Felek İnce Eleklerden Eledi Savurdu Beni
Felek İnce Eleklerden Eledi Savurdu Beni
Yavrum niçin sorarsın şu garipçe halimden
Ömür teknesinde yoğruldu yıllarım benim
Nice karlar, yağmurlar yedim, tarlada düzde
Felek ince eleklerden elendi savurdu beni
Gün gün oldu gece döndü kavurdu çileler
Taştan taşa vurdu da eğitti türlü dertler
Çok kahırlar çektik kanadı bunca yürekler
Felek ince eleklerden eledi savurdu beni
Kız, gelin de olduk bilmedik tatlı yaşamı
Erken öğrendik orağı ve hem de tırpanı
Yiyip Balkan ayazını atlattık kışını
Felek ince eleklerden eledi savurdu beni
Böyle dediysem sakın çok aldanma her söze
Bizler de güldük, biz de eğlendik bazı gece
Yavan yaşık ne varsa yiyip eriştik güne
Felek ince eleklerden eledi savurdu beni
Şimdi geldim de artık bir karara eriştim
Aklım fikrim bir oldu ummanlara karıştım
Derman yok dizlerimde bastonlarla tanıştım
Felek ince eleklerden eledi savurdu beni
Bizler Rumeli’liyiz unutmayız kökleri
Sinemizde taşırız cefaları dertleri
Yollara revan olanlarız aşıp çağları
Felek ince eleklerden eledi savurdu beni
Cevheri der gel ağlatma nazlı anaları
Her biri destan yazdırır sana anıları
Çok çile yükü yüklenmiştir hep omuzları
Felek ince eleklerden eledi savurdu beni
7 Haziran 2022
Ayhan Aydın
Trakya'yı Nasıl Bilirsiniz?
Trakya'yı Nasıl Bilirsiniz?
Kurumuş eğrelti otları, kamışlar
Bozkıra dönen tepelerinde meyvesiz ağaçlar
Ak ve gri leyleklerin kanat çırptığı
Dumanı üstünde yeni sürülmüş tarlalar
Öbek öbek bulutlar altında bugün Trakya
Suyu azalmış, işsizi çoğalmış kasabalar
Yer yer saman balyaları
Derisi çıkmış sıra sıra inekler
Ne de çok benzedi zamanla Anadolu'ya
Kız aldı, oğlan everdi, ekmek bölüştü
Vardiyada fabrikasının iş arasında
Duman tüttürdü Anadolu'dan gelen garibanla
Zaman zaman uzak tepeler gibi ayrı dursada
Ayrı bir ırk gibi görmesi bazen kendini
Benzetmesi en çok
Atatürk'ü sevenler topluluğuna
Belki de gizemli Traklar'ın
Varisi saymalarındandır kendilerini
Gençlerinin Avrupalı gençler gibi giyinmesi
Bazen bir naz, bir cilveli oyun havası
Yenemedi makus talihini zamanın
Bohcasında var mı karnını doğuracağı azığı
Kızı, kızanı, gelini umutlu mu yarınlardan
Çorlu'da tren katliamında akan kanını
Balkan Harbi'ndeki gibi sarabilecek mi
Zehirli atıklarıyla dolmuş dereleri, bağları
Ha deyince Anşa Bacı, Sülüman Ağa
Narin ama yine de zıpkın gençleri
Karadeniz'in yaman uşakları gibi
Hesap sorabilcek mi, fabrika patronlarından
Istranca Dağları, Tunca Deltası
Hıdırlık Tepesi, Alpullu Düzlükleri
Benzersiz güzellikleyle küçük bir
Rumeli Balkanlar özeti olan
Türkiye Trakyası
Yarınlara bizlerin umudu olabilecek mi?
Ayhan Aydın
7 Kasım 2022
Edirne - İstanbul Treni
Şu fani dünyaya da kondum bir zaman
Kimileri Çok Sessiz Ama AKP Oyununu Oynamaya Devam Ediyor…
Kimileri Çok Sessiz Ama AKP Oyununu Oynamaya Devam Ediyor…
Türkiye’de Olduğu Gibi Balkanlar’da Da Alevi Ocak / Tekke Merkezleri Temelli Asimilasyon Gayreti var…
Çoğu kendisine Alevi aydını, yazarı, dedesi, babası denilen kesimin görmediği, bir kısmının suskunluklarıyla destek verdikleri, bir kısmının ise bu asimilasyon çalışmaları içinde oldukları gayretlerle geleceğin Aleviliği – Bektaşiliği, AKP. zihniyeti tarafından inşaa ediliyor.
Türkiye’de üniversiteler, devlet kurumları farklı kollardan çalışmalarını sürdürüyorlar.
Altı yedi yıldır Yunanistan’da Seyyid Ali Sultan Dergâhı’ndaki birliği parçalamak için her yola başvuran bir zihniyet yine sahnede, yine rolünü oynuyor.
Bu seferse “sempozyum” adı altında, bir kısmının orada yaşananlar hakkında bilgisi olmayan, bir kısmı ise bilgisi olsa da, görmezden gelerek, Yunanistan’daki Alevi – Bektaşi toplumunun birliğini parçalamak için gayret gösterenlerin uhdesinde bir etkinlik organize ediliyor.
Üslup
Benim üslup sorunum olduğu söyleniyor. Üslubum çok sert bazen kırıcı imiş. Neden acaba? Çift karakterli bir insan mıyım; bazen yol ehli olarak tatlı tatlı konuşan birisi olurken, bazen bas bas bağıran çılgın bir insana dönüşüyorum.
Değerli dostlar, “Yol Cümleden Uludur” diye bir düsturumuz var. Bu kadim Alevi Bektaşi Yolu’nda hem bir sevdalı, hem bir Kalenderi yol eri olarak bizler ancak hizmet edebiliriz. Biz de yeryüzünde bunun bir örneği olarak her türlü yokluğa, engele karşın, aynı yolda bu hizmeti yapmaya çalışıyoruz otuz yıldır.
Bu kadar tepkiselliğimiz hem sevdamız, hem çok okumamız, hem de çok gezip çok farklı coğrafyalardaki farklı gelişmeleri izlemememizden kaynaklanıyor. Bunu en yakınlarımıza bile anlatamıyoruz. “Elimizde teber, topuzla” kimi zaman hamlelerimiz oluyor. Bu çağda elbette ki mücadele konuşmakla, yazmakla oluyor.
Can Dostlar;
Ülkemizdeki AKP.- Recep Tayyip Erdoğan tek adam rejiminin uygulamaları gerçekten de yurdumuzu yokluğa sürüklüyor. Türkiye’de her geçen gün sevgisiz, hoşgörüsüz bir ortam yaratılıyor. Yüzyıllar boyunca hakları verilmeyen, yok sayılan, ötekileştirilen Alevi – Bektaşi toplumu ise sadece siyasi sistemlerin, partilerin, iktidarların kimlik ve bir sosyal / inançsal varlık olarak değil, “madur edilmiş bir kitlenin haklarını vermek”, al alade bir meselede olduğu kadar basit bir dil, yol ve yöntemle sıradan müdahalelerle baştan savmacı, oy ve siyasi ikbal beklentileriyle yaklaşılan bir mesele oluyor. Örnekleri elbette vardır ama yurdumuzda bu konuyu enine boyuna, derinlemesine düşünen, yazan, araştıran ve kalıcı olarak çözmek isteyen bir siyasi parti, sivil toplum kuruluşu vs. hatırlayan var mı?
Birçok akademik çalışmaya konu olsa da, bu mesele hiçbir zaman yüzyılların geçmişten bugüne getirdiği gerçeklikle ele alınıp, çok ciddi, yüreklilikle halledilecek bir mesele olarak görülmemiş, dolayısıyla da Aleviler için de olayı istismar edenlerin olduğu sadece nutukçu’luk yapılan bir mesele olmanın ötesine geçememiştir.
AKP.- Recep Tayyip Erdoğan iktidarının son 20 yıllık icraatlarının temelinde ise; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yüz yıllık macerasında bir dönüm noktası olarak gördükleri kendi rejimleri içinde cumhuriyetin temel yapı taşlarını yerinden oynatıp, istedikleri yeni bir devlet modeli yaratmaktır.
Başkanlık Sistemi adı altındaki yapının özünde, 80 yıllık cumhuriyet kazanımlarının kendi ideolojileri çerçevesinde yok edilmesi; laikliğin, laik ve bilimsel eğitimin ortadan kaldırılması, vatandaşlık bilinci yerine ümmetçi bir toplum yaratarak cumhuriyeti kuran iradenin yaratmak istediği; bağnazlıktan, akıl dışılıktan ülkeyi ve bu ülke vatandaşlarını kurtarma projesini yok edip, dini yönetimlerine alet ettikleri yeni bir rejim kurmaktır.
Bunu da büyük oranda başarıp, Türkiye’nin tüm milli değerlerini yok edip, çağdaş dünyayla bağlantı noktalarını kesip, en azından on milyon, özellikle Arap, Asya, Afrika kökenli insanı bilinçli olarak bu topraklara yerleştirip ülkenin sosyal – etnografik – inançsal yapısını kökten değiştirebilecek adımları atıp, ülkeyi sıradan bir Ortadoğu ülkesi yapma yolunda ilerlediler.
Önlerine çıkan her engeli bu ülkenin varlık temeli olan; ulusal tüm kültürel değerlerini, coğrafi değerlerini dağlarını, ormanlarını, sahillerini yok edip, yağmalayıp, satarak, 80 yılda bu ülkenin namusu olan alın teriyle, bu toprağın insanları tarafından üretilen her şeyi satarak, yandaşlarına peşkeş çekerek Türkiye’yi emperyalizmin, uluslar arası sermaya güçlerinin, payandası yaptılar.
Toplumsal olarak uğraşmadıkları alan kalmadı, devrimci, demokrat, laiklik yanlısı, yurtsever ne kadar aydını, sanatçısı varsa bizzat üstlerine giderek, sivil toplum kuruluşlarına kumpaslar kurup, iftiralar atarak oraları ele geçirdiler, kapattılar, mahkemelere verdiler, çökerttiler, ulusal birliği yok ettiler.
AKP. – Recep Tayyip Erdoğan tek adam sulta rejiminin ülkeyi işgal planı devam etmektedir.
Ayrımcı söylem ve uygulamalarıyla ülkedeki sosyal barışı, hoşgörü ortamını sürekli geren, önüne gelene terörist deyip, halkı birbirine kışkırtan “daha bu sizin iyi günleriniz” deyip, bölücü ifadeler kullanan bugünkü iktidardan bu toplumun barışına, kardeşliğine, birliğine, beraberliğine ilişkin yapıcı bir düşüncede olduklarını düşünmek tümüyle çıkarcılık olur.
İktidarın yanaşması olmak isteyenler, AKP. Recep Tayyip Erdoğan tek adam rejiminin her türlü baskıcı, yasaklayıcı, toplumsal barışı yok edici eylemlerini görmezden gelip, hala bunlardan medet ummaktadırlar.
En acısı da, yüzyıllar boyunca devlet sistemi için sürekli aşağılanmış, dışlanmış, yok sayılmış, ısrarla bir inanç topluluğu olarak görülmek istenmemiş, ötekileştirilmiş, kışlada, okulda, devlet dairelerinden kimliklerinden dolayı sürekli hakaretlere uğraşım Alevi – Bektaşi toplumunun mevcut durumlarında bir değişiklik olmamasıdır. Bundan da acısı; bu halin devam etmesi, bir kısım Alevi – Bektaşi kitlesinin profesyonel bir devlet yöntemiyle susturulması, pasivize edilmesi, farklı bir şekilde asimile edilmeye devam edilmesidir.
Sevgili Okurlar;
AKP.- Recep Tayyip Erdoğan tek adam rejimi, 20 yıllık iktidarları boyunca kendilerinden önceki iktidarların uygulamalarını aratacak şekilde Alevi – Bektaşi hoşgörüsüzlüğü, intikamcı bir dil ve üslupla “terör, şiddet, ayrılıcılık, öteki, marjinal, cibiliyetsiz, kökeni belli olmayan, inançsız, bizim gibi değil” gibi söylemleriyle doğrudan veya dolaylı olarak Alevileri hedef alan açıklamalarıyla gerici – ırkçı – tekçi bakış açılarını sürdürmüşlerdir.
Devlet üniversiteleri, devlet destekli sözde sivil toplum kuruluşları, devletin çeşitli birimleriyle birlikte hiç ara vermeden Alevi – Bektaşi asimilasyonu bu iktidar döneminde de tüm hızıyla devam etmiştir.
Berkin Elvan’ın annesini yuhalatan Recep Tayyip Erdoğan’dan, “kökenini açıklasana, niye açıklamıyorsun” dediği Alevi kimlikli bir siyasetçi olan CHP. Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yumruk indirildikten sonra arayıp geçmiş olsun demeyerek aslında o yumruğu zaten kendisinin attırdığını alenen göstermesiyle, Sivas katillerinin avukatlarını milletvekili yaptırmasıyla, Alevi köylerine camii yapımı, imam atamasına devam ederek, yüzlerce olayla bu asimilasyonlara devam eden bu iktidar yapısından Alevilere – Bektaşilere bir şey beklemek tümüyle algı yanılması olur.
Şimdi de Alevi – Bektaşi toplumuna danışmadan, Alevi kurumlarıyla doğru bağlantılar kurmadan, kurnazlıkla, sinsi bir şekilde, devletin olanakları kullanılarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya danışmanlık yapan Alevi kökenli Bektaşiliğe intisap etmiş Ali Arif Özzeybek ve ona teslim olmuş kimi sözde Alevi dede, baba, sözde akademisyenleri tarafından sürdürülen ve yine anti demokratik bir şekilde yürürlüğe konulan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı çalışması olumlu bakmak mümkün değildir.
Çünkü devletin daha doğrusu AKP iktidarının bu konudaki sicili çok bozuktur.
Devlet aklı bu hiç durmadan kendi prensipleri açısından çalışır durur.
Peki, bu çalışma asimilasyona hizmet ediyorsa, kendi siyasetine hizmet ediyorsa, birilerine hizmet ediyorsa, bunun karşısında Aleviler – Bektaşiler konuşmayacaklar mı?
Devlet üniversiteleri bünyesinde kurulan Alevilik – Bektaşilik Araştırma Merkezleri gerçekten neler yapıyor?
İlk önce Dış İşleri Bakanlığına bağlıyken, şimdi Kültür Bakanlığına bağlanan ve yurt dışındaki tarihi Türk yapılarına ilişkin çalışmalar yaparken, Diyanet İşleri Başkanlığı, AKP zihniyetinden insanların yönetiminde olan Yurtdışı Türk Toplulukları, Yunus Emre vd. kurumlarla işbirliği yapan TİKA’nın marifetleri nelerdir?
Daha önce sayısız yazı yazıp, videolarda, programlarda dile getirdiğim gibi sevgili dostlar işte tüm bu kurumlar kendi ideolojileri çerçevesinde asimilasyon çalışmalarına hiç ara vermeden devam ediyorlar.
Balkanlar’da AKP. Zihniyeti yirmi yıldır hiç ara vermeden Türk devletinin tüm olanaklarını kullanarak, Alevi – Bektaşi toplumu üzerinde çalışmalar yapıyor.
Türkiye’den ve Balkanlar’da özellikle Alevi – Bektaşi kesimi içinde parayla satın aldıkları bazı insanlarla birlikte ortak çalışmalar içinde olan bu yapı; Alevi - Bektaşi ocak ve tekke merkezlerini işgal etmek, oradaki birlikleri parçalamak için alternatif etkinlikler yapmak, seminerler, söyleşiler, paneller düzenlemek, o ülkelerdeki diğer İslamiyet’le ilgili kuruluşlarla işbirliği yaparak Alevi – Bektaşi kesimini Sünni topluluklar içinde eritmek politikalarını sürdürüyorlar.
Bunları birçok kez yazdım, dile getirdim.
Devamını oku: Kimileri Çok Sessiz Ama AKP Oyununu Oynamaya Devam Ediyor…
Dadaloğlu, Dadaloğlu, Ah Dadaloğlu...
Toros Dağlarında, Avşar Boylarında
Bir Sevda Ozanı Dadaloğlu N'ic'oldu?
Şimdi
Hangi kuş uçmaz kervan geçmez
Yüce dağ başlarında
Bilinmez hangi serin derelerin koynunda
Oya gibi işlenmiş hangi vadi oylumlarında
Hangi mazlum ceylanlara söylüyordur
Dadaloğlu, Dadaloğlu
O yanık, yılanı deliğinden çıkaran
O içli Türkmen türkülerini
Dost kalbi olan o benzersiz sazıyla
Kim bilir?
İçinde sarılmamış hangi yarası kanar durur
Hangi hıncını alt edememiştir de hala
Zaman zaman kahreder her şeye,
En çok da Felek denen o umarsız,
Yenemediği tek hayduta karşı
Hala öfkelenir durur belki de
Kim bilir?
Nice gözüpek yiğitler can vermişler
Yılmadan cenk ettikleri er meydanlarında
Zalim Osmanlı'ya karşı,
Halk düşmanı, kadir kıymet bilmez
Ol Osmanlı paşaları ise,
Pare pare eyleyip atmışlar bir köşeye
Halkına canından can veren
Öyle güzel, öyle kalender,
Öyle cömert beylerini
Çadırlar yanmış, yıkılmış, ocaklar tütmez
Sürme gözlü yârdan bir haber gelmez olmuş
Sevgi yüzü görmemiş zalim babası
Görüşmelerini yasak edeli beri
O hayalindeki, düşündeki
Ahu bakışlı yare kavuş mudur bir dahi
Kim bilir?
Obadan obaya, yayladan yaylaya
Ozan olup hak bildiği yoldan dönmeyen
Bağrı yanıp sevda türküleri söyleyen
Düşmana gürz sallayıp zaman zaman
Kimileyin coşup zalimleri kovan
Gökte uçan turnalara yoldaş olup
Baharda açan çiğdemlere ve
Billur sulu gözelere karışan
Dadaloğlu, Dadaloğlu,
Söylese bize ne gün gördü, ne işitti
Ne murat aldı bu âlemden,
Sürdü mü acaba bir dem, bir devran?
Bir öğrensek, bir duysak
Bu öksüz oğlunun hiç dile getirmediği
Dertlerine ortak olur muyuz
Kim bilir?
Hiç umulmaz bir anda
Yari gibi sevdiği elma gözlü nazlı atı
Terk edip gitmiş midir yoksa
Yarı yollarda koyup da onu?
Ya hısım, akraba, toyları,
Yarenleri, ya Avşar boyları,
Unutmuşlar mıdır,
Bir nekeslik edip bir köşeye atmışlar mıdır,
Gayri yaşlanınca, eli ayağı tutmayınca,
Hatırlarına getirmez olmuşlar mıdır onu?
Kim bilir?
Yüreğimde derin, derin sızılar
Beni üzen, düşündüren kimi korkular,
Ruhumda O Ozanın kederli halleri var;
Doruklarında dağların reyhan kokan elleri,
Pare pare eder bizi gamlı sözleri
Biçer bağrımı sazlarının telleri
Meri kekliği uçurur yuvasından,
Eşi bulunmaz yaralı bülbül dilleri
Ah Dadaloğlu, Ah Dadaloğlu...
Onulmaz dertler, yaralar içinde
Tek başına mı kalmıştır yoksa
Kapkaranlık geceler içinde
Bir ağaç kovuğunda yapayalnız,
Öyle içli, öyle çıplak, öyle sefil...
Hüzün gözyaşları döke döke
Uçup gitmiş midir,
Bir tas su vereni olmadan,
Ecelsiz, umarsız, çaresiz,
Ve de
Her daim dünyaya sevgiyle bakan
O derin, o güzel gözleri açık mı gitmiştir
Bu vefasız, bu fani dünyadan,
Kim bilir?
Ayhan Aydın
29 Ekim 2022
İstanbul
Sevgili Öner Yağcı'nın Dadaloğlu kitabın okuyunca, bu büyük halk ozanımızın dünyasına bir yolculuk yapmakla kalmadım, bir başka hislerle ona bağlandım, onu sevdim... Dadaloğlu büyük bir ozan olarak Avşar boylarında, Toros Dağları'nda ömür sürmüş bir sevda ozanı olarak bilinir. Ama yerleşik yaşama geçmeme, dağlarda, yaylalarda yaşamak isteyen Türkmen boylarının yaşama aşkında, direnç kavgalarında o da yer alır... Sazını dostluk, sevda, aşk için çaldığı kadar, haksızlıklara baş kaldıran yiğit bir ses olarak da dağlarda yankılanır büyük yüreğinden çıkan avazları.
Ben ise bir başka hüzne saptım; bu Dadaloğlu deyip bağrımıza bastığımız büyük ozan ve diğer ozanlar... Acaba bu büyük değerlerimizin sonları nasıl olmuştur? Kendimce bir duygu aleminde onu düşünüp bir şeyler yazdım.
(Dadaloğlu, Yaşamı, ve Bütün Şiirleri, Öner Yağcı, Gün Yayıncılık, Tarih yok, İstanbul)
29 Ekimde...
29 Ekimde...
Yemyeşil gözleriyle bir genç geçti yanımdan
Kavruk yüzünü örten perçemleri
Yanık teniyle
Sandım bir Afgan rüzgarı esti serimde
Uzak toprakların solmaz bir çiçeği gibi
Dağ soluyordu nefesi
Başörtüsü içindeki
Utangaç yarini kavradığı gibi
Aktı kalabalığın bağrına
Beşiktaş'ta 29 Ekim törenlerinde
Bir Başkadır Benim Memleketim, diyen
Barbaros Hayrettin Paşa'nın ruhundan güç alan
Genç korunun sesiyle coşan kalabalığa
Karıştı sevgiyle...
Cumhuriyet, cumhuriyet
Mazlum milletlerin hayaliydin
Mustafa Kemal'in özgürlük yolu
Şanlı cumhuriyet
Diye, diye girdi ahenkli türküler içine
Ayhan Aydın
29 Ekim 2022
Beşiktaş / İstanbul
Diğer Makaleler...
- Suların Tılsımını Taşır Çeşmeler
- Anadolu Kadını’nın Bir Çileli İsmi: YETER ŞAHİN’LE SÖYLEŞİ
- Gölge Etmeyin Başka İhsan İstemeyiz Sizden...
- Şahkulu Sultan Dergahı'nda Ortaya Konan Oyun...
- Abdal Musa ve Kaygusuz Abdal Aşkıyla Yazılan Şiirleri...
- Dostlar Bunlar Alevi Sömürüsüne Hizmet Etmiyorlar mı?
- KADİM YOLDA OYNANAN OYUNLAR
- And Olsun Ki...
- Aleviler’in Büyük Açmazı ve Karanlık Bir Çağ, Karanlık Bir Düzen “Üzüm üzüme baka baka kararır…” Aman ne yapıyorsun, niye yazıyorsun, sen kimsin, kime hizmet ediyorsun, böyle şeyler açık açık yazılır mı, herkes okuyor, bunları böyle kamuoyu önünde yazılı
- Çorlu’da Kul Himmet Derneği Pikniği