DURMUŞ GÜNEL

 (SARIBAL OCAĞI – GÜMÜŞHANE / ŞİRAN)

AYHAN AYDIN

 

Sevgili dedem ozanım dedelerden bahsedelim biraz?

 

Özü sözü bir olmayan dede olamaz. Kendi gözüm görüyor hepsini burada başka, dışarıda başka türlü dedelik olmaz.

 

Gerçek bir dedenin özellikleri nelerdir?

 

Kusura bakma çok özür dilerim: gerçek bir dede MUHAmmed Ali’nin yoluna hile, yalan dolan katmayaraktan yetmiş iki melliti bir görekten, yerenler sevgisini kalbine dolduraraktan, Elhibeyt’in, on iki ikammaları, kırkları n sürmüş olduğu tarikat yolunu, hilesiz hurdasız onlara yakışır bir şekilde yürüten gerçek bir dededir. Bu bir.

Bir dede Muhammed Ali’nin postuna oturduğu zaman Ali gibi adil olacağıma, hiç kimseyi incitmeyeceğime, bu yola da hiçb ir hile katmayacağına dair ikrar verir. Ama ne yazık ki, gördüğüm kadarıyla bazı dedeler Muhammed Ali’nin yolunu kendi görüşlerine uydurmak istiyorlar. Misal ki; bir dede kızını bir yabancıyla (zahitle) evlendirirse Muhammed Ali’nin postuna oturmaya hakkı yoktur, ve de yoldan düşkündür. Ama taliplerin bir kısmı dedelere şirin görünmek için bunu göz ardı ediyorlar, mazur görüyorlar. Ama bu durumu değiştirmez. Talipler de Muhammed Ali’nin yoluna hile katmış oluyorlar. Muhammed Ali’yi çağırmaya utana. Bir dedenin müsahibi yoksa Muhammed Ali’nin postunu işgal etmeye hakkı yoktur. Bu imam Cafer Buyruğu’ndandır.

 

Herkes ikrarlıdır kendi dininde

Boyun eğer mürşidinin önünde

Saf oldular zenginlerin yanında

Yoksul taliplerden kaçtı dedeler

 

Dedenin bir tanesi bir köye gidiyor. İtikatli talibinden yeyip içtikten sonra diyor ki, talibim diyor kalk senin ahırı gezelim diyor. Gidiryor, bu mallar (hayvanlar) kimin diyor. Bu davarlar, bu öküzler kimin diyor. O da diyor ki, “dedenin diyor”. Dede sabah kalkınca tüm sürüyü alıp götürüyor. Dedenin hanımı talibe diyor ki, niçin böyle yaptın? Hanım diyor; ben ikrar verdim, ikrarımdan dönmedim. Onun için dede malları götürdü.  Zavallı talip yine çalışıp çabalıyor, birkaç sene içinde mala mülke kavuşuyor. Bu arada dede işitiyor ki, talip mal mülk sabihi olmuş. O tekrar itikatli talibin evine geliyor. Hoş beşten sonra yatıyorlar. Sabah oluyor, dede diyor ki, talibim hadi ahıra gidelim. Talibim diyor, bu mallar, hayvanlar kimin, diyor? Talip göhsüne vuruyor, şu kara dedenin, kara denin, diyor. Davarlar kimin, yine bu kara dedenin diyor. Dede bakıyor ki talipten artık bir şey alamayacak çekip gidiyor. Yukardaki deyişi onun için söyledim.

Maalesef dedeler taliplere sahip çıkamıyorlar. Cemler yürümüyor. Bazı dedeler dedi kodu yapıyorlar. Ben bunları kabul edemiyorum.

 

Bu işin bir yanı. Ne güzel ki, çoğu dede böyle değil?

 

Bizim dedelerimiz dağlardan dağlara kaçaraktan aç susuz sefalet içinde, ölüm korkusuyla bu Elhibeyt’in yolunu bugüne taşıyan dedelere çok çok minnattırım. Onların bize vermiş oludğu bu Ehlibeyt sevgisini ve Muhammed Ali’nin kurmuş olduğu tarikat yolunu biz de aynen bizden öncekiler gibi gençlerimize ulaştırmak zorundayız. Eğer biz bu ürünü yeni yetişen çocuklarımıza veremezsek yapmış olduğumuz dedeliğimiz yarım demektir. Ama sen dersin ki, ya çocuklar acaba bu yola gelir mi? Birinci okul ailedir. Eğer o aile mütevazıysa o çocuk mütevazıdı. İkincisi gezdiği arkadaş çok önemlidir. Kurdunun birlik olan onlarla ulumazsa o sürüden dışlanıp onlara yem olur. Demek istedim ki, bir abit ile kırk gün arkadaşlık yaparsan Abit olursun, bir sorumsuzla kırk gün arkadaşlık yaparsan sorumsuz olur çıkarsın. Onun için o gençlerimizin sorumsuzluğunun bizim ilgilenmememizin de payı vardır.

 

Canlandıralım, bir dede köye gidence nasıl karşılanır, neler yaparlar?

 

Efendim, eskiden talibin itikatlar ı çok fazlaydı. Düşün ki, bir dede bir köye gidip cem yapacak. İtikatli talibin evine vardığı zaman bütün köy halkı, dedenin yanına gelir, eline ayağına niyaz ettikten sonra, yapacak olan tarikat icratını anlatır, küskünleri barıştırır. Şayet barışmayacak talipler varsa iki talip varsa o talibi o geceki ceme cemevine koymazlar. Sabah olduğu zaman itikatli taliplerle, dede bir olup o barışmayan talibi bir yere çağırttırıp onların sorunlarını dinler onların kaygılarını dile getirdikleri zaman baktı ki birisi haklı birisi haksız. Hakzı olan barışmak istemiyorsa ona der ki, baba sen burada dur der. Barışmak isteyene baba buyur gel cemevine gel der. İki görgü görülecek, görülmeyen sorulmayan, müsahibi olmayan takirat içinde olan on iki hizmete çıkamaz. Ve de dede de çıkartamaz. Eskiden müsahiplik çoktu. Müsaniplik kaşnaşmak demekti. Şimdi birisine müsahip ol, dediğimi zaman bu köyde kimse yok ki, ben müsanip olam diyor. Herkes bu bahaneyi ileri sürüyor. Demek ki taliplerin birmbirlerin sevgisi itikatı azalmış demektir. Bu da Alevliğin dibe vurmasıdır. Cem içerisinde olumsuz bir müşkül olduğu zaman cem de dede huzurunda o müşküli çözerlerdi. Şimldi öyle birk olumsuz olduğu zaman Türkiye Cumhuriyet’i mahkemelerine başvuruyor. Bu da talibin dedeye itakatinin azaldığını gösteriyor.

 

Görgü ne demektir?

 

Görgü demek bir talibin bir sene içerisinde yapmış olduğu hataların düzeltme yöntemidir. Eğer bir talip bir yıl içerisinde yapmış olduğu hatayı dedeye ve oradaki millete söylemese onun talipliği Muhammed Ali’nin yanında yarımdır. Burada bir de Mürüvvet Erkanı vardır. Bu erkan bu dedenin görülüp o millet razı olması demektir.

 

O talip dedenin, pirinini, mürşidinin huzurunda aklanırsa Muhmmed Ali divanında aklanmış ogibi olur. Bir mürşit hamı has eder. O talibini aşlarlar. Nasıl ki, bir fidanı söksen getirsen aşılamadan diksen ham mevve verir. Mürşitler taliplerini aşılarlar, has talip yaparlar. Bir insan üç defa doğar. Anadoan mbabadan dokuz aylık yoldan gelen normal doğumdur. İki ariflerin erenlerin evliyaların yolundan gidipi onların halleriyle halleşerekten nurani doğumdur. Üç tarikat babında mürşitten doğan (talibi has eder) doğmaktır.

Ama eğer görülürken birisi fazla suç işlediyse o görgüde Alevi Bektaşi geleneği “Düşkünlük Kurumu” vardır. Bu uygulanır. Bir talibin işlediği suça göre üç aydan, yedi seneye kadar düşkün olur. Misal kızını zahide veren, tarikattan düşkün sayılır. İki ne hak yere adam öldürür, tariktta düşkün sayılır. Onun düşkülüğü bir üst makama havale ederler. (Bu üst makam dedenin mürşididir. Yani dedenin bağlı olduğu ocaktır. Örneğin Sarıbal Ocağı’nın bizim ocağın Mürşit ocağı Hacı Bektaş Dergahı ve Çelebiler’dir. ) O üst makamdaki yönetici o talibin düşkünlüğünün kaldırılması için ordaki gurup üyelerinin o talipten razı olması demektir. Eğer o gurup üyeleri o kişiden razı olmazsa onun düşkünlüğü kalkmaz.

İki müsahibi ile küsülü olan veya müsahibinden ayrılan, haram yiyen, zina yapan buna benzer büyük suçlar düşkünlük kurumunun içerisine girer. Bugün düşün kü, kilise de suç işlenince afarozluk varsa, veya camiye şortla gidip namaz kılınmazsa bunun gibi Tarikatında bir kuralı vardır. Aleviliğin Bektaşiliğin de kuralları vardır.

 

Mürüvvet Erkanı nedir?

 

Düşkünlüğün kaldırılmasına Mürüvvet Erkanı denir. Mürüvvet demek, hata yaptım, bu suçları işledim, pişman olaraktan Muhammed Ali’nin yoluna geldim, alın malımı gösterin yolumu, diyerekten aman diler, mürüvvet aman diler. Oradaki canlar bir daha suç işlememek kaydıyla o gurubun içine alırlar. Bir anım var; kırıntı Köyü’nde bir vatandaş bir komşunun bir armudundan bir dal kesmiş. Dal kesti diye, ağaçın sahibi cem de geldi dedeye, sitemde bulundu. Dede kesen vatandaşı, talibi çağındı buna bir sitem (ceza) verdi. Boğazına bir helki dolusu su astılar. Sarı Saltık Sarı Bal Ocağı’ndaki bu uygulamaya bakacak olursan, bir dal için bir helki su asarsan; kızını zahide verince nasıl olup da cemden, taliplikten bahsedeceksin.

 

 

Dede nasıl görülecek?

 

Ocakta olan bir dede eğer elinde bir secere yoksa bağlı olduğu üst makamdan yetki “(icazet) kağıdını alır. Ve gelir taliplerini toplar bir görgü kurbanı keser. Eğer o toplandığı taliplerin tümü o dededen razı ise onun kurbanını yerler, dedeye “^belibest”^derler yani onay verirler. Şayet dededen razı değilse o köylü, onun kurbanını kurban olarak yemezler, et olarak yerler, parasını iade ederler, dağılıp giderler.

 

Siz görülüyorsunuz?

 

Evet. Bizim başımızda olan senede bir defa dedeleri huzuruna çağırır, ve yapmış oldukları icratlarını anlatmalarını isterler. Eğer talibine bir ürün veremedikye, talibini bir araya toplamadıysa küstünleri barıştıramadıysa, olumsuz işleri anlatır. İçinden çıkamadığını söyleyerekten kendisinin talip içine gelmesini önerir. Şayet talipler o pirin gelmesine razı olmazsa mümkür ve münafıktır.

 

Bizi şimdi Veliyettin Ulusoy görmektedir. O da geliyor, biz de gidiyoruz. Bizler onun huzuruna varınca durumları anlatıyoruz, o da devam edin, yolu bırakmayın, vb söylüyor. Ben onun icazetiyle dedelik yaparım.

 

Bir gün uğra bizim köye

Sohbet edek doya doya

Düştüm senin aşkın haya

Bize uğra Ayhan Aydın

 

 

Fesatlık tohumu durmaz ekiyor

Urum Yezit demez elin öpüyor

Durmadan sokakta horon tepiyor

Düğünde kadınlar çoşa gidiyor.

 

Bu mudur taliplik, bu mutur canan

Var mıdır Allah’ın aşkına yanan

Sözüm yalan değil vallahi inan

Goy gıybet, küfür hoşa gidiyor

 

 

Sarıbal Ocağı Ücra Bir Beldede*

 

Aslımı sorarsan Sarıbal oğlu

Sarı baldan gelir soyumuz bizim

Hüseyin aşkıyla ciğerim dağlı

Şiran Kırıntı’dır köyümüz bizim

 

Horasan’dan gelmiş Anadolu’ya

Sevgim saygım erenlere uluya

İkrarı vermişem Bektaş Veli’ye

Daha değişmiyor huyumuz bizim

 

On parmaktan sarı balı sızdıran

Kalem alıp sevginizi yazdıran

Bu Durmuş’u Hak ateşiyle gezdiren

Hüseyin’e akar suyumuz bizim

 

Sarıbal Ocağı Gümüşhane İlinin Şiran İlçesi Kırıntı Köyü’nde bulunmaktadır. Sarıbal’ın esas adı Süleyman’dır. Sarıbal, Sarı Saltığın oğludur. Sarıbal’ın torunu Hasan Derviş’tir. Horasan dervişinin soyundan gelenler Kırıntı Köyü’nde yaşamaktadır. Bana bazıları soruyorlar. Sen nerelisin?, “ben de Gümüşhaneliyim” dediğimde, benim Alevi olduğuma kanaat getiremiyorlar. “Gümüşhane’de Alevi var mı ki?” diyorlar. Sarıbal Ocağı’na bağlı olan Gümüşhane’de beş köy var. Beş köy de Şebinkarahisar’da vardır. Şiran’ın Kırıntı Köyü’ne gelen insanlar, yani köyü ilk oluşturan atalarımız, 1670 yıllarında gelmişlerdir. Hepimizin bildiği gibi Sarı Saltık Horasan’dan gelmiş Erzurum civarına yerleşmiş ve oradan Hacı Bektaşi Veli’ye derviş olup hizmetinde bulunmuştur. Ben daha çocuktum Kırıntı Köyü’nde çok yaşlı bir nine vardı, İnce Memedin ipek’i derlerdi, ben İpek Ana’nın yanından hiç ayrılmazdım, onun yanında yatardım. İpek Ana ile köyün yaşlı insanları geçmiş tarihte yaşayan insanların nasıl gelip nasıl yaşadıklarını birbirlerine anlatırlardı, benim onlardan duyduğuma göre; Hasan Derviş Sarıbal’ın torunu imiş, Sarıbal’ın asıl adı Süleyman’mış.

 

Neden Sarıbal Demişler?

Süleyman Şeyh bir gün sohbet ederlerken taliplerinden birisi: “Ah bir bal olsa da yesek” demiş. Süleyman “Bana bir çömlek getirin ve gözlerinizi kapatın” iki ellerini çömleğin içine sarkıtmış ve parmaklarından ballar sızarak çömleği doldurmuş. O günden sonra Süleyman’a, Sarıbal ismini takmışlar. Sarıbal’ın torunu Hasan Derviş’in üç oğlu varmış. Hasan Derviş’in soyundan gelen bu insanlar Kırıntı Köyü’nde ve yeni köyde yaşamaktadırlar. Hasan Derviş’in türbesi Gümüşhane’nin Şiran’ın Kazasının Kırıntı Köyü’nde bulunmaktadır. Bir çok mucizeleri vardır. Hasan Derviş üç kardeşlermiş. Kardeşinin birisi Kars yöresine diğeri Tebriz yöresine ve Hasan Derviş de Gümüşhane yöresine gitmişler.

 

Hasan Derviş’in Torunları, Hüseyin Seyh’in Yaşamı ve Felsefesi

Hüseyin Şeyh: okumuş bilgili çok alim bir zattı. Güler yüzlü tatlı sözlü hak hukuk gözeten, insanlara sevgi aşılayan Sarıbal Ocağı’nın sürmüş olduğu tarikat babında on iki hizmeti sırasıyla uygulamaya koyması ile ün kazanan bir ulu pirdir. İleri görüşlü eski ve yeni yazıyı yazıp okuyan, Kuran’ın ayetlerine mana veren ve Kuran’daki ayetlerden alıp Türkçe’ye çeviren ve Kuran’ın hükmüne göre On iki hizmeti uygulayan mürşidi kamil bir dede idi.

Dede bir çobandır, talipleri sürüdür. Eğer o sürüde birinin ayağı kırık, birisi yaralı, öbürünün gözü kör, öbürünün topal diye ayıklarsan önünde sürü kalmaz, hepsi dağılır. Onun yuvasını soracaksın, öbürünün derdine deva olarak sürüyü bir araya toparlayacaksın “eğer o çoban sürüyü güdemezse kurda kuşa yem olur” derdi. 1960’da Hakk’a yürüdü. Hüseyin Seyhun oğlu Kamil dede, Kırıntı Köyü ve Sarıbal Ocağı’na bağlı olan talipleri bir araya getirmeye çalışır cem yürüten, alçak gönüllü, sedası hoş babası Hüseyin Şeyh’ten ne gördü ise tarikat babının cemini aynı şekilde uygulardı.

Herkesle diyalog içerisinde olup; çocukla çocuk, alim ile alim olan Kamil Dede, kemalli bir kişiliğe sahipti. 1978’de Hakk’a yürüdü. Kamil Dede kendi elinin emeği ile çalışarak geçimini sağlar, taliplerine muhtaç olmadan. Bir dönem muhtarlık, yaptı adil bir yönetim uyguladı.

 

Hüseyin Şeyh’in oğlu İsmail Dede

Hiç kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan, kendi öz ruhunu Kerbela kurbanı Muhammet’in torunu Ali’nin oğlu Hüseyin’e yanıp dönen ve Hüseyin için iki göz çeşmelerini devamlı akıtan, cemlerde Hüseyin ismi anıldıkça kendinden geçen itikatlı dede İsmail Şeyh için, yazar Adil Ali Atalay şöyle söylerdi: “İsmail Şeyhe, Hüseyin delisi lakabı takmıştır. Mütevazı bir kişiliğe sahip olan Ehlibeyt sevgisini özünde taşıyan ve benimde mürebbim olan İsmail Dede’yi rahmetle anıyorum.

 

Hasan Derviş’in Torunlarından Mehmet Şeyh’in oğlu İbrahim Şeyh

Sarıbal Ocağı’ndan olan taliplerin dedesi olup tarikat yolunu sürmüştür. İbrahim Dede talipleriyle kaynaşan ve ufak tefek olumsuzluklara çare bulan milleti uyum içerisinde birlik ve beraberliği sağlayan bir zattı. Bir zamanlar Kırıntı Köyü’nde aralıksız cem yapılırdı, ne yazık ki köyden şehre göç gelmesiyle cemin yapılması sönük halini almaya başladı.

İbrahim Şeh’in çocukları yurtdışına gitti. Görüşüme göre sürü azdı çoban da sürüyü güdemez hale geldi. Bir zamanlar müritlerinin gönlünde taht kurmuş bir dediği iki olmayan İbrahim Şeyh’i rahmetle anıyorum.

 

Hüseyin Dede, Üsük Dede

Üsük Dede Ehlibeyt sevgisiyle dolu, hiçbir kimseye zarar vermeyen tatlı dilli, güler yüzlü, hoş görünüşlü bir dedeydi. Sarıbal Ocağı’na bağlı olan talipler ona saygı duyuyorlardı fazla okur-yazar olmadığı halde kemalli bir kişiliğe sahip olan Üsük Dede, Kürt kökenli Aleviler’le cem yapardı ve onlara doğruluk aşılardı. Hiçbir kişiyi incitmemeye özen gösterirdi, herkesin halini sorar ve halleşirdi.

 

Rıza Dede

Gerçekten sözüne güvenilir, verdiği ikrarı yerine getiren hoş muhabbetli, tatlı dilli, güler yüzlü, mütevazı bir yapıya sahip olan Rıza Dede Sarıbal Ocağındandır.

Konuşmalarıyla esprili bir yapıya sahipti. Talipleriyle uyum içerisinde yaşam ve kültür felsefesiyle ileri görüşlüydü. Taliplerinden yardım almaz, geçim nafakasını rençperlik yaparak ve de beden gücü ile, el emeği ile çalışarak temin ederdi. Sözü dinlenir, halk içerisinde sevilen ve sayılan Rıza Dede’yi rahmetle anıyorum, 1968’de Hakk’a yürüdü. Rıza Dede’nin babası İbrahim Şeyh, Deli İbrahim Kars’a gidip orada dedelik yaparmış.

 

Sarıbal Ocağı gerçekten çok keskin bir ocaktır. Eskiden köyde yaşayan talipler Sarıbal Ocağı’na çok saygı duyarlardı. Köyde yaşayanlardan birisi hasta olsa Sarıbal Ocağı’ndaki dedelerin evine getirirlermiş ve söylentiye göre o gece ocakta yatan hasta iyileşir, sağlam olarak evine gidermiş. Alevi’si, Sünni’si dahil hâlâ Hasan Derviş’in türbesini ziyaret edip kurbanlar kesip dua ediyorlar. Ne yazık ki köyden şehre gelindi, dedeler de şehre taşındı, ama şimdi köye göç başladı. Yaz aylarında köylerde durmayı tercih ettiler ve o eski insanlar gibi köye gidip Cuma günleri Hasan Derviş Türbesi’nin kurban kesip Kuran okutanlar dolup taşmaktadır. Ovada kurban evi vardır.

 

  • Bu yazıyı aynı zamanda bizim yöreden olan sevgili kardeşim araştırmacı Ayhan Aydın’ın isteği üzerine kaleme aldım. Kendisi de Şiran üzerinde duruyor. İlerde inşallah bu konuda daha ayrıntılı çalışmalar yapılır, bu az bilinen yöre halka tanıtılmış olur.

 

Cem Dergisi, Ocak Şubat Mart 2003 127. Sayı

 

 

Sarıbal Ocağından

 

Tarikata başlamadan önce bir (peyik) haberci tarikata gelecek canlara haber verir. Tarikatı yürütecek dede önce birlik kurbanı kesmesi zorunludur. Dede kurbanı kesmesinin amacı taliplerinden incinmiş olanlar varsa, kırgınlığı, küskünlüğü giderir. Tüm canlar dededen razı iseler kurbanı yerler bir müşkülleri var ise onu hallederler ve dede taliplerinin gönüllerini kazanmış olur. Ceme toplanan tüm canlar kadın erkek hepsi cemde eşittir, cinsiyet ayrımı olmaz. Cem başladığı zaman önce görgü görülür çünkü cemde görülmeyen on iki hizmette görev alamaz. Görgü demek; bir insanın ölmeden önce ölmesi demektir. Görgü bir nevi halk mahkemesidir. Haklı olan orada hakkını alacaktır.

 

CEMİN BAŞLAMASI

 

Toplanan canlar cem evinde herkes yaş sırasına göre yerli yerine oturur bacılarda ayrı yerde otururlar. Cemi yürüten dede mürşit postuna oturur  gözcü asasını eline alarak eyvallah pirim diyerek pir huzurunda dara durarak dede gözcüye sorar, asan senden sen asandan razı mısın. Gözcü niyaz ederek eyvallah sultanım der.

Dede ceme toplanan canlara sorar ceme gelen babalar ve bacılar sizler gözcüden razı mısınız cem erenleri hep bir ağızdan pirim üstadıma rahmet yani razıyız manasıdır. Rızalık alındıktan sonra gözcü asası elinde pir önünde şöyle söyler.

Allah’tan ola hidayet Muhammet’ten ola şefaat Aliyel Murtezadan ola keramet kırklar meydanında pirimiz üstadımız gözcü Karacaahmet er Cemali Muhammet Pir Cemali İmam Hasan, İmam Hüseyin Ali’nin yolunu bir bilenler verelim Muhammet Mustafa’ya salavat dedikten sonra cem erenleri Hak lailahe illallah Hak birdir Muhammed’e Resulullah Muhammed’e salavat sallalü seyidine ve ala Ali seyidine Muhammet, dedikten sonra dede gözcüye şu duayı eder.

Allah, Allah hizmetin kabul ola yüzünüz ak ola haktan nazar ola hizmetinden şefaat bulasın erenlerin himmeti üzerinizde hazır ve nazır ola niyetler yerini bula gözcü Karacaahmet katarından ayırmaya gerçek erenlerin demine hüü.

Gözcü görevine başladıktan sonra kapıcı olacak canları dara dururlar. Dede onlara şu duayı eder.

Allah Allah hizmetleriniz kabul ola yüzünüz ak ola hizmetinizi hak dergahına kayıt eyleye sizler bizleri beklersiniz Allah’ta sizleri her kötülükten saklasın imam Hasan, imam Hüseyin şefaatinden ayırmasın Allah hepinizden razı ola. Gerçek erenlerin demine hü.

Kapıcılar duasını aldıktan sonra, meydan babası yani gözcü meydan postunu sermek için meydana gelerek meydan postunun dört köşesinden 4 can tutarak şu duayı okur.

Ta ezelden Muhammet Ali’nin postu elinde zülfikar kılıcı kesti Kırklar meydanında serilir postu er cemali Muhammet Pir Cemali imam Hasan, imam Hüseyin Ali’nin yolunu bir bilenler verelim Muhammet Mustafa’ya salavat cem erenleri bir ağızdan Muhammed’e salavat verdikten sonra dede duasını eder.

Allah Allah hizmetiniz kabul ola yüzünüz ak ola şahı merdan yardımcınız ola hizmetinizden şefaat bulasın niyetler yerini bula keçeci baba üzerinizde hazır ve nazır ola Hz. pirden el tutasın Muhammet Mustafa’nın şefaatine nail olasın. Gerçek erenlerin demine hü.

Dökmek için gelirler baba cem erenlerine el suyu döker bacı da elinde bir havluyla elleri kurulamasını sağlar. Hizmet ettikten sonra baba leğeni geriye gönderir elindeki ibrikle birlikte ayaklarını mühürleyerek pirin karşısında durarak şu beyiti okur.

Haydarın yolunda ettik süremizi çark yüz sürerek geldik. Dergahına eyledik özümüzü pak kırklar meydanında pirimiz üstadımız ibrikçi salmanı pak er cemali Muhammet pir cemali Aliyyel murtaza Ali’nin yolunu bir bilenler verelim Muhammet Mustafa’ya salavat.

Tüm cem erenleri salavat verdikten sonra cem babası hüü babalar bacılar edep erkan der babalar dizlerinin üzerine edep erkan olur.

Cemi yürüten dede tövbe günahlarınıza estağfurullah eğer elimizden dilimizden ve belimizden bir hata kusur küfür etti ise bir daha etmeyeceğinize tövbe günahlarımıza estağfurullah.

Evvela Adem Aleyhiselam ve iki cihan serveri Muhammet Mustafa bu ikisi ve ikisi arasında ne kadar peygamberler. Gelip geçtiyse haktır ve gerçektir dilimizle ikrar ettik kalbimizle tastik eyledik inanıp iman getirdik. Amentü Ayetini okuyarak üç defa şahadet getirdikten sonra üç defa la feta la Ali la seyfe illa zülfikar dedikten sonra şu beyiti okur:

 

Günü günü hata eylemektir işimiz

Tövbe günahlarımıza estağfurullah

Muhammet Ali’ye bağlıdır başımız

Tövbe günahlarımıza estağfurullah

 

Hasan Hüseyin bağlayıp Nur ise

İmam Zeynel ser içinde sır ise

Eğer özümüzde benlik var ise

Tövbe günahlarımıza estağfurullah

 

Muhammet Bakır’ın izindin çıkma

Yükünü imam Cafer’den yatırıye bakma

Sanma ki sana kardır hatırla gönül yıkma

Tövbe günahlarımıza estağfurullah

 

Bizim sevdiğimiz Musa’yı Kazım

Ol imam Rıza’ya bağlıdır özüm

Eksik noksan kusur bizim

Tövbe günahlarımıza estağfurullah

 

Taki Naki benziyor aya

Ali emeklerimizi vermeye zaya

Ettiğimiz kog gıybet bet huya

Tövbe günahlarımıza estağfurullah

 

Hasan ül Askerinin gülleri bite

Mehdi gele gönülden gemheri Ata

Ettiğimiz Kemhuya koğu gıybete

Tövbe günahlarımıza estağfurullah

 

Sıtkıyla tariki kabul eyledik

Erkan ne dediysek onu söyledik

Kuldur beşerdih hata eyledik

Tövbe günahlarımıza estağfurullah

 

Gökten yağar yağışlar

Rabbim sana ayan beyanlar işler

Kul kusur eder Sultan bağışlar

Tövbe günahlarımıza estağfurullah

 

Derviş Süleyman’ım Bağdat’ı Basra

Ne zamana kaldık böyle asıra

Keremler kanisin kalmayın kusura

Tövbe günahlarımıza estağfurullah

 

Dede bu beyiti okuduktan sonra üç defa la feta la Ali la seyfe illa zülfikar tekrar bir başka deyişleri okumaya devam eder.

 

Hüda gel mağrifet cümle günahımıza

Muhammet Mustafa Hakkı çün bağışla

Vilayet mülkünün hem padişahı

Hem Ali’yel murtaza hakkı bağışla

 

Resulü Kibriya’ya yar olan

Saadetiyle o nasa rehber olan

Muhakkak ümmü hane ekber olan

Hatice ana hakkı bağışla

 

Budur enveri bahri nurun esası

Getürüben nuru mercan hası

Yüz sürüben fatıma ana suzası

Bu dem hayran nisa hakkı bağışla

 

Bunların kapısı delil amandır

Ruzi sep yevmil isyandır

Kerem kanı imamı du cihandır

İmam Hasan hulgu Rıza hakkı bağışla

 

Eder eşnayı burcundan semah

Ziyasından ederim eyle ihsan

Kusurumuz çoktur yarabbi el aman

Şah Hüseyini kerbela hakkı bağışla

 

Yüzümüz yerde özümüz dar içinde

Müminen mugiynen ikrar içinde

Aman yandırma herkes nar içinde

Ali Zeynel Aba hakkı bağışla

 

Muhabbeti hanedana eyle rahmet

Divanı dergahında eyle şefkat

Niyazımız bu cihanda bize verme zahmet

İmamı Caferi Rehruma hakkı bağışla

 

Dedi mürsel bunlar size emanet

Biri Kur’an biri evlat tamamet

Seveni yarlığa yevmil kıyamet

Kazım Musa Rıza hakkı bağışla

 

Vilayet mülkünün şahı emri

İmam heştim sahibi serini

Cümle mücrüm kılar destigiri

Ali Sultan Rıza hakkı bağışla

 

Bunlardan isteriz çareyi ümmet

Kul ne denlü günah işler elbet

Yine bir zerreyi şemseden nisbet

Muhammet taki hüda hakkı bağışla

 

Açıktır rahmet kapısı bin haya

Gelir dara dururlar ilticaya

Bu gün ageyle koyma bizi cegaya

Naki muhdeda hakkı bağışla

 

Meseri düşür bizi şefkatlarına

Bugün cem olmuşuz haki darına

Seza gıl kemterlerine kuluna

Hasan ül Askeri hakkı bağışla

 

Muhammet mehdi herdü cihan babın

Hasıra gel sahibi livanın

Huzuru hazretlerinde behrumanın

Bay ismi kibriya hakkı bağışla

 

Çakardayı masumanı bildim ekrem

Fevziye sığındım hakkı her dem

Huzuru divanına durursam elbet

Medet Ali Aba hakkı bağışla

 

La feta la Ali la seyfe illa zülfikar diye üç kez söylendikten sonra Muhammet Mustafa vedduha velleyli iza secama binü setike sahıbil ala Allahümme Salli ve Sellüm Ala seyidiyne bi hak nuru hüda Cemal.

İkinci imam Aliyel murtaza hal hata azimmüsşan hatmullahi elel ela

Üçüncü Hatice-i kübra fatımatül zehra innena yürüdullahi esranküm isran ehlel beyti tariküm tethira Allahümme salli selhüsen seyidiyne bi hak nuru hüda cemal,

Dördüncü imam Hasan mucteba amenna billahi ve bil yevmil ahiriyn

Beşinci imam Zeynel Abidin çahardayı masumu pak vallahü hüllezi bi ümmüne resule

Altıncı imam Muhammet Bakır müselliyne rahmeten lil Aleminyn

Yedinci imam Caferi Sadık dini mezhebi pak beyyani mestgi aslı nesli ilmen ve salihen

Sekizinci imam Musa-i Kazım da hüvelleti hamin ve ma gul hakka ha

Dokuzuncu imam heştim kıbleyi heptim sultanı Horasan ibni Ali Musa Rıza minette bayi anke sıraten serune en yekün nisrahmani eseba

Onuncu imam Muhammet Taki menle ya metüke ve aden Ali hakka

On birinci imam Alüyyül Naki fete guttulahe niyamete ilahi tesvuha

On ikinci imam Hasan ül Askeri gulla eseliküm ecren Aleyhi madde de gil gurba

On üçüncü imam Mehdi Ellezi hücceten köyük nezeliyen evveli ebediyen salalvatullahi Rıdvan ullahu Teala Aleyhi ecmeiyn

Evveliyn Ahırıyn zahiriyn batınıyn ya erhamarrahimiyn kutbul meşayık emiri sultan şah dehmen iki cihan padişahı Muhammet Mustafa şefaat senden ya resulullah.

Bismillahirrahmanirahiym

Naat Aliyen meserin aceyip Tecudu avnannake günne yamül Aceybül aleyha sadagatı hayrullaha küllü hemmim ve gammım seyancali bi azimetike.

Seyancali kelimesinde üç kere ya Allah söylenir ye bi nuri resulallah denildiğinde üç kere ya Muhammet söylenir ve bir surru vilayet denildiğinde üç kere ya Ali söylenir. Aliyen Veli yullah Veliyen Aliyullah kamili mürşit mürşidi kamil emirel mugminiyne şefaat günü ya Ali ya on iki imam Nuri nebikerem Ali pirimiz Hünkar Hacı Bektaşi Veli seyyidi kainat verelim Muhammet Mustafa’ya salavat.

Salavat verildikten sonra Kur’an okunması başlar, Kur’an bittikten sonra Ahrete göçenlerin ruhlarına Fatiha okunur.

Dede şu duayı eder:

Allah Allah Akşamlar hayır ola şerler def ola münkir münafık berbat ola gönüller abat ola her dem haktan nazar ola hak efendim emek saili vermeye on iki imamanı katarından didarından darından divanından gülünden gülbenginden sevgisinden ışığından cümlemizi ayırmaya on iki imamlar on dört masumu pakların erenlerin evliyaların yüzü gözü hürmeti hakkı için ağrı göstermesin acı sular dörktüme, dünyada dünya belasından ahrette kabir azabendan dağlar hışmından beyler zulmünden sırat köprüsünden mahşer yokuşundan cehennemin narından şeytanın şerrinden sen Halas eyle. Dirliğimizi birliğimizi bozmaya Allah Allah diyen kulların maram eyleme divanı dergahında utandırmaya dünyada melamet ahrette delalet gösterme. Dünyada Kur’an ahrette din iman dinden imandan kurandan tariki müstakimden ayırma dilde dileklerimizi gönülde muratlarımızı vere hastalara şifa borçlulara eda dertlerimize deva ihsan eyleye geldiğiniz dar gördüğünüz didar ola darınız niyazınız hak dergahında kabul eyleye.

Eğer elimizden dilimizden bir kusur hata günah ettik ise bildik işledik bilmedik işledik bir daha yapmayacağımıza efsine kafsine kast eyledik tövbe günahlarımıza estağfurullah. İlahi yarabbi korktuğumuz yerlere uğratmasın Hünkar Hacı Bektaş Veli yüzü gözü hürmetine yolumuzu yolsuza arsıza pirsize getirmeye.

Yarabbi senin kapına geldik senden lutug ve ihsan dileniyoruz bizleri baş geri döndürme. Yapılan ibadetlerimizi izzeti dergahında kabul eyle devletimizi payidar arzularımızı muzaffer kıla.

Ali yoldaşımız Hızır kılavuzumuz ola dil bizden himmet gül yüzlü efendimizden ola vakitler hayır gele hayırlı ibadetlerin yüzü gözü hürmetine gerçek erenlerin demine hü.

Dede bu duayı ettikten sonra cem erenleri sağ elini göğüs üzerine koyarak hü erenler akşamlar kutlu miracınız tatlı olsun cemalimiz kemal, kemalimiz cemal olsun. Hz. Hünkar katarından ayırmaya mümine Ali. Gözcü kıyam getirerek hü babalar, bacılar erenlerin sefasına cem erenleri edep erkandan çözülerek uygun bir şekilde otururlar. Sohbet başlar dede dini konuda nasihatlerde bulunur. Zakire bir süre verilerek saz eşliğinde düvaz imam ve mersiyeler söyler çalıp çağırırlar herkes sıtk ile dinler.

Görülecek canlar varsa meydana gelip görülürler musahip olacak canlar varsa musahip olurlar. Dini konuda nasihatlerde bulunur dede bazı taliplerine sorular sorar bilmedikleri varsa öğretir. Burada cemin birinci bölümü biter. Gözcü eşik beşik yoklayan varsa serbesttir der bir süre ceme ara verilir ve cemin birinci bölümü biter.

Mümin ikinci bölümünde on iki hizmet vardır on iki hizmet başlamadan önce cem babası yani gözcü asasını eline alarak, asamı elime aldım herkese bir sual sordum ikrarlı olanın ikrarını aldım ikrarsızların vebalini günahını boynuna saldım davaya men aşığa nişan der.

Manası; Cem erenleri birbirlerinden razı iseler birbirlerine niyaz ederek kalplerinde kin kibir adavet olmadığını tasdik ederler. Tekrar gözcü cem erenlerine dönerek dargın küskün var mı, dargın küskün dara durmayın dargın küstür dara durursanız vebal günahı sizden sorulsun

Gözcü hü babalar bacılar hizmete marifete diye ikazda bulunur cem erenleri iki diz üzerinde kıyamla otururlar.

 

Hizmet 1

Bir baba meydana gelir süpürgeyi yatay bir şekilde tutarak hüü babalar bacılar edep erkan der. üç defa süpürgeyi meydana çalarak şu beyiti okur. Hüseyni kerbela için gözümüz yaştır sert hazaren yezidin bağrı kara taştır kırklar meydanında süpürgeci seyyidi farraştır. Er cemali Muhammet bir cemali imam Hasan imam Hüseyin Ali’nin yolunu bir bilenler verelim Muhammet Mustafa’ya salavat. Salavat verildikten sonra dede süpürgeciye duasını eder. Allah Allah hizmetiniz kabul yüzünüz ak ola haktan nazar ola hizmetinden şefaat bulasın seyyidi farraşın himmeti üzerinde hazır ve nazır ola seyyidi farraş katarından ayırmaya sen meydanı süpürdün cenab-ı hak senin günahlarını af eyleye gerçek erenlerin demine hü mümine ya Ali.

 

Hizmet 2

Abdest tazalemek için bir baba bir bacıyla birlikte meydana gelirler cemin başlamasında abdesti ikinci sayfada yazmıştık aynen onun gibidir.

 

Hizmet 3

Cem evinin aydınlanması için ışık yakılır bir baba meydana gelerek nur suresinin 35’inci ayetini okur. Bismillahirrahmanirrahim Allah Nurissemavati vel ardi meseli nuriki kemişkatün giha misbahu elmisbahu fızu secetin ezzü cecetü ke enneke kevkebun olurruyün yurgardu min seceretin mubareketun zeydin etün la şargıyetin vela garbiyetun ve kadu zeyduha yudi ve levlem temseshu narun nurun Ala nuran yehdillahu li nurihi men yeşau ve yedri bullahul emsale linnası vallahü bi küllü şein Aliymen.

Ayet bittikten sonra bir adım atarak dede, selamun aleyküm şeriat erenleri hafif bir adım daha atar aleyküm selam tarikat erenleri hafif bir adım atar selamun aleyküm marifet erenleri dede aleyküm selam hakikat erenleri Hüseyni deşti kerbela diyerek ışığı yakar meydana Allah Muhammet Ali diyerek niyaz eyledikten sonra ayağa kalkarak iki ayaklarını mühürleyerek şu beyiti okur.

Allah Allah çün çerağı uyandırdım ol hüdanın aşkına seydi kesvi Muhammet Mustafa’nın aşkına sagı kesver Aliyel murtazanın aşkına hem Hatice hem Fatıma hayran nişancın aşkına şah Hasan Hulgı Rıza ve sahi Hüseyni kerbelanın aşkına imamı etkıya imam Zeynel abanın aşkına imam sergaraz hem Musa Rızanın aşkına şah Taki men Naki hem Hasan ül mehdi sayıp livanın aşkına on dört masumu pak Ali abanın aşkına pirimiz üstadımız Hacı Bektaş Veli aşkına haşrederek yanan yakılan Hanedanın aşkına.

Er cemali Muhammet Pir Cemali imam Hasan imam Hüseyin Ali’nin yolunu bir bilen ver elin Muhammet’e salavat dede hizmet gören erenlere duasını eder.

Hizmet 4

Gözcü baba, hüü bacılar hizmete marifete diyerek cemdeki bacılardan vekaleten üç bacı meydana gelir. Dede sorar hü bacılar birbirinizden nice berisiniz bacılar birbirlerine niyaz ederek razı olduklarını kanıtlar, dede cem erenlerine sorar.

Sizler bu bacılardan nice berisiniz alacakta verecekte suda solakta yolda yolakta arınmış incinmiş canlar varsa dile gelip söylesinler cem erenleri hep bir ağızdan pirim üstadıma rahmet derler.

Dede; gelen canlara dini konuda sorular sorar bilmediklerini öğretir birer düvazı imam söyledikten sonra iki bacı yerine gider öbür bacı ayaklarını mühürleyerek pirin yamacında durur.

 

Hizmet 5

Kurbancı için bir baba meydana gelip niyaz eyledikten sonra iki ayaklarını mühürleyerek şu ayeti okur salfas suresi; ayet 107-12; Bismillahirrahmanirahim; ve gedeyna bi izniki aziym ve tekena aleyhi fil ahiriyn selamın ala ibrahime nezzil muhsiniyn inni veccehtü vechilezi gederessemavati vel arde hanigen ve ma ena minel müşrıkiyn gul inne selati ve nusiki ve mahyaya ve mamati lillahi rabbil aleyiyn la şerike lehü ve bi zalike ümüntü ve ena evvelül müzlümünyn.

Üç defa la fete la Ali la seyfe illa zülfikar dedikten sonra, Muhammet Habibullah İbrahim Halilullah Ali Şahı Şehidullah kabiliyeti kurban hürmeti zülfikar caar ya İsmail izni kurban. Enam suresi 162 ayeti Bismilliharrahmanirrahim ve gulul hamdu lilahi etlezi lem yettehiz veleden velem yekün lehü seriküm gil velem lehü veliyen münezzullahi ve kebbürü tekberan ayet bittikten sonra üç kere Allahu Ekber lailahe illallah hak birdir Muhammet’e resulullah Muhammed’e salavat sellahi seyidiyne vene biyne ve ala ali seyyidiyne Muhammet.

Dede dua eder: Allah Allah hizmetler kabul ola Haktan nazar ola niyetler yerini bula kesilen kurbanlarımızı Hak dergahına kabul eyleye hizmetinden sefaat bulasın Halil İbrahim katarından didarından ayırmaya Allah eyvallah.

 

Hizmet 6

Kurbancı pişirmek için bir bacı meydana duasını almak için gelir secde eyledikten sonra ayağa kalkarak ayaklarını mühürler. Dede sorar: Sen kimin yerine geldin ben kadıncık ananın yerine geldim der, dede sorar kadıncık ana ne yapmış bacı der ki; kurban pişirmiş kırklar. Bacıya dua eyledikten sonra bacı geldiği yere gider.

 

Hizmet 7

Yedinci hizmet sofracıdır hizmeti görecek baba meydana gelir niyaz eyledikten sonra dede sorar sen kimin yerine geldin gelen baba Gulacmı Kanberin yerine geldim der ve şu ayeti okur. Analda Suresi Ayet 114, Bismillahirrahmanirahim Gale isa Meryeme Allahümme rabbena enzil Aleyha ma itaten munessemaci Tekünü lane idenle avveliyne vel aheriyne ve ayeten minka verzuhna ve ente Hayrul Razıgıyn Gadellahü unni minelzillahe ye innü ezzibuhü azaben len ezzibu hü minel alemiyn ve iki kollarını sofra tutar şekilde ileri doğru açarak. Aldım soframı elime haktan hidayet isterim gittiğim hakkın yolu şah merdan Ali’den inayet isterim. Dede sofra duasını eder.

Bu gitti ganisi gele hak Muhammet bereketini vere yiyip yedirene pişirip kurtarana Runi imanla aşk ile şevk ola gittiği yerlerde gam gusse görmeye hizmet sahibi hizmetinden şefaat bula taşsın dökülmesin artsın eksilmesin getireni götüreni pişireni taşıranı hak saklaya hazır bekleye biz yedik birini ulu tanrı birini yetirmiş ola lokma sahibinin lokmalarını hak dergahında kabul eyleye kazalara kalkan belalara bekçi ola Divanı dergahında utandırmaya Halil İbrahim bereketini vere altı nur üstü sır ola Gulamı Kamber katarından ayırmaya gerçek erenlerin demine hü.

 

Hizmet 8

Sakka suyu için bir baba meydana gelip su ayeti okur insan suresi ayet 21-22

Bismillahirrahmanirrahim, inne hazake nalaküm ceza ve kane safyekun müþrükünyn inne nehnu nezzelna aleykek kurana kenzilen vecana minel maygý küllü sein yuhba Allachümme ecelli þifacun sedaga resulullah. Selamullah imami Hüseyin ve ala Ali imamı Hüseyn illa lanetullah yezide el fatihi narullah.

Dede şöyle söyler; Saki baba biz serimizden geçmişiz Rum erenler aşkına dembedem hakkı görenler aşkına saki kevser hem Aliyel mürtezanın aşkına veren sakka imam Hüseyn selam ullah imam Hasan şah Hüseyn cem erenlerinden on iki kişiye birer yudum su verir hü aşk ola içenlere rahmet gerçeklere lanet yezide verem sakka imam Hüseyin rahmetullahu imam Hasan Şah Hüseyin. Biz geçmişiz cocnı baştan hak erenler aşkına can gözü dembedem hakkı görenler aşkına kerbelada su içmediler can verenler aşkına gözün yaşı sebil ettim imam Hüseyin aşkına aşk ola içenlere rahmet gerçeklere lanet yezide.

Saki baba şu beyiti okur;

 

Gel ey saki sun piyale

Sakaum rabbahum tahura

Hayat versin elinden içen ehlihale

Sakaum rabbahum mentahura

 

Dudağın şerbetinden kana kana

İçip aşıklar vasvenla hale

Yürekler nice bir firkatle yana

Sakaun rabbahum şarabın tahura

 

Bir kadeh içmişiz cemi Ali’den

Bir dem tutarız kalu beliden

Bize erkandır kaldı mey Veliden

Sakaun rabbahum şarabın tahura

 

Gel ey saki elinden metni hoş

İçer aşık derya gibi coş

Ta ezelden eyledik o badeyi loş

Sakaun rabbahum şarabın tahura

 

Er Cemali Muhammet Pir Cemali İmam Hasan İmam Hüseyin Ali’nin yolunu bir bilenler ver elin Muhammet’e salavat

 

HİZMET 9

Sakkacı duasını aldıktan sonra meydana iznikçi gelir ve duasını almadan önce dedeye sorar sen kimin yerine hizmete geldin. İznikçi; babanın yerine geldim der, dede tekrar sorar iznikçi babanın görevi cemde nedir yine gelecek erenleri tarikata Muhammet Ali’nin yolunda sevgisi olanları cem evine toplanması için görevi üstlenir.

 

HİZMET 10

Pansunan baba görev yapar, pansunan babanın görevi cem evine gelen canların cem erenlerin gelişinde ve cemden çıkışından ayakkabılardan sorumlu bir candır. Pansuman babaya dua eder Allah Allah hizmetiniz kabul ola yüzünüz ak ola geldiğin yerden durduğun dardan şefaat bulasın on iki imam, ehlibeyt katarından ayırmaya ellerin  dert görmeye Allah hizmetine zayi vermeye.

 

HİZMET 11

Dede şu beyiti okur (ve buna benzer)

Pansumancı yerine gittikten sonra cemi yöneten pir dede bir kaç duvazi imam söyler.

Bismillahirrahmanirahim

Cismeme hayat erişti hakkı verd edeli

Ta Yasin Muhammet Ali inna gatahna kutbu devran balım sultan kızıl deli pirimiz Hünkar Hacı Bektaşi Veli.

Aşkula meydana girip namusu terk edeli Ta Yasin Muhammet Ali inna gatahna kutbu devran balım sultan kızıl deli pirimiz Hünkar Hacı Bektaşi Veli.

Kamilden dersini alan mürşitten niyetlenir

Eşiğine baş indiren her cefaya katlanır

Canı gönülden zikredenin imanı kuvvetlenir

 

Celallanır şahır merdan’dan söyler hem söyletir

Cemali Nur fazlı nurundan hem oynar hem oynatır

Mürşitten dersini alan hem dinler hem dinletir

 

Noktayı mürüvvet senden oldu aşıkar

Hel hata şanına indi koçubersin zülfikar

İmam Hasan imam Hüseyin ceddi Haydar

 

İmam Zeynel Abidin Bakır’ın kurbanıyım

İmam Cafer Ruhunda kan döken kervanıyım

Musa-i Kazım Rıza’nın baş açık üryanıyam

 

Taki Naki sen sun Askeri Mehdi

Ali Kanber rechim eyle Balım Sultan Kızıldeli

Zahir Batında sen sun er Hacı Bektaşi Veli

 

Birlik Duası: evveliyn Ahiriyn zahiriyn Batıniyn cahardayı masumu pak ya errahmanirahimiyn sırrı Ahmet’i şahı zaman duazla ya on iki imam cahardayı on dört masumu pak hüccetül gocyıp rahmanı delili burhan kutbul mesayık emirü sultan şah dehmen han padişahı cihanı ve hazıriyne ve gayibiyne ecmaiyn. Dede dua eder.

Allah Allah Hizmetleriniz kabul ola yüzünüz ak ola muratlarınız hasıl ola divanı dergahında utandırmaya şahi merdan üzerimizde kanat on iki imam yardımcımız ola erenlerin himmeti üzerimizde hazır ve nazır ola er cemali Muhammet pir cemali imam Hasan imam Hüseyin Ali'’in yolunu bir bilenler  verelim Hz. Muhammet’e salavat Allah eyvallah.

  • Aşık beyitleri söylerken on iki imamların isimleri geçtiği zaman babalar elleri göğüste kıyamla niyaz ederler.

 

Muhammet Mustafa ey şahı merdan

Aliyyül murtaza sana sığındık

Hatice Fatıma Hasan muçteba

Hüseyni kerbela sana sığındık

 

İmam Zeynel ile Muhammet Bakır

Cennet bahçesinin gülleri şakır

Caferi Sadığa erdik çok şükür

Kazım Musa Rıza sana sığındık

 

Muhammet Taki’ye verdik salavat

Aliyyul Naki’den isteriz imdat

Hasan ül Askeri eleman mürüvvet

Mehdiyi sayıp zaman sana sığındık

 

 

Aslı Şahi Merdan güruhu Naci

On yedi kemerbest derdin ilacı

Hünkar Hacı Bektaş serimin tacı

Hünkar evliya sana sığındık

 

Virdi pervis senin kulun kunbanın

Yarın arasatta ulu divanın

Senin müerümlere çoktur ihsanın

Pirim sucah baba sana sığındık

 

            x x x

 

Hata ettik şahım darına durduk

Allah bir Muhammet Ali aşkına

Kırkların eşiğine yüzümüzü sürdük

Allah bir Muhammet Ali aşkına

 

Hasan Rıza’ya ben rica vardım

İmamı Hüseyni şefai buldum

İmam Zeynel Aba eylesin yardım

Allah bir Muhammet Ali aşkına

 

Muhammet Bakırın yüzü nuruna

İmamı Cafer’in durdum darına

Kalmayın günahımın küllü varına

Allah bir Muhammet Ali aşkına

 

Musa-i Kazım da görünen nurlar

Aliyyul Rızaya naklolan sırlar

Kalmayın günahlara erenler pirler

Allah bir Muhammet Ali aşkına

 

Muhammet Takinin hali aşkına

Aliyyul Nakinin yolu aşkına

Bağışla cümrümü veli aşkına

Allah bir Muhammet Ali aşkına

 

Hasan ül Askeri nuru hakkı için

Muhammet mehtinin sırrı hakkı için

Erenler semai devri hakkı için

Allah bir Muhammet Ali aşkına

 

Mürşidi bilelim yara varalım

Kul Hüseynim ile dara varalım

Şerleri def eden hayra varalım

Allah bir Muhammet Ali aşkına

 

  • son deyişte mutlak Virani Abdalın deyişi geçmesini uygularlar çünkü tüm aşıkların başı virani kabul edilir.

 

Kudret kandilinde parlayıp duran

Muhammet Ali’nin nurudur vallah

Zuhura gelip küller askerin kuran

Elinde zülfikar Ali’dir billah

 

Elinde zülfikar altında düldül

Önünde kanberi dilleri bülbül

Hz. Fatıma cennette bir gül

Ona sırrım dedi hak habibullah

 

Zuhur etti imam Hasan Hüseyin

Onların nurundan ziyalandı din

Kırk pare bölündü Zeynel Abidin

Tutarız yasını hasbeten illah

 

Muhammet Bakırla Caferi Sadık

Şahım Musa Kazım hem Rıza dedik

Tarikat babıyla cismimiz yuduk

Hak dedi müminin kalbi beytullah

 

Taki Naki imamların civanı

Hasan ül Askeri cismim sultanı

Elinde Hücceti mehdi devranı

Vakit tamam olur gönderir Allah

 

Bu yol ezelden böyle kuruldu

Hariciler dergahından sürüldü

Çün deyince yedi kat yerler dürüldü

Bir harf üzerine bina etti arşullah

 

Virani’yem niyazım var ustaya

Elinde zülfikar hem ehi kaza

Binbir dondan baş gösterir mürtaza

Biz bir bildik dedik eyvallah

 

Dede zakire duasını eyledikten sonra bir miraçlama okumaya başlar. Cuma geceleri kerbela mersiyeleri ve bugün bize pir geldi taşlamasını okurlar.

 

Hak tealanın nefesinden

Can gühere tutuş dedi

Köpüğünden dağlar durdu

Tütününü arşa kürs dedi

 

 

Arşa dayandı zarım

Pire hizmete varalım

Kandilden ayrıldı nurum

Muhammet’e yoldaş dedi

 

Arifler örneğin aradı

Hakkı kalbinde bildi

Ya Ali keramet göster

Kamber sofra ser dedi

 

Sofra serildi nan buldu

Destur sunup beri aldı

Kapıya bir sail geldi

Sefilem kapıyı aç dedi

 

Kapı açıldı içeri girdi

Kırlara bir selam verdi

Ya sizlere kimler derler

Bizlere kırklar derler

 

Siz otuz dokuzsunuz

Hani nerede biriniz

Selman Seydullaha gitti

Ondan eksik varımız

 

Birine neşter vurdu

Bağrından kandeş deyu

Kandeşilip kan döküldü

Gizli bademler söküldü

 

Selman bir engür getirdi

Ez Muhammet’e iç deyu

Muhammet ezdi içti

Coşa gelip yürüdüler semaha

 

Anda cem erenlerinden eline beline diline sadık olan birkaç kişi kırklar semahını dönmeye başlar aşık eşliğinde beyit söyleyerek birkaç kez döndükten sonra ayaklarını mühürleyerek pirin yamacında durup dede onlara hizmet duasını yapar.

Kırklar semahı bittikten sonra kırklar semahını dönen bacılardan ikisi meydanda kalır öbürleri yerine giderler cemdeki bacılardan elinde süpürge ile meydana gelerek eğilip niyaz eyledikten sonra ayağa kalkarak süpürgeyi üç defa meydana süpürme şekliyle Allah Muhammet Ali diyerek öbür bacıya verir o da aynı şekli uygular ve öbür bacıya verir son bacı aynı şekille uygulandıktan sonra şöyle söyler.

Biz üç bacıydık güruhu Naci’ydik kırklar meydanında süpürgeciyiz, süpürgeci Salman yuf olsun Mervan yetiş on iki imam. Dedikten sonra dede dua eder.

Allah Allah hizmetleriniz kabul ola muratlarınız hasıl ola niyetler yerini bula sizler bu meydanı süpürdünüz Allah’ta sizin gönlünüzü temiz eyleye süpürgeci Salman-ı Pak katarında didarından gülünden gülbenginden ayırmaya gerçek erenlerin demine hüü.

Meydan babası yani gözcü meydan postunu toplyarak dört köşesinden dört can tutarak elif Allah mim Muhammet ayın Ali pirimiz üstadımız Hünkar Hacı Bektaş Veli.

Dede onlara dua eder.

Meydan postu toplandıktan sonra yöresel semahlar dönülür semah bittikten sonra zakir birkaç deyiş okur.

 

Virani gönlümün cemi cerağı

Hakikat tespihi zikrin durağı

Havariç boynuma aşkın burağı

Şah Hasan’dır Şahi Hasan’dır Şah Hasan

 

Buna benzer birkaç deyiş okunduktan sonra cemi yöneten dede birlik duasını eder gözcü ve kapıcılar son dualarını aldıktan sonra oturan, duran kogsuz kıybetsiz evine varan bu sırrı burada koyan sağ yata selamet kalka geldiğimiz yerden durduğumuz dardan şefaat bulasınız ibadetlerimiz hak dergahına kayıt eyleye dil bizden nefes Hz. pirden ola.

 

Bir Ozanın Üzüntüsü

 

Yüz yıllardan beri Alevi, Bektaşi tasavvuf düşüncesiyle Muhammet, Ali’nin ve Ehlibeyt’in sevgisini özünde taşıyarak dağlardan dağlara aç, susuz ve de ölümü göze alarak bu sevgiyi bizlere kadar taşımışlardır.

O sevgiyi bizlere aşılayan dedelerimizi rahmetle anıyorum.

Sayın canlar; hepinizin bildiği gibi Alevilik İslam’ın özüdür ve Onun içindedir, güzel ahlakla donatılmıştır. Sevgi, saygı, hoşgörü olgusuyla harmanlanmıştır. Tevella ve teberra İslamı’ın ve Aleviliğin esaslarındandır.

Bu sevgi yolunu gelecek kuşaklara aşılamak hepimizin görevidir, çünkü özümüzle, sözümüzle Muhammet Ali’ye ve Ehlibeyti’ne ikrar vermişiz, kim ki ikrarından dönecek olursa tarikat babında yalancı ve abdesti bozulmuş olur.

Sayın canlar;

Bir talip, başka bir talibi ziyaret edip, sohbet kıla gönlünü hoş eyleye, lokmasını yiye ve lokma yedire. Bir talip bir talibin evine üç günde, beş günde, on iki günde gitmese hal hatır sormasa, lokma yemese ve lokma yedirmese tarikat babında topal sayılır ve yol uğursuzudur. Ne yazık ki, gördüğüm kadarıyla bilgi boşluğuyla topallığa yönelmiş durumda kalmışız. Bilhassa Sarı Saltık, Sarı Bal Ocağı’na bağlı olan taliplere şunu hatırlatmak isterim:

Evliyanın on iki kavli vardır; bu kavillerin altısı talibindir. Evliyanın birinci kavli; namaz niyazdır, namazdan murat, ibadet etmektir. İkinci kavli taliplerin birbirlerini sık sık görmesidir. Üçüncü kavli haram lokma yememesi ve yedirmemesidir. Dördüncü kavli ikrarında durması ve ikrarından dönmemesidir. Beşinci kavli rıza ile Hakk kapısında olunmasıdır. Altıncı kavli, Hakk’ı zikir dilinden düşürmemesidir. Burada evliyanın kavilleri gereğince dedelerimiz aynı yolu takip ederek bu günlere taşımışlar.

Ne yazık ki dedeler Hakk’a yürüdüğü zaman taliplerin elini tutacak bir dal kalmadı. Gençlerimiz tarikat babında boşta kalmışlar, desem yanlış mı olur?

Ben Aleviyim demekle Alevi olunmaz, Aleviliğin tüm kurallarını yerli yerince tatbik etmek gereklidir. Bir işçi işte çalışmasa ben işçiyim, deyip de kimden ücret alacak? Yaradan’ın her gününde yüz bin hüner gösterenle buluşsan Şark’ı, Garp’ı her tarafı dolaşsan zahir ilmi tahsil etsen, gayretine erişsen, mal ile metahın çok olsa da hayırlara kavuşsan mürşit eteğinden el tutmayan Hakk’a varamaz. Allah’a yol insandan gider.

İşte dedelerimiz bu yolda özünden varlığını kaybetmeyerek köyümüzde bir dirlik ve beraberliğimizi sağlamışlardır, önemli bir sorun yaşamamışlar, sebebi, Ehlibeyt sevgisi ile tarikat yolunu icraat etmişlerdir. Ufak tefek bazı hatalar olduğunda kendi aralarında halletmişler mahkemeye gitmemişler. Şimdi ise adliyeye gittiğinizde acı bir tablo ile karşılaşırsınız, çünkü 1999-2001 yılları arasında yetmişe yakın şikayet dosyası vardır, köyümüzden adliyeye yansıyan. İşte gözler önüne serilen çok acı bir tablo.

Bunun nedenini cem yapmadığımızdan kaynaklanmaktadır. Cem demek; toplanmak, birlik makamıdır, kırklar makamıdır, zikir makamıdır, Hakk’a sığınmaktır, ikrar yeridir. Cemde sohbet ibadet kaynaşma vardır. Cemde suçluyu yargılamak sorgulamak vardır, suçsuzu aklamak vardır, bir nevi halk mahkemesidir.

İşte dedelerimizin bizlere emanet ettiği bu sevgi yolunu gelecek kuşaklara emanet etmesek bunun sorumluluğu hepimizi sorumluğu olacaktır.  Bu büyüklerimize bir görevdir. Bu görevi  sorumluluk sahibi olanlar yapmak mecburiyetindedirler aksi halde Ehlibeyt bizlerden davacı olacaktır.

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile