ADALETSİZLİĞİN SONUÇLARI VE HAYAT
ADALETSİZLİĞİN SONUÇLARI VE HAYAT
Divriği Kültür Derneği’nde
Toplumsal Mücadelenin Hukuk ve Sanatsal Boyutu Ortaya Konuldu
Ülkemizin en köklü sivil toplum kuruluşlarından birisi olan ve Türkiye’nin en güzel köşelerinden, kadim tarihi kentlerinden birisi olan Divriği’nin bir nevi sesi, soluğu olan Divriği Kültür Derneği (1952) her zaman olduğu gibi bugün yine çok güzel bir etkinliğe ev sahipliği yaptı.
Etkinlikte; yeryüzü insanlığının en büyük trajedilerinden birisi olan, Türkiye’de gerici – ırkçı kalkışmanın milatlarından, 33 canımızın diri diri yakıldığı Sivas Kıyımı’nda yitirdiğimiz her birisi birbirinden değerli güzel insanlarımızdan birisi olan Mehmet Atay’ın ismi diğer Sivas Şehitleriyle birlikte anıldı.
Güzel yürekli bir gencimiz olan Mehmet Atay aynı zamanda bir fotoğrafçıydı. Sivas’a barış için semah dönmeye, kardeşliği, dostluğu büyütmeye gidenlerden birisi olan Mehmet Atay bu katliamdan maalesef kurtulamayan ve bağrımızda sonsuza kadar bir barış ateşi olarak yanmaya devam edecek bir özgürlük güverciniydi.
İşte Divriği Kültür Derneği uzun yıllardan beri tüm Sivas Kıyımı Şehitlerini ve Mehmet Atay’ı yaşatacak etkinlikler yapıyor.
Derneğin Beyoğlu’nda, Suriye Pasajı’ndaki merkezinde bugün de yine çok önemli bir etkinlik yapıldı.
ADALETSİZLİĞİN SONUÇLARI VE HAYAT ismini taşıyan, 12. Mehmet Atay Fotoğraf Etkinliği’ne konuşmacı olarak Av., Eski Milletvekili Şenal Sarıhan, Gazeteci – Yazar Özcan Yaman, Sanat Eleştirmeni Feyyaz Yaman katıldılar.
Etkinlikte Red Fotoğrafçılığın da desteğiyle, birçok fotoğraf sanatçısının fotoğraflarıyla ve çizerlerin ölümsüz resimleriyle adeta ülkemizde demokrasi ve insan haklarının dönüm noktaları olan toplu siyasi cinayetler, insan kıyımlarına ilişkin ve insana dair çok anlamlı ölümsüz kareler etkinliğe gelen dostlarla buluştu.
Etkinlikte Mehmet Atay’ın ailesi adına yeğeni Diyar Kılıç söz aldı. Oldukça güzel ve duygu dolu bir konuşma yapan Kılıç, dostlarının Mehmet Atay için söylediklerini özetlerken, kendisinin o yıllarda çok küçük olduğunu ama onun anılarıyla büyüdüğünü, bu davanın insanlık davası olarak, kendileriyle birlikte yaşayacağını söyledi.
En başından beri Sivas Toplu Kıyımı’nda yaşamını yitirenlerin ve davanın en önemli savucularından ve takipçilerinden birisi olan Av. Şenal Sarısan tarihi bir konuşmayla, 30 yıllık Sivas Katliamı Davasını yaklaşık kırk dakikada özetleyerek hem gerçekleri dile getirdi, hem de hafızları tazeledi.
Baştan beri bazı güç odaklarınca doğal dava seyrinin zaman zaman kesintiye uğratıldığını söyleyen Şenal Sarıhan, Sivas Davası’nın bir insanlık davası olduğunu, hiçbir gün, hiçbir şekilde yılmadan, bu davayı arkadaşlarıyla sürdürdüklerini, orada yaşamlarını yitiren insanlara ve tüm insanlığa karşın bunun kendileri için bir vazife olduğunu söyledi.
Bazen yalnız kaldıklarını, devlet güçlerinin çoğunlukla gerçeklerin gün yüzüne çıkması için üzerine düşen görevlerini yerine getirmediğini söyleyen Sarıhan, Erçakmak denilen şahıs belki de hiçbir zaman yurt dışına çıkmadan, aynı yerde, yaşadı ve öldü. Onun gibi yüzlerce kişi ceza almadan yaşamlarını sürdürebildiler.
İnsanları yakanlar, hak ettikleri cezaları almadan korundular, saklandılar, aklandılar. Bu insanlık vicdanını kanatan davada temelden yanlışlar vardı.
Sivas’a günler önceden otobüslerle gelenler, hemen olay sonrasında buradan ayrılırken polis görevini yapıp, bunları tespit etmedi.
Sivas Valisini öldürme niyetlenen kalabalığa ateş açılması sonucu iki kişi yaralanarak öldü.
Zamanında tedbirler alınsaydı, bu kıyım yaşamayacak, bu kadar canımızı kaybetmeyecektik, bu dava insanlık davasıdır.
İnsanlık davasında zaman aşımı olamaz. Ölene kadar bu davanın takipçisi olacağız, şeklinde konuştu.
Sohbeti de yöneten Gazeteci Özcan Yaman toplumsal duyarlılığın önemine vurgu yaparken, sanat eleştirmeni Feyyaz Yaman ise; bu can yakıcı olayın hafızalarda yer eden şekliyle öneminin toplum tarafından anılmasının ancak sanat ve kültürle mümkün olabileceğini, sanat duyarlılığı olmayan bir toplumda ve yapıda gerçek bir demokrasiden söz edilememeğini belirtti.
Etkinlik sonucunda ise, aynı zamanda eğitimci olan Karabey Aydoğan tarafından bir dinleti sunuldu. Halk türkülerini ustalıkla seslendiren Karabey Aydoğan etkinliğe gerçek bir değer kattı.
Bu etkinlik için başta Divriği Kültür Derneği yönetimini, başkan Orhan Akkaya’yı ve emek veren herkesi kutlamak gerekir.
Bu etkinlikler geçmişin tüm değerlerinin, acılarının, toplumsal hafızamızda yer eden olayların bugüne ve geleceğe aktarılmasında çok önemli bir işlev üstlenmektedir.
Gençlerimiz, çocuklarımız, insanlarımız ancak bu tip etkinlilerle duyarlı, bilinçli bir toplumun parçası olarak, çevremizi kuşatan karanlık tertiplerden haberdar olabilirler.
Birbirinden güzel fotoğrafların ve çizimlerin yer aldığı sergi ise 30 Nisana kadar açık olacak...
Muhabbet ehline aşk ve sevgi ile…
Ayhan Aydın
16 Mart 2024
Aleviler Yol Ayrımın Da Mı?
Kurumları Zayıflayan, Gerçek Yol Önderleri Azalan, Siyasetin Kıskacındaki;
Aleviler, Yol Ayrımın Da Mı?
AKP.’nin Alevi Politikaları Çok Ciddi Sorunlara Yol Açacak...
Alevi Açılımı, bazı cemevlerini ziyaret, Alevilerin sorunlarını hukuki yoldan kalıcı bir şekilde çözme sözleri pek bir sonuç getirmese de, tüm devlet kurumlarını parti idelojisi çerçevesinde şekillendiren ve Türkiye’yi bir parti devletine dönüştüren AKP.’nin Kültür Bakanlığı bünyesinde kurduğu Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanılığı’nın çalışmaları Aleviler açısından çok ciddi bazı dönüşümlerin habercisi gibi görünüyor.
Aleviler ve Cumhuriyet
Cumhuriyet’in yüzüncü yıldönümünde hemen hiçbir Alevi kurumunun ciddi bir etkinlik düzenlemediği “Cumhuriyet ve Aleviler” konusunda aslında söylenecek, yazılacak, araştırılacak o kadar konu var ki, her birisi hacimli ayrı birer kitap boyutunda çalışmalar, sempozyumlar gerektirir.
Hz. Ali – Hacı Bektaş – Atatürk üçlemi (üçünün bir bütün olduğu, birbirinin don “şekil” değiştirmiş şekilleri olduğu) gibi ikonik yaklaşımlar, Ulusal Kurtuluş Savaşı’na Alevi – Bektaşi toplumunun çok ciddi destek vermeleri, Hacı Bektaş Dergâhı postnişinin açıkça Atatürk – Cumhuriyet Devriminin yanında yer alacağını beyan etmesi ve Atatürk’ün cumhuriyetin kuruluşunu ilkin ona söylediği, Atatürk’ün doktorunun, istihbarat birimi başkanının, posta idaresi başkanının birer Alevi, Bektaşi olduğu konuları birçok yerde yazılıp, çizildi.
Yüz binlerce Alevi de, bu sevgi, bu ilgi, alaka ile Atatürk bağlılığı, Cumhuriyet coşkusuyla doldu boşaldı uzun yıllar boyunca ve şimdi de.
Koçkiri (1921) ve Dersim Kıyımları (1938-39), Köy Kanunu (1924) (Bir yerleşim yerinin köy olarak kabul edilmesinin orada bir cami bulunmasıyla ilişkilendirilmesi), Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulması (1924), (Bir Sünni İslam örgütlenme modeli sunuyor ve Osmanlı’daki Şeyhülislamlığın yerini alıyordu.) Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Kanun (1925) (dede, baba, pir vd. Aleviliğin kutsal simgesel değerlerinin yasaklanması) gibi cumhuriyetin ilk çeyrek yüzyılında küçümsenmeyecek ölçüde Alevi- Bektaşi değerlerinin yok edilmesi, yok sayılması, yasaklanması zaman zaman göz ardı edilen gerçeklerdir.
Osmanlı’da toplu kıyımlara uğrayan, sürgün edilen, ağır saldırılar, ithamlar altında ötekileştirilen, yalnızlığa sürüklenen bu topluluk, çektiği zulümler karşısında; Cumhuriyetle birlikte, laiklik, eşitlik, vatandaşlık, okullaşma, sözde de kalsa toprak reformu vs. yaşamını kolaylaştıran kimi etkenlerle birlikte kısmı rahatlama ile birlikte CHP.’nin çok kuvvetli savunucuları oldular.
Cumhuriyet’le birlikte tam aradıklarını bulamayanlar, kimliklerini tam yaşayamayanlar, ülkedeki “demokrasi rüzgârıyla”, bu alandaki propagandalarında da etkilenip, kendilerine bazı vaatlerde de bulununca ciddi şekilde DP.’yi destekleyen kitlelerden birisi olurken, bu partinin dini referansları ön plana çıkarmasıyla zamanla bu partiden de desteğini çektiler.
Ellili, altmışlı yıllarda; köy dernekleri kurma, çeşitli konser, kitlesel etkinliklerle kentlerde ilk bir araya gelme, örgütlenme gayretleri sonucunda biraz nefes alır gibi oldular.
Bir yayın organı olarak Cem Dergisi’nin 1966’da yayınlanması ve siyasi örgütlenme olarak aynı yıl Birlik Partisi’nin kurulması ile “biz de varız” deyip kimliklerini daha açıktan ortaya koyan Aleviler, bu partideki çok ciddi ayrılıklarla yaşadıkları hayal kırıklığı yüzünden yine çözümsüzlükler içinde kaldılar.
Okuyan gençlerinin büyük çoğunluğu sosyalist sol hareketler ve örgütlenmeler, partiler içinde yer almasına rağmen Alevilerin destek verdiği klasik parti çoğunlukla yine de CHP. Oldu.
Darbeler, alt üst oluşlar, Maraş, Çorum, Sivas kıyımları; İstanbul’da Ümraniye, Gazi direnişleri, yaşanan en can yakıcı katliam Sivas Kıyımı (2 Temmuz 1993), bu sefer Alevi- Bektaşi toplumu ilk kez çok ciddi bir şekilde cemevi, dernek ve vakıflar aracılığıyla kimliğini var etme, yaşatma, örgütlenme yoluna gitti.
35 yıllık zaman içinde, Türkiye’deki resmi sistemle örtüşük bir şekilde var olagelen gerici – ırkçı yapı hiçbir zaman ülkenin demokrasi, laiklik ve özgürlükler üzerindeki baskısını, sindirmesini, tehdidini bir tarafa bırakmadı. Bu ülkede toplu siyasi katliamlar, toplu yok etmeler hiç bitmedi. Yüzlerce aydın, sanatçı, toplum öncüsü insan katledildi.
Şubat - 10 Mart Aylık Bülten
ŞUBAT – 10 MART 2024
AYLIK BÜLTEN
Ne varsa; kültür, sanat, edebiyatta vardır.
Çok sevgili Sertaç Çelik canımın bilgilendirmesiyle bugün, Beşiktaş'ta, "İpekyolu Sanata Evet Festivali" kapsamında, "Karl - Dan Sanat Evi"nde İranlı ressamların ve heykeltraşların çok değerli eserlerini gezme şansına eriştim.
Ne mutlu bana.
Muhabbet ehline aşk ile...
Ayhan Aydın
2 Mart 2024
Etnomikolog, çok değerli hocamız Melih Duygulu'nun, "Doğu Hristiyan Kiliselerinde Müzik Kültürü" isimli konferansı Gayrettepe'de Dedeman Otel'de devam ediyor.
Tarihsel Çevre Ve Yapı Korumacıları Derneği tarafından düzenlen bu etkinlikler genel kültürümüze çok değerli katkılar sunuyor.
Emeği geçenler var olsunlar.
Ayhan Aydın
2 Mart 2024
Sıla kokar ekmeğinde garibin.
Çorbasında acıları ha kaynar,
Hayal değirmeninde özlemler öğütür, yanar.
Mesafeler hora teper
Zaman yumak yumak,
Çözemez gayrı oturur ağlar
Gurbette gün doğar, sılada batar.
Ali Kemal Gözükara
Arşivde "Sır" Olarak Kalmasın...
Şu dünya nasıl bir dünya, şu Alevi - Bektaşi dünyası nasıl bir ikilem içindedir, anlayabilen var mı?
Bir "sır"dır alıp gidiyor. Paylaşmak, ekmeği, aşı, sevgiyi... Her şeyi. Gönül gönüle olmak...
Ama nerede?
Alevi aydını, yazarı, dedesi, babası, kurum başkanı bir sır içinde çıkar sarmalında yuvarlanıyor.
Kimisi AKP. militanlarıyla gizliden - yarı açık bazen "sır denilerek" kol kola bir güzel çıkar pastası yemek peşinde; irin, kan, ihanet yer gibi...
Kimisi elindeki bir belgeyi bir başkasıyla paylaşmıyor...
Kimisi oturmuş, koltuklara çökmüş dergahlara muktedirden daha muktedir sömürür durur, babasının çiftliği, şirketi gibi oraları.
Eksik kimliğini, kişiliğini oralar üzerinden onarmak ister.
Neyse uzatmayayım.
Elde avuçta ne varsa, verici olacaksın, paylaşımcı olacaksın, devamlı üreteceksin, laf yarıştırmayacaksın sorun çözeceksin. Topluma, halka, gençlere bir şeyler vereceksin.
Şimdi Aleviler "sır" saklar gibi, çıkarcılıklarını örtmek istiyorlar ama neye yarar?
Sistemin payandası olup bir müthiş yarış halinde bu yağmadan bana ne düşer, der gibi, değerlerimize, varlığımıza, köklerimize saldırıyorlar.
Dergahların varlığını, kimliğini sömürüp, oraların aydınlıklarını karartılıyorlar.
Gelen gitmiyor, değişim için geldik, diyenler, eskilerini aratıyorlar.
Sömürü çarkı devam ediyor; kimilerine "sır"...
Ben hayatım boyunca sır, filan bilmedim, tanımadım.
Her şey cemal cemale olacak, meydanda olacak, muhabbette olacak...
Herkes birbirinden bir şeyler kaçırmak için bir şeylerin arkasına sığınıyor, bu yapıyı oyun oynanacak alana çeviriyorlar.
Her şey, her yer sahipsiz ya...
Babalarından aldılar ya bu rahatlığı...
Koltuk rahatlığını, makam, mevki ile kirlettikleri post rahatlığını... Hizmet eden yok, edeni de yok ediyorlar...
Ali Kemal Gözükara gerçek bir değerimiz olan halk ozanımızdı. Binlerce şiir, öykü yazdı. Ürettik... Bir gün sonsuzluğa göçtü...
Onunla yaptığım söyleşiyi dün buradan yayınlamıştım.
Kendisi hasta olduğu için ev hali demeyip gittim, onunla görüştüm. İşte onunla yaptığım kaytılar yüzlerce kaset gibi şimdi Şahkulu Sultan Dergahı Arşivinde duruyor...
Ama ne durma 2007'den bu yana belki sayısız kez dile getirdim, söyledim, orada çalıştığım dönemde kavga - dövüş onları yayınlatma gayreti içinde oldum.
Ama nasıl bir kafadır, nasıl bir akıldır, nasıl bir izandır, yüzlerce kasette son derece önemli görüntüler, işlenmediği için bozulmaya başlıyor, kütüphanedeki kitaplar birer süs eşyası gibi her gelene geçene gösteriliyor, bir de bunları biz yeni toparladık, deniliyor.
35 yıllık emekler üzerinden pirim yapılıyor.
Ne araştırmacılar, ne yazarlar, ne ozanlar, konuyu merak edenler bunlardan yararlanamıyorlar.
İki bilgisayar alıp oraya koymak çok zor...
Kafa bu olunca bu ülkede hiçbir şey değişmiyor; her şey algıdan ve görüntüden ibaret, laf söyle, görüntü ver...
Muhabbet ehilen aşk ile...
Ayhan Aydın
2 Mart 2024
GÜDAP Çevre ve Maden Etkinliği, Avcılar, 9 Mart 2024
Bu Memleket Bizim
Değerli dostlar; aynı zamanda benim de memleketim olan Gümüşhane, kültürel birikimi yanında tabiat varlıkları ve doğal güzellikleriyle yurdumuzun az bilinen, kıyıda köşede kalmış güzel bir beldesidir.
Ormanları, tabi gölleri, yaylaları, endemik dediğimiz çok az bulunur sayısız bitkisiyle, vaşak, dağ keçisi, kerkenes kuşu gibi nadir bulunan hayvanlarıyla Gümüşhane, her yönüyle gerçekten korunması gereken göz bebeğimiz bir doğa harikası ilimizdir.
Kendi yöremiz olan Şiran Kırıntı - Yeniköy dağlarında, yaylarında bir zaman "Kırıntı Altını" varlığıyla ciddi girişimlerde bulunulmuş, halkın bir kısmının tepkisiyle bu konuda geri adım atılmıştı.
Eski çağlardan beri bir "gümüş", demir diyarı olan Gümüşhane'de, Türkiye'nin biçok yerindeki gibi bu doğal varlığı talan edecek çabaların olduğu bir gerçektir...
Panel – Forum
Dün, İstanbul Avcılar Barış Manço Kültür Merkezi'ndeki bu konuların konuşulduğu panel, gerçek anlamıyla geniş kitlelerin de dinlemesi gereken çok önemli konuların işlendiği önemli bir çevre etkinliği şeklindeydi.
Gümüşhaneliler Kültür, Sanat, Çevre ve Sosyal Dayanışma Derneği (GÜDAP) tarafından düzenlenen, “İliç’in Gölgesinde Gümüşhane’de Maden Gerçeği” isimli panele birçok değerli isim katıldı.
Panel’e aynı zamanda panelin yöneticisi, konuşmacısı Tarihçi çok sevgili Musa Şahin, Gazeteci – Yazar aynı zamanda Evrensel Gazetesi ve Türkiye Yazarlar Sendikası İzmir Sorumlusu çok sevgili Özer Akdemir, Gazeteci – Yazar çok sevgili İbrahim Gündüz, Av., Çevre Gönüllüsü çok sevgili Cömert Uygar Erdem katıldılar.
Naçizane benim de sunuculuğunu üstlendiğim Panel’de açılış konuşmasını GÜDAP başkanı ve yıllardır bu konuda önemli gayretler gösterip, büyük emek veren, çevresi, sosyal dayanışmadan yana ve yörede araştırmalar da yapan çok sevgili Kamil Koç yaptı.
Kamil Koç, ülkemizin bir talan yerine çevrildiğini, Gümüşhane’nin bunun dışında kalmadığını, dernek olarak bu tür etkinlikleri yapmayı yurdumuz için, Gümüşhane için bir borç bildiklerini söyleyerek gelen herkesi selamladı.
Etkinliğe katılan Avcılar Belediye Başkan Adayı Utku Caner Çaykara da, yaşanan deprem gerçeklerine rağmen, madencilikteki risklere rağmen gerekli tedbirleri almayanların rant ekonomisinden beslenenler olduklarını söyleyerek katılan herkesi selamladı.
Sonrasında da Avcılar Belediye Başkanı Sayın Turan Hançerli de etkinliğe katılıp uzun süre konuşmacıları dinledi.
Amatör olarak emektar cep telefonumuzla kaydettiğimiz görüntülerde de izleneceği gibi tüm konuşmacılar yaklaşık yarımşar saatlik sunumlarıyla konuları çok güzel özetlediler.
Onlara ne kadar teşekkür etsek azdır.
Etkinlik sonrasında; Avcılar Belediye Başkanı Sayın Turan Hançerli’ye, İlçe Başkanı Sayın Ahmet Selçuk Gök’e, Musa Şahin’e, İbrahim Gündüz’e, Özer Akdemir’e, Cemert Uygar Erdem’e, Ayhan Aydın’a; Kamil Koç, Ercan Taş, Nadiye Demir, Sevim Köse tarafından plaketleri verildi.
Etkinliğe birçok değerli isim gibi Şiran Kırıntı – Yeniköy bölgesinden de GÜDAP yöneticisi çok sevgili Serdar Günel de katıldı.
Her şey yurdumuzun varlığı, gençlerimizin geleceği, insanlık yolunda menzil alabilmek için olmalıdır.
Muhabbet ehline, aşk ile
Dostlukla ve sevgiyle kalın.
Ayhan Aydın
10 Mart 2024
Ocak - Şubat 2024 Postası
Aylık Posta
Haber, Yorum, Gözlemler
(18 Ocak – 15 Şubat 2024)
Ayhan Aydın
Köklü Alevi Kurumları İşlerini Yapmayınca
Her Kesim, Etkinliklerle Alevi - Bektaşi İnanç ve Kültür Dünyasında Kendi Atını Oynatıyor
Ekonomik destek de dâhil, kaynağı, amacı, hedefi tam belli olmayan türlü etkinliklerle farklı kurum ve yapıların Aleviler - Bektaşiler üzerindeki tasarrufları devam ediyor.
Bizim tek derdimiz ise; gerçeğin izinde sadece ve sadece Alevilik ve Bektaşilik öğretisi, değerleri ve buna karşı içerden, dışarıdan gelen her türlü asimilasyon gayretlerini izlemek, gözlemlemek ve bunlardan halkı haberdar etmektir.
Bir Şii, Sünni din adamı gibi yaşayıp, düşünen ve konuşan, başına takke geçirip vaazlar verip, mevcut Alevi yapısını eleştirip kendisini bir dede olarak, yazar olup tanıtıp cemevlerinde dersler veren, Avrupa'daki kimi kurumlara çağrılan, çeşitli kaynaklardan elde ettiği paralarla kitaplar basan yani burada kendisine bir alan açan birisi Tarık Çimen... Ve bir yapı oluşturan Dört Kapı Yayınevi...
Biliyorsunuz Alevi kurumlarının duyarsızlıkları nedeniyle her yerden baş göstermişlerdi; Zöhre Analar, Baki Güngörler, Sinan Boztepeler, Hüseyin Hürrem Ulusoy gibi nice tipler...
Zamana Alevi kurumlarında her ilahiyatçıyı baş tacı edip, çıkar için cemevlerine yerleşmiş, bir eli belediyelerin kaynaklarında, bir elleri kaymakamlık, valilik, Kültür Bakanlığı kaynaklarında gününü gün eden bir yapı oluştu...
İnancımızın, cemevlerimizin üstüne çöküp buraları bir şirket gibi işletmeye başladıkları bu kurumları sömürenler...
Ufku daralmış kimi köklü kurumlar yöneticileri de, aynı şekilde kendilerini var etme sevdasında olunca, Alevilik, Bektaşilik, şubeler, cemevleri elden gitmiş, kimin umurunda?
Aleviliği ve kurumları kendileriyle başlatan bu yapıdan Alevilik temizlenmezse sonumuz çok kötü olacak.
Şimdi de Dört Kapı Yayınları; iş yapmayan, körelmiş, siyasete batmış, koyun tüccarı kafasıyla çalışan köklü Alevi kurumlarının bu yapılarından yararlanıp, onların boş bıraktıkları bir alanı dolduruyor, etkinliklerini arttırıyor... Şimdi de “çeğrek altın” da vereceği bir “Sultan Nevruz Şiir Yarışması” düzenliyor. Bu cemevleri, dernekler, vakıflar bunları yapamıyor, dışarıdan bir insan bu boşluğu doldurup, kendine alan açıyor.
AKP.- MHP. İktidarının kurduğu Alevi - Bektaşî Kültür ve Cemevi Başkanlığı da böyle boy vermedi mi?
Tarık Çimen kendince, kendi adamlarınca bir de Alevi kurumlarında organizasyonlar yapıyor, kitap fuarları, şiir yarışmaları düzenliyor...
Eeee ne var bunda, bırak bunları, işin gücün milletle uğraşmak, diyor bazı yazarlar, dedeler, bu kurumların başında olanlar...
Olan biten nedir, kim ne yapıyor, tüm bu yapılanlar bize ne kazandırıyor, ne kaybettiriyor?
Tüm bunları dile getirmek, yanlışları eleştirmek gerekli birer uğraş değil midir?
Yola birlikte gidilir, sözü çıkar odaklı çalışanların artık sevmedikleri bir söz oldu.
Her yerde mantar gibi çoğalan sözde dernek, vakıf, cemevi ve çeşitli oluşumların birçoğunun amaçlarının Aleviliğe - Bektaşiliğe hizmet değil de, çıkar elde etmek olduğu anlaşılıyor.
(Gönülleri sevgi ve çalışma aşkıyla dolu canlarımıza sözümüz yoktur.)
Muhabbet ehline...
FEHMİ TUNCAY HALİFEBABA
FEHMİ TUNCAY
(HALİFE BABA)
(1937 -3 Ağustos 2023)
Tekirdağ merkez Kılavuzlu Köyü’nden olan Fehmi Tuncay Halifebaba yol erkân konusunda bilgi birikimi olan, görüşlerini açıklıkla dile getiren bir Bektaşi yol önderimizdi.
Kendisini köyündeki evinde bu yola çok hizmetleri olan yine geçen sene kaybettiğimiz Hakkı Saygı Baba erenlerimizle birlikte birçok kez ziyaret etmiştik. Bizleri hanesinde de ağırlamıştı. Birçok kez sohbet edip, söyleştiğimiz Fehmi Tuncay Halifebaba erenlerimize daha derli toplu olması açısından çok az da olsa uyguladığımız gibi yazılı soruları iletmiştik. Bunları yanıtlayıp gönderen Fehmi Tuncay Halifebaba’yı bir kez daha saygı, sevgi, muhabbetle anıyoruz. Ruhu şad olsun.
(Bu söyleşi metni ilk kez yayınlanıyor. Muhabbet ehline aşk ile. Ayhan Aydın)
FEHMİ TUNCAY BABA’YA SORULAR…
GENEL BİLGİLER
Sevgili babamız, siz Alevilik/Bektaşilik ve babalarla ilgili bilgilerinizi kimden / kimlerden, nasıl öğrendiniz? Dedem Ali Kemteri (Bektaşi babası idi) ve babam Cafer Tuncay (Bektaşi halife babası idi) den ve kitaplardan bilgi edindim ve halen de okuyarak kendimi bilgilendirmeye çalışıyorum.
Çocukluğunuz nasıl bir ortamda geçti. Çocukluğum maddi açıdan pekiyi olmasa da orta derece geçti.
Bektaşi koluna kimden nasip alarak, hangi tarihte girdiniz? Çorlu’da bulunan Kazım Asar Baba’dan 1963 yılında nasip alarak girdim.
Dedeniz, babanız veya amcazadelerinizden de baba olan var mı? Dedem Ali Kemteri Bektaşi Babası, Babam Cafer Tuncay ise Trakya’nın ilk Bektaşi Babası idi.
Cemlerde herhangi bir hizmet yaptınız mı? Yaptıysanız kaç yıl? Cemlerde Bektaşi erkânına göre verilen her görevde bulundum. Önce Derviş olarak sonra da Mürşit olarak halen görevime devam ediyorum.
Kaç yaşında dervişliğe başladınız? Kaç yıl dervişlik yaptınız? 40 yaşında dervişliğe başladım. 15 yıl bu görevde kaldım.
Sizce babalar kimlerdir? Babalık icazetinizi kimden aldınız? Hangi tarihte verildi? Bence Bektaşi tarikatına hizmette bulanan uyarıcı kişilerdir. Babalık icazetimi rahmetli Turgut Koca Halife Baba erenlerinden kısve giyerek 1992 yılında aldım.
Kaç yaşında baba olarak atandınız? Kaç yıl ya da yıldır baba olarak görev yaptınız veya yapıyorsunuz? 55 yaşında Bektaşi Babası oldum. Hak erenlerin himmeti ile hala görevimi Hak Erenler yolunda sürdürüyorum.
Babalık icazetini kimden aldınız? Babalık icazetimi rahmetli Turgut Koca Halife Baba erenlerinden kisve giyerek 1992 yılında aldım.
Hangi “Bektaşi Dergâhı” ya da postnişine bağlısınız? Hünkâr Hacı Bektaşi Veli dergâhına ve Balım Sultan erkânına bağlıyım. (Babağan koluna bağlıyım)
Baba olarak size bağlı kaç derviş var? Bana bağlı 2 dervişim var.
Sizce babalar, halife babalar kimlerdir? Kendinizi bir baba olarak nasıl tanımlıyorsunuz? Ben kendimi bir Bektaşi babası olarak şu şekilde tanımlıyorum. Hak erenler yolunda kendini hizmete adamış insana yakışanı yapan, bilgi kazanmak için uğraşan, insanlığa faydalı bir kişi olmak için çalışan, insanlığı şaaftı topluma hizmet etmek inancını uygulamaya çalışan biriyim.
Bektaşilerde mürşitlere Baba da denir. Bunların bazıları halife babadır. Sayıları 11 âdeti geçemez. Hepsinin ruhani başkanı DEDEBABA dır. Uyarıcı bir topluluğa gönlünün aşk ve heyecanını duyarak onları daha iyiye daha güzele, daha doğruya tek sözle olgunluğa yönelten ve yücelten kimsedir. Uyarıcının başarısı zorlama ile ile değil telkin edebildiği ve isteklide bulabildiği aşk miktarındadır. Karşılık istemeden verici olmalıdır.
Kur’anı Kerimde Furkan suresi ayet 57 de, Bildiklerimde karşılık beklemiyorum ancak Hak yolunu tutmasını istiyorum deniliyor.
Yetki belgeniz alındıktan sonra kaç defa ve kimler tarafından tasdik görmüş? Babalık icazeti aldığım zaman tüm Trakya’da erkânımıza bağlı babalar tarafından imzalanmıştır. Ayrıca yeni dede babamız Ali Haydar Ercan tarafından onaylanmıştır.
Baba olmak, için günümüzde geçmişten farklı olarak, hangi özelliklere sahip olmak gerekiyor? Baba olmak için geçmişten farklı olarak önce Üniversite tahsili olması lazım. Çünkü çağımız bilgi çağıdır. Bilgileri iletemezsen taliplere cevap veremezsin. Baba (Mürşit) temiz,,namuslu,doğru,evlatlarının hakkına ve hukukuna saygılı gözetici akıllı ve kültürlü olmalıdır. İlim sahibi olmalıdır. Yol zinciri sağlam olmalıdır. Yani elindeki icazetname ve hilafet name gibi belgeler düzgün ve muteber olmalıdır. Zahir bilgisi kadar bâtın bilgisi de olmalıdır.
Bu konuda sizlere yöneltilen veya duyduğunuz eleştiriler, istekler, beklentiler nelerdir?
Örneğin gençler sizlerden daha çok hangi konularda bilgi istiyorlar? Bizlerden
Mürşit olarak beklentiler şeriattan, tarikattan ve gerçek manalardan haberdar olmamızı istiyorlar.
Gençlerimizin tamamına yakını yüksek tahsil yapmaktadırlar. Orta yaşlılar da orta ve
lise dengi okullardan mezun olduklarından gerçekleri görmek ve bilmek istiyorlar.
Babaların inançsal ve ibadetsel görev ve sorumluluklarından başka toplumsal olarak üstlendikleri görevler sizce nelerdir? Halkı aydınlatma görevi yapacak kişi yani Mürşit ilim sahibi olmalı, irfan (anlayış) ve aşk sahibi olmalı, dış görünümü ile iç alemi aynı olmalıdır. Bu karakterleri taşıyan kişi topluma yararlı olması için çağa göre kendini daima yenilemelidir. Gelecek kuşaklara örnek insanlar yetiştirmelidir.
Hizmetleriniz karşılığında herhangi bir ücret alıyor musunuz? Hayır. Uyarıcının başarısı zorlama ile değil telkin edebildiği ve isteklilere bulabildiği aşk miktarıncadır. Amaç karşılık almadan beklemeden verebilmektir.
Babaların müsahipleriyle ilişkileri nasıldır? Bektaşiler birbirlerine çok bağlıdırlar. Anlaşmazlıklarını aralarında hallederler. Hiçbir Bektaşi başka bir Bektaşi’yi mahkemeye vermez. Gerçek Bektaşiler ise bunu kendi aralarında hukuka göre hallederler. Dost ve dostluk onlar için çok büyük değerli bir varlıktır. En büyük dost Hakk’tır.
Babaların halka daha iyi hizmet vermesi için bir okula veya buna benzer bir kuruma gidip eğitim alması konusunda neler söylüyorsunuz? Şimdilik kendi görüşüme göre eğitim alması söz konusu değildir. Her mürşit kendi kendini yetiştirmeye çalışıyor. Çünkü o yükü üzerine almıştır. İnsanlık için çalışması gerekmektedir.
Babalara yönelik bir okul açılırsa, hangi konular işlenmeli? Her konu işlenmelidir. Bilhassa şeriat ve batın konularına ağırlık verilmelidir. Bektaşilik ve Alevilik kuruluşu dini olduğu kadar tamamen laik ve toplumsaldır. Bunu üstün körü bakışla süzüp gelip geçemeyiz. Yabana atamayız. Önemini anlamaya ve bunu önem derecesinde onunla ilgilenmeye önce ulusal bir değer olarak zorunlu olduğumuzu unutmamak gerekmektedir. Sonra da Türk ulusu dışında bütün dünya yararlı konular işlenmelidir.
Diğer Makaleler...
- ALİ SÜMER HALİFEBABA CEM RADYO SÖYLEŞİSİ
- HASAN YILDIZ HALİFEBABA
- Aşık Veysel Yazım
- Ali Kızıldeli Dede
- Niyazi Mısri'nin Limnos Adası'nda Bulunan Tarihi İzleri
- AYHAN AYDIN'A ŞİİR BÜYÜK HEDİYE
- KÜLLER ARASIN HAÇİN
- BİR CAN İNSANDAN ÖYKÜ VE ŞİİRLE DOLU DOLU KİTAPLAR…
- DEVLET ALEVİLERİ PAYLAŞAMIYOR
- KEMAL KILIÇDAROĞLU