SÜLEYMAN SELMAN DEDE'YLE SÖYLEŞİ

Deliorman Bölgesi’nin köklü ailesi Selmanlar’dan;

 

SÜLEYMAN DEDE:

Bizim Hizmetimizde Kadın Erkekten Ayrılmaz

 

AYHAN AYDIN

 

Bulgaristan araştırma gezisi esnasında Yüzyıllardır cemleri aksatmadan sürdüren Deliorman Bölgesi’nde çok köklü dede ailelerinden birisi olan Selmanlar’a da konuk olmuştum. Civar köylerce de çok sevilen bir dede ailesi olan Selmanlar bu yola büyük hizmetleri olan bir sülale. Tüm zorluklara rağmen çerağları uyarmaya devam eden bu ailenin güzel siması Süleyman Dede’yle yaptığım söyleşide de aynı heyecanı gördük.

 

Şu anda Adaköy’de Selmanlardan Veli Dede’nin oğlu Süleyman Dede’yle beraberiz. Merhaba. Bizi kabul ettiniz sağ olun. Selmanlar dediğimiz köklü aile dedeliği, babalığı bu inancı kuşaklar boyunca yaşatmış... babadan oğula akmış bugünlere gelmiş dedeliğiniz.

Siz sağlığında dedenize yetişebildiniz mi?

Dedeme yetişemedim.

 

Daha önce anlatılanlardan hafızanızda kalanlar vardır sanırım. Selman Dede kimdir, neler anlatılırdı onunla ilgili?

Selman Dede’nin babası Emin Dede, 23 yaşında ceme baba gibi oturuyor. Babamın anlattıklarına göre bizim milletin cemi 28’den, 38 çifte kadar yükselmiş. Emin Dede’nin çok büyük yardımı olmuş. Onun karısı Asya Anne. Kendisi Pomenli, çok istidatlı bir hanımmış, yüzden fazla divanı ezbere bilirmiş. Çok dürüst, çok köklü bir ailede büyümüş. Annenin yardımı ile yine çok dürüst Emin Dede’nin 28 çift talibi varken iki sene içinde 48’e kadar yükselmiş. Bu zamanda Emin dedemizin iki çocuğu oluyor, biri Kızı Elif halamız diğeri de Selman Dede. Selman Dede 25 yaşlarında bu yörede Dulovo’ya varıncaya kadar Aleviliğin çok yoğun yaşandığı bir süreçte hizmet görüyor. Çok gelişmiş iyi divan söyleyen zakirler, çok iyi babalarla hizmet yürütüyor. Kendisi 1942’de vefat ediyor. Dini sevdiği gibi, insanları da çok seviyor, çocukları hemen bir kış içinde zakir yapıyor, biri 21’inci Mehmet Amca diğeri 24’üncü Muharrem Amca. Bu kısa zamanda 6 zakir yetiştirmiş. Selman Dede’nin ailesi Necibe Anne Kastçılardan, Veysel Dede’nin ablası, ben Necibe Anne’ye yetiştim. Kastçılar’ın çok namuslu ailelerinden 6 kardeş yani 5 kız 1 erkek. Necibe Anne’nin de çok katkısı oluyor hizmete. Selman Dede’nin, Asya Anne’nin ceme yaptıkları çok büyük katkısı var. Babam derdi ki; bizim milletin kanını değiştiren Asya Annem. Bundan sonra Emin Dedemizin vefatından sonra bütün işleri Selman Dede alıyor, Selman Dede ailesi ile işi ile çok alakalı olduğundan Kızılbaşlığı, şehitliği köküne kadar Deliorman bölgesinde bu işle alakalı oluyor.

 

Alevi-Bektaşiler’e yönelik bir mesaj verdiniz. Analar, bacılar, kadınlar çok önemlidir bu inançta, gerçekten. Ama bu bölgede bu derece yoğun bir şekilde bu inancın içerisinde olduğunu da sizin ağzınızdan dinledik. Deliorman’da Anaların da, bacıların da, kadınların da cem yürüttüklerini, zakir olduklarını deyişleri ezbere söylediklerini sizin sayenizde öğrenmiş olduk ve insanları etkileyerek bu yola çevirdik. Asya anne, Selman dede gibi.

Babamla 14 sene çalışmak kısmet oldu bana. Kız kardeşlerinden Zeynep Halam sesini veya bilgisini alanlardan birisidir. Kızılbaş yörelerini güzel gösterirdi, çok güzel sesi ile zevk verirdi. Selman Dedem arkasından böyle bir zenginlik bırakmış. Asya Anne’nin, Emin Dede’nin, Selman Dede’nin çalışmaları onların yaptığı işler, onların verdiği örnekler köyümüzde halen devam etmekte ve çevre köylerde de devam etmekte.

Kendileri Osmanlı adamları çok çalışırlar, çok dinlerler, çok seslerler ama vakit hakikattir. Zeynep halam ve babam cesaretli idiler. Bunlar korkunun üstüne yürürlerdi, babam derdi ki; “ bir işi içinde inanç varsa yaparsın, inanmazsan senden bir şey olmaz” eskiler böyle insanlardı. Bunun için de Kastçılarla bağlantımız var cenazelerde, düğünlerde onları hep götürürdüm insanlar nasıl seviyeli, çünkü yalnız sevilmek doğru değil sen seversen, dini tutarsan, inancı tutarsan seni zaten böyle de severler. En küçük amcamız Emin amcamız bir yakının cenazesine gitti cenaze başına toplanmışlar. Emin amcam içeri girince adamlar kalkıyorlar çünkü burada yüz senelik inanç ve saygı var.

 

Babanızın yapısı nasıldı? Cesaretle kötülüklerin üstüne gidiyor, dediniz biraz anlatır mısınız o dönemi? Neler değişti insanlarda?

1948 döneminde komünizm geldi onların mal varlığını aldılar, malları alırken ben 9 yaşındaydım, babam ise 42 yaşında idi. Bir sene kadar derhal o işi yine yoluna koydular ama zor zamanlarında bile dini aksatmadı. Sende inanç varsa hiç korkmana gerek yok.

Dört kardeşin hepsi de çok inançlı, çok dürüsttüler, çok cesurdular. Onların yaşamı ve yaptığı işler bizlere birer örnektir.

 

Adaköy dediğimiz köy sanırım karma bir köy, tarih boyunca böyle miydi, sonradan mı oldu bu yapılanma?

Adaköy bu yörenin köylerinden eski değil. Bin haneden fazla 5 köy var, burada. Bunların içinde en büyüğü Karaağaç, Yankovo, Ostrov (Adaköy) gibi bunlar bin hanenin üzerinde idi, benim yetiştiğim zamanlarda. Ben 1964’de işe başlayınca Ostrov bin hane idi. Yüz hanenin içinde % 30 Bulgar, 80 hane Alevi, geri kalanı Sünni, o zamanlar 50 hane çingene vardı, Türk çingenesi. İşsizlik her zaman burada daha az olur çünkü yakında orman var. Hüseyin Baba Tekkesi buraya 5 km. Dikilitaş adında komşu köy vardı. Bu köy zamanında sanayileşmiş bir Bulgar köyü idi. Köyün işlerini de Adaköy’den gelenler yapardı, diğer türlü de Türk, Bulgar, Alevi hepsi çok dürüst, çalışkan kişilerdir. Aleviler Kaz ormanına gelip 80 hanelik Alevi bütün köye örnekti, bu örneklerin içinde başları olduğu gibi bizim ailemizde vardı, örneğin köyün şimdiki muhtarı Alevi, Hatice hanım isminde bir bayan. Göçler başlamadan önce okullarda 600 öğrenci vardı şimdi ise 300 öğrenci var. Okulun müdürü ise benim gelin, bundan başka köyün en zengin adamı yine Kızılbaşlar, Aydın Bey 120 kişi çalıştırıyor. Buradaki Aleviler etkin ve önemlidir.

 

Buranın zenginliği diğer köylere göre daha iyi, burada bir bolluk ve doluluk görüyorum.

Bisetri’nin gençleri kasabalara gidiyor çalışmak için ama bizim köyde bu yok. Bizim köyde 380 kişiye iş var.

 

Köyünüz 800 hane mi?

780 ama biz 800 diyoruz.

 

Bunların yarısı iş bulabiliyor?

Özel şirketlerde, mekteplerde, mandıra, fabrikalar iş çok buralarda.

 

Yakınlarınızda inanç merkezleri var, siz de aynı zamanda inanca bağlı ve duyarlı birisiniz. Yakınlarda Hekim Ali Baba, Demir Baba, Hüseyin Baba Türbeleri var bunlardan başka var mı?

Bize yakın olan bunlar.

 

Hekim Ali Baba’nın bulunduğu köy daha önce Türk köyü imiş?

Yarısı Bulgar, yarısı Alevi köyü idi. Ama şimdi Bulgar köyü oldu.

 

Hekim Ali Baba Türbesi’nin onarılması için çalışmalar var ama sanırım sizin bu konuda bir fikriniz var?

Bu türbe hakkında araştırmalar yapacağım, arkadaşlar razı olursa restore ederiz, yıkılmasına izin vermeyiz. Bu bizim bölgeye düşse ben yaptırırım ama bizim bölgeye düşmüyor.

 

Nereye bağlı?

Tutrakan Silistre. Hüseyin Baba Türbesi’nin ormanı, taşı, toprağı, merası hepsi Adaköy’e bağlı Osmanlı zamanında böyle idi. Bulgaristan’da Müslümanlık bastırıldı ama en az Kızılbaşlık bastırıldı. Eskiye göre bu kültürü kabul edenler çok az kaldı.

 

Türkiye olsun, Balkanlar olsun, Anadolu olsun, Rumeli olsun fark etmez. Anadolu’da Hacı Bektaş, Abdal Musa, Geyikli Baba, Karacaahmet, Şahkulu; Balkanlar’da da onların aynı felsefesini taşıyan Kızıldeli, Sarı Saltuk, Otman Baba, Akyazılı, Demir Baba, Hüseyin Baba... Bunlar yani büyük ulular gelmişler.     Fakat bir şey göz ardı edilmesin diyorum ben; veliler, erenler, bu ulu zatların tümü dergahlarını kurdukları yerlerde çalışmışlar, halkla iç içe ekiminde, dikiminde de bulunmuşlar. Hiçbir zaman boş durmamışlar yani?

Benim rahatsız olduğum konu son zamanlarda Alevilik çökmeye başlıyor. Ben 1956’dan beri dedeleri tanıyorum. Emin amcam öldükten sonra talipleri çoğalmış çünkü zakiri güzel konuşurken bir iş yapmak için konuşuyorlar taliplerle. Onun ölümünden sonra Nuri Dede kalıyor ama o hiç bir işe yapamıyor sonra İsmail Dede posta oturuyor o da öldükten sonra Mümin Dede geliyor bizim cemi 20 sene yürüttü onun zamanında da toplanmalar oldu kendisi çok yardım severdi. Mümin Dede ölünce İbrahim Dede geldi. 1980 ve 1985’de cemde dede yok kim ise o oturuyor bu da batmaya ya da gerilemeyi gösteriyor.

 

Komünizm darbesi oldu, sonradan ad değiştirme oldu, yıllar yılı zengin veya fakir, Alevi veya Sünni Türkler bir baskı gördü, demek ki Alevilerde o kadar sağlam bir inanç var ki Babalar, dedeler azalsa da bugün bile buralardayız.  Bu güzel inancı ve kültürü yok edememiş ki devam etmiş. Bu sorun Türkiye’de de var gençlerde ilgisizlik onları çekme meselesi var eski kuşak, orta kuşak onlar bilinçli yine de ilgililer. Gençlerle ilgili neler yapılabilir, genel olarak baktığımız zaman Deliorman bölgesinde bu inancı yaşatan insanlar oluyor. Gerek komünizm olsun, gerek yaşam koşulları olsun biraz da köyler arasında irtibat yok galiba sadece Deliorman’da bile dedeler babalar birbirlerini tanımıyorlar bir kopukluk da oradan geldi sanırım.

Komünizm rejimi en az Alevileri bastı, camileri gözetir her şeyi yapar ama Alevileri Bulgarlara yakın tutar, bence Alevilerin daha profesyonel oldukları için bir de Aleviliğin kötülüğe uzak olmasından kaynaklanıyor. Ben Anadolu’yu tanımam ama Hacı Bektaş’a gittim, Mevlana’ya gittim. Kabahati kendimizde görüyorum.

 

Komünizm olmasa bile irtibatınız mı yok, dedeler birbirlerini tanımıyor, gitmiyor, gelmiyor bu bölgede?

Bizim köyden Caferler’e gelip giden 25 tane gelin var, Kastçılardan 8 tane var, irtibatlar da kesik değil.

 

Niçin acaba, neden olabilir kopukluk?

Gençlerin ilgisizliği var.

 

Bundan sonra nasıl olacak gençler olsun, halk olsun nasıl olur birlik?

Bu kültür kaybolmaz o çok bastırıldı ama şimdi çok büyük şartlar var.

 

Köyler aslında birbirleri ile irtibatlı cemler oluyor, dedeler oluyor.

İrtibatlı. Otobüsler tutuluyor Demir Baba’ya gidiliyor.

 

Deliorman’daki sistem şu; köyler büyük olduğu için 30 çift talip bir babaya bağlı o da genellikle belli soydan olanlar cem içerisinde onlar oluyor burada da sistem aynı mı?

Aynı sistem burada da işliyor. Burası Çarşambalı ama birkaç hane Pazarteli var.

 

Şu andaki babanız kim?

Ali Dede 19’uncu.

 

Kaç yaşında?

83.

 

Bir cem evi olsun diyorsunuz, gençler bağlansın diyorsunuz bunlar çok güzel şeyler Veysel arkadaşımızın da öncülük ettiği Cem Vakfı tarafından da desteklenen çok istenen bir girişim buradaki canlarımızın da aynı Türkiye’de olduğu gibi içli dışlı olmalarını çok istiyoruz. İnşallah sizlerin sayesinde bu işler olacak.

Benim düşüncem; eğer birkaç çocukla yani zakirlerin ve dedelerin torunları var onlar bize yardımcı olur bu gençlere de bir şeyler aşılattırmalıyız.

 

Ali Dede’nin de dedeleri, babaları soydan mı geliyordu?

Hayır ama kendisi çok dürüst olduğu için ve genç olduğu için seçildi.

 

Bektaşilik, Alevilik diyoruz, bir Sünni veya Bulgar size gelip sordu diyelim; siz Bektaşisiniz Alevisiniz, nedir bu inancın esası derse, siz ne yanıt verirsiniz?

Bektaşilik saklı bir şey değil. Şimdiki dede ve babaların biraz bilgili olması lazım, yoksa gençlerle ters düşecekler.

 

Ben bu işlerin geleceğini çok aydın görüyorum, biz yüzyıllardır buradayız, dergahlarımız yüzlerce yıllık kökümüz buralarda artık. Bulgaristan’da gençler Batı’ya gidiyor. Bulgaristan’ın Avrupa Birliği üyeliğine nasıl bakıyorsunuz?

Göç olaylarında biz Türkiye’ye gitmedik ama işle ilgili çok gittim, sempozyumlara gidiyoruz. Sempozyumlarda her çeşit insanlar var, İstanbul’da olan sempozyumda bir tane İngiliz çok doğru bir söz söyledi; “dünya değişti, ama o kadar değişti ki iki yüz yıldır bu kadar değişmedi” dedi. Bulgaristan halkının başına gelenler kalanlara gelmesin, Rusya’da olanlar için herkes kendisini iki numaralı adam hesaplamasın dedi. Meclis başkanı Skolov’a sordum; siz Türk azınlıkların geleceklerini nasıl görüyorsunuz, dedi ki; buradaki Türkler bizim partilerle birleşsin, dini bir parti olabilir dedi.

 

Birliğe üyelik nasıl?

Bulgaristan kısa bir dönemden sonra Avrupa Birliği’ne girecek, ben Yunanistan’a gittim, 14 sene kaldım. 1972’de o zamanlar benim açımdan ekonomi olarak Bulgaristan iyiydi.

 

Bugün Bulgaristan’da seçim var, eski kral mı gelecek, kimdir bu kral tanıyor musunuz?

Bu kral 1937 doğumlu III. Boris’in torunu, bunun babasını 1944’de öldürüyorlar o burada iken 8 yaşında kral ilan ediyor. Türkiye’den İtalya’ya oradan da İspanya’ya kim bilir neler yapacak fazla ümit yok. Bulgaristan’da iki parti 4 sene içinde diktatör oldular çok fırsat buldular, özelleştirmeye geçince çabuk zengin oldular, komünistleri de istemediler.

 

Çok teşekkür ediyoruz.

 

17. 06. 2001, BULGARİSTAN, RAZGRAT, ADAKÖY

CEM DERGİSİ, AĞUSTOS 2001, Sayı 112, Sayfa: 27-28

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile