MAKEDONYA ZİYARETİ (1. 2004)

Makedonya Ziyareti ve

Kırçova’da Temeli Atılan

Hıdır Baba Tekkesi Cem Kültür Evi

 

AYHAN AYDIN

 

CEM Vakfı adına gerçekleştirdiğimiz Makedonya Gezisi gerçekten de benim adıma hayatımın en ilginç deneyimlerinden birisi oldu.

Bulgaristan’daki Razgrat Kültür ve Cemevi’nin temel atma merasimi için Makedonya’dan gelen ve oradaki Hıdır Baba Tekkesi temel atma törenine bizi davet eden genç yaşına rağmen zeki kardeşimiz Erol Ahmed’in ricasıyla iştirak ettiğim Makedonya gezisinin izlenimlerini sizlerle paylaşmak benim için de büyük bir zevk olacak.

Geziye ayrıca CEM Vakfı’ndan Hüseyin Akdoğan ve Ali Rıza Uğurlu da katılmışlardır.

 

Makedonya

Makedonya iki milyonluk küçük bir ülke. Ama o kadar güzel bir ülke ki, her tarafı ormanlar, ağaçlar, yeşillik olan bir memleket burası.

Türkler’in çok derin bağlarla bağlı olduğu bu güzelim ülke de işsizlik, fakirlik büyük sorunlar. Ama görebildiğim kadarıyla Batı Avrupa’yla yoğun diyaloglarını işçiler sayesinde sağlamayı başarmış, gelişmeye açık bir güzel memleket Makedonya.

Ben eskiden beri Makedonya denince Büyük İskender ile Atatürk’ü hatırlarım.

Çünkü Büyük İskender Makedonyalı İskender olarak da bilinir. Çünkü onun kökleri buradandır. Fakat gelin görün ki bizim Yunanlı komşularımız buna tahammül edemiyorlar. Bunu hazmedemiyorlar.

Kendi ülkelerinde yaşayan üç yüz bin kadar Makedon’un varlığını tanımadıkları gibi, uluslar arası alanda bu ülkenin tanınmaması için yoğun çabalar harcamışlar ve nihayetinde de bu bağımsız ülkenin varlığını tanımamışlardı. Hatta bilebildiğim kadarıyla bayraklarının şekline bile karışıp onlara ültimatom vererek, bayraklarını değiştirmelerini istemişlerdi.

Büyük İskender’in kendi kültürlerinin bir parçası olduğunu, kendi topraklarında doğduğunu söylemişlerdi.

Üsküp denince büyük şairimiz Yahya Kemal Beyatlı aklımıza geliyor. Onun doğup büyüdüğü kent Üsküp.

Tetova yani Kalkandelen, Kırçova... Buralar hep Türkler’in tarihlerinde çok güzel hatıralar bırakmış yerler.

Tabii bunlar içinde en önemlilerinden birisi de Atatürk’ün okuduğu ve o okulun hala muhafaza edildiği kent Manastır’dır.

Dünyaca ünlü Ohri Gölü’nün kenarındaki Ohrid Kenti (ki burada Sarı Saltuk’un da bir makamı var) ve buradaki en önemli Bektaşi merkezlerinden Pirlepe yakınlarında Kanatlar Köyü.

Ben buraya yalnız ve bir araştırma gezisi için gelmek isterdim. Ama her başlangıçta bazı sorunlar olabilir.

Bizler buraya bir temel atma merasimi için geldik. Hele hele de birçok olanaksızlık da düşünülürse bu kadarına da şükür, dememden başka çarem kalmıyor.

Öyle ya gönül neler ister ama hepsine kavuşamaz.

Bir yanda Sırplar’ın baskısı, bir yanda ülke nüfusunun önemli çoğunluğunu elinde bulunduran Arnavutlar, bir yanda Yunanlar, bir yanda Bulgarlar neredeyse her tarafından sorun yaratacak unsurlarla baş etmeye çalışan zavallı bir Makedonya Cumhuriyeti.

İki milyonluk nüfus içinde Türk nüfusunun yüz yetmiş bin kadar olduğu sanılıyor.

Bir zamanlar da aynen Yunanlılar gibi Sırplar ve Arnavutlar da bu ülke üzerinde baskı kurmaya çalışmışlar, bu ülkeyi tanımamışlar ve dünyadan tecrit etmek istemişlerdi.

Onlara dostluğu da yine Türkler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti göstermişti.

Türkiye’ye vize uygulamayan ve çok sıcak kanlı, bizlerden izler, parçalar taşıyan bu güzel ülkenin güzel insanlarına aslında destek olmak bizim tarihi bir görevimiz.

Tarihi eserlerimiz de oldukça bol olduğu bu ülkeyle çok daha yakın diyaloglar kurmamız her yönden yararlı olacaktır, diye düşünüyorum.

 

5 Temmuz 2004

Ziyaretin ilk gününde Kırçova’yı tanımak için kenti geziyoruz. Burada gerçekten de çok camii var. Tarihi ve büyük camiilerin şadırvanlarının olduğu gözleniyor.

Yürüyerek şimdi eskisi yıkılıp yenisi aynı yere yapılacak Hıdır Baba Tekkesi’nin bulunduğu alana gidiyoruz.

Tören için hazırlıklarını sürdüren dernek yönetimi büyük bir gayret içinde.

Kent bizim Anadolu’daki ilçelere çok benziyor. Sokaklarda oynayan çocuklar, caddeye sarkmış seyyar satıcılar, Batı Avrupa plakalı arabalar ve tabii gurbetçiler, saçları boyalı, kulakları küpeli yeni gençlik, giyimler rahat, kimi uzun partüsülü ve başı bağlı Sünni Arnavut kadınlar, kimi mini etekli, kimi daha sıradan giyimle Makedon kadınlar. Fesli erkekler, kahveleri dolduran binlerce işsiz insan... O kadar çok benzer yönü var ki Türkiye’yle Makedonya’nın.

Aynı gün bizlere bir yemek veren Ressam Veysel Servisa’nın da çok değerli bir insan olduğu anlaşılıyor. Misafire hürmet sonsuz ve sınırsız burada.

Yine aynı gün bu yola gönül vermiş Ali ve Bayram Alidoski kardeşlerin evlerine giderek muhabbet ettik.

Ali Alidoski’nin oğlu Ali ve iki kızı bize Türkçe deyişler söylediler. 

 

6 Temmuz 2004

Kiçevo (Kırçova) Makedonski Brod, Hıdır Baba Türbesi

 

Ağlaya ağlaya geldik murada,

Ver bizim muradı Şah Hıdır Baba.

Yüz sürüp dergaha geldik feryada,

Ver bizim muradı Dost Hıdır Baba.

Derviş Ali

 

Tarihi köklerinin hayli eskilere gittiğini öğrendiğimiz ve Kırçova İli’ne bağlı bir ilçe merkezinde olan ve zaman zaman Haydar Baba, Hızır Baba olarak da anılan Hıdır Baba’nın Makedonya’da ünlenen ziyaret yerlerinden birisi olduğu anlaşılmaktadır.

Burada hemen belirteyim ki, aynen Türkiye’nin de bazı yerlerinde rastladığımız gibi Tekke ibaresi ibadet mekanı, merkezi anlamında kullanılıyor. Yoksa Tekke denilen yer sadece ziyaret edilen, mezar bulunan bir mekan değil.

Kiçevo (Kırçova)’ya bağlı Makedonski Brod isimli ilçe merkezinde bulanan Hıdır Baba Türbesi’nin bulunduğu alan ağaçlarla kaplı yemyeşil bir arazi tepelik içinde.

Uzun taş merdivenlerden tırmanılarak çıkılan Türbenin bulunduğu mevki kenti tepeden kucaklayan bir konuma sahip.

Ama gerek Bulgaristan’da rastladığımız ve gerekse diğer Balkan topraklarında duyduğumuz gibi bu türbede maalesef şimdi bir Hıristiyan ziyaret mekanı olmuş.

On İki İmamların resimleri yerine On İki Havari resmlerinin, ve belki de abartısız elli tane Hz. İsa, Hz. Meryem  resminin, ikonaların ve Hıristiyanlığa ait sayısız figürün bulunduğu bu türbenin kapısını da bize bir Hıristiyan kadın açtı.

Hıdır Baba’nın ismini ve inancını yaşatmak için aynı isimle Kırçova’da bir dernek kuran ve uzun zamandan beri yine Kırçova’nın Çiflik Mahallesi’nde Hıdır Baba Tekkesi’nde (ibadet evi, cemevi)’nde tarihine ve kültürüne sahip çıkan Dernek yöneticileri ve Tekkenin babası Eyüp Rakibi’nin de katıldığı ziyaret sırasında şahsen benim bir tesadüf eseri bulduğum iki Bektaşi mezar taşı da ilgi uyandırıyor.

Büyük bir meşe ağacının dibinde bulanan bu mezar taşlarının önemi o kadar büyük ki, bunu ancak anlayan anlar. Çünkü Hıristiyanlar veya Bektaşi olmayan diğer uluslardan insanlar Türk’e ait, Bektaşi’ye ait ne varsa yok etmenin planlarını her zaman yapmış ve uygulamışlardır.

Burada da yüzlerce yıllık ve tarihlerde de adı geçen bu Bektaşi Dergahı’ndan, Bektaşilik adına, Türklük adına ne varsa kazınmış, atılmış. Açıkta tek bir mezar taşı yok.

Türbeye yakın bir yerde daha önce mihmanların, misafirlerin ağırlandığı büyük bir konakta maalesef şimdi başkalarının eline geçmiş. Bu büyük konak çok ilginçtir bana İzmir Narlıdere’deki Tahtacı Dede ve mihman evlerinin mimarisini ve şeklini hatırlattı.

 

Muharrem Baba Türbesi

Kırçova merkezine çok yakın, çok geniş ve düz bir arazi içinde, Arnavut Çervivçi Köyü’ndeki Türbe içinde iki mezar var.

Burada kısmen mezar taşları korunmuş. Adam boyu otlar içindeki mezar taşlarının görüntülerini bol bol aldım.

Anlatılanlara göre Muharrem Baba, İştip’te Derviş olmuş, Hamza Baba’dan el almış, Tiran’da Salih Niyazi Baba’yı ziyaret edip, babalık icazetini almış. 1937 yılında da Kırçova’da tekkeyi kurmuş.

Aynı akşam yürekten inançlı, tertemiz üç Bektaşi genci bizi bir dağ lokantasında yemeğe götürüyorlar. Bu gül yüzlü arkadaşların isimleri Baftir Tüfekçi, Almir Şeydo, Ermin Eşrefzade.

 

7 Temmuz 2004, Temel Atma Töreni

Makedonya’nın Kırçova Kenti’nde daha önceki mevcut Bektaşi ibadet mekanın yetersiz kalması nedeniyle daha büyük ve modern bir kültür ve inanç merkezi yapılması için ilk büyük adım 7 Temmuz 2004 Çarşamba günü atıldı.

Hıdır Baba Tekkesi  Derneği tarafından organize edilen temel atma törenine Makedonya Ulaştırma ve Bağlantı Bakan Yardımcısı, İçişleri Bakanlığı Müfettişi, Belediye Başkanlığı yetkilileri, Arnavutluğun Makedonya Büyükelçisinin yanı sıra Arnavutluk’tan ve Makedonya’nın farklı illerinden birçok Bektaşi babası ve dervişi  de katıldılar.

Kiçevo (Kırçova)’ya bağlı Makedonski Brod isimli ilçe merkezinde bulanan Hıdır Baba Türbesi’nin adını yaşatmak ve, bu ilçede artık Müslüman kalmadığı için, Kırçova merkezde ibadetlerini sürdüren Bektaşilerin öncülüğünde uzun zamandan beri faaliyette bulunan ve buradaki Türk ve Bektaşi varlığını bir araya getirmeyi amaçlayan, Hıdır Baba Tekkesi Derneği’nin Başkanı Gafur Veliu ile ona yardımcı olan diğer yönetim kurulu üyelerinin gayretleri sonucu yapımı planlanan, kültür ve cemevinin tamamlanması için buradaki soydaşlarımızın Türkiye’den de maddi ve manevi beklentileri var.

Temel atma merasiminden sonra bir oteldeki yemeğe katılan konuklar ise hem Arnavutça, hem Türkçe, hem de Makedonca nefesler söyleyerek günü daha anlamlı kıldılar.

Yemekten sonra ben bir gün önce ziyaret ettiğim eve tekrar giderek Ali ve Bayram Alidoski kardeşlerle söyleşi yapıyorum. Onların ve Ali Alidoski’nin çocuklarının Türkçe söyledikleri nefesleri kaydediyorum.

Daha sonra kaldığımız otele geri dönünce dernek yöneticilerini bizi beklerken buluyorum. Onlar da bizi yemeğe götürüyorlar.

 

8 Temmuz 2004

Biraz da zorlamam ve epey yakınmalarım sonucu bir hedefime daha kavuşuyorum.

Bugün dernek yönetimi bizi yalnız bırakmıyor. Tetova, (Kalkandelen)’de bulunan tarihi Harabati Baba Dergahı’nı ziyaret için yola çıkıyoruz. Büyük Dergahı ziyaret etmeden önce Gostivar İli yakınlarında yaşayan Hıdır Baba Tekkesi Babası Eyüp Rakibi’yi yaşadığı Vrutok Köyü’nde ziyaret ediyoruz. Bu köy aynı zamanda Vardar Nehri’nin de doğduğu köy.

Baba balıkçılık yapıyor. Kendi evinin yanında tesislerini kurmuş metre uzunluğunda balıklar yetiştiriyor.

Kendisiyle uzun bir söyleşi yapıyorum. İlginç bir bilgiye de ulaşıyorum. Kendisi ABD’deki meşhur Ditroit Recep Baba Dergahı’nda da iki buçuk ay kalarak çok meşhur Ferdi Baba’nın bilgilerinden faydalandığını öğrendiğim Eyüb Baba’dan, Recep Baba hakkında detaylı bilgiler derliyorum.

Burada bir de Hıdır Baba Makamı var.

 

Cafer Baba Türbesi

Vrutok Köyü’ne bir km. uzaklıkta bulunan erenlerden Cafer Baba Türbesi’ni de ziyaret ediyoruz. Bu türbe de çok harap bir haldeyken mihmanlar tarafından onarılmış. Türbe’nin bulunduğu alan içinde tarihi Bektaşi mezar taşları muhafaza edilmiş.

 

Tetova (Kalkandalen), Harabati Dergahı

Tarihiyle ilgili bilgileri sevgili dostumuz, değerli insan Şevki Koca’nın Cem Dergisi’ne yazmış olduğu yazıdan hatırladığım Harabati Dergahı’nın açıkçası bu kadar büyük olacağını tahmin etmiyordum.

Görünce anladım ki, bu Dergah tam anlamıyla bir dergah ve en iyi korunmuş, en büyük Bektaşi Dergahı.

Dört yüz elli yıllık olan bu büyük dergah aynı zamanda Sersem Ali Baba Dergahı olarak da anılmaktadır.

Duvarlarla çevrilmiş çok geniş bir bahçe içinde bulunan ve türbelerin, meydanevinin, mihman evinin, büyük çeşmenin, büyük şadırvanın da içinde bulunduğu tam bir kompleks görünümünde olan Harabati Dergahı’nın içinde bulunduğu Tetova (Kalkandelen) İli’nin nüfusunun çoğunluğu Arnavut’lardan oluşuyor.

Daha önce de CEM Dergisi Yayın Yönetmenlerinden Murat Küçük gelip ziyaret ettiği ve Cem Dergisi’nde yayınladığı Dergahla ilgili bilgilerin dışında konuyla alakalı çeşitli kitaplarda da bilgiler bulmak doğal.

Dört yüz elli yıllık tarihinde birçok badireler atlatan bu dünyanın en büyük Bektaşi dergahı şimdi her zamankinden daha zor günler yaşıyor.

 

Makedonya Harabati Dergahı Üzerinde Dinci Terör Çetesinin Baskıları

Harabati Dergahı’nın Babası Tahir Emini ve yine dergahın tek dervişi Abdülmütalip Bakıri’den aldığımız bilgilere göre son iki yıldır ve özellikle de son zamanlarda Dergah üzerinde çok büyük baskılar yaşanmaktadır.

İslam Birliği adı altındaki bir militarist dinci yapıya mensup oldukları anlaşılan onlarca kişiden oluşan örgütlü bir gurup tarafından açıkçası Dergahı’n tüm mal varlığına el konulup, buradaki tüm Bektaşi/Alevi unsurların yok edilmesi yönünde çalışmalar tüm hızıyla sürdürülmektedir.

İlk önce şu anda Tahir Emini Baba’da mevcut bulunan belgelerde de kayıtlı olduğu gibi Harabati (Sersem Ali Baba) Dergahı’na ait vakıf arazilerine zorla el konulma girişiminde bulunulmuş ve Dergah’ın bitişindeki büyük bir tepelik alanın eteğindeki geniş bir tarlaya el konulup demir ve çitlerle çevrilmiştir. Bu konuda hiçbir kişiye başvurmadan, böyle bir girişimde bulunmalarını sadece kaba kuvvetlerine güvenerek yaptıklarına inanmak saflık olur. Herhalde ya belediyeden, ya da başka idari mercilerden kolaylıklar yakalamış olacaklar. Hele de Makedonya’nın zayıf bir yönetim yapısının olduğu hatırlanınca bu daha kolay anlaşılır.

Bununla yetinilmemiş, elli kişilik silahlı bir gurup bir gece yarısı Dergah’a baskın yapıp, silah atarak, içerde bulunanları öldürme tehditleri ile Dergahın bir bölümünü ele geçirmişlerdir.

UÇK, yani Yugoslavya’nın parçalanmasının arkasından yaşanan kanlı olaylar esnasında kurulan Arnavut paralı ordu milislerinden parayla kiraladıkları katilleri de arkalarına alarak Dergah’ın Bektaşi Meydanevi’ni işgal eden elli kişi, burada ezan okuyup, namaz kılmışlardır.

Yine burada ibadette bulunan analarımıza hakaret ve işkence eden bu terörist guruba gece boyu direnen kadınlar, meydanevinden çıkmayarak işgalcilere karşı direniş göstermişlerdir.

Bununla yetinmeyen azılı gurup bizzat babayı ve dervişi ölümle tehdit etmişler ayrıca Abdülmütalip Bakıri Derviş’e birçok kez kurşun atmışladır.

Bu hain saldırıları men etmek için gerek ildeki, gerekse diğer illerdeki, Arnavutluk’taki tüm Bektaşi kurumlarıyla, devlet birimleriyle temasa geçip, işgalci, saldırgan gurubu mahkemelere veren Tahir Emini Baba ve onun baş yardımcısı, dervişi Abdülmütalip Bakıri bu girişimlerden bir netice elde edememişlerdir.

Şimdi Dergah’ın başka birimlerine de el koymaya başlayan bu çetenin arkasında Teteva Müftüsünün yanında, Almanya’da Kaplancılar olarak bilinen İslamcı terör guruplarının da olduğu söylenmektedir.

Anlaşılan Batı Avrupa’dan dışlanan dinci terör gurupları, Balkanlar’a sızarak buralarda kendilerine yeni üstler kurmaya çalışmaktadırlar.

Telefonları şu anda kesilip, dünyayla bağlantı kurmaları engellenen, yiyecek kaynakları olan bir inekleri de çalınan bu insanların dramı aslında dünya insanlığını da ilgilendirmektedir.

Bizi üzen vahim bir olay da, bizim de Dergah’ta misafir olduğumuz, 8 Temmuz Perşembe gecesi yaşanmıştır.

Dergah’a giren ve büyük ihtimalle aynı çetenin mensupları olduğu anlaşılan kimliği belirsiz insanlarca dört Bektaşi mezar taşı kırılmış, ikisi yerlerinden sökülerek sürüklenip başka yerlere atılmıştır.

9 Temmuz 2004 Cuma günü Mekadon polisini çağırarak konu hakkında zabıt tutturduk. Polisler de bu olayın ilgili kişiler tarafından yapılmış olma ihtimali üzerinde durmuşlardır.

 

Değerli Dostlar;

Bu güzel memlekette, yüzyıllar boyunca her türlü zorluğa karşı Hakk/Muhammed/Ali adına, Aleviliğin/Bektaşiliğin tüm erdemlerinin yaşaması için çerağlarını uyarmış canlarımız çok zor durumdalar. Bizlerden ağlayarak yardım istiyorlar/bekliyorlar. Çaresizler. Korkusuzca zalime karşı direnen bu gönülleri tertemiz insanlarımıza sahip çıkmayacağız da ne yapacağız? Gün birlik ve dayanışma günü değil mi? Onların bir çok ricası var. Her şeyden önce neden dünya Alevileri/Bektaşileri bizim sesimizi duymuyorlar? Diyorlar. Burası cennet kadar güzel bir yer, gelsin Aleviler/Bektaşiler burada konaklasınlar, hem bize sahip çıksınlar, hem de buranın güzelliklerini görsünler, diyorlar. Avrupa’dan Türkiye’ye giderken neden bizim Dergahımıza uğramaz insanlar, neden Türkiye’den ziyaretçimiz yok? Diye hep bana sorarlar.

Ben de diyorum ki, gerçekten de cennet kadar güzel bu beldeyi ziyaret etmek, bu Balkan toprağına uğramak bir hac değil midir?

 

Şimdi Soruyorum Dostlar;

Bu terör çetesine kimse dur demeyecek mi?

450 yıllık Bektaşi Dergahı terör guruplarının eline mi teslim edilecek?

Dünyadaki Alevi/Bektaşi örgütleri Allah rızası için bir tek adım atmayacaklar mı?

Yüzyıllardır çile çeke çeke, her türlü zulmü yaşamaya alıştırılan bu Alevi/Bektaşi toplumunun bir tasasız günü olmayacak mı?

Yüzyılladır dağıtıla, dağıtıla; parçalana, parçalana; bölüne, bölüne birbirinden koparılan dünyadaki tüm Alevi/Bektaşi topluluğunu kucaklayacak ortak bir örgütlülüğe doğru gidilemeyecek mi?

Dünya çapında bir merkezde tüm dünya Alevi/Bektaşi varlığının bilgilerini toplayacak bir arşiv, bir kütüphane, bir enstüti, bir bilim merkezi, bir araştırma merkezi, bir aksiyon merkezi, bir yayın merkezi kurulamayacak mı? Kurulamayacaksa bunca dernek, vakıf niye kuruluyor. Bu kuruluşların tek gayesi şölen düzenlemek mi? Şölenlerden elde edilen paraların ne kadarı araştırma/inceleme faaliyetleri için kullanılıyor?

Adres: Makedonya Bektaşiler Birliği

            Oturum Yeri/ Harabati Baba Tekkesi/

            Tetova (Kalkandelen)

            Lubotenska, B.B.    

Serçeşme Dergisi’nde Yayınlandı.

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile