NURETTİN ÖLMEZ

(BEKTAŞİ HALİFE BABASI)

 

ALEVİ- BEKTAŞİ DÜNYASINDA ACI BİR KAYIP...
Günümüz sevilen ve sayılan Bektaşi inanç önderlerinden Nurettin Ölmez (Halifebaba)'in Hakk'ın rahmetine kavuştuğunu öğrendim. Devr-i daim olsun... Işıklar içinde yatsın... Kendisi alçak gönüllü, kalp kırmayan, birlik ve dirlikten yana olan bir inanç önderimizdi. Ailesinin, sevenlerinin ve tüm Alevi Bektaşi camiasının başı sağ olsun...

Şimdi her şeyden önce hoş geldiniz, merhaba diyelim. Hakk Muhammed Ali aşkını, sevgisini yüz yıllardır sürdüren dedeler, babalar, ozanlar, aşıklar, pirler, kamberler, zakirler türlü isimler içinde olabilirler ama kolay değil bu dergahlarda, bu ocaklarda hizmet yürüten nice, binlerce ismi bilinen bilinmeyen insanlar var.

Ta Orta Asya’dan Balkanlara kadar uzanan bir yol bu yol, bin yıldır gelen bir yol Türk yurdunu, Türk töresini, Türk dilini, örfünü, adetini korumuş ve bugün Anadolu’da olsun, Rumeli’de olsun buraları Türkleştirmiş insanlar. Bunlar hem Allah sevgisini içinde duyuyorlar ama insanları aydınlatıyorlar bunlar bir nevi bilgeler. Yunuslar, Hacı Bektaşi Veliler, Otman Babalar, Kızıldeli Sultanlar, Haydar Babalar, Mevlanalar, Pir Sultanlar, aynı yolun yolcuları, aynı katara katılmışlar. camiamızın, cemiyetimizin, toplumumuzun değerli bir ismiyle söyleşi yapacağız.

 

 AYHAN AYDIN

Her şeyden önce sizi tanıyalım. Nerede doğdunuz? 1940 Aydın doğumluyum. Turgutlu Dergahı postnişini Yunus Ölmez’in oğluyum ve bütün çocukluğum ve gençliğim dergahta geçmiştir, Ali Rıza Baba Dergahı’nda.

1972 senesinde Tireli Ali Albeyoğlu Baba’dan nasip alarak Bektaşiliği intisap ettim.

Sosyal Sigortalar Kadıköy Bölge Müdürlüğü’nün İdare Müdürüydüm, emekli oldum. Emekli olduktan sonra daha evvel dervişlik teklif edildiği halde kabul etmedim. Çünkü yapamam, diye düşünüyordum. Emekli olduktan sonra dervişlik kisvesi giydik, 1990 senesinde.

Bedri Noyan Dede Baba’dan 25 Eylül 1994 yılında babalık icazeti aldım.

Sonra da 11 Nisan 1998’de Dede baba Haydar Babadan halife babalığı aldım.

 

Yunus Ölmez Halife Baba’yla, yani babanızla kaç yıl beraber bulunma şansınız oldu? Çocukluğumdan beri.

 

Yani ne kadar yıl. Kaç yılında vefat etti? 1994’te vefat etti.

 

Uzun yıllar bulunma şansınız oldu.  Tabii. 1994 yılında Yunus Baba 6 Temmuz 1994 yılında vefat etti. O güne kadar beraberdik.

 

Bir dergahın içerisinde, Turgutlu’da Ali Rıza Baba Dergahı’nda yaşamak, böyle bir dergahta büyümek nasıl bir duyguydu? Yani çocukluğunuzu biraz ayrıntılarıyla anlatır mısınız? Vallahi biz çocukluğumuzdan beri bu yolu gördük. Babamız bizi daha evvel camiye gönderirdi çocukluğumuzda. Oğlum Cuma namazlarına, teravihe gidin, oruç tutun derdi ve biz bunu tabi sonra anlamaya başladık. Nasip aldıktan sonra, yani şeriatla tarikatı ayırabilmemiz için o şekilde bizim mukayese yapsın diye gönderdiği düşüncesine sahip olduk ve öyleydi de. Yani şeriatı öğrendik ondan sonra tarikata daha iyi sarılalım diye. Onun söylediklerine de uyduk, camilere gittik geldik. İşte birkaç dualar öğrendik sonra da geldik tarikata mensup olduk 1971 yılında.

 

1940 doğumlusunuz. 1971 yılı dediniz 30 yıl, ben şunu soracağım mesela aileniz o dergahın yakınında mıydı? Hayır. Ailem Aydın İncirliova’daydı. Fakat biz devamlı olarak Turgutlu’ya gidip gelirdik. Ali Rıza Baba Dergahı’nın başına Ali Rıza Baba’dan sonra Giritli Hüseyin Cevraki Baba geçmişti. Kuşadalı Hüseyin Cevraki Baba’ya devretti. Ondan sonra da tabi Yunus Ölmez Baba’ya devroldu. Bu 1954 senelerinde oldu. Sonra bu Bedri Noyan Dede babamız da Yunus Baba’nın dervişidir. Orada yani bizim Turgutlu dergahında Yunus Baba’nın dervişi olarak dervişliği Yunus Baba’dan geliyor. Sonra da tabii Ali Naci Baykal dede baba vardı Ankara’da oradan baba oldu.

 

Yani Yunus Ölmez o zaman babaydı. Evet babaydı.

 

Bedri Noyan dede baba ondan himaye gördü, yetişti. Daha sonra? Daha sonra hepsi birden yani Mersin’de Sadık Bektaş Baba vardı mücerret babaydı kabri halen Mersin mezarlığındadır. O, Bedri Noyan dede babamız ve Yunus Ölmez baba bir de Ali Naci Baykal o hepsi birden Ankara’da üçünü halife yaptılar. Yunus Baba halife oldu, Ali Naci Baykal Baba da dedebaba vekiliydi zaten. Arnavutluk’taki şehit Salih Niyazi dedebaba, Arnavutluk’a giderken emanetleri Ali Naci Baykal dedebabaya bırakmıştı onun için o dedebabaydı diğerleri de halife oldular. Tabii sonra Ali Naci Baykal Baba göçmek üzereyken Bedri Noyan Babaya dedebabalık ünvanı verdi ve o şekilde oldu yani.

 

Ali Rıza Baba kimmiş, bir malumatınız yok mu? Giritli pir evinde yetişmiş olan pir evinde yetişmiş. Hatta bunu Mısıra göndermişler ve o zamanda çok güzel bir nefese vardır; “Yarab bizi dul eyleme evladı Ali’den”

 

Bismillah İle Başlayalım Fethi Kelama

Avni Hak İle Maksudumuz Ere Hitabe

Heleta Alel İnsan Olan Sanına Name

Yarab Bizi Dur Eyleme Evladu Aliden

 

Bülbül Gibi Feryad Edelim Methi Alinin

Can Feda Edip Rahına Ol Şah Hasaneynin

Zeynel aba Hem Bakire Ol ehli Kesanım

Yarab Bizi Dur Eyleme Evladı Aliden

 

Sadık Kuluyuz Biz Sadığın Kalu Beliden

Kazım Biraya Ben de Olup Ruzi Ezelden

Taki ile Nakiyi Sevmeyenler Oldu Sakiden

Yarab Bizi Dur Eyleme Evladi Aliden

 

Bil Askerinin Askeriyim Can İle Mihnet

İkrar Etmişiz Mehdide ol Hatmi İmamet

Biz Mevaliyiz Serverimiz Şahi Velayet

Yarab Bizi Dur Eyleme Evladı Aliden

 

Ey (Rıza) Bizim Maksudumuz  Babı Rizadır

Canu Gönülden Sevdiğimiz Ali Abadır

Nadi Alinim Zikrimiz Virdi Zebadır

Yarab Bizi Dur Eyleme Evladı Aliden

 

 diye.

 

Aslen nerelisiniz.  Aslen biz Aydınlıyız.

 

Soy Aydın’da. Peki babanızdan önce böyle Bektaşi babalığı var mı? Yok.

 

Babanız ne anlatırdı, çünkü hayli bir zaman yaşamışsınız. Nasıl yola girmiş? Anlatacağımız çok uzun şeyler var da bunu anlatayım isterseniz. Babam evvela camiye gidiyor sonra 17 yaşındayken Nakşi tarikatına intisap etmiş. Kuşadası’nda Nakşi şeyhi var, oraya gidiyorlar, orada bağ çapalıyorlar, hizmet ediyorlar falan. Kubilay’ın şehit edildiği zaman biliyorsunuz, Menemen hadisesinde, bu tabi Bektaşi tarikatını intisap ediyor. Müftü Süleyman Efendi diye birinden Bektaşiliği  öğreniyor, o zaman. Müftü Süleyman Efendi de bunu asacaklar yani hepsini yobazlar diye Kubilay’ı öldürdüler ya, bunlar yobaz değil Bektaşiler, diğerleri yobaz tabi asacaklar hepsini. Babam Bektaşi tarikatına intisap ediyor ve Bektaşiliği devam ettiriyor.

 

Devam ettiriyor kimden el alıyor, hoca buna yön verdi ama.  Hüseyin Cevraki Baba’dan Giritli Kuşadası’nda oturuyor.

 

Peki siz Aydındaydınız Turgutlu’ya gidip geliyordunuz. Nasıldı oradaki dergahın işleyişini, çünkü zaman geçince. Dergahımız çok güzel bir dergahtı çok kalabalık olurdu. Bütün Alaşehir, Turgutlu.

 

Nerelerden gelirdi? İzmir, Aydın, Söke, Kuşadası hep buralardan gelirlerdi ve çok kabalık bir topluluğumuz vardı, büyük topluluğumuz vardı bizim. Halen de öyledir Fakat çok küçüktü o zaman dergah. Arsası çok büyük meydan evi çok küçüktü orayı genişlettik. Bayağı büyük meydan yaptık, tuvaletler yapıldı, efendime söyleyeyim bahçe tanzim edildi, beton döküldü, şimdi güzel bir yer oldu.

 

Yani o dönemde başka yerlerden gelenler kalıyor muydu, yatanlar var mıydı, Dergah’ta. Tabii.

 

Peki Ali Rıza Baba Dergahı diyoruz ama onun türbesi orada mı? Türbesi değil.

 

Türbesi nerededir? Turgutlu Mezarlığında.

 

Turgutlu Mezarlığına  gömülmüştür.  Türbesi var dergah başka yerde. Dergaha gömmemişler yine biliyorsunuz Hamza Baba vardır.

 

Kemalpaşa’da Hamza Baba var?  Turgutlu Kemalpaşa yolundadır. Hamza Baba da, orada da bir dergahımız var. Şu anda fakat onu köye bağışladılar.

 

Şimdi o zaman meseleye girmişken, bu sorunlara değineceğiz, içtenlikle yaklaşacağız. Alevîlikle Bektaşilik arasında bazı farklılıklar var özü bir ama bunları söylemek zorundayız çünkü olan şeyi söylemediğin zaman sorunları çözemiyorsun. Sigortalar atar gibi sigortalar atıyor ama biz sigortalarımızı attırmayalım diye gerçekleri dile getireceğiz.

Ben geçen sene gittim oraya. Hamza Özer isimli onun soyundan geldiğini söyleyen bir dede, köyün eski muhtarı  var orada. Onunla da söyleşi yaptık, konuştuk detaylı bir şekilde. Şimdi orası da dergah diyorsunuz bir Bektaşi dergahı?

 

Orası bir dergah değil. Şimdi dergah olması için biliyorsunuz pir evinden izin alması lazım.

Şimdi orası bir zaviyedir. Mesela da Tire’de Ali Baba Dergahı, orası da zaviyedir. Esasında şimdi Mustafa Baba’nın Ankara’da Hacı Bektaş’ta yeri var, dergah değil zaviyedir.

Orayı zaten İbrahim Baba, misafirhane gibi yapmıştı. Ve orada bir mezar yeri aldı kendisi ve ailesi için. Sonra orayı muhtara bağışladı, köye bağışladı.

Şimdi yeni muhtar, geçenlerde oraya gitmiştim, orada bir toplantımız oldu, yeni muhtarla da konuştuk.

 

Nasıl yeni muhtar, eski muhtar ne yapıyor?  İyi bir çocuk zaten kardeşmiş onlar.

 

Peki o zaman Ali Rıza Baba Dergahıyla bu zaviye yakın mı birbirine Turgutlu’da? Yakın. Bizim Turgutlu’nun İstasyon caddesinde Aslan Sok. No. 1’de bizim dergahımız etrafı yüksek duvarlarla kapalıdır.

 

Başka ülkelerden de gelenler oluyor mu? Arnavutluktan, Yugoslavya’dan, Amerika’dan, Amerika da Recep Ferdi Baba var biliyorsunuz onun evlatları gelirlerdi devamlı bizim dergaha. Yugoslavya’dan Hüsnü diye bir çocuk vardı derviş oldu, hatta bizim dergahta derviş oldu. Yani çok gelen giden var.  

 

Dergaha Alevi dedeleri gelirler miydi? Dedeler pek bizim oraya gelmezdi. Bizim oraya babalar geliyordu. Ama başka tarikatlardan geliyorlardı. Mesela mersiye dinlemeye, kitap okumaya.

 

Başka hangi tarikatlar gelir? Nakşibendi, Rufailer, Mevleviler gelirdi. Halen de gelirler. Tabii Muharremin 1. gününden 10. gününe kadar bizim matemimiz vardır, matem orucu tutulur. Her akşam biz toplanıp kitap okuyoruz ve bunu dinlemeye gelirler. Sonra suyu açmaya da gelirler on ikinci sabahta biz mersiye okuruz. Erken saatte mersiye mevlüt gibi bir şey biliyorsunuz. Mersiye ye de gelirler ondan sonra aşure yapılır, aşure çıkar aşure çorbası onlar yenilir.

 

Aklınızda yer etmiş şiir yazan bilgili, kültürlü hepsine değer veriyoruz babaların tabi örnek sevdiğiniz aklınızda kalan babalar var mıydı oraya gelip gittikçe gördüğünüz dergahta. Sizi etkileyenler kimlerdi mesela? Mesela bahsettiğim Mersin’de Sadık Bektaş Baba. O bayağı değerli bir babaydı. Mücerretti, vefat etti.

Girit’ten gelirken Horasanlı Ali Baba diye bir mürşidi varmış onun orada onu da getiriyor. Hatta Mersin Tarsus’da Ali Baba Türbesi vardır. Ve oraya ziyaretine gidiyoruz.

 

Siz ondan etkilendiniz. Ben şunu öğreneyim, 1940 doğumlusunuz mesela buraya gidip geldiniz, babanız Yunus Ölmez halife baba nasıl yürütürdü işlerini, yükümlülüklerini, sizin uygulamalarınızdan bir farkı var mıydı? Biz onun uygulamalarını devam ettiriyoruz.

 

Namaz kılar mıydı o?  Kılardı.

 

Ramazan Orucu tutar mıydı?  Tutmazdı. Çünkü ramazan 18. İle 21 arasında şahımız  Aliyel Murtaza şehit edilmiştir.

 

Muharrem ayı ayinleri sürer miydi? Bizim matemimiz Muharremdir. Muharrem ayında ayin yapılmaz.

 

Bedri Noyan size ne sıklıkla gelirdi?  İncirliova’dayız, İnrcirliova Aydın’a 10 km. İzmir tarafındayız oradayız her sabah babamı ziyarete oraya gelirdi ve bizi her sabah okula o götürürdü. Aydın Lisesi’nde okuyorduk o zamanlar. Arabasıyla bizi oraya kadar götürürdü.

Tabii Ali Naci Baykal’ın Yunus Baba’dan nasip almasına tavsiye ediyor. Fakat Yunus Baba da Ali Naci Baykal nasip almasını istiyor ve nasip aldıktan sonra da Ali Naci Baykal Baba, Yunus Baba’ya dervişliği için. Yunus Baba derviş yapıyor.

 

Bedri Noyan nasıl bir insandı? Sizinle bağlantıları nasıldı? Bedri Noyan dedebabamız çok olgun, kültürlü, yazar ve çok dürüsttü. Devamlı Ali Rıza Baba Dergahı’na gelirdi. Son zamanlarda yaşlandığı için gelemedi.

 

Siz ayrıntılarıyla derviş, baba, halife baba oluşunuzun öyküsünü anlatabilir misiniz? Fakir nasip aldıktan sonra dervişlik teklifleri edildi. Fakat ben devlet memuru olduğum için devamlı kaçtım.

Fakat 1988 yılında emekli olduktan sonra Ekrem Baba’dan dervişlik kisvesi giydim. 1994 yılının eylül ayına kadar yolumuza derviş olarak hizmet ettim.

25 Eylül 1994 yılında  Bedri Noyan Dedebabadan babalık icazetli aldım.

11 Nisan 1998 de Haydar Ercan Dedebaba’dan halifelik  hilafetnamesi alarak halife oldum.

Şu anda da halife baba olarak yolumuza hizmet ediyorum.

 

Bir dervişin baba, bir babanın halife baba, bir halife babanın dedebaba  olmasına kim nasıl karar verir? Bir Muhibbin derviş olması için  canlar arasında imza toplanır.

Mürşide sunulur mürşitlik uygun görürse o cana dervişlik kisvesi giydirir.

Dervişin baba olması içinde açık bir post olması lazım canların ve mürşidinin  de istemesiyle dede baba veya  halife babalarca baba tayin edilir.

Babanın halife baba olması için yalnızca  dede baba selahiyetlidir.  Halife babalar dede babanın  yardımcılarıdır. Dede babayı da  halife babalar oylamayla seçerler. Yalnızca seçilen dede baba kaydı hayat şartıyla seçilir.

Bedri Noyan Dede bababız da vefatına kadar dede baba olarak kalmıştır.

12. 11. 1997 tarihinde de İzmir  Karşıyaka’da  yedi halife baba toplanarak Haydar Ercan halife babayı dede baba seçmişlerdir.

 

Alevilik/Bektaşilik sizce nedir?  Alevi ve Bektaşiler, nazenin, Allah Muhammed Ali’yi ve onun soyunu seven ve onlara bağlı; eline beline diline sadık insanlardır.

Alevilik babadan oğula geçer. Sevdikleri ve inançları aynıdır. Fakat Bektaşilik her milletten dürüst ve nazenin kişilerin layık olduklarına inanılırsa Bektaşi yoluna alınırlar.

 

Bir kişinin Bektaşi olabilmesinin şartları nelerdir? Nasıl bu yola girilebilir? Bir kimsenin Bektaşi olabilmesi için evvela yolumuza aşık olması; eline beline diline sadık olması ve onun yolumuza girmesi için kefili olması şarttır.

Yolumuza bir koç keserek bir mürşide rehberle beraber gidilir.

Nasip alınır.

Bütün canlar tebrik ederler ve aralarına kabul ederler.

 

Sizce Türkiye’de ne kadar Bektaşi vardır? Benim görüşüme göre Türkiye’de 3 milyonu geçmez.

 

Türkiye’de şu anda kaç halife baba ve tahmini kaç baba vardır? Türkiye ve dış ülkeler olmak üzere 11 Halife baba  bir dedebaba olmak üzere 12 yi geçmez. Babalar da Türkiye’de 200 civarındadır.

 

Bedri Noyan Hakk’a yürüdükten sonraki dede babalık seçimiyle ilgili gelişmeler çok önemli, bunları ayrıntılarıyla anlatır mısınız?

Günümüzdeki durum nedir, bu sorun nasıl çözümlenebilir?

 

Bedri Noyan Dedebabamızın vefatından sonra 12.12. 1997 tarihinde İzmir Karşıyaka’da bir canın evinde dede babalık seçimi yapıldı.

Biz de oradaydık. Teoman Güre Halife Babanın hazırlamış olduğu tüzük üzere seçime gidildi.

Dedebabamızın oğlu Kurtçebe Noyan, Belkıs Temren Hanımefendi ve Hüseyin Yaltırık’dan kurulu seçim komisyonu kuruldu.

Yedi halife baba hepsi de resmi kıyafetleri ile bir kapalı odaya geçip seçimi yapmak için toplandılar.

Seçilecek dedebaba  geçici olarak mı, kaydı hayat şartı, yani ölene kadar mı diye komisyon soruyor. Kaydı hayat şartı kabul ediliyor.

Ekseriyet mi en çok rey alan mı diye, soruluyor; en çok rey alan diye, tutanağa geçiriliyor.

Herkes keniden rey kullanır mı diye, soruluyor; buna da yalnız Teoman Güre baba haricinde, kullanır, diyorlar.

Bu da tutanağa geçiriliyor. Sonra seçim başlıyor. İlk turda 2 halife baba ikişer rey alıyor.

İkinci turda da Haydar Ercan Halife aba 3 oyla dede babalığa seçiliyor.

Tabi bunlar hepsi video  kasete alınıyor.

Orada bulunan dervişler nefir üfliyerek dedebabamız Haydar Ercan’ı takdim ediyorlar ve Haydar Ercan Baba postuna oturuyor.

Bütün halife babalar kabul edip niyaz ettikten sonra canlar da cümlesini niyaz edip, gül şerbeti dağıtıldıktan sonra  merasim bitiyor ve dede babamız Haydar Ercan seçiliyor.

 

Ocakzade Alevi Dedeleriyle, Bektaşi Babalarının en temel farklılıkları nelerdir? Alevi dedeleri babadan oğula geçiyor. Bektaşilik’te ise liyakat  var; layık olana babalık verilir.

 

Dedebabalık sisteminin, yani seçimle hizmet yürütme sisteminin dışında, bazı babaların varlığını duyuyoruz. Özellikle Trakya birçok baba var. Bunları açıklayabilir misiniz? Bektaşilik’te dede babamıza bağlı olmayan gurupları tanımıyorum.

 

 

Söyleşi: 13/9/1999, ŞİŞLİ,  İSTANBUL

 

Folklor Edebiyat Dergisi, Alevilik Özel Sayısı 1. Cilt,2002/1, Sayfa: 339/343

 

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile