Kurulmuştur? Ayetleriyle ispat edeceğim. Üçüncü kitabım Alevî Bektaşi Şairleri ve Nefesleri Tariki Müstakimde Yedi Büyük Aşıklar Kimlerdir? Alevi Bektaşi Ozanların Doğumları, yaşantıları ve ilmi veyahutta okumuş, tahsili bu kitapta yer alacak.

Burada kitabınız da evet bunu söylemişlerdi. Hz. Muhammed S.A.V resimleri de var. Bu yazarımız, dedeler koymuş, çok da güzel etmiş bunu her yazar koyamazdı. Bunları nereden aldınız?

Benim birinci kitabımın içerisindeki Hz. Muhammed S.A.V gençlik resmi birinci resim. Bir Amerikan dergisinden (mecmuasından – kitabından) alınmış. Bu resimler, Senirkent’ten Ahmet Turyan’dan alınmış ve ben de bu resimleri Bektaşiliğin İç Yüzü, diye yazılı olan Alevîliğe ait bir kitaptan fotokopi olarak aldım. Hatta bana bir dekan arkadaşımız, bir telefonla dede teşekkür ederim bunu yayınladığın için, dedi. Bu kitabın içerisinde bu resimleri koydunuz ama siz mi çizdiniz diye hitap ettiğinde ben yalnız karşılık olarak, ben bir araştırmacı yazarım, ben ressam değilim başka yerden aldım, demiştim.

Evet, çok teşekkür ediyoruz sağolun, varolun. İnşallah gene. Efendim ben teşekkür ederim. Kısmet olursa görüşmek üzere.

Söyleşi: Ayhan Aydın, 6-6-1999, Tekke Köy, Elmalı, Antalya

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile