Bir Cevat Günel Vardı...

Ankara’dan,

Anıları Hayal Dünyamızda Ölümsüz Olacak

Bir Cevat Günel Geçti…

Ayhan Aydın

Kıvır kıvır dalgalı saçları ve uzayınca dudağından içeri sarkan bıyıklarıyla bir sevimli, samimiyetini her haliyle belli eden bir dost sima vardı.

Pipo içerdi, kahkahalarla gülerdi, derdinize dert ortağı olurdu…

O hepimizin Cevat Abisiydi.

Karşımızda;

Sevgi dolu gözleriyle insana candan bakan, zaman zaman tüm sanatçılara has bir özellik olarak biteviye aşkla konuşan,  sizi bir hayal âleminde hissettiren; fikirleri, düşleriyle sanki modern bir destan anlatıcısı, belki de Dedem Korkutların yolundan giden bir bilge Alevi dedesi, bir can insan vardı.

Her şart altında insanlara umut dağıtan bir mutlu insan vardı.

Hani roman ve öykülerde, masallarda olan; her şey yoluna girecek, karmakarışık sorunlar hallolacak dedirten insanlar vardır ya; işte öyle sorunları çözen, olayların gizli kahramanlarından birisi olarak bir umut kapısı gibi duran bir coşkulu insanımız vardı.

Sen hangi okulu bitirdin da bu kadar güzel, profesör gibi bilgili konuşuyorsun sen benim paşamsın  Cevat, diyen anneme; senin o üniversiteli dediklerin benim şimdi bulduklarım yeri arıyorlar, diyen hayat okulunda okumuş bir önemli değerimiz vardı.

 

Çiçekler İçinde Bir Mücadele İnsanı

Cevat Abi’yi ben çok ama çok severdim. Çünkü o hayatı o kadar çok seviyordu ki, karamsarlık denen kavramın onun yaşamında yeri yoktu.

Onun hayal dünyası çok genişti. Dünyaya büyük bir ufukla bakabilen, öngörüsü çok yüksek, bence bizim toplum içinde kendisini gerçek anlamıyla yetiştirebilmiş, dahası kendisini de aşmış çok ender insanlardan birisiydi.

Bilmem kaçıncı kez söküp tekrar ektiği, düzelttiği bahçesi Ankara’da, bence; tüm Natoyolu’nun ve Ege Mahallesi’nin en güzel bahçesiydi. Benim gözüm, gönlüm hep o bahçedeydi.

Amcamlara gidince mutlaka Cevat Abilere uğrar, büyük bir zevkle onunla sohbet eder, onu ve farklı farklı ve başka yerlerde görmediğim çiçeklerle bezeli bahçesini seyre dalardım.

O her zaman mutlaka elinde bir şeylerle evinin içinde veya bahçede bir işle meşguldür; ya resim yapıyordur, ya fotoğraflarına bakıyor,  ya yabani veya kuruyan otları özenle bahçesinden temizliyor,  ya da biraz daha alan kazanmak için kendi eliyle oyduğu yerden toprak aktararak hiç bitmeyen inşaat işleriyle uğraşıyordur.

Cevat Abi aynı zamanda çok ama çok maharetli ve becerikli olduğu için evinin birçok işini de kendisi yapmıştır. Onun bir kez olsun yorulduğunu, bu işlerden usandığını, bezdiğini görmemiştim. Yıllar yılı bahçesinde o farklı farklı ağaçları, çiçekleri yetiştirmesini, büyütmesini, sulamasını, korumasını ama her seferinde başka başka çiçekler ekerek bahçesini yenilemesini, bazen büyütmek için mücadele vermesini hep büyük bir hayranlıkla izlemişimdir. Suyun az olduğu, Ankara’nın kavurucu sıcağında sabah çok erkenden ve akşam gün battıktan sonra hiç yorulma bilmeden bu bahçeyi sulamak ve korumak da apayrı bir maharetti. Herkes bahçesinde sebze yetiştirirken o tümüyle çiçeklerle bezeli bahçesini koruyor, devamlı suluyordu. Sırf bu nedenle derin bir kuyusu bile vardı.

Zaman zaman hararetlenen konuşmalarda onu izlediğimde aslında çok inatçı bir yapısının da olduğunu, bildiği doğruları ısrarla savunduğuna da çok tanık olmuşumdur.

Cevat Abi, komşu canlısı bir insandı. Daha doğrusu komşuluğu tam anlamıyla sürdüren çağımızın son temsilcilerinden birisiydi. Evine gelen her insanla ayrı ayrı ilgilenir, bizzat ikramları kendisi yapmayı çok sever, herkesin yerini ayrı ayrı tutardı. Bayramlarda, düğünlerde evi uğrak yeriydi.

 

Çok Yönlü Bir Sanatçı

Bir kere bir ressam olan Cevat Günel, sayısız insana fotoğraftan portre resimleri yaparak, anıların yaşaması, insan suretlerinin solmaması,  yok olmaması için benzersiz bir hizmet etmiştir.

Orman Bakanlığı’nda profesyonel bir fotoğrafçı olarak çalışırken, binlerce paha biçilmez fotoğraf çekerek ülkemiz doğasının o büyülü büyük zenginliğimiz olan güzelliklerini ölümsüzleştirerek bize büyük bir hazine bırakmıştır.

Birçok kitap ve dergide fotoğrafları yayınlanan Cevat Günel, bir zaman bu malzemeyi değerlendirmek için de büyük bir gayret içine girmiş, aynı zamanda yöremizin yani Gümüşhane Şiran’ın benzersiz tabiatının da yüzlerce fotoğrafını çekmiştir.

Bir de çok iyi hatırlıyorum, nerenden temin ettiyse, özellikle İstanbul’a ait tarihi görüntüler başta olmak üzere, Osmanlı yaşamını konu alan büyük boy resimleri birçok kişiye hediye olarak getirmiş, dağıtmıştı. Babaannemlerdeki duvarlardan da bu çok güzel resimleri hatırlıyorum.

Gümüşhane Şiran Yöniköy’de ilk kez ciddi anlamda fotoğraflar çeken, birçok kişiyi ölümsüzlüğe kavuşturan kişi de yine Cevat Günel’dir.

 

O Bir Ahi Babası Gibi…

Cevat Günel; her zaman tertemiz giyinir, yanından ayırmadığı çantasında mutlaka farklı konularda dosyalar bulunurdu.

Cevat Abi, sevgi dolu bir insan olmasının yanında, hiç bıkıp usanmadan toplumsal sorunlarla uğraşmayı kendi yaşamının bir parçası haline getirmiş, âdete bundan zevk alan bir yapıya bürünmüştü.

Konuşmasını çok iyi bildiği için; gerek Ege Mahallesi’nde yaşanan toplumsal olaylar veya çoğunlukla ev, yer, yurt meselelerinde, dernek işlerinde kendisine başvurulurdu. Devlet dairelerinde, bakanlıklarda, bürokratlarla görüşmelerde mutlaka aranan bir kişi olarak, toplumun temsilcisi olarak, her zaman,  insanlar ve mahalle adına resmi görüşmeleri ve bu konulardaki yazışmaları da o yapardı.

Kendisi; bilgisi, cesareti, görgüsü nedeniyle bir dernek gibi çalışır, aşılmaz sorunları çözmek için insanüstü gayret gösterirdi.

Gümüşhane Şiran Yeniköy’deki su sorununu çözmek için, çok önemli bir adım atmış, bu sorunun kökten çözülmesi için büyük fedakârlıkla birçok kez Ankara’dan Gümüşhane’ye gitmiş, vali gibi bürokratlar başta olmak üzere sayısız insanla görüşmüştür. Bu arada köyden buna karşı çıkan bazı insanları da ikna etmiş, çözüm yolları bulmuş, bu konuda ciddi bir gayret göstermiş, Yeniköy Göleti’nin yapımında öncü olmuş, tarihi bir görevi yeri getirmiştir.

Ege Mahallesi’nde mülkiyet konularında, kimileri kişisel pasiflikleri nedeniyle bazı haklarını kaybetseler de, O bir beklenti içine girmeden tamamen gönüllü bir şekilde gece gündüz halkın sorunlarıyla ilgilenmiş, yüzlerce dilekçe yazmış, eksik belgeleri toplamış, bir derneğin yapacağı işleri tek başına yapmış tüm işleri sonuna kadar takip etmiştir.

Onun ve onun gibi özveriyle çalışan insanlar sayesinde elde edilen belgelerle bugün insanlar tapulu binalarına kavuşmuşlardır.

Bu konuda tarihi bir görevi yerine getirmiş Cevat Günel gerçek anlamıyla toplum öncüsü bir insandır.

Aynen dedem Ahmet Zemci Aydın, büyük amcamız Hüseyin Aydın’da ve birçok büyüğümüzde olduğu şekliyle tanıklık ettiğimiz gibi; şehre yeni gelen köylülere, kentte zorda kalan insanlara yardım etmeyi bir görev bilip bunu bir ibadet gibi yapmak bir gelenektir.

Bu, şu anda Cevat Günellerle artık son neslini yaşayan, belki de Anadolu Aleviliğinin bir önemli kolu olan Ahiliğimizin bir özelliği olan “Diğergamlık  - Cömertçe insanlara yardım etme” bizim kültürümüzün en anlamlı temel taşı geleneklerimizden birisidir. 

Cevat Günel; Anadolu insanının, bir karşılılık beklemeden insana ve insanlığa yardım etme ülküsünün, toplum önderliğinin en iyi örneklerinden bir simge isimdir.

Tarihin içinde bir toplumu;  ona önderlik yapan, ayrım yapmadan herkesi kucaklayıp, herkese yardım eden öncü insanlar ileriye götürmüştür.

Bugün lüks içindeki evlerinde oturup, kimi zaman özlemle, kimi zaman ise “iyi ki eskide kaldı o günler” deyip gecekondulu günleri geride bırakan Ege Mahallesi’ndeki insanların değişen sosyo – kültürel yaşamlarında,  geçmişin derin köklerinde ve bugünlerinde Cevat Günel’in ve onun gibi mücadeleci insanların emekleri vardır.

Her zaman bir toplumsal karşılığı olması gereken,  “dernekçilikte” büyük fedakârlıklar gösterilmiş,  bu günün temellerini uzun yıllar önce atmış Cevat Günel ve onun kuşağı bizlere gerçekten insani yönü çok derin olan bir büyük miras bıraktılar.

Ama acaba o miras bugün yaşatılabilecek mi? 

 

Ben Yoruldum Hayat…

Son yıllarda, yakalandığı hastalıklara karşı yoğun mücadeleler veren Cevat Günel, her şeye rağmen yaşama aşkından, şevkinden bir şey kaybetmedi.

O her zaman çiçeği seviyordu. Hastalık döneminde de yine bana bu sefer evin içinde de olsa,  bakıp büyüttüğü çiçeklerini gösteriyordu.

Ankara’da bulunduğumda, tarihen de, 15 Temmuz’un ertesi gün ise ona uğradım. Nihayetinde uzun zamandır ertelenen çekimlerimizi yapabilmiştik. En azından bu büyük değerimizin konuşmalarını kayıt altına alarak yayınlamak, geleceğe taşınacak bir miras olacaktı. Bunu yaptım. İyi de oldu. O konuda mutluyum.

Her şey üst üste geldi… Her ikisine de epeydir söylüyordum ama benim de bir hayalim şimdilik gerçekleşmeden gerçekten bir hayal oldu. 1940’larda Hakk’a yürümüş, yörede çok iyi tanınan, iz bırakmış,  büyük dedemiz Şükrü Aydın’ın bir resmine maalesef sahip değiliz. Onu en iyi tarif edenlerden birisi Yusuf Aydın, en iyi tanıyanlardan birisi de Nazime Hala’yla birlikte tarif üzerine sevgili Cevat Günel’e bir resmini yaptırtmak istiyordum. Ama ciddi sağlık sorunları son yıllarda buna engel oldu. Şimdi ise Ege Mahallesi’nde iki büyük değerimizi arka arkaya kaybetmenin derin acısını yaşıyorum/yaşıyoruz. Yöremizin halk ozanı, şairi, Yeniköy’ün geçmişini belki de en iyi bilin kişisi çok sevgili Yusuf Aydın’ın ardından şimdi de Cevat Günel’i de kaybettik.  Acımız çok büyük.

 

Evet, Cevat Abi,

Göçüp gittin bu fani âlemden… Şimdi uzaklardasın.

Bir elinde fotoğraf makinen, bir elinde fırçan, bir yanında dosyalar, bir yanda bahçen ve boynu bükük çiçeklerin…

Gerçekten peynir ekmek yiyip, Deli Ali’nin çeşmesinde sıraya girip getirdiğimiz suyla demlediğimiz çayımızı büyük bir mutlulukla yudumladığımız günler çok gerilerde kaldı artık.

Şimdi her şey değişti; blok blok apartmanlara taşındık.

Umarım her şey bitmez; dostluk, komşuluk, arkadaşlık, hısımlık ebediyen yaşar…

Onlar biterse insanlık da biter, dünya da yok olur.

 

Cevat Abi,

Aziz hatıranı yaşatacağız. Sen merak etme, anıların biz ölene kadar, hep bizlerle var olacak.

Kuşaktan kuşağa Cevat Günel ve Cevat Güneller hep yaşayacak…

 

Cevat Abi,

Sen şimdi biliyorum Fikret Otyamların, Yaşar Kemallerin, bu arada tanıyıp çok sevdiğin “Bahçe Biziz Gül Bizdedir” diyen Battal Pehlivanların yanındasın.

Oradan bu dünyaya ve ülkemizdeki bilinmezliklerine bakıyor, elbette hep gülüyorsun.

Çünkü sen her zaman aynı zamanda bir Bektaşi babası gibi nüktedandın, esprili bir insan olarak, her olaya bir güzel söz, fıkra, anlatı bulurdun.

Sen şimdi bizi seyredip, oradan, yıldızlardan bize alaycı alaycı bakıyorsun.

Bir gün yanına gelip birlikte sohbet edeceğimiz güne kadar şimdilik hoşça kal.

 

Cevat Abi,

Seni çok mu çok sevdik, hep de seveceğiz.

Sen eserlerinle, hizmetlerinle sonsuza kadar yaşayacaksın…

Devrin daim, menzilin mübarek olsun.

Sonsuz özlem, saygı duygularımızla, önünde eğiliyoruz…

Sonsuza kadar hoşça kal,  muhabbetle kal…