BATI ANADOLU GEZİ NOTLARI (2.) TRAKYA

BATI ANADOLU GEZİ NOTLARI (2.)

TRAKYA

AYHAN AYDIN

Hü Dost

Bir ikrara Allah deyüp bağlandım.

Efendim sevdiğim varımdır Ali.

Muhammed Mustafa Nübüvet sırrı,

Cağım, çerağım, nurumdur Ali.

 

Gerçekler yoludur, bizim yolumuz.

Hasan, Hüseyin’dir gonca gülümüz.

Zeyn-el Abidin’den gelir dolumuz.

Şarabım, Kevserim, Pirimdir Ali.

 

Muhammed Bakır’ın dameni paktır.

Cafer-i Sadık’ın mezhebi haktır.

İnandım Kazım’a gümanım yoktur.

Meydanda durduğum darımdır Ali.

 

Talibiz Rıza’nın keremkanına.

İmam Taki, Naki hanedanına.

Müşteri olmuşuz dost dükkanına,

Bu pazarda benim karımdır Ali.

 

(Turgut Abdal) İmam Asker’e erdim.

Muhammet Mehdi’ye gönlümü verdim.

Canımdan içeri cananı gördüm,

Mahşerim, Nefirim, Surumdur Ali.

 

Turgut Koca

 

TEKİRDAĞ

 

7 Haziran, Marmara Ereğlisi, Yeniçiftlik

Hasan Dinsever Baba

1925 Deliorman Silistre Akkadınlar doğumlu baba Türkiye’ye 1951’de gelmiş.

Dedesi de dedelik yapan babanın 40 çift talibi varmış.

Deliorman’a atalarının Konya Karaman’dan gittiğine inanan babanın dedesi 90 yaşında vefat etmiş. Kendisi ondan çok şey öğrenmiş.

1954/55’li yıllarda ikrar verip yola giren baba İstanbul ve Almanya’da yaşadıktan sonra şimdiki oturduğu yere yerleşmiş.

Süceattin Veli postnişini Nevzat Efendi’nin babası Mehmet Demirtaş’a ikrar veren Baba, “ikrar vermeyenler ceme giremez, hizmet göremez, tarikten geçemez, yolu ancak kurallarına uyarak yürütebiliriz” diyor.

“Musahiplik kardeşliktir” diyen Baba, insanı bağlayan unsurun musahiplik olduğunu vurguluyor.

1987’de baba olan Hasan Baba, yaz kış çerağı uyardığını, Muhammed’i gerçekten sevenlerin Alevi/Bektaşiler olduğunu, iyi bir Alevi’nin de iyi niyetli, bu yola içten bağlı, mürşidi, rehberi bilebilen insan olduğunu söylüyor. Gerçek bir babanın üstün özellikleri olması gerektiğini söyleyen Baba, Yunus Emre’nin gerçek bir şair, gerçek bir evliya olduğunu söylüyor. (Hasan Baba aynı yıl Hakk’a yürüdü. Atalar ruhuna kavuşan ruhu huzur bulsun, mekanı nur gölleri olsun, diyorum. Baba için Yenibosna Kültür ve Cemevi’nde bir cenaze töreni de yapıldı.)

 

İbrahim Yapar (Rehber)

Romanyalı Molla İbrahim’in torunu olan İbrahim Yapar şimdi Bulgaristan (eskiden Romanya) sınırları içinde olan Silistre Söğütçük’te 1935’de doğmuş.

1968’lerde ikrar verip yola giren Yapar, rehberin birinci görevinin talibi irşat etmek olduğunu, mürşidin huzuruna çıkacak insanın önce rehbere teslim olması gerektiğini söylüyor.

Eline, diline, beline sahip olmanın yolun temel kuralı olduğunu söyleyen İbrahim Yapar musahipliğin önemine değiniyor, söyleşimizde.

(Edindiğim son bilgiye göre ise İbrahim Yapar baba postuna oturmuş. Hizmetleri kutlu olsun, diyorum. Bir başka vesileyle 2007’de kendisini evinde ziyaret ettiğimiz baba bu yolu sürmenin büyük bir erdem olduğunu, gücü yettiğince yolda hizmete devam edeceğini bizlere söylüyor.)

 

Yeniceköy, Halil İbrahim Dişli Baba

1929 Bulgaristan Yeniceköy doğumlu olan Baba 1934’de Türkiye’ye gelip yerleşmiş.

Bulgaristan’daki Yeniceköy’den gelenlerin bir kısmının da buraya gelip yerleştiğini söyleyen Baba, bir kısım Bulgaristan Türk göçmeninin de Elazığ’a gittiğini söylüyor.

23-24 yıldır babalık yaptığını, zaman zaman 70-80 çift talibi olmasına rağmen, şimdi bunun 8-9 olduğunu söylüyor.

Günümüzün şartlarındaki değişikliğin insanların yaşamlarını da etkilediğini söyleyen Baba, hayat koşullarından yakınıyor.

Hiç kimse gelmese de Cuma akşamları çerağları yakmaya devam ettiklerini söyleyen Baba’nın eşi Hatice Gül ise Bulgaristan’da ünlü Türk aydınlardan Muharrem Yumuk’un yeğeniymiş.

Şu anda Yeniceköy’de Deliorman’ın Yeniceköy’ünden, Hacıvatlardan, Meşe Mahalle köylerinden gelen insanlar olduğunu söyleyen baba, burada uyum içinde yaşadıklarını söylüyor.

Nevzat Demirtaş tarafından posta oturtulan baba her şeye rağmen yaşamın güzelliğinden bahsediyor.

 

8 Nisan, Çorlu, Halil Bulut Baba

83 yaşındaki Baba, yola girmesinde Kerbela Olayı’ndan çok etkilenmesinin rolü olduğunu, o gün bugündür İmam Hüseyin’in davasını, derdini, yarasını yüreğinin derinliklerinde taşıdığını söylüyor.

Babanın oğlu, bilgili bir insan olan Orhan Bey de söyleşimizde birçok konuda bizlere yardımcı oluyor.

Ataları Türk sınırına çok yakın Bulgaristan’daki Belveren (Balveren) Köyü’nden olan Baba Amuca Kabilesi’nin varlığından ve öneminden bize bahsediyor.

Balım Sultan erkanı sürdüklerini, Tekirdağ Kılavuzlu Köyü’yle sıkı ilişkileri olduğunu söyleyen Halil Bulut Baba, yolun kurallarına uyulmadan hiçbir şey yapılamayacağını söylüyor.

Yılın belli dönemlerinde mutlaka toplanıldığını cem yapıldığını söyleyen baba, diğer zamanlarda da talip canların isteklerine göre belli günlerde bir araya geldiklerini söylüyor.

Normal zamanlarda taliplerin masrafları paylaşarak kurban kestiklerini söyleyen Halil Bulut Baba’nın 70-80 çift talibi varmış.

Yol yaşının cemde esas alındığını söyleyen baba, yolun çok incelikli kurallarının olduğunu herkesin bu konuda ahkam kesmemesi gerektiğini söylüyor.

Orhan Bulut ise Alevi/Bektaşi örgütlülüğünün dağınıklığından ve inanç ve kültür öğesini dışlayarak örgütlenilmesinin zararlarına değiniyor.

 

Paşaalan (Türkgücü) Köyü, Ahmet Kasapoğlu Baba

Bulgaristan Haskova, Alan Mahalle’den olan Baba, 1955 doğumlu.

Babai Kızılbaş olarak kendini nitelendiren Baba, ikrarın Alevilik için önemini vurguluyor.

İkrar verdikten sonra Babai Babalarından, Nevzat Demirtaş’ın Halifelik verdiği tek Babai halifebabası Hayrullah Baba’nın posta oturttuğu Ahmet Kasapoğlu’nun yaklaşık 150 çift talibi olduğunu öğreniyoruz.

Hakkı Saygı’nın: “Otman Baba kitabım yayınlandı okudun mu?”, demesi üzerine, “o biraz basite kaçmış, derleme bir eser olmuş, esas şimdi iyi bir eser çıkacakmış, onu sabırsızlıkla bekliyorum”, dedi. (Şevki Koca’nın hazırlayıp Kültür Bakanlığı tarafından basılan Otman Baba Velayetmanesi’nden bahsetti.)

Bu arada kendisi gibi Hayrullah Baba’ya bağlı diğer babaların isimlerini de alıyoruz, kendisinden: Hüseyin Baba (Firüzköy), Ömer Baba (Zeytinburnu), Taki Baba, Erbaş Baba, Hüseyin Baba (Firüzköy), Sadullah Baba (Şu an Bursa’da).

“Çerağ bir nurdur” diyen baba, On İki İmamlar’ın da birer nur olduğunu, Kur’an’sız Ehlibeyt, Ehlibeyt’siz Kur’an olamıyacağını söylüyor.

(Kitabın birinci baskısında Hayrullah Baba yerine, Abdullah Baba yazılmıştır. Hayrullah Baba’dan ve okurlardan özür diliyorum.)

 

Çeşmeli Köyü, 8 Haziran, Hasan Ergüner Baba

76 yaşındaki babanın eşi Duranca Ergüner. Baba Bulgaristan’dan Varna’dan Kumluca Köyü’nden gelmiş. Burada 150 hane Alevi varmış. Eşi ise  Bulgaristan Alvanlar’danmış. Kendilerini Abdal Musa Sultan’a yakın hissediyorlarmış.

Söyleşimizde baba, can kardeş, Bilezer denilen Musahipliğin önemine değiniyorlar. Nevruzda dergahlar yani cemler biter, herkes işine bakar diyen, baba Muharrem’de 11 gün oruç tuttuklarını söylüyor.

Nevzat Demirtaş tarafından posta oturtulan Baba, cuma ve pazartesi akşamları hizmet yürütüyor. 20-23 çift talibi olan Baba, “Nevruzu (yani Kırklar’ı) aksatmadan yaparız”, diyor.

 

Yeniceköy, 8 Haziran, Şaban Öztürk Baba

76 yaşındaki Babanın eşi Sabriye Ana da 76 yaşında. Tuna Yalısı’ndan (Bulgaristan’dan) 1929’da gelmişler. Şaban Öztürk’ün babası Yakup Baba da 24 yıl babalık yapmış. Eşi ise Meşe Mahallesi’nden gelmiş.

Burada hem Meşe Mahallesi’nden, hem Mesin Mahallesi’nden, Tuna Yalısı’ndan insanlar varmış.

Köy 45 haneymiş ilk kurulduğunda. Zaman zaman 150 haneye çıkmış, şu an 85 haneymiş. 23 çift talibi olan baba 25 yıldır babalık yapıyormuş. “Meclis yapar toplanırız, insanlara aydınlık yol verenlerin yolundan gideriz” diyen baba, musahipliğin önemine vurgu yapıyor.

Süceattin Veli Dergahı’na bağlı olarak hizmet yürüten Baba’nın Nevzat Demirtaş’a büyük bağlılığı var.

(2004 yılında babayı kaybettik. Ruhu şad olsun.)

 

Yeniceköy, Halil Yaman Baba

78 yaşındaki Baba da Tutrakan Yeniceköy’den gelme.

“Hacı Bektaş’a bağlıyız, onun yolundan ayrılmayız”, diyen babanın eşi Habibe Ana 76 yaşında.

Gelibolu’dan buraya gelen canlar inancı yaşatmanın kıvancını bizimle paylaştılar.

1985’den beri babalık yapan Baba, Nevruz Bayramı’nın Kırklar Bayramı olduğunu, Cebrail kurbanı olarak bilinen tavuk, horoz kesmenin de hizmet yürütmek için bir araç olduğunu söylüyor.

Rehberin önemine değinen baba, Muharremin 12 gün tutulduğunu söylüyor. “Çerağ uyarmak (sancak uyarmak) çok önemlidir, Muharremde tüm canlar niyazlaşır, 13. gün kurban kesilir” diyen babanın 30 çift talibi var.

“Çok kalabalık olursak oğul verir bazı canları ayırır başka bir grup oluştururuz” diyor baba.

 

Sağlık Mahallesi, Rıza Yurtbil Baba

1925 Bulgaristan Yeniceköy doğumlu olan baba, söyleşiden sonra bizi evinde misafir ediyor.

Duvardaki tam 77 yıllık bir fotoğraf gözüme ilişiyor. Bir örneğini almak için flaş patlamasın diye fotoğrafı dışarı çıkarıyor, fotoğrafını çekiyorum. Rıza Yurtbil’in Dedesi Ahmet, annesi Sabriye, Babası Ali ve üç kardeşiyle altı aylıkken çekilmiş bir tarihi fotoğraf.

25 çift talibi olan baba hastalansa da, bacağı tutmasa da hizmetleri aksatmadan devam ettiriyor.

Bu yüreği sevgi dolu baba ve eşi bizi öyle içten ve sıcak davranıyorlar ki daha sonra zaman zaman olduğu gibi ara ara gözlerim yaşarıyor. Her gittiğim hanenin bir evladı oluveriyorum.

Beni yüreklerinin en derin yerlerindeki en samimi duygularıyla sarıp sarmalıyorlar. Hepsi bir anam, bir bacım, bir babam, dedem olarak çıkıyor karşıma.

Bu inanç, bu sıcaklık, bu ne güzellik Yarabbi! diyorum.

Sohbetler, muhabbetler, samimiyetler, dost ve dostluk sofraları açılıyor önümüze, her seferinde. Elinde avucunda nesi varsa ortaya döküyorlar. Dertleştikçe içleniyor, içlendikçe hüzünleniyor, birbirlerimize daha çok açılıyoruz.

Her şeyin başı samimiyet. Fevzi Pınar’ın rehberi olduğunu öğrendiğimiz Baba, “Rehber olmadan cem yürümez”, diyor. 1905’de Balkanlar’a giden Nevzat Efendi’nin dedesi Nuri Efendi oraya gidince; “Bilgi bizde, yol erkan sizde sakın bunu bırakmayın” demişler. Eskiden talip bir yere gidecekse babadan izin alırmış... İzin/icra olmadan yola çıkılmazmış...

Avusturya ve Almanya’da işçi olarak da çalışan Baba, 1980’de kesin dönüşle Türkiye’ye gelmiş. İzmit Mecidiye’ye yerleşmişler ilkin. Şu an 25 çift talibi olan Baba, “Nasip almaya ikrar verme derler, yani el alma denir”, diyor ve görüşlerini şöyle özetliyor: “Musahip kurbanı kesilerek bu yola girilir, bir daha da çıkılmaz.

En sevdiğin insanlardan vekil seçersin o sana kefil olur, hata, yanlış yapamazsın bu yola girdikten sonra, bu Muhammad Ali yoludur, çok ince kuralları, töreleri, gelenekleri vardır. Tarikat yolunun aydınlatıcısı Mürşittir. Otman Babalar, Demir Babalar, Hacı Bektaşlar yolun kurucuları ve aydınlatıcılarıdır. Muhammed ve Ali bir nurdan. Kur’an’ı Kerim Peygamber Efendimize indi. Kur’an bir aydınlık yoldur.

Çorlu’ya bağlı Sağlık Mahallesi’nde 2000 hane var bunların 600’u Alevidir. Burada Bulgaristan Alvanlar, Yeniceköy, Adaköy’den gelenler yanında, Anadolu’dan Tokat’tan, Sivas’tan, Van’dan ve Erzurum’dan gelenler de var” diyor, Baba.

(Maalesef Rıza Yurtbil Baba’yı 2004 yılında kaybettik. Ruhu şad olsun.)

 

Muratlı, Kırkkepekli Köyü, Mehmet Akçay Baba

1931 doğumlu olan Akçay Baba, Bulgaristan Razgrat, Tutrakan Bölgesi, Akçalar Köyü’ndenmiş. (Kemaller Köyü’ne 15 km. uzaklıkta).

Daha önce ziyaret ettiğim Pir Mehmet Bahaettin Ocağı olarak nitelendirdiği Şeyh Sofi Hüseyin Sabri Baba’ya Dergahı’na bağlıymış.

Yüzün üzerinde talibi olan Baba, musahipliğin önemine değiniyor söyleşimizde. “Aşurede ve Harman Tavuğu’nda toplanıp ibadet ederiz”, diyor baba. Babanın daha doğrusu burada “Efendi”nin toplum üzerinde hala belirli bir etkisi var.

 

Murtaza Baba ve Hüseyin Baba Türbeleri

Köyde Murtaza Baba ve Hüseyin (Tezveren) Baba Türbeleri var.

Türbelere insanlar dileklerinin yerine gelmesi için yoğun ziyaretlerde bulunuyorlarmış. Öyle ki Hüseyin Baba Türbesi’nin mezar taşları, mermerleri binlerce dilek yazısıyla dolu. Ev, çocuk, iş, araba vb. her türden isteği olanlar, bunu yazıyla dile getirmişler.

 

Tekirdağ Merkez

9 Haziran, Kılavuzlu Köyü, Halife Baba Tevfik Çetin

Aynı köy doğumlu, 73 yaşındaki Halife Baba’nın kökleri Bulgaristan Malkoçlar’dan gelme. Belveren (Balören) Köyü’nden gelmeymiş.

Amuca Kabilesi’nin bölgedeki önemine Halife Baba da işaret ediyor. Bölgedeki bir kısım Alevi-Bektaşi Amuca köylerini de bize sayıyor.

En azından kendisi tüm Alevi-Bektaşi Amuca köylerine gitmiş. (Konuyla ilgili detaylı araştırmaları yapan araştırmacı dostumuz Refik Engin’den de aldığımız bilgilerle iyice öğreniyoruz ki bir Türk boyu olan Amucalar kendilerine has gelenek ve görenekleri olan, Alevisi olsun, Sünnisi olsun birbirini tutan, koruyan bir topluluk.) Arzulu (Muratlı) Yenibedir, Omurca (Lüleburgaz’a bağlı), Çeşmekolu (Burgaz’a bağlı), Deveçatağı, Karıncak, Kızılcıkdere, (Kırklareli), Devletliağaç, Malkoçlar, Beyci, Tatlıpınar, Topçular, Ahmetler (Kofçaz’dakiler).

Askerlik dönüşü 1955’de Çorlu’da Kazım Asar Baba’dan nasip alan Tevfik Çetin’in eşi Hanife Ana’nın babası Cafer Tuncay Halife Baba da tanınan ünlü Bektaşi babalarından birisi.

“İşe rehberlikle başladık” diyen baba, 12 Mayıs 1984’de Cafer Tuncay’dan babalık icazetini almış.

Tevfik Çetin’e göre rehber, cemevini düzenler, gelen misafirleri karşılar, onlarla ilgilenir. “Posta oturan babanın görevi daha ağırdır, onun hata yapması yolu bozar, mürşitlik makamında oturmak insanda huzur bırakmaz, çünkü öyle ağır bir görevdir ki bu Muhammed Ali postunda oturduğunun farkında olmanın ağırlığını ancak orada oturanlar bilir” diyor, Baba.

“21 Kasım 1998’de Mustafa Eke Dedebaba beni Halifebaba yapıp Hilafetnamemi verdi. O törende Ali Sümer, Ali Doğan, Hasan Asuman, Teoman Güre, Mustafa Eke Hilafetnamemi imzaladılar. Hacı Bektaş gerçek rehberimizdir. Kur’an’ı Kerim bize nasihat veriyor. Bizde cemlerde saz yok. Hep beraber nefes söyleriz biz.”

 

Şevket Gürses (53) (Derviş)

Gürses şunları söylüyor: İnsanlığa ışık saçan Bedri Noyan’ın tuttuğu yolu tutuyorum. Kılavuzlu köyü 70 hane. Tarımla uğraşıyor insanlar. Bir ay önce Hüseyin Kayrak Baba’nın dervişi oldum.

 

Halil Tiryaki Halifebaba

Oldukça rahatsız olan babamız, uzun yıllardır bu yola hizmet veren bir değerimiz.

Bizi kırmayarak cemevine geliyor ama çok rahatsız olduğu için fazla konuşamıyor.

Sadece bu yolun ululuğundan, güzelliğinden, Bedri Noyan’ın bilgeliğinden bahsediyor.

(Baba 2005’in nisan ayında Hakk’a yürüdü. Ruhu şad olsun.)

 

Fehmi Tuncay Baba

Fehmi Baba da Bedri Noyan ve Turgut Koca’nın Bektaşilik için gerçek değerler olduklarını, onları zamansız kaybetmenin kendilerini çok üzdüğünü söylüyor.

 

Refik Engin

Aynı gün aynı köyde; Trakya’daki Alevi-Bektaşi toplumu üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan Araştırmacı Refik Engin’e misafir oluyoruz.

Uzun saatler boyunca sohbet edip, söyleşi yapıyoruz.

Refik Engin gerçekten de bölgedeki tüm babaları tanıyor.

Yöreyle ilgili en geniş bilgiyi kendisinden alıyoruz. Amuca Kabilesi, Bedreddiniler, Gülşeniler, Ali Koçlu’lar, Balım Sultan erkanı sürenler, Babai’ler, Kızıldelili’ler... tüm alt gruplardan Alevi Bektaşi inanç ve kültür yapısını bize anlatıyor.

Bilgisayarında onlarca kitapta çok ciddi çalışmaları olan dostumuz bize detaylı bilgiler veriyor.

1956 doğumlu Engin hem tarımla uğraşıyor, hem de devamlı gezerek araştırmalarını sürdürüyor ve bunları makalelere dönüştürüyor.

Meslek Lisesi mezunu olan Engin, “1980’de Bektaşiliğe intisap ettim” diyor.

Amuca lafının, emmi, amucadan geldiğini söyleyen Engin, Alevi-Bektaşi olsun, Sünni olsun Amucalıların yakın akraba evliliği yapmadıklarını, birbirlerine çok bağlı insanlar olduklarını söylüyor.

Trakya insanının gülü çok sevdiğini, gül çubuğundan tarik de yapıldığını söyleyen Engin, Trakya’da inanç kümeleri hakkında herkesin yalan yanlış bir şeyler yazmasından son derece rahatsız. “İl gider/töre kalır” sözünde olduğu gibi bölgede geleneklerin çok sağlam bir şekilde yaşatıldığını söyleyen Refik Engin, bölgede evliliğe çok önem verildiğini, evli olmadan erkanlara girmenin mümkün olmadığını söylüyor.

Edirne’de Kızıldeliye bağlı çok köy olduğunu söyleyen Engin, Bedreddini’lerin Şeyh Bedreddin’i  “Sultan” olarak büyük bir sevgi ve saygıyla andıklarını söylüyor.

Trakya’da kişinin eşi razı olmadan baba olunamayacağını söyleyen Refik Engin, kadının toplumda çok öncelikli bir yerinin olduğunu vurguluyor.

 

Muratlı, Hüseyin Marangoz Baba, (Ali Koçlu), (67)

Baba’ya göre babalık kendilerinde babadan oğula geçiyor. (Dedelik kurumu gibi).

Bulgaristan Gerlova, Alvanlar’dan gelen atalarının geleneklerini yaşattıklarını söyleyen Hüseyin Marangoz Baba, Amcaoğlu Hasan Baba’nın şu anda Alvanlar’da hizmet verdiğini söylüyor. (Kendisiyle daha önce Bulgaristan’da bir söyleşi yapmıştım.)

Eşinin de yine bölgedeki bir başka Alevi köyü olan Küçükler’den olduğunu öğrendiğimiz Baba, Muratlı merkezde yine aynı yöreden buraya göçmüş insanlar olduğunu söylüyor. “İnsanlar dünya içinde bir çiçektir, insanın görevi dünyayı çiçek gibi güzelleştirmektir”, diyen babanın evinin bahçesi de gerçekten bir çiçek bahçesi gibi.

Dedesinin de, babasının da, ağabeyinin de babalık hizmetleri yürüttüğünü söyleyen Hüseyin Marangoz Baba, babalık yapmanın kendileri için bir zorunluluk olduğunu, insana hizmetin en büyük ibadet olduğunu söylüyor. Kendilerinde “Taç giyerek” babalık yürütmeye başlama geleneği olduğunu söyleyen Marangoz, cemaat istemezse yine baba olunamayacağını insanların icazetinin bu konuda çok önemli olduğunu söylüyor.

“Kasımda Tekkeye Çıkma yaparız” diyor. Yani cemler başlarmış. “Gurbette olanlar, işi gücü bitirenler, toplanır ortak kurbanla, cem yaparlar” diyor Baba. “Ayrıca Harman Tavuğu yaparız”, diyor. “Ürünleri topladıktan sonra bereket için cem yaparız, ara bayramları yaparız (toplanırız), Kırklar Bayramı (Nevruz Bayramı)nda mutlaka toplanır cem yaparız, bugün kırk yumurta pişiririz, kırk çerağ uyarırız, kırk eren aşkına. Aşureye önem veririz. 11. Gün kurban keseriz, bekarlar için de cem yaparız, onlar da görsün yolumuzu diye. Rehber “İçel” iç gözcüsüdür, çok önemlidir. Musahiplik Muhammed Ali’den kalmıştır, çok önemlidir bizde. Musahiplikte koç kurbanı kesilir, suçlu varsa oturak ederiz (ceza veririz)” İnanç uygulamalarını bana anlattı baba.

 

KIRKLARELİ

 

 

LÜLEBURGAZ,

10 Haziran, Muzaffer Erilmez Baba

Sultan Süceattin’e bağlı olan baba daha önce ziyaret ettiğim, söyleştiğim Bulgaristan Deliorman Caferler’den Fıçıcılar sülalesindenmiş.

Babası Ahmet Baba Mesim Mahalleli, annesi Ümmüş Ana, Meşe Mahalleliymiş. 1935 doğumlu olan baba her Cuma akşamı çerağ uyardığını söylüyor.

Ahretlik, yani musahipliğin önemine değiniyor. (Baba’yı 2007’de kaybettik. Hakk’a yürüyen ruhu şad olsun, diyoruz.)

 

Yenibedir (Alevi/Sünni karışık bir köy)

Ali Haydar Harparslan Baba

Hasta olan babayı nezaket için ziyaret ediyor, hal ve hatırını soruyoruz.

Baba öyle duygulanıyor ki göz yaşlarını tutamıyor.

Eşi, oğlu ve gelini bize çok sıcak davranıyorlar.

Oğlu Hüseyin Harparslan gideceğimiz yerler konusunda bize yardımcı oluyor. Babamıza acil şifalar diliyoruz.

(Sevecen, dost yüzlü, Refik Engin’in sağlığında söyleşiler yaptığı Babamızı gezimizden hemen sonra kaybettiğimizi öğreniyoruz. Atalar ruhunu kavuşan ruhu huzur bulsun, nur göllerinde yatsın.)

 

Evrensekiz, Ahmet Beyazıt Baba, (68)

68 yaşındaki babayı ziyaretimiz onu da çok duygulandırıyor. “Çektiğim canlar yani nasip verdiklerim 10-15 çift kadardır” diyor baba. “Musahiplik çok ağır olduğu için burada uygulanmıyor. Bizler Bulgaristan Kocakışla Köyü’nden gelmişiz. Bizler Hacı Bektaş Dergahı’na, Balım Sultan’a bağlıyız. Evrensekiz’de tarikat ehli 50 hane vardır, bizler Ali Koçlu süreğindeniz” dedi.

 

Basri Ersöz, (Talip), (53)

Basri Ersöz kısaca konuşmamızda şunları söylüyor; “Burada nasipli/nasipsiz 800 kişi Alevi/Bektaşi vardır. Bizler 12 İmamlar aşkına 12 çerağ uyarırız. Kurban keseriz, yolumuzu, töremizi devam ettiririz. Bizde 12 hizmet vardır, 12 makam vardır.”

 

Lüleburgaz Merkez,

Bektaş Erol Baba, (1919)

Yaşamını ve görüşlerini baba şöyle sıraladı:Dedelerimiz Bulgaristan sınırında kalan Kaybılar Köyü’nden. Yani Belören Köyü’nün yakınlarındaki köyden. Babam Yabuk Ali (Yabuklardanmış) 1933’de öldü. Annem Tekirdağ Kılavuzlu Köyü’nden Ayşe Hanım, 1943 yılında vefat etti. Askerliği 1941’de İzmir’de yaptım. Öyle büyük sıkıntılarla büyüdüm ki anlatamam. İlkokul 3 yıldı o zamanlar, bir fakirlik, bir fakirlik... Bizler yardımlaşma sayesinde ayakta, hayatta kaldık. Bizde yol her şeyden uludur. Ona layık olmak için çok çalışmak lazım. Benim babam da dervişlik yapmış. Nasip almak; mürşit huzuruna, doğru yola çıkmak, ulaşmak demektir. Postlar kutsaldır, onları niyazlarız. Nefes söylemek önemlidir. Benim şu yaşıma rağmen 20/30 çift talibim var. Nevruz, muharrem önemlidir bizim için.”

Ses tonu, anlatma yeteneğiyle beni mest eden baba tam bir kemalat ehli bir piri fani.

 

Çeşmekolu Köyü, Ali Ersoy Baba

72 yaşındaki babanın eşi Alise Ana ise 70 yaşında.

Amuca Kabilesi’nden olan babaya göre aynı soydan birisiyle evlenebilmek için 7 gömlek geçmesi lazım (7 göbek atlaması lazım). “Nasip kardeşliği var burada yani. Aynı anda nasip alıp, ikrar vererek yola giren çiftler arasında “Nasip Kardeşliği” geçerli. Musahipliğe benzeyen bir sistem var, burada. Ali dünyaya bakidir, dünyaya baki kalacaktır” diyen Ali Ersoy Baba inanç olmadan hiçbir şey olamayacağını söylüyor.

100 talibi olan baba hizmetleri layıkıyla yerine getirmeye çalıştığını söylüyor. Ceza alan bir talibin yeniden ceme kabul edilebilmesinin diğer canların isteğine bağlı olduğunu söyleyen Ali Ersoy Baba, bizim inancımızda her şey hoşgörüyledir, zorlamayla hiçbir şey olamaz diyor.

 

Deveçatağı, Habib Özkaynak Baba

73 yaşındaki babanın da kökleri Kaybılar Köyü’ne uzanıyor. “Misafir Hızır’dır sen özün dile / Gelen misafirler kısmeti bile / Mihman canlar siz bize hoşça geldiniz”, diyerek eşiyle bizi karşılayan baba, Arzu Ana’yla mutlu bir hayatları olduğunu söylüyor.

Amucalıların Gülşeni kolundan olan baba, köylerinin karışık bir köy olduğunu kelamın yani nefesin inançlarında çok önemli bir yere sahip olduğunu söylüyor.

Dergah burada cem için kullanılan kelime.

Büyük kurban İsmail Kurbanı.

 

11 Haziran 2002, Deveçatağı, Habib Özkaynak Baba

Gidecek çok fazla yerimiz, söyleşecek çok fazla babamız olduğu için çok acele hareket ederek Deveçatağı Köyü’ne varıyoruz.

Habib Özkaynak Baba’yı bularak evine gidip detaylı bir söyleşi gerçekleştiriyorum.

Burada da ilginç bir gelenekle karşılaşıyoruz.

Burada dede bir nevi babaya yardımcı olan rehberlik görevini yerine getiren bir inanç kurumu.

Burada analar kelam, yani nefesler söyleyerek bizi karşılıyorlar.

Tümüyle Amuca kabilesine ait bir köy olsa da zamanla Sünni’leşmeler yaşanmış ve şu anda Alevi/Sünni karışık bir köy yapısına bürünmüş Deveçatağı.

73 yaşında olan Habib Özkaynak yine köklerinin Bulgaristan olduğunu, Kaybılar köyünden buraya geldiklerini söylüyor. Ayrıca zamanla bu köye Belören ve Gündüzler gibi köylerden de gelip yerleşenler olmuş.

Dedenin hanımı Arzu Ana (73) hemen bize yemek için bir şeyler hazırlarken muhabbete de katılıyor.

Kendilerinin Amuca kabilesinden, Bedreddin yolunu sürenler olarak tanımlayan Özkaynak Baba, kendilerinin gülü çok sevdiklerini, çiçeğin insanın ve yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğunu söylüyor.

Gülşeni olarak isimlendirilen bu insanlarda Şah Bedreddin’e büyük bir bağlılık var.

Onun ismi geçince saygı işaretleri yapan bu canlara göre gül Muhammed’den, Bedreddin’e ondan da kendilerine geçen kutsal bir emanet.

Öyleki ibadetlerinde gülün çok büyük bir anlamı var.

Yalnız burada şunu belirtmek lazım, gülün kokusunun ve varlığının sindiğine inandıkları bir bez parçası burada önemli.

Bu bez parçasının Hz. Muhammed’in kırklar meclisinde semah ederken keşkülünden kopan bir bez olduğuna, onun da zamanla Şah Bedreddin’e geçtiğine ondan da kendilerine intikal ettiğine inanıyorlar.

İbadetlerini bu bez parçası olmadan yapmıyorlar.

Buna “gül kuşanmak” deniyor.

Şeyh denilen burada daha çok yaygın olarak Şah denilen, Bedreddin’in talipleri gül kuşanmışlardır.

Aynı görüşü dedeyle birlikte söyleşiye katılan Talip Talih Dede de onaylıyor.

Erkan kapıları güzün açılmaya başlayınca İsmail Kurbanı, yani büyük kurban keserek cem ve cemaatlar başlıyormış.

Cem, Cemaat, Dergah, Cebrail Muhabbeti toplanıp cem ibadeti yapmak için kullanılan kelimeler.

5 veya 7 veya 9 dedenin bir araya gelip yapabildikleri büyük ibadetler dışında küçük hayvanlar keserek (tavuk, horoz, hindi vb.) tümüyle muhabbet ve sohbet için de toplanmaların yaşandığı köyde insanlar arası inançsal bazda bir sorun yok. İbadete herkes davet edilir, yolun kurallarına uyanlar buraya alınır, Hakk, Muhammed Ali isimleriyle birlikte Şah Bedreddin adı da burada yaşatılır...

Burada da Anadolu Aleviliğinde olduğu gibi dedelik kurumu soydan gelen, soyu takip eden bir kurum.

Her bir dedenin ayrı bir görevi var. Tüm dedelerin başında bir baba bulunuyor.

Büyük Dede diye tabir edilen en yetkili dede ise Ali postuna oturan, baba olmadığı zamanlar tüm hizmetleri yürütebilen baş dede konumundaki kişi oluyor.

12 gün Muharrem Orucunun tutulduğu, nasip almadan yola girilemeyen, küskün, dargın veya suçluların ceme dahil edilmediği bu köyde de Alevi Bektaşi inanç ve kültürünün tüm canlılığıyla yaşadığına tanık oldum.

Tabii ki ilk dikkat çeken husus, tüm evlerin bahçelerinin içinde gül ve diğer çiçeklerin olması.

 

Karıncak Köyü, Hasan Güner Baba

Çok yoğun bir yağmur altında girdiğimiz köyde Hasan Güner Baba’yla doyurucu bir söyleşi gerçekleştirmenin yanı sıra hem kendi, hem de 1933 doğumlu eşi Şüküne Ana’dan nefesler dinleyerek her zaman ki gibi mest oluyorum.

1936 doğumlu Hasan Baba da Bulgaristan’dan Gaybiler (Kaybılar), Gündüzler gibi köylerden buraya gelip yerleştiklerini söylüyor.

Burasının 118 yıllık bir köy olduğunu belirten Hasan Güner Baba, hemen hemen yarısının Alevi olduğunu söylediği köyde Sünni’lerle aralarında hiçbir inançsal sorun yaşanmadığını belirtiyor.

Her sene Hıdırelleze 3, 4 Perşembe kala 3 “Mahalle Kurbanı” kestiklerini belirten Hasan Baba, Perşembe günleri kesilen kurbanların insanları bir araya getirmek için bir vesile olduğunu söylüyor.

Her sabah evde 2 rekat namaz kıldığını, cem ve cemaat işlerini aksatmadan sürdürdüğünü söyleyen Baba’ya göre, gönülden Tanrı’ya giden ince bir yol vardır, insanın Allah’a inancı tümüyle kendisiyle ilgili bir husustur, hiç kimsenin bir başkasının ibadet ve inancına karışmaya hakkı yoktur.

Evlenmeden önce de insanlara nasip verilebileceğini ancak bunun çok istisnai bir durum olduğunu söyleyen Hasan Baba, yolun kurallarını bilmeden hareket etmenin çok yanlış olduğunu söylüyor. 3 can bir cemdir, diyen baba kendisinin Turgut Koca Erenlere bağlandığını, onun bilgisinden, irfanından çok şeyler kaptığını bizzat kendisinin onu ziyaret ettiğini, aralarında derin bir bağ bulunduğunu, 7 yıl Onunla sürekli temas halinde olduğunu söyledi. Halil Tiryaki Halife Baba’ya bağlı olduğunu söyleyen Baba onu en son 19 Nisan 2001’de ziyaret ettiğini belirtti.

Bugüne kadar 88 cana nasip verdiğini söyleyen Baba, ölene kadar bu yol için çalışmaya devam edeceğini de söyledi.

 

Kızılcıkdere, Haydar Karaman Baba

Bilgisi yanında Türkiye’deki özellikle İstanbul’daki Alevi/Bektaşi kurum ve kuruluşlarıyla ilgili, özellikle cemevlerinin yapısıyla ilgili gözlem, görüş ve fikirleriyle beni oldukça şaşırtan Haydar Karaman Baba, toplumun öncüsü ve gözcüsü olan bir inanç önderi olarak karşıma çıkıyor.

73 yaşındaki Haydar Karaman Baba, 37 yıl dervişlik yaptıktan sonra 1986 yılında baba olmuş.

Dedelikle dervişliğin aynı şeyler olduğunu, önemli olanın yola hizmetten geçtiğini söyleyen Haydar Karaman Baba’ya göre 6 göbek geçmeden Amucalar’da evlilik olmaz.

Bu yolda kadının büyük değeri ve önemi olduğunu söyleyen Baba bu meydanda er de bacı da aynıdır, diyor. “Fakiri meydanda doğurdular”, diyen Haydar Karaman Baba’ya göre babalığı da, dedeliği de hakkı olanın yapabileceğini, yolu, layık olanların sürmesi gerektiğini belirtiyor.

Muhammed Ali Aşkına Pazartesi ve Cuma akşamları çerağları uyardığını söyleyen Baba, Hıdırellezden önce 3, Hıdırellezden sonra 4 Perşembe kurban kesip bir araya geldiklerini, Nevruzda mutlaka toplanıp ibadet ettiklerini, kurban kestiklerini, 1 kişi öldükten sonra yani “göçündükten sonra” 3 akşam çerağının uyarıldığını, kurbanın gerekli olduğunu söylüyor. Halkın sevmediği bir kişinin posta oturup babalık yapamayacağını söyleyen Haydar Baba, Postacı Ali Baba’nın oğlu Avni Baba’ya, o öldükten sonra ise Şükrü Baba’ya bağlandığını şimdi ise Ali Haydar Ercan’a bağlı olduğunu belirtti.

Haydar Baba söyleşimizde, ideal bir cemevinde siyasi (politik) bir kimlik taşıyanların görev yapamayacağını, aklı başında, görevinin bilincinde, yetenekli kişilerin cemevlerinde, Alevi Bektaşi kurum ve kuruluşlarında görev yapmaları gerektiğini belirtti.

(Baba’yı geziden kısa bir süre sonra kaybettiğimizi üzüntüyle öğreniyoruz. Atalar ruhuna kavuşan ruhu huzur bulsun, nur içinde  yatsın, diyorum).

 

Kırklareli Merkez, Hasan Yıldız Baba

Hasan Yıldız Baba, Alevi Bektaşi toplumunun içinde bulunduğu dağınıklıktan dert yanıyor. Tek çarenin bir araya gelip, sorunlara yapıcı çözüm önerileriyle, somut adımlar atarak birlik ve beraberliği sağlamak olduğunu söyleyen Hasan Yıldız Baba, Alevi Bektaşi inancının inceliklerinden bahsediyor. Kur’an’sız, Ehlibeyt’siz bir Aleviliğin/Bektaşiliğin düşünülemeyeceğini söyleyen Hasan Yıldız Baba, bu konuda CEM Vakfı’nın tüm çalışmalarını desteklediklerini söylüyor.

Eşi Fatma Ana’yla birlikte kamerama eşsiz nefesler de okuyan 1938 doğumlu Hasan Yıldız Baba, birlik ve beraberliğin tek çıkar yol olduğunu söylüyor.

 

Selahattin Dağ

Bizi evine misafir eden ve bölgede Alevi Bektaşi kültür ve inancının yaşaması, tanıtılması için çaba gösteren canlardan birisi olan Selahattin Dağ da Kofçaz’da birçok Alevi Bektaşi köyünün olmasına rağmen gerekli birliği ve dayanışmayı kuramamaktan yakınıyor.

İnsanlar çok dağınık ve duyarsız diyen Dağ, her sene geleneksel olarak kutlanan Topçu Baba Anma Etkinlikleri’ne binlerce insanın katılmasının aslında olumlu, umut doğuran bir adım olduğunu ama bölge için daha yapılması gereken birçok şey olduğunu, kendilerine sahip çıkılmadığı için bir türlü örgütlenip, inancı yaşatmak adına daha somut adımlar atamadıklarını söylüyor.

Selahattin Dağ’dan ayrıca şu bilgileri derliyorum: Devletliağaç’ta Yaşar Yaşa, Yaşar Aktürk; Beyce’de Hasan Karaca; Ahmetler’de Ali Yıldız isimli “dedeler” yani rehberler varmış.

Kofçaz’da Amuca kabilesinin olduğu köyler: Karaaballar, Ahlatlı, Ahmetler, Topçular, Tatlıpınar, Beyce, Malkoçlar, Devletliağaç, Aşağıkanara, Yukarıkanara, Kocatarla.

Terzire’de, Bulgaristan Alvanlar’dan gelen Aleviler; Ali Koçlular, Bektaşiler varmış. Tostepe’de 10-12 hane Alevi varmış.

EDİRNE

 

HAYDAR-I KERRAR AŞKIYLA

 

Erenler yoluna girdim,

Haydar-ı Kerrar aşkıyla.

Ben bu yola emek verdim,

Haydar-ı Kerrar aşkıyla.

 

İlden ile yolcu oldum,

Çok yerlerde mihman kaldım,

Nice güzel dostlar buldum

Haydar-ı Kerrar aşkıyla.

 

Gözümdeki pası sildim,

Dostluk neymiş iyi bildim,

Sizi sevdim, size geldim

Haydar-ı Kerrar aşkıyla.

 

Fakir aciz yol oğluyum,

Erenlerin sağ koluyum,

Bilseniz nasıl doluyum

Haydar-ı Kerrar aşkıyla.

 

İrfan mektebini seçtim,

Sınav verip sınıf geçtim,

Dost elinden dolu içtim

Haydar-ı Kerrar aşkıyla.

 

Böyle bizim hallerimiz

Keman tutar ellerimiz,

Nefes söyler dillerimiz

Haydar-ı Kerrar aşkıyla.

 

Derviş Kemal dilim dilim

Rıza lokması yiyelim

Hep birlikte Hüü diyelim

Haydar-ı Kerrar aşkıyla.

 

Kemal Özcan

 

 

12 Haziran 2002

Havsa, Musulca

Yine cennet güzelliğindeki bir vatan toprağında olmanın sevinci her tarafımı sarıyor.

Hemen köyün merkezindeki kahveye gidip Ali Osman Bozdemir, Mustafa Çetin ve Hasan Rüzgar ile Şekvi Kaçar Dedeleri soruyorum.

Tesadüf eseri Ali Osman Bozdemir’i kahvede buluyorum.

Toplantılardan ve Cem Radyo’dan beni tanıyan dedeyle köyü geziyor, köylülerle söyleşi yapıyorum.

Sıkıntılara, dertlere rağmen köylüler yaşamın sevincini içlerinde hisseder görünüyorlar. Hemen birlikte Hasan Rüzgar Dede’nin evine gidiyoruz. Kendisiyle zengin içerikli bir söyleşi yapıyorum.

 

Hasan Rüzgar Dede

Kızıldeli Ocağından 78 yaşındaki Hasan Dede’yi büyük bir üzüntü içinde buluyoruz. Oğlu tarım ilacından zehirlenerek hastanede yatan ve durumu kritik olduğu için çok üzgün olan sevgili Baba buna rağmen çok büyük bir sevecenlikle bizi karşılıyor.

Aslında köklerinin Otman Baba’ya bağlı olduğunu söyleyen Hasan Dede Türkiye’ye Bulgaristan’dan geldikten sonra Kızıldeli’ye bağlandıklarını söylüyor.

Dedesinin Otman Baba dedesi olduğunu söyleyen Hasan Dede, babasını 1945 yılında kaybetmiş.

Bir Babai Dedesi olan dedesinin 200 müridi olduğunu belirten Hasan Dede Bulgaristan’ın Harmanlı’dan buraya gelip yerleştiklerini söylüyor. Musahipliğin yol için çok önemli olduğunu söyleyen Dede, 1955’de posta oturmuş. 4 can 1 kurban, diyen Hasan Dede, kurban olarak koçun kesildiğini söylüyor.

Lokma Pir Balım Sultan’dan kalmadır, diyen Hasan Rüzgar Dede, ölene kadar inancın gereklerini yerine getirmeye kararlı olduğunu söylüyor.

12 hizmet sahiplerinin her birinin liyakate göre bu hizmeti yerine getirebileceklerini söyleyen Baba, 12 hizmet sahipleri post kurbanı keserek hizmet yürütebilirler, diyor.

(Baba’nın 2005’de Hakk’a yürüdüğünü öğreniyoruz. Atalar ruhuna kavuşan ruhu huzur bulsun, nur içinde yatsın, diyoruz.)

 

Mustafa Çetin Dede

1949 doğumlu Dede, bir dede kızı olan eşi Fatma Hanım’ın babası Ali Dede tarafından posta oturtulmuş.

Bulgaristan Haskova’dan buraya gelip yerleşmiş olduklarını söyleyen Dede köklerin kendilerini Alevilik ve Bektaşilik’te birleştirdiğini söylüyor.

İbadet bütünlüğünü göl, mahalle, ocak olarak isimlendiren babaya göre köyde 7 ocak var. Yani grup teşkil edecek ve cem ibadetini beraber yapacak 7 ayrı grup var. 3 büyük çerağın varlığından bahseden baba, bunların 300-400 yıllık çıraklar olduğunu, atadan kalma emanetler olduğunu söylüyor. Dedeyi halk temizler, inancını dile getiren dedeye göre daha genç dedeyi, daha yaşlı olan dedelerin temizlediğini yani görgü ve sorgusunu yaptıklarını söylüyor.

1966 yılında ikrar verip ceme girdim diyen baba, 1967 yılında kurban kesip musahip olduğunu, 1970 yılında zakirlik postuna oturduğunu ve 14 yıl zakirlik yaptığını söyledi. Bugüne kadar ağzından tek kelime küfür ve kötü bir söz çıkmadığını söyleyen dede, gerçek bir dedenin vasıflarına sahip bir kişinin tüm topluma örnek olabilecek kadar alçakgönüllü, bilge bir kişi olması gerektiğine vurgu yapıyor. 2 yıl da çerağcılık hizmetinde bulunduğunu söyleyen Baba, 1986 yılında kendisi sağ olduğu halde Ali Dede’nin kendisini kendi yerine posta oturttuğunu, 20 çift taliple bu işe başladığını anlattı.

 

7 Ekim 2007 Tarihinde dede bir kez daha ziyaret edilmişti. Bu görüşmede de şu bilgileri tekrar kendisinden aldım.

 

Bizim yörede bazen dede veya baba aynı kullanılsa da cem yürütenlere dede denilmektedir.

Bize de yörede dede denmektedir. Baba çoğunlukla hizmet yürüten insanlara denilmektedir.

Babam ve annem Bulgaristan doğumludur. Dedem 92 yaşına kadar dedelik yapmıştır. Dedem Ali Yunak 1926/27 de göçmüş Kırcaali’nin Koşukavak’ın Amca Köyü’nden. Babamın amcası Cafer Dede Bulgaristan’da Kırcaali Koşukavak’ın Bodurlar köyünde dedelik yapmış.

Koşukavak’ta Kızıldeli talibi olan köyleri: Bodurlar, Amca, Ayazlar, Konacık’tır. Konacık aynı zamanda 500 yıllık bir bayramın da ismidir. Hıdırellezden 45 veya 43 gün sonra perşembeye denk gelen günde her sene bu bayram yapılır. Şölen benzeri bir etkinlik olan bayram şimdi de yapılmaktadır. Biz yöredeki herkesi çağırırız, onlar da gelirler. Hatta şimdi bayramı bekler oldu yöredeki insanlar. 25/30 kurban kesilir.

Şu anda cemleri yapa ve sazı sözü çok kuvvetli olan Ahmet Dede Koşukavak’ta yaşamaktadır. Kendisi 30/40 yıldır zakirlik yapmaktadır.

Bizler şu anda dedelik makamındayız.

02 08 1949’da Şu anda bulunduğumuz Havsa Musulca’da doğmuşum.  1966 yılında nasip alıp aynı yıl müsahip oldum. Askere gidinceye kadar yedek zakirlik yaptım, posta oturdum. 14 yıl zakirlik yaptım. 1984 yılında cerağ postuna oturdum. 1986 yılında dede postuna oturdum. 1990 yılında Hacı Bektaşta Mehmet Güvenç Dede’den dedelik görgülerimi yerine getirmem konusunda hicazanetme verilmesi uygun görülmüştür.

Talibim olan köyler ve yöreler şuralardır:

Musulca’da 150 can

Eskikadın Köyü (Edirne’ye bağlı 180 hanelik bir köy 15 hane Sünni var. Buradaki tüm Kızıldeli’ye bağlı olanlar benim talibimdir.)

Uzunköprü Yeniköy (Yolları 15 yıl kapalıydı. 4 yıl boyunca cemleri yürüttüm. Şu anda Mustafa Barlaş Dede’nin görgüsünü de ben yapıyorum.)

(Aynı zamanda Bulgaristan’daki Ahmet Dede’nin de görgüsünü ben yapıyorum.)

5/6 yıl öncesine kadar Eskikadın’daki Hüseyin Yıldız Dede’nin görgüsünü de ben yapıyordum.

Edirne Merkez Köşençiftliği: Burada iki bölük vardır. Bektaşi dediğimiz Kızıldeli Kolunun babası de benim. Onların da cemlerini ben yürütüyorum. Köyde 30/35 can müsahipli ve kendilerini Bektaşi olarak nitelendirmektedir. Diğerleri müsahipsizdir.

Merkez Hıdırağa Köyü: 130 hane vardır. 20/25 hane Alevi vardır. Kızıldeli talibi olan canların cemlerini ben yapıyorum.

Ayrıca Edirne içinde de canlarım var. Bir de birkaç cem yaptığım Karayusuf köyü var Edirne merkeze bağlı. Bu köy karışık bir köydür ve Alevi mahallesi vardır. Bunlar çarşambalılarmış. 

 

 

 

 

Ali Osman Bozdemir Dede

1953 doğumlu dedenin 25 çift talibi varmış. 1970 yılında yola ikrar vererek girdiğini söyleyen dede, ilkin zakirlik hizmeti görerek bu göreve başladığını, 1996 yılında ise posta oturduğunu söylüyor.

Bunun canların teklifi ve ısrarla istemesiyle olduğunu söyleyen dedeye göre halkın beklentisine tepkisiz kalınamaz. Otman Baba’ya da büyük bir sevgi ve saygıyla bağlı olduklarını söyleyen baba, Kızıldeli Sultan Ocağı’na bağlı olduklarını söylüyor.

Alevilik’te ikrar ve yolun kurallarına bağlılığın çok büyük bir öneme sahip olduğunu söyleyen dedeye göre Alevilik, Bektaşilik kimsenin tekelinde değildir. Herkes, her istediğini her ortamda söyleme hakkına sahip olmamalıdır.

Bölgede cemlerin başlaması ve bitmesi mevsimsel ilişkiye bağlı, birçok yerde olduğu gibi. Toprağın ekilmesi ve ürünün toplanması arasındaki zaman çalışma zamanı olduğu için ibadet edilemiyor.

Ama bu demek değil ki her şey bırakılıyor, isteyen kurban kesip, cem cemaat yapabiliyor.

Ürün çok bolsa üç-dört kurban kesilebilir. “Bolluk” zamanı, hasatın iyi olduğu zaman daha çok kurban, daha çok erkan oluyor. “Tohum Birliği” için bol ürün almak için de dualar, kurbanlar eksik edilmiyor. Ama her halükârda bu iş ibadetsiz olmaz, deniyor.

Tüm cemlerde bir kez su dağıtılır, cem başlamadan, bir daha da hiç kimse su içemez, bu bir kuraldır, kuralı bozan cezalandırılır. 12 hizmetten birisi de Karababa hizmeti. Veysel Karani’den kaldığına inanılan bir postur bu. Bir şamdan var. Bu şamdan önemli olduğu için dedenin karşısında olmak zorunda imiş. Dedelerden öğrendiğimize göre; Hıdırağa Köyü’nde Kızıldeli talipleri varmış, Köşençiftliği’nde Bektaşiler, Babailer, Sünniler varmış, Yeniköy Kızıldeli talipleriymiş, Omurca, Nasuhbey, Alıncılar Kızıldeli talipleriymiş, Karayusuf’ta Aliyanlar, Ali Koçlular varmış.

 

Şevki Kaçar Dede

Her iki dedeyle söyleştikten sonra köyün en yaşlı diğer dedesi Şevki Kaçar’ın evine birlikte gidiyoruz.

78 yaşında olan dede, gücüm yettiğince bu hizmeti yürütmeye devam edeceğim, diyor.

1946 yılında nasip alıp yola girdiğini söyleyen Şevki Kaçar Dede, zakirlik, çerağcılık, kurbancılık gibi hizmetlerde de bulunduğunu söylüyor.

Bizler musahipliyiz, musahipliğe çok önem veririz diyen Dede, Annem Yunanistan’da Kızıldeli’nin yakınlarında bir köyde oturuyormuş.

Asırbeylik mi, ona yakın bir şey olacak şimdi tam hatırlayamıyorum, ama kökler oralardanmış, diyor.

 

Edirne Merkez, Köşen (Çiftliği) Köyü, Erbay Kılıç Baba

Edirne merkeze bağlı bu köy eskiden çiftlikmiş.

Geniş tarlalar içindeki köyde Erbay Kılıç Baba’yı aramama rağmen bulamıyoruz. Evine ulaştığımızda ise kendisinin Edirne merkezde olduğunu öğreniyorum. Daha sonra eşsiz bir mimari güzelliğe sahip Edirne’de Erbay Baba’yı buluyoruz. Kendisiyle söyleşi yapmak isterken, akşam aynı zamanda kalmak için de bizi köye davet ediyor. Telefonla akşam misafirlerin olacağını, taliplerin de hazırlık yapıp toplanmalarını yakınlarına iletiyor.

Edirne’ye daha önce de iki kez gelmiştim.

Ülkemizin gerçekten çok güzel şehirlerinden birisi olan Edirne, bir tarih kenti. Tabiat güzellikleri yanında, modern caddeleriyle de dikkat çeken kent, bölgenin kavşak noktası.

Çok kısa bir zamanda yemekler hazırlanıyor.

Ben bu arada babayla bir söyleşi yapıyorum.

1994 yılında posta oturan Erbay Kılıç Baba’ya göre önemli olan bu yolun şu veya bu şekilde değil kurallarına uyularak ve can incitmeden yürütülmesi.

Bu konuda sadece babalara değil tüm taliplere, canlara büyük görevler düşüyor diyen Baba’ya göre, herkes birbirinden mesul.

Bir kişinin kabahati varsa bundan diğeri de sorumluluk taşıyor, çünkü hatalarımızı birbirimizi uyararak azaltıp yok edebiliriz, ona göre. Paşalanlı Cafer Baba’nın kendisinin halifesi olduğunu söyleyen Erbay Kılıç Baba, Tohum Birliği (Eylül/Ekim aylarında ekim dikim işlerinin tamamlanmasından sonra yapılan birlik kurbanı ve cem), Nevruz, Otman Baba Doksanı (Otman Baba’yı anmak için yapılan etkinlik)’nı kendileri için inanç yönünden önemli günler olarak sıralıyor. Aşure’den sonra taçlar okunur, diyen baba, bu tarihten sonra herkes işine bakmaya başlar diyor.

1946/47 yıllarında kurulan köyde Alevilerle Sünnilerin karışık yaşadığını, bir kısım Sünni vatandaşın da Yunanistan göçmeni olduğunu öğreniyoruz.

Aynı akşam yenilen yemeklerden, yapılan sohbetlerden sonra, tüm bölgede ünlü olan iki zakirin Selahattin Eren ve Hasan Özer’in sazlarından saatler boyunca nefesler, ilahiler, türküler dinliyoruz.

Ayrıca yöreye has eşsiz semahları da kameram kaydediyor.

 

13 Haziran 2002, Uzunköprü, Yeniköy, İbrahim Manaf Baba

72 yaşındaki babanın köklerinin Yunanistan’ın Soflu (Sofulu) Köyü’nden gelmiş olduğunu öğreniyoruz.

12 hizmetin aksatılmadan sürdürüldüğünü, musahip olmadan hizmet alınamayacağını, ne zor hizmetin “Himat” yani baba yardımcılığı olduğunu söyleyen Baba, Muharremi 10-12 gün tutarız, Nevruz bizde sene başıdır, hizmetleri artık hafta sonları yapıyoruz, bizde cem dışında nefes ve duaların okunması hoş karşılanmaz, büyük birlik cemlerinde 12 çerağ uyarılır, baş çırak Nuri Cemal çırağıdır, baba taliplere niyaza gider, abdest almadan ibadet edilmez, diyor.

 

Ahmet Ayer

Dede ve baba olmamasına rağmen bilgili olan Ahmet Ayer bölgede sazı ve sesiyle, yaptığı konuşmalarla tanınıyor.

Kendisiyle de sohbet edip, dertleşiyoruz. Günümüz yaşam koşullarından yakınan Ayer, geçmiş günleri özler gibi. Eskiden, dedelere, babalara, bilgili insanlara sevgi ve saygı çoktu, bu köye birçok ünlü yazar, ozan, sanatçı gelmişti, onlarla çok hoş sohbetlerimiz olurdu, büyük sevmek saymak artık günümüzde kalmadı dedi.

(Ahmet Ayer’in 2005’de Hakk’a yürüdüğünü öğreniyoruz. Nur içinde yatsın, diyoruz.)

 

Hasan Manaf

İbrahim Baba’nın oğlu olan Hasan Bey, aynı şekilde Alevilik ve Bektaşiliğin istismar edildiğini, bazı ileri gelen aydınlarımız ve dedelerimizin bile bu konuda kendilerini şaşırtan ve üzen çeşitli davranışlar sergilediklerini, bunları bir daha ne duymak, ne de yaşamak istemediklerini, bu konularda uyarıcı olarak bizlere çok büyük görevler düştüğünü söyledi.

 

Umurca, Medeni Yağcı Baba

Kendisini Antalya Elmalı Tekke Köyü’nden Ali Koca’nın posta oturttuğunu, Lütfü Aykurt Baba’ya da baş okutturduğunu söyleyen Kızıldeli Ocağı’na bağlı Medeni Yağcı, şu anda 30 çift talibi olduğunu, cemleri aksatmadan sürdürdüklerini söylüyor.

En Önemli unsurun ele, bele, dile sahip olmak olduğunu söyleyen baba birlik kurbanına, nevruza, aşureye çok büyük önem verdiklerini, müsahipliğin burada çok önemli görüldüğünü belirtiyor. Musahibi olmayan 12 hizmette görev alamaz, diyen Baba, kişi öldükten üç gün sonra kurban kesildiğini, burada bulunan Alevi Bektaşi köylerinin, Nasuhbey, Büyükaltıağaç (şu anda kimse yokmuş), Karayusuflu, Akıncılar olduğunu, en zor hizmetin “Himet/ İhmet/ Himat” yani baba yardımcılığı olduğunu söylüyor.

Biz bu yolda Hakk’a bağlandık, yolumuzdan ölene kadar dönmeyiz ve yolumuzu bırakmayız, diyen Medeni Yağcı, ricam üzerine Ali Baba Türbesi’ni gezdiriyor, bana.

 

UZUNKÖPRÜ

İsmail Pastırmacı Baba

Kızıldeli Ocağı’na bağlı olan baba Yunanistan vatandaşlığını koruyor. Kendisini ziyaret ettiğimizde Yunanistan’a gitmek için hazırlanan Baba, CEM Vakfı İnanç Önderleri Toplantısı’na katılmasa da kendisine yönelttiğimiz sorulara yanıt vererek bizlere ulaştırmıştı.

Aklında olan Yunanistan’daki Alevi/Bektaşi köylerini ve dedeleri şöyle sıralıyor baba bize:

Gümülcine, Sancak, Recep Abdi Baba (89) şu anda görevi bıraktı.

Gümülcine, Ebil Köyü, Nalbant Ahmet Baba,

Gümülcine, Kaypak Köyü, Mehmet Koç Baba,

Gümülcine, Musacık Köyü, Hasan Baba (vardı),

Dedeağaç, Babalar Köyü (Halk Ozanı Kemal Özcan (Derviş Kemal)’in köyü, Terzi Ali Baba,

Dedeağaç, Demirören, Ahmet Çoban Baba,

Ayrıca bildiklerini şöyle sıraladı baba: Sultan Bayramı’nda 8-11 Ekim tarihleri arasında babalar bir araya gelip görüşürler. Birinci olarak bir halife vardır. Buradaki toplantıya sadece babalar katılırlar. Bir Karataş vardır. Ceme girmeden orada Karataş’a niyaz ederler. Halife baba 3 senede bir Hacı Bektaş’a gider. Kızıldeli 600 yıldır işler, ziyaretçisi hiç eksik olmaz. Benim eşim Sümbül Ana ‘nın (1936) köyü de Çökekli Köyü’dür.

Ayrıca Yunanistan’da Kamberler, Şapçı köyleri vardır, Gümülcine’de. Dimetoko’da İlçe Köyü vardır. Dedeağaç’ta şu köyler vardır: Köseler, Karaören, Kütüklü, Çökekli, Urşanlar. Taşoğu (karışık), Mesimler (karışık), Kaypak (karışık) köylerimiz vardır. Şu anda Halife Baba Ali Terzi, Babalar köyündendir. Babalar köyü Kızıldeli Dergahı’na en yakın olan köydür. Ayrıca Uruşanlar da yakındır. Sevgili dostum aslını sorarsan bizim Kur’an’ımız cemdir. Cemde her şey vardır. Bizler 1989 yılında buraya geldik yerleştik ama Yunanistan’a sürekli gidip geliyoruz. Köklerimiz oradadır. Posta musahipsiz oturamaz. Bekarlar ceme girebilirler. Bizim en önemli günlerimiz; 8-12 Ekimdeki toplanma, Nevruz, Muharrem ve Bolluk toplanmalarıdır. Benim bildiğim kadarıyla Yunanistan’da 36 tane Alevi Bektaşi köyü varmış. Ama şu anda durum nedir, tam bilmiyorum. Bizler Pir Sultan’ı çok severiz.

 

Şu andaki durum;

 

1 Urşanlar 

(Ruşenler (?))    2 ocak              1 baba var

Çökekli             1 ocak              1 baba var.

Babalar            1 ocak              1 baba var

Mesimler          1 ocak              1 baba var

Köseler            1 ocak              1 baba var

Karaören          1 ocak              -

Kütüklü             1ocak               1 baba var

 

Kemal Özcan, (Derviş Kemal)

Günümüzde yaşayan en ünlü Alevi/Bektaşi halk ozanlarından birisi olan Kemal Özcan, ününü hak edecek şekilde 4. kez kendisiyle yaptığım söyleşide de tüm bilgeliğini ortaya koyuyor.

Alevi-Bektaşi inanç ve kültürünün felsefi temeline inerek gerçekten çok derin bilgiler sunan ozanımızla özellikle günümüzde yaşamın yozlaşan boyutu üzerinde duruyor, dertleşiyorum.

İki saat süren söyleşimizden sonra o eşsiz şiirlerini kemanıyla bana nefes şeklinde okuyan ozanımızla saatler boyunca sohbet ediyorum.

Aslında bu akşam hiçbir yere gitmeden sabaha kadar sohbet etsek diyorum. Saz, söz, keman, nefes, dostluk, dürüstlük, bilgi, dedeler, babalar, ozanlar gökyüzündeki yıldızlar gibi ayrı ayrı anlamlar kazanıyor...

Sümbül Ana’nın saz çalıp, nefes söylemesi, daha sonra çalınan sazlarla Derviş Kemal’in semaha durması... tüm dünyanın güzellikleri gözlerimin önünden geçiyor...

 

GELME

 

Bizim cemimize kolay girilmez,

Nefsine uyarak azmışsan gelme.

Bu cemde kimseye ödün verilmez,

İnsanlık yolundan yozmuşsan gelme.

 

Ummanlar dururken dalma göllere,

Yolundan yozup da düşme dillere.

Çıkarın uğruna, şayet ellere,

İftira kuyusu kazmışsan gelme.

 

İnsanlık yolunda bir ünvan kazan,

Mutluluk bulur mu şuurun bozan.

İster bir âşık ol, istersen ozan,

Gerçeğe aykırı yazmışsan gelme.

 

Derviş Kemal der ki kulak ver bana,

Ben tavır koymuşum gerçekten yana,

Doğruyu, güzeli söylerim sana,

Bu gerçek sözlere kızmışsan gelme.

 

Kemal Özcan

 

Trakya’dan Genel Notlar

 

Ziyaret ettiğimiz yerlerde olağanüstü bir ilgiyle ve alakayla karşılandık.

Araştırma Gezisi esnasında Alevilik, Bektaşilik’in inanç ve kültürüyle gelenek ve görenekleriyle çok canlı bir şekilde yaşadığına tanık olduk.

Anadolu’ya, Trakya’ya çıkılmadan, buralar görülmeden ne Alevilik, Bektaşilik konusunda, ne de dedelik, babalık, inanç konularında ciddi, kalıcı, doyurucu çalışmalar yapılamayacağını gözlemledim.

  • İnsanlar çok sağlıklı bir şekilde gidecekleri istikameti aslında biliyorlar, sezgiyle hareket ediyorlar ama olağanüstü derecede yardıma ihtiyaçları var. Bazı konularda ciddi bilgi eksikliği var. Hemen hiçbir kaynak eser buralara ulaşmamış.

  • Gezi alanımızda çok büyük bir yazılı eser açığı ve isteği var. Dergi  ve kitaplar bölge için bir altın değerinde.

  • Tüm iller, ilçeler, köyler işlenmemiş bir cevher gibi. Her köşede bir değer saklı; dede, baba, türbe, yatır, gelenek, nefes vb. gibi.

  • İnanca kültüre bağlılık olduğu kadar, buralara ulaşılamaması sonucu yer yer Sünnileşme eğilimleri önemli ölçüde dikkat çekicidir.

  • Alevilik-Bektaşilik’le en ufak ilgisi olmayan kimi uygulamalar bilgisizlikten dolayı buralara girmiş, yaşıyor.

  • Müsahiplik, Trakya Bektaşilerinde de çok önem verilen bir kurum. Halen yaşayan, yaşatılan bir inanç yapısı.

  • Alevi/Bektaşi, Sünni karışık köylerde Aleviler/Bektaşiler varlıklarını asimile olmadan sürdürüyorlar. Fakat sünnileşen yöreler, gruplar da var.

  • Yöreye ait semahlar, gelenek ve görenekler yaygın olarak sürüyor.

  • Genellikle Bulgaristan ve Yunanistan’dan göçen Alevi/Bektaşi kitlesi tarihi ortak bağlarını yaşatıp, oralardan getirdikleri, gelenek ve göreneklere büyük bir bağlılık gösteriyorlar.

  • Daha çok içe kapanık bir yapı sergileyen Alevi/Bektaşi kesiminde kendilerini bir arada tutan ortak değerler konusunda görüş birliği var. Özellikle kendilerini temsil etmekten uzak kişilerin kendileri adına konuşmasından son derece büyük rahatsızlık duyduklarını gözlemledim.

  • Halkta çok yoğun bir şekilde bir televizyon istasyonunun kurulması ve Alevilik/Bektaşilik’le ilgili programların yayınlanması isteğini gördük.

  • Birbirinden oldukça faklı bir şekilde algıladıkları inançlarının temel rütiellerinde büyük canlılık var.

  • Tüm Alevi-Bektaşi yerleşim yerlerinde ekonomik durum genelde kötü.

  • Köylere ulaşmak, insanlarla görüşmek zor şartlarda oluyor.

  • Cem Radyo halkın umudu, sesi, soluğu olmuş buralarda. O kadar seviliyor ki, bir köy meydanında dev bir ekranda Cem Radyo’yu dinler bir vaziyette yakaladık halkı.

  • Bir dede, baba veya Alevi inancıyla ilgili bir eğitim kurumunun açılması mutlaka isteniyor.

  • Kendi bölgelerine önem verilmediğini, Aleviliğin hep İstanbul’daki uygulamalardan ibaret olduğunun yanılgısına düşüldüğünü söylediler.

  • Kadınların nefes söyleme geleneği dikkat çekici şekilde yaygın.

 

 

 

AMUCALAR

 

Amucalar dediler adımıza

Fetvalar çıkardılar kanımıza

Askerleri taktılar arkamıza

Ehli Beyt  katerinden Amucalar

Hak yolunda  yürüyor Amucalar

 

Osmanlıyı kurarken beraberdik

Kimi gazi   kimi şahade erdik

Haleb Rakka’dan Kayseri’ye geldik

Ehli Beyt  katerinden Amucalar

Hak yolunda  yürüyor Amucalar

 

Kayseri’deyken  olduk Bedreddin’i

Bilmezdik biz gönüllerde  hiç kini

Öğretemedik kafirlere dini

Ehli Beyt  katerinden Amucalar

Hak yolunda  yürüyor Amucalar

 

Gücümüzü  ayırttılar ikiye

Birimizi Kars biri Rumeli’ye

Diri idik saydılar hep ölüye

Ehli Beyt  katerinden Amucalar

Hak yolunda  yürüyor Amucalar

 

ENGİN de sizden  bir  gönül bir parça

Sende Hak yolunda bir gönül harca

Ulaşmak için çalış Hak yolunca

Ehli Beyt  katerinden Amucalar

Hak yolunda  yürüyor Amucalar

 

Refik Engin

 

 

AYHAN AYDIN, Trakya ve Anadolu’da Erenler Bahçesi (Alevilik/Bektaşilik Araştırma

Gezi Notları), 2. BASKI, CAN YAYINLARI, İSTANBUL, 2008 (SAYFA: 83-130)

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile