YUNANİSTAN SEÇEK ETKİNLİĞİ 2019

GELENEKSEL

SEYYİD ALİ SULTAN SEÇEK YAYLASI ETKİNLİKLERİ

 (02 / 04 Ağustos 2019)

 Yunanistan'da geleneksel olarak yüzyıllardır yapıla gelen Seyyid Ali Sultan (Kızıldeli) Ocağı (Dergâhı) çevresindeki Seçek Yayla Etkinlikleri bu sene de bir başka coşku ve büyük bir katılımla gerçekleşti.

Yunanistan Batı Trakya'daki Alevi - Bektaşi toplumunun temsil kurumu olan, Kızıldeli Seyyid Ali Sultan Dergâhı - Seyyid Ali Sultan Koruma Heyeti tarafından organize edilen Seçek Yağlı Güreşleri Etkinlikleri, Seyyid Ali Sultan Dergâhı’nın kalbindeki Ruşenler Köyü'nde ve Seçek Yaylası'nda yapıldı.

2-4 Ağustos 2019 tarihleri arasında yapılan etkinlikte ilk gün yüzlerce insanın katılımıyla Ruşenler köy meydanında Alevi-Bektaşi nefesleri seslendirildi. Halk oyunlarla coştu, mutluluk halesi her tarafa yayıldı.

2 Ağustos, Cuma

BİRİNCİ GÜN ETKİNLİKLERİ, RUŞENLER KÖYÜ

Balkanlar’a ayrı bir önem veren özündeki ocak- tekke aşkıyla, bilimsel çalışmalar için öncü olan Almanya Köln merkezli Alevi - Bektaşi Kültür Enstitüsü Başkanı Sayın Gülüzar Cengiz her zaman ki gibi etkinliğe büyük değer kattı. Bu organizasyonlarda her zaman büyük emek veren değerli akademisyen Doç. Dr. Mehmet Ersal da her zaman ki gibi etkinlikte aktif rol üstlendi.

Etkinliğe katılanlar arasında şunlar vardı; Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Onursal Başkanı Sayın Turgut Öker, Alevi Düşünce Ocağı Başkanı Sayın Doğan Bermek, Cem Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi, Çorlu Şube Başkanı Sayın Muzaffer Birdal, Hüseyin Gazi Cemevi Başkanı – Yazar Ali Yıldırım; HDP milletvekili Sayın Zeynel Özel, Araştırmacı – Yazar Vedat Kara, Yol Tv.’den çok sevgili programcılar Özkan Lafatan, Mahmut Akgül’ün de katılımıyla birlikte Yol Tv. Can Tv. De etkinliğin geniş kamuoyuna ulaşmasını sağlayarak tarihi bir görev üstlendiler.

Etkinliğe Almanya’dan olduğu kadar Türkiye’den de katılımlar oldu. Katılan cümle canlara, mihmanlara selam olsun.

650 yıldır çerağların sönmeden yandığı Seyyid Ali Sultan Ocağı  / Tekkesi yine gönülleri birledi, gelece ilişkin umutları arttırdı.

Bu güzel etkinlikte yoluna, erkânına, geleneklerine sahip çıktığını bir kez daha gösteren Batı Trakya Alevi Bektaşi Toplumu'nu, Türkiye'den ve Batı Avrupa'dan, Bulgaristan'dan gelen konuklar yalnız bırakmadılar. Yeni seçilen belediye başkanının eşiyle birlikte etkinliğe katılması da ayrıca bir başka mutluluk kaynağıydı.

Her şeyden önce bu senenin Ağası olan ALİ KEHAYA’nın bir düğün / bayram yerine dönen evin Seçek Yayla Etkinlikleri’nin bugünkü merkezi konumundaydı. Zaten her sokağı, evinin önü çiçek bahçesi olan tertemiz Ruşenler Köyü’nün aydınlığı buraya da yansıyordu. Gelenekte olduğu gibi, ilk önce davul zurna ekibiyle birlikte başta gelen misafirler, insanlar bölük bölük ağanın evine götürülüyor, misafirler Ağa’ye eşini ve ev halkını selamlıyorlar, hoş sefa ediyorlar. Ağa’nın Eşi aynen bir Alevi dedesinin eşi gibi saygı görüyor, ona o şekilde davranılıp büyük saygı gösterilir. Köyden veya diğer köylerden kurbanlık olarak getirilen koçlar – koyunlar da süslenmiş bir şekilde yine onları getirenlerle birlikte davul zurnayla Ağa’nın evine götürülüyor, bu böyle devam ediyor. Gelenlere kolonya eşliğinde şeker ikram ediliyor.

Birinci gün, 2 Ağustos cuma akşamı Ruşenler Köy meydanı tam bir bayram / düğün yerine dönüyor. Gelen tüm mihmanlar bu meydanda kurulan masalarda ağırlanıyorlar, onlara ikramlarda bulunuyor.

Halk Ozanları – Sanatçılar; Hasan Öztürk, Mehmet Karabudak, Sadık Yiğit ve Bülent Akın, Mustafa Aydın nefesleri, türküleri ve de halayları başarılı bir şekilde seslendirerek büyük beğeni topladılar. Yolları aydınlıklar içinde olsun...

3 Ağustos, Cumartesi

İKİNCİ GÜN ETKİNLİKLERİ, AĞA'NIN YAYLAYA ÇIKIŞI...

İkinci gün, 3 Ağustos cumartesi günü Seçek Yayla Etkinliği'nin temel sembol kişisi "Ağa" ön plandaydı. Geleneğe göre, Alevi kimlikli, görgü-sorgu kurallarına uyan, geleneksel Aleviliğin olmazsa olmazlarından "müsahipli", halk tarafından sevilen - sayılan, hatırı sayılır Alevi Bektaşi Yolu'na bağlı kişi Ağa seçilebilir. Bu seçimi halkın bir nevi temsil makamı olan ve halen işlevselliği bulunan "On İkiler Meclisi" yapar ve o senenin Ağasını seçer, bunu ilan eder. Ağa seçilecek kişiyi çevresi, köylüler tavsiye ederler.

Ağa evi, Seçek Yayla Etkinliği'nin organize edildiği merkezi ev konumundadır. Ağa On İkiler Heyeti'yle, Seyyid Ali Sultan Koruma Heyeti yetkilileriyle ve tüm köylülerle bu işi yüklenir. Çünkü eskiden bir hatta iki hafta süren etkinlikler zamanla üç güne inse de, bu kolay bir iş değildir. Yüzlerce, belki binlerce kişiyi ilgilendiren bir meseledir. İlk gün halka açık bir yemek verilmesi gelenektendir. Güreşlerin organizasyonu, konuklar da başlı başına bir iş yüküdür. İşte bunların tümü işbirliği içinde karşılanır.

Bu etkinliğin en önemli başlangıcı; Ağa'nın kendi evinden alınıp, Seçek Yağlı Güreşleri'nin yapılacağı Seçek Yaylası Meydanı'na götürülmesidir. İlk önce Ağa'nın evinde, belli insanların katıldıkları ve yörenin en yetkili baş dedesinin okuduğu Alevi gülbenginin (duasının) eda edilmesinden sonra, Ağa'nın evinin balkonuna geçilir. Burada baş dede, yetkili birisi hem günün önemini belirten kısa bir konuşma yapar aynı zamanda birlik ve beraberlik için de yine bir dua edilir. Erenler aşkına, birlik beraberlik aşıkına yapılan bu duadan sonra Ağa evinden alınır. Evinin kapısında ata bindirilir. Daha sonra yaklaşık beş yüz metre halkı selamlayarak ve halkla birlikte köy meydanından yürür.

Seçek Yaylası şu andaki Ağa'nın evinin bulunduğu Ruşenler Köyü'ne yaklaşık 15 km. olduğu için insanlar araçlarıyla Seçek Yaylası'nın olduğu alana hareket ederler. Bu alana çok yakın bir yerde, yine Ağa atına bindirilir. Ağa yine bir kalabalık kitleyle halkı selamlayarak Seçek Yaylası Güreş Meydanı'nda tur atar. Sonra attan inen Ağa yerine oturur.

Orada bulunan misafirler Ağa'yı tebrik ederler.

Buradaki en önemli husus bu olayın her ne kadar bir güreş müsabakası olsa da, Alevi inanç kimliğinin belirgin olarak ön planda olmasıdır. Seyyid Ali Sultan'ın bir vasiyeti olarak yapılan güreşler ata sporu, bir geleneksel birlik etkinliği olarak yorumlanır. Ama Ağa ve ona duasını veren, hiçbir zaman yanından ayrılmayan yörenin inanç önderi dede, bu etkinliğin Seyyid Ali Sultan - Kızıldeli- Tekkesi çevresinde olduğunu net bir şekilde göstermektedir. Bu bu organizasyonun olmazsa olmazıdır.

Daha sonra ise, yine gelecek sene için seçilen Ağa bir koç kurbanı seçilen mevcut Ağa'ya teslim etmek için kalabalık bir heyetle meydana gelir, halkı selamlar. Sonrasında Ağa'nın önünde onu selamlayarak, o da yerini alıp oturur...

Sonrasında ise, tarihi öneme sahip Seçek Yağlı Güreşleri başlar.

Bu senenin Ağası Ruşenler Köyü'nden Ali Kehaya'yı bizler de kutluyoruz. Aldığı - yürüttüğü hizmetler Hakk katında kabul olsun, diyoruz.

Benzersiz bir doğa güzelliği içinde, en güzel yaylalardan birisi olan Seçek’de olmak gerçekten ayrıcalıklı bir duygudur.

Bu sene bir sonraki gün devam eden ve nihayetlenen şekliyle, neredeyse bir rekor katılım oldu. Altmışa yakın güreşçi sportmence güreştiler.

Akşam ise yoğun yağmura rağmen etkinlik devam etti. Erdal Erzincan, Hasan Öztürk, Mehmet Karabudak sahne alarak, halkı coşturup çok güzel anlar yaşattılar.

(Ben ise Tekke'de Yol Tv. ve Can Tv. adına yapılan söyleşilere katıldım. Çok yoğun yağmur nedeniyle, belimi de ağrıttığım için, çok virajlı olan Yayla'ya tekrar çıkamadım. O bölüm fotoğrafları eksik kaldı. (Bu bel ağrılarını, Seçek’te, Makedonya Harabati Baba Tekkesi’nde çok ciddi bel ağrılarını, Arnavutluk Tomor Dağı’nda beni yere yuvarlayan baş dönmelerini pek hafife aldığım sonradan anlaşılacak. Bel ve boyunda ciddi fıtık oluşumları, beni perişan etti. Uzun süre fizik tedavisi gördüm. Yıllar yılı kameralar, seyahatler, kilolar, çok aşırı güç harcama, bedeni hiçe sayıp onu hırpalarcasına hoyratça kullanma bedelini ödetecekti elbette. Yola devam ama biraz daha yavaş ve ölçülü, sen kameran değilsin ki,  çekimleri zaten yapanlar var derdin ne senin, her şeyi böyle bu kadar içselleştirmen iyi de, ya sağlık elden gidince elinden tutan oluyor mu?)

Olayı betimleyen yüzlerce fotoğrafımız, daha öncekiler gibi, kişisel facebook sayfamızda, ilgili albümler bölümündedir.

Bu geleneği yaşatanların tümünün yolları aydınlıklar içinde olsun...

4 Ağustos, Pazar

Üçüncü Gün Etkinlikleri

Aslında yöre insanı için en önemli etkinlik üçüncü gün etkinliğidir. Gerçi başta yurt dışından gelenler konuklar erken ayrılıyorlar ama müdavimleri alanı terk etmiyorlar. Çünkü bugün yörede çok önem verilen güreş müsabakaları günüdür. Güreşler güreşçilerin anonsuyla başlar. Bugün de tüm gün boyunca belki de son yıllardaki bir rekor kırılarak Yunanistan'dan, Türkiye'den, Bulgaristan'dan, Makedonya'dan yaklaşık 60 güreşçinin katılımıyla heyecanlı ve zevkli bir güreş yarışları günü yaşandı.

Seyyid Ali Sultan Ulu Pirinin Diyarında, Seçek Meydanı’nda; sorunsuz, sportmence, çok güzel bir müsabaka etkinliği yaşandı. Hem de burasının aslında Edirne'de yapılan Kırkpınar Yağlı Güreşleri'nin de atası olduğu bir nevi gösterilmiş oldu. Çünkü gerçekten de, geçen sene ne güzel ki, Edirne'de Kırk Pınar'da sunucunun da söylediği gibi, Güreş Erenler'den Kaldı. Ata Sporu olarak söylenen güreş, Rumeli'de Seyyid Ali Sultan Dergâhı çevresinde başlayan bir etkinliktir. Kırkpınar'ın asıl yeri de yine Yunanistan'dadır. Bunu hatırlatırcasına öğlen başlayıp saat 19.00'a kadar devam eden güreşler yapıldı.

Halkın katılımı bugün çok arttı. Havanın düzelmesiyle birlikte aynı zamanda bir festival havasında olan etkinlikte yemekler yenildi, eski dostlar birbirini görme - sohbet etme şansına ulaştılar.

Bugün de bölge belediye başkanı uzun saatler boyunca insanları yalnız bırakmadı.

Bu sevdaya düşenlere, aşk ateşinde yanıp pişenlere ne mutlu...

Yüzyıllardır geleneklerini yaşatan yöre insanını temsil eden Seyyid Ali Sultan Koruma Heyeti, yine türlü sıkıntılara rağmen, çok güzel bir etkinliğe daha ev sahipliği yaptı.

Seyyid Ali Sultan'ın (Kızıldeli) hikmeti ve himmeti her daim cümle canların ve ona gönül veren tüm dünya insanlığının üzerinde olsun...

2019 Seçek Başpehlivanı Edirne'den Serkan Üğdüler, ikinci gelen Samsun'dan Hüseyin Civelek, üçüncü gelen İstanbul'dan Serkan Çavuşoğlu olmuşlardır.

Centilmence yarışan tüm sporcuları tebrik ediyoruz...

Buraya katılanların, destek olanların, emek verenlerin, bu geleneği yaşatanların tümünün yolları aydınlıklar içinde olsun...

Ben yaşamı da, doğayı da, tarihi de çok seven birisiyim. Her zaman olduğu gibi yine törenler dışında da, hiçbir dakika boş durmadım. Bu sene de yine Aşağı Tekke / Kızıldeli Çayı yanındaki türbeyi yani Kızıldeli Türbesi’ni de ziyaret ettim. Daha önce birçok yerde söylediğim gibi yüzyıllara dayalı geçmişi olan bu yörede kesinlikle çok ciddi çalışmalar yapmak lazım. İnanıyorum ki burada da toprağın altında nice önemli değerler yatıyordur; mezar taşları gibi. Elden geldiğince yöre insanı bu tekkeyi de onarmakta, buraya da bakmaktadır. Ama nihayetinde imkanlar çok sınırlı olduğu için neredeyse bu Aşağı Tekke mahrum edilmiş durumdadır. Etkinliklere gelenlerin hemen hiç birisi  burayı ziyaret etmemektedir.  Burada ziyaret edilmesi gereken birçok türbe ve ziyaret mekânı da vardır.  Bunları başka vesilelerle dile getirmiştim. Çok detaylı bir konu.

YUNANİSTAN'DA TARİHİN İZİNDE

DİMETOKA’DA OLMAK

Dimetoka (Yunanca: Διδυμότειχο / Didymóteicho; 1974'e kadar Katharevousa Yunancası ile: Διδυμότειχον, Didymóteichon; Bulgarca: Димотика), Yunanistan'da, Batı Trakya'da, Evros (Meriç) ilinin (nomos) sınırları içinde bir ilçedir. (Dimetoka - Vikipedi)

Seyyid Ali Sultan - Seçek Yayla Etkinliği'ne katıldıktan sonra, Türkiye sınıra varmadan önce kısa gezi için çok sevgili Hasan bizleri Dimetoka'ya götürdü. Mehmet Karabudak'la birlikte bu şirin belde de bir kaç saat geçirdik. Daha önce de birçok kez gelip kalesinden uzaklara baktığım Dimetoka aslında Türklerin Balkanlar'da ilk yerleşim birimlerinin başında yer alıyor. Hemen yanından, Seyyid Ali Sultan Kızıldeli Dergahı’nın (Aşağı Tekke / Kızıldeli Tekkesi) yanından da geçen, Kızıldeli Çayı akan Dimetoka aslında Rumeli'de de "Cuma Camii" denen ilk toplu namaz kılınan caminin de yer aldığı yerdir.

Yunanistan'daki ekonomik sıkıntı burada da kendisini hissettiriyor. Sayısız kapalı dükkân, harap olmuş evler, hayli bozuk yollar...

Ben ise bu sefer kalenin tepesinden bakıp bir türlü yakından göremediğim Türk Mezarlığı'na inme şansına ulaşıyorum.

Sevgili dostlar bariz bir şekilde bir türbe gibi ziyaret edilen, mumlar yakılan bu mezarlığın hemen yanındaki mahallede "Müslümanız" diyen bir topluluk yaşıyor.  Burada Türk demek, Türkçe demek yasak olduğu için, insanlar “azınlık” gurubu olarak milliyetini değil de inancını söylemek zorunda bırakılmaktadır. İstanbul Türkçesi denen akıcı Türkçe konuşan Hüseyin isimli bir canımız hurdacılık, boyacılık işleriyle uğraştığını söylüyor. Bizleri yine bir başka mahalleye daha götürüyor. Burada da kurbanların kesildiği, her ne kadar küçük bir sembolik minare konulsa da, cam mekân içinde mumların da yandığı, eski bir kaç mezar taşının da bulunmasıyla bir nevi ziyaret mekânı da olan ve belirli bir mekânı ifade eden bu alan oldukça önemli. Buraya bayramlarda ve özel günlerde gelen soydaşlarımız gelenek ve göreneklerini yaşatmaya çalışıyorlar. İnsanlar inançlarını, kültürlerini her koşulda yaşatıyorlar.

Tarihi kalenin aslında kendisinden de eski tabanındaki oyuklarda Çingeneler yaşamışlar uzun zamanlar. Belediye onlara bir köy kurmuş. Ama onlar o köyde yaşamak istememişler. Nihayetinde ise, kent merkezinde onlara binalar yapılmış ve orada yaşamaya başlamışlar. Sözün kısası Dimetoka'daki topluluğa bir iyice bakmak, incelemek gerekir.

Bir de önemli bir topluluk olan Balabanların bu bölgeden Anadolu'ya geldiği söylenmektedir.

Araştırmanın sonun olur mu, sevgili dostlar?

Bu sevdaya düşenlere aşk olsun...

Bin muhabbetlerimle...

Ayhan Aydın

05. 08. 2019

www.ayhanaydin.info

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile