BULGARİSTAN ARAŞTIRMA GEZİ NOTLARI (2- 2001)

Bulgaristan Araştırma Gezisi (II)

 

Bulgaristan Deliorman’da

Yüzyıllardır Yanan Çerağlar

 

AYHAN AYDIN

 

 

Orta Asya’dan Balkanlar’a uzanan tasavvuf köprüsü; binlerce yıllık Türk Kültür ve Töresini, Türk dilini günümüze getirmiş, binlerce yıl öteye taşıyacak zenginliklerle dolu. Bin yıldır Hakk Muhammed Ali aşkıyla yoğrulan, İslam’ı tasavvuf harmanında yorumlayan Alevilik/Bektaşilik yaşayan bir inanç, bir kültür ve felsefe olarak tüm yayıldığı topraklara sevgiyi, barışı, kardeşliği götürmüş.

Bu kutlu yolun kurucuları olan erenlerin, velilerin, uluların, babaların, dedelerin açtığı yol, saçtığı ışık tüm dünyayı aydınlatacak kadar güçlü.

Hoşgörüyle yetmiş iki millete bir nazarla bakan, kusurları örten, güzellikleri öven, iyilikleri yayan, kini kibiri atan bu inanç İslamiyet’in özgün bir yorumu. Aklı, mantığı, yaşam gerçeğini kültürünün içinde eriterek, dünyadan kopmadan, insanın gönlüne girerek Tanrı’ya varabilen bu inançta kaba kuvvet yok, savaş yok... Bolluk var, bereket var, verim var, maneviyat var, sevgi var, duygu var...

 

Ahmet Yeseviler’den, Hacı Bektaşlara, Yunuslara, Otman Babalara, Demir Babalara, Pir Sultanlara gerçekten de bolluk var insandan yana, sevgiden yana...

Evet bu kültürü yayanlar yaşatanlar sadece Anadolu’da varlık göstermediler, onlar Balkanlar’ı da fethettiler, sevgileriyle. Öyle bir fetihti ki bu hiçbir baskı, engel, savaş bu inancın yaşamasını engelleyemedi. Bugün Balkanlar’da onbinlerce Türk’ün İslamiyet’i algılayışı Alevilik/Bektaşilik.

Kızıldeli Sultanları, Sarı Saltukları, Otman Babaları, Demir Babaları, Akyazılı Sultanları, Hekim Ali Babaları yaşamlarının ayrılmaz parçası yapan Balkanlar’daki Türkler öyle bir sevdayla aşkla bağlanmışlar ki yollarına, öyle içten söylemişler ki deyişleri, nefesleri gürül gürül yaşayan bir inanç çıkarmışlar içlerinden. Yüzyıllardır çerağları yakıp, cemlerini süren Balkanlar’da Aleviler Bektaşiler Türk dilini, kültürün, gelenek ve göreneklerini de yaşatmışlar. Yolun inceliklerini, kurallarını uygulayarak, çalışkanlıklarıyla, özveriyle, sabırlarıyla her türlü engeli aşıp, günümüze kadar getirmişler Muhammed Ali yolunu.

Geçen sene Ahmet Hezarfen, Hakkı Saygı Baba, Hasan Asar Babalarla CEM Vakfı adına yaptığımız geziden bir yıl sonra (Gezi ile ilgili notlar için bakınız: Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Bahar 2001, 17, Bulgaristan Araştırma Gezisi, sayfa 43/63) Bulgaristan’daki canlarla tekrar buluşmam hayatımın en duygu yüklü günlerini yaşamama neden oldu.

Yüzlerce yıl sonra bile inançlarını, kültürlerini, felsefelerini, gelenek ve göreneklerini yaşayan, Türkçe konuşup, Türkçe ibadet eden Bulgaristan Deliorman’daki on Alevi Bektaşi köyünü kapsayan araştırma gezisinde elde ettiğim veriler gerçekten de çok önemli. Yüreklerini dosta açan bu güzel insanlar cemlerini aksatmadan sürdürüyorlar.

Aşure (Muharrem), Bilezerlik/Kafadalık (Musahiplik), Hıdırellez, Nevruz, Bayramlar... Atalarından aldıkları gelenek ve görenekler tarihi benliklerinin yaşadığını çok güzel gösteriyor.

Zakirler cemlerde nefesleri ağır, derinden anlaşılır bir şekilde okurken, kadınlar da cemlerde hizmetlere katılıyorlar.

Bazen kırk yıl, elli yıl babalık hizmetini yürüten babalar, her ne şekil ve şart altında olurlarsa olsunlar kesinlikle her Cuma akşamı yüzyıllar ötesinden kendilerine intikal eden çerağları Hakk Muhammet Ali aşkına yakıyorlar. Yolun çok incelikli kuralları var. Cem içindeki tüm canlar, cemin kurallarını, kaidelerini, esaslarını çok iyi biliyorlar. Kendilerine Balkanlar’daki ve Türkiye’deki uluları örnek alsalar da şu gerçeğin öyle farkındalar ki bunu yaşamlarına rehber edinmişler; o ulular çalışarak o seviyeye çıktılar, kimse onlara bir şey vermedi. Çalışmadan, üretmeden bir şey olmayacağına inanan Deliorman halkı, bu arada babalar, kendisi için de olsa, halk için de olsa, Hakk için de olsa insanın yakınmadan, birilerine bağlı olmadan her yönüyle çalışması gerektiğine inanıyorlar.

Anabacı Sultan, babayla yan yana hizmetlerin içinde. Özel sohbetlerde kadınlar Anadolu’da olduğu gibi kapı arkalarında değiller, bilakis sohbetin, meclisin içindeler, ortasındalar. Öyle sevecenler ki, geçen sene hep babaları çağırdığınız İnanç Önderleri Toplantısı’na bu sene bizi çağırmasınız da biz kendiliğimiz gelip toplantılara katılacağız, diyor Anabacı Sultanlar.
Deliorman’da gördüğüm, açıklık, dürüstlük, mertlik, gerçekçilik. Çalışılacak, zorluklara göğüs gerilecek, tembelliğin yeri yok bu topraklarda. Tüm fakirliğine, geçim sıkıntısına rağmen şikayet etmek yerine biraz daha fazla çalışıp üretmek esas burada.

Bir ilçeden farksız köylerde öyle güzel bir düzen kurulmuş ki, herkesin kendisine yetecek kadar bahçesi var. Bu bahçelerde her türlü sebze ve meyve yetiştirilebiliyor. İnsanlar kışlık yiyecek ve içecek ihtiyaçlarını kendi üretimleriyle karşılıyorlar üretiyorlar. Dünyayı yaşamı, olduğu gibi kabul eden, temizliğe çok fazla önem veren, cennet köşesi topraklarda temiz hava altında, ekiminde, dikiminde anasıyla, babasıyla, genciyle, yaşlısıyla her türlü olumsuzluğa rağmen yaşam sevincini kaybetmemiş, milli geleneklerin yaşatmış ve yaşatan bu güzel insanlar, bizim tarih içindeki gerçek kimliğimizi de sergiler gibiler.

 

İnançlarla İlgili Bazı Notlar:

Deliorman’da cemler aksamadan sürüyor. Cemler babaların evinde özel bir bölümde, odada yapılıyor. Cemler öz Türkçe yapılıyor. Çok özel bir durum olmadıkça cemleri talipler hiç aksatmıyorlar. Eğer baba cemi yürütemeyecek kadar hastaysa veya çok önemli bir iş nedeniyle yoksa bile mutlaka baba evinde çerağ yanıyor bazen de zakir cemi yürütebiliyor.

Ziyaret ettiğim on köyde inanç kümelenmesi Pazarteliler, Çarşambalılar olarak belirginleşiyor. Gerek Çarşambalı olsun (cemlerini salıyı çarşambaya bağlayan ve Perşembe geceleri yapanlar) gerek Pazarteliler olsun (cemlerini pazarı pazertesine bağlayan ve Perşembe geceleri yapanlar) yaz kış cemlerini aksatmadan yapıyorlar.

Babaların toplum üzerindeki etkisi oldukça fazla. Babaların genellikle 15/30 çift talibi oluyor. Babaların, doğum, ölüm, evlenme, bayramlar, önemli günlerde belli görevleri var. Babanın eşi de cem içinde babayla beraber hizmetlere katılıyor. Babayla beraber, dede de inanç önderine verilen yaygın olmayan bir isim.

Dedelik kurumu da yaygın olmamakla birlikte bölgede var. Örneğin Ca’fer’ler köyünde Salih Fıçıcı Baba’nın ataları da babalık yapıyormuş. Bu ailede soydan yürüyen bir kurum babalık. Aynı şekilde aynı köyde Çarşambalıların baş babasının Hüseyin Karasan Baba’nın da sülalesi, aynı hizmeti çok uzun zamandır yapıyormuş. Aynı şekilde Adaköy’de de Selmanlar sülalesi ocakzade olarak biliniyor ve dede tabiri kullanılıyor. Fakat buna rağmen bu sistem Anadolu’daki dedelik kurumundan farklılıklar arzediyor.

Kur’an okuma ağırlığı yerine nefesler cem içinde ağırlıklı olarak okunuyor.

Cem içinde musahipli olmak kaydıyla mutlaka herkes bir görev alıyor. Talip sayısına göre bir hizmeti birden fazla kişi de yerine getirebiliyor. Hizmetlerin belli aşamaları var. Her hizmetin belli duaları, ritüelleri var. Hizmetler içinde babalıktan sonra en önemli hizmetler; zakirlik, gözcülük, çerağcılık. Saz cemin ayrılmaz bir parçası konumunda.

Bilezer (Kafadar/Musahipliğe) çok fazla önem veriliyor. Bir nevi insanı tamamlayan bir faktör kişinin musahibinin olması. Musahiplikte, aynen Anadolu’da olduğu gibi uyulması gereken sıkı kurallar var. Musahiplik çok önemli bir kurum olarak ayakta, toplumu bir arada tutuyor. Musahibi olmayanlara cem içinde hizmet verilmiyor. Musahip olacak çiftlere özel törenler yapılıyor. Musahiplik töreninde kurban kesme var.

Bayramlara önem verme var. Aşure (Muharrem) orucu tutuluyor, Nevruz ve Hıdırellez biliniyor. Bunların çok özel ritüelleri var.

Bulgaristan’da Türk varlığı tam bir istismar içinde. Arapların ve İranlıların Anadolu’da yaptıkları oyunların benzerlerini buralarda da gördük. Alevi Bektaşi köylerine adamlar gönderip başarılı öğrencileri İran’a götürüp eğiten İranlılar, köylerde çalışmalar içinde, Alevi Bektaşi Köylerine camii yapımı için yoğun bir mücadele veriyorlar.

Diyanet İşleri Başkanlığı ise yörede yok olan, yok edilen yüzlerce camiinin ne olacağını, insanlara bir şeyler götürmeyi bir yana bırakmış ezeli hastalığından kurtulamayarak yeni marifetlerini sergilemekle meşgul; yüzlerce yıllık Alevi Bektaşi mabetleri olan dergahların malvarlıklarını elde edebilmek için Bulgar hükümeti nezdinde girişimlerde bulunuyorlar. Alevilerin Bektaşilerin yüzlerce yıllık haklarını gaspettikleri, halka yalan yanlış şeyleri doğruymuş gibi anlattıkları yetmiyormuş gibi bir de şimdi yüzlerce yıllık mirasa konmak istiyorlar.

Deliorman Alevi/Bektaşiliğiyle ilgili 1996 yılında Bulgar Televizyonu tarafından gerçekleştirilen

“Elimiz Kalbimizde” belgeselini izledim, oldukça güzel şeyler var, yöre inancı ve kültürüyle ilgili.

Bulgarların ve araştırmacıların Aleviliğe ilgisi çok yoğun.

Genel olarak da Türkiye’den kendini övmekten başka bir marifeti olmayan kimi babaların, dedelerin, yazarların, siyasilerin oralara kadar gitmelerini gerçekten de halk istemiyor.

CEM Vakfı Anadolu İnanç Önderleri İkinci Toplantısı’nın bölgede geniş bir yankısı olmuş. Yeni toplantının ne zaman yapılacağı sık sık soruluyor. Bu sefer toplantıya çok daha büyük bir katılım

isteği var. Üstelik çok önemli bir istek de Ana bacıların da toplantıya gelmekte çok istekli olmaları.

Hüseyin Baba’nın türbesi neredeyse yıkılmak üzereyken, Demir Baba, Tahir (Sofracı, Sofu/Softa/ (Şevki Koca’nın ifadesine göre ise bunun Sofi/Sofyan Baba olması ihtimali daha yüksek) Baba ve Hekim Ali Baba Türbeleri’nin durumu iyi. Fakat tüm dergahların, türbelerin tarihi yapıları yıkılmış, kıymetli eşyaları tümüyle yağmalanmış.

Gençler ya Türkiye’ye, ya büyük şehirlere veya kasabalara göç etmişler.

Türklerle Bulgarların ilişkileri, anlaşmaları iyi görünüyor.

Türkiye’nin Bulgar vatandaşlarına 1 Temmuzdan sonra vizeyi tek taraflı olarak kaldırması büyük

bir sevinçle karşılanıyor.

Veysel Bayram’ın ve Todor Totorov’un isteği üzere farklı ülke ressamlarının da katıldığı

Razgrat’ta açılan Tasavvuf konulu serginin İstanbul’da da açılması. Bu gerçekten de desteklenmesi gereken bir düşünce.

 

Gün Gün Bulgaristan Deliorman Gezisi

15/25 Haziran 2001 tarihleri arasında, Bulgaristan Deliorman’da, CEM Vakfı adına,  çeşitli araştırmalar ve CEM Vakfı’nın Bulgaristan Razgrat’ta şubesini oluşturmak amacıyla bu konuda büyük çaba sarf eden Veysel Bayram’ın daveti sonucu gerçekleştirdiğim geziler oldukça yararlı olmuştur.

Veysel Bayram bir Alevi/Bektaşi Köyü olan Kazcılar (Bisertsi)’de ilk çerağı yakan Ümmet Salih’in torunlarından. Bayram, iyi eğitimli, inançlı, Alevi/Bektaşi inancına içten bağlı, Türkiye’deki yaşamdan ve özellikle Alevilik’le ilgili tüm gelişmelerden haberdar, Bulgaristan’da yaşayan bir Türk Alevi aydını.

 

Ziyaretler

 

16 Haziran

İlk gün Kubrat (Balpınar)’da CEM Vakfı yönetimine girmek isteyen emekli öğretmen baba oğlu Ahmet Merdanoğlu’nu; Adaköy’de Süleyman Selman Dede’yi, oğlu işadamı Aydın Selman’ı; Kazcılar’da Aliş Baba’yı, Hüseyin Baba’yı, gazeteci Ali Lütfü’yü (Emekli Türk Dili öğretmeni, Sofya eski Türkçe yayınlar sorumlusu), zakir Ali Pirof’u ziyaret ediyoruz. Zaten beni bekleyen canlara CEM Vakfı çalışmalarını anlatıyorum, bölgede. Çok istekli görünen bu canlar gerçekten inançlı insanlar. Aynı akşam yine aynı insanlarla Aliş Baba’nın evinde bir araya gelip ziyaretimizin amacını, köyün sorunları konularında üç saatlik bir toplantı yapıyoruz. Toplantıya ayrıca İsa ve İbrahim Babalarla Aliş Baba’nın eşi Rüküş Ana da katılıyor. Ana konuşmalara katılıyor. Aynı gün içinde yine köyün ileri gelenlerini ziyaret ediyoruz.

 

17 Haziran

Bölgenin en köklü Alevi sülalesi, büyük ocakzade olarak saygı gören ailesi Süleyman Selman Dede’yle daha detaylı bir görüşme yapıyorum. Veysel’in çabaları sonucu zaten CEM Vakfı çalışmalarını çok iyi bilen Süleyman Dede Prof. Dr. İzzettin Doğan’ı çok beğendiğini, Cem Dergisi’nin yayınlanmasının çok gururlandırıcı bir şey olduğunu söylüyor. Aynı gün bölgenin en ünlü ziyaretgahı Demir Baba’yı ziyaret ediyoruz. Derin bir vadinin köşesindeki türbe, Türk inancının bölgedeki bayrağı gibi, tüm vadiyi gözetler gibi. Bulgaristan’da seçim olmasına rağmen halk türbeyi ziyaret ediyor. Daha sonra tüm vadiye hakim tepeye çıkıyoruz. Kazçılar’dan Gazeteci Ali Lütfü’yle bir söyleşi gerçekleştiriyorum. Kadınlar burada daha bir sosyal yaşam içindeler. Benim ziyaretimin anısına bir araya gelen bölgede Altın Kadınlar olarak bilinen 17 kadın kimi etkinlikler yapıyorlar. Zaman zaman toplanıp deyişler söyleyip, sohbet eden bu kadınlar yöre folklorunu çok iyi yansıtıyorlar.

Semah dönüyorlar, yörenin halk oyunlarını şarkı ve türküler eşliğinde sergiliyorlar.

Onlarla da sohbet ediyoruz. Aynı gün seçimlerde oy veren halk eski krallarının partisine destek veriyor.

 

18 Haziran

Razgrat’ta tekrar dönüp bizi bekleyen Razgrat Ressamlar Derneği Başkanı, Belediye Sanat Galerisi Müdürü, Ressam, Türk Dostu ve Veysel Bayram’la birlikte ilk kez şehirde Tasavvuf konulu bir sergi açan Todor Todorov’la görüşüyoruz.

Ben gerçeği tasavvufta buldum, diyen Todor Todorov CEM Vakfı ile ortaklaşa kültürel çalışmalar yapmak istediğini söylüyor.

Açıkçası onun özellikle Demir Baba’yla ilgili yapmış olduğu resimler bir harika. Daha sonra Kubrat’ta (Balpınar)’da özel bir fabrikanın müdürlüğünü yapan Alevi Selman Rıza’yı ziyaret edip çalışmalarımızı anlatıyoruz.

Nihayet daha önce kararlaştırıldığı üzere aynı akşam Adaköy’de (Ostrovo), CEM Vakfı şube oluşumuna katılmak isteyen canlarla bir toplantı yapıyoruz.

 

Toplantıya;

Ca’ferler’den     Yakup Veysel               Doktor            

                       Hüseyin Karasan           Baş Çarşambalı Baba

“                       Hamza Veli Çakır          İş Adamı

“                       Ahmet Merdan  Emekli Öğretmen

 

 Adaköy’den     Aydın Selman               İşadamı

“                       Ahter Selman                İşadamı

“                       Ali Dede                       Dede

“                       Emin Selman                Ocakzade Dede

           

Kazçılar’dan      Ali Lütfü                       Gazeteci

“                       Ali Piroğlu                    Zakir

“                       Veli Baba                     Baba

“                       Selman Rıza                 Fabrika müdürü

 

CEM Vakfı’nın çalışmalarını anlattığım, Türkiye’deki Alevilik’le ilgili çalışmaları anlatıp kendilerinin fikirlerini dinlediğim katılımcıların tümü CEM Vakfı’nın Razgrat’ta bir merkez kurmasını istediklerini, bunu maddi ve manevi şekilde destekleyeceklerini söylediler.

Daha sonra çeşitli nedenlerle toplantıya katılamayanlarla görüşmelerim sürdü.

 

19 Haziran

Adaköy’de Ali Baba’yla; diğer Alevi köyü Mesim Mahalle (Mıdrevo’da) Ferda Baba’yla görüşüp, çalışmalarımızı anlattık.

Ferda Baba ve eşi bizi çok sıcak karşılıyor. Detaylı bir söyleşi yapıyoruz, babayla. Toplantıya katılamayan mandıra sahibi Hasan Köse Vakıf çalışmalarını, Veysel Bayram’ın faliyetlerin tam desteklediğini gerekli yardımlarda bulunacağını söyledi.

Aynı akşam, tarihinde ilk kez kendi köyünün dışında birine cemlerinin kapılarını açan Kazcılar’da Aliş Baba’nın ceminde yani Deliorman süreğinde cem oluyorum.

 

20 Haziran

Denizler (Varnentsi) köyünde Hekim Ali Baba Türbesi’ni ziyaret ediyoruz.

Buranın çevre düzenlemesinin, tamirini ve yeni aş evinin yapımını şube oluşumumuza tam destek veren Hamza Veli tarafından yapıldığını öğreniyorum.

Yeniceköy’de (Perslavtsi) Yusuf Baba’yı ve geçen sene ziyaret ettiğimiz ama 21 Nisan 2001’de Hakk’a yürüyen Ahmet Süleyman Baba’nın oğlu Nebi Ahmet Süleyman’ı ve Baba’nın kabrini ziyaret ediyoruz. Kadim mezarlık alanında yüzlerce mezartaşı, yüzlerce yıllık Türk varlığının kanıtı gibi. Aynı gün Tutrakan’da Softa Baba olarak bilinen Sabri Baba Türbesi’ni (Şevki Koca’nın ifadesine göre Sofi Baba (Sofyan Baba) olması ihtimali de yüksek) ziyaret ediyoruz. Burada Sabriye Ana’yı buluyoruz. Kendi ifadesine göre kendi soyları da Sabri Baba’dan geliyormuş. Kendi sıralamasına göre soyları şöyle geliyormuş: Sabri Baba oğlu Murat, oğlu Hüdai (Hatta Türbede şu anda sakallı bir resmi var.) kızı Cemile, onun oğlu Talip, Cemile’nin bir oğlu Galip, Talip’in kızı Sabriye (söyleşi yaptığımız ana) ıonun çocukları Tezgül, Seyrani, Tezirin, Tezgül’ün oğlu Savaş Muharrem, Tezirin’in kızı Duygu.

Tutrakan’da çoğunlukla Sünni kardeşlerimiz yaşıyor. Alevi olan türbedara çalışmalarımızı anlatıp kitap ve dergilerimizi veriyoruz.

Cem Radyo’yu şimdi Tuna boyunda Romanya sınırında da dinliyorlar.

 

21 Haziran

Ca’ferler (Sevar) köyünde; bölgenin baş Çarşambalı babası Hüseyin Karasan Baba, Süleyman Solak, Zakir Süleyman Ali Müslüm, Recep İbiş, Süleyman Bey, CEM Vakfı İkinci İnanç Önderleri Toplantısı’na da katılan; Ali Kedik Baba, Nuh Şeremet Baba, Tahir Mokan Baba, Ahmet Merdan, Mehmet Salih Baba’nın katıldığı bir toplantı yapıyoruz. CEM Vakfı çalışmalarını anlatıyoruz.

Burada da Demir Baba Derneği’nin kurulduğunu öğreniyoruz. Onlara da bu konuda yardımcı olacağımızı söylüyoruz.

Onlar cemevinin kendi köylerinde veya Demir Baba’da yapılmasını istiyorlar.

Babaların Türkiye’ye ilişkin yoğun soruları ve merakları var.

Aydın Selman’ın sayesinde, girilmesi yasak olmasına rağmen, 80 bin dekarlık Voden Milli Parkı içindeki Hüseyin Baba Türbesi’ni ziyaret ediyoruz.

Geyiklerin otladığı parktaki türbenin durumu bizi açıkçası yaralıyor. Tümüyle harap olmuş, altı üstüne getirilmiş türbe yıkılmak üzere.

Aynı akşam Ca’ferler’e Ali Kedik Baba’nın yürüttüğü ceme yine tarihinde köy dışından ilk giren kişi oluyoruz.

 

22 Haziran

Geçen sene yaptığımız ziyarette de bir söyleşi yaptığımız köyün Pazarteliler (ibadetlerini Pazar gecesi yapanlar)inin baş babası Salih Fıçıcı’yı ziyaret ediyoruz.

Doksan yaşındaki baba hasta yatıyor. İlginç olan genel durumun dışında Fıçıcı ailesinin çok uzun zamandan beri babadan oğula geçen dedelik kurumunu sürdüren sülale olması. Geçen sene İnanç Önderleri Toplantısına da katılan damadı Süleyman Solak’a çalışmalarımızı anlatıyoruz.

Aynı gün Karalar’a (Çernik) gidiyoruz. Geçen sene misafir olduğumuz Mehmet Ali Karakaş’ın yardımıyla Selman Süleyman Baba’yı ziyaret ediyoruz.

Daha sonra Bradvari (Baltacı Yeniköy)’de Ali Rıza ve Merdan Hakkı Babalarla toplantı yapıyoruz. Uzun söyleşilerde buradaki babaların bilgi birikimlerinin derinliğini görüyoruz. Söyleşilerle babalardan bölgedeki inançla ilgili detaylı bilgi alıyorum. Akşam yöreye has bir düğüne de denk geliyoruz.

(Aziz Akif (39) İstanbul’da aldığım bilgilere göre şu anda Süleyman Dede, Halil İbrahim Dede, Ali Rıza, Mustafa Dede (Balcı), Alim Dede, Rıza Dede, Yaşar Dede, Erdoğan, Niyazi (Babaların köydeki temsilcisi Dolovo’da veya başka bir yerdeki toplantılarda bu köydeki dedeleri temsil ediyor.) Dedeler hizmetleri yürütüyorlar. Merdan Dede’nin evi yanmış. Sonra Türkiye’ye göçmüş. 7 Aralık 2006)

 

23 Haziran

Bölgenin en büyük Alevi yerleşim birimi olan Dulovo (Akkadınlar)’da bölgedeki tüm Alevi Babalarının baş babası Abdullah Baba’yı ziyaret ediyoruz.

Hemen yan komşusu Ahmet Ramadan Baba’yı ziyarette de muhabbetle karşılanıyoruz. Eşinin de katıldığı sohbette her iki babadan da köydeki sorunlar hakkında bilgi alıyoruz.

Aynı gün Söğütçük’te (Vodno)  Muharrem Karagöz Baba’ya, Silistre’ye ve yakınlarındaki diğer Alevi köyü Kolebina’da Mustafa Ahmet Akif ve Murtaza Baba’lara uğruyoruz.

Kolebina’da yazları işlerin yoğunluğu nedeniyle cemlerin sürekli yapılmasa bile çerağların yandığını ve akşam dualarının mutlaka yapıldığını öğreniyoruz.

Aynı akşam Razgrat’a dönüyoruz.

Rejisör Yüksel Çavuş’la tanışıyorum. CEM Vakfı’na gönül vermiş bu araştırmacıyla Alevilik’le ilgili, sanat dolu bir sohbet ediyoruz.

 

24 Haziran

Kazçılar’dan baba çocuğu Razgrat Büyükşehir belediyesi meclis üyesi, Bulgaristan Tütün Fonu başkanı Ergin Emin’le CEM Vakfı şubesi konusunda çok yararlı bir görüşme yapıyoruz.

Aleviliğe/Bektaşiliğe gerçek gönül vermişlerden birisi de Ergin Bey.

Alevi olduğunu öğrendiğim Razgrat otogar müdürü Bürhan Mümin’le ve Veysel Bayram’ın dostu eski vali Dimitır Moçev ile tanışıp konuşuyoruz.

Aynı gün öğleden sonra sonsuz bir tabiat güzelliği içinde Varna yolu üzerinden Türkiye’ye hareket ediyorum.

 

DELİORMAN'IN

 

İlkbaharda yeşerir bayırın, düzün

Cana canlar katar günlü gündüzün

Yerde çiçeğin güler, gökte yıldızın

Doyulmaz Baharına Deliorman'ın!..

 

                        Yazın münbit kırların hayat harmanı

Emekçi şarkıların dertler dermanı

Dillerin destanıdır şöhreti, şanı

Doyulmaz Setranına Deliorman'ın!..

 

Güz gelince giyersin sırma kaftanı

Gönülleri güldürür ürünü, şanı

Canyürekten minnettar köylü sultanı

Doyulma Kışlarına Deliorman'ın!..

 

                        Can verir bozkırına dolu barajlar

Kuraklık alemeti değil mirajlar

Asfalt oldu yollar, kalktı virajlar

Doyulmaz Davasına Deliorman'ın!..

 

Fezanın yıldızları indiler yere

İki aşık öpüşen mehtapla dere

Gör nasıl benzediler köyler - şehire

Doyulmaz İlhamına Deliorman'ın!...

 

                        Güvercilerin ötüşür yüksek dallarda

Nuşkatlar, menekşeler güler damlarda

Şırıl şırıl çeşmeler şifa canlarda

Doyulmaz Safasına Deliorman'ın

 

Ferhat gibi güçlüdür mert aslanları

Ünlüdür, şöhretlidir pehlivanları

Dünyalara tanıktır yüce şanları

Doyulmaz Hendamına Deliorman'ın!...

 

                        Göz güler, yürek güler hür kucağına

İnsanlar, hayat güler şen ocağında

Bir yaşam şahlanışı her bucağında

Doyulmaz Hayatına Deliorman'ın!..

 

Memiş Ümmetoğlu (1980'li yıllar)

10 Temmuz 2000'de Hakk’a yürüdü.

 

Bir at gördüm Silistre’nin düzünde

Elma gözlü kız perçemli Kır At gel

Ne bend oldum lekeleri elinde

Elma gözlü kız perçemli Kır At gel

 

Kır At binmek iyi gelir uğura

Hay edende dağı taşı yoğura

Başı küçük boynu benzer buğura

Elma gözlü kız perçemli Kır At gel

 

Büyüktür gövdesi küçüktür başı

Altıdan yediye giriyor yaşı

Köroğlu’m Çamlı’da küçük kardaşı

Elma gözlü kız perçemli Kır At gel

 

Köroğlu

 

Kır At değerini sorarsın kaça

Seksen bin tümene hele de vermem

Seksen bin ak kuzu kıvrımlı koça

Seksen bin haznelik pula da vermem

 

Seksen bin yiğide seksen bin ata

Seksen bin ülkeden gelen berata

Seksen bin sabana seksen bin çifte

Seksen bin koşumluk mala da vermem

 

Köroğlu’m sözünü duyursun size

Seksen bin ahırdan gelin öküze

Seksen bin geline seksen bin kıza

Seksen bin boşanmış dula da vermem

Köroğlu

 

Cem Dergisi, Ağustos 2001, Sayı 112, Sayfa: 21-26

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile