Deliorman'da Kızılbaş Köyleri: Kızılburun Ahmet Hezarfen

Deliorman'da Kızılbaş Köyleri:

Kızılburun

Ahmet Hezarfen

 

Eskiden bütün bu köyler Romanya yönetimindeydi. Almanların baskısıyla 1940 yılında Bulgaristan'a verildi. Bulgaristan Alevi-Bektaşileri 1950 yılına kadar her yıl Demir Baba Tekkesi'nde toplanarak aralarındaki birliği pekiştirirlerdi.

Kızılburun köyü (Ruyno), Silistre İlçesinde eskiden Çardak diye bilinen yörenin Karakoç, Sungurlar, Rahman ışıklar, Deremahalle, Emirler, Kuralcılar, Kamerler, Çiller, Doğrular, Karaeseköy, Karayağmurlar köyleri arasında eskiden beri aydın, tasavvuf alimi kişileriyle ünlü bir köydür. Şkorpil'o göre: İsa'dan önce Romalılar döneminde Razgrad'dan, Silistre'ye giden yol, kutsal ayazmaya (Demir Baba) uğruyor ve Ayazma Kasabası'ndan (Kızıl Burun’dan) geçiyordu.

Bulgaristan'dayken köyümüz yaşlılarından sık sık işittiğim "93 muharebesi" diye biline 1871 Türk-Rus savaşı başlayınca, o sıra Hezargrad Kaymakamı Kara Müdür Deliorman bölgesinde eli silah tutan ne kadar erkek varsa toplayarak bir "başıbozuk taburu" meydana getirmiş. Silistre'deki ordumuza yardıma giderken, taburun kumandanı Kara Müdür Kızılburun'da aniden ölmüş. (Mide fesadından öldüğü söylenir) Başıbozuk taburun askerleri iv sağa sola dağılıp, köylerine gelip saklanmalar." Babalarımız; "muharebeden kurtulduk" diye sevinirken, bir yıl sonra Kazaklar buralarını ele geçirip enselerinde boza pişirmiş diye anlatıyorlardı. Bu da Silistre yolunun Kızılburun'dan geçtiğini göstermektedir. Gazeteci M. Müzekka) Con "Işık" gazetesinde bu Kızılburun köyü ile Şair Mustafa Can Baba'dan çok söz ediyordu. Bunun için bu köyü ve Mustafa Efendi'yi çok merak ederdim, gidip görnek İsterdim. 1946 yılında ilçesi olan Akkadınlar (Dulovo)'da bile Rüştiye yokken bu köyde açılan Rüştiye'ye öğretmen atandığımda Mustafa Can Baba ile de meslekdaş oldum.

Bazı  kitaplarda  Kızılburun'a  İlişkin "... Demir Baba bu arzusuyla   Deliorman'ın en körfez ve en ücra köşesi olan şimdiki Kızılburun altındaki dağlık, ormanlık içerisindeki peşterelere sokulmuştu. O bölgeye yakın olan Karakoç köyü halkı Demir Baba'yı oradan uzaklaştırmak İçin üzerine gelmişler... Ancak Demir Baba Karakoçlulara dua etti: 'Az kalın tükenmeyin, beş olun on olmayın! Tükenmeyin çıplak kalmayın, yeyin fakat doymayın! Onmayın, bitmeyin ve Karakoç köyünden gitmeyin! Ancak bu Ayazma'nın suyunu helal için' diyerek sır olup gitmiştir" şeklinde yazar.

Boris İliev de; "Bundan sonra Demir Baba Akkadınlar (Dulovo) İlçesi Ruyno (Kızılburun) köyü altındaki kayalık önünde durdu. Köylüler onu oradan kovdular. Hasan Baba buna çok üzüldü ve onlara ilenerek; 'Yeyiniz fakat doymayınız, samanlıklarınız hiç dolmasın, inekleriniz alaca olsun, kızlarınız evde kocayıp kalsın' dedi diye yazmakla ve bu köye Demir Baha'nın ilenci geçti" diyor. Ben de "Kervan" dergisinde böyle olmadığını yazdım.

Doç. Dr. Bedri Noyan Demir Baba Vilayetnamesi’nde Babanın Karakoç köylülerine İlgilendiği yazılmaktadır. Deliorman yöresinde bu İlencin Kızıl- burun köyü için olduğuna inanılmakta, köyde çalışırken bunu  yaşlılara da sordum, onlar da bunu onayladılar.

Mustafa Can; "diğer köyler arasında köyümüz toprakları hep yamaçta olduğundan verimi az. Bunun için elbet samanlıklarımız, ambarlarımız pek dolmuyor" diyordu.

Bulgaristan'da Yer Adları Klavuzu'nda; "Kızılburun (Ruyno), Silistre iline bağlı Türk köyü. Nüfusu 3000 (1979), çoğunluğunu Türkler oluşturur. Belediyesi vardır. 1942 yılında adı Bulgarcaya çevrildi" yazılmaktadır.

24 yıldan sonra 1970'te Kızılburun'u ziyaret ettiğimde köyü çok gelişmiş buldum. Rüştiye'de öğrencilerimden olan köy muhtarı Mehmet Cambaz'dan aldığım bilgiler şunlardır; Köy 250 hane olup nüfusu 1200 hepsi Türk. Bulgar olarak birkaç öğretmen ve memur var. Köyün ilk ve ortaokulu olup 170 öğrenci 13 öğretmen vardır. Büyük bir binada tiyatro sinema salonu ve 2000 ciltlik kitaplığı mevcut. Sürekli olarak evlere okumak İçin kitap veriliyormuş. Bir zamanlar Rüştiye'de en çalışkan öğrencilerimden olan Ahmet Eyüpoğlu'nun kızı Gülşan, en çok kitap okuyanlardanmış. Yapılan yeni binaların hepsi tuğladan. 56'sı "örnek ev" hepsinde elektrik, buzdolabı, televizyon var. Kerpiçten yapılan sap örtülü ev, samanlık kalmamış evlerin % 67'sinde su var.

Köyde pastane, oremag (meyhane-lokanta), ekmekçi, berber, çocuklara süt satan mağazalar var. Köy halkından cezaevinde ve tımarhanede kimse yoktu. Kız kaçırma, sarkıntılık yıllardan beri olmamış. Sadece geçen yıl bir boşanma olmuş. Köyde IKS/ (Tarım Emek Koop. ) emeklisi olarak 130 kişi olduğu belirtildi. Köyde iribaş 135 sağılır İnek ve 100 manda, 870 koyun, 250 iyi cins (Malta) keçi vardı. Çiller köyü ile birlikte sağlık yurdu, (doktor, diş tabibi, ebe, hemşire) bir veteriner bulunmakta. İleriki yıl için yapılması planlanan banyo, kreş, lise binası, köyün ortasında onbeş dekar park vardır. Köy okuma salonu üçyüzelli koltuk, salon 16x8, sahne 8x4 büyüklüğünde olup sık sık müsamere verildiği o yıl 12 köye gidildiğini söylediler. Benim zamanımdaki okulun yerinde yeni modern bir bina vardı.

Orada öğretmen olarak bulunduğum zaman köyün en yoksulu sığırtmaç Rıza Ağa idi. Büyük büyük çocukları donsuz sokaklarda dolaşıyor üst baş yüzünden okula gelemiyorlardı. Köye varınca önce onları sordum. Çıplak çocuklardan Rıza Mehmedov'un üç oda, bir salon ve bodrum katında kışın kullanmak İçin iki odadan oluşan güzel bir evi olduğunu söylediler. Oğlu köy çalgı takımında müzisyen imiş. Köyde küçük taliga (geleneksel süslü atlı araba) yapan birkaç araba ustası olduğu gibi, bir zamanlar Bektaşi ileri gelenlerinden Boyacı Hasan'ın eşinin en üstün taliga boyacısı olduğunu gözümle gördüm.

Eskiden köyde varlıklı olarak birkaç hane vardı, diğerleri ancak geçimini sağlayabiliyordu. Orman yakın olduğu için bazı kişiler burada iş bulabiliyordu. O dönem köy içme sularını 15 kadar 30-40 m. derinlikteki pınardan alıyor, o da birkaç kova alınca tükeniyor, orada saatlerce beklemek gerekiyordu. Orada bulunduğum yıl 9 kuyu açıldı ancak bir kaçında azıcık su bulundu. Bunun için Ayazma'dan su getirmeye karar vererek bazı sucularla işe giriştilerdi. Sonra köye su gelmiş ve her mahalleye çeşme yapılmış.

 

Köyde tarikatlar

Köyde eskiden beri Bektaşi, Rufai, Kadiri, Nakşibendi tarikatlarına mensub kişiler vardı.

Bektaşilerin mürşidi Rahmanışıklar'da Kılcı Baba imiş. O Türkiye'ye göçünce yerine Kızılburun'da Ahmet Hoca'yı vekil tayin etmiş. Köyde Ahmet Hoca’dan başka Boyacı Hasan'ın babası, Mustafa Can'ın kaynatası olup, Mustafa Can, beni o yetiştirdi diyordu. Köyde en hareketli Alevi-Bektaşi toplantıları, cemler, sema dönme, nefes söyleme 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye'den gelen Ramiz Baba döneminde yaşanmış. Köyde ve çevredeki köylerden kadınlı erkekli bir çok kişi Şeyh Ramiz'in müridi olmuş. O yıllar yukarıda adı geçen köyler Romanya yönetimindeydi, Almanların baskısıyla 7.9.1940’da Bulgaristan'a verildi, bundan sonra eski Bulgaristan, Yeni Bulgaristan Alevi-Bektaşileri 1950 yılına kadar her yıl Demir Baba Tekkesi'nde toplanarak aralarındaki birliği pekiştirirlerdi.

Ramiz Baba yerine Mustafa Can'ı bırakarak Ormanköy'e gitmiş. Mustafa Can, (ki onun ilginç yaşam öyküsünden başka bir sayıda söz edeceğim) Kızılburun, çevredeki köylerdeki canları irşad ettiği gibi Kemallar (İsperih) ilçesi Eski ve Yenibalabanlar, Koscabdi, Mumcular, Arslanköy (Horasanlı Arslan Baba tarafından kurulmuş.) Kemaller (Eskiden Bektaşi Kemal Baba tarafından kurulmuş) da bir çok müridi vardı. Bir ara Akkadınlar (Dulovo) köyünde kalan Haydar Baba Tutrakan çevresindeki Denizler köyü Hekim Ali Baba Tekkesi'ne yerleşmiş, ara sıra yine Akkadınlar köylerini ziyaret ederdi. Hele Karalar'a gelince Mustafa Çan'ın onun için yazdığı,

"Karalar'da geze geze / Denizler'de kalan Babam" diye başlayan dizinini pek beğendiğinden mutlaka onu çağırır, görüşürlerdi.

Mustafa Can Baba'nın kardeşi Mahmut Dede de tarikat için çalışanlardandı. Ben köyde çalışırken her Cuma akşamı evinde cem olur, güzel sesli kadın erkek hep birlikte Hatai, Harabi, Yunus Emre, Pir Sultan'dan nefesler okuyordu. Bu zakirlerden Ramadan ve eşi ve daha bir çok kişi şimdi televizyonda dinlediğim tasavvuf musikisi korosu ayarında idi. Harabi'den; Sanma biz mazhar-ı mi'rac değiliz / Mi'racımız vardır, muhtaç değiliz / Ramazanda gündüz yer aç değiliz / Karnımız tok fakat daim saimiz, Allah, Allah…

bu ve buna benzer nefesler söylendikçe mürşid bunlardaki felsefi kelimeleri açıklar, sorulanları yanıtlardı. 1970'te köyde Mahmud Dede gizli gizli mürşidlik yapmaya çalışıyordu.

 

DİPNOTLAR:

1.         "İsperih" (Kemaller)-B. İliev, St. Yankov, B. Vaçer ve VI. Migov Sofya- 1980 , s. 29.

2.         Peşterelere (rııaj;ara) Kızılburun'a öğretmenken ara sıra öğrencileri gotürür, tarih öncesi bu yerleşim yerlerini, birbirine geçiş yollarını ge/er onların yaşamlarını konuşurduk. Bu mağaraların karşısında Ayazma Kanaralığı vardı. Tam Demir Baba'nın aradığı yermiş, fakat sonra bulduğu şimdiki yer Geller, Traklar ve Romalılar'dan kalma kutsal yerdi. Bulgarlar buraya Sveti Geofgi diyordu.

3.         Saygı Hakkı - "Demir Baba Vilayet-namesi" İstanbul, 1997, s. 4b

4.         Borİs İliev - "Jelezniya Başta - Demir Baba" Sofya  1991, s. 46

5.         Hezarfen, Ahmet         "Kervan" Dergisi, sayı: 69, 1998

6.         Doç. Bedri Noyan "Demir Baba Vilayetnamesİ", Can Yayınları, s.8

7.         Acaroğlu, M. Türker - "Bulgaristan 'da Türkçe Yer Adları Kılavuzu Sevinç Matbaası, Ankara, 1998, s. 246

8.         "İsperih" < Kemallar) - B. İliev, Si. Yankov, B. Vaçev ve VI. Migov Sofya-1980, s. 32-33

 

Cem Dergisi: 94, 1999, Sayfa: 32-33

 

 

Kitap

Deliorman’ın Koca Çınarı: AHMET HEZARFEN, (YAŞAMI, ALIŞMALARI, ANILARI, YAZILARINDAN ÖRNEKLER),  AYHAN AYDIN, Niyaz Yayınları, 2008, İstanbul,

Kitapta, Sayfa: 367-370