AHMET KARAHÜSEYİN
YUNANİSTAN’da Hacı Bektaş Bendeleri…
Seyyid Ali Sultan Dergâhı ve Çevresindeki Kültür…
Ayhan Aydın
Önemli bir kısmı Serçeşme Dergisi'nin 21. ve 22. sayılarında yayınlanan yazım...
Yunanistan’da Seyyid Ali (Kızıldeli) Sultan aşkı beni buraya defalarca getirtti. Yüzyıllardır olduğu gibi burada Kasım Kurbanı Etkinliği her sene düzenli olarak yapılıyor. Bu etkinliğe sadece Aleviler değil, Sünni soydaşlar ve Yunanlılar hatta Bulgarlar da katılıyor.
Bu sadece kitlesel bir etkinlik olmayıp Yunanistan Alevilerinin en önemli dini günlerinden de birisi. Kasım Kurbanı etkinliği yöredeki babaların toplanıp, baş baba (dede)’nin huzurunda Seyyid Ali Sultan Dergâhı içindeki Meydanevi’nde yıllık görgülerden geçtikleri en önemli tarihi gün.
Tüm Aleviler bugün bir araya geliyorlar. Ortaklaşa kesilen onlarca kurbanın etini hep birlikte paylaşıyorlar.
Benim altı kez gözlemlerimde; Kasım Kurbanı Etkinliği Seyyid Ali Sultan Türbesi’ni ziyaret ve burada Kur’an okunması ve dualarla başlıyor. Gelen misafirler ağırlanıyor, konuşmalar yapılıyor. Şimdi türbe yanında dergâh içinde yapılan Mutfak’ta konuşmalar yapılıyor. Bu önceden Meydanevi yanındaki odada da yapılmıştı; Veya Ruşenler Köyü’ndeki cemevi’nde de bu konuşmalar oluyordu. Konuşmalarda bölgenin baş babası (dedesi) günün anlam ve önemine ilişkin bir konuşma ve uzun duasından sonra, Seyyid Ali Sultan Koruma Heyeti başkanının misafirleri selamlaması ve gelen misafirlere söz verilmesiyle tören devam ediyordu.
Sonrasında ise oldukça lezzetli ve bol kurban eti, pilav ve lahanadan oluşan ikram konuklara veriliyor, hep birlikte bu yeniliyor.
Misafirlerden sonra o akşam Anadolu’da görgü cemi denilen cem yapılıyor. Bu ceme dışarıdan kimse alınmıyor. Sadece ve sadece “nasipli, ikrarlı” dediğimiz insanlar bu ceme girebiliyorlar. Burada da Anadolu ve Balkanlar’da daha doğrusu dünyanın her yerinde olduğu, Bektaşiliğin Balım Sultan kolunun tümündeki gibi, gibi bu ocağın ikrarına bağlanmamış hiç kimse ceme alınmıyor.
Seyyid Ali Sultan Türbesi’nin yaklaşık beş km. kuzeyinde bir sırtta ağaçlar içinde bulunan Mürsel Baba Türbesi ziyaret ediliyor.
MURSAL KURBANI
Seyid Ali Sultan’ın vefatından sonra iki oğlu kalmıştı; Resul Bali ve Mürsel Bali. Babalarının vefatı üzerine büyük oğlu Resül Bali Nevşehir’deki Hacı Bektaş Dergâhı’na çağrılmış ve posta oturmuştur. Küçük kardeşi Mürsel Bali de Dimetoka’daki dergâhta irşada devam etmiştir. Resul Bali’nın ölümünden sonra kardeşi Mürsel Bali Dimetoka’daki Hacı Bektaş Dergâhı postuna oturmuş ve bu görevi 1441-1484 yılları arasında 44 yıl her iki dergahta da sürdürmüştür. Ancak hayatının son dönemlerinde Dimetoka Dergâhı’nda bulunduğu sıralarda rahatsızlanarak vefat etmiş ve babası Seyyid Ali Sultan yakınına defnedilmiştir. Bu gün Mursal Sırtı’nda düzenlenen etkinlik-kurban bu önemli zatı anma niteliğindedir. *Dünden Bugüne Seyyid Ali Sultan Dergâhı ve Osmanlı Eserleri / Mehmet KOÇ
Yunanistan Seyyid Ali Sultan Koruma Heyet Başkanı AHMET KARAHÜSEYİN’le Yunanistan Alevilerinin İnanç Dünyalarını Ortaya Koyan Söyleşi...
Önce sizi tanıyalım, nerede doğdunuz, köyünüz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Ben Yunanistan’ın Ruşenler Köyü’nde doğdum, 1962’de. Orada büyüdüm ve yaşantımı orada sürdürmeye devam ediyorum. Evli ve üç çocuk sahibiyim, bir oğlan iki kızım var. Şu an kızlarım evli, oğlan bekâr. İnşallah onu da yakında evereceğiz.
Ruşenler hakkında bilgi verir misiniz, köy ne zaman kurulmuştur?
Köyümüz Seyyid Ali Sultan’la beraber Ruhşen Baba tarafından kurulan bir köydür. Türbesi halen köyün girişindeki mezarlıkta bulunmaktadır. Bizim köyde her zaman ev varmış. Bugün 110 haneden oluşmuştur, 350 kişi yaşamını sürdürmektedir.
Köy bazen boşalmış mı?
Boşalmış ama tamamen boşalmamış. Çünkü birileri göç ederken birileri de Hebil ve Musacık Köylerinden buraya gelip yerleşmişler. Köyümüzde bugün bir dedemiz Mehmet İsmailoğlu iki ocağımız (cem kurulan iki ayrı gurup, kalabalık olduğu için böyle oluyor) var. İkisine de Mehmet İsmailoğlu bakıyor. 2002’de Batı Trakya’da ilk cemevini yaptık. O da benim kendi arazimin içindeydi ama ben oraya bağışladım. Cemevi köyün ortak malıdır ve köylünün tümü yardım etti. O bir başlangıç oldu ve diğer tüm Alevi köylerinde cemevi yapıldı. Bugün Dergâhımıza bağlı köylerimizin tamamında cemevi yapıldı.
Alevi Sünni karışık köylerde durum nedir?
Orda sıkıntı yok, ama o köylerde cemevi yok.
Sırası gelmişken tüm köyleri sayar mısınız tümü Alevi olan, karışık olan ve cemevi olan?
Ruşenler Köyü tamamen Alevi ve bir cemevi var, dedesinin ismi Mehmet İsmailoğlu
Babalar Köyü tamamen Alevi ve bir cemevi var, dedelerinin ismi; Ali Nalbant ve Adem Mollamustafa.
Mevsimler Köyü tamamen Alevi ve bir cemevi var, şu anda dedesi yok.
Kütüklü Köyü tamamen Alevi ve bir cemevi var, buraya da Ali Nalbant Dede bakıyor.
Karaören Köyü tamamen Alevi ve bir cemevi var, buraya Ali Nalbant Dede bakıyor.
Kamber Köyü tamamen Alevi. Cemevi yok. Dedesi eskiden Uzunköprü’de oturan İsmail Pastırmacı’ydı. O Hakk’a yürüdü. Şimdi oraya Abdi Hasan Dede bakıyor.
Hebil Köyü (Alevi Sünni karışık). Büyük kısmı Alevi, cemevi yok. Burada iki dede var; Ahmet Buçuk, Ahmet Nalbant.
Salıncak Köyü tamamen Alevi ve bir cemevi var, dedesi Abdi Hasan.
Taşağıl Köyü tamamen Alevi köyü ve bir cemevi var, dedesi Abdi Pençal.
Büyük Derbent (Alevi Sünni karışık) cemevi yok, dedesi Hüseyin Caferoğlu.
Demirören Köyü (Alevi Sünni karışık, hatta Evros (Meriç İli) Müftüsü de oradadır. Büyük bir köydür. Dedesi Hasan Kafas.
Musacık Köyü (Alevi Sünni karışık) cemevi yok. Dedesi Hüseyin Babatçu.
Kurcalı Köyü (Alevi Sünni karışık) cemevi yok. Dedesi Mehmet Koç. Aynı zamanda Dergahın baş dedesi, postnişini.
Karaören Köyü’ne birlikte gitmiştik. Orada üç mahalle var ve tarihe öneme sahip büyük bir mezarlık var?
Evet.
Yaklaşık Yunanistan’da ne kadar Alevi var?
3500 Alevi vardır.
Bu bölgelerin dışında var mı?
Gümülcine’nin içinde Tusçu Köyü’nde var.
Başka duydunuz mu?
Gümülcine’nin bazı köylerinde de çok canlarımızın yaşadığını biliyorum.
Peki, çevredeki türbeler nerelerdedir? Mesela Dimetoka’da?
Bir Tekkenin kalıntıları var.
Karaören’de Gani Baba (Kani Baba) Türbesi.
Kamberler’de Ali Baba Türbesi ve yakının da türbeler var.
Peki, Gelelim Seyyid Ali Sultan’a (Kızıldeli)’ye. Kimdir Seyyid Ali Sultan kimdir, ne zaman oralara gelmiştir?
Seyyid Ali Sultan 1354 yılında bizim bölgeye gelmiştir. Dergâhı kuruluş tarihi de 1385’lerdedir. Dergâhın etrafında iki Gözcü Makamı vardır; birisi doğusunda, birisi batısındadır. Ve Mürsel Bali’nin Türbesi de Dergâhın kuzeyindedir.
Aşağı Tekke Yukarı Tekke var zaten. Kırklar; Seyyid Ali Sultan’la savaşan Kırklar’dan da 4 şehit vardır. İsimleri belli değildir. Onlar da tam Yunanistan Bulgaristan sınırının geçtiği alandadır.
Bir yazar diyor ki Seyyid Ali Sultan başka, Kızıldeli başka bir şahıs. Yukarıdaki büyük tekkede Seyyid Ali Sultan, aşağıdakinde Kızıldeli yatıyor. Siz ne diyorsunuz?
Biz bunu kabul etmiyoruz. Her ikisi aynı şahıstır. Saat makamı var. Hem de iki tekkede de vefat ettiği görülmüştür. Biz ayrı olduğunu kabul etmiyoruz.
Dergâhta hangi faaliyetleri yaparsınız?
Mayısın 27’sinde 27 kurbanı yapılır. Baba Pınarı’nda kurban kesilir ve o gün Baba Pınarı temizlenir, yıkanır. Lokmalar kesilip dağıtılır. Sonra adak kurbanlarının zamanı başlar. Dileyenler adak kurbanlarını keser. Bu aynı günde yapılır.
Seçek Etkinliği yapılır. Bu Dergâha ait bir etkinliktir. Güreş müsabakaları yapılır. Çünkü güreş Seyyid Ali Sultan’dan kalmadır. Bizim atalarımız güreş tutmuşlar. Ama bu da yine Alevilik yani Dergâh etkinliğidir. Çünkü Seçek Yaylası’nda ağa olacak kişi mutlaka Alevi olur, hem de ikrarlı bir Alevinin ağa olması şarttır. Bunu herkes biler. Ama etkinliğe Alevi Sünni herkes davet edilir. Bu bizim yörenin en büyük etkinliğidir. Şimdi başka uluslardan da misafirler geliyor. Türkiye, Arnavutluk, Bulgaristan, Yunanlılar gibi. Bu etkiliği Seçek Derneği ve Seyyid Ali Sultan Dergâhı Koruma Heyeti beraber beraber düzenlemektedir.
Seçek Etkinliği Pazar günü biter. Bundan sonra Ağanın Bayramı yapılır. Ağa Dergaha kurban götürür, keser, görgüden geçer ve cem yapılır.
Ayhan Bey, aslında Seçek Etkinliği denen etkinlik şimdilerde Cumartesi Pazar yapılıyor. Ama bundan yirmi yıl önce geleneksel olarak etkinlik Cumartesi günü başlayıp Perşembe günü biten bir etkinliktir. Yani Perşembe akşamı mutlaka cem olurdu. Şimdi aradan bir boşluk var. Eskiden hiç boşluk yokmuş. Ağa mutlaka ceme girerdi halkla beraber. Yani yaz ortasında da olsa cemimiz olurdu ve oluyor da. Cem şarttır. Buna Yayla Bayramı da denir.
Aynı anda Kırk Pınar Etkinliği de yapılır. Bu etkinlik eskiden Samana Köyü’nde yapılıyormuş Dergâh’ın yakınlarında bir köymüş. Bu köy şimdi halen mevcuttur ama orada Yunanlılar yaşamaktadır. Bu köy de Dergâha ait bir köymüş. Bu da Dergâha ait bir etkinliktir.
Kırk Pınar Türkiye sınırına yakın bir yerde değil mi?
Evet. Sınırdan 17 km. Yunanistan tarafından Simavne (Samavna - Kyprinos) yakın Amovonu Köyü’ne yakın bir yerde Kırk Güreşleri yapılırmış. Şimdi yapılmıyor. Şimdi Edirne’de bu güreşler yapılıyor. Hatta ben geçen sene nasıl olduysa kendi kulaklarımla duydum; Kırk Pınar’da, Edirne’de, sunucu buradaki güreşlerin erenlerden kaldığını söyledi.
Eskiden o köyde etkinlik yapılırmış. Ama şu anda orada yapılmıyor. Yani sınır konulunca etkinlik Türkiye’ye Edirne’ye taşınmıştır. Eskiden şimdi Yunanistan toprağı olan yerde yapılıyormuş.
Daha sonra?
Ağanın Bayramı’ndan sonra Sultan Kurbanı vardır. Aslında bu Seyyid Ali Sultan’ın anma törenidir. Kasıma bir ay kala yapılır. Her sene bu mutlaka yapılır.
Neler yapılır?
Aynı. Adaklar, kurbanlar kesilir. Gece dergâhta cem yapılır. Bütün köylerden canlar toplanır cemler yapılır.
Peki, tüm cemler buna sığabiliyor mu?
Evet. Bu ceme ikrarlı olanlar girer. Ama bu cem başkadır, diğer cemlere benzemez.
Nasıl?
Görgü cemi gibi değil bu başka. Bu biraz daha kısadır. Orası meydanevidir.
Sonra Kasım Kurbanı?
8 Kasım’da Kasım Kurbanı Etkinliği yapılır. O da Mürsel Bali’yi Anma Töreni’dir. Aynı anda da mevsimin değişmesi kışın başlangıç tarihidir.
Yunanistan’dan, Türkiye’den, Bulgaristan’dan, Avrupa’dan davetli herkes bu etkiliğe katılıyor. Hayli kalabalık olan bir etkinliktir. Bizim en önemli etkinliğimizdir.
Yaklaşık kaç kişi katılıyor?
En az dört bin kişi toplanır. Alevisiyle, Sünnisiyle, Yunanıyla, Bulgarıyla.
Bir gün önce kurbanlar tığlanıyor, hazırlanıyor. Sonraki gün Kurban Günü pişirilip insanlara dağıtılıyor. Aynı anda Dergâh ziyaret ediliyor. Bu bir etkinlik Mürsel Bali Anma Töreni’dir. Bunun da Balım Sultan’ın babası olduğunu biliyoruz, biz buna inanıyoruz.
Onun Türbesi Dergâhın kuzeyinde?
Evet. Dergâhın kuzeyinde ve Ruşenler Köyü sınırları içinde beş yüz metre uzaklıkta bir yerdedir.
Mevsimsel bir özelliği var?
Bize göre kışın ilk günü 8 Kasımdır. Biz buna inanıyoruz. 6 Mayıs bizde yazın başlangıcıdır. Bütün köylerimizde bu da kutlanır, Hıdırlez (Hıdır İlyas) Hızır ile İlyas’ın buluşmasıdır. Dergâhta o gün kurban kesilir.
Sonra?
Kasım Kurbanı’ndan sonra yani 8 Kasım’dan 40 gün sonra On İkiler Kurbanı vardır. Bu tarihsel bir zemin üzerine oturmuştur. Hem On İki İmam var, hem on iki deniyor, bizler de hatta Dernekte 12 yönetici vardır. Bizler bunu On İkiler Bayramı olarak bilip kutlarız.
Dergâhın kuruluşundan beri bu bayram varmış. Burada da adaklar yani kurbanlar kesilir, 70/80 kurban kesilir.
Muharrem var?
Her yıl, her muharremde dedelerimiz Geçim Yapıyorlar, yani yenileniyorlar.
Görgüden geçiyorlar?
Evet, görgüden geçiyorlar, yenileniyorlar, icazet alıyorlar.
Bu mutlaka Dergâhta oluyor?
Bu dergâhta olur. Ondan sonra da artık tüm köylerde mutlaka cemler yapılıyor. Sonra köylerde aşure yapılıp dağıtılıyor.
Kaç gün oruç tutarsınız, neler yaparsınız, yapmazsınız?
Tam on iki gün oruç tutarız. Et yemeyiz, su içmeyiz, bıçak elimize almayız, bir şey kesmeyiz, matem tutarız. Orucu bozduğumuz zaman fazla yemek yemeyiz, aç kalırız, İmam Hüseyin’le birlikte şehit olan insanların acılarını hissetmek için fazla bir şey yemeyiz, eğlence yapmayız, düğün yapmayız, nişan yapmayız, güzel giyinmeyiz, aynaya bakmayız, kısacası matem tutarız.
On üçüncü gün sabah dergâhta dergâha bağlı olan bütün canlar toplanır. Sabah orada dua yapılır, Kuran okunur, ilk aşure orada yapılıp dağıtılır ve yenilir.
Muharremden sonra, aşureden sonra cemler başlar, yoksa düşkün olur. Muharrem girmesiyle birlikte hatta üç kala asla cem yapılmaz, bu düşkünlüktür.
İlk aşure dergâhta yapılıp dağıtılır. Sonra kurbanlar kesilir. Oruç tutan tutmayan herkes kurban kesebilir. Aynı gün dergâha bağlı tüm dedeler görgülerini aynı zamanda yapmak zorundadırlar. Bu bir kuraldır. O günden itibaren dedeler her gün kendilerine bağlı ister cemevlerinde, ister kendi evlerinde, ister belli yerde artık cemlerini yapmaya başlarlar. Bu görgü cemidir.
Muharrem Orucunda cem olmadı. Sonra Aşureler ve kurbanlar kesildi. Aynı gün dedeler görgü yaptılar. Ama halk ne zaman görgüden geçecek?
Muharrem ayı içinde onu geçirmeden tüm canların görgülerinin bitmesi lazım. Bu bizde bir kuraldır.
Babaları kim görer?
Baş dede yani bizim dergâhın görevli postnişini dediğimiz baş dedesi görgüden geçirir.
Onu kim görer?
Onu da onun yardımcı görür. Postnişin ilk önce yardımcısını görgüden geçirir. Sonra yardımcı onu görgüden geçirir. Diğer dedeleri baş dede görgüden geçirir. Aynı gün tüm dedelerin görgüsü biter.
Analar burada var mı?
Yok. Ama isteyen geçebilir.
Sonra mesala köylüler dergahta görülür mü?
Hayır. Dedeler görülür. Sonra dedeler kendi muhiblerini görülür. Kendi ocaklarında (yani cemlerinde). Herkes bu görgüden geçer.
Müsahiplik var?
Evet, bizde müsahiplik vardır. Görgülerde de müsahipli olanlar müsahibiyle görülür.
Peki, Müsahiplik erkânı ayrı mı yapılır, mesela yeni bir müsahip görgü ceminde müsahip olur mu?
Biz de bu yok. Müsahiplik mutlaka ayrı bir cemde yapılır. Müsahiplerin kendi kurbanı olması şart. Onlar ayrı bir cemde yapacaklar. Aynen yeni ikrar veren kişiler gibi ayrı bir cem yapılır.
Müsahip cemine herkes katılabilir mi?
Evet katılabilir. Müsahipliler için üç nefes söylenir, o anda müsahipsiz olanlar dışarı çıkarlar.
Nefesler bittikten sonra onlar tekrar içeri alınabilir.
Müsahipliğin şartları nelerdir?
Müsahip öz kardeşinden daha sıkıdır. Her isteyen kendisine göre müsahip kardeşini bulursa herkes müsahip olabilir. Özel bir şartı yoktur.
Şimdi görgü cemi var. Müsahiplik cemi var.
Herkesin, gençlerin girebildikleri cemler de var mı?
Hayır, biz de böyle cemler yok, herkes ceme giremez. Biz bir iki kere gençleri içeri aldık, gösterdik.
Ne dediler?
Herkes olumlu baktılar, iyi dediler.
Özendirici oldu mu?
Merak ettiler, sevdiler. Biz de gireriz dediler.
Bu böylece standart senelik hizmetler tamamlanıyor. Sonra Muharrem ayından sonra ne zamanlar cem yapılır, bunlar nasıl cemlerdir?
Bu arada biz Güz Birliği Cemi de vardır. O da cemlerin başlamasıyla ilgilidir. Önce bütün canlar ocaklarında toplanır. Dedeleri herkesi sorar; dirlikte birlikte misiniz, diye sorarlar. O akşam görgü cemine benzer bir cem yapılır. Yani bu da sene içindeki en önemli ikinci cemdir.
Nevruz’da neler yaparsınız?
Nevruzda görgüden de geçildiği için, her şey yeniden can bulduğu gibi kendilerini dedelerimiz yenilemiş olurlar. Nevruzda Dergâhta toplanırız. Dedelerimiz yine görgüden geçerler. Ondan sonra yine tüm köylerde canlarımız görgüden geçerler. Ve 21 Mart’ta Nevruzu kutlarız. Bayram yaparız. Hz. Ali’nin doğduğunu kutlarız.
Neler yapılır?
Biz gece toplanırız. Kadın erkek bir arada nevruz nefesleri söyleriz, semahlar döneriz. Cem olmuyor zaten cemler bitmiş oluyor. Ama yine bir araya geliriz. Bu etkinliğe bütün canlarımız katılır.
Başka etkinlik var mı?
Her Alevi köyünde bir kurban daha kesilir. Kasım Kurbanı’na kadar mutlaka her köyde yatır olduğu için onların hatırasına mutlaka bir kurban kesilir. Bizde Ruhşen Baba Kurbanı vardır. Bu etkinliklere de diğer köyden canlar katılırlar. Her köy böylece bir kurban merasimi yapmış olur.
Büyük etkinliklerinden birisi de Hebil Köy’de Kırk Kurbanı etkinliğidir. Hıdırıllez’den tam kırk gün sonra bu etkinlik yapılır. Bu kurban Kırklarla ilgilidir. Yunanistan Bulgaristan sınırında şehitler adına yani Gaziler Mevkii’ndeki şehitlerimiz için yapılır.
Kamberler’de Ali Baba Etkinliği var.
Mesela asker için, iş bulmak için, yağmur için, hastalık vd. için bir şeyler yapılır mı?
Evet, her zaman adaklar vardır. Bunlar dergâhta veya köylerde kesilirler.
Sizce Seyyid Ali Sultan (Kızıldeli) Sultan Hacı Bektaş’a (Dergah) mı bağlı, dergaha mı bağlı?
Bizim baş dedemizi oraya gönderiyoruz. Her üç veya yedi yılda bir biz onu oraya Hacı Bektaş’a gönderiyoruz. Oradan Çelebiler’den icazet alıyor.
Bu eskiden beri var mı?
Evet var. Bizden önce de bu devam etmiştir. Biz bunu biliyoruz.
Dergâhı çok ziyaret edenler olduğunu biliyorum. Bu ziyaretler tarihi bir örnek bile var. İran elçisi bile orayı beş yüz yıl önce ziyaret etmiş? Kimler geliyor, neler yapıyorlar, sizlerden hangi yardımları istiyorlar?
Herkes oraya ziyarete geliyor. Bütün dünyadan ziyaretçilerimiz oluyor. Almanya’dan, Fransa’dan, Belçika’dan gelenler oluyor. Araştırmacı, yazarlar, profesörler, Türk yetkililer, öğrenciler... Her kesimden. Bizlerden daha çok bilgi istiyorlar.
Şu anda orada hizmetli bir türbedar var. Peki, sizlerin istekleri, sıkıntılar nelerdir?
Bizlerin ekonomik durumlar iyi değildir. Her türlü yardıma ihtiyacımız vardır. Çünkü dergâhımız bakımsız kalmıştır. Dergâhımızın daha çok tanınmasını istiyoruz.
Balkanları gönlüyle Sarı Saltuk’tan sonra fetheden gerçek önderimiz Seyyid Ali Sultan’dır.
Evet. Ama yeteri kadar tanıtıldığına inanmıyorum. Bizler amatör olarak, fahri olarak kendi gücümüzle, hiçbir maddi beklendi olmadan ve sağlamadan tüm etkinlikleri halkımızın gücüyle yapıyoruz. Ama bizim durumlarımızda çok iyi değil. Halkımız zaten fakir. İşsizlik çoğaldı, gençlerimiz Avrupa’ya gidiyor. Burada nüfusumuz az. O yüzden Türk yetkililerinden Alevi İş adamlarından, Alevi dernek ve vakıflarından daha çok destek istiyor, bunu bekliyoruz.
Dergâh içi Pir Evi’nden sonra ikinci büyük dergâhtır. Büyük bir tarihi geçmişi var. Çok ünlü insanlar, ozanlar ve babalar yetişmiş. Balım Sultan zaten tüm Bektaşilerin Alevilerin öncülerindendir. O Seyyid Ali Sultan Dergâhı’nda yetişmiş ve Hacı Bektaş’a gönderilmiştir.
Sizler artık Bulgaristan ve Türkiye’deki Seyyid Ali Sultan dedelerini ve muhiplerini de bir araya getiriyorsunuz?
Evet. Oralardan çok insan bizi ziyarete geliyor. Herkese davetimiz vardır, herkes bizim ulu dergâhımızı buyurup ziyaret edebilirler. Kapımız açıktır, Kırklar Kapısı her zaman açıktır.
Söyleşi: 13 Eylül 2013, Cuma, İstanbul.
Bölgeye yaptığı ziyaretlerle tanınan Gazeteci Ayhan Aydın’a göre Seyyid Ali Sultan Dergâhı’yla ilgili acilen şunlar yapılmalıdır:
- Dergâhın Yunanistan’daki ve Balkanlar’daki önemine binaen burasının bir merkez olduğu ortaya konulmalıdır, bu halka bir kez daha anlatılmalıdır, Yunanistan’daki, Bulgaristan’daki, Türkiye’deki, Avrupa’daki ilgili kurumların işbirliğinin önü açılmalıdır.
- İlk önce Yunanistan’da, Bulgaristan’da, Türkiye’de vd. Yerlerde yaşayan bu ulu dergâha-ocağa gönül vermiş, bu yola hizmet eden tüm dede, baba, âşık, ozan, zakir, gibi geleneği yaşatanların mutlaka bir araya getirilmesi gerekmektedir. Bu vesileyle birbirinden kopuk, habersiz veya sorunları olanlar buluşturulmalıdır. İlk önce bir tanışma, kaynaşmayla; farklılıkların, sorunların ortaya dökülmesi gerekmektedir. Bu konuyla ilgili acilen bir toplantı düzenlenmelidir. Sonrasında bu büyük geleneğin nasıl yaşatılacağı, dergâhla, yolla ilgili problemlerin aşılması için yapılacaklar tartışılmalıdır. Çünkü öğrendiğimiz ve gördüğümüze göre buraya her kesimden insan ziyaret eder olmuştur. Ama ayrı ayrı ziyaretler, anlatılar, yorumlar sorunların çözümüne fazla bir şey katmamaktadır, ayrışımlara zemin hazırlamaktadır.
- Seyyid Ali Sultan (Kızıldeli) Dergahı/Ocağı ve bu gelenekle ilgili yayınların tümünün bir araya getirilmesi gerekir. Seyyid Ali Sultan (Kızıldeli)’den, bu dergâhtan, sürekten, cemden bahseden tüm yazılı belgeler, erkânnameler bir araya getirilmelidir. Varsa insanların ellerinde bulunan Dergâhla (Ocakla) ilgili kitaplar veya buradan giden eserlerin toparlanmasına çalışılmalıdır.
- Alevi Bektaşi sözlü geleneği içinde bariz bir şekilde çok özel bir yeri olan Seyyid Ali Sultan (Kızıldeli)’yle ilgili söylenen tüm nefeslerin, deyişlerin, şiirlerin toparlanması, derlemelerin yapılması gerekir.
- Seyyid Ali Sultan (Kızıldeli)’yle ilgili bilimsel araştırma yapacaklar desteklenmelidir.
- Dergâhın çok büyük bir restorasyona ve ihtiyaç duyulan yeni bazı binaların usulüne uygun bir şekilde yapılmasına ihtiyaç vardır. Bu konuda projeler üretilmelidir.
- Dergâh’ın elinden çıkan, yok edilen, edilmek istenen tüm mal varlığının envanteri çıkartılmalıdır. Şu anda temelleri kalan Dergâha ait köylerin yerleriyle ilgili hiçbir çalışma yapılmamıştır.
- Çok kısa sürede yapılması gereken bir iş de bir büyük mucize eseri, Yunanistan’da tahrip olmadan bugüne kadar gelen, Dergâhın (Ocağın) tarihi ve inançla ilgili büyük ipuçları verecek yüzlerce mezar taşının okumalarının yapılması gerekir.
- Bu büyük pir ve dergahla ilgili uluslararası bir sempozyum düzenlenmelidir. Bu vesileyle Seyyid Ali Sultan (Kızıldeli) ve Dergâhla (Ocakla) ilgili bilinmeyen birçok bilgi gün yüzüne çıkabilir.
- Dursun Gümüşoğlu’nun hazırladığı Sadık Abdal Divanı’nda olduğu gibi, bu merkezden çıkan ozanların, dede ve babaların eserleri aranıp bulunmalı, yayınlanmalıdır.
- Alevileri-Bektaşileri bu yörede, bu dergâh çevresinde, köylerde asimile etmek isteyen zihniyetle mücadele edilmelidir.
- Önemli oranda önyargıların canlılığını devam ettirdiği bölgedeki Sünni İslam inancını benimseyen soydaşlara Alevilik, Bektaşilik, Seyyid Ali Sultan hakkında bilgilendirici semineler verilmeli, söyleşiler düzenlenmelidir.
- Sünni İslam inancının temsilcileri olan müftü ve hocalarla temasa geçilip, ayrımcılıkların ortadan kalkması için çaba gösterilmelidir.