ALİ RIZA GERÇEK

(ŞAH BABA MANSUR- MUHUNDU / MAZGİRT / TUNCELİ, (68))

 

AYHAN AYDIN

 

Ali Rıza Dede, kaç yaşındasınız? 68 yaşındayım.

Bende-i Ali Aba, Evlâd-ı Resulüz, Ehlibeytiz. Hz. Ali, tarikatın içinde bizi ikrara bağladı. Mezhebimiz Caferi, mesleğimiz Alevi, süreğimiz Hüseyni, tarikatımız Bektaşi’dir. Bu yolun içinde insan bağına çalışmış oluruz.

 

Hakikat haline ereyim dersen,

Günahlarını al da gel beri.

Bir gerçeğin eteğini tutayım dersen,

Hırsı, nefsi sebayı sal da gel beri.

Varıp bir gerçekten öğren nefsini.

Nefsini bildinse, bildin Rabbini.

Varlığından geçip, yok et kendini,

Bu bir şeriattır, al da gel beri.

Marifet dumandır, dalabilirsin.

Bir ulu şehirdir, eğer bulursan.

İptida bir sadığa yoldaş olursan,

Yürü musahibin al da gel beri.

Sağ musahip bulup sırrını söyle,

Kendine yâr edip dirliği böyle.

Bir murai pulu vekil eyle,

Aşk-ı ilâhiden al da gel beri.

Mürşit-i kâmile özün götür

Dört kapı- kırk makamı yerine getir.

Dört canı bir edip, birlikten otur.

Beher olup ummana dal da gel beri, beher ummandır.

Aşka gülüşen, muhabbette kaçar, olur perişan.

Dergâh-ı Ali’de isterler nişan,

Yükün lâl-ı mercan, kıl da gel beri.

Yükünü Mısır’dan Bağdat’a ilet,

Yemen ülkesinden müşteri gözet.

Mülkün sahibiyle hesabını düzelt,

Mühr-ü şedanda çal da gel beri.

Bir yapıya dört duvarı polat ettim,

Rüzgâr girmesin, mem u bâd et kapısını.

Nur kilitten sırrı bünyâd et,

Bekleme vahap, bul da gel beri.

 

Aslen nerelisiniz dede? Mohundu (Muhundu).

 

Muhundu nereye bağlı? Mazgirt, Tunceli’ye bağlıdır. Mohundu’da Şah Baba Mansur’un cansız duvarı vardır. Başında da Seyit Hüseyin Dede vardı. Seyit Hüseyin Dede vefat etti, o cansız duvar üzerinde bina yapılmış duruyor, ama bugüne kadar sahipsizdir.

 

Siz hangi ocağa bağlı olmuş oluyorsunuz? Şah Baba Mansur.

 

Baba Mansur’la sizinkilerin bir farkı var mı? 7 tane Mansur var; Mansur-u Tayyar, Mansur-u Berdar, Mansur-u Cafer, Şah Baba Mansur. Diğer Mansurlar da var. Bunlar Şah Baba Mansur’a değil, belki zıt tarafı olan Mansurlar da vardır.

 

Ne anlatırlar atalar, dedeler, amcazadeler? Sizin ocak hakkında ne derler? Sizin kulağınızda ne kaldı? Ehli keramet insanlarıymış. Rum diyarını gezerlermiş Hacı Kureyş’le beraber. Düzgün Baba ocağı var, o kardeş de orada. Düzgün Baba oraya göçünce, aradan zaman geçiyor, kimse yok. Bir gün bakıyorlar ki, Düzgün Baba bir ayıya binmiş, elinde yılan kamçı, yukarıdan geliyor. Şah Baba Mansur da derenin kenarında duvar yapıyor. Duvarı yarı etmeden, Şah Baba Mansur gelip ustalarına diyor ki, “Küçük kardeşim benden keramet istiyor, himmet edin.” Duvara biniyor, “Ya mübarek, yürü!” diyor, gidip niyaz oluyorlar. Kureyş Baba diyor ki, “Ben canlıyı, sen de cansızı yürüttün. Ben senin eline geleceğim. Sen benim büyüğümsün.”  Burada birleşmişler, arada gerçekleri yetiştirdiği zaman, tekrar dara düşmüşler. Rabbül âlemine demişler ki, “Bize büyük bir er gönder.” 300 sene sonra Hacı Bektaş-ı Veli güvercin donunda geliyor, geziyor, Kırşehir ve Hacı Bektaş’ta mekân kuruyor. 80 Rum eri ile 90 Horasan pîrini yetiştiriyor, İslâmiyet’in gerçek tarafını anlatıyor. Atatürk’le birleşiyor ve İslâmiyet’in hakikatini bu güne kadar cumhuriyetle, kardeşlik, insanlık vazifesi ne ise, bu cumhuriyetin birliğini kardeş seviyesinde götürüyor. Bizim dinimizde ayrım yoktur.

 

Babanızın ismi nedir? Seyit Veyis.

 

Dedenizin ismi? Seyit Nuri. Babam Cumhuriyetten önce eski yazı öğretmeniydi. Çok okumuş, 27 sene eski Türkçe öğretmenliği yapmış. Yeni yazı çıkınca, Balıkesir’e  posta müdürü olarak gönderilmiş. 1967’de vefat etti.

 

Cem- cemaat nasıldı? Erkânlar yürüyor muydu? Hocalık yapıyordu, derken, neyi kastettiniz? Cenaze namazı kıldırır, hem cem- cemaat, hem de 12 hizmeti yapardı. 12 hizmetin içine bütün insanlar toplanıp, Allah rızası için Kerbelâ vakaları söyleyip, ibadet ederlerdi. Cemimiz halka namazıdır, ebediyetten gelmiş bir mirastır.

 

Köyde mi doğup büyüdünüz? Köyde büyüdüm. 28 yaşından sonra şehre geldim.

 

Köy kaç haneydi? 45 haneydi. Çevre köylerden de gelen olurdu.

 

Çevre köyler hangileri? Seyitli, Kayışlı, Mestan, Kızılkale, Küpük, Gurguru, Mohundu... çevrede çok köy var.

 

Köyler birbirine yakın mı? Yakın, yarım saat var araları.

 

Aşiretler aynı mı? Şadi, Hizol, Zerikan yani Hıran aşiretleri var.

 

Sizin yörede Şah Baba Mansur’dan başka ocak var mı? Hacı Kureyş, Derviş Beyaz ocakları var, o da bizim elimizde. Şih Ahmet Dede var. Ocakların bir çoğu, geçmiş dönemlerinde dedelik sıfatı ile gezmişler, bütün insanları irşâd etmek için her birisi bir kola gitmiş, dedelik unvanını o zaman almışlardır.

Hacı Bektaş-ı Veli diyor ki; “Dervişler içinde kimler gider Konya’ya? Başlı gider, başsız gelir.” Şemsettin Tebrizi diyor ki, “Sen himmet et, ben gidiyorum.” Kalkıp, gidiyor. Mevlâna’yı yetiştirip yola getirdiği zaman, oğlu onun kitaplarını suya atıyor. Gelip diyor ki, “Baba, bu kimdir? Böyle misafir mi olur?” “Oğlum, suyun içine gir, kitapların birinin içine su girmişse, başımı rehin veririm.” Giriyor, kitapları çıkarıp raflara diziyor. Hiçbirine su girmemiş. Diyor ki, “Bu sihirbazdır.” Üç gün sonra, Mevlâna tam bağlanıyor. O, Mevlâna’nın talibi oluyor. Kapıya çıktığı zaman, Mevlâna’nın oğlu kılıcı atıp, Şemsettin Tebrizi’nin başını uçuruyor. Şemsettin Tebrizi başını alıp, Hacı Bektaş’a doğru yola çıkıyor. Hacı Bektaş Veli diyor ki, “Gerçekleri görüyorsunuz. Şemsettin Tebrizi başlı gitti, başsız geldi. Gidin karşılayın.” O günkü ehli keramet, bu gün de marifette.

 

Babanız saz çalar mıydı? Saz çalıp ayet söyler, düvaz-ı imam okurdu.

 

Cemler kaç saat sürerdi, hatırlıyor musunuz? En az 3 saat sürerdi.

 

Ne zamanlar yapılırdı? Akşam yapılır, gece de devam eder. Perşembe günü, Cuma akşamı yapılır.

 

Kışları mı yapılıyor? Yazın cem olmaz mı? Yazın da olur, kışın da. Bir ziyarete çağrıldığında, her an oluyor.

 

Musahipsizler ceme girebiliyor mu sizde? Bizim yolumuzun birinci davası budur. Hz. Peygamber devrinde, bütün Ehlibeyt o mescitte ibadet etmiştir. O ibadet şekli zamanla değişmiştir. Kumar oynayan, nikâhlı kadın kaçıran, ailesini boşayan oraya giremez.

 

Siz, babanızdan mı daha çok bilgiler aldınız, başkasından mı? Namaz vardır; isimleri, törenleri değişik. Bizim yörede halka namazı vardır, başka yok.

 

Nasıl halka namazı? İnsanlar gönülden toplanır, dedelerin huzurunda niyaz olurlar. Lokma yenir, ibadetlerini hep bir arada yaparlar. Allah’ı çağırırlar, Kerbelâ vakası söylenir.

 

Musahip olmak için bir tören var mı? Pîr huzurunda dâra durup, sorguya çekilir. Kurbanlar kesilir, ibadet, cem yapılır, dua edilir. Bunların huzurunda dua alarak, musahip törenlerimizi yaparız.

 

Ceme bekâr olanlar giremiyor mu? Bir yaşından yetmiş yaşına kadar hepsi girer. Öncelik masumların ki masum haktır.

 

Kaç yılında İzmir’e yerleştiniz? 1978 yılında.

 

O arada ne yaptınız? Bazı işlerde, Keban Barajında çalıştım.

 

Tahsil durumuz nedir? İlkokul mezunuyum.

 

Ne zaman evlendiniz? 26 yaşında evlendim. İki erkek, 3 kız çocuğum var.

 

Çocuklarınız hangi işleri yapıyorlar? Ortaokul mezunu hepsi. Kızlar evde, erkekler de inşaatta çalışıyorlar.

 

İzmir’de Menemen’e mi yerleştiniz önce? Önce Çiğli’ye yerleştim. Sonra Menemen’e gittim.

 

Sizin yörelerden İzmir’e göçenler var mı? Her yöreden insanlar geldi. Tunceli’den çok aşiretler geldi, yerleşti. Muş’tan geldi, anarşi yüzünden memleketi terk ettiler.

 

Menemen’de Alevi çok mu? 1500 hane var. Bergama’da, Aliağa’da, Helvacı köyünde var.

 

Çoğunluğu nereden gelme? Doğudan gelme, ama yerlileri de çok.

 

Yerlilerle sizin farkınız var mı? Törenlerimiz değişik oluyor.

 

Aleviler arasında, cemlerde farklılık var mı?  Yoktur.

 

Siz dedelik yolunu sürdürüyorsunuz. Kimlerdir dedeler? Hz. Ali hakkında Kur’an’da çok ayetler vardır. Bütün dünya diyor ki, Hz. Ali Tanrı’nın aslanıdır. Böyle bir aslanı Tanrı bir daha getirmedi. Hz. Ali’nin bendesi olan, onun yolunu sürdü, o yolda başını, canını verdi, fakat davasından vazgeçmedi.

 

Ehlibeytin manâsı nedir? O manâ çok büyüktür. Yer, su, gök duman iken, yeşil kubbe Hz. Peygamber, başındaki taç Ali El Murtaza, belindeki kemer Hz. Ali imiş, Cebrail, Mikâil, Azrail, İsrafil... Bu dört meleğin vazifeleri değişiktir. Cebrail kubbeye konmak istiyor, bırakmıyorlar. Soruyor kendisine, “Sen kimsin?” “Sen sensin, ben benim.” “O zaman kalk” diyor, Cebrail kalkıyor. Yer bulamayınca, tekrar gelip konuyor. O zaman Cebrail’e bir vahiy geliyor, “Konduğun zaman de ki, sen Haliksin, ben mahlûkum. O zaman konabilirsin “Cebrail tekrar kalkıyor. Bir kanadı yanarak suya düşerken, bu topraklar meydana geliyor. Esas zümre oradan gelmedir. Bu nesil, dünya var oldukça kalacaktır.

 

Sizce Türkiye’de kaç milyon Alevi var? En azından 30 milyon.  Bunun 20 milyonu yoluna bağlı olanlardır.

 

Şecereniz var mı? Şeceremiz var. Bizim şeceremiz de kardeşlik kavgası içindedir, inşallah çıkar. İmam Cafer Buyruğumuz var. Bir dostumda, onu da getireceğim. Seyit Nizamoğlu, Harabi Baba, Virani, Hz. Nesimi var. Eski yazı ile duruyor. Sağ kalırsam, Türkçe’ye çevirtmek istiyoruz.

 

Sizce temel mesajlar neydi? Aşıklar, ozanlar, dedeler bu yolu bu günlere getirdiler. Anadolu toprağından Rumeli toprağına götürdüler. Davamız Ehlibeyt yoludur.

 

Geyikli Baba, Abdal Musa ya da diğer uluların hepsi Hacı Bektaş-ı Veli’ye mi bağlanır? Hepsi Hacı Bektaş-ı Veli’ye bağlanır.

 

Dedelerimizin gençleri yanına çekmesi, Aleviliği yeniden ayağa kaldırması, cemleri- cemaatleri yapabilmeleri için üzerlerine düşen görevler nelerdir? Yazarların, derneklerin üzerine düşen görev nedir? Yazarların, menfaatleri için kitabı kendi fikirlerine uyarlayarak yazmaları yanlıştır. Hukuktan gelen neyse, onun yazılması lâzım. Dedeler önce kendi eğitimini yapıp, sonra insanların içine girmelidirler.

 

Dedelere yönelik bir okul açılsın mı? Açılsın. Dedelere öncelikle bir okul şart.

 

Söyleşi; 1 Aralık 1999, CEM Vakfı Genel Merkezi, Koca Ahmet Yesevi Kültür ve Cemevi

 

Not: Ali Rıza Gerçek, bizim bilip çok sevdiğimiz, babamız yerine koyduğumuz Seyyid Veyis Dede’nin oğludur. Bizim evden  çıkmazdı. Ali Rıza Gerçek benim ilkokul arkadaşımdı. Çok iyi anlaşırdık.  Bizim köye bağlı bir mezre de otururlardı. Fakat bir gerçeği söylemek gerekirse söyleşi de çevredeki ocaklar sayılırken bağlı olduğumuz Seyit Savun Ocağı’nın da burada dile getirilmesi gerekirdi. Bunu ifade etmek istedim. Aynı köydeyiz bunun dile getirilmemesi bence bir eksikliktir. (Dersim’de Bir Seyitler Köyü: SEYİDAN’ın yazarıGazi Küçük’le telefon görüşmesi, 19 Haziran 2013)

 

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile