Suriye Dönüşü Adıyaman’da… (2009)

Suriye Dönüşü Adıyaman’da… (2009)

AYHAN AYDIN

6 Haziran 2009, Cumartesi

Pınarbaşı (Bulam) Belediyesi

Yol arkadaşları olarak Ali Dede, Abuzer Acıpayam, Ali Bilgiç’le birlikte Büyükşahin Dedelerin köyü daha doğrusu bağlı oldukları yaşadıkları Beldeye, Çelikhan’a bağlı Pınarbaşı (Bulam) Belediyesine doğru yola koyuluyoruz Ali Bilgiç’in arabasıyla. Oldukça virajlı olan yol tepeleri aşırarak yeşillikler içinde kaybolan Pınarbaşı’na bizi ulaştırıyor. Belediye’nin bir mahallesi denilen ama bir mahalleden oldukça uzak bir küçük yerleşim birimine varıyoruz türlü çiçekler içinden. Rıza Büyükşahin Dede’nin çocuklarıyla birlikte yaşadığı eve girdiğimizde bizi büyük bir sevinçle karşılayan Rıza Dede’nin mutluluğuna diyecek yok. Suriye’ye birlikte giden beş kişi yine bir araya gelmiş oluyor. Oturduğu odanın duvarları dedelerin resimleriyle dolu. Sonra hep birlikte Belediye merkezine hareket ediyoruz. Burada Ali BÜYÜKŞAHİN’in hasta ve yaşlı olan Hasan Dede ve Hüseyin Dede isimli dayılarını ziyaret ediyoruz.

 

Dede evi (Cemevi)

Ama asıl üzerinde durulması gereken Büyükşahin Dedelerin ‘dede evi’ni ziyaret oluyor. Aynı zamanda belediyenin de din görevlisi olarak hizmet veren ve bu evde yaşayan Ali Büyükşahin Dede’nin kardeşi olan Ensari Dede’ye misafir oluyoruz. Kendisinin alçakgönüllülüğüne diyecek yok. Evin bir büyük salonu ‘cemevi’, bir başka bölümde ise ‘tarik’ var. Gerçekten tarihi bir bina, orijinal halini koruyan bu büyük evde sayısız cem yapılmış. Ahşap tavanlı bina geniş pencereleriyle bol güneş alıyor. Taş duvarlı evde iç avludan odalara kapılar açılıyor. Muharrem ayında yine cemlerin yapıldığı bu ev bölgede aynı zamanda mutlaka aşurenin kaynatılıp halka dağıtıldığı bir ana merkez konumunda. Ayrıca ‘Hızır A.S. Lokmasında’ iki gün cemlerin yapıldığı, tercüman cemlerinde on iki hizmetin yapıldığı bu inanç merkezi, Adıyaman Alevilerince ‘Üryan Hızır Kapısı’ olarak biliniyor. Cem yapılan salonda yine ahşap direklerin yanı sıra yine ahşaptan loca şeklinde bir bölüm de burayı ilginç kılıyor. Tahta basamaklarla çıkılan ve önü de tahtadan tırabzan şeklinde korkulukla engellenen camilerde gördüğümüz bu bölümün ceme gelen çocuklar için yapıldığını öğreniyoruz. Duvarlar İmam Ali’nin, İmam Hüseyin’in ve bu aileden göçmüş dedelerin resimleriyle dolu. Ensari Dede “bu ziyaret, ziyaret olmadı. Gelince burada kalmalısınız ki, öyle ziyaret kabul olsun” deyip bizi mutlaka tekrar buraya beklediğini söylüyor.

 

Zerban Ziyareti

Zerban, iki sözcükten oluşmuştur. ‘Zer’ sarı, altın; ‘Ban’ gök, sema anlamında olup sarı gök, altın gök olarak tanımlanabilir. Ayrıca ‘bol su, altın su’ anlamında da kullanılabilir.

İbrahim Bahadır’ın Kadın Dervişler Kitabı’nda “Zebran” olarak geçer. O da sarı gök anlamındadır. Zebran’ın bir kadın Pir olduğu söylenmektedir. Türbenin üzerinde bulunduğu tepe ve su kaynağı onun adıyla anılmaktadır. Adıyaman ve Malatya yöresinde çok büyük bir ilgi görmektedir. Halk burayı ziyaret edip kurban kesmektedir. Zerban, Alevi Dede ocağı olarak biliniyor, ancak o köyde o ocağa mensup kimse bulunmamaktadır. Zerban’ın üzerinde her sene aralık ayı başında köylüler tarafından kurbanlar kesilir ve eşit bir şekilde tüm köylüye dağıtılır.

Daha önceleri köylüler, Zerban ziyareti önünde tanıklar huzurunda yemine çekilir korkusuyla suç işlememeye çalışırlarmış. Bu durum şimdi bile bazı kişilerce devam ettirilmektedir.

Zerban türbesi,daha önceleri doğal bir kaya üzerinde bulunmaktaymış. Sonra dört dönem Belediye Başkanı olan Büyükşahin ailesinden Ahmet BÜYÜKŞAHİN tarafından onarılarak üstüne kubbe yapılmıştır. Çevresi de park olarak düzenlenmiştir.

 

Belediye Başkanı

Daha sonra yeni dönemin belediye başkanı Mehmet Çalgan’ı ziyaret ediyoruz. Bizimle birlikte tekrar dede evine gelen Çalgan’la sohbet ediyoruz. Pınarbaşı’nın 3500 nüfusluk, 8 mahalleden (Kaya Mahallesi, Camii Mh., Hacılar, Kurudere, Balıkburnu, Aktaş, Çamlıyayla, Çalgan) oluştuğunu söyleyen Çalgan geçimin tarımcılıktan, başta da tütüncülükten sağlandığını, meyveciliğin olsa da az olduğunu söylüyor. Belediyecilik anlayışının halkın katılımına dayalı, güven ortamı sağlanarak kültürel yapıya önem veren bir yapıda oluştuğunu söyleyen Çalgan en önemli hedeflerinden birisinin de bölgede bir kültür cemevinin yapımının olduğunu belirtiyor. Yörede önemli oranda işsizlik olduğunu, tütünün şimdilik bir geçim aracı olsa da geleceğinin belirsiz olduğunu, arazilerinin engebeli, tarıma elverişsiz, hayvancılığın da yörede olmadığını başkandan öğreniyoruz. Bu görüşmelerden sonra hep birlikte Zebran Ziyareti’ne gidiyoruz. Aslında Zebran bir su ziyareti. Çıktığı ana kaynaktan hemen ikiye ayrılıp iki ayrı yöne, hiç birbirine karışmadan akan büyük su gözesi bir kayanın altından çıkıyor. Çevre düzenlemesi yapılıp piknik alanına çevrilen Zebran’da bir de makam yapılmış bir türbe şeklinde düzenlenmiş. Mehmet Çalgan sorunlara rağmen geleceğe umutla bakan, eğitimci, yöreyi seven, olumlu düşünen bir başkan. Umarız yararlı olur.

 

Üryan Hızır Ocağı’ndan Büyükşahinler Olarak Dedeler…

Yörenin inanç önderi olan Ali Büyükşahin Dede’yle daha önce de söyleşiler yapmıştım. Bu sefer de kendi ailesiyle, bu soydan dedelerle ilgili bilgiler derledim.

Üryan Hızır Ocağı’ndan, Ali Büyükşahin Dedenin ataları aslında Tunceli’den gelmişler. Geldikten sonra yüz elli yıl dolayında Adıyaman Kahta Berazi’de kalmışlar. 150 yıl kaldıktan sonra 1800’lü yılların başında Adıyaman tarafına göç etmişler. Sonrasında yaşamları bu yörede sürmüş. Aslında göç etmek zorunda kalmışlar. Çünkü yaşamlarını sürdürdükleri Kahta Berazi’de çok iyi bir konuma sahip oldukları için dönemin Osmanlı güvenlik güçleri ve yörenin ağaları tarafından  rahatsız edilmişler. Bu durum karşısında pirlik görevini yapan Büyük Yusuf birkaç akrabası ile Adıyaman merkez Kutur köyüne gelip yerleşmiş.

Büyük Yusuf’un babası, Baba Kasım ve onun dedeleri Berazi’de hem dedelik yapmışlar hem de halkın toplumsal ve sosyal sorunlarıyla ilgilenip iyi bir ün kazanmışlar. Şimdi bile o yörenin halkı Sünni olduğu halde onlardan saygıyla bahsetmektedir.

Baba Kasım’ın türbesi Çelikhan’a bağlı Recep köyü’nde kendi adıyla anılan bir tepede bulunmaktadır. Halk tarafından ilgiyle ziyaret edilmektedir.

Büyük Yusuf Kutur Köyü’ne geldikten sonra çevre halkı tarafından iyi olarak tanınmış, sevgi ve saygıyla karşılanmış. Onun halk tarafından çok sevilmesi, sayılması Aço adında yakın bir akrabasını kıskandırmış.Dedenin bu güzel konumunu içine sindiremeyen Aço onu vurarak yaralamış  ve oğlu Küçük Yusuf’u da tehdit etmiş.Dede aldığı yaraların etkisiyle kurtulamayarak  hakka yürümüştür.Küçük Yusuf ise yaşı küçük olduğundan akrabaları tarafından koruma altına alınmış. Sonra Malatya Haçova (Atalar) Köyü’ne güvenlikte kalması için gönderilmiş. Küçük Yusuf, burada bir süre kalır, ortalık sakinleştikten sonra tekrar Adıyaman Kutur köyüne döner.

Büyük Yusuf ise, Adıyaman (Azikan) Yazıbaşı’nda defnedilir. Berazi’deki akrabaları onu sahiplenirler. Bir gece karanlığında onun cesedini mezarından çıkararak Kahta’nın Susyan (Ortanca) Köyü’nde bulunan Derviş Yusuf Ziyareti’ne götürerek defnederler. Burası aslında aynı kökten, altı dedenin de yattığı bir kutsal yer olarak kabul ediliyormuş.

Berazi’deki akrabaları Büyük Yusuf’un ölümüne neden olan adamı pir seçmek ve toplum önderi yapmak bahanesiyle kandırarak Berazi’ye götürürler  ve orada bir kayadan aşağı atarak öldürürler. Sonra da Kutur’a gidip Küçük Yusuf’un Pir olmasını sağlarlar.

 

Küçük Yusuf dede        

Küçük Yusuf dede Ali Büyükşahin’in dedesinin dedesinin babasıdır.Yani Hüseyin Ağa’nın babasıdır. Yaşamını Kutur Köyü’nde sürdürmüştür. Türbesi de o köydedir. Küçük Yusuf’tan sonra oğlu Hüseyin (Hüseyin Ağa) dede, pir olarak hizmet vermiş. Çelikhan’ın Bulam (Pınarbaşı) köyüne yerleşmiştir. Hem iyi bir dede hem de cesaretli bir toplum ve inanç önderi olarak ün yapmıştır. Türbesi Bulam’dadır.

 

Dedelerin Berazi’deki İzlenimleri

Berazi, Adıyaman Kahta’nın kuzeyinde, eski Kahta-Nemrut yolu üzerinde, Cendere Köprüsü yakınında ve Karakuş Heykelinin bulunduğu Tepenin doğusundadır. Karakuş heykeli taştan yapılmış  silindir bir sütun üstüne monte edilmiştir. Heykel Kommagene Krallığı döneminde yapılmıştır. Berazi, bir zamanlar orada oturan ailelerin nüfuz sahibi olmalarından ötürü önemli bir yerleşim merkezi durumundaymış. Berazi ve çevre köyleri İnançsal olarak Alevi yol erkanına bağlılarmış. Ama Dedeler oradan göç ettikten sonra, oradaki Aleviler Sünnilik inancını benimseyerek yaşamlarını sürdürmüşler. Şimdiki Berazi halkı, Üryan Hızır Ocağı’ndan olan Baba Kasım (pir,dede) ve ailesinin orada geçen yaşamları hakkında bilgi sahibidirler. Dedelerin evlerinin bulunduğu yere (mekana) bir ağaç dikmişler ve etrafını taş kümeleriyle çevirmişler. Ağacın yanında Baba Kasım’ın ailesinden kalan kırık bir el değirmeni ve biraz ötede içinde buğday dövüp bulgur yaptıkları ‘çukur taş’, halk diliyle ‘soku’ bulunmaktadır. Köylüler, “biz onları dedelerden kaldığı için muhafaza ediyoruz” diyorlar. ‘Baba Kasım Mevkisi’ diye adlandırdıkları bu yeri koruma altına alıp büyük önem veriyorlar. Köylüler kutsal saydıkları ‘Baba Kasım Mevkisi’ni sık sık ziyaret ederek, burada lokma yapıp dağıtmayı gelenek haline getirmişlerdir.

 

Miro Dede

Ali Büyükşahin Dede’nin dedesinin babası Miro Dede (1857-1938), pir olarak hizmet vermiş. Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması olayında birkaç gün gözaltında tutulmuş. Alevi erkanının normal yürümesi için ödün vermeyen prensip sahibi bir dede olarak isim yapmıştır. Aleviliği yaşatmaya çalışan bir insan olmasının yanı sıra konuşma ve tavırlarıyla kendini benimsetmiş ve güzel cemler yürüterek ün kazanmıştır. Miro Dedenin Hüseyin, Mehmet (memo), Yusuf (uso) ve Emine isimlerinde çocukları varmış. Miro Dede’nin kardeşleri Suriye’ye gitmiş. Örneğin kardeşleri Hamo Dede ve Hasan dede (çok iyi okur yazarmış)  Suriye’ye gidip hizmet yürütmüşler.

 

Hüseyin (Keko) Dede

Ali BÜYÜKŞAHİN’in Dedesi Hüseyin Dede, yani Miro Dedenin oğlu (1895-1968), beyaz gür sakallı, Cemler yürüten, çevresinde çok sevilen bilge bir insan olarak ünlenen diğer ismiyle Keko Hüseyin, 4-5 sefer Suriye’ye gitmiş. Dedenin ilk eşi amcası kızı Fatma vefat ettikten sonra akrabası olan Hanım’la evlenmiş.

Hüseyin Dedenin çocukları Mehmet (Hamo), Rıza, Hasan (aydın,bilgili ve düzenli cem yürüten bir dedeymiş), Miro, Ahmet ve Zeynep’miş. Hüseyin (Keko) Dede kardeşi Memet (Keki mem) ile birlikte cem yürütmüşler. Birbirlerini çok sever sayarlarmış.

Memet Dede bazen de tek başına cem yürütürmüş. Çok ağır başlı halk tarafından sevilen ve sayılan bir kişiliğe sahipmiş. Çok genç yaşta yaşamını yitirmesi Hüseyin Dede’yi çok üzmüştür. Hüseyin Dede, onun ölümünden sonra çocuklarına sahiplik etmiş ve koruması altına almıştır. Memet Dedenin (Keki mem) çocukları Ziney, Yusuf, Hasan, Sabri ve Hüseyin’miş.

Hüseyin (Keko) Dede, medrese tahsili görmüş, hem Arapça hem Türkçe okuma yazma bilen, Alevi kültürü ile donanmış,toplum sorunlarıyla ilgilenen bir dedeymiş. Keko dede kural sahibiydi. ‘Ailede tek bir Pir olabilir’ prensibini uygulamaya çalışmıştır. Çünkü ondan önceki dedeleri de ayrı guruplar olmasın, birlik beraberlik bozulmasın, talip kitlesi arasında huzursuzluk doğmasın diye ‘ailede tek Pir’ prensibini kabul etmişler ve ona göre yol erkan yürütmüşlerdir. Bu gelenek yıllarca devam ederek gelmiş ve devam etmektedir. Pir’in çocukları veya yeğenleri (yakınları) zorunlu bir durum olduğunda birlik cemleri yürütmek, görgü cemlerini (tercüman kurbanlarını) yapmak için mensup oldukları ocağın pir postuna oturan dededen izin alarak görev yapabilirler. Yapılan bu hizmet Pir’in adına yapılır. Büyükşahin dedeleri ikrar vermeden tercüman kurbanını yapmadan talip arasına çıkmazlar. Alevi-Bektaşi yol erkanına göre hizmet etmeyi hiçbir zaman aksatmazlar. Ayrıca Büyükşahin’ler ailesinde bir Pir seçilecek olursa tüm akrabalarının ve taliplerinin rızalığı alınır.

Hüseyin Keko Dede Hakka yürüdükten sonra büyük talip kitlesi tarafından hem onay ve hem de genel kabul açısından Mehmet (Hamo) Dede ‘Pir’ olarak seçiliyor. Bu ailenin en önemli özelliklerinin başında ‘Pirlik’ ve ‘dedelik’ düzeninin bozulmaması için tüm akrabaları görüş birliği içinde tek bir kişiyi ‘Pir’ olarak benimsemeleriymiş. Bunun manası şuymuş: Mehmet Dede’nin dışındaki diğer kardeşler ‘dede’ olarak anılsalar da tercüman kurbanlarının kestirme yetkileri yokmuş. Yukarıda söylendiği gibi herhangi bir zorunluluk olmadıkça tek Pir olduğu için bu yetki ondaymış.

 

Mehmet (Hamo) Dede

Halk arasında en çok sevilen dedelerden, pirlerden birisiymiş. Aydın bir insan olan Mehmet Dede (1923-1997) çevrede önder isim olarak bilinip anılıyor ve en az kırk yıl yol erkan yürütüp pirlik görevini yerine getirmiştir. Suriye’ye iki kez giden dede Kerbela’ya da gitmiş. Yörenin sayılan sevilen önder siması olan Mehmet Dede aynı zamanda Pınarbaşı’nın belediyelik olması için de çok mücadele yürütmüş. İki kez evlilik yapan dedenin toplam 13 çocuğu varmış. Ali Büyükşahin Dede’nin babası olan Mehmet Dede’nin Ziney Ana’dan Ali, Mithat, İsmail, Haşim, Ensari, Salman, Zeynep isimli; Hüsniye isimli eşinden ise Hüseyin, Zeynel, Fatma, Cemile, Doğan ve Mazlum isimli çocukları varmış.

Mehmet Dede’nin resimlerini Suriye ziyaretimde de evlerde gördüm.

 

Ali Büyükşahin Dede

1944 doğumlu dede, halen Adıyaman merkezde yaşamını sürdürmektedir. İnşaat Mühendisidir. Babası Hakk’a yürüdükten sonra dedelik görevini üstlenmiştir. Hanımı Hayriye Ana da dayısı aynı zamanda babasının amcasının oğlu olan Yusuf Dede’nin kızıymış. Yusuf Dede de çevresinde çok sevilen, çok güzel saz çalan, sesi güzel olan birisiymiş. Düzenli cem yürüten Alevi yol erkana gönülden bağlı olan bir dedeymiş. Çok iyi bir kişiliğe sahip dede 57 yaşında Hakk’a yürümüş. Ali Dede’nin Deniz (aynı zamanda çok güzel saz çalan), Ferhat, Dilek, Devrim, Derya isimli beş çocuğu var. Hamo Dede Hakk’a yürüdükten sonra tüm talipler bir araya gelerek Ali Büyükşahin Dede’yi ‘Pir Postuna Oturtmuşlar’.

 

Rıza Dede

Şu anda seksen yaşında olan Dede’nin hanımı Fadime’den Enver, Mahmut, Gülsüm, Gülşen, Türkan isimli beş çocuğu varmış. Oldukça yumuşak sesli, hoşgörülü, alçakgönüllü olan Rıza Dede aynı zamanda ilkelerinden ödün vermeyen bir inanç önderi havası veriyor. Onun en çok değer verdiği şeylerden birisi ise taliplerini ziyaret etmek. Her fırsatta insanların yanında bulunmayı bir görev sayan Rıza Dede hele de taziye ziyaretlerini yaz, kış hiç aksatmıyormuş. Nerede bir hasta varsa, nerede bir düşkün varsa halini soruna Rıza Dede Suriye’deyken aynı zamanda otoriter bir insan da olduğunu da göstermişti. Şu manada ki, toplumdan bir dakika ayrı kalmamaya özen gösteriyor, ilerlemiş yaşına rağmen tüm ziyaret yerlerine gidiyor, herkesle ayrı ayrı ilgileniyor, hiç kimseyi birbirinden ayırmadığı gibi kendisinin de önemsenmesini önemsiyor. Elinde bastonu, başında şapkasıyla, cepkenli yeleğiyle, kendisinden önceki dedelerin emaneti taşıyormuşçasına, bu emaneti sahiplerine vermek için bir aracıymış gibi dedeliğini çok önemseyen, kendisine gösterilen, ilgiden alakadan çok hoşnut olan Rıza Dede, aslında tevazu sahibi, kanaatkâr bir insan.

Benden ise çok hoşlanmışa benziyor. Çünkü ‘tahsil yapmış adam önemliymiş, ama daha da önemlisi hem tahsilli, hem de inançlı insan bulmakmış. Çünkü bu azmış.’

Rıza Dede’nin oğlu Mahmut Büyükşahin, Bulam’ı ziyaretimiz de bizi bırakmayarak, akşam yemeğine alıkoyuyor. Yakınlardan taptaze balıklar bulup getiriyorlar. Şu anda sadece tabii ki İstanbul değil, Adıyaman merkez dahil olmak üzere her yerde bunaltıcı bir sıcaklık varken, burası dağlardan gelen enfes rüzgarlarla serin mi serin. Mahmut Dede bizleri Cem Dergisi’ndeki yazılardan hatırlıyor. Yürekten bizleri ağırlıyor.

ALİ BÜYÜKŞAHİN’in (Üryan Hızır Ocağı’na Mansup) Dedelerinin Baba Kasım’dan bu yana soy şeceresini gösteren Şema:

 

Baba KASIM (Dede)

II

Büyük YUSUF(Dede)

II

Küçük YUSUF(Dede)

II

Hüseyin Aga(Dede)

II

Miro (Keko) Dede

II

Hüseyin (Keko) Dede

II

Mehmet (Hamo) Dede

II

Ali BÜYÜKŞAHİN (Dede)

 

Suriye Halep’ten Ateşoğulları Ocağı Dedesi

Seyit Niyazi Türkmani

 

29 Ekim 2010 İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz CEM Vakfı 5. Uluslar arası İnanç Önderleri Toplantısı’na davet ettiğimiz Seyid Niyazi Türkmani’yle kısa bir söyleşi yapma şansım oldu.

 

Sevgili dedem Suriye’den Halep’ten bahsedin biraz, yaşam orada nasıl? Çok sizlere gene mubarek ederler hepsiler istediler sizi görmeyi ama inşallah gene olur.

 

İnsanlar neyle geçinir,  ne yerler, ne iş tutarlar Çok şükür Allah’a var ziraat işleri.. Var biraz hükümet amiler (subaylar, yarbaylar).. biraz var işlerler şoforlük alım-satım tükkan..

Halep büyük bi memlekettir.. ziraatte işler var, fabrikada işleyenler var, memurlar, tüccar yaşıyor.. bir sıkıntı yoktur.. bütün millet mutlu.. Allah’a şükür yaşam çok güzel.. eksiğimiz de yoktur..

 

Çocuklar okuyor mu? Hepsi okuyor. Hafız Esad’ın oğlu Beşar tarafından yeni bir eğitim sistemi getirildi.. şimdi herkes derse gircek.. suratla hareketle ders alıyorlar.. büyük bi emek var devlette.. Eskiden Şam’da Halep’te üniversite vardı ama şimdi Lazkiye’de Diyerizoor Rakka’da .. bütün büyük şehirlerde üniversite oldu

 

Peki siz okulda Arapça mı okuyorsunuz? Evet.. ikinci dil İngilizce.. Fransızca..

 

Siz Türkmensiniz? Evet.

 

Kaç bin tane Türkmen vardır sizin orada? İki çeşit Türkmen Var.. (Sınır köylerinde olanlar) Haleb’in köylerinin Türkmenleri.. Onlar Türkçe konuştuğu için Türkmendirler.. Halep’in içindeki Türkmenler Ataşoğulları. Haleb’in dışındakiler Sünni’dir.

 

Peki ne kadar aile var Halep’in içinde? İki bin, iki bin beş yüz kişi civari.. Tam sayıyı bilmek zor. Ama Suriye’de beş bine yakın Türkmen Alevi vardır yaklaşık.

 

Peki bizim gelenekten (Alevilik) anlayıştan, bahsedin. Ne yapıyoruz... Dini özelliklerimiz nedir.. Ataşoğulları denen grup ne yapar? Biz Aleviler inandığımız muhabbet Ehli Beyte ve Resullulah İmam Ali, Selman Pak, Hasan Hüseyin, anası Fatime ve Dokuz Torun Hüseyin’le hepsi olur 12 İmam, 14 Masum Pak, Kırklar, Evliyalar.. Bunlara inanırız.. Namaz ederik.

 

Nasıl Bir Namaz? Ne şekil? Kuran’da Allah dedi, kad aflaha men tazakka va zakara isma rabbihi fasalla. Zikir olur. Bu bir çeşit namazımız. İkinci çeşit namazımız fazla konuşmarık. Çıradan aydınlık gelir bir de bu namaz. Kuran’da Allah dedi, hu Allah fi semei ile vafil ardiy ile.. namaz ikinci çeşit olur.. yine ibadet ederiz çok şükür Allah’a.

İbadet iki çeşit var biri zahiri biri batini. Zahiri olan herkes bilir.. Batini olan sırdır.

Tabi Allah adı zahir ve batini hep şeriatlar .. birisi zahir ikincisi batini..

 

İbadetleriniz de saz var mı? 10 seneye kadar vardı şimdi yok. Kimse belleyemedi. Şimdi ustalar yoktur. Medih (deyiş) vardı.

 

En çok kimin isimlerini söylerdiniz? İmam i Caferi Sadık. Sayyidi Aliyil Murtaza, el Hasan el Mücteba, el Hüseyin Şehid Kerbala, Aliy il Zeynel Ağabeydin, Muhammed el Bakır, Cafer el Sadık, Musa el Kazım, Aliy il Rıza, Muhammed el Cevad, Aliye el Hedi, el Hesen il Askkar, ve Muhammed il Mehdi Sahibi Zaman, Namazlı abdestli hep ederik.

 

Peki Türkiye’deki Cemleri izlediniz mi? Bu birinci defa gelirim. Bu akşam ilk kez. Amma gördük televizyonda.

 

İbadetiniz nasıldır? Zikir Medih (deyiş) olur, Ehlibeyt, Resulullah, 12 İmam’ı anarız, söyleşiriz.

 

Muharrem orucunu kaç gün nasıl tutuyorsunuz? Muharrem 10 gün. 10. günde kurban ederik. Temiz elbise giyerik. Var mesela kısmen tutanlar, var tutmayanlar.. (Masum Paklar 3 gün) Hızır’ın da orucunu tutarık.

 

Hacı Bektaşı biliyor musunuz Aleyhüselam. Tabii.. Küçükken hep vardı annem babam söylerlerdi deyişler türküler.. Çok mubarek büyük bir veli.. Hatta inanırız Hacı Bektaş insan değil büyük bir veli. Alemin nur.. Sonradan olan.. Gökte yıldız var onun gibi..

 

Halep’te ziyaretler var mesela Seyyit Nesimi, Suriye’deki en önemli ziyaretler hangileridir? En büyükleri Şam’da mesela Seyidi (Sitti) Zeyneb, Seyidi Rukiye, Seyidi Emini.. Hama şehrinde İmam Ali Zeynel Abidin. Halep’te Meşhed il Huseyin.. Muhammed İl Hanafiyye.. Seyyidna Peygamber Zekarriya büyük cami derler..

Haleb’in kalaatı (kalesi) içinde bir ziyaret Peygamber il Hızır Aleyhisselem.

 

Seyyit Nesimi’yi bilir misiniz? Tabi.. Çok az biliyoruz. Dört adamlar fazla okudular. Birincisi Nesimi. Fazla okudular mağripte. Aldılar biraz sırrı ve namaz ettiler mağripte. Her adam bir memlekette çıktı ve Nesimi Antep’ten çıktı. Halepe yürüyerek geldi.

 

Kurban kesiyor musunuz? Muharremin 10. gününde.. Bayramlarda..

 

Ocaları. 12 İmam’dan gelenler kurmuşlar. Siz kendiniz nerden geliyorsunuz? Biz İmam Caferi Sadık. Bir nesep ailemiz Hasan el Askeri A.S. bağlanırlar. İkinci neseb Caferi Sadık bağlanırlar. (ailenin iki kolunun bağlandığı yerler.)

 

Ateşoğulları Ocağın ismi mi? Evet. Ocağın ismi.

 

Kızılbaş mı diyor bize (size) oradakiler? Biz bize Derik mesela benle sen Derik remiz. Mesela sen Kızılbaş mı bunun için rumuz var; biz derik Sen tatlı mı, acı mı? Tatlılar Kızılbaş, acılar Sünni.. Bize orda Alevi, diyorlar. Pek iyi bakmıyorlar. Kız alıp verme yok.

DOSTLAR BAĞINDA GÖNÜL SEYYAHI (Alevilik - Bektaşilik / Denemeler, Yurtdışı Gezi Notları), ÜRÜN YAYINLARI, 2013, ANKARA (ÖNSÖZ), SAYFA: 279-287