ALİ KOÇ KOLU

ALİ KOÇ KOLU

VELİ KOÇERDİ (ALİ KOÇLU BABA Kolu) Söyleşi

VELİ KOÇERDİ (ALİ KOÇLU BABA Kolu) Söyleşi

 

Ayhan Aydın

 

VELİ KOÇERDİ’YE SORULAR…

 

A)     KİŞİSEL VE ÇEVRESEL BİLGİLER:

 

  1. 1.             Görüşmeyi yapanın adı                  : Veli Koçerdi
  2. 2.             Görüşülen Dedenin adı, soyadı     : Veli Koçerdi
  3. 3.             Görüşme tarihi                               : 12-15/05/2000
  4. 4.             Tam adresi                                      : Sağlık Mah. 7. Sokak No: 93 Çorlu
  5. 5.             Telefon numarası                           : 0282 686 16 94
  6. 6.             Faks numarası                                 : Yok
  7. 7.             Bağlı olduğu ocak                           : Ali Koç Baba
  8. 8.             Nüfusa kayıtlı olduğu il                 : Tekirdağ
  9. 9.             İlçe                                                   : Çorlu
  10. 10.         Köy muhtarlığı                                : Sağlık Mahallesi
  11. 11.         Köyün hane sayısı                          : 40.000
  12. 12.         Köyün nüfusu                                 :
  13. 13.         Köyde yaşayanların sayısı              :
  14. 14.         Şehre göç edenlerin sayısı             :
  15. 15.         Köyde konaklama yeri var mı?Varsa kaç kişiliktir? Yok
  16. 16.         Köyünüzü çevreleyen Alevi/Bektaşi köylerin adları Çorlu, Lüleburgaz, Sülmanlı köyü, Çeşmeli Köyü, Omurca Köyü, Muratlı, Hoca aydın Köyü vs.
  17. 17.         Çevre köylerin inanç grubu (Sayı olarak)                           

              Alevi                    (x)

              Bektaşi                (x)           

              Alevi-Bektaşi      ( )

              Sünni                   (x)

              Çepni                   ( )

              Tahtacı                ( )

              Türkmen             ( )

              Diğer                   ( )

                                  

  1. 18.         Piriniz hangi ocaktan gelir?                                : Ali Koç Baba
  2. 19.         Rehberiniz hangi ocaktan gelir?                         : Ali Koç Baba
  3. 20.         Mürşidiniz hangi ocaktan gelir?                         : Ali Koç Baba
  4. 21.         Varsa köyünüzdeki türbenin ve dergahın adı  : Yok
  5. 22.         Türbedeki zatın soyağacı, özellikleri                  : Yok
  6. 23.         Köyünüzdeki ziyaret yerleri ve yatırların

adresleri                                                               : Hızır Baba, Garip Baba, Mehmet Baba, Zından Baba

  1. 24.         Çevre köylerdeki ziyaret yerleri ve

          yatırların adresleri                                               : Hacı Şeremet Baba, Murtaza Baba, Zından Baba

  1. 25.         Civar köylerdeki türbeler, dergahlar,                : Bolca nine, Topçu Baba, Gül Baba, Mercan Baba
  2. 26.         Bağlı olduðu ocak, dergah                                  : Ali Koç Baba
  3. 27.         Bağlı olduğu ermiş, baba veya başka eren        : Ali Koç Baba
  4. 28.         Yörenizde bir kültür veya dini inançsal

          anma etkinliği yapılıyor mu?                              : Hayır

          Yapılıyorsa tarihi nedir?                                      :

  1. 29.         Etkinliğe kimler, hangi bölgelerden

gelmektedirler?                                                   : Hayır

  1. 30.         Sizin talip köyleriniz, yöreleriniz hangileridir?  : Sağlık Mah. Lüleburgaz, Omurca Köyü
  2. 31.         Köyünüzde/ bölgenizde sizin dışınızda

          talibi olan ocaklar hangileridir?                         : Rıza Baba

  1. 32.         Medeni durumunuz nedir?(Cevaba birini yazınız)

(x)        Evli

( )        Bekar

( )        Dul (Eşi ölmüş)

( )        Dul (Boşanmış)

33.       Eğitim durumu (Cevaba birini yazınız)

( )        Okuma -yazma bilmiyor

( )        Okur yazar

(x)        İlkokul mezunu

( )        Ortaokul veya dengi okul mezunu

( )        Lise veya dengi okul mezunu

( )        Yüksekokul mezunu

( )        Üniversite mezunu

( )        Diğer

  1. 34.         Eşiniz Alevi mi, Sünni mi? Alevi

          Eşiniz Alevi ise dede kızı mı, talip kızı mı? Talip Kızı

          Dede kızıysa hangi ocaktan?

  1. 35.         Oğlunuz evliyse eşi Alevi mi, Sünni mi? Alevi

             Aleviyse dede kızı mı, talip kızı mı? Talip Kızı

          Dede kızıysa hangi ocaktan?

  1. 36.         Kızınız evliyse eşi Alevi mi, Sünni mi Alevi
  2. 37.         Doğum tarihiniz? 1927
  3. 38.         Mesleğiniz ya da işiniz nedir?  SSK Emeklisi
  4. 39.         Aylık net ortalama geliriniz ne kadar? 100.000.000
  5. 40.         Şu anda hanenizde (evinizde) kaç kişi bulunmaktadır? 2 kişi
  6. 41.         Halen kiminle birlikte oturuyorsunuz? Eşimle
  7. 42.         Kaç çocuğunuz var? 4
  8. 43.         Genellikle Alevi dedeleri çocuklarına hangi isimleri verirler? Ali, Hasan, Hüseyin, Mustafa, Veli, Zeynep, Zeliha, Cumaziye, Fatma, Hatice vs.
  9. 44.         Varsa çocuklarınızın isimleri nelerdir? Mustafa, Cumaziye, Zeliha, Zeynep
  10. 45.         Bağlama gibi bir çalgı kullanabiliyor musunuz? Hayır
  11. 46.         Hangi Alevi Bektaşi anma etkinliğine katılırsınız? Hacı Bektaşi Veli Anma ve Tanıtma Etkinliklerine

             Kızınızın eşi dede oğlu mu, talip oğlu mu? Talip Oğlu

             Dede oğluysa hangi ocaktan?

 

B) DEDELİKLE İLGİLİ SORULAR

  1. 47.         Sevgili dedemiz, siz Alevilik ve dedelerle ilgili bilgilerinizi kimden / kimlerden, nasıl öğrendiniz? Babamdan, ağabeyimden
  2. 48.         Çocukluğunuz nasıl bir ortamda geçti?  Dergah içinde geçti
  3. 49.         Sizce dede kime denir? Dede olabilmenin koşulları nelerdir? Dergah yürüten kişiye denir. Bizde dede olmak için dede ocağından gelmek gerekir.
  4. 50.         Dedelik görevini ne zaman, nerede ve nasıl yerine getirmeye başladınız? 1998 de Ali Koç sülalesinden gelen Seydi Koç babadan el aldım ve taç giydim. O günden sonra dedelik vazifemi yapıyorum.
  5. 51.         Dedelik nasıl ve ne zaman doðmuştur?  Hicretin 10 senesi Zilkade ayının yirmi beşinci günü.
  6. 52.         Kendi ocağınıza ait ve/veya soyunuzu gösteren bir şecere (soy kütüğü) veya beratınız, yani yetki belgeniz var mı?  Yok
  7. 53.         Şecereniz varsa kaç tarihinde alınmış? Yok
  8. 54.         Alındıktan sonra kaç defa ve kimler tarafından tasdik görmüş? Yok
  9. 55.         Sizce her dedenin şeceresi olmalı mı? Şecerelerin dedeler için önemi nedir?  Soy acının kaybolmaması için önemlidir.
  10. 56.         Bir dedenin şeceresinin olmamasının sizce anlamı nedir? Soy acından geldiğini ispat edememesi.
  11. 57.         Dede olmak için günümüzde, geçmişten farklı olarak, hangi özelliklere sahip olmak gerekiyor?  Cemaati iyi yetiştirmek ve yönlendirmek, doğruları göstermek, gelenekleri yaşatmak ve korumak.
  12. 58.         Sizlere yöneltilen veya duyduğunuz eleştiriler, istekler, beklentiler nelerdir? Cem evimizin olmaması dolayısıyla ibadetlerimizi istediğimiz zaman yapamamamız, gençlerimizi eğitememizden dolayı cemaatten şikayetler oluyor.
  13. 59.         Gençler sizlerden daha çok hangi konularda bilgi istiyorlar? Cem evi istiyorlar ve dini konularda eğitim beklentileri var.
  14. 60.         Soydan gelme dışında diğer yollarla; atama veya seçimle dede olabilir mi? Bunlar hakkında neler söyleyeceksiniz? Olamaz. Bektaşilerde seçme ve atama ile dede olunabilir.
  15. 61.         Dedelerin inançsal ve ibadetsel görev ve sorumluluklarından başka toplumsal olarak üstlendikleri görevler sizce nelerdir? Bulunduğu yerde örnek kişi olmak zorundadır. Cemaati devamlı doğru yolu göstermesi gerekiyor. Irk, din düşmanlığı yapmadan doğru yolu göstermesi gerekiyor.
  16. 62.         Bir dede hangi şartlarda dedelik yapamaz duruma gelir? Buna nasıl karar verilir? Buna dedeler mi, köylüler mi, talipler mi, bir ocağın ve dergahın temsilcileri mi karar verir? Yolsuzluktan, hastalıkdan. Buna talipler karar verir.
  17. 63.         Hakkullah nedir? Allah rızası için verilen nezir.
  18. 64.         Sizce hakkullah alınmalı mıdır? Alınmalıdır.
  19. 65.         Bir dede olarak babalara ve babalığa nasıl bakıyorsunuz? Ben bir dede olarak babalara hoş görüyle bakıyorum.
  20. 66.         Onların hizmetlerini nasıl yorumluyorsunuz? Onların hizmetlerine katılmadığım için bilgi sahibi olmadığımdan dolayı yorumlayamıyorum.
  21. 67.         Dedeler ve babalar hangi noktalarda birleşiyorlar, hangi noktalarda ayrılıyorlar? Dedelerin ve babaların birleştiği nokta her ikisinin de,taliplerine Hz. Ali efendimizin yolunda eğitmektir. Dedelerde dede soyundan gelmek zorunluluğu vardır. Babalarda ise becerisi olan baba olabiliyor.
  22. 68.         Sizin cemlerinizle onların cemleri arasındaki farklar nelerdir? Bizim cemimize talip olmayan giremez. Bektaşilerin dergahına girmediğim için aramızdaki farkı bilemiyorum.
  23. 69.         Dikme baba sizce nedir? Kim ve nasıl görevlendirir? Dikme baba, dedenin yetişemediği çevreye dedelik hizmetini vekaleten yürüten şahıstır.  Bölgenin talipleri tarafından seçilir ve dededen el alır ve görevini yapar.
  24. 70.         Dikme babanın görevleri nelerdir? Dikme baba, gençleri eğitir, bayramları yürütür. Müsahiplik hizmetini yapamaz.
  25. 71.         Dedeler evlenirken neleri gözetirler? Dedeler evlenecekleri kişilerin alevi olmasını, dürüst aileden gelmesine, akraba olmamasına dikkat etmesi gerekir
  26. 72.         Musahibiniz var mı? Musahibiniz de dede soyundan mı? Var, talip soyundan
  27. 73.         Dede musahibinin dede soyundan olması gerekli midir? Musahibiniz hangi ocaktandır? Olsa iyi olur. Ali Koç baba ocağından.
  28. 74.         Dedelerin musahipleriyle ilişkileri nasıldır? Musahiplik geleneği yoksa bunu neye bağlıyorsunuz? Kan kardeştir. Var.
  29. 75.         Dedelerin kendileri de görülürler mi? Ne kadar süre içinde görülür? Kim görür? Sizin görgünüzü kim yapıyor? Dedelerin görgüsünü ocağımızın en yetkili dedesi yapıyor. Bizim görgümüzü dergahımızın dedesi yapıyor.
  30. 76.         Dedelerin halka daha iyi hizmet vermesi için bir okula veya buna benzer bir kuruma gidip eğitim alması konusunda neler söylüyorsunuz?  Çok iyi olur.
  31. 77.         Bu tip kurumlarda kimler ders/eğitim verebilir? Buralarda hangi konular işlenmeli?  Burada bilgili ve tahsilli kişiler eğitim vermeli.
  32. 78.         Sizce dedelerin yaşadıkları sorunlar kimler tarafından, nasıl çözülebilir?  Devlet tarafından veya Alevi dernekleri tarafından ve Alevilik hakkında en doğru bilgilerin verilmesi.
  33. 79.         Dedeliğin geleceğine ilişkin düşünceleriniz nelerdir? Dedelerin geleceğe dönük, daha bilgili ve taliplerine daha doğru yolu gösterebilecek kişiler olmasını dilerim.
  34. 80.         Dedelere devlet tarafından bir maaş bağlanmasına nasıl bakarsınız? Dedelerin aynen hocalar, Sünni din adamaları gibi kadrolaşmasını, emekliliklerinin olmasını ister misiniz?  Dedelere maaş bağlanmasını ve emekli olabilmelerini isteriz.
  35. 81.         Dedeler (örneğin Kültür Bakanlığı gibi) bir kuruma bağlı olabilirler mi? Olabilirler
  36. 82.         Kendi çocuğunuzu dede olarak yetiştiriyor musunuz? Yetiştiriyorsanız, nasıl yetiştiriyorsunuz?Yetiştirmiyorsanız, niçin yetiştirmiyorsunuz? Hayır. Bu konulara ilgisiz.
  37. 83.         Dede/talip ilişkileri sizce günümüz şartlarına göre nasıl düzenlenip, düzeltilebilir? Dede ile taliplerin daha sık buluşabilmelerine imkan sağlanmasıyla düzeltile bilinir.
  38. 84.         Dedeler, talipleri tarafından sorgulanıp,  denetlenebilir mi? Evet
  39. 85.         Dedelerin eşlerinin dedelik için, Alevilik için önemi nedir? Dedelerin eşleri, Alevilik için, dedelik için önemi büyüktür. Bacıları Alevilik konusunda en iyi şekilde eğitmektir.

 

OCAKLAR İLE İLGİLİ SORULAR

86.         “Ocak” ne demektir? Bağlı bulunduğu dergah

  1. 87.         Ocaklar nasıl ve ne zaman ortaya çıkmıştır? Ocaklar Hacı Bektaşî Veli efendimizden sonra ortaya çıkmıştır.
  2. 88.         Ocakların manevi anlamını nasıl yorumluyorsunuz?  Ocakların manevi anlamı büyüktür. Fakat bu ocaklara ayrılmadan Hz. Ali efendimizin yolundan gösterdiği gibi parçalanmadan gidilseydi daha iyi olurdu.
  3. 89.         Ocakların mutlaka bir kurucusu var mıdır? Ocakların  kurucusu yoktur. Kendiliğinden oluşmuşturlar.
  4. 90.         Kendi ocağınız hakkında bilgi verebilir misiniz? Bize intikal edildiğine göre Kızıldeli sultanın oğlu Ali Koç babadan bizlere intikal etmektedir. Ali Koç babanın türbesi Bulgaristan’ın Nebolu kasabasında bulunmaktadır. Ali Koç babanın oğlu Hüseyin babanın türbesi Bulgaristan’ın Alvanlar köyünde bulunmaktadır.
  5. 91.         Sizce, sizin ocağın en yetkili dedesi kimdir? Seydi Koç dede
  6. 92.         Şu anda ocağınızı hangi dede temsil ediyor? Veli Koçerdi dede
  7. 93.         Sizin ocaktan olan diğer dedelerle bağlantınız var mı? Var
  8. 94.         Sizin ocağınızdan bir temsilci seçilse, sizin adınıza karar vermesine izin verir misiniz? Veririz
  9. 95.         Sizin ocağınızdan bir temsilci seçilse, sizin adınıza konuşmasına izin verir misiniz? Talipler ile beraber karar verilip seçilir.
  10. 96.         Sizin ocağınızın temsilcisini hangi yöntemle seçebilirsiniz? İmam Cafer-i Sadık
  11. 97.         Ocağınız hangi imama ve /veya evliyaya bağlıdır? İmam Cafer-i Sadık kendine de medrese açtırmıştır ve öğrenci yetiştirmiştir
  12. 98.         Ocağınızın bağlı olduğu evliyayla ilgili size intikal eden, sizin bildiğiniz anlatılar nelerdir?  Sultan Süceaddin Veli, Ali Koç Baba
  13. 99.         Bildiğiniz Alevi Ocakları’nın adlarını söyleyebilir misiniz? Sultan Süceaddin Veli Eskişehir’den, Ali Koç Baba Bulgaristan’ın Nebolu kasabasından
  14. 100.     Bu ocak dedeleri nerelidirler?
  15. 101.     Talipleri nerelerdedir?. Bu dedelerin talipleri, Balkan yarım adasında ve Türkiye’dedir.
  16. 102.     Ocakların sayılarındaki artış sizce nasıl gerçekleşmiştir? Ocak sayısının çoğalması, yerleşim birimlerinin çoğalması ve nüfusunun artmasıyla birlikte çoğalmıştır
  17. 103.     Sizce bütün ocaklar eşit statüde midir? Bütün ocaklar eşit statüde değildir
  18. 104.     Değilse sizce bunların nedenleri nelerdir? Bazıları ibadetlerini açık yapıyor, bazıların da ibadet şekilleri gizlidir.
  19. 105.     Ocağınıza ve size bağlı taliplerin şu andaki durumları, nerede oldukları (köyde- şehirde- yurt dışında) konusunda bilgi sahibi misiniz? Evet
  20. 106.     Sizin ocağınızdan sizin dışınızda başka dedeler var mý? Var
  21. 107.     Varsa bunların adlarını, adreslerini yazabilir misiniz?

1-      Hüseyin Marangoz/Muratlı-TEKİRDAĞ

2-      Mustafa Bülbül / Paşalan Köyü-TEKİRDAĞ

3-      Hasan Aşık / Terzidere köyü-KIRKLARELİ

4- Seydi Koç / Kırka köyü-ESKİŞEHİR

 

CEMLER / ERKÂNLARLA İLGİLİ SORULAR

  1. 108.     Dedelerin cemlerdeki işlevini anlatır mısınız? Dede cemi yönetir. Dede cemdeki ibadet şeklini yönlendirir ve yönetir.
  2. 109.     Dede bir cemi nasıl başlatır? Nasıl sürdürür? Cem içinde neler yapar?  Nur süresi 35.ci ayetiyle başlar, çırak uyandırılır, canlar dedeye niyaz ederler. Niyazdan sonra dede taliplere hal-hatır sorar. Üçlere kadar dem verilir (meşrubat ile) sofralar konulur yemekler yenilir, sofralar kalkar, ellere bu dökülür, Kur’an okunur. Dolular gezdiriler (dolular meşrubattır). Dolulardan sonra canlar semah eylerler. Sonra birlikte kırklar semahı dönülür. Semahlardan sonra bitirim duası okunur. Cemden dağılma duası okunur.
  3. 110.     Dedelerin cem yürütmelerinde yaşlarının bir önemi var mı? Her yaştan dede cem yürütebilir mi? Her dede oğlu dedelik yapabilir mi? Reşit çağa geldiği zaman yürütebilir. Her dede oğlu akli dengesi yerinde olduğu zaman yapabilir. Pirin ilmi ve erkanı ile soyuna yaraşır olması gerekir.
  4. 111.     12 hizmet nedir? Ayrıntılarıyla anlatır mısınız?

1-      Pir

2-      Rehber

3-      Kurbancı

4-      Çırakçı

5-      Gözcü

6-      Şaki

7-      Zakir

8-      Sofracı

9-      İbrikçi

10-  Süpürgeci

11-  Aşçı

12-  Dış gözcü

  1. 112.     12 hizmet sahibinin özellikleri neler olabilir?

1- Pir                 : Cemi yönetir

2- Rehber          : Dedenin yardımcısı

3- Kurbancı       : Kurbanı hazırlar

4- Çırakçı          : Çırağı korur

5- Gözcü            : İç sükuneti sağlar

6- Saki               : Dem ve doluları doldurur

7- Zakir             : Nefes söyler

8- Sofracı          : Nefes söyler

9- İbrikçi            : Ellere su döker

10- Aşçı             : Yemeklere bakar

11- Süpürgeci    : Temizlik yapar

12- Dış gözcü    : Yabancıların ceme girmesini önler

  1. 113.     12 Post nedir, anlatır mısınız?

1-      Baba postu – Horasan postu

2-      Aşçı baba postu – Seyid Ali baba postu

3-      Ekmekçi baba postu – Balım Sultan postu

4-      Natip baba postu – Gaygusuz sultan baba postu

5-      Atacı baba postu – Kamber Ali Sultan baba postu

6-      Meydancı baba postu – Sarı İsmail baba postu

7-      Türbedar baba postu – Karadonlu can baba postu

8-      Kilerci baba postu – Kolu açık Hacim Sultan Baba postu

9-      Kahurci baba postu – Şahzeli baba postu

10-   Kurbancı baba postu – Hz. İbrahim baba postu

11-  Ayakçı baba postu – Abdal Musa baba postu

12-  Mihmanlar baba postu – Hızır Aleyhisselam postu

  1. 114.     Kaç tip cem yapıyorsunuz, kısaca anlatır mısınız? Sizce kaç tip cem vardır? 6 tip cem vardır.

1-      Tekkeye çıkma

2-      Harman tavukları

3-      Ara bayramı

4-      Kırklar bayramı

5-      Bahar bayramı

6-      Aşure bayramı

  1. 115.     Görgü ne demektir? Dargın olan talipleri barıştırmak.
  2. 116.     Büyük şehirlerde farklı yörelerden, farklı ocakların talipleri bir ceme giriyorlar. Bunu nasıl yorumluyorsunuz? İnsanların birbiriyle kaynaşması açısından hoş görüyle bakıyorum.
  3. 117.     Köyünüzde, yörenizde hâlâ cem yapılıyor mu? Yapılıyor.
  4. 118.     Şu anda siz cem yapıyor musunuz? Yapıyorsanız, nerede? Yapamıyorsanız, neden? Yapıyoruz. Müsait olan canların evlerinde
  5. 119.     Cem içinde gördüğünüz “Rehber”likten biraz söz edebilir misiniz? Dedelerin mutlaka bir rehberi olur mu? Rehberlerin cem ve dedeler için önemini anlatır mısınız? Rehber dedenin baş yardımcısıdır. Bazı konularda gerektiği zaman yardımcı olur
  6. 120.     Kur’an sizin için ne anlam ifade ediyor.? Cem içinde Kuran’ın yeri nedir? Kur’an bizim rehberimizdir, yol göstericimizdir. Yaptığımız ibadetlerimizin Allah nezlin de kabul olunması için.
  7. 121.     Hangi Kur’an surelerinde cemle ilgili ayetler vardır? Haşr suresi 18.ci ayet, Tahrim suresi 8.ci ayeti, Kasas suresi 83-88.ci ayetler, Nisa suresi 58-59-68-69.cu ayetler, Naide suresi 54.cü ayet
  8. 122.     Kur’an’sız cem olabilir mi? Kuran’ın hangi ayetleri cemlerinizde okunur? Olamaz. Fetih suresinin 27.ci ayeti lilahiden amenna resulüne kadar okunur.
  9. 123.     Cemlerde gördüğünüz su dağıtma olayı var. Niçin Alevi cemlerinde su dağıtılır? Kerbela da susuz giden canlar için dağıtılır.
  10. 124.     Mevlevihane’nin temel yapısını anlatır mısınız? Mevlananın mürşidi Şems Tebrisidir. Mevlanayı Mevlana yapan odur. Mevlevihane’nin kurucusudur.
  11. 125.     Zakirin cemlerdeki önemi nedir? Nefes söyler. Semahlarda çalar ve söyler
  12. 126.     Cemlerde dedenin eşinin bir görevi var mıdır? Ana-babacılık yapar
  13. 127.     Tüm Türkiye’de tek tip cem yapılamaz mı? Bu konudaki görüşleriniz nedir? Dedeler çoğunluğu ve bir dedeler kurulu karar verse tek tip cem modeline katılır mısınız? Yapılamaz. Törelerimize uymadığından dolayı
  14. 128.     Musahipliği anlatır mısınız? Koşulları nelerdir? Kimler musahip olamaz? İki aile birbirleriyle karar verirler. Dedenin önünde ikrar verirler, müsahip olurlar. Çapraz akraba olan müsahip olamazlar. Cahil ile bilgin olamaz, uyum sağlayamazlar.
  15. 129.     Bugünün dünyasında musahiplikle ilgili düşüncelerinizi açıklar mısınız? Şimdiki koşullarda musahiplik nasıl olur? Müsahiplikte çok iyi bir dayanışma örneği sergilenir.
  16. 130.     Musahipsiz cemlere girilemediğini birçok dededen duyduk. Sizin yörede durum nasıldı/nasıl? Siz musahipsiz çiftleri ceme alýyor musunuz ya da almıyor musunuz?Neden? İkrar verenleri ceme alıyoruz. Yalnız müsahip hizmetlerinde alınmıyor
  17. 131.     Sizin cemlerinizde hangi semahlar yapılır? Sizin cemlerinizde özellikle dönülen semah hangisidir? Bizim semahlar iki kişi tarafından üç adım olarak dönülür ve devam edilir. Toplu olarak  kırklar semahı dönülür.
  18. 132.     Semahı en az kaç kişi döner? Cemlerinizde özel semah giysileriniz var mı? En az iki kişi döner. Özel semah giysilerimiz yok.
  19. 133.     Semahlar yalnız cemlerde mi dönülmeli? Yoksa her yerde semahlar sergilenebilir mi? Her yerde semah dönülmesi semahların değerlerini sizce zedeler mi, yoksa bu kültürün tanıtılmasına katkısı mı olur? Cem dışında da dönülebilir, öğrenmek amacıyla
  20. 134.     Ceminizde saz dışında alet kullanılır mı? Saz ve bağlama kullanılır.

 

ALEVİLİK İLE İLGİLİ SORULAR

 

 

  1. 135.     Sizce Alevilik nedir?  Hz. Ali efendimizin yürütmüş olduğu yoldan ve ona aşk ve sevgiden dolayı bizlere hitap olunan isim.
  2. 136.     Alevilik ne zaman ve nasıl doğmuştur? Alevilik Ehlibeytten beri süre gelen inançla beraber doğmuştur.
  3. 137.     Aleviliğin ibadet anlayışı nasıldır? Alevinin ibadet anlayışı; Dürüstlük ve doğruluk. Eline, Beline ve Diline sahip olmak.
  4. 138.     Siz ibadete ne anlam veriyorsunuz? Sizce ibadetin amacı nedir? İbadet insanları doğru yola sevk etmek, harama el uzatmamak, kendimize yaramayan hareketleri başkasına uygulamamak
  5. 139.     Rızalık kavramı var. “Kul Hakkı” meselesi Aleviliðin temel ahlak sembollerinden birisini ifade ediyor. Rızalık alınmadan hiçbir işe başlayamayız, Alevilikte. Dedeler rızalığa nasıl bakıyorlar. Rızalığın önemi nedir? Cemaatların birbirleriyle barışık olmaları ve birbirlerinin haklarını korumaları ve saygı duymaları gerekir ve bizde bunu uygulamaya bakıyoruz.
  6. 140.     Alevi ahlakının kökleşip yayılmasında Alevi dedelerin görevi ne olmuştur?  Aleviliğin kökleşip yayılmasında dedelerin çok büyük katkısı olmuştur. Dedeler cemaatı birbirlerine yakınlaştırıcı ve barıştırıcı olmuşlardır.

Kimseyi incitmeme felsefesinin dedeler tarafından uygulanması nasıl etkilemiştir Aleviliği?

  1. 141.     Ehlibeyt sevgisinin Alevilikteki ve dedeler üzerindeki etkisi nedir? Allah’ımızın elçisi peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın damadı Hz. Ali efendimizin oğulları Hasan ve Hüseyin’in yürütmüş olduğu yolun en doğru yol olduğuna inancımız, aşkımız sonsuzdur ve bu aşka bugün elimizden geldiği kadarıyla bu yolu en iyi şekilde yürütmeye çalışıyoruz.
  2. 142.     Hz. Ali kimdir? Alevilik için önemi nedir? Hz. Ali efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın damadı ve Allah’ın aslanıdır. Müslümanlığın yayılmasında peygamberimizden sonra en büyük payı olan kişidir.
  3. 143.     Ali’yi Hz. Ali yapan özellikleri sizce nelerdir? Siz bir dede olarak Hz. Ali’den nasıl etkilendiniz?  Dürüstlüğü, doğruluğu ve Müslümanlığın yayılmasında büyük emeği olan şahıstır. Onun doğruluğundan, cesaretinden, dürüstlüğünden ve peygamberimizin Miraca çıkarken aslan olup yolunu kesmesinden.
  4. 144.     Hoca Ahmet Yesevi’nin, Alevilikteki konumu nedir? Hoca Ahmet Yesevi’nin Aleviliğin yayılmasında büyük katkıları vardır ve bir çok öğrenci yetiştirmiştir.
  5. 145.     Hacı Bektaşi Veli kimdir? Sizce O Anadolu’ya neler getirmiştir? Alevi-Bektaşi-Mevlevi inancındaki ve düşüncesindeki yeri ve konumu nedir? Hacı Bektaşî Veli efendimiz Anadolu’ya hoş görüyü, yardımlaşmayı ve dayanışmayı getirmiştir ve Alevilik topluluğunun birlik ve beraberliğini sağlamıştır.
  6. 146.     Mevlana kimdir? Görüşleri hakkında neler biliyorsunuz? Hz. Mevlana, Hz. Hacı Bektaşî Veli gibi ırk ve din ayrımı gözetmeksizin her kesimi birleştirici ve doğru yolu gösterici olmuştur.
  7. 147.     Mevlevilikteki temel ibadet sembolleri nelerdir? Semah
  8. 148.     Mevlevilik İslamiyet’i yorumlarken neleri gözetir? Hoş görüyü
  9. 149.     Mevlananın “ne olursan ol yine gel” sözündeki felsefe nedir? Birleştirici olmak
  10. 150.     Sücaettin Veli, Abdal Musa, Geyikli Baba, Hamza Baba, Kızıldeli, Karacaahmet, Şahkulu, Akbaba gibi kişilerin Alevilikteki yeri ve önemi nedir? Allah’ın sevdiği kullarıdır. 72 makam vardır. Batıl ilim ilmen yakın, hakken yakın.
  11. 151.     Evliyalar, erenler kimlerdir? Alevilikteki makamları neresidir?
  12. 152.     Kerbela, Matem, Muharrem orucunun sizce manası nedir.  Kerbela da şehit düşen canlar için yapılan bir ibadet şeklidir
  13. 153.     Bu orucu ne zaman tutuyorsunuz? Muharrem ayının birinden on birine kadar
  14. 154.     Tüm Türkiye’de Muharrem orucunun aynı tarihte tutulması mümkün değil mi? Eğer dedelerin çoğunluğu belirli bir tarih belirlerse siz buna katılır mısınız? Katılırız
  15. 155.     Hızır ve İlyas kimlerdir, Hıdırellez nedir?  Hızır ve İlyas buluştukları gün Hıdrellez yazın başlangıcını temsil eder.
  16. 156.     Hızır orucu tutuyor musunuz? Ne zaman tutuyorsunuz? Hayır
  17. 157.     Hızır orucu için de belli bir tarih belirlenemez mi? Siz bu belirlenen tarihe katılabilir misiniz? Katılırız
  18. 158.     Nevruz ne demektir? Nevruz tüm dünyada tek bir günde kutlanamaz mı? Tarih sizce hangisidir? Nevruz Hz. Ali efendimizin doğduğu gün ve kırklar bayramının yapıldığı gün 21 Mart
  19. 159.     Alevilikte ramazan orucu var mıdır? Ramazan orucu tutuyor musunuz? Niçin? Kaç gün? Vardır. 1 ay Allah rızası için tutulur
  20. 160.     Birçok yerde Alevi cem evlerinin açılmasını nasıl yorumluyorsunuz? Çok güzel ve doğru buluyorum
  21. 161.     Sizce ideal bir cem evi yönetimi nasıl olmalıdır?  Cemaati rahatça alabilecek bir mekan ve misafir odaları olmalı.
  22. 162.     Daha önceki dönemlerde Aleviliğin/Alevilerin sorunları nelerdi? Kendimizi ifade edememe ve rahatça ibadetlerimizi yapamamak
  23. 163.     Bugün Aleviliğin/Alevilerin sorunları nelerdir?Varsa bu sorunlar nasıl giderilebilir? Cem evlerimiz yetersiz kalıyor. Dedelerin ve hizmet edenlerin hiçbir sosyal güvencesi olmaması. Diyanet işleriyle devlet bütçesinden ödenek ayrılmaması.
  24. 164.     Atatürk kimdir, siz O’na nasıl bakıyorsunuz? Atatürk, Türk milletinin gelmiş geçmiş yöneticilerinden en ileri görüşlüsü ve aydın kişilerden birisidir. T.C’ de hoş görüsü demokrasiyi getirmiştir. Ona sonsuza kadar bağlıyız.
  25. 165.     Alevilerle Sünniler kaynaşmasında sorun var mı? Bu kaynaşmayı nasıl sağlayabiliriz? Bu konuda dedelere sizce ne gibi görevler düşüyor? Kendine bağlı bulunan taliplerine en doğru yolu gösterip ve başkalarının ibadet şekline hiçbir şekilde karışmadan ve daima hoş görülü olmakla sağlayabiliriz.
  26. 166.     Alevi veya Sünni gençlere Aleviliği daha iyi anlatabilmek için neler yapılabilir? Elimizden geldiği kadar gençlere bu konularda bilgilendirmek ve doğruları anlatmak ve görsel medyada daha fazla Alevilik hakkında bilgi yayınları yapmak.
  27. 167.     Halk ozanları sizce kimlerdir? Halk ozanlarının Aleviliğe katkıları neler olmuştur? Halk ozanlarıyla dedeler arasındaki ilişkilerin geliştirilebilmesi için neler yapılabilir? Halk ozanları nefes icra eden kişilerdir. Alevi halkının dertlerini bir şekilde dile getirmenin yoludur. Halk ozanları Aleviliğin korunmasında ve devamlılığının sağlanmasında büyük katkıları vardır.
  28. 168.     Bektaşi babalarıyla dedeler arasındaki ilişkilerin, görüş farklılıklarının giderilebilmesi için neler yapılabilir? Daha sık görüşmeler ve en doğruyu bulup bir noktada buluşmamızla sağlanabilir.
  29. 169.     Alevilikte kadınların konumu nedir? Alevilikte kadın erkek eşitliği sağlanmıştır. Hiç kimse birbirinden üstün değildir.

171.  Sizce Türkiye’de ne kadar Alevi/Bektaşi vardır? Yirmi beş milyon vardır.

 

HÜSEYİN MARANGOZ BABA’yla Söyleşi

HÜSEYİN MARANGOZ BABA’yla Söyleşi

 

Ayhan Aydın

 

Bize yaşamınızdan bahseder misiniz?

 

Ben Hüseyin Marangoz olarak Alvanlar’da 1934 yılında doğdum. Ali Koç soyundan dünyaya gelmişim. Büyük dedemin adı Hüseyin, dedemin adı Ali, babamın adı Mustafa. Ben Ali Koç Dede’min on altıcı kuşaktan torunuyum. Ali Dedem Bulgaristan’da hayatın güçleştiğini görünce Türkiye’ye 1928’de göç etmiş. Göç ettikten sonra Lüleburgaz Umurca Köyü’ne yerleşmiş. Babam 1934 yılında yıl başı gecesi Türkiye’ye gelmiş ve ocak on veya on ikisinde dedem babamın tacını giydirmiş. Babam üç ay Türkiye’de kaldıktan sonra tekrar Bulgaristan’a dönüp dedelik yapmaya başlamış. Ben de bu zaman zarfında üç dört yaşlarında bir çocukmuşum. Teakkede doğmuş, tekkede büyümüş bir oğlan olarak 1978 yılına kadar Bulgaristan’da yaşadım. 1973 yılına kadar da babamla birlikte kaldım. Babam Hakk’a yürüdükten sonra, 78 yılında, Bulgaristan’da Türklerin isimlerinin değiştirilmesi ve Türklere Bulgar isimlerinin verilip kabul ettirilmek istenmesi nedeniyle göç ettim. Türkiye’ye ağabeymin yanına geldim. 1950 yılında Hamza Koçerdin, abim, Türkiye’ye göç etmişti ve babam da onun tacını giydirmişti. Umurca’da yaşayan Ali Dede’m 1940 yılında Hakk’ın rahmetine kavuşmuştu. 1996 senesinde abim Hamza Koçerdi tarafından tacım giydirildi. O günden bugüne Murat’lı dedelik görevini yapmaktayım.

 

Ali Koç hakkında neler söylersiniz?

 

Ali Koç dedem ilk olarak orduda bir subay olarak çalışmış, Bursa’nın fethine katılmış, orduda görev almış, Bursa’nın fethinde zafer kazanılınca bir koç bulalım da keselim, demişler. Ali dedem, beni kesin, ben böyle bir kasaba için kurban olurum, demiş. O günün Bursa’yı fetheden hükümdar, hey koçum sen bana çok lazımsın, seni bir Bursa için kurban edemem, sen bana daha ne kaleler fethedeceksin, demiş. Bu günden sonra dedemin adı Ali Koç olarak kalmış. Ve Bursa’yı fethettikten sonra Lapseki’den, Eceabat’tan beri yakaya, yani Rumeli’ye geçmişler. Oradan Koru Yaylası’na (Koru Dağlarının Eteğinde, Çanakkale tarafında) çadır kurmuşlar. Çadırın üstünde erkan yürütmüşler. Oradan ilerleye ilerleye Dimetoka’ya gelmişler. Dimetoka kralına Müslümanlığı kabul ediyor musun, yoksa savaşalım mı seninle, demişler. O da bana horoz ötüşünü kadar mühlet verin, düşünme fırsatı verin demiş. Niyeti kaleyi terk edip gitmekmiş. Dedem yatsı namazını kılınca ne durursunuz ya mübarek horozlar ötüşsenize demiş. Hemen horozlar o anda ötüşmeye başlamışlar. O günden bugüne kadar Dimetoka’nın horozları yatsı namazdan sonra millet namazdan çıkarken ötüşürlermiş. Dedem hemen kapısına dayanıp, horozlar öttü, ne dünürsün, demiş. O da horozlar bugüne kadar hiç bu zamanda ötmedi, sizler gerçek kişilersiniz, Müslümanlığı kabul ediyom, demiş. Dimetoka’nın fethi bu kadar kolay olmuş.

Ali Koç Dede’nin büyük bir arazisi varmış. Niğbolu’da büyük bir vakıf arazisi varmış. Oraya gelen Osmanlı ordusunu ağarlarmış. Onların yemesi içmesi, hayvanlarının bakımı buradaki dergah tarafından karşılanırmış, Avrupa’ya giden ordu burada dinlenirmiş.

Zaten Osmanlı Arşivlerindeki belgeler, yazışmalar Ali Koç Dede’nin arazileri hakkında bilgi vermektedir.

Hacı Bektaş Veli Dergahı’nın kayıtları, kitapları yok edildiği için herkes bir şey uydurmuş. Hacı Bektaş Veli aslında evlidir. Onu mücerret olarak gösteriyorlar, biz buna inanmıyoruz.

Hacı Bektaş’ın üç oğlu var ama bir de Bektaş Dede var. O da dördüncüsü müdür tam bilemiyoruz. Bu konuda bir nefes de var;

 

Yine imam nesli zuhura geldi

Biri Elmalı’da, biri Bursa’da kaldı

En küçük kardeşim Urumu aldı

Gel sana methettiğim Kızıldelidir (Seyit Ali’dir)

 

Timurtaş, Hıdır Lale, Kızıldeli. Ali Koç Dede Kızıldeli (Seyyid Ali) Sultan’ın oğludur. Bizim bildiğimiz kayıtlar böyledir. Hacı Bektaş Veli’nin soyu Musa’yı Kazım’a çıkmaktadır.

Ali Koç Baba’nın müsahibi Alvanlar Köyü’nde Hasan Dede diye bir türbe var, onu biliyoruz. Kurak geçen senelerde de oraya gidip yağmur duası yapılınca mutlaka yağmurun yağdığını görürüz.

Ali Koç Dedemin türbesinin önünden batıya doğru bakılınca Niğbolu Kalesinin kale kapısı görülmektedir. Ben oraya çıkıp gezdim. Kalenin duvarları çok sağlam. Kalenin kapıları da meşe ağacından üstünde de parçalanmasın diye, iki el büyüklüğünde lama demirlerle kalenin dış yüzüne gelen kısmı kaplı. Kalenin duvarları dört beş metre vardır. Kale kapısını kırmasınlar diye arkasında dayanak olması için yirmi beşe yirmi beş büyüklüğünde duvar içinde boşluk var. Demek ki o boşluğa sürgüler geliyor, yani odun parçası konuluyormuş.

 

Onun birlikte kimler varmış?

 

Onun babası Seyyid Ali (Kızıldeli) Sultan ve diğer erenler varmış. Kızıldeli Sultan Çanakkale’yi geçerken eteğindeki toprağı denize atmış, orayı yürüyerek geçmiştir.

 

Erenlerden bir de Demir Baba varmış?

 

Akyazılı Sultan’ın bir dervişi varmış. İsmi Hacı Ali imiş. Mücerretmiş, hayatını Akyazılı Sultan Dergahı’nda hizmete adamış. Bir gün Akyazılı Sultan Ya Hacı Ali senin evlenmen lazım.  O da ben hayatımı sana adadım, ben hayatımı sana hizmetle, dergaha hizmetle geçireceğim, demiş. Tamam ama senin evlenmen lazım, Kara Demir’in gelmesi yakın oldu çok, demiş. Ama ben yaşlandım, deyince, olsun zararı yok demiş. Ondan sonra ona Kara Demir Köyü denen yerden bir hanım almış. O da Gerlova Alçağı’ndadır. Bir hanımla onu evlendiriyorlar. Evlendikten sonra Kara Demir dünyaya geliyor, ismini Hasan olarak koyuyorlar. Arkadan Hüseyin Baba (Voden köyünde) dünyaya geliyor. İsmini Hüseyin koyuyorlar. Arkadan da bir çocuk daha dünyaya geliyor onun da adını Yunus (Abdal, Yankovo Köyünde) koyuyorlar. Bunlar büyümekte olsun. Demir Baba Sultan çok büyük kerametler gösteriyor. Bir gün babasına gezmeye geliyor.  Baba, Yunus nerede diyor. O da kavun karpuz ekmeye gitti, diyor. Yunus gelince eve, Yunus ne yaptın bugün diyor. Karpuz kavun ektim diyor. Ulan aptal diyor, insan kavun karpuz ekerde birkaç tane koparmadan eve gelir mi, diyor. Yok abi, ben onları daha bugün ektim, onların olgunlanmasına daha kırk gün lazım diyor. Ondan sonra Demir Baba diyor ki, hadi gidip toplayalım birkaç tane diyor. Ondan sonra gidiyorlar tarlaya. Bir de ne görsünler; kavunlar, karpuzlar olmuş, yenecek hale gelmişler. Birkaç tane koparıp geliyorlar baba evlerine. Demir Baba bu mucizesini gösterince bir daha seçkin dervişlerden olduğu anlaşılıyor.

 

Daha sonra ne olmuş?

 

Oradan yavaş yavaş ilerleyip dedem Niğbolu Kalesi’ne yetişip İvan Şişman’ı muhasara altına alıyor. İvan Şişman bir gece gafil avlayıp onları kaleden kaçıp gidiyor. Bunlar sabahleyin İvan Şişman’ın gittiğini görünce onun peşine düşüp, İvan Şişman’ın izini sürüp, onun Rila Manastırı’na gittiğini öğrenip peşine düşmüşler, İskar Deresi boyunda bir yüksecik, Mısır Kuyuları adı verilen bir yerde yetişip İvan Şişman’ı hakkından gelmişler.

Dedem bir daha yaşlanınca sen çok kaleler fethettin, yoruldun deyip onu Rusçuk Valisi tayin etmişler. Uzun yıllar orada valilik yapmış. Ve Alvanlar denen yerde, daha önce akıncıların gittiği yer, burada Bulgar çetelerinin halka zulmettiğini öğreniyorlar. Oğlu Hüseyin Baba’yı bir çoban gibi bir koç sürüsüyle Alvanlar Köyü’ne gönderiyor. O koçları güderken Bulgarca’yı bildiğinden çetelerle dostluk kuruyor. Bulgarlar Hıdırellez’i çok büyük bir törenle kutlarlar, Yorgi’nin Günü adı altında onlar da Hıdırellez günü kutlarlar. Dedem onlara der ki, ben de Yorgi’nin Günü’nü kutlamanız için sizlere iki koç vereğim. İki koç verir. O gün için babasından iki tabur asker ister. Bu askerleri iki derenin alçağına, çökeğin içine yerleştirir. Kutlama yapılacak olan çetelerin bulunduğu yere Tozkale derler. Bu Tozkale’nin yanında büyük büyük taşlar vardır; tam uğruna menzil alıp siper olacakları zaman dedem kendi başına uzun bir kırmızı şapka yapar, Kızılbaşlığımız anılsın, diye. Ve çetelerin arasında seçilebilmisi için. Ben üç el ateş edeceğim, ondan sonra siz saldırıya geçeceğiniz der. Beni de başımdaki kırmızı büyük şapkadan bileceksiniz, diyor. Ve çetelere şarap içkisini dağıtmak için sakiliğe başlar. Doldurup doldurup şarap kadehlerini çetelere dağıtır. Çetelerin iyice kafayı bulduğunu anladıktan sonra, çete başına der ki, efkare geldim, ver şu silahını üç el ateş edeyim. Çete başı da sen bize iki koç verdin, biz de sana silah verip üç el ateş etmene her daim karar veririz der. Hemen alır, çete başının silahını. Havaya üç el ateş eder. Askerlere hücum anını bildirmiş olur. Ve kendi hemen kayaların arkasına, askerlerin olduğu yere atar. Askerler dört taraftan çetelerin üstüne  yağmur gibi ateş ederler. Çeteler o anda tek kişi kalmayıncaya kadar, imha olurlar. Böylece dedem Gerlova Alçağını Bulgar çetelerinden kurtarmış olur. Gerlova Alçağı denilen yerde otuz beş kırk tane Türk köyü var.

 

Dedem bir daha Alvanlar’da kalıp yolunu erkanını yürütmeye başlamış. Yalnızlıkla onun, Alvanlar Köyü’ne konmuş olan Topuz Baba, kalkıp derenin öbür tarafına Topuzlar denen yere gitmiş, şimdi burada da Topuzlar Köyü vardır ama onlar Aleviliğini kaybetmişlerdir, Topuz Baba’nın türbesi oradadır. Ayrıca; Tekkeler (İki Köy) şimdi Tekeler diyorlar; birine Büyük Tekke, diğerine Küçük Tekke deniyormuş, onlar da Alevi köyüymüş. Karaatlar (Karatlar) Köyü de Alevi köyüymüş. Şimdi onlar da Sünnileşmişler. Kademler ve de Mürvetler Alevi köyüymüş, onlar da kaybetmişler, Sünnileşmişler. Şimdi sadece Veletler, Küçükler, Alvanlar Alevi köyü olarak bilinmektedir, bugün de Alevilik burada devam etmektedir.

 

Siz de dedelik ve babalık kurum nasıl işliyor?

 

Bizde dedelik babadan oğla devam eder. Eğer soydan değilse, ihtiyaç olan yerlerde hizmet yürütenlere baba denir. Onlar her hizmeti göremezler. Müsahip yapamaz, aşure namazı kıldıramaz, tarikten geçiremez.

 

Aşure namazı nedir?

 

Biz Kerbela şehitleri için Muharrem ayının dokuzunu ona bağlayan gece on rekat şehitler namazı kılarız. Ve onuncu günü öğlen namazına müteakip, kırk rekat şehitler namazı kılarız, toplam elli rekat olur, buna aşure namazı deriz.

 

Bildiğimiz Sünni namazı gibi midir?

 

Namaz şekli aynıdır, ama okunan ayetleri başkadır.

 

Yol, erkan, müsahiplik hakkında neler söylersiniz?

 

Bizler yol ve erkanlarımızı halkın tarımla uğraşması, yaşam koşulları nedeniyle yazları yürütmeyiz. Kasımdan on beş gün geçtikten sonra ibadetler başlar. Baştan Tekkeye Çıkma diye, tekkeyi ziyaret bayramı yaparız. Yani Hüseyin Dede’nin türbesine çıkarız, Ali Koç Dedeýi anarız. Halk toplanıp “Barışık” yaparız. Bizim cemimizde küs insan olmaz. Küsler barışır. Ondan sonra bayramlar devam eder. Arkadan şükür Bayramı diye, bütün hasılatı topladık, Allah ağız tadıyla yemek nasip etsin, diye Şükür Bayramı yaparız. Yine tekkeye toplanır, ziyaret edilir. Kış günü Ara Bayramı diye bir bayram yaparız. Ve nevruz bayramı yaparız. İlk yazın ağaçlarımız çiçek açma döneminde bir bayram yaparız.

Canlar birbirini sevince müsahiplik olurdu. Müsahiplikte kurban kesilirdi. Bu kurban etinden müsahip olmayan yiyemezdi.

 

Dedelik biraz daha bilgi verir misiniz? Gerçek bir dedenin özellikleri nelerdir?

 

Gerçek bir dede dürüst olmak, yalan söylememek, Hacı Bektaş Veli’nin dediği gibi eline, diline, beline sahip olması gerekir. Halk arasında güven kazanmış olması gerekir. Bilgi donanımının olması da gerekir. Tekkede yetişmiş olup, araştırmalarını devam ettiren, bu erkanın inceliklerini tekkede yetişmiş olursa bilebilir.

 

Alvanlar Köyü hakkında neler söylersiniz?

 

Alvanlar Köyü Gözcü Ali Babalar, akıncılar zamanından kurulmuş bir köydür. İlk önce Baba Konağı denen bir yerde oturup yemek yiyorlar. Yemek yedikten sonra su ihtiyaçları oluyor, salıyorlar yanlarındaki hizmetçilerinden birisini bir alçağa, hendeğe doğru. Git su ara bul getir, diyorlar. Gidiyor alçakta bir yudum su bulamıyor. Tam onların yanına çıkarken, iyice (Ali Koç Dedemin Türbesi tepesi gibi) tepenin doruğuna çıktığı zaman sesleniyor, ne oldu, nerdesin su bulamadın mı diyorlar? Sizin yüz metre altınızda bir tepenin ordayım, diyor. Su bulamadım, diyor. Bize karşı yere diz çök Amin de, diyorlar. Buradan Gözcü Ali Baba Sultan bir dua ediyor. Hemen olduğun yerde eş ellerine doldur suyunu, diyorlar. Elleriyle eşip oracıktan suyu getiriyorlar. Bu Baba Pınarı’dır. Onlar Akyazılı Sultanlar’la beraber gidenlerdir. Baba Pınarı denen yerde sofra kurup yemek yemişler, bu pınarı bünyat etmişler, ordan oklarını atmışlar, herkes okunun düştüğü yere gidip yerleşmiş. Alvanlar’da Gözcü Ali Baba’nın oku Gözcü Ali Baba tepesinin üstüne düştüğü için Gözcü Ali Baba’nın türbesi oradadır, diyorlar. Alvanlılar her sene temmuz ayı sonlarına doğru, kirazlar, dutlar olduğu müddetçe bu tepeye, Şehitlik (Bulgar çeteleri bir çok kişiyi şehit etmişler Şehitler Çeşmesi de vardır), Soğucak (Çok soğuk su, gani bir kaynak, elini soksan elin donar) onun başına Gözcü Ali Baba’yı anmak için senede bir gün toplanırlar. Biz onu bir gün analım, o bizi bütün yıl koruyup gözetlesin, denir. Ve de koruyup gözetlediğine de inanılır.

 

Çocukluk dönemizdeki yaşantınız nasıldı? Alvanlar’daki dönemden bahsedelim?

 

Benim küçüklüğümde İkinci Cihan Harbi koptu. Ama bu İkinci Cihan Harbi’nden bizim köyümüz zarar görmedi. Biz bunu Gözcü Ali Koç Baba’dan biliyoruz. Hayvancılığımız da vardı, tarımla da uğraşırdık, hayvancılık fazla olmazdı. Ormanın altındadır. Tütüncülük de vardı. Çok büyük yokluklar içinde geçirdik. Okula giderdik kalemimiz, defterimiz yoktu. Harp olduğu için hiç çalışır fabrika yoktu. Stokta malları olanlar rahat yaşardı, olmayanlar kıtlık içinde yaşardı. Ve de şu vardı ki, bu kıtlığın sebebi fabrikaların çalışmamasıydı. Komünizmden önce ekmek bile karneylen, kuponlaydı. Nüfusuna göre verirlerdi.

Eğitim amacıyla gençlere, çocuklara bayram yapılırdı.

 

Babanız sizi nasıl yetiştirdi?

 

Babamız bizi dürüst olarak yetiştirdi. Elinize belinize, dilinize sahip olun diye yetiştirdik. Biz tekkede yetiştik, onları sesleyerek (dinleyerek) yetiştik.

 

Cemler dede evinde mi yapılıyordu?

 

Evet.

 

Ne sıklıkla yapılıyor?

 

Çok sık olmasa da perşembeyi cumaya bağlayan geceler cem yapılır.

Türkiye’ye geldikten sonra da cemlerimiz devam etti. Abim 1950 yılında tacı giyip geldiği için o cemleri yürütüyordu. Biz de onunla birlikte devam ettik. Cemlerimiz devam ediyor.

 

Şu anda Ali Koç talipleri nerelerde yaşıyor?

 

Eskişehir’de Merkeze bağlı Büyükyayla Köyü  Seydi Koç

Tekirdağ Muratlı

Tekirdağ Muratlı Aydın Köy (Hoca Aydın, tümü Ali Koç talidir)

Tekirdağ Muratlı Ballı Hoca Köyü (birkaç kişi var)

Tekirdağ Çorlu Merkez

Tekirdağ Çorlu Sağlık Mahallesi (En yoğun olunan yer)

Tekirdağ Çorlu Türkgücü (bir kısmı)

Kırklareli Merkez

Kırklareli Lüleburgaz (merkez)

Kırklareli Lüleburgaz (Umurca karışık, bir kısmı)

Kırklareli Lüleburgaz Evrensekiz (çok az var)

Kırklareli Lüleburgaz Hamza bey (yarı yarıya)

Kırklareli Lüleburgaz Küçük karıştıran (karışık)

Kırklareli Kofçaz Merkez

Kırklareli Kofçaz Tastepe (yarı yarıya (diğer kısmı Amuca Kabilesi’nden)

Kırklareli Kofçaz Terzidere (yarı yarıya (diğer kısmı Amuca Kabilesi’nden)

Kırklareli Kofçaz Molkoçlar (yarı yarıya)

Kırklareli Kofçaz Devletliağaç (yarı yarıya)

Kırklareli Demirköy Merkez (var)

Kırklareli Demirköy Sivriler Köyü (var)

 

Yablonovo’yla bağlantınız nedir?

 

Uzun zamandır gidip gelmedim. 1989’da Mesut Yılmaz’ın dışişleri bakanlığı döneminde cifte vatandaşlık hakkı tanındı. Bundan çok kişi yararlandı. Bize bu hakkı tanımadılar, bizler 1978 göçmeniyiz. Ama köyden gelip giden çok oluyor. Onlardan haber alıyoruz.

 

Nasıl haberler alıyorsunuz?

 

Aldığımız haberler de pek iç açacı değil. Halk biraz itikatını kaybetmeye başlamış. Komünizm çok çalıştı dinsiz insan yetiştirmeye, itikat, inanç orda da azalmış.

 

Kevser Koçerdin

((45) Çorlu, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir,

Hamza Koçerdin Dede’nin oğlu Yusuf Koçerdin Dede’nin kızı)

 

Çocukluğumuzda bayramların sırasını bilmiyorduk. Bizim evde yapılırdı bayramlar. Bizde çocukken onlarla birlikte olurduk, o dönemde Sağlık Mahallesi’nde oturuyorduk. Babamız çok genç yaşta bu görevi almış, Sağlık Mahallesi’nde hizmet vermiştir. O dönemde her şey çok gizli yapılırdı. Seksen öncesiydi. Oturtuğunuz yerde “yabancılar” dediğimiz Sünni kesim de mevcuttu. Evimize gelen babamın canları teker teker gelirlerdi, toplu olarak gelmezlerdi ki, toplu bir geliş olmasın, o görüntüyü vermek istemezlerdi. Çok sıkı gözcümüz vardı, gözcü babamızın görevi çoktu. Biz çocuklar da onun yanında bulunurduk. Cemlerimizde Hz. Ali Efendimizin resmi Atatürk’ün resmi, bayrağımız mutlaka bulunurdu, On İki İmamların resimleri bulunurdu. Daha sonra bizler büyümeye başladıkça babam bekar olan gençlere yönelik olarak eğitim amaçlı yaptığı cemlere; “Kız Bayramı (yolumuzla ilgili kızları eğitmek için), delikanlılara da Çocuk Bayramı derdi. Onlara da bayramlar yaparak bizleri eğitmeye çalışırlardı, biz şimdi bunları daha iyi anlıyoruz.

Giyimlerimiz; bayramlarda mutlaka şalvar giyerdik, üstümüz başımız düzenli, ayaklarımızda (abdest alınır Musa’nın Tur Dağı’na çıktığı gibi çıplak) bayram yapardık. Baş örtüsünü arkadan bağlanır, sarınmak, bürünmek hiçbir zaman olamamıştır. Semah dönmeyi öğrettiler, Niyazımızı öğrendik, bilgileri öğrettiler, onları öğrendik önce. Bu cemlerin dışında perşembeyi cumaya bağlayan gece evimize babamın taliplerinden toplanılırdı; babam kitap okurdu taliplere ve bizlere, Ehlibeyt’le ilgili bilgiler verirdi, halkını bilgilendirirdi. Babamız çok kitap okurdu, okuduklarını da talipleriyle paylaşırdı. O zaman yolumuzla ilgili, cemevlerinin açılması, bazı problemlerle ilgili Diyanet İşleri Başkanlığı’na yazılar yapılmıştı. Babamın önderliğinde taliplerin yardımıyla, kendi bahçesinde bir cemevi yaptı, bir mutfağı ve ibadetin yapılabileceği bir salon vardı. Yetmişli yıllarda birlikten kuvvet duyulacağını söyleyip mücadele verirdi. Sağlık Mahallesi’nde herkesin sorunuyla ilgilenirdi. Devlet erkanıyla ilişkileri iyi tutmuş ve cemlerin rahat bir şekilde yapılmasını sağlamış.

 

Alvanlar’a gitme şansınız oldu mu?

 

Köye gittim. Koçlu dedemin mezarını, aile mezarını ziyaret ettim. Çok duygulandım, çok farklı bir şey bunu kelimelerle anlatmak imkansız. Bir tarihimiz orada. Oradan da Niğbolu’ya geçtik. Orada Ali Koç Dede’yi ziyaret ettik. Plevne’de bize Bulgarlar kötü davrandılar. Niğbolu’da ise bir Türk bize yolu gösterdi. Fakat türbe kapalıydı. Ben çok üzüldüm. Bizi götüren arkadaş bize yardımcı oldu. Bir anahtarın yaşlı teyzede ve camii hocasında anahtarların olduğunu söyledi. Camii hocası bizi sorguya çekti. Nereden Ali Koç’un torunu oluyorsunuz, diye sordu. Ben de bilgilerimi anlattım. O da Ali Koç’a çok sahiplenmiş, bağlanmış, rüyalarında da görmüş zaten.  Sen ona benziyorsun, dedi, inandım dedi. Niğbolu’da Türkler var, Bulgarlar var sayıları az, Çingeneler de var. Burada da Aleviler var.

Onlar çok yüce insanlar. Hem Bulgarların, hem de Sünnilerin onları seviyor olmaları onların yüceliğinden kaynaklıyor.

 

Gülfer Ümit (Koçerdin)

((42) Çorlu (Serbest Muhabeci , Mali Müşavir, 

Hamza Koçerdi Dede’nin oğlu Yusuf Koçerdin Dede’nin kızı)

 

Babamın dedelik yaptığı dönemde bizler de onları yaşadık. Babam çok genç yaşta vefat etti. Ben o zaman üniversite öğrencisiydim. Babam dini hizmetleri yanında bilime ve bilgiye çok önem verdi. Bizlerin okumasını çok isterdi, bunu başardı da. Soya çok önem verirdi. Soy soydandır, derdi. Bizler sorduğumuz zamanda Ali Koç Dede’nin eşinin Hüsniye nine yani babaannemiz Abdal Musa’nın kardeşi olup, onun bahçesinde yatmaktadır. Oraya neden geri döndüğünü bilemiyoruz.

 

Daha önce Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Araştırma Dergisi’nde yayınlansa da hatalar olan Hüsniye Ninem’in nefesini sizlere sunmak istiyorum. Ali Koç Dede seferde, savaştayken, Hüsniye Ninem’in Elmalı’yken onu özleyip söylediği nefes.

 

Seher yellerinden haberin geldi

Lutfeyle halimi Ali Koç Babam

Kimseler bilmez oldu halimden

Gözlerimin yaşını sil Koçlu Babam

 

Ben bir derde giriftar oldum çekerim

Gözlerimden kanlı yaşlar dökerim

Pirim gelir diye yollarına bakarım

Yetiş imdadıma gel Koçlu Babam

 

Gerçek ersin şek getirmem özüme

Darıldın mı ne bakmazsın yüzüme

Artık eksik kalma imdi özüme

Hayır himmet nazarını kıl Koçlu Babam

 

Mecnun’un serine kuşlar dünedi

Ah ettikçe didelerim kanadı

Nice erler geldi kılıç sunadı

Hamle sana kaldı çal Koçlu Babam

 

Dedemoğlu eydir bu dergaha gelenler

Hani bizden önce bu hana konanlar

Dünya benim deyip dava kılanlar

Sabrın selametine dur Koçlu Babam

 

Söyleşi; 3 Temmuz 2010, İstanbul.

 

Ek: 3, Seyyid Ali Sultan (Kızıldeli) Dergahı/Ocağı’ndan Mustafa Çetin Dede, Ali Osman Bozdemir Dede, Lütfi Aykurt Dede’lerle söyleşiler

 

Mustafa Çetin Dede

1949 doğumlu Dede, bir dede kızı olan eşi Fatma Hanım’ın babası Ali Dede tarafından posta oturtulmuş.

Bulgaristan Haskova’dan buraya gelip yerleşmiş olduklarını söyleyen Dede köklerin kendilerini Alevilik ve Bektaşilik’te birleştirdiğini söylüyor.

İbadet bütünlüğünü göl, mahalle, ocak olarak isimlendiren babaya göre köyde 7 ocak var. Yani grup teşkil edecek ve cem ibadetini beraber yapacak 7 ayrı grup var. 3 büyük çerağın varlığından bahseden baba, bunların 300-400 yıllık çıraklar olduğunu, atadan kalma emanetler olduğunu söylüyor. Dedeyi halk temizler, inancını dile getiren dedeye göre daha genç dedeyi, daha yaşlı olan dedelerin temizlediğini yani görgü ve sorgusunu yaptıklarını söylüyor.

1966 yılında ikrar verip ceme girdim diyen baba, 1967 yılında kurban kesip musahip olduğunu, 1970 yılında zakirlik postuna oturduğunu ve 14 yıl zakirlik yaptığını söyledi. Bugüne kadar ağzından tek kelime küfür ve kötü bir söz çıkmadığını söyleyen dede, gerçek bir dedenin vasıflarına sahip bir kişinin tüm topluma örnek olabilecek kadar alçakgönüllü, bilge bir kişi olması gerektiğine vurgu yapıyor. 2 yıl da çerağcılık hizmetinde bulunduğunu söyleyen Baba, 1986 yılında kendisi sağ olduğu halde Ali Dede’nin kendisini kendi yerine posta oturttuğunu, 20 çift taliple bu işe başladığını anlattı.

 

7 Ekim 2007 Tarihinde dede bir kez daha ziyaret edilmişti. Bu görüşmede de şu bilgileri tekrar kendisinden aldım.

 

Bizim yörede bazen dede veya baba aynı kullanılsa da cem yürütenlere dede denilmektedir.

Bize de yörede dede denmektedir. Baba çoğunlukla hizmet yürüten insanlara denilmektedir.

Babam ve annem Bulgaristan doğumludur. Dedem 92 yaşına kadar dedelik yapmıştır. Dedem Ali Yunak 1926/27 de göçmüş Kırcaali’nin Koşukavak’ın Amca Köyü’nden. Babamın amcası Cafer Dede Bulgaristan’da Kırcaali Koşukavak’ın Bodurlar köyünde dedelik yapmış.

Koşukavak’ta Kızıldeli talibi olan köyleri: Bodurlar, Amca, Ayazlar, Konacık’tır. Konacık aynı zamanda 500 yıllık bir bayramın da ismidir. Hıdırellezden 45 veya 43 gün sonra perşembeye denk gelen günde her sene bu bayram yapılır. Şölen benzeri bir etkinlik olan bayram şimdi de yapılmaktadır. Biz yöredeki herkesi çağırırız, onlar da gelirler. Hatta şimdi bayramı bekler oldu yöredeki insanlar. 25/30 kurban kesilir.

Şu anda cemleri yapa ve sazı sözü çok kuvvetli olan Ahmet Dede Koşukavak’ta yaşamaktadır. Kendisi 30/40 yıldır zakirlik yapmaktadır.

Bizler şu anda dedelik makamındayız.

02 08 1949’da Şu anda bulunduğumuz Havsa Musulca’da doğmuşum.  1966 yılında nasip alıp aynı yıl müsahip oldum. Askere gidinceye kadar yedek zakirlik yaptım, posta oturdum. 14 yıl zakirlik yaptım. 1984 yılında cerağ postuna oturdum. 1986 yılında dede postuna oturdum. 1990 yılında Hacı Bektaşta Mehmet Güvenç Dede’den dedelik görgülerimi yerine getirmem konusunda hicazanetme verilmesi uygun görülmüştür.

Talibim olan köyler ve yöreler şuralardır:

Musulca’da 150 can

Eskikadın Köyü (Edirne’ye bağlı 180 hanelik bir köy 15 hane Sünni var. Buradaki tüm Kızıldeli’ye bağlı olanlar benim talibimdir.)

Uzunköprü Yeniköy (Yolları 15 yıl kapalıydı. 4 yıl boyunca cemleri yürüttüm. Şu anda Mustafa Barlaş Dede’nin görgüsünü de ben yapıyorum.)(Aynı zamanda Bulgaristan’daki Ahmet Dede’nin de görgüsünü ben yapıyorum.)5/6 yıl öncesine kadar Eskikadın’daki Hüseyin Yıldız Dede’nin görgüsünü de ben yapıyordum.

Edirne Merkez Köşençiftliği: Burada iki bölük vardır. Bektaşi dediğimiz Kızıldeli Kolunun babası de benim. Onların da cemlerini ben yürütüyorum. Köyde 30/35 can müsahipli ve kendilerini Bektaşi olarak nitelendirmektedir. Diğerleri müsahipsizdir.

Merkez Hıdırağa Köyü: 130 hane vardır. 20/25 hane Alevi vardır. Kızıldeli talibi olan canların cemlerini ben yapıyorum.

Ayrıca Edirne içinde de canlarım var. Bir de birkaç cem yaptığım Karayusuf köyü var Edirne merkeze bağlı. Bu köy karışık bir köydür ve Alevi mahallesi vardır. Bunlar çarşambalılarmış. 

 

Ali Osman Bozdemir Dede

1953 doğumlu dedenin 25 çift talibi varmış. 1970 yılında yola ikrar vererek girdiğini söyleyen dede, ilkin zakirlik hizmeti görerek bu göreve başladığını, 1996 yılında ise posta oturduğunu söylüyor.

Bunun canların teklifi ve ısrarla istemesiyle olduğunu söyleyen dedeye göre halkın beklentisine tepkisiz kalınamaz. Otman Baba’ya da büyük bir sevgi ve saygıyla bağlı olduklarını söyleyen baba, Kızıldeli Sultan Ocağı’na bağlı olduklarını söylüyor.

Alevilik’te ikrar ve yolun kurallarına bağlılığın çok büyük bir öneme sahip olduğunu söyleyen dedeye göre Alevilik, Bektaşilik kimsenin tekelinde değildir. Herkes, her istediğini her ortamda söyleme hakkına sahip olmamalıdır.

Bölgede cemlerin başlaması ve bitmesi mevsimsel ilişkiye bağlı, birçok yerde olduğu gibi. Toprağın ekilmesi ve ürünün toplanması arasındaki zaman çalışma zamanı olduğu için ibadet edilemiyor.

Ama bu demek değil ki her şey bırakılıyor, isteyen kurban kesip, cem cemaat yapabiliyor.

Ürün çok bolsa üç-dört kurban kesilebilir. “Bolluk” zamanı, hasatın iyi olduğu zaman daha çok kurban, daha çok erkan oluyor. “Tohum Birliği” için bol ürün almak için de dualar, kurbanlar eksik edilmiyor. Ama her halükârda bu iş ibadetsiz olmaz, deniyor.

Tüm cemlerde bir kez su dağıtılır, cem başlamadan, bir daha da hiç kimse su içemez, bu bir kuraldır, kuralı bozan cezalandırılır. 12 hizmetten birisi de Karababa hizmeti. Veysel Karani’den kaldığına inanılan bir postur bu. Bir şamdan var. Bu şamdan önemli olduğu için dedenin karşısında olmak zorunda imiş. Dedelerden öğrendiğimize göre; Hıdırağa Köyü’nde Kızıldeli talipleri varmış, Köşençiftliği’nde Bektaşiler, Babailer, Sünniler varmış, Yeniköy Kızıldeli talipleriymiş, Omurca, Nasuhbey, Alıncılar Kızıldeli talipleriymiş, Karayusuf’ta Aliyanlar, Ali Koçlular varmış.(Ayhan Aydın, Anadolu ve Trakya’da Erenler Bahçesi, 2008, 2. Baskı, Can Yayınları)

 

 

Kızıldeli Sultan Hakkında, Dedesi Dergahta Dedelik yapmış Kızıldeli Sultan Dedesi (Babası) LÜTFİ AYKURT’dan Derlediğimiz Bilgiler

 

Dünyada 54 ana tekke vardır. Bunlardan bazıları ve önemlileri şunlardır; Hacı Bektaş, Kızıldeli, Mısır’da Kaygusuz, Elmalı’da Abdal Musa.

Belirli tarihten sonra Kalender Çelebi, orayı ele geçiren Nakşibendilere verilince Kızıldeli ana tekke konumuna geliyor.

Bütün icazetler oradan alınmaya başlıyor.

Demek ki Kızıldeli tekke olunca diğer ufak tekkeler Kızıldeli’ye bağlanmalı.

Kızıldeli’nin bir efsanevi yönü var; Kırklareli Rumeli’nin fethiyle ilgili önemli bir eski Türkçe, el yazması belge vardır. Ahmet Hüseyin Pehlivan Dede vardır, oradan gelme, o bana verdi.

Ben eski Türkçe bilmediğim için fotokopisini aldım sonra baktım Bedri Noyan’ın Seyit Ali Sultan kitabında biraz benzerlikler var.

Nafiz Karaçam’ın Efsane’den Gerçeğe Kırklareli kitabında da I. Murad’ın ordularıyla geçtik, yine Süleyman Paşa ile geçmek efsane de ama Süleyman Paşa zaten I. Murad’ın kardeşi, Evronos Bey, Hacı İlbey bunlar bugüne yansıtırsak ordunun generalleri.

Bunları da Bursa’ya davet edildikleri için bu 40 kişi Kara Rüstem Gaziler, Abdül Sametler... Demek ki orduya katılmışlar hem manevi lider olarak hem de birer vekil olarak.

1. Murat zaten Malkara sırf balcılıkla o kaza ilgileniyormuş Balkara sonradan Malkara olmuş.

Çorlu’nun etrafı kaleymiş ama halkı yok etmiş Çorlu’yu ele geçirdiği zaman sonra karargahı Lüleburgaz’a kuruyor sonra Babaeski’ye kuruyor.

Buraları aldığı zaman zaten bunların ön yapısı var. Alperenleri dediğimiz öncü erenleri zaten Balkanların çoğu arazileri boş.

Bizanslar ile Selçuklunun bir barışık dönemi oluyor. Eski Rumeli dediğimiz o zaman Moğol istilalarında Orta Asya’dan gelen obalar Konya’nın kuraklık üzerine oradaki aç, sefil halleri Bizans ile Selçukluyu bir araya getiriyor diyorlar ki; bunları Balkanlara sevk edelim, oradaki boş arazilerde hem çalışsın, hem de yerleşik düzene alışsınlar. Çünkü Türklerin kaderi Müslümanlığı kabul ediyorlar, Türkmen adını alıyorlar sonra Yörük adını alıyorlar.

Selçuklunun son dönemlerinde Balkanlara doğru iki devletin mutabakatı halinde geçişler de oluyor.

Türkler burada hiç silah kullanma ihtiyacını duymadılar. Çünkü oradaki elde ettiğimiz mahsulleri helallarımız  (eşlerimiz) hariç hepsini eşit paylaşacağız. Biz de dedik ki, Müslümanlık bu kadar güzel bir din çoğumuz Müslüman olduk, onların hiç kılıç kullanmasına gerek kalmadan böyle bir anım var. Daha önce de Kanta Kuzenin oğlu Bulgarlarda esir kalınca Umur Bey’den rica ediyorlar oğlumu kurtar, diye. Umur Bey de kurtarınca Kanta Kuzeni bu sefer Gelibolu’daki kaleyi Umur Bey’e hediye ediyor. Umur Bey ne kadar da bağımsız da olsa Osmanlı’ya bağlı. Zaten I. Murat geçtiği zaman genelde Çardak üzerinden geçiyorlar Gelibolu’ya, ama teşkilatlar daha da hazırlanmış. Dimetoka’da falan Kızıldeli’ye bazı fütüvvet ehli kişilere bu araziler veriliyor, çalışın bu ekmeği yiyin.

Bugün Yunanistan’da Seçek Yaylası dediğimiz, Gaziler Tepesi’nde her sene oluyor, o mahsulü elde ediyorlar, diye sonra herkes birleşip mahsulü pay ediyorlar. Sonra diyorlar ki, Allah bize bu nasibi verdi bunun şenliğini, bayramını yapalım, Allah’a şükredelim, kurbanlar keselim, diyorlar. Öyle başlıyor toplanmalar, törenler, 1370’lerde. Zaten yaylanın manası yaz sonu demek yani yaz sonu bayramı.

Seyit Ali Sultan’dan sonra Resul Bahri ondan sonra Mürsel Bali ve Mürsel Bali’nin oğlu Balım Sultan dergahın başına geçiyorlar.

Ak Ahmet Baba, Kara Halil Baba bir de Vahdettin Baba hatta Vahdettin Baba zamanında hacca da gitmiş bir yerde istesen de istemesen de Hıristiyanlarla beraber yaşıyorsun bir kültür alış-verişi olacak bundan kaçamazsın. Onların kültüründen bize, bizim kültürümüzden onlara geçişler, etkileşimler olmuş. Çok yerde Nevruz’da Yumurta dağıtma, yeme olayı vardır. Trakya’da Nevruz Cem’lerinde yumurta muhakkak vardır, belki de onların paskalyasından bize bu kültür gelmiş.

Erkanlarımızı incelediğimiz zaman ben şimdi bu erkanımı Şah Hatayi’nin nefeslerine göre, Pir Sultan’ın nefeslerine göre sürdürüyorum. Şimdi cem birlenir, herkes barıştıktan sonra üç nefesler bölümü vardı; “ilk evvela şu dünyaya Hakk Muhammed Ali geldi, yüz bin erden yüz çevirmez ol şahıma dolu geldiği”  Buradaki doluyu iyi incelemek lazım.

Pir Sultan’dan önce ne vardı da, nasıl oldu.

Balım Sultan geldi II. Bayazıd’ı İstanbul’da dergaha soktu.

Hatta onun öyküsü de vardır, erkana soktuktan sonra diyor ki sana altın veriyorum hediye olarak kabul etmiyor Balım Sultan, sana ne vereyim hediye olarak, sana Sultan ismini hediye edeyim, Balım Sultan da diyor ki, ben de sana Veli ismini karşılığında vereyim.

36 tane Osmanlı padişahına bakıyorsun bir tek II. Bayazıd; Veli olarak geçer. Mehmet Şilli Baba kendisi doktor, Yenibedir’de babalık yapıyor ve Refik Engin, diyorlar ki; onlar mücerret, ben de diyorum ki; Kızıldeli’de musahiplik hep var, bu nasıl oluyor? Çünkü olmasa bu böyle gelmez, benim babaannemden dinlediğim budur. Çünkü yıllarca tekke dervişliği yapmış, Türkiye’ye geliyorlar benim kaynatam da Kızıldeli’de halife babaydı, dedi.

1826’da II. Mahmut Yeniçerileri ortadan kaldırıyor biliyorsunuz. Aradan 50 sene geçiyor, sıkıntılar devam ediyor. Derken kendilerini bulamadan 1893 Harbi patlıyor. Orada da yine bir karışıklık bir muhaceret var tam kendilerini bulmaya çalışırken zaten akıllarında tekke mi kalır, babalık mı, dervişlik mi yani geçim derdi var. Bu sefer de Balkan Harbi’nde Türkiye’ye göçtüler, Türkiye’de zaten kendilerini yerleşik düzene alıştırana kadar, 1925’de de Tekke ve Zaviyeler Kanunu çıkıyor. Her şey bu defa daha değişik oluyor. Nerde ne bulacaklar?

Merdivenköy’de bir Tahsin Baba varmış ki oradan el alalım dediler, Tahsin Baba’dan el aldılar. Sonra Hacı Bektaş’a gidelim, bir el de oradan alalım, dediler. Şimdi bunun sıkıntısını çok çekiyoruz. Kızıldeli’de en üst makam halife baba makamı.

Çünkü tekkenin 24 parça köyü var ama bu köyler 100-200-300 hanelik köy değiller, belki bir mezra gibi. Hep seçimle gelinmiş yoksa Kızıldeli’nin evlatlarından postnişinlik bugüne kadar gelirdi. Hep erbabını seçmişler, oraya koymuşlar, bir halife baba seçilmiş o köylere de halife baba el vermiş bu böyle gelmiş.  Biz de şimdi diyoruz ki, işte Medeni Babalar, İbrahim Manaf Babalar dediler ki biz de seni halife baba seçelim, bu sistem böyle otursun. Benim de saygım var, Ulusoylar’a ama onlar o misyonu layıkıyla yerine getiremediler. 1994’de Feyzullah Çelebi Hakk’a yürüdükten sonra hepsi bir havada oldu. Bektaşileri de iki kategoriye ayırmak lazım. Kızıldeli’yi ele aldığınız zaman, Kızıldeli’nin tekkedeki vakıftaki köylerin yerleştiği yöreler belli. Bursa’nın; İsmetiye, Atıcılar, Uzunköprü’nün Yeniköyü, Umurca, Beyköy, Kırklareli İslambey köy, Silivri Ortaköy mesela Firüzköy’de Kızıldeli Ocağı’na bağlı ama kazamız Ortaköy bizim. Uzunköprü’nün Çobanpınar gibi köylerde şimdi çok acı hepsi kapalı. Mesela Silivri Ortaköy’e ben bakıyorum, Babaeski Kumrular Köyü’ne ben gidiyorum. Firüzköy’de Gürbüz Baba var, Yeniköy’de İbrahim Manaf Dede var. Mesela Musalca tartışılır Ali Osman Dede ve Mustafa Dede var biri diyor ki, Seyit Ali Sultan’a bağlıyız, diğeri diyor ki Odman Baba’ya bağlıyız. Onları da çözemedim ben. Seyit Ali Sultan’a bağlıysan mesela Bursa’ya gidin, bizim Ortaköy’ün cemine gelin, çok az fark olsa bile cemin ana temaları aynıdır…”

BEKTAŞ YAVUZ BABA

BEKTAŞ YAVUZ BABA

(ALİ KOÇ BABA SULTAN OCAĞI BABASI - LÜLEBURGAZ – HAMZABEY KÖYÜ)

AYHAN AYDIN

Bektaş Yavuz Baba bize geçmişinizi yani çocukluğunuzu anlatmanızı isteyeceğim. Nerede, ne zaman doğdunuz, hangi işleri yaptınız, nasıl bir hayat serüveniniz oldu. Şimdi neler yapıyorsunuz?

Eyvallah. Sevgili Kardeşim; Lüleburgaz’ın Hamzabey Köyü’nde 1954 yılında dünyaya gelmişim. 8 çocuklu fakir bir aile evladıydım. Annem Hatice,  babam Şerif her ne kadar bura doğumlu olsa da, burada yaşasalar da, dedelerimizin atalaramızın doğum yerleri Bulgaristan’ın şimdiki Omurtak eski adı Osmanpazara bağlı Alvanlar (Yablonovo) Köyü’ndendir. Bunlar kaçak olarak Türkiye’ey sığınıyorlar. Dedeciğim Ali Tekirdağ Muratlı Aydın Köyü’ne geliyor, ilk yerleşim orası. Oradan da Lüleburgaz’ın Hamzabey Köyü’ne geliyor, yerleşiyor.

Ben 8 çocuklu ailenin ilk büyük erkek çocuğu olarak okumak istedim. Fakir babam beni ancak orta üçe kadar okutabildi. Benden bu kadar oğlum deyince, eniştem devreye girdi tahsilim yarıda kalmasın diye. İlk lise eğitimim İstanbul Matbaa Sanat Enstitüsü Sultanahmet’te oldu. Buraya gidip gelirken maddi sıkıntılar içinde kıvranan eniştem işten de atılınca hocalarımın bütün imkânları sana sağlayacağız demelerine rağmen; annemi, babamı, eniştemi üzmemek adına sınıfa da doğrudan geçmiş olmama rağmen Lüleburgaz’a 1971 yılında döndüm.

İşte lise birinci sınıfa başlarken babam bana 1 lira vermekten acizdi. Bu 1 lira ancak yol parasına yetiyordu. Baktım bu iş olmayacak, düşündün ne yapayım da para kazanayım, dedim. Aklıma bir boya sandığı yapmak geldi. Ayakkabı boyayacaktım ve okuyacaktım. Boya sandığı yapmak için de tahta lazımdı ama onu da bulamıyorumdum. Hayvan ahırımızın kapacığını kırarak boya sandığı yaptım. Babam hayvanlarla akşam gelince ahırın kapısını arıyor. İşte ben o sandığı yaptığım ilk akşam köy kahvesine indim, Almanya’ya gidecek 5 köylü ağabeyimin ayakkabılarını boyadım. Utangaç bir köylü çocuğu edasıyla elimde küçücük bir boya fırçası 5 çift ayakkabı boyayark 2 buçuk lira ile eve geldim, dirseklerime kadar simsiyahtı her tarafım, acemi boyacı!

Hacce bu çocuk nerede kaldı diyor anneme. O da diyor ki sen de kızancığa kızdın o da gitti. Ama hâlbuki ben de babamla birlikte güya o kapağı arıyorum!

O 15 yaşındaydım, saat onda eve geldim her tarafım boya! Babam lambayı kısmış, yatağından başını uzatıp baktı, baba dedim geldim ben. Şu lambayı biraz aç, dedim. Bak dedim bunlar iki buçuk lira ben kazandım. Babam 25 kuruşları saymaya başladı, tek tek. İşte senin o ahır kapağınla para kazandım, onu boya sandığı yaptım, dedim. Şu şu adamların ayakkabılarını boyadım, dedim. O da ağlamaya başladı. Ben ayakkabı boyayacağım ve Lüleburgaz Lisesi’nde Okulu biltireceğim, dedim.

Çuvalın içine sandığı koydum, doğru Lüleburgaz Lisesi, merdiven altına... Çünkü köyde herkesin lastiği var, boyayacak ayakkabı yok!

Geldik... Sınıf öğretmeni okulun Romen ayakkabı boyacası Adil Efendi’yi yanına çağırdı. Adil Efendiciğim, bak bu evladımızı ayakkabı boyayıp okumaya karar verdi, sen dışarda da boyayıp ekmek paranı çıkarabilirsin, ama bu evladımız ancak okulda arkadaşlarının ayakkabılarını boyayabilir, sen dışarda kısmetini ara dedi, ona. Olsun hocam, ben iki üç lira alsam yeter, o da kalsın dediysem de, o da yok, dedi. Ben Adil Efendi bozulacak sandım. Ama tam tersine o da her şeyini topladı büyük bir sandığa koydu. Hocam dedi, bu çocuk okusun vatanına milletine hayırlı olsun, ben nerede olsa kazanırım, dedi. O amca sonradan Hacı da olsun. Helal olsun ona, öyle iyi bir insandı. O her yerde beni anlattı, beni sevdi. Hem de Bektaşım, Bektaşım, meslektaşım derdi. Beni sonradan da görse takım elbiseli olarak hep beni sevdi.

Eeee... lise son sınıfa geldik. Okul tatilinde lahana, domates, pırasa yüklerini yüklerdi, saman lodaları yapardım. Herkes kim yaptı bunları derdi, bu kızan yapıyor, derlerdi. Yani çok çalıştım, çok para kazandım. Derken son sınıfa geldim. Köyümüze geldiği zaman tanıştığım jandarma başçavuzu Ali İhsan abiciğim bene yanına çağırdı. Dedi nasıl gidiyor okul? Benim ayakkabı boyayarak okuduğumu kendini söyleyince seni dedi valiye gönderiyorum. Vali Bey sana bu yaz tatilinde iş verip para kazanamazsan sana asker namus sözü veriyorum, lise son sınıfı ben okutacağım dedi. Ben dedim hayatta valiye gidemem, çıkamam, dedim. Korkuyordum, saf bir köylü çocuğuydum. Sana bir jandarma şamarı çekirim, görürsün, dedi. Valiye gideceksin, halini anlatacaksın, ben okumak istiyorum diyeceksin deyip cebime 20 lira koydu yol parası olarak, doğru Kırklareli’ne git, dedi. Vali yardımcısına derdimi arz ettim, ben vali sanmıştım. O da dedi ki aynı şekilde kelimesi kelimesine vali beye de anlat, dedi. Allah rahmet eylesin kendisine Fahri Centel isimli valimiz, buyur evladım, gel bakalım, dedi.

Sayın valim, ben Lüleburgaz’ın Hamzabey Köyü’nden 8 çocuklu ailenin Şerif oğlu Bektaş Yavuz’um dedim. Beni jandarma başçavuşum sana gönderdi, dedim. Sayın valim okutmazsa jandarma sözü lise son sınıfı ben okutacağım dedi, dedim. Ben okumak istiyorum ama boya sandığıyla bu olmayacak, sayın valim dedim. Vali bey gel evladım dedi yanıma. Masayı dolandı yanıma gelmeye başlayınca, ben sandım ki burası iş bulma kurumu mu, ben sana nereden iş bulayım deyecek sandım. Oysa iki eliyle enseme sarıldı alnımda öptü. Keşke her Türk evladı senin gibi olsa, dedi. Toprak Su biriminde birini aradı ve Sürveyanlık işi varmış. O zamana kadar bu kelimeyi bile bilmiyordum. İnşaatlarda vs. Hesap kitap işlerine bakıyormuş. Valimizin sayesinde benim kendi köyümün göletinin kanalet işlerinde çalıştım. İki tane mühendis abilerim, bana matematik, geometli dersleri öğrettiler. Vallahi öğretmenlerimden bana daha iyi öğrettiler. Yaz tatilinde üç ay çalıştım. Hem işim, hem dersimde lise bitti. (1973-74).

Liseden sonra yaz tatili çalışması bittikten sonra, beni ekip arabasına aldılar, ekip başmühendisine götürdüler. Kendisine beni çalıştırdıkları için teşekkür ettim, elini öptüm. Bana başarılar diledi, bana beyaz bir zarf verdi. Uğurladılar beni terminale. Bir saydım paraları kafayı yiyecektim; zarfta 900 lira para vardı!  Üç ay için bana bu parayı vermişlerdi, hâlbuki ben ise sadece 1 liraya ayakkabı boyuyordum. İşte o zaman ilk kez liseye lacivert bir takım elbiseyle gittim. Ayakkabımı, çantamı her şeyi sıfırladım ve lise son sınıfı çok rahat bir şekilde bitirdim.

 

Okula her gün köyden mi geliyordunuz?

 

Evet. Köyden okula günde 50 kuruş gidip, 50 kuruş geliş 1 lira yol parası veriyordum. Kimi gün peynir ekmek yiyip, bii aç sefil, parklarda lise günlerini geçirdim.

Liseden sonra üniversite sınavlarını kazanamayınca Şengül Hanım’la evlendim. (1975).

Yine lise mezunu olmama rağmen inşaatlar vs. çalıştım. Askerlik yapmayınca bana ekmek olmayacağın anladım ve askere gittim. 1976 Amasya, 1977 Artvin’den tezkere aldım. Döndük yine inşaata devam. Ben askerken oğlum Bülent doğmuştu, 1976’da. Sonra Lüleburgaz Belediyesi’ne belediye zabıtası olarak girdim. Birçok birimde görev yaptım. Bu arada 1979 yılında kızım Zerrin dünyaya geldi.  En sonunda 25 yıl altı ay görevden sonra 2001 yılında emekli oldum.

Şimdi de Allah’a hamt olsun dördüncü yılına girdi Ali Koç Baba Sultan yolunda erkanında taç giyerek babalık görevini yürütmeye devam ediyorum. Gayret Hakk’tan ola ya Ali hü! Hakk erenler iki cihanda utandırmaya.

 

Ali Koç Baba Sultan kimdir, onun hakkında siz neler biliyorsunuz?

 

Ali Koç Baba Sultan elimizdeki olan belge ve bilgiler kısıtlı olmasına rağmen, elimizdeki secereye dayanarak 750 – 800 yıllık bir tarihimiz olduğunu biliyoruz.

Ali Koç Baba Sultan Niğbolu (Nikopol) kale kumandan yardımcılığı yaptığı adına vakfi olduğunu öğrendik. Kendisi Niğbolu Zaferi’ne katılmıştır, 1396 yılında.  Osmanlı kayıtlarında yapılan araştırmalar sonucunda ayrıca Refik Engin ve Prof. Dr. Alemdar Yalçın hocaların gayretleriyle ufkumuza biraz ışık tutuldu.

Ali Koç Baba Sultan’ınımız asıl evladı Hüseyin Dede Bulgaristan’da Nikopol’dan (Niğbolu’dan) Kotel İlçesi Alvanlar’a gelmiş, orada yurt tutmuş. Oradaki Türkleri zalımdan zulumden kurtarmıştır. Evladı Ali’nin devamı oradan devam ediyor, yani ocak oradan devam ediyor. Savaşlar, göçler, Balkan Savaşları her yeri vurduğu gibi bu ocakları da vuruyor.

 

Halkın gönlündeki Ali Koç Baba Sultan kimdir?

 

Halkın gözünde taliplerin gözünde Ali Koç Baba Sultan Anadolu Alperenlerinden Rumeli’nde görevlendirilmiş Niğbolu fatihi olarak bilinir. Alvanlar, Veletler, Küçükler köyünde, üç köyde zulüm gören Türk halkı, Bulgarlar tarafından zulme uğrayan bu halkı Ali Koç Baba Sultan’ın oğlu Hüseyin tarafından bu zulümden kurtarılmıştır. Bir dörtlüğünden Ali Koç baba Sultan’la ilgili bir nefeste aynen şöyle diyor;

 

Gerçek ersin şek getirmem özüme

Darıldın mı (kakıdın mı) ne bakmazsın yüzüme

Artık eksik kalba benim sözüme

Hayır, himmet nazar kıl Ali Koç Babam

 

Devamla

 

Mecnunun serine kuşlar tünedi

Ah ettikçe didelerim kanedi

Nice erler geldi kılıç sınadı

Hamle sana düştü çal Ali Koç Baba

 

Nefesinden biz Ali Koç Baba Sultan’ın ne çetin bir mücadele verdiğini anlayabiliyoruz. Bulgaristan Niğbolu’da meftun bulunan Ali Koç Baba Sultan hakkında belgeler bilgiler kitaplar meydana çıktıkça üzerinde araştırma yapıldıkça bilimsel araştırmalar yapıldıkça onun bütün çıplaklığıyla gün yüzüne çıkacağına inanıyorum.

 

Ondan bize veya sizin atalarınızdan size hangi yazılı belgeler kaldı?

 

Elimizde seceresi tennuresi, takunyası, tacı, mührü her ne kadar ayrı kişilerde bulunsa da Ali Koç Babamızın daha gün yüzüne çıkmamış göçler savaşlar sebebiyle yanmalar, yıkılmalar sonucunda kayba uğramış, yitik eserlerinin olduğuna inanıyorum.

 

Dedelerin ellerinde bir şeyler kalmamış mı?

 

Dedelerimizin ellerinde atalarından olan söz ettiğim secere suretleri kendimizi ispat olsun diye fotokopileri bulunmaktadır.

 

Nefesler var, ne kadarını biliyorsunuz?

 

Bu konuda çok üzgünüm. Asıl kaynaklar elimizde olmayınca bugüne kadar onun adına yazılmış sadece üç nefese rastladık. Başka bilmiyorum. Cem ayinlerinde özellikle bunları okuruz.

 

Ali Koç Baba Sultan’ın evlatları var?

 

Ocakzadelerden torun Molla Ali Dede Bulgaristan’dan Türkiye’ye Kırklareli Lüleburgaz Umurça Köyü’ne gelip yerleşiyor. Onun evlatlarından Haşim Dede Eskişehir Seyitgazi Büyükyayla Köyü’ne yurt kuruyor. Onun oğlu Halit Dede,  Halit Dede’nin oğlu Seydi Dede bugün ocakzadedir, halen görevi başındadır.

Molla Ali Dede Türkiye’ye gelmesine rağmen iki oğlu;  Molla Hasan ve Molla Mustafa Bulgaristan’da kalıyor.

Molla Hasan’ın oğlu Molla Cemal, Molla Cemal’in oğlu Hasan Özyiğit Dede Trakya Dedesi olarak Seydi Dede’den taç giyerek Muratlı’da ikamet edip görev yapmaktadır.

Molla Mustafa’nın oğlu Molla Hamza Dede Hakk’a yürüdü. Sağlığında oğlu Yusuf’a dedelik görevini verdi. Yusuf Dede de Hakk’a yürüdü. Yusuf Dede’den sonra Molla Ali oğlu Molla Mustafa (Hamza Dede’nin kardeşi) dede oldu. Ama bir yıl yaşadı Hakk’a yürüdü.

Hamza Dede ölmezden evvel üç kardeşine taç verdi. Ali ve Veli Dedeler Hakk’a yürüdü. Hüseyin Marangoz Dede halen sağ olup Muratlı’da ikamet etmekte ve yol yürütmektedir.

Bulgaristan’da da aynı ocaktan dedelerimiz var ama onları tam tanımıyorum. Yanlış beyanda bulanmak istemem.

 

Yani Ali Koç süreğinden bugün Türkiye’de insanlar nerelerde yaşıyor?

 

Çorlu daha çok Sağlık Mahalle’de (6 bin var), Lüleburgaz, Kırklareli köylerinde Anadolu yakasında; Eskişehir, İzmit gibi yerler.

 

Sizin köye dönelim, yani Hamzabey Köyü’ne, orası Ali Koçluların köyü mü?

 

Bizim köy Alevi Sünni karışıktır. Aleviler Ali Koç talibidir. Köyümüzde yaklaşık 50 hane Alevidir, Ali Koç süreğine bağlıdır.

 

Ne zaman kurulmuş, ortak mı kurulmuş Sünnilerle?

 

Hamzabey Köyü’ne (Kolibalık ya da Kulübelik eski ismi) bizimkiler oraya sonradan geliyor. Sonradan yerleşmişiz. Hükümet mahacirlere iskân vermiş. Lüleburgaz’a 15 km.’dir.

 

Sizinkiler ne zaman gelmiş?

 

Ali Koçlular bizim köye 1927-1928 yılları arasında gelmişler.

 

Nereden gelmişler?

 

Bulgaristan Kotel Alvanlar Köyü’nden. Bu göçler zaman zaman devam etmiş, taki günümüze kadar.

 

Alvanlar’a gittiniz mi?

 

Alvanlar’a beş ay önce gittik, Hasan Özyiğit Dede ve taliplerimizden otuz  - otuz beş kişilik bir gurupla gittik. Niğbolu’da Ali Koç Baba Sultanımızın türbesini ziyaret ettik. Kurban kestik, adadık bıraktık, dualarını yaptık, Kuran’ını okuduk, onunla ilgili nefeslerini söyledik. Hasretimizi giderdik, başında ağladık. Allah şahidimdir türbeder öyle bir coştu ki, bize dedi ki o da sizleri çok özlemişti dedi.

 

Kaç gün kaldınız?

 

Sekiz gün kaldık. Alvanlar’da kaldık. Hasan Dede’nin eski tekkesi 150 yıllık tekkesini ziyaret ettikten sonra komşular, akrabalar bizi aldılar, kimse açıkta kalmadı. Kurbanımızı yaptık o akşam da cem yaptık. Bize güzel bir salon verdiler.

 

Orada dede yok mu?

 

Bulgaristan’da dede var.  Ama köy çok büyük olduğu için yetersiz. İzlediğim kadarıyla Alvanlar gerçekten büyük ilçe diyebileceğim bir köy. Veletler ve Küçükler Köyü’nü içine katarsak, mevcut bulunan dedelerin Ali Koç Erkanları yürütmek için yetersiz olduğu kanatindeyim.

 

Gelelim süreğe. Ali Koç bir Seyyid, bir dede?

 

Evet, bir alperen.

 

Yani soyca Anadolu’daki gibi bir dedelik var?

 

Aynen. Orada hizmet edecek dedeleri de kendi ocaklarından dedeler tayin ediyor. Baba dediğimiz insanları da dedelerin yetişmediği, yetersiz kaldığı yerlerde taliplerin talepleri üzerine dedeler taçlarını yaparak atıyorlar.

 

Peki dedeler, dedeleri nasıl atıyor?

 

Bir dede kendi oğlunu veya soyundan birisini “dede” olarak tayin edip vazife vermelidir. Yoksa herkes ocakzade olsa da, Anadolu Aleviliği’nde olduğu gibi ben “dedeyim” deyip cem yürütemez, dedelik yapamaz. Yani Anadolu’daki dedelikten farklı olarak ocakzade olsa da dedelerin “taç giymeleri” ve bir dede tarafından görevlendirilmeleri şarttır. Bu önemli bir farktır. Babalar da ancak ve ancak yine dedelerden taç giyerek görevlerini yapabilirler. Bizim kendi ocağımızın kuralları vardır, kimse bizim ocağımıza karışmaz, karışamaz, bizler de kimsenin ocağına karışmayız.

Daha çok kimler dedeyi atar?

 

Bizde dede olacak kişinin yaşı önemli değil. İhtiyaç olan yere dede olarak atanması yeterlidir. Bu görevi ocakta en çok sevilen, en çok sayılan, en çok talibi olan, en tecrübeli, en yetkin kişi “Ocak Dedesi”dir dolayısıyla o diğer dedeleri atayabilir. Atamada kıstas elbette ki ihtiyaç duyulması, o kişinin bu görevi istemesi, bu görevi yapabilecek olması, çevresinde sevilen sayılan birisi olması gerekir?

 

Belli bir yaşta olması, müsahip olması gerekir mi?

 

Kesinlikle belli bir olgunlukta olması gerekir, mutlaka müsahipli olması gerekir ki, dedelik yapsın. Müsahipli olmazsa asla dede veya baba dedelik, babalık yapamaz.

 

İdeal bir dedenin başka hangi özellikleri vardır?

 

İdeal bir dede ocağının gelmişinin tarihiyle bilgisiyle atalarından, dedelerinden aldığı talim ve terbiyeyle taliplerine daima örnek haktan adaletten ayrılmayan, bilgisiyle kültürüyle tavrıyla hareketleriyle, çevresine örnek olan, her şeye Hakk nazarıyla bakan bir insan olarak hem de bir dede olarak veya bir baba olarak saygı göreceğinden asla şüphem yoktur. İdealimizdeki dede veya baba şekli budur ve böyle olmalıdır.

 

Şu anda yukarıda saydığımız dedelerin dışında yaklaşık kaç ocakzade sizin ocaktandır. Ali Koç Baba Sultan’ın evlatları olarak bildiğimiz insanların tümü birbirini tanıyor mu?

 

Mutlaka tanıyorlar. Ama Bulgaristan esas ocak merkezi olması hasabiyle oradan kopup buraya gelmeler ayrılıklar, Anadolu ve Trakya farklılıkları bu insanları biraz birbirinden koparmış. Seyrek buluşmalar onları birbirine daha da yaklaşmalarına taliplerinin erkan ve yollarının ritüellerinin beraber olmaları için daha sıkça buluşmaları gerektiği sonucunu doğurmuştur.

 

Sizce yaklaşık kaç bin Ali Koç Baba Sultan talibi var Türkiye’de?

Rakamsal olarak bir istatistik yapılmadı ama tahminen dedelerden aldığım bilgiler ışığında 5-6 bin kadar Bulgaristan’da, 10-15 Türkiye genelinde nüfusumuz vardır.

Hangi tür cemleriniz var?

 

Bizde cemler başlamadan bir “Barışık” yaparız. Harman Tavuğu denen birlik. Yani cem yaparız. Biz ayini cem, deriz. Muhabbet ederiz. Sonra Birlik Kurbanı yaparız. Ondan sonra Muharrem, ondan sonra bahar (mayıs başlarında yapılır), Kırklar yaparız. Bunların hepsinde cem yapılır. Müsahiplik cemi, özel olarak adak kesenlere isterlerse cem kurarız.

 

Cemlere herkes girebilir mi?

 

Hayır. İkrar almadan bizde cemlere girilmez. Bizler ikrar almaya Ele Yapışma, deriz. Ele Yapışmadan bizde kimse ceme giremez. Çocuklara gençlere öğreti olarak bazı şeyler anlatırız, onları hazırlamak için semah nasıl dönülür, sofra adabı, yol erkân adabı nasıldır diye onlara öğretiriz. Arzu eden gelir belirlenen tarihte rehberimiz tarafından baba tarafından gerekli sohbetler yapılır.

 

Cemler de on iki hizmet mi vardır?

Bizde yani Ali Koç süreğinde 7 hizmet vardır:

Baba – Dede

Rehber

Zakir

Dış Gözcü

Kurbancı

İç Gözcü

Kurbancı

Biz bunlarla hizmetimizi yaparız. Bizde süpürgeci de olsa bu yedisi taç giyerek vazife alırlar. Asıl önemli hizmetler bunlardır.

Taç giymek ne demektir?

Taç giymek dedelerde olsun, babalar da, hizmet alacak görevlilerde (post sahibi olanlar) olsun kurbanıyla müsahibiyle birlikte cem ayini töreniyle bizzat dede tarafından dedeyse dedelik görevi, babaysa babalık görevi, kurbancıysa kurbancılık görevi sayılan diğer ihzmetelerin görevleri taç giydirilerek göreve başladılırlar.

Ne tür bir şeydir taç?

Bizde taç atalarımızdan, bizim de gördüğümüz kadarıyla türbe yeşili dediğimiz yeşil renginde elde veya hazır dikilmişlerinden baba erenler tarafından niyazlanıp, duası verilip onun eliyle giydirilir. Dede tacını törenlerde büyük müsahip törenlerinde giyer. Baba her cemde giyer. Dede taç yerine normal cemlerde türbe yeşili takke giyer. Yani tacı her zaman giymez.

Taç nerden kalmış?

Taç Peygamber Efendimizden kaldı, Nübüvvet tacıdır. Peygamber Efendimizden Hz. Ali Efendimize, Hz. Ali Efendimizden Ehlibeyt yoluyla Evladı Resul’e ve kıyamete kadar devam edecek olan öndere kalmıştır.

Sizde özel önem verilen başka bir şey var mı, taçtan başka? Dedelerin özel kıyafeti var mı?

Müsahiplik törenlerinde dedelerin giydiği cübbeleri var. Mesala Seydi Dedemin yeşil tacının altında siyah cübbesini gördüm. Aynı şekilde Aşure (Şehitler) Namazı’nda bu kıyafeti giyer.

Siz de bir de normal Sünni vatandaşların kıldığı bir namaz var?

Bizde Sünni vatandaşların kıldığı namaza çok benzer Hanefi görgüsündeki gibi şekli namaz var. Aşure ayının onuncu gecesi on rekât, gündüzü de kırk rekât olmak üzere toplam 50 rekât namaz kılarız.

Bu çok eskiden beri mi var?

Bu yüzyıllardır varmış, biz bunu gördük biz bunu yapıyoruz. Biz buna riayet ediyoruz. Dede imamet görevini görürür. Baba imamet görevini görür. Namazdan sonra salâvatlar, salâvatı şerifler ve Fetih Suresi’yle son bulur. Sonra da kurbanlra kesildikten sonra, Mahı Muharrem bitince sonunda 12. gün akşamı da ayini cemle Muharrem manı Muharrem cemini yaparız.

Rehber;

Niyet eyleyin Şehitler Namazını kılmaya, der uyun hazır olan imama der baba kıbleye döner bu arada çerağ önde yanıyordur, baba imam olmuştur (içinden uydum on İki İmamlara) der. Kırk rekât namaz kıldırır.

 

Başka namaz yok, ramazan orucu yok?

 

Bizde namaz da var, ramazan orucu da var, hacca giden var. Yani serbest. Muharrem Orucu ve cem dışında da diğer ibadetleri reddemiyoruz, isteyen yapıyor. Atalarımız Şeriatı izle, Tarikatı gizle, demiş atalarımız. Namaz kılıp akşam ceme gelenler olur. Hacca gidip ceme gelenler olur.

 

Baba kime denir, görevleri nelerdir?

 

Baba Ali Koç taliplerinin yoğun yerlerde dedelerin görev bölüşümünde yetişemediği yerlerde taliplerin hizmetlerinin, yol erkânın yürümesi için taliplerinin tercihi onayı alınarak dede tarafından da uygun bulunduğundan çevresinde itibar gören, sevilen sayılan müsahipli kişilerden kurbanıyla, müsahibiyle bütün canların huzurunda özel bir cemle hizmet verilen kişidir. Yani dedenin yardımcısıdır. Babalar ayini cem yürütürler. İkrar Alır, adak kurbanlarını duasını verir, cenazesine yardımcı olur, kurbanları tığlar dualar bunları rahatlıkla yapar yalnızca müsahiplik hizmetini göremez. Dede müsade etmedikçe aşure namazını kıldıramaz. Dede müsade ederse kıldırabilir.

Size bir berat veriliyor mu, dedelerce?

İcazetname dediğimiz, imzalı dedenin zakirin, iç gözcü (rehber)’in dede müsahibinin, baba müsahibinin imzalarıyla icazet verilir.

Görev yapamaz durumu nasıl hâsıl olur?

Biz de Allah göstermesin, hırsızlık, namussuzluk, yalancılık, dolandırıcılık hali tespit edildiğinde ikrarını bozduğunda, müsahiplik ikrarını bozduğunda baba da olsa dede de olsa düşkün ilan edilir, gider.

Buna kim karar verir?

Talipler ve mevcut dedeler buna karar verirler. Hesabını sorun derler. Bugüne kadar Allah’a çok şükür böyle bir şey olmadı.

 

Şu anda Ali Koç Süreğinde kaç tane dede ve baba var görev yürüten?

 

Bulgaristan’da bildiğim kadarıyla iki dedemiz var.

Benim bildiğim Trakya’da Dedemiz Hasan Özyiğit ve dedemiz Hüseyin Marangoz.

Baba olarak; bendeniz fakir Bektaş Baba.

Eskişehir Seyitgazi Büyükyayla Köyü’nde Seydi Koç Dede var.

 

En son Arnavutluk gezimiz oldu. Sarı Saltuk’la ilgili bir bilgi şöleni ve gezi oldu. Bu gezi hakkında neler söylersiniz?

 

Gerek Romanya’da olsun, gerek Arnavutluk’ta olsun gerçekten çok faydalı, çok ders alınacak olaylara şahit oldum. Aynen bizim Ali Koç Baba Sultan’ımız gibi Sarı Saltuk’ta bir alperendir. Çağdaş mıdırlar, değil midirler bilemem. Ama ikisi de Alevi İslam olgusunu Balkanlar’a yayarak Balkanlar’ın Türkleşmesini İslam nurunu Alevi Bektaşi felsefesince Hıristiyan Alevimine de gıpta ettirecek şekilde insanlığa işlemişler Hıristiyanı Musevisi, Alevisi Sünnisi bu alperenlere saygıda kusur etmemişlerdir. İşte o panellerde dedesiyle, müftüsüyle, ortodoks ve katolik papazlarıyla Bektaşi dedebabası ve babalarıyla, birlikte yapılan panellerde bunları bire bir yaşamış görmüş bir baba olarak Alevi ve Bektaşiliğimle bir kez daha onur duydum. Hakk erenler cümle inananları Hakk Muhammed Ali yolundan Ehlibeyt sevgisinden mahrum eylemeye. Sadece ve sadece gerçeklerin demine Ali’nin keremine Ya Ali Hü diyelim. Allah evyvallah.

 

Şiirler yazan bir baba ve bir gönül insanı olarak, yaşam, hayat, ölüm, dünya hakkında neler söylersiniz...

 

 

Nacizane on üç on dört yaşlarından beri şiirler de yazmaya başladım. Aşk, kültür, didakki, serbest, hece vezniyle şiirler yazdım. Doğa sevgisi, insan sevgisi ana temam oldu. Son dönemde de nefes türünden şiirlere başlıyorum. Allah utandırmasın inşallah öyle bir kitapta çıkarmak istiyorum.

 

Dünyanın hali...

 

Dünyanın şu anda gidişatı hiç hoşuma gitmiyor, sevgili Ayhan Aydın kardeşim. Dostluk, kardeşlik, barış ortamı içerisinde dünya nimetlerinden kardeşce paylaşmak kardeşçe bölüşmek varken bu kavga niye? Silah sanayine yapılan bir yıllık yatırım; açlara, yoksullara ayrılsa, hastaya, fakire ayrılsa, dünya yüzünde tek bir insan aç ve susuz kalmez be kardeşim. Bir tane insan aç kalmaz ve kardeşim.

 

Kimi ülkeler var ekmeğe muhtaç

Kimi aç ölüyor, kimi yarı aç,

Tutmuyor yerini bir başka ilaç

Ekmek kıymetini bilelim dostlar

 

Bugün ülkemizde atılan ekmekle üç fakir ülke doyurur. Yani israflarımız olmasa üç Afrika ülkesinin halkı doyar. Hani İslam barış dini diyoruz? Hani Müslümanlar kardeştir, diyoruz? Hani dinimiz sevgi, kardeşlik, barış dini diyoruz? Nedir bu kavga, neden İslam ülkeleri birbirini boğazlıyor. Neden kan dökülüyor? Nerede ilim, nerede bilim, nerede aydınlık ziyalanmış kafalar? Yok, mudur aydın önderler? Karanlıkları aydınlığa çıkarıp ilimin ve bilimin yolundan çağdaş yaşamın yolundan gidip niçin hayata geçirmeyiz. Ulu önder Atatürk’ümüzün de söylediği gibi eğitimdir ki bir ülkeyi medeniyetin doruğuna çıkarıp ihya eder bundan mahrum olan da yok olur gider.

Peygamberimizin de bir hadisini hatırladım bu arada; benim Ehlibeyt’im nuhun gemisine benzer, o gemiye binen kurtulur. Binemeyen mahvolur.

Benimle bu röportajı yaptığın için sana candan teşekkür ederim. Eksiklerimiz olmuşsa, affaola. Bana ayırdığınız bu zaman için de sana sonsuz teşekkürler ediyorum.


Ben teşekkür ediyorum. Asıl sen zahmet edip, zaman ayırdın. Aydınlıklar hep bizimle olsun.

 

Bir şiirim var:

 

Anamdan doğdum da dünyaya geldim

Bütün gıdamı da hep senden aldım

Aradım bağrında cevheri buldum

Bereketim sensin sen toprak ana

 

Karşımızda durur dumanlı dağlar

Kıvrım kıvrım giden suların çağlar

Kimisi gülerken kimi de ağlar

Gözyaşını silen sen toprak ana

Bektaş der ki toprak anadır ana

Ondan sadık bir yar söyleyin bana

Yaşamı son bulan her türlü cana

Kucağını açan sen toprak ana

Naçizane buna ve buna benzer bir kaç şiirime beste de yaptım. Bu çalışmalarım devam da ediyor.

Söyleşi: 13 Eylül 2013, Cuma, CEM Vakfı Genel Merkezi

ALİ KOÇLA İLGİLİ NEFESLER