ŞUMNU ÖĞRETMEN OKULU – Ahmet Hezarfen

BULGARİSTAN’DA TÜRK EĞİTİMİNDEN SAYFALAR

 

ŞUMNU ÖĞRETMEN OKULU – Ahmet Hezarfen

 

Dârü’l – Muallimîn Marşı

 

Fikir ordusuyuz, meşal-i irfânla mücehhez,

Âyât-ı hakikat okunur râyetimizde.

Ye’sin ebedî hasmıyız, ümîd-i muazzez

Rehberlik eder meşiyyet zî-fikretimizde...

Fikir ordusuyuz, feyz ordusuyuz,

Nur ordusuyuz biz.

 

Bulgaristan’da Türk okullarının durumu Osmanlı dönemindeyken de pek iç açıcı değildi. Kasabalarda yeni usul üzerinde okullar olsa da köylerde değişen bir şey yok, okul çağındaki çocuklar cami odalarında, sınıf yok, hepsi bir yerde, yerlere oturarak Elif Cuzu’ndan: “Elif” oklava gibi, “Be” çanak gibi, “Te” ona benzer... benzetmelerle, vastun “Va”, mimeysi “Ma”, “Ve ma” gibi anlamadıklarını bir ağızdan ezbere gün boyunca, hattâ yıllarca söyleyip duruyordu.

Okumayı öğrenenlere Kuran’dan sûreler il mühal okutuluyor, matematik ve yazı yazma öğretilmiyor, yazmaya özenenler “Kâtip mi olacaksın?” diye cezalandırılıyordu.

Sıbyan mekteplerinde öğretmenlik yapanlar eğitim ve öğretim metodunu bilmeyen cami imamları ile biraz medreseye giden kişilerdi. Oysa “Bulgarlar Türkiye zamanında 1810’da ilk yeni usul okul açmışlardı, 1836’da  da Aprilov kardeşler Gabrova’da Bulgar gimnaziye – lisesi açtılar. Biz ise ilk rüştiyeleri 1834’te açabilmiştik.”        (1)

Bulgaristan’da Türk okulları Tanzimat’tan sonra açılmaya başlamıştı, hele Mithat Paşa’nın Tuna valisi olduğu zaman bir çok okul açılmıştı. “Tuna vilayetinde 1875 yılında 2700 sıbyan mektebi, 150 medrese, 40 rüştiye vardı”. (2) 1878 (93) Savaşı’ndan sonra bu Türk okulları için hızlı bir gerileme oldu, bu okulların birçoğu yıkılıp yakıldı, yetişkin öğretmenlerin bir çoğu da Türkiye’ye göç etti. Okulların gelir kaynağı olan vakıflar Bulgarlar tarafından zaptedilince, Türk okullarını destekleyecek malî güç kalmadı.

93 savaşından sonra Türk okulları ancak 1885 yılında canlanmaya başladı. Bu gelişmeler aşağıda gösterilmektedir.

 

Ders yılları            Okul Sayısı             Öğretmen Sayısı             Öğrenci Sayısı

1894 / 95                 1.300                           1.516                               72.582

1895 /96                  1.341                           1.549                               75.160

1907 /08                  1.234                           1.566                               63.516

1909 /10                  1.222                           1.522                               63.033          (3)

1921 / 22                 1.713                           2.113                               60.540

 

“Bulgar Prensliği’ndeki Türk okul binaları eğitim ve öğretime pek elverişli değildi, çünkü yeni, elverişli Türk okullarını Bulgarlar zorla zaptediyordu. Türk okullarındaki öğretmenlerin öğrenim düzeyi de çok düşüktü. 1500 kadar Türk öğretmeninden 703’ü ilkokul bitirmiş, 550’si medreseden çıkmış, rüştiye bitirmiş 132 öğretmen vardı, daha yüksek öğrenim görmüş yoktu” (4)

“Bulgar Prensliği kurulduktan sonra Bulgar eğitimcileri Türk okullarını nasıl geliştirmeli düşüncesi değil, nasıl engellenmeli çaresini arıyordu. Böylelikle Türk eğitimini boğmak, Türkleri büsbütün cahil bırakmak istiyorlardı”  (5)

Bulgaristan Milli Eğitim Bakanlığı’nın organı “Uçilişten Pregled” Dergisi’nde bir eğitimci tarafından yazılmış şöyle bir yazı vardı: “Türk azınlık okulları ortadan kaldırılmalıdır. Bunun çeşitli yolları vardır. Devlet bunlara yardım yapmamalı, Türk halkının da bu okullara yardım etmeleri yasaklanmalıdır. Böylece desteksiz kalan Türk okulları kendiliğinden ölür. Büsbütün ortadan kaldırılmazlarsa bu okullar ezilmelidir. Bunun da çeşitli yolları vardır. Sözgelimi sağlığa elverişli olmadıkları, ahlaka uygun eğitim vermedikleri, öğretmen maaşlarını zamanında ödemedikleri vb. gibi gerçeklerle bu okullar kapatılabilir...”  (6)

Aşağıdaki çizelge bunu açıkça göstermektedir :

Razgrad’ta 1927 / 28 Öğretim Yılında Bulgar Ortaokulu Progimnaziya (7) (Üç karışık, bir Kız ortaokulu olmak üzere) da öğrenci ve öğretmen sayısı:

 

     ÖĞRENCİ                              ÖĞRETMEN

 

 K        E           T                          K          E          T

 

370    340       710                        13        16         29

 

Razgrad’ta 1927 / 28 öğretim yılında Türk Ortaokulu Rüşti’yesinde öğrenci ve öğretmen mevcudu:

 

    ÖĞRENCİ                               ÖĞRETMEN

 

K         E             T                         K         E           T

 

6         135          141                      -          5            5   (Biri Bulgar)

 

Yukarıda belirtilen yıllarda Razgrad nüfusunun çoğunluğunu Türkler oluşturuyordu.

93 savaşından sonra Türk Hükümeti, Rusların Bulgaristan’daki Türk okullarını, camilerini yıkıp yakmasına engel olmak için bir çok girişimlerde bulunarak büyük devletlere başvurdu.

1879’da Osmanlı Devleti özel elçi Pertev Efendi ile Bulgar Prensi Al. Batemberg’e Sultan 2. Abdülhamid’in fermanını yolladı. 10 Ağustos’ta Pertev Efendi fermanı Prens’e verdi, bu Prens ve Pertev Efendi görüşmesi Türk – Bulgar ilişkilerinin resmen başlamasıydı. Bundan sonra Türk Hükümeti Bulgaristan’daki Türk okullarına kitap, ders araç ve gereç, harita vb. yolladığı gibi, rüştiye okullarına öğretmen yollayarak bunların maaşını veriyordu. Bulgarlar bu yardımları sakıncalı bularak engellemeğe çalışıyordu.

1878’den 2. Meşrutiyete kadar Bulgaristan’daki Türklerin öğretmen okulları yoktu. Rüştiyelerden çıkanlar ilkokullara öğretmen oluyordu, rüştiyelere de öğretmen yetiştirecek okul olmadığından gün geçtikçe bir Türk Öğretmen Okulu açılması gereksinimi kendini gösteriyordu.

1905’te Varna’da toplanan Mektep encümenleri kongresinde bir Türk Öğretmen Okulu açılması sorunu gündeme geldi. Bu fikir Tahir Lütfü (Tokay) tarafından ileri sürüldü (Tahir Lütfü Rusçuk’ta yetişti. İstanbul’da mülkiyeyi bitirdi. 1894’te Erzurum idadisine öğretmen, iki yıl sonra müdür oldu, jön Türkler grubunda yer aldığı için göze alındı, o da doğum yeri olan Rusçuğasığındı, orada çalışmaya başladı. Bulgaristan Türkünün kültür hayatına büyük hizmetler etti) (8)

Varna müftüsü Hacı Ömer de buna katıldı. Bu iş için hazırlık yapmak üzere Türk mebusu Tahir Lütfü ve Bulgaristan Türklerinin büyük öğretmenlerinden Süleyman Sırrı (Tokay)’dan oluşan bir komisyon kuruldu. Heyet Sofya’ya giderek hükümet nezdinde girişimlerde bulundu. Her şey hazır oldu, fakat Bulgar makamlarından izin almak gecikti. Bu arada 2. Meşrutiyet ilân edildi, Bulgarlar fırsattan yararlanarak bağımsızlığını ilân etti.

19.4.1909 yılında Türkiye ile Bulgaristan arasında Türk azınlığının işlerini de kapsayan 1909 sözleşmesi imzalandı. Öğretmen okulu açma işine yeniden girişildi. Gereksiz bir gecikmeyle 1912’de Geşov Hükümeti zamanında Şumnu Türk Öğretmen Okulu’nun Yönetmeliği ve Programı Resmî Gazetede yayınlandı, Malinov Hükümeti de okulu açmaya karar verdi.

 

Okulun Yönetmeliği ve Programı

“Buna göre, Şumnu Türk Öğretmen Okulu, bir devlet okulu statüsünde olacaktı. Yani özel azınlık okulu statüsünde olmayacaktı. Okulun öğretim süresi iki yıl

(Varna Encümenler Kogresinin kararı 3 yıldı) olacaktı. Buna Bulgaristan’daki Türk rüştiyelerini (Ortaokullarını) bitiren 25 yaşından  küçük kız ve erkek öğrenciler alınacaktı. O tarihte öğretmenlik yapmakta olanlar da 30 yaşını bitirmemişlerse okula girebileceklerdi.

Bulgaristan dışında doğmuş fakat Bulgar yurttaşı ortaokul mezunları da sınav vererek okula alınabileceklerdi. Okul Bulgar liseleri (gimnazyumları) tüzüğüne göre yönetilecekti, ancak bu tüzükte Türk azınlığının dini geleneklerine ters düşen hükümler geçersiz sayılacaktı.

Şumnu Türk Öğretmen Okulu’nda şu dersler okutulacaktı: Din dersleri (1. Sınıfta ibadetler), Türk dili (Sarf ve nahıv), Bulgar dili, hesap, hendese pedagoji, eğitim öğretim bilimi, öğretim metodu, didaktik metedoloji, uygulamalı dersler, tarih coğrafya, yurttaşlık bilgisi, tabiat bilgisi, resim, jimnastik – 2. Sınıfta din derslerinde akâit, Türk dilinde edebiyat okunacaktı. Türkçe ve din dersleri için uzman öğretmenler alınacak, öteki derslerin öğretmenleri Bulgar Milli Eğitim Bakanlığı’nca atanacaktı. Din dersleri öğretimi Bulgaristan Başmüftüsü’nce denetlenecekti. Öğrenciler Türkçe ile Bulgarca’dan hem yazılı hem sözlü sınava girecekler, öteki derslerden ise yalnız sözlü  sınav vermek zorunda olacaklardı.

Ayrıca pedagoji derslerinin uygulaması yerel Türk ya da Bulgar okullarında yapılacak ancak ondan sonradır ki, okulu bitirenler Türk okullarına öğretmen olarak atanacaklardı.  (9)

Bu öğretmen okulunun 1905’te açılmasına girişildi, 1912’de açılacakten Balkan Savaşları, ardından 1. Dünya Savaşı çıkınca 1918’de açıldı. Müdürü Bulgar’dı. Türkçe, edebiyat ve din dersleri dışında öğretim dili Bulgarca’ydı. Okulda 8 Bulgar, 2 Türk öğretmeni vardı. Müdür Yanko Nedef’ti. Türkçe derslerini Süleyman Sırrı, Din derslerini sırayla Emrullah Feyzullah eski başmüftülerden  o zaman Şumnu Müftüsü olan Osmanpazarlı Hacı Hafız Emin Zârîfî, daha sonrada Nüvvab öğretmeni Şeyh Yusuf Ziyauddin (Ersal) okuttu.

Okul ilk mezunlarını 1920’de verdi. Bundan sonra her yıl Türk okullarına genç öğretmenler yetiştirdi. 1927 mezunları 50 genç olup bunların 9’u kızdı. Bunların biri Razgrad’lı olup, kalanı Şumnu’lu idiler. Rusçuk – Filibe, Varna, Vidin gibi yerlerden kız öğrenci, gelmedi.

Mezun olan kızlar hakkında 15 Haziran 1927 günlü Dostluk Gazetesi:

“Bu genç ve faal hanımlar, kadınlığı pek mütedenni bir seviyede bulunan Bulgaristan Türk muhitlerinin, nurlu ve şuurlu birer rehberi olacaklardır. Maalesef bugün pek sönük ve karanlık duran Bulgaristan Türk kadınlığı, bu yeni parlayan ışıklarla aydınlık bir geleceğe doğru yürüyecek, koşacaktır. Bunlar, cehaletle kararan kadınlık semasında parlayan yıldızlar hatta güneşler olacaklardır...”

“Kadınları cehalete sevketmek isteyenler, genç kızlarımızın bu münevver inkişâfları karşısında artık eski kafes kadınlığının zevalisini görsünler.” (10)

 

Uygulama Dersleri

Türk okullarına iyi öğretmen yetiştirmek amacıyla açılan bu okulda uygulama derslerine çok önem vermek gerekiyordu, bunun için Şumnu’daki Türk ilkokullarından biri Numûne Okulu yapıldı. Bu okul 4 sınıflı olup 1. Ve 2. Sınıfların  öğretmeni M. Musuf, 3. Ve 4. Sınıflar İlyas İslâm Toksöz’ün yönetimindeydi. Bu okulda Öğretmen Okulu öğrencileri uygulama dersi görüyordu. Uygulama derslerini 1. Sınıflar dinler, 2. Sınıf öğrencileri okudukları pedagoji usulüne ve metodlara göre Türkçe veriyorlardı. Nüvvab açılınca onlar da öğretmen olacaklardı. Başmüftülük ve Evkaf İdaresi, Maarif Bakanlığına başvurarak bu numûne okulunda uygulama dersi görmesini sağladılar. (1942’de 7. Sınıftayken Tombul Cami yanındaki ilkokulda Öğretmen Mustafa Reşid (Akalın)’ın sınıfında birkaç uygulama dersi gördük hele 8. Sınıf öğrencisi Selim Bilâl, 1. Sınıf öğrencilerine “M” harfinin kavratılmasını işlerken Fenn-i Ta’lim ve Usul-i Tedris’i mükemmel şekilde uyguladı. 1943 yılında son sınıftayken biz böyle uygulamalı ders yapamadık, nedeni, savaş yılı olduğu için okuldan çıktık.)

Şumnu Öğretmen Okulu 1928 yılı kapandı.

Yukarıda sözü edilen öğretmen okulundan başka o zamanki çiftçi hükümeti 19.12.1921 günlü genelge ile Rusçuk ve Kırcaali’de iki öğretmen okulu açmayı vadetti fakat bu, yerine getirilmedi.

Çok sonra 1948’de Eskizağra’da bir öğretmen okulu açıldı, bu okul 1951’de Razgrad’a nakil oldu.

 

Şumnu Öğretmen Okulunda Mezun Olan Öğretmenler

10 yıl kadar yaşayan bu öğretmen Okulu ilk mezunlarını 1920’de verdi.

Buradan çıkanlar köy ve kasaba demeden ellerinde meşale büyük, küçük tüm Türk halkının yönünü aydınlatacak ışık götürüyordu.

Bu okulun ilk mezunlarından Razgrad Sancağı Yunus Abdal (Yonkovo) Köyü’nden Mehmet M. Çolakoğlu idi.

(Mehmet Necdet Oğuz) kendi köyüne öğretmen atandı. O sıra Türkiye’de Mustafa Kemal Paşa’nın devrimleri başlamıştı.

Bulgaristan Türklerinin kültür yürütmek isteyen bu genç öğretmen tutucuların direnciyle karşılaştı, en önde babası Molla Mustafa giyim ve kuşamını beğenmeyerek: “Peygamberimiz bu köpek halkası (boyun bağı)nı taktı mı?” gibi, diğerleri, Bulgar okulundan aldığı yer küre, kan dolaşımı, solunum organı vb. levhalarla sınıfta ders yapmasını şeriata aykırı, diye kınayarak günden güne hücumlarını artırdılar, bunlara birkaç yıl dayanabildi, Bulgarların da siyasi baskısından Türkiye’ye göçtü (Afyon ilinin Dazkırı kasabasında öğretmen olarak çalışırken 1932’de vefat etti).

Bundan sonra yukarıda adı geçen köyden Hüseyin Halil (Tanrıöver) mezun olarak köye öğretmen oldu, ertesi yıl Öğretmen Okulu’nu bitiren Ütükler Köyü’nden Ahmet (Ethem Ütük’ün babası) Yunus Abdal Köyü’nün Küçük Mahelle okuluna atandı, köye yıllarca kültür ocağı hizmetini yapan “Ümit” Kıraathâne Cemiyeti’ni kurdu.

Okulun son mezunlarından Süleyman Berber Mustafa (Güven), Sıtkı N. Kavoğlu’nun köye öğretmen oldukları, 1928 / 1929 öğretim yılıydı, bu yıl Türkiye’de yeni harfler kabul edilmişti. Bu genç öğretmenlerde hemen yeni harflerle öğretime başladılar (Ben 1. Sınıf öğrencisiydim). Halktan bazı tutucular her ne kadar “Gavur yazısı!” deyip karşı çıkmak istedilerse de önceki yıllardaki güçlerinin kalmadığını anlayarak geçici olarak susmak zorunda kaldılar. Okulda yaşlılara yeni harfleri öğretme kursları açıldığı gibi “TURAN” ve “Hayır Sever” Dernekleri kurularak spor  ve müsamere çalışmaları başladı, “Çanakkale Savaşı” piyesi oynandı. Bu okuldan çıkanlar çevre köy ve kasabalarda Türk halkının kültür düzeyini geliştirmede etkin oldular: Kemaller (İsperih)’lı Ali İmama Salih, rüştiye öğretmeni Şeremetköylü Hüseyin Hamza (Okay ) vb.

Bu öğretmenlerin öğrettikleri şarkıları görelim: Türküz ederiz daim iftihar / Etti Cumhuriyeti te’sis Ulu Türk Milleti / Hormet sana ey şan dolu sancağım / Çalış ey Türk yavrusu, tembellikle yaşama / İnönü’nün dağları /Ankara’nın taşına bak  Türk hiç yılar mı? / Karadeniz, gelen düşman değil, Biziz / Yaslı gittim, şen geldim / Dağ başını duman almış / Biz Turancı Genç Türkleriz / Çiğnendi yeter, varlığımız / Balkan Savaşı şarkıları (Rumeli’nin dağı taşı ağlıyor, Ezan sesi duyulmuyor, Nasıl silinsin dimağımızdan, Yanya, Kosova, Girit, Selânik), yurt doğa, insan, hayvan sevgisi, Tuna, Deliorman, Demir Baba şarkıları.

Bu Türk kültürüne hizmet eden öğretmenler Bulgar hükümeti tarafından sakıncalı (Kemalist) görülerek Vaodna zaştita tarafından hakaret edildi, dövüldü, öldürüldü ve zorla Türkiye’ye göç ettirildi.

Acaba Anavatan’da bunlar nasıl karşılandı, yukarıda sözü edilen çalışmaları taktir edildi mi? (Onlar hiçbir zaman taktir beklemedi, kendilerini Türk Ulusuna adayarak onlar için çalıştı!)

Anavatan’da hepsi öğretmen olarak çalışamadı, çünkü mezun oldukları okul öğretmen okulu olarak tanınmadı, buradaki öğretmen okullarında  sınav vermeleri istendi, bu da yaşlılar için olacak şey değildi, bir çocuğu emekli olamadı.

Bunlara “Türk kültürüne hizmet ettiği” gerekçesiyle Sosyal Yardım Fonu’ndan ölmeyecek dirlik, çok az para verilmekte idi.

Artık bu Darü-l- muallimin’lilerin çoğu rahmet-i rahmana kavuştu.

Şimdi Nüvvab’lılar var, Pedagoji Okulunu bitirenler, üniversiteliler var, Vatan deyip geliyorlar, bunların sosyal hakları ne olacak?

Emekli Sandığı ve Sosyal Sigortalar Kurum kanunlarında bir değişiklik yapılarak buna bir çözüm  yolu, bulunmaz mı?

Fuzulî gibi erene, durana “ŞİKÂYETNÂME” mi yazalım?

Yazalım, fakat “Kim okur, kim dinler, mihr-i vefâyı?”

 

Notlar:

(1) Bulgaristan’da Türkler – Osman Keskioğlu, 1985, Kültür Bak. S. 57

(2) Bulgaristan Türkleri – Bilâl N. Şimşir, 1986, Bilgi Yay. İst. S. 28

(3) Y. A.g.e., s. 23

(4) Y. A.g.e., s. 39

(5) Y. A.g.e., s. 42

(6)Y. A.g.e., s. 43

(7) Razgrad – Anani İv. Yavaşov, 1930, Razgrad, s. 253 – 254

(8) Bulgaristan Türkleri – Bilâl N. Şimşir, 1986, Bil. Yay., İst., S. 58

(9) Anayurt Gazetesi – Süleyman Sırrı, Ankara, 1 – 15.2.1955

(10) Bulgaristan’da Türkler – Osman Keskioğlu, 1985, Kültür Bak., S. 79 – 80

 

TARİH VE TOPLUM, MAYIS 1992, SAYI: 101

 

Kitap

Deliorman’ın Koca Çınarı: AHMET HEZARFEN, (YAŞAMI, ALIŞMALARI, ANILARI, YAZILARINDAN ÖRNEKLER),  AYHAN AYDIN, Niyaz Yayınları, 2008, İstanbul,

Kitapta, Sayfa: 409-416