YAŞAR TÜKEK

YAŞAR TÜKEK

 

CEM RADYO ESKİ YÖNETİM KURULU BAŞKANI

 

“ATATÜRK DEVRİMLERİ IŞIĞINDA YAYIN YAPIYORUZ”

 

Anadolu toprağında bir umut olarak yeşermişti, bu topraklarda bir güneş gibi doğdu. Bugün çok büyük bir atılımın içerisinde yine milyonlarca in-sana seslenen sevginin, barışın, kardeşliğin sesi Cem Radyo. Anadolu halkının öz-lemlerine tercüman olmak için Cem Radyo yüzyılların ezgilerini, türkülerini bu halka taşıyor. Ama şimdi öyle bir atılım yaptı ki artık milyonlarca insan Cem Radyo dinliyor, hem de Balkanlar’da, hem de Avrupa’nın tüm ülkelerinde. Radyo çalışmalarına çok büyük bir ivme kazandıran, yoğun bir mücadeleyle ısrarla savunduğu uydu yayını projesinde kendisine destek veren arkadaşlarıyla başarılı olan Cem Radyo Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Tükek’le konuya ilişkin gelişmeleri değerlendirdik.

 

AYHAN AYDIN

 

Cem Radyo’da Uydu yayını projesi nasıl doğdu, bu aşamayı anlatır mısınız? Anadolu’nun sesi, türkülerimizin sesi Cem Radyo’yu uyduya çıkarmak için sürekli çalışmalar içerisindeydik. Bunu çok büyük bir içtenlikle istiyorduk. Uyduya çıkmak, Radyo’nun Londra’dan dinlenmesi, Paris’te dinlenmesi, Azerbaycan’dan dinlenmesi, Anadolu’nun her yerinde dinlenmesi bizde bir tutku haline gelmişti ve bunun neticesinde çok şükür nasip oldu Cem Radyo’yu uyduya çıkardık, canlarımız, yurttaşlarımız artık radyomuz kanalı ile Anadolu’dan İngiltere’ye mesajlar gönderiyorlar, İngiltere’deki bir vatandaşımız radyomuza telefon açıyor, benim Kahramanmaraş’taki amcamın oğlu Rıza’ya selamlarımı iletiyorum, Sabahat Akkiraz’ın Şahı Merdan türküsünü ona hediye ediyorum, diyor. Halkımızın, Atatürkçü cumhuriyeti yaşayanların bu büyük sevinci bizi de fevkalade mutlu etti, ülkemizin sosyal barışına her yönü ile elimizden geldiğince katkıda bulunmaya çalışacağız.

 

Orta Asya, Ortadoğu, Anadolu, Balkanlar... 1000 yıldır tasavvuf felsefesi ile örülmüş bir halk kültürü birikimi var bu topraklarda... Deyişler, duvazimamlar, türküler bu toprakların, bu kültürün öz malı ve Cem Radyo ilk yayınlandığında çok büyük heyecanlar uyandırmıştı bu yönüyle ve uyduya geçtikten sonra da bütün dünyada heyecan uyandırdı. Radyonun ana yayın politikasını belirleyen zihniyette insana, Anadolu kültürüne, Türk kültürüne, tasavvuf felsefesine yönelik yayınlar yapmak vardı. Galiba yayın çizginiz bu doğrultuda devam edecek?

Sevgili Ayhan, tasavvufi yorum nefsi terbiye etmedir, kamil insan olma olgusudur. Bütün insanları, yetmiş iki milleti bir gözle görmek demek, bütün insanları sevmek, demektir. Tasavvufi yorum Hacı Bektaşi Veli, Mevlana, Yunus Emre ve Pir Sultan Abdal’dan sonra dağlara çekilmek ve susmak zorunda kalmıştır. Türk Kültürü Arap kültürünün kontrolü altına girmiştir ve Arap kültürüne girmemiz neticesinde Anadolu’da hem Türklüğün hem de Müslümanlığın gerilemesine sebep olmuştur ve tekrar bugünkü demokratik yapı içerisinde dağlarda bulunan tasavvufi yorumu yaşayan Türkler’in şehirlere inmesi ve bu şehirlerin içerisinde tasavvufi yorumu, bu kültürü tekrar yaşaması ülkemizi sosyal barış yönünden Atatürkçü Cumhuriyetin ve Laik Cumhuriyetin gelişimi yönünde fevkalade büyük katkıları olacaktır, bu katkıların da devamı sürecektir.

Son 500 senede halk kültürü yönünde uzmanların belirttiğine göre bir aşama, bir gelişme olmamıştır, bugün bile söylediğimiz ve yazdığımız bir çok eserler 500 - 600 sene evvelki fikirlere ve düşüncelere dayalı olan eserlerdir. Bunun en büyük sebebi, son 500 senedir Yavuz Selim’in hilafeti alması ve Anadolu’daki Arap İslam yorumunun altına girmesi ve baskı görmesi dağlara çekilmesi bu gelişimi durdurmuş ve bugün medya kanalı ile, televizyonlarla, radyolarla, basın ile son derece insancıl olan ve insan haklarına saygılı refah düzeyinin gelişmesine saygılı, sosyal barışa saygılı olan bu düşünce tekrar basın ve medya yönü ile insanlığın önüne çıktı ve büyük takdir kazandı bu takdiri elde etme ve tabii bizlerin hizmet etmesi de bizim içinde büyük bir zevk oluyor.

 

Cem Radyo bir haksızlığın önlenmesinde öncü bir rol oynadı ve Anadolu halk kültürünü yaratan, Türk halk kültürünü ve edebiyatı yaratan büyük felsefenin, Alevilik - Bektaşiliğin yeniden halkı ile buluşması için ön ayak oldu. Fakat siz de güzel bir yön var ki sizin ayırt edici yönünüz de bu; yayın politikanızda, kesinlikle bir ayrım yapılmaksızın tüm halka hitap eden ve mezhepsel veya inançsal ayrım yapmadan, Türk toplumuna ve tüm insanlığa hizmet eden bir anlayış var? Biz bütün inançlara saygılıyız. Bugün dünyada 15 bin çeşit dini anlayış vardır bunların hepsi de Allah’a inanmaktadır ve ayet vardır; biz bütün alemlerin rabbiyiz, demektedir Allah. Biz bu yönü ile bütün inançlara saygılıyız, günümüzdeki pozitif ilimin, yüksek ahlak anlayışının, demokratik yapının ve ekonomik yapının insanlar arasındaki gelişmesi ve ortaya çıkması insanların huzur ve mutluluğu insanlığa yakışır olan o yaşantıyı yakalaması için emek sarf ediyoruz, bunlar da pozitif bilimin ışığında, ahlak kuralları ışığında, adalet yapısı ışığında tabiki iktisadi, ekonomik gelişmeler ışığında olacak duygulardır. Bütün insanları biz çok seviyoruz hepsine de çok saygılıyız.

 

Atatürk devrimleri doğrultusunda yayın yapıyorsunuz? Tamamen Atatürk ilke ve inkılapları laik cumhuriyeti benimseyen bir radyoyuz, bundan taviz vermemiz mümkün değil. Devletimiz hukuk devletidir anayasası vardır ve hukuk ile idare edilir, inanç yönü ancak kişisel bazda ahlaki ve aile bağlarının kuvvetlenmesi konusunda önem arz etmektedir. Ülkeyi yönetenler yönetme duygularını hukuktan ve adaletten modern dünyadan alması icap etmektedir.

 

Basın yayın ilkelerine uyan, Atatürk devrimleri ışığında Anadolu Türk halk kültürüne yönelik yayınlar yapan Cem Radyo içerisinde birbirinden önemli programlar var, bugüne kadar yüzlerce aydını, sanatçıyı, bilim adamını konuk etti Cem Radyo, herhalde bundan sonra da büyük atılımlarla halka hizmet vermek istiyor? Bütün amacımız hizmet etmektir. İnsana saygılı, tasavvufi yoruma saygılı, Atatürk ilke ve inkılaplarına saygılı, Türkiye Cumhuriyetine saygılı, ülkenin bölünmez bütünlüğüne saygılı bütün programlara yer vereceğiz, toplumun gelişmesine katkıda bulunmak için gerekli olan bütün programlara yer vereceğiz ve bu konuda elimizden geldiğince çalışmaya bakacağız.

 

Cem Dergisi, Ağustos 2001

 

Cem Radyo Hedefleri Büyüttü...

 

Yaşar TÜKEK

 

Cem Radyo Misyonu; Cumhuriyetçi, Atatürk ilkeleri doğrultu-sunda, dünyada ve Türkiye’de geniş dinleyici kitlelerine ulaşa-rak, toplumun bilimsel, ahlaki, demokratik ve ekonomik gelişmesine, neşeli ve eğlenceli bir şekilde katkıda bulunmak ve geliş-miş teknolojiyi en iyi şekilde kullanmak için varız.

Cem Radyo’nun İlkeleri:

 

 

Sevgi: Paylaşıldıkça çoğalan, insanı insan yapan, özveri gerektiren, karşılıksız bir duygu bütünü olan sevginin gerekliliğine inanırız.

Saygı: İnsanın kendisine ve çevresine verdiği değerin bir ifadesi olan saygının insanı yücelttiğine inanırız.

Yön Birlikteliği: Başarının takım ruhundan geçtiğini bilerek, takıma ve misyonumuza aidiyet gösteririz.

Adalet: Tüm ilişkilerimizde adaletin, kişilere gösterilen en önemli saygı ifadesi olduğuna inanırız.

Güven: Kişiler arasındaki ilişkilerin çimentosu olduğuna inanırız.

Anlayış: Önce anlamaya, sonra anlaşılmaya çalışırız.

İyi Niyet: Hedeflerimize ulaşabilmede sorun ve fırsatlara olumsuz önyargıyla değil iyi niyetle yaklaşırız.

Dürüstlük: Gerçek sermayenin dürüstlük olduğuna inanırız.

Çalışkanlık: Hedefimize ulaşmak için temel anlayışımızın çalışmaktan geçtiğine inanırız.

Bilimsellik: Yaşamımızın her alanında bilimsel düşünüşü öne çıkarırız.

Sorumluluk: Üzerimize düşen görevi üstlenip öncülük ederiz.

Hoşgörü: Tüm ilişkilerimizde hoşgörüyü esas alırız.

Yapıcılık: İyimserlik tohumlarını yaşama serperek, güzele ve doğruya odaklanırız.

Tutarlılık: İlkelerimize ve değerlerimize sahip çıkarız.

Cesaret: Tüm olumsuzluklara rağmen doğruları yılmadan savunuruz.

Girişimcilik: Hayatımızda karşımıza çıkan fırsatları değerlendirir, girişimciliği destekleriz.

Demokratik Olmak: Atatürkçülük, Cumhuriyetçilik, Demokrasi ve Laikliğe inanır, bu değerlerin yükselmesi için çalışırız.

Sistematik Olmak: Başarının % 85’nin sistemli çalışmaktan geçtiğini biliriz.

Fedakarlık (Özveri): İnandığımız ve değer verdiğimiz ilkeler için karşılıksız olarak çalışırız.

Ahde Vefa (Sadakatlik): Gelişmemize katkı sunanları şükran ve sadakatle anarız.

Ahlaklı Olmak: Tüm ilişkilerimizde erdemli davranmanın ahlaklı olmak olduğuna inanırız.

Farklılıklara Saygı: Farklılıklarımızın zenginliğimiz olduğuna inanır, farklı düşünüş ve inançlara saygı duyarız.

Devleti Yüceltme: Evrensel ilke ve değerleri yaşam tarzı olarak kabul etmiş bireylerle devletin yüceleceğine inanırız.

Yenilikçilik ve Yaratıcılık: Yeniliğin ve yaratıcılığın insanın en önemli özelliği olduğunu bilir, bu özelliğin gelişmesi için kendimize ve çevremize katkı sunarız.

Bolluk ve Berekete İnanmak: Yeryüzünde her şeyin herkese yetecek kadar olduğuna inanırız.

Sinerji Yaratmak: Bir elin nesi var iki elin sesi var anlayışından yola çıkarak, birlikten kuvvet doğduğuna inanırız.

Kişisel Bütünlük: Bir insanın iyi ve kötü yönlerden meydana geldiğine inanır, olumsuz yönlerini düzeltmesi için ona yardımcı oluruz, olumlu yönlerinden dolayı da onu destekleriz.

Disiplin: İlkelerimizi hayat geçirmenin disiplinli olmaktan geçtiğini biliriz.

Özeleştiri: “En büyük ilim sahibi noksanını bilendir.” düşüncesi ile başkalarını eleştirmeden önce kendimize karşı özeleştiride bulunuruz.

İlke Merkezli Liderlik: Evrensel liderliğin, ilke merkezli liderlikle gerçekleştirileceğine inanırız.

 

 

 

Cem Dergisi, Şubat 2002

DÜNYAYLA PAYLAŞILAN

DOSTLUĞUN, BARIŞIN, SEVGİNİN SESİ;

CEM RADYO

 

Yayına başladığı günden bugüne milyonlarca insana seslenen Cem Radyo bundan böyle sadece İstanbul, sadece Türkiye’ye değil onlarca ülkeye; dostluğun, barışın, sevginin sesini taşıyacak.

 

Gelişen iletişim teknolojisi artık tüm dünyayı gerçekten de kü-çülttü. Artık yeryüzünün neresinde olursa olsun insana ve doğa-ya dair her şey, her yeni gelişme saniyeler içinde yeryüzünün bir başka köşesinde duyuluyor. Çağımız teknoloji çağı, iletişim çağı. Tüm telekomünikasyon aletlerinin temel amacı insana da-ha kolay bir yaşanır dünya sunmak. Telefon, televizyon, radyo, bilgisayar, Internet... derken baş döndürücü bir hızla bilimsel anlamda da birer devrim sayılan sayısız yeni ürünlerin hayatı-mıza girmesi bir nevi sadece hayallerde, bilim kurgu kitaplarında kalacağı sanılan binlerce yeniliği insan yaşamına soktu. Kim derdi ki dünyanın bir uçunda konuşan insan, dünyanın diğer bir ucundaki annesinin, babasının telefonda sesini duyduğu gibi görüntüsünü de görebilsin. El yazısı, daktilo, faks... saatlerce uğraşılarak ancak bir yerden bir yere iletilen yüzlerce sayfalık yazılar e - mail yardımıyla; hiçbir şeye ihtiyaç duyulmadan bir-kaç dakikada kıtalardan kıtalara ulaştırılabiliyor. Internet ise bilgiye ulaşmanın vazgeçilmez unsurlarından birisi oluverdi.

Duyguları, düşünceleri, inançları, kültürleri anlatmanın bin bir yolu var. Tarihler boyunca insanlar türlü engellemelere, yasaklara, baskılara rağmen kendilerine, tarihlerine, toplumlarına ait her şeyi gözleri gibi koruyup bunu başkalarıyla paylaşmak istemişlerdir.

İnsan düşünen, duygularıyla hareket eden bir canlıdır. İnanç insanın vazgeçilmez bir parçasıdır. Bin yıllardır insanoğlu sahip olduğu inancının, kültürünün, duygularının izinde yaşamını de-vam ettirmiştir. Günümüz dünyasında da yerel, ulusal, uluslar arası inançsal, kültürel yapılar yaşamın ve insanın dünyasını zenginleştiren en önemli unsurlardır. Bu nedenlerle herkes bun-ları yaşatmaya, tanıtmaya, anlatmaya devam etmektedir. Tüm iletişim yollarını kullanarak sürdürülen bu çaba aslında en anlamlı, en anlaşılır, en fazla destek verilmesi gereken bir mücadeledir. Tüm dünyanın kabul ettiği bir gerçek olarak, istisnasız tüm dünya ülkelerinde inançlarından, duygularından, kültürlerin-den, ırklarından, düşüncelerinden, eğilimlerinden ötürü baskı gören, horlanan, dışlanan, ezilen, işkence çeken; inançlarını yaşayamayan ve kültürlerinin gereğini yerine getiremeyen on milyonlarca insan var. Tarihler boyunca bu ıstırapları çekenlerin en büyük özlemi ise artık bıktıkları bu yasaklayıcı, engelleyici tüm baskıları kökünden söküp atmak, zincirleri kırmak, insan olmalarının gereği; kimsenin müdahale etmediği bir ortamda, tüm benlikleriyle, kendilerini anlatabilmek, atalarının yolunu sürebilmek, kendilerini anlatabilmek.

Yüz milyonlarca insan sokaklarda boşuna yürümedi, yürümü-yor. Yüz milyonlarca insan boşuna nefes tüketmiyor dertlerini anlatmak için. Siyah / beyaz, zengin / fakir, sağcı / solcu, Hıris-tiyan / Müslüman, eğitimli / eğitimsiz... Yüz milyonlarca insan eşitlik, barış, kendi kimliğini özgürce yaşamak istiyor. Elbette çoğu zaman karşısındakine tahammül edemiyor, kendisine da-ha çok hak isterken, hoşgörü kazanında yeterince pişemiyor, yanılgılara düşüyor ama olsun yine de kendisine daha çok hak istiyor. Bu hakkı bazıları zaten başından beri almış bulunuyor, bazılarına ise bu hak hiç verilmemiş, verilmek istenmiyor, kendileri mücadele etmezse belki de hiç verilmeyecek bu haklar.

Ne güzel bir söz, “insan bilmediğine, tanımadığına düşmandır”, aynen öyle. İnsan insanı tanıdıkça, insan insana açıldıkça, hoşgörüsünü gösterdikçe, ayrımlar, farklılıklar azalacak, barış daha bir gerçekçi olacak. Eğer Sivas’ta barbar kafalar tarafından toplanan binlerce insan, karşısındaki insanların fikirlerini, inançlarını, görüşlerini tam anlasaydı, acaba o ateş yine de yanar mıydı? En azından o kalabalık birikir miydi, o kadar uzun süre orada kalır mıydı? Yüzyılların birikimi, kin, kibir, haset, cehalet ol-masaydı bu olaylar olur muydu?

İnsanların inançları ve kültürlerini serbestçe yaşamasına bizzat devletin kendisi engel olurken; genellikle çoğunluk bu konudaki en büyük engeldir. Çoğunluğun görüşü, inanışı asıldır yaşam için genelde. Tabii ki istisnalar da vardır, bazen nüfusça azınlık, hükmeder çoğunluğun yaşamına.

İşte Türkiye’de de tüm bu sıraladığımız gerçekler yaşanmıştır, yaşanmaya devam etmektedir. Alevi - Bektaşi, tasavvufi yorumla İslam’ı anlayan, algılayan, uygulayan milyonlarca insan yüz-yıllardır nankör bir cenderenin içinde ezilmektedir. İnançlarını, inanç kurumlarını, kültürel yapılarını rahatlıkla yaşayamayan, ifade edemeyen, anlatamayan on milyonlarca insan gerek devletin, gerek devleti yönetmeye talip olmuş hükümetlerin, siyasi partilerin, yüzyılların biriktirdiği taassupların, önyargıların esirliği içinde inançlarını istedikleri gibi yaşayamayarak, kendilerini rahatlıkla ifade edip, kendilerini bu yönde geliştirme olanaklarından mahrum olarak yaşamaktadırlar. Hoşgörüleriyle, sabırlarıyla bugüne kadar kırıp dökmeden mantıkları sayesinde buna devam eden bu insanlar artık perdeyi yırtarak, engelleri aşarak hızla, büyük bir hasret ve özlemle isteklerine kavuşmaya doğru koşmaktadırlar.

Dedelerin, babaların, ozanların, aşıkların, bilgelerin, inanç önderlerinin, temsilcilerinin sayesinde yaşam bulmuş bu inanç; konuya duyarlı liderlerin, yazarların, bilim adamlarının sayesin-de de bugün kendisini ifade edebilme şansını kısmen olsa da yakalayabilmiştir.

Bu konuda öncülüğü ise 1966’da yayınlanmaya başlayan Cem Dergisi yapmış, tarihi bir görevi yerine getirmiştir. Araştırmalar, incelemeler, devlet ve hükümet yetkilileriyle, siyasi partilerle gö-rüşmeler, kamuoyu oluşturma çalışmaları, bu gerçeği kamuoyu-na anlatabilmede en büyük başarıyı sağlamış CEM Vakfı’nın kurulması, Vakfın faaliyetleri, diğer Alevi, Bektaşi kurum ve kuruluşlarının faaliyetleri, açılan cemevleri, kitaplar, sempozyumlar, dedelerin babaların, ozanların yeniden çok aktif bir şekilde olayın içine girmeleri... Derken hayli bir yol alınarak en azından Türkiye ölçeğinde bir hakkın gaspının önlenmesi için çok büyük bir mücadele verilmiştir. Bu gasp Hakk Muhammed Ali yolunu sürülmesinin engellenmesidir. Bu konuda aynı şekilde sağduyu sahibi Sünni vatandaşların, Sünni kökenli bilim adamlarının, araştırmacıların, gazetecilerin, mülki erkanın katkıları da büyük olmuştur.

İşte tüm bu gelişmeler için, öyle bir atak yaşandı ki; tüm bu çabalara ses verdi, renk verdi, anlam verdi. Evet, yüzyıllardır istisnasız tüm Alevi - Bektaşi köylerinde bu köklü inancın yaşaması-na belki de en büyük katkılardan birisini sağlamış; bağlamanın nefesinin artık gizli gizli değil, gürül gürül çağlamasını sağlayan; Cem Radyo yayına başladı. Özlem bitmiş, kurutulmaya çalışılan ama hiçbir zaman kurumayan topraklara su daha gür gelmişti. Dostluk, barış, kardeşlik, sevgi... insana, düşünceye saygı... İnançların, kültürlerin ifadesi temel hedeflerdi, Cem Radyo’da. Üç yıl içinde de o kadar büyük bir mesafe kat edildi ki, İstanbul-lunun sevgisini kazanıp en çok dinlenen radyoların başına kuruldu. Deyişler, sohbetler, söyleşiler, doğru tarafsız haberler... artık milyonlarca insan işyerlerinde, evlerinde, arabalarında Cem Radyo dinliyordu. Çünkü bu radyo aynı zamanda bir haksızlığın da ortadan kaldırılmasının sembolü olmuştu. Artık deyişleri rahatlıkla, diledikleri kadar dinleyebiliyorlardı, öyle ya, nice hükümetler söz vermişti ama TRT kanalları hala açama-mışlardı seslerini deyişlere, Alevilere / Bektaşilere... halk hala doğruları dinleyemiyor, öğrenemiyordu devlet kurumlarından. Olsun, ne gam! artık radyo vardı, radyomuz vardı, sesimiz vardı. Cem Radyo vardı, Alevilik’le ilgili gerçekleri de radyoları aracılığıyla, söyleşiler aracılığıyla öğreniyordu binlerce insan.

Yalnızca İstanbul geneline yayın yapabilen Cem Radyo’yu Anadolu’da da duymayan kalmamıştı. Anadolu insanı da özler olmuştu, bekler olmuştu Cem Radyo’yu... Nihayetinde Prof. Dr. İzzettin Doğan’ın çok büyük gayret ve çabaları sonucunda, Cem Radyo Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Tükek’in mücadeleleri sonucunda artık tüm dünya Cem Radyo dinliyor. Uydu yardımıyla Artık Atv Kanalı 7. 38, radyo frekansları içinde 7. 38 ayarında yayın yapan Cem Radyo şimdi Bulgaristan’da, Almanya’da, Kazakistan’da, Fransa’da, Makedonya’da da dinle-niyor... Nihayetinde Bulgaristan, Razgrat, Bisertsi Köyü’ndeki onlarca can da bu radyoyu dinliyor.

Tarafsız haberleriyle, gün içinde sabah programlarıyla, halkla söyleşilerle, sohbetlerle, tanıtımlarla, sanatçıların, yazarların hazırlayıp sunduğu programlarıyla, tüm gün boyu eksilmeyen deyişleriyle, türküleriyle bin yılların ezgilerini milyonlara taşıyan Cem Radyo, Türkiye’de bir hak istilasını engelleyip, yalan yanlış öğretilen anlatın tarihi gerçekleri artık doğru bir şekilde anlatıyordu. Bir haksızlığın engellenmesi yönünde önemli bir boşluğu doldurarak; tüm insanlara, Alevi’siyle Sünni’siyle hoşgörüyü, barışı, sevgiyi tüm radyo çalışanlarıyla taşımaya devam etmektedir.

 

Ayhan Aydın, Cem Dergisi, Temmuz 2001

 

Yorumlar   

 
0 #1 Yaşar Tükek 26-01-2014 20:59
Sevgili Ayhan
Bu yazı beni duygulandırdı. Radyoyu uyduya çıkarmak ve televizyonun kurulmasını sağlamamızı unutmayanlar da varmış.
Çok teşekkür ederim.
Başarılar diler sevgi ve saygılarımı sunarım
Yaşar Tükek
Alıntı
 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile