Gölge Etmeyin Başka İhsan İstemeyiz Sizden...
Şahkulu Sultan Dergahı'nda Ortaya Konan Oyun...
Şahkulu Sultan Dergahı'nda Ortaya Konan Oyun...
Sözde İktidarın Alevi Açılımı...
Şahkulu Sultan Dergahı, diğer dergah / ocak / tekke ve cemevleri gibi; kadim bir kültür ve inanç merkezi, ulu erenlerin kurduğu Alevi - Bektaşî Yol ve Öğretisi'nin harman olduğu, özlerin dara çekilip, 72 millete bir nazarla bakma, ben de bir insan olmaya geldim / özümü meydana sermeye geldim, denen kin, kibir, benlik duygularının sevgi kazanında pişip olgunlaştığı, hamların yetişip has olduğu, gönüllerin birlendiği, kemalet yolunda menzil alınan arınma, aklanma ocağıdır.
Burada çerağlar yüzyıllar boyunca; Hakk Muhammet Ali aşkıyla yanmış, cemler sürülmüş, ozanlar / aşıklar / sadıklarla nice nice muhabbetler edilmiş kutlu merkezlerdir.
Buraları zaman zaman işgal eden kişilik bozukluğu olmasına rağmen kendisine başkan, dede, baba diyen sözde öncüler buraların aydınlığını karartamamışlardır.
Recep Tayyip Erdoğan ve onun yarattığı rejim, bu ülkede demokratik yaşamı felç eden, insanlar arasında nifak tohumları eken, laikliğin, çağdaş eğitimin düşmanı politikaları yürütmüş, bu ülkenin tüm varlığını kendi yarattığı bir kesime peşkeş çekerek ülkeyi yokluğa ve yıkıma sürükleyen despot bir yöneticidir.
Çocuklarımızı yatağa aç sokan, milyonlarca genci işsiz ve umutsuz bırakan, Berkin Elvan'ın annesini yandaşlarına yuhlatan, ırkçı, mezhepçi politikalarla, konuşmalarıyla, Türkiye'yi karanlık bir çağa sokan gerici bir insandır.
Ülkeyi İmam Hatipilere teslim edip; kurnaz, yandaşarıyla din, millet, mezhep edebiyatı yapıp ülkeyi soymaya devam eden Recep Tayyip Erdoğan'ın samimi olduğun inanmak imkansızdır.
Bugünkü AKP tek adam rejiminin tüm hamleleri gibi, sözde Alevilik Açılımı da tümüyle kendi siyasi amaçları doğrultusunda, kurnazlıkla hazırlanmış bir tertiptir.
Süleyman Soylu'nun danışmanı Ali Arif Özzeybek'in, Alevi kurumlarının da vurdumduymazlıkları nedeniyle cemevlerini de gezilerek iki yıllık çalışmaları sonucunda ortaya çıkan çalışmalar, bu topluma bir şey vermek değil, AKP.'ye bağımlı bir zümre yaratma amacı gütmektedir.
Alevi - Bektaşî geleneksel yapısını parçalayıp, çıkar için kişiliğini satabilecek sözde dede, baba, kurum temsilcilerini elde edip, onlar üzerinde Alevi - Bektaşî' kesime hükmetme, yandaş bir AKP.'li bir Alevi - Bektaşî kitlesi yaratıp, halkı birbirine düşürme amacı taşıyan bu tertip; devletin Osmanlı'dan bu yana devam eden Alevi asimilasyon hareketinin son halkasıdır.
Alevi - Bektaşi inanç ve öğretisinin yapısına tümüyle aykırı; memuriyet, para, mevkiyle devlet yönetiminde diğer her şeyi dejenere eden AKP.'nin zihniyetinin toplumu kendi ideolojisi ekseninde yeniden şekillendirme projesinin bir devamı olan bu son gayret, Alevi - Bektaşî toplumu için bir çıkar yol değil, yıkım projesidir.
Dedelerin, babaların nasıl hizmet yürüttükleri, ocaklarda / dergahlarda, tüm Alevi yerleşimlerde Aleviliğin Bektaşiliğin iç işleyiş yapısı; pir / rehber / mürşit ilişkileri bin yıldır bu topraklarda bellidir.
Son 30 yıldır kurulan dernek, vakıf, cemevleri her türlü eksikliklerine rağmen bu toplumun temsil yapılarıdır.
Bunları yok edip, kendi ideolojisine göre bir birim oluşturan AKP.'li tek adam yöneticisi Recep Tayyip Erdoğan rejiminin dayatmasına hiçbir Alevi - Bektaşî onay vermemelidir.
Bu bir dayatma, zorlama, inancı siyasete alet etme, yandaş dedeler, babalar, kurumlar yararma gayretidir.
Bu cemevlerini minaresiz camiiye çevirme gayretidir.
Bu tek tip bir inanç ve kurumsal yapı dayatma hamlesidir.
Aleviliği özüyle kabul etmeyen, onun inanç ve tarihi derinliklerini inkar ederek siyasetin emrine sokmayı amaçlayan bu tertibe Alevi - Bektaşî toplumu tepkisini ortaya koymalıdır.
Türkiye'de örgütlü Alevi kurumları, tabanlarına hakim olacak şekilde, bu konuda çok kararlı, ilkeli, genel geçer kararlar alıp, tavırlarını çok özlü ve net bir şekilde ortaya koymalı, inkarcıları, çıkardıkları, haramzadeleri, düşkünleri de meydana sermelidirler.
Gerçek dedeler, babalar, yazarlar, aydınlar da yollarına sahip çıkacak bu konudaki tavırlarını ortaya koymalıdırlar.
Muhabbet ehline aşk ile...
Ayhan Aydın
8 Ekim 2022
Ankara
Tayyib'in Sevdiği Sözde Alevi - Bektaşî Önderleri...
Sözde sapına kadar Atatürkçü ve de İmam Ali'nin, Hacı Bektaş'ın Yoluna sözde can verecek dedeler, babalar, başkanlar...
Bir kısmı bizi hayrete düşürenler...
Demokrasi, laiklik düşmanlığı yapan, cemevine cümbüş evi, diyen bu zihniyetten medet umanlar...
Hz. Ali'nin, Hacı Bektaş'ın resmini indiren zihniyetin dizinin dibinde diz çökenler...
Güç, ego, benlik zehirlenmesi yaşayanlar...
Bir kısmı düşkün ilan edilmiş sahtekarlar...
İşi gücü olmadan veya işini kaybetmiş şaşkınların kimlik kazanma uğraşları...
Yağma Hasanın böreğinden bir parça koparmak isteyenler...
Ve de kimliğini satmışsa ancak AKP.'ye kabul edilen sözde bir Alevi kimlikli siyasi...
Vay halimize vay halimize...
Balkanlar / Trakya Unutulamaz...
Bu arada daha önce defalarca yazdım ama Alevi Bektaşi camiası okuma özürlü bir toplum olmaya başladığı için veya sözde şimdi ucuz kahraman kesilenler olaya sadece kendileri yazmış gibi gösterme gayretleriyle yıllardır feryatlarımızı duymadılar...
Balkanlar'da Alevi Bektaşi Yolu'nu yozlaştırmak, mevcut kurumları yok etmek için AKP iktidarının desteklediği projeleri yürüten sözde Alevi - Bektaşi kökenli insanlar ön saflarda yer aldılar...
Cem Vakfı Edirne Şubesi'ni kullanıp yıllar yılı çok inançlı insanlar olarak görünüp, Seyyid Ali Sultan Dergahı'ndaki birliği parçalamak için bölücülere yataklık yapan, Yunanistan'da Alevi toplumunun benimsediği ve desteklediği etkinlikleri sabota etmek için Edirne Valisi ve Müftüsü, ile birlikte işbirliği yapıp AKP.'nin maddi desteğiyle alternatif etkinlik yapan ve şimdi Cem Vakfı'ndan ayrılıp Edirne Valisi'nin maddi desteğiyle kendi köylerine cemevi yapıp, bölücülüğe hizmet eden bir dernek kurma gayretindeki Mustafa Çetin ve Akın Çetin de diğerleri gibi Trakya'da ve Balkanlar'da Aleviliği - Bektaşiliği asimile ekip AKP zihniyetine dayalı yeni yapılar oluşturmaktadırlar...
Yıllar yılı halkın ilgisini çekmiş, sözde bu yola hizmet etmiş tüm bu insanların çıkar için yolumuzu; yolsuza, uğursuza, namerde uğratmaları içimizi kan ağlatmaktadır...
30 yıldır tanıdığımız bu insanların böylesine değişmesi, böylesine çıkar ağlarına takılıp, hainlik yapmaları aynı zamanda bizleri derinden üzmektedir... Birçok insanın ise bunlara sesleri çıkmamaktadır...
Bunlar çok derin yaralarımızdır...
Yara büyümüştür...
Bunda Alevi kurumlarının, bazı gerçek dede, baba, aydınların ise vurdumduymazlıkları etkili olmuştur... Şimdi her birisi kaplan kesilenler tüm bunlar olup biterken sizler nerelerdeydiniz? Hala "Ali'li Alevilik, Alisiz Alevilik", "İslam içi, İslam dışı" tartışması yapanlar... Tüm bunlarda sizlerin de vebali var... Şöyle ki, Aleviliği tartışmayı bırakıp, bu yola hizmet edip, bu yolda yaşanan asıl büyük tehlikelere yönelmiş olsaydınız, bu sorunlar belki de bu boyuta gelmeyecekti...
Eğer davanız Alevilik ise buyurun "ayıklayın pirincin taşlarını"...
Edirne'den, Dersim'e çıkarcı, işbirlikçi, nankör, satılmış haramzadeler sarmışlar tüm yapıyı... Haydi buyurun bay / bayan çok değerli akademisyenler, yazarlar, babalar, dedeler, kurum başkanları aynı şeyleri tekrar edip, koltuklarınızda, masalarınızda, postlarınızda rahat oturmayı bırakın da, ciddi ciddi bunları konuşun, yazın, bunlarla ilgili çalışın / çalışalım, olmaz mı?
Ayhan Aydın
12 Ekim 2022
İstanbul
Abdal Musa ve Kaygusuz Abdal Aşkıyla Yazılan Şiirleri...
Son Şiirler
Abdal Musa ve Kaygusuz Abdal Aşkıyla Yazılan Şiirleri...
23 Haziran - 4 Temmuz 2022 tarihleri arasında Abdal Musa Anma Etkinlikleri için Antalya Elmalı İlçesi Tekke Köyü ve Akçaeniş Köylerinde, yol kardeşimiz Haşim Turhan'la birlikte mihman olduk. Bu gezinin derin etkisinde kaldım. Alevi - Bektaşî Yol ve Öğretisi beni yeniden kökten sardı. Köyler, ziyaretler, coğrafya, köyler, buradaki can dost insanlarımız bizleri gönülden sardı, sarmaladılar. Hepsine şükranlarımız vardır. Bu etkilerle şiirler yazdım. İlginize, sevgi, aşk ve muhabbetlerimle.
Ayhan Aydın
Turnalarla Gelen Pirim Abdal Musa Değil Mi?
Biz bir yol süreriz canların dostlar bağında
Cümle varlığın yar olduğu aşk ocağında
Horasan'dan Hoy'a, Elmalı Tekke yurdunda
Turnalarla gelen Pirim Abdal Musa değil mi?
Karlı dağlarla kaplı burçlarım ovalarım
Sazla cihana gider gönülden avazlarım
Rodos'tan gelir muhiplerim hem niyazlarım
Turnalarla gelen Pirim Abdal Musa değil mi?
Bizdedir pirlerin hikmeti, birlik sancağı
Altın başaklardan saçılır balı kaymağı
Oğlumuz, kızımız yarına umut saçağı
Turnalarla gelen Pirim Abdal Musa değil mi?
Gözetiriz her milleti birlik dergahında
Tüm varlık ademde aramayız uzağında
Postlarımız Hakk'a teslim olanlar çağında
Turnalarla gelen Pirim Abdal Musa değil mi?
Sönmez çerağlar, menzil alır yarenlerimiz
Eker, biçer, hakça pay eder dervişlerimiz
Varlık meydanıdır can verir yiğitlerimiz
Turnalarla gelen Pirim Abdal Musa değil mi?
Seçtik; sevgiyle yoğurduk bizler töremizi
Ahi Evran, Bektaş Veli önderlerimizi
Eğittik Kaygusuz ve nice Abdalımızı
Turnalarla gelen Pirim Abdal Musa değil mi?
Seyyid Ali Sultan derler hem Kızıldeli'si
Rumu irşad eder yol kardeşinin nefesi
Hamları has eder Solak Değirmenin sesi
Turnalarla gelen Pirim Abdal Musa değil mi?
Cevheri'sin nazlı yoluna canın verirsin
Hiç yorulmaz da ilden ile konup göçersin
Sen de bir gün bu yalan dünyayı terk eylersin
Turnalarla gelen Pirim Abdal Musa değil mi?
16 Temmuz 2022
Ayhan Aydın
Cerenlerle Gezen Abdal Musa Değil Mi?
Bağlarında kekliklerin eğleşir
Dağlarında mor menekşeler boy verir
Avlan Gölü'nde turnaların söyleşir
Cerenlerle gezen Abdal Musa değil mi?
Akpınarı, Yeşil Gölü de coşturan
Coşturup da tüm ovalara su vuran
Hangi dilden olsa da cevaplar veren
Cerenlerle gezen Abdal Musa değil mi?
Kerameti, insana kucaklar açan
Yetmiş bin askeri tümden doyuran
Kara Çomağıyla nezirleri bulan
Cerenlerle gezen Abdal Musa değil mi?
Bomboş kara yurtları mamur eyleyen
Kör gönülleri ruşen edip birleyen
Denizler geçip kervanları eğleyen
Cerenlerle gezen Abdal Musa değil mi?
İlim hikmetini okuyup yazansın
Kara kazanları kaynatıp dizensin
Namerdin sofrasını elinle itensin
Cerenlerle gezen Abdal Musa değil mi?
Cevheri bu yola olmuşsun hayran
Nice ocaklarda gezmişsin seyran
Derdinin dermanı bu yoldur bu erkan
Cerenlerle gezen Abdal Musa değil mi?
Ayhan Aydın
18 Temmuz 2022
KAYGUSUZAM AYRI DÜŞTÜM PİRİMDEN
Bir yüreğim vardı hey erenler
Yaktı baştan başa kül etti beni
Bir ceylan avı der idim meğer
Dağladı da gözleri kör etti beni
Bir bey oğluydum kalede handa
Civanmert donluydum ben huyumda
Attığını vurur, şahbaz namında
Serçe gibi çırpındım kaldım erenler
Pirim deyip oldum ayak turabı
Eşiğine yüz sürdüm varlık otağı
Gezme serseri gayri birlik ocağı
Teberle doğradılar nefsimi erenler
Bin idi fikrim bir oldu artık zikrim
Derviş oldum çokça çileler çektim
Hem sınandım hem çokça piştim
Bir hayli zaman ders işledim erenler
Ne yapsam da bir farkım var bilirim
Sığmaz ne edeyim çırpınır dilim
Gönülden konuş der sevgili pirim
Ferman yazar duramam gayri erenler
Bir budala Kalender oldum gezerim
Urum illerinde çokça metin ederim
Bir kararda durmaz bazen bezerim
Cümle alemi bir varlıkta gördüm erenler
Varıp Mısır ilinde kurdum dergahı bile
Çarkı pervaz gibi semahlar döne döne
Doldum, taştım dönüştüm artık bir göle
Sözlerim kimya olsun sizlere erenler
Cevheri okur okur durmaz söylersin
Yunus Emre, Kaygusuz'u neylersin
Pir Sultan'a, Kul Himmet'e bağlarsın
İnsanlığa hazineleri sunarsın erenler
Ayhan Aydın
18 Temmuz 2022
Budala Sultan'a Niyazın Yaptın Mı?
Öz nefsini ele alıp yılanı sever
Bilir misin urgan deyip koynunda eğler
Kaygusuz gibidir durmaz dağları gezer
Budala Sultan'a niyazın yaptın mı?
Yolumuzda koymaz ağuları süzerler
İnsanı da ince eleklerden elerler
Yediğin her bir lokmayı da hak et derler
Budala Sultan'a niyazın yaptın mı?
Bizler çok çalışır alın teri dökeriz
Gece gündüz bir gerçeğe niyaz ederiz
Elimiz, dil ve belimizi birleriz
Budala Sultan'a niyazın yaptın mı?
Kuşların dilini bilen mührü Süleyman
Yeşil benli Pirim Bektaş Veli el aman
Seher vakitleri öter bülbüller heman
Budala Sultan'a niyazın yaptın mı?
Cevheri'sin niyetin dergaha gelmektir
Hüner olan ise kamil insan olmaktır
Abdal Musa Ocağı'na hizmet etmektir
Budala Sultan'a niyazın yaptın mı?
18 Temmuz 2022
Ayhan Aydın
Dervişlik Olmaz Aba, Hırka, Çerağ Sözünden
İçeriz Geyikli Baba'nın geyik sütünden
Köz ile pamuk yanmaz birlik gönlünden
Nice denizler aşar nice dağlar düzünden
Dervişlik olmaz aba, hırka, çerağ sözünden
Değirmeni döndüren Abdal Musamız var
Bacı - kardeş biliriz canda canan bulanı
Biz bin yıl süreriz vicdanda Hakk'ı ananı
Terazimiz eşit tartar her insan olanı
Döner tüm kainat aşk ve sevgiyle kananı
Vahdette birlik makamında Abdal Musamız var
Bilir misin ateş yakıp da semah döneni
Sarı Saltık gibi Rumeli'ye gidip ilk geçeni
Otman Baba'nın dem devranından süreni
Bulutları kamçı edip zalimler kovanı
Yaralara merhem olan Abdal Musamız var
Urumu irşat eden Hacı Bektaş ya medet
Erkanda kerem kani Gözcü Karacaahmet
Yağ külekleri dolan Kadıncık Ana mürvet
Postu boş kalmasın Postunpuş Baba'ya hürmet
Keşişlere yol gösteren Abdal Musamız var
Hem Orhan'a, Gazi Umur Bey'e verir nişan
Beyi, paşası, cümle kainat hepsi bir şan
Var mıdır insanı ayırmak şu köle bu han
Eğitip irşat etmek en büyük hüner her an
Kemalette menzil almış Abdal Musamız var
Cevheri'sin söğütler gibi dalga vurursun
Ne bu sevdadan vaz geçer ne gece uyursun
Sen söyler sen işitirsin hep yılgın olursun
Erenlerin İzinde durmaz yolun bulursun
Hiç yorulmaz hep yol alır Abdal Musamız var
21 Temmuz 2022
Ayhan Aydın
Dostlar Bunlar Alevi Sömürüsüne Hizmet Etmiyorlar mı?
Dostlar Bunlar Alevi Sömürüsüne Hizmet Etmiyorlar mı?
İmam Hüseyini yarı yollarda koyanlar
Kast edip Eba Müslümün boynunu da vuranlar
Osmanlı'ya diz çöküp kul kölesi olanlar
Aleviliğe siyaset sokanlar değil midir?
Marks'ı ve Engels'i anlayamaz bu dar kafalar
Alisiz Alevilik deyip nutuk atarlar
Sözde devlete çatarken çok para yutanlar
Yolu çıkarları için satanlar değil midir?
Yıllar yılıdır koltuklara çakılıp gitmeyen
Halkın paralarıyla semirdikçe semiren
Cemevlerini şirketleri gibi yöneten
Okuyanları, gençleri atanlar değil midir?
Soylu'nun adamı cemevlerini geziyor
TİKA parası kimine çok tatlı geliyor
Balkanlar'da asimilasyon hız kesmiyor
Bazı sahte dedeler buna ortak değil midir?
Kimisi Diyanet başkanına övgüler dizer
Kimisi Tayyib Erdoğan'ın da koluna girer
Kimi para gelsin de nerden gelirse gelsin der
Bunlar makam için her yana döner değil midir?
Şimdiki dedeler camii hocası gibi olursa
Helal haram demez her sofraya konarsa
Övgüler dizip valilere yağcılık yaparsa
Bunlar bugünün Hızır Paşa değil midir?
Talip bile değilken pir postuna oturanlar
Köklerini unutup menfate sarılanlar
Şii ağzıyla Cemevlerinde nutuklar atanlar
Yolu ayaklar altına alanlar değil midir?
Saz arkadaşlarına kendisini övdürenler
Pilajlarda, içki masalarında çok gezerler
Hele konuşunca hep dürüstlükten söz ederler
Halkın parasını talan edenler değil midir?
İmamoğlu'nun köksüz Alevi Masasına çökenler
Çıkarcı kafalarla konser ve festival yapanlar
Gençlerin haklarını nankörce hep gasp edenler
Adamını bankamatikçi yapanlar değil midir?
Tiyatrocudan Bektaşi Babası olursa
Bazı hobbazlar da dergahlara konarsa
Yolumuz böyle reklamcılığa kalırsa
Bu erenler yoluna ihanet değil midir?
Üzüm üzüme de baka baka kararır
Bu devirde de ucuz kahramanlar çoğalır
Önündeki yanlışı yazmaz vicdanı körelir
Bunlar da gerçeğin üstünü örten değil midir?
Cevheri'sin çıkarcılara laflar söylersin
Kem gözlerin boy hedefi olsan da yılmazsın
Durmaz Eba Müslüm teberini çekersin
Yazıp da erenlerin yolunda giden değil misin?
22 Temmuz 2022
Ayhan Aydın
KADİM YOLDA OYNANAN OYUNLAR
KADİM YOLDA OYNANAN OYUNLAR
Göremiyor isem gerçek varlığı
Sünniysem Aleviysem ne çıkar
Sanat edindiysem sahtekârlığı
Sünniysem Aleviysem ne çıkar (Âşık Daimi)
Kadim bir yol ve öğreti olan Alevi- Bektaşi İnancı; kökleri nerelerden gelirse gelsin, bin yıldır Anadolu ve Rumeli coğrafyasında varlığını sürdürmüş ve sürdürmeye devam etmektedir.
Bugüne kadar çekmediği çile, uğramadığı haksızlık kalmayan bu inanca mensup halk kitleleri, zamanla değişimler geçirmiş, inanç – ibadet – kültürel aidiyet bakımından özleri aynı kalsalar da farklılaşmalar yaşamışlardır.
Sayısız bilim insanları; gerçek tarihçiler, gerçek sosyologlar, gerçek antropologlar ve diğer disiplinlerden olan insanlar, bu yeryüzünün her yönüyle bir hazine sandığı olan “inançsal – sosyal – kültürel” yapı hakkında binlerce kitap, makale yazıp, araştırmalar yapmışlar ve yapmaya da devam etmektedirler.
Her şey güzel olsa da; kaynağı biz Alevi – Bektaşi toplumunda olan bir takım sorunlar, sancılar bu toplumu kuşatmaya başlamıştır.
Çağdaş örgütlenme yapıları olarak kurulan Alevi – Bektaşi dernek – vakıf ve cemevleri fonksiyonlarını zamanla ya tam yapamamışlar, ya görevlerini tamamlamışlar, ya da çok farklı yollara saparak bu topluma ve bu inanca hizmet edemeyecek zaaflar içine girmişlerdir. Ya tümüyle politikleşmişler, ya sadece tapınım merkezleri haline bürünmüşler, ya da çoğunda olduğu gibi kendisi gibi düşünmeyen, farklı olanların dışlandığı, belli bir zihniyetin, otoritenin ve kişilerin tekelinde kalan aile şirketi gibi işletilen müesseselere dönüştürülmüşlerdir.
Bir yandan sözde devlete karşıyken en yoğun şekilde devlet birimleriyle işbirliği yapan onun zaman zaman güdümüne giren bir yapı olmuşlar; iaşe, personel, fiziksel (bina vs.) ihtiyaçlarını tümüyle belediyelerden karşılamaya başlayıp mevcut bulundukları yerel yönetimlerin birer yan birimi gibi çalışmaya başlamışlardır.
Alevi kurumlarının önemli bir kısmı zamanla Alevi toplumunun basit, sadece günlük ihtiyaçlarını giderdikleri, “sosyal hizmet yapıları”na dönüşmüşler, cenaze, lokma, cem hizmetlerinin yürütüldüğü yapılardan başka hiçbir anlam ifade edemeyen birimler olmuşlardır.
Kültür, sanat, bilim, edebiyat eğitim, seminer, eğitim, kurs vs. tüm insana dair, çağdaş insanın, özellikle gençlerin aradığı hemen hiçbir hizmetin buralarda olmadığını görüyoruz.
Bin yıl bu kadim topraklarda Alevi yolunu sürmüş, en büyük bedelleri ödemiş olan ocakzade gerçek dedeler, pirler görevlerini yerine getirememeye başlamışlar, bir kısmı çok uzun yazıların konusu olmak üzere, kent merkezlerindeki cemevlerinden dışlanmışlar, itilmişler, ötekileştirilmişlerdir.
Sünni toplumun inanç pratiklerinden derin şekilde etkilenen, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın camilerdeki işleyiş şeklini kopyalamaya başlayan sözde Alevi kurumlarının birer memuru, oradaki başkanların ve yönetimin birer “emir kulu” yapılan dedelerle dedelik kurumu günümüzde büyük yaralar almıştır. Zamanla çıkar için bunlara boyun büken günümüz cemevi dedeleri, kökleri olan ocaklarıyla bağlarını koparmışlar, özünü ve amacını kaybetmiş, basmakalıp bir şekle bürünen sözde cemler yapan, para karşılığı Kuran okuyan, gelen gidenin eline bakan, aldığı maaşı tanıyan, haram / helal ayırmadan her sofrada dua veren sıradan birer din adamı kimliğine bürünmüşlerdir.
Alevi – Bektaşi Yolu’nun manevi yapıları terk edildikçe, kent ortamında devlet – belediyeler – iş adamları – sermaye düzeni – Diyanet gibi yapılarla içli dışlı olan Cemevi yönetimleri geleneksel Aleviliğin kendileri için “çok zor uygulanabilir” sistemler olduğunu dile getirirek, geleneksel Aleviliği türlü bahanelerle bizzat kendileri terk etmişler, yeni tip Alevilikler, yeni dip dede türleri, yeni tip cemler, yeni tip hizmet anlayışları icat etmeye başlamışlardır.
Alevi yazarı, Alevi akademisyeni, Alevi dedesi, Alevi yöneticisi vasıflarıyla kendilerini nitelendiren ortamdaki arkadaşların birçoğunun tam anlatamayacağı şekilde yazıp, çok detayla bir şekilde anlatabileceğimiz (zaman zaman yazdığım) bu değişim – dönüşüm bir iç asimilasyondan başka bir şey değildir. Bizatihi bu asimilasyonu hemen tümüyle Aleviler kendi kendilerine yapmışlardır.
Yüzyıllar boyunca devlet erki Sünni İslam anlayışını, zamanla dolaylı olarak destekleyerek Şii İslam anlayışını, Alevi – Bektaşi İnanç ve Kültürünü asimile etmek için bin bir türlü yol ve yöntemi kullanarak uygulamış, bugün bu halen devam etmişse de, bu konuda devlete büyük desteği bizzat Alevilerin kendileri vermişlerdir.
Bugün sözde kendisini Alevi Aydını olarak nitelendiren, zaman zaman bizlerin de güzel çalışmalarından dolayı takdir ettiğimiz, sevdiğimiz, arkadaşımız, dostumuz olan, çalışmalarından da yararlandığımız “Alevi Aydını” denen aydın tipi, günümüzde bu konuda sağduyusunu kaybedip, eyyamcılık yapmaya başlamışlardır.
“Kol kırılır yen içinde kalır, bu tip şeylerin ortalıklarda yazılması çok kötü, bu bize zarar veriyor, ne gereği var bunların” gibi sözlerle, yazılarla bu yapı ve kurum içindeki yanlışların ortaya konulmasının önü kesilmeye başlanmış, bir nevi “öz eleştiri” mekanizması yok edilmek istenmiş, bu konuda önce olması gereken yazar ve aydınlar bizzat buna direnç göstermişler ve sözde dedelerle, babalarla, kurum başkanlarıyla direnç göstermeye devam etmektedirler. Nedir ya Ayhan’ın yaptıkları, diyen sözde bir dedeye bakıyoruz, kendi pirlerini bırakıp bir ilahiyatçının peşinden sürüklenip ona övgüler dizmektedir.
Bunların hemen hiçbirisinin; Aleviler – Bektaşiler içinden gelmelerine rağmen bu yolu somut olarak yok eden, asimile eden, yapmadıkları rezillikler kalmayan kişilerle, şeyhlerle, anacıklarla, sahte dedelerle, hokkabaz tiplerle zerre kadar ilgilendiklerini, tek bir yazı yazdıklarına rastlamazsınız.
Hepsi Aleviliği anlatmak, ne kadar derin güzel araştırmalar yaptıklarından dem vurmakla meşguldürler. Zaman içinde Sünnileşmiş, Şiileşmiş Aleviler belki dönüp gelecekte bunların yazdıklarını okurlarsa, bunlar ne güzel yazmışlar ama niye bunlar uygulanmamış, niye bizler böyle olmuşuz diyeceklerdir. Çünkü bu aydınların ayağa yere basmayan havaya savrulan konuşmaları halka inmemektedir.
Çünkü kendileri zaten halkın içinde değillerdir.
Bunların bir kısmının iyi niyetli yaklaşımlar olmakla birlikte, genelde bakıldığında bu yaklaşımın kendisinin Alevi – Bektaşi Yolu’nu büyük zararlar verdiği aşikârdır. Çünkü çürüme içten de gelse, dıştan da gelse bünyeye ağır zararlar veriyorsa, bunu yok saymak o hastalığın, sorunun yayılmasına destek olmak demektir.
Bu toplumun içinden çıkan hırsız, din sömürücüsü, halkı Şii ve Sünni yoluna sokanları eleştirmek suç olursa, o zaman sizlerin Devletin yaptıklarından yakınmamanız gerekir.
Zaten bu günümüzde böyle sinsi ilerleyen bir süreç oluyor; kanser gibi…
Artık bu kanserli hücrenin nereden çıktığının anlamı kalmıyor, vücuda yayılırsa telafisi bazen mümkün olmuyor.
Bu asimilasyon devletten mi, belediyelerden mi, onların birer uzantısı olmaya başlayan Alevi kurumlarından mı geliyor, sözde yazarından mı, dedesinden mi geliyor bunu tam ayırt edemiyorsunuz. Çıkar ağlarıyla bunlar birbirine bağlandığı için tam analiz yapmak da çok zor oluyor…
Ve artık bunu tam ayırt edemeyecek boyuta gelirsiniz.
Anladığımız kadarıyla Alevi yazarının, aydının derdi bu da değildir…
Türkiye’deki aydın ve yazarın bir sorunu Aleviler içinde geçerlidir. Ayağı yere basmayan bir yazar ve akademisyen gerçek bir yazar ve akademisyen olabilir mi? Ben yazımı yazarım, ben konuşmamı yaparım, ben görevimi yapmış olurum, gerisi beni ilgilendirmez...
Ben kitabımı satmaya, çağrıldığım kitap fuarına, festivale, eğlenceye, yediğim yemek masasına bakarım, gerisi beni ilgilendirmez... Kafa bu kafadır…
Rüzgâra savrulan su tanecikleri…
Yazdıklarının da önemli bir kısmı gerçeklikle örtüşmeyen, “her şey güzel, her şey harika, bunlar olur, bunlar olacak, dünyanın gerçeği budur” deyip Alevi – Bektaşi toplumundaki, bu toplum üzerinde oynanan oyun, her türlü sorun karşısında bu sözde aydın kitlesi sorumluluk alıp, kılını kıpırdatıp, yeterince ter dökmüş müdür?
“Dokunma keyfine yalan dünyanın…”
Alevi aydını ve yazarı bence biraz da sorumsuzdur, toplumunun aksine rahatına düşkündür, fazlaca da bir bedel ödemeden, bir yerlere gelmiş insan tipleridir…
And Olsun Ki...
And olsun ki,
Görünür görünmez her türlü engele, baskıya karşın; Hacı Bektaş Velilerin yolunu sürüp, Kaygusuz Abdalların ve cümle ozanların, babaların, dedelerin, abdalların, Kalenderlerin, pirlerin, yolundan gidip Akpınar'lar gibi çağlamaya, Abdal Musa'nın Değirmenini döndürmeye devam edeceğiz....
Bizler sizlerden el aldık,
And olsun ki, rüzgarlar estikçe, yağan yağmurlarla dereler coştukça bizim değirmenimizden sular çarka girip semah döndükçe, çerağlarımız yandıkça, altın başaklarımızdan nimetler hakça pay edildikçe, insanlığın bolluk ve bereket dolu harmanlarında çocuklarımızın karnı doymuş olarak muhabbet meydanlarında buluşup cem eyleyeceğiz...
Birlik kalelerini kurup ikilikleri yeneceğiz, sonsuz sabaha kadar ulu erenlerin yolunu süreceğiz...
Dağlarımızda gezen cerenlerimiz, apaydınlık gökyüzünde uçan güvercin ve turnalarımızla dünyanın dört bir tarafına barış, kardeşlik, dostluk duygularını yaymaya devam edeceğiz...
Muhabbet ehline aşk ile...
Ayhan Aydın
12 Temmuz 2022
Diğer Makaleler...
- Aleviler’in Büyük Açmazı ve Karanlık Bir Çağ, Karanlık Bir Düzen “Üzüm üzüme baka baka kararır…” Aman ne yapıyorsun, niye yazıyorsun, sen kimsin, kime hizmet ediyorsun, böyle şeyler açık açık yazılır mı, herkes okuyor, bunları böyle kamuoyu önünde yazılı
- Çorlu’da Kul Himmet Derneği Pikniği
- Sel – Beytullah Özilhan
- ANILARIM BU DÜNYADAN BEN DE GEÇTİM / OZAN ÇAĞDAŞ
- ÇANKAYA’NIN DUVAKSIZ GELİNİ FİKRİYE
- Ne Yaman Alevi Dünyası...
- Pınarhisar'da Binbir Oklu Ahmet Baba Türbesi
- Topçu Baba Anma Etkinlikleri, 2022
- Yine Hedefte Çocuklar Var...
- Boğaziçi Üniversitesi'nde Güzel Bir Söyleşi...