ÇÖRMÜ -DARILI-: HER ŞEYİYLE BİR KÖY, HEM DE TAM BİR ALEVİ KÖYÜ
ARILI-: HER ŞEYİYLE BİR KÖY, HEM DE TAM BİR ALEVİ KÖYÜ
Ayhan Aydın
Sevgili dostlar, yollardayız ya, adımız gezgine, gezgin dervişe, Alevilerin Evliya Çelebisi’ne çıkmış bir kere, git git bitmiyor bu ölümsüz sevdanın izindeki yolculuklar.
Yollarda olmak her zaman çok güzel; yeni yerler, yeni insanlar, yeni bilgiler elde etmenin keyfi bir başka.
Kuluncak’ta Alvar’dan çıktık, Biçir’i geçtik, vara vara dağlar arasında bir köye vardık. Vardık ki ne görelim, burası her şeyiyle tam bir köy. Hem de her şeyiyle bir Alevi köyü: dağlar var, gün batımı gün doğumu bir sessizlik içinde içinize işliyor, tüm güzelliğiyle güne doğal uyanmak var, gül yüzlü insanlar var, tavuklar var, koyunlar var, mallar var, çeşmeler var, kızıl dağlar var, çocuklar var, yaşlılar var...
Ama hepsinden öte gül yüzlü canlarımız var, inançlı, sevgi dolu canlarımız var.
Bir Alevi köyü, cemlerden, sazlardan, dedelerden bahseden gül yüzlü insanlar var. Üstüne üstelik, ziyaret var, tarik var, cemevi var, geçmişin bilgisini aktaracak köyün büyükleri var…
Ben oldum olası derim, bu Anadolu her şeyiyle birbirinin kopyası bir coğrafi yapılar bütünü. Benim Şiran’ımı hep Divriği ile benzeştiririm; aynı dağlar, aynı insanlar, aynı coğrafyanın kopyası. Burada da kendi doğduğum ve çok sevdiğim köyümü Yeniköy’ü hatırladım. Bu sene köyüme gidemedim ama ne gam yine bir başka köyümdeyim. Her gittiğim yer benim köyüm oluyor, tüm insanlar benim hısım, akrabam, tanıdığım oluyor.
Ben burada inanç gördüm, aşk gördüm, geçmişin kültürünü, geleneklerini, saygısını, sevgisini yaşatan canlı bir topluluk gördüm.
Çörmü yani Darılı halen yozlaşmamış tam bir Alevi köyü, insani değerlerini kaybetmemiş, yüreklerinde yol aşkını yaşatan bir köy burası.
Köyün dedeleri Kangal Yellice’den geliyormuş. Yelliceli Şeyh Şazeli (Kahveci Postu) Ocağı’ndanmış. Yıllar geçmiş oradan gelen giden dede yok. Ama burada onlara, o dedelere, öyle büyük bir sevgi, aşk, muhabbet ve özlem var ki anlatılamaz. Köyde halen birçok kişinin ismi; bu köyde zamanında cemler yürütmüş, insanların kalbine girmiş dedelerin isimleri.
Bitmez tükenmez öyküler bütünü buradaki yaşam. Eski köy dedikleri yerden şimdiki yerleşime geçen köylüler bu dağların içinde gizlenmiş, saklanmış, oldukları yerde yaşamı bin bir güçlükle kursalar da onları ayakta tutan, onları kenetleyen bir bütünlük içinde olmalarını sağlayan inançlarını yaşatmışlar.
Burada sevginin, inancın özü var, insanlığın gücü var.
Ayrıca burada, Karadirek dedikleri bir ziyaret de var. Aynı isimle anılan bir ocak merkezi de var.
Eski Köy, bir mağaranın içindeymiş diyen ve yine Yellice’li bir dedenin ismini taşıyan Şadi Amca da bana yardımcı oluyor, bu yöreyi iyi bilen bazı dostlarla beni buluşturuyor. Onlarla bu dar olanaklar içinde söyleşi yapmaya çalışıyorum. Çünkü biz buraya bir amaçla gelmiştik. Gül yüzlü Seher Yılmaz canımızın gelinleri Fatıma Kardeşimizi Malatya merkezde ziyaret etmiştik. Kendisi yoğun bakımda yatıyordu. 35 gün önce yüksek tansiyona bağlı olarak beyin kanaması geçirmiş canımızın durumu çok kritikti. Şu işe bakın ki, onun evinde hem yakınlarıyla sohbet ediyor aynı zamanda köyle ilgili bilgiler derlemeye çalışıyoruz. Kapısı herkese açık, eli açık, misafirperver, gül yüzlü kardeşimiz daha bahardan her yeri tertemiz etmiş, yıkamış, ak pak etmiş.
İnançlı ve çok candan, geçmişin geleneklerini tam anlamıyla yaşatan çok sevgili Seher Yılmaz canımız her an olduğu gibi her şeyle ilgileniyor, her işe el atıyor. Bu arada babasının – anasının ayak bastığı yerleri ziyaret ediyor, geçmişin anılarının izini sürüyor. Çok mu çok çalışkan ve başarılı olan babası Ali amca burada maden bile işletmiş. Elinden her iş gelen Ali amcayı herkesin çok sevdiğini anlıyorum. Şimdi de kendisi İstanbul’da hasta olan Ali Amca’ya da sağlık, sıhhat diliyoruz.
Buraya sohbet için gelen, Yusuf Aslan, Seydi Gaziler derler bize, 75 yaşındayım daha bir tek aspirin içmedim, diyor. Hep köyde yaşayan Yusuf Aslan hayat boyu rençberlik, çobanlık yapmış. Halen yine o eski dedelerin aşkıyla yaşıyor, nerede o eski dedeler, cemler, hep o özlemle yaşıyorum, diyor. Kendisiyle bir yöreyle ilgili bir söyleşi yapıyorum.
Yusuf Yılmaz, köyün hem hocası, hem geçmişin bilgilerini kendisinde toplamış bilgi hazinesi, hem çok iyi bir insan, hem de tam bir canlı tarih örneği. Ezbere şiirler okuyan, destanlar anlatan, eski dedeleri, yöredeki gelenek ve görenekleri en iyi şekilde anlatan bu gül yüzlü büyüğümüze de bir gece de mihman olarak derlemeler yapmaya çalıştım. Halk bilimci öğrencilerin kaçırmamaları gereken sözlü kültür taşıyıcısı bu güzel insanın eşi de Kangal Kocakurt (Kocayayla) Köyü’ndenmiş.
Yarabbi ne yaşamlar, ne öyküler, ne anlatılar var her yerde, elbette ki bu köyde de.
Hep o güzel anlar, güzel günlerin, cemlerin özlemi var konuşmalarında tüm insanların.
Ne dedelerdi o dedeler, o dedelerin atlarına bile hizmet etmek bizim için bir büyük zevkti, mutluluktu. Bizler küçükken de onların özlemiyle yaşardık, diyor örneğin Taçlı Elif Bacı. İlerlemiş yaşına rağmen halen günlük işlerini kendisi görüyor, köyün ebeliği yapmış aynı zaman elinden birçok şey geldiği için genç yaşta kaybettiği eşinin yokluğunu çocuklarına göstermeden onları büyütmeyi başarmış bir örnek anamız.
Kısa bir söyleşimizde; bizler rehberiz aslında, diyen ve Ankara’da yaşayan Veli İşleyen Demir, inancın yoğurduğu bir insan olarak dedelerin ayak turabı bir insan olarak, eren ve evliyaların o kutlu nefesinin olduğu bu mekânda şimdi kendisini bir hizmetli gibi görüyor. Büyük sağlık sorunlarına rağmen yıllar yılı hep bunu anı beklemiş, atalarından aldığı emaneti bir nebze yaşatma gayretiyle Karadirek’in olduğu mekânın kapısını açarak, en büyük arzusuna kavuşmuş. Kendisiyle yaşamı, ocak ve bu köyün değerleriyle ilgili bir söyleşi de yapıyoruz. Bu arada Kabak Abdal’ soyundan olan eşi anadan da Alvar’la ilgili bazı bilgiler derliyoruz.
Köy her şeyiyle bir hazine değerinde ama ne hazine! Burada gerçekten de önemli madenler varmış. Demir çıkarılıyor, diğer madenlerin aramaları devam ediyor. Tüm dileğim bu doğal örtünün, bu yaşam örgüsünün kaybolmaması, yok edilmemesi.
Burada gerçekten de bir on gün kalmak gerekir diye düşünüyorum, hadi on gün kalamadık, üç dört gün derleme yapmak gerekir, çok önemli bir köy burası dedim, kendi kendime.
Yaşam acılarla dolu, maalesef ki, hastamızı kaybettiğimiz haberini alıyoruz. Çevre köylerden de gelenlerin katılımıyla bir cenaze erkânı düzenleniyor. Sonsuz yolculuğuna uğurladığımız canımızı toprağa sırladıktan ve dostlarla vedalaşıp düşüyoruz İstanbul yollarına…
Arkamızda hüzün, gözyaşı, boynu bükük bir eş, şaşkın çocuklar bırakarak.
Ama bir o kadar da anı, bilgi, sevgi, dostluk yükleyerek heybemize yol alıyoruz kızıl dağların, kayısı bahçelerinin içinden; her şeye rağmen yaşam ne güzel bir şey, diyoruz.
Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfı başkanı çok sevgili Muharrem Yılmaz ve gül yüzlü ailesiyle sağ sağlım varıyoruz İstanbul’a. Onlara çok teşekkür ediyorum. Böylesine güzellikleri birlikte yaşadığımız için.
Ne diyelim, Kerimen Şükür…
Bu geziyi de yaptık ya, yenisin tez gelsin!
Muhubbetlerimle.
16-19 Temmuz 2018, Çörmü – Darılı, Kuluncak, Malatya