DURSUN ZEBİL (AĞUİÇİN (KOCA SEYİD) – TENCİRLİ / GÖYNÜCEK /AMASYA) MEHMET ALİ ZEBİL (AĞUİÇİN (KOCA SEYİD) – TENCİRLİ / GÖYNÜCEK /AMASYA) ÇELEBİ EKEN (AĞUİÇEN (SEYİT MENÇEK) – TENCİRLİ / AMASYA, (1949)) MUSA ÇETİNKAYA (KOCA LEŞKER (MİR SEYİT), MİNEREKAY

 

 

DURSUN ZEBİL

(AĞUİÇİN (KOCA SEYİD) – TENCİRLİ / GÖYNÜCEK /AMASYA)

 

MEHMET ALİ  ZEBİL

(AĞUİÇİN (KOCA SEYİD) – TENCİRLİ / GÖYNÜCEK /AMASYA)

 

ÇELEBİ EKEN

(AĞUİÇEN (SEYİT MENÇEK) – TENCİRLİ / AMASYA, (1949))

 

MUSA ÇETİNKAYA

(KOCA LEŞKER (MİR SEYİT), MİNEREKAYA / KANGAL / SİVAS)

 

 

AYHAN AYDIN

 

 

ORTAK SÖYLEŞİ

 

Bin yıldır, Hak Muhammed Ali aşkı için saz çalan doğruluğu, dürüstlüğü, eşitliği, insanlar arasındaki kaynaşmayı öğütleyen Kuran’ıyla, sazıyla, sözüyle bin yıllık Alevi kültürünü cemlerde yaşatan, insanlara anlatan dedelerimizle yine beraberiz, onlara çok şey borçluyuz. Bizim belki yazılı değil ama tarihimizi aslında onlar yazmışlar. Ozanlar, dedeler, aşıklar, zakirler sözlü kültürün yazıcıları. Dedelik büyük onurlu bir yol, çünkü başı On İki İmamlara gidiyor, Hz. Muhammed’e gidiyor, Türk ulularına, büyüklerine gidiyor. Kolay bir şey değil bütün çilelere, baskıya, dışlanmaya, hakarete, olanaksızlıklara rağmen bu yolu sürdürmek kolay değil. Hele hele günümüzde artık birçok değerin yok olduğu gibi Alevilikte bu değerlerin yok olmaya yüz tuttuğu günümüzde bütün her şeye kulak tıkayarak aynı sevecenlikle, aynı duygusallıkla bu hizmeti yürütmek isteyen dedeleri bulmak da zor. Çünkü gerçekten de kırdan şehre göçülmüş, şehirlerde insanlar birbirlerinden uzaklaşmışlar, kopmuşlar, dede talip ilişkileri bozulmuş, cem evleri sınırlı sayıda ve de orada devletin buralara yardımı yok ve bu birimlerin tam anlamıyla olanağı ne maddi, ne başka anlamda imkanları yok, dedeler de yok sayılmış durumda. Bu bütün zorluklara rağmen yine bakıyoruz ki dedelik var, Hak Muhammed Ali yolu var. Ne mutlu bize bu yol asla ortada kalmayacaktır, ilelebet devam edecektir, diyen bu toplumun bel kemiği olan dedelerimiz yaşıyor.

Bugün de üç tane değerli dedemizle beraberiz; üçüne de arka arkaya sorular yönelteceğim. İnşallah bunlar yararlı olacaklar okuyanlara, geçmiş tarihimizden günümüze uzanan büyük kültür hazinemizden bir nebze de olsa sunmuş olacağımıza inanıyorum.

 

 

ÇELEBİ EKEN

 

(AĞU İÇEN (SEYİT MENÇEK) AMASYA)

 

ÇELEBİ EKEN, Seyit Mençek Ocağı’ndan Amasya’da oturuyor. Hoş geldiniz efendim. Hoş bulduk sağ olun.

 

Biraz daha ayrıntılı alalım sizden, kendinizi nasıl tanıtırsınız. Kaç yılında, nerede doğdunuz, ocağınız hakkında bize neler söylersiniz? Ben 1949’da Amasya’nın Tencirli köyünde doğmuşum.  Ağuçan ocağındanım, Seyit Mençek evlatlarındanım. Bir çiftçi çocuğuyum. Ben ancak o yörede ki gördüğüm cem, cemaatlarla, amcalarımdan, akrabalarımdan aldıklarımla yetiştirdim.  Bazı kitaplarda okuduklarımı uyguluyorum. Acaba Alevilik nereden başlıyor, Alevilik nedir?

 

Aleviliğe gelmeden önce amcalarınız ve babanızdan neler gördünüz? Amcam benden önce yöremizde post dedeliği yapardı, köylerimizi de tek tek dolaşır, bütün toplumu bir araya getirir, her köyde cem cemaat yaparlardı. Bunlar köylere gittiği zaman köyü, köylüyü bir araya toplar küskün, dargın olanların hepsini bir araya getirirlerdi, onları barıştırırlardı. Burada halk mahkemesi gibi cemler yapılırdı; orada ne küskün, ne dargın olurdu; hiç kimse şeriat kapısına yani şimdiki adliye koridorlarına kimse gitmezdi.

 

Peki mesela köyünüzde, babanızla ne kadar kaldınız? Babam ben askerden geldikten 1 sene sonra öldü. Bizim yörede post dedesi bir kişi ölmedikten sonra ikinci bir kişi post dedeliğine oturmazdı, sadece amcam post dedesiydi. Amcam 1987’de öldükten sonra bütün taliplerimiz, 10-12 köy talibimiz var, bunları topladık kendi köyümüze, bütün talipler oraya geldi dar kurbanını yedikten sonra, oradaki talipler bizim dedemizin burada seçilmesi gerekir dediler ve seçmek istediler. Orada herkesin kendi taliplerine göre oradaki talipleri seçim yaptılar. Beni ve Cemalettin Kılıç isminde amca çocuğunu beraber seçtiler, şimdi biz ikimiz cemeleri yürütüyoruz.

 

Post dedesi olan amcanızın ismi ney? Post dedesi olan amcamın ismi Mehmet Eken’di.

 

Nasıl birisiydi, ondan neler öğrendiniz? Ben amcamla uzun bir süre kalmadım. Çünkü 26 yaşındayken amcam öldü.

 

Amcanız şehre gitti, onun için bağlantınız koptu. Amcanız öldü, babanız erken öldü, başka kimden neler öğrendiniz? İşte biz kendi halimizde ve kitaplardan öğrendik. Amcamın bazı bilgilerinden köylere geldiği zaman öğrenmiştik.

 

Peki bir şeyler öğrendiniz bilgili talipler var mıydı? Yani ne kadar yok desek de tabi ki vardır.

 

Vardır ama siz ne öğrendiniz? Mesela ne gibi şeyler?

 

Peki yine en başa dönelim, Ağuçan Seyit Mençek Ocağı’na bağlısınız. Neler biliyorsunuz ocağınız hakkında, neler anlatıldı size? Ocağımız hakkında bize şunlar anlatıldı. Ağuçan yani Karadonlu Can Baba Horasan’dan Anadolu’ya gelmiş. Yıl olarak kesin bilmiyoruz bu söylenti  tabii..... Hacı Bektaş-ı Veli’den önce geldiğini söylüyorlar. Buradaki Rum diyarını irşad etmek için uğraşıyor, ondan sonra Hacı Bektaş-ı Veli geliyor. Hacı Bektaş-ı Veli buradaki Rum erenlerini hep bir araya topluyor ve burada cem yapıyorlar. Erzincan dolaylarında o zaman bir savaş oluyor Karadonlu Can Baba’yı Kemah’a gönderiyorlar. Orada Karadonlu Can Baba savaşı kazanıyorlar ve orayı irşad ediyorlar. Tekrar Rum diyarında yani Hacı Bektaş’ın yanında oradan her biri yere dağılıyorlar yani ocak olarak.

 

 

DURSUN ZEBİL

 

(AĞUÇAN (KOCA SEYİT), AMASYA)

 

Peki size geri döneceğiz. Gelelim DURSUN ZEBİL’e o da yine Ağuçan Koca Seyit ocağına mensup. Kendinizi bize tanıtır mısınız efendim? Ben Amasya’nın Göynüçek İlçesi’ne bağlı Tencirli Köyündenim. Zamanında bu Dersim olayından sonra benim dedem Elazığ’ın Sün Köyü’nden kalkıyor, Amasya’nın Tencirli köyüne gelip yerleşiyorlar. Biz Koca Seyit evladıyız. Koca Seyit  evladı dediğimiz zaman Ağuçan ocağındanız. Şimdi Ağuçen abimin de (Çelebi Eken) bahsettiği gibi Karadonlu Can Baba, Hacı Bektaş-ı Veli o zaman bir görev veriyor, görevinde Hacı Bektaş-ı Veli o zaman Horasan erleri Anadolu’ya gelmişler ve o zaman ki Alaattin Keykubat döneminde Anadolu’da Aleviler iyi birlik ve beraberlik oluşturmuş ve buradaki Türkleri irşad etmeye ya da Rum Diyarını irşad etmeye gelmiş olan Hacı Bektaş-ı Veli ve erenler rahat yaşıyorlar. Fakat şeyin üzerine Akkoyunlular bildiğim kadarıyla artık Alaettin Keykubat’ın o hükümdarlığını yıkmak için mücadele vermeye geliyor. Ve burada zaten Hacı Bektaş-ı Veli diyor ki, “bunu durduracak bir güç lazım bunda kim görev alır?” O zaman Can Baba diyor ki, “ben görev alırım” diyor. Can Baba hep kara don giyermiş, ismi ondan kaynaklanıyor. Karadonlu Can Baba görev alıyor ve Erzincan ve Sivas yörelerinde orada ordunun karşısına çıkıyor. Diyor ki; “burada artık sizin yolunuz buraya kadar, ben sizi durdurmaya geldim” diyor. “Nasıl durduracaksın?”.. Artık kerametlerine başlıyor. Yani Karadonlu Can Baba o orduya karşı kerametlerine başlıyor. Ve yaptığı bütün kerametlerde her zaman başarıya ulaşıyor en sonunda diyor ki,”Size bu aklı veren o kişiyle ben o kazana gireceğim o kazanda biz beraber gireceğim” der ve Karadonlu Can Baba kara kazanın içerisindeyken diğer tarafta Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri’ne ayan olur, zaten bunlar ne yaptıklarını bilen insanlardı. Yani o kerametler kendilerinde var; çünkü kalpleriyle var, gönülleriyle var. Belki bunlar şu anda nasıl olur? Diye soran olabilir. Yani bunları hurafe diye kabul edenler belki olacaktır, çıkacaktır. Ama bunlar onları o gönülden destekleyen kişiler için birer gerçekliktir. Bu bir inançtır ama bunlar olmuştur, inananlar için bunlar her zaman olabilecek şeylerdir.

Karadonlu Can Baba kazanın içerisindeyken Hacı Bektaş-ı  Veli de bir taraftan fırına su atıyormuş. Sormuşlar, müridleri gelmişler demişler ki, “Ya Pirim ne yapıyorsun?” O da demiş ki, “Can Babamız yanıyor, ben Can Baba’ya su serpiyorum”, demiş. Ve Can Baba’nın oradaki kara kazanın içerisinde yanan Can Baba’nın bu sefer suyunun soğutulmasını gören pirler de bu tarafta diyorlar ki, o zaman biz de yardım edelim. O kendinin gösterdiği kerametlerle ulu bir kişi kabul ediliyor. Bu büyük mücizeyle ve diğer kerametlerle Karadonlu Can Baba kendisi ve dolayısıyla soyu, ocak olarak kabul ediliyor. Ve ocaklığı nereden geldiği ve ocaklığı nasıl kazandığı ve zaten bütün ocaklarımızın kendine ait bir kerameti kendisine ait gerçekten toplum içerisinde yer edindiği bir gönül tahtları kurduğu bir yer vardır.

Ben şu anda 40 yaşındayım ve şu anda post dedesi değilim, benim post dedem benim babam. Benim babam okuma yazma bilmeyen ve hiç okula gitmemiş ve okumanın özlemini çeken insanlardan bir tanesi. İki gözüm kör olsaydı da ben okusaydım, der ve hala da bunu söyler.

 

Kaç yaşında? İsmi nedir? Nerede oturuyor? Babam şimdi şu anda 68 yaşında. Mehmet Ali Zebil. Şimdi şu anda benim yanımda kalıyor. Yazın köyde kalıyor, kışın benim yanımda kalıyor. Ben özel bir kuruluşta çalışmaktayım. Onlara, Allah’a bin şükürler olsun, onlara hizmetimiz azdır ne yapsak azdır ki kendilerine hizmet etmeye çalışıyorum. Ben onların ayaklarının turabıyım.

 

Bu yolu babanızdan öğrenerek sürdürme kararlılığındasınız? Kesinlikle kararlıyım. Bu yolu bilebilirsem, bu yolu yapabilirsem ne mutlu bana, bu benim baş tacım olur. Ne mutlu bana benim için bir yol benim özlediğim bir şey ama gönülden yapmak istiyor ve samimi bir şekilde yapmak istiyorum. Şimdi Ayhan kardeşimize bu söyleşiyi düzenlediği için kendisine çok teşekkür ediyorum. Belki çok geç kalınmış bugüne kadar yapılması gereken söyleşiler ama bizlerde zaten ancak ulaşabiliyoruz bu Ayhan Bey’in suçu değil, her ne ararsan kendi ara misali, bu Hacı Bektaş-ı Velimizin söylediği bir sözdür. Hepimiz kendimizde aramamız lazımdır. Dolayısıyla biz kendimiz de ararken zamana buluyoruz, dolayısıyla bir yerde ama kesin bir yerde buluşacağız.

Şimdi babamdan önce bizim post dedemiz Zebil Dede adıyla anılan Amasya ve yöresinde Mehmet Zebil. Kendisi bir çok cami imamını bir çok şimdi şu anda ki Arap kültürüne hizmet eden din bilginlerini okuduğu kitaplarıyla kendisi çok güzel cevaplar veren ve kaybettiğim için onun üzüntüsünü ve ona yetişemediğim için ve hatta onun sağlığındayken ben o bilgileri neden almadım, diye kendi kendime dövünen insanlardan bir tanesiyim. Ben bundan sonra şunu söylüyorum; şimdi şu anda bütün gençlere söylüyorum, babalarının, dedelerinin fikirlerini alsınlar, gitsinler onlara hizmet etsinler onlardan bir tane bilgiyi öğrensinler. Hz. Ali Efendimiz’in bir sözü her zaman sözdür. “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum”. Ben ömür boyu kölesi olurum. Yani ne olur bu değerlerimiz kaybolmadan ve biz o değerlerimizi bulalım ama bir taneyse gene de öğrenelim. İçinden bir tanesi bize gelecektir ama öğrenelim. O açıdan birliğimizin, beraberliğimizin korunması açısından bu Cem Vakfı’nın düzenlemiş olduğu Alevi Önderleri Toplantısı’nın ben birincisine katıldım. Gördüğüm izlenim çok çok iyi. O kadar güzel, hoş, o kadar gönüllerimizi hoş eden bir olaydı ki ve o güne kadar birde dağılmış olan erenlerimizi toparlamış olduk. Sanki gerçekten hani Horasan’dan gelip irşad ettiler gibi biz de Anadolu’dan geldik bu sefer gerçekten gönüllerimizi irşad ettik. Ne kadar güzel bir olaydı gözlerim yaşardı. Bu arada zaman zaman Cem Vakfı sağ olsun bana ulaşıyor, telefonla yardımlarını istiyorlar. Mesela Cem dergimizin aboneliği konusunda yardım edilmesi ve hatta abone edilmesi konusunda biz de elimizin erdiğince kendimizin, kolumuzun ulaşabildiği yere kadar biz de hizmet vermeye çalışıyoruz. İnşallah bundan sonra da başaracağız.

 

Dedeler her yönden hizmette, her zaman olduğu gibi günümüzde de hiçbir karşılık beklemeden hazır ve nazır. Dede abone yapacak, cemi yürütecek, dede karşılık beklemeden hizmet yürütecek, iyi yine çileyi çeken onlar.  Yani başka da bizim şu anda kurtuluşumuz  yok Ayhan Bey. Nasıl geçmişte biz köy ve köy, şehir ve şehir dolaştık, insanlara bir şeyler vermeye çalıştık dedeler olarak, geçmişteki dedelerin büyük hizmetleri vardır bu konuda sizin de söylediğiniz gibi. Babam anlatırdı, deden gider altı ay gelmezdi oğlum, derdi ve oraların Güzel Ağa dedesi olarak anılırdı. Şimdi onlar gerçekten çoluğunu çocuğunu bırakıp da ne için giderlerdi? Bu bir Allah yoludur, bu bir kimsenin kimsede kul hakkı kalmama yoludur. Giderlerdi eğer orada küskün, dargın varsa, Çelebi Abi’nin de söylediği gibi, bir cem düzenlerlerdi o cemlerde küskün dargın kalmazdı ve kimsenin kimse de kul hakkı kalmazdı. Dolayısıyla kul haklarını yok etmiş oluyordu yani orada kimseyi dargın bırakmayınca kul hakkı da ortadan kalkmış oluyordu. Onlar onun için gider gelirlerdi dedeler. Ama bugün günümüzde dedelerimize gerçekten de sahip çıkalım. Özellikle diyorum ki, şimdi köyden kente geldiler, bir boşluk içindeler, nereye gideceklerini şaşırmış durumdalar. Ne yapacaklarını bilmiyorlar. Köyde çiftçilikle uğraşıyorlardı geldi burada dar gelirliler ellerinde pek bir şey yok, bir yere gidip gelemiyorlar ve bu değerlerimizin kaybolmaması için elimizden gelen bütün gayreti göstermek durumundayız. Ve size bir kaynak daha getireceğim ki yaşayan kaynak benim kayınpederim Elazığ’ın Sün Köyü’nden buraya davet ettim en yakın zamanda buraya gelecek ve ben onu sizinle tanıştırmak istiyorum. Mehmet Ayduran, 1950’de şiir yazmaya başlamış, şiirler defteriyle birlikte getireceğim, yani bu bir yaşayan kaynak. Ve onun özellikle ölmeden keşke ben ona yetişebilsem, diye canla başla geçtiğimiz yaz oraya kadar gittim ve durumu kötü diye çok şükürler olsun iyi durumu şimdi.

 

O zaman dedeliğinizin o büyük görevlerinden birini daha yapın rica ediyorum, onunla da bir söyleşi yapalım, madem ki öyle diyorsunuz. Başım gözüm üstüne.

 

 

MUSA ÇETİNKAYA

 

(KOCA LEŞKER (MİR SEYİT), SİVAS)

 

Şimdi MUSA ÇETİNKAYA’ya  geçelim. Şimdi şöyle oluyor herhalde daha önceden bu yazıldı gerçi; Ağu İçen’in dört tane kardeş oluyor değil mi? Karadonlu Can Baba’ya Ağuçen’e bağlı Seyit Mençek, Koca Seyit, Köse Seyit ve Mir Seyit. Peki sizin  bağlı olduğunuz ocak hangisi? Bizimki Koca Leşker, Mir Seyit’ten gelen evlatlardır. Aynı ocak yani kardeş olarak o soydan gelmiş.

 

Sizin Koca Leşker Mir Seyit’ten geliyor. O zaman sizin bu konuda bilgileriniz vardır, siz ilkin kendinizden bahsedin. Sonra da Karadonlu Can Baba’nın evlatları konusunda sizin fikrinizi alalım. Nerelisiniz, kaç yılında, nerede doğdunuz dede? Efendim ben Sivas’ın Kangal İlçesi’nin Minare Kaya köyünde doğdum. Benim ceddim Mir Seyit Hazretleri. Horasan’dan ecdatlarımız geldiği zaman Anadolu’ya, Anadolu’da bütün seyitler sıkıntıdaydı.  Osmanlı tarihi biraz sıkıydı, Aleviler için. Sultan Murat zamanıymış, Ağuçan ismini oradan almış bizim ceddimiz. Bütün seyitler toplanıyor keramet gösterenlerin imtihanı varmış. O dönem keramet devri tabii,  işte bizim ceddimiz Ağuçan hazretleri diyor ki, “Şu kahveleri içelim de ondan sonra imtihan başlasın” kahvenin içine zehiri koymuşlar erenin haberi yok.  Padişah diyor ki,  kim bu zehiri içer de şehit olmazsa artık bu imtihanı kazanmış sayılır. Bütün seyitler dolmuşlar her ocaktan gelmişler. İyi benim ceddim İmam Hasan da içti zehiri diyor parmağıyla. Mübarek Ali o zehirli kahveyi içince hemen buradan tutuyor padişahın gözünün önünde parmaklarından zehir sızıyor fincana doluyor. Oradan diyorlar ki, artık imtihana gerek yok seyit, sen imtihanı kazandın. Hepsinin beratını orada imzalıyor. Orada  Üryan Hızır evlatları bizim Ağuçanın elini öpüyor, diyor ki, sen benim pirimsin.

Bizim Ağuçan’a yedi ocak bağlıdır. Yedi ocak da Ağuçan’a ikrar vermiştir.El ele el Hakk’a. Orada o kerameti görünce diyor ki sen benim pirimsin, Üryan Hızır evlatları pir biliyor. İkrar vermiş. Bunun için illa ceddimiz zehir içmiş, ağu içmiş gurur duyuyoruz. Ama diyoruz ki hiç olmazsa bize ne zehir veren var, ne de bizi ateşe koyanlar var. Artık biz şimdi marifet devrindeyiz o zaman keramet devriydi. Ecdadlarımızın kimini fırına atmışlar, bak mesela Ağuçan’ı fırına attılar geldi çattı, dedi ki sen bu fırına gelmezsen senin İslam dinin kabul değil diye, o mübarek İslam’ı geliştirmek için, İslam’ı dünyaya yaymak için hizmet vermiş Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli. Peki diyor o fırına giriyor yanmadan bütün kaç bin kişi Rum erleri geliyor Ağuçan’ın elini öpüp İslam dinini kabul ediyorlar.

Tarihte İslam’a en büyük çapta genişlikte hizmet eden Alevilerin dedeleridir. İslamiyet bu kadar yayılmazdı, bu kadar gelişmezdi Alevi dedeleri olmasaydı. İslamiyet’e en büyük hizmeti eden İslam’daki özünü getiren Alevinin dedeleridir. Deneyden geçmiş, fırına girmiş, ateşe girmiş Allah Muhammed Ali Kuran’ın özünü Muhammed’in, Ali’nin soyunu ispat etmişler. Öyle kolay mesele değil, Padişahta zorlamış hiçbir şey yapamadılar, Mervan da çok zorladı kökümüzü kesemedi, inşallah bizim ecdadımız, neslimiz kıyamete kadar devam edecek.

Onun için bütün dedelerin cedlerine sonsuz hürmetimiz var mühim olan hepimizde bu yola hizmet edip bunlara müderris olalım.

1933 doğumluyum. Üç kardeşiz, abimim ismi İbrahim, ortancalarımız Rıza, babamın ismi Abuzer dedeydi. Tabi ki bizim, aynı dedelerim anlattığı gibi, Anadolu’da post dedeliğini öyle herkes isterse de yapamazdı,  akraba olsa da yapamazdı.  Onun için hangi dedenin hizmetine layıksa o posta otururdu. Bizim amcamız yapıyordu post dedeliğini. Bizim de post dedeliğini hem amcamın çocuğu hem de kayınbabam İbrahim Dede, bundan sonra Şirin Dede yaptılar. Amcama veriyorlardı, amcam Şirin Dede, İbrahim Dede, bunlar bütün aşiretlere kış oldu mu 3-4 ay gelmezlerdi. Ta Çorum’dan Zile’den aşiret geniş Tunceli’den, Sivas’ın Zara Karabel aşireti bütün 3-4 ay gidip o taliplerin görgüsünü, cemini yapmak için üç ay bile az gelirdi dedelere öyle bir inanç vardı o zaman. Bu şekilde ben de hakikaten dedeliğe çok meraklıydım çocukluğumdan beri. Gidiyordum babamın yanına elime kalem kağıt alıyordum, okur yazarlığımda daha kendi kendime öğrendim. Şimdi ezberinde 10-15 tane deyiş, duvaz-imamı vardır, hep babamdan öğrendim. Meraklıydım, babam derdi ki herhalde oğlum sen dedelik yapardın bunlara el verdim yapmadı, ortanca yapmadı o zaman dedi ki herhalde oğlum sen yapardın. Bana dua ederdi; oğlum sana güveniyorum, sen dedelik yaparsın, diyordu. 40 senedir İstanbul’dayım, gurbet dolayısıyla İstanbul’a geldik. Çok şükür kendi kendimi yetiştirdim, dedelik kurumunu yaşatmaya gayret ettim. Dedelerimizden, büyüklerimizden birer damla alarak 30 seneden beri de İstanbul’un nerede cem evleri varsa, bizim canlarımız bizi nereye çağırırsa, dostlarımızın layık gördüğü hizmeti, hiçbir kuruş muhatap almadan, hiçbir şey beklemeden, Hakk için hizmet etmekteyim. Buraya kadar dedelik hizmetini yerine getirmek için bütün varlığımla uğraşıyorum, hala da uğraşacağım. Mühim olan bize inanan talipler Ehlibeyt yolundan, erkanında düşmesinler ayrılmasınlar, bilgisiz kalmasınlar, biz buna gayret ediyoruz, dedelerin hizmeti budur, halka hizmettir. Dört kapı, kırk makam, neyse ecdadlarımızdan aldığımız icraatları talibe de uyguluyoruz. Eğer Anadolu’da yaşadığımız, dedelerimizin yaptıkları cemler yapılsa, cemevleri tam yürüse, hizmetleri dört dörtlük yapsak, ne savaş kalır ne kavga olur, ne de kimse karakola gider. Hiçbir şeye gerek kalmaz. Anadolu’da dört kişi dövüşüyordu konu komşu karakola gitmezlerdi dedeleri beklerlerdi. Dedemiz gider o iki kişiyi, dövüşen komşuyu halk mahkemesine çıkarırdı, cemde barıştırırdı. Alacağını, göreceğini görüştürürdü dava biterdi, karakol yoktu, karakol yüzü görmedik. Eğer bir başı ağrıyan hastaysa gelirdi dedeme; dedem benim başım ağrıyor, elin çal derdi. Allah Muhammed Ali diyerek, elini çalıyordu, hasta iyileşirdi, doktora gitmiyordu inanca bak! Yani biz bugünleri yaşadık, onun için dedelik kurumu çok hassas bir kurumdur.

Hizmetine layık olan ecdadının, ceddinin şöhretine layık olan onun yerini koruyanlara dedelik verilir; öyle dedeliği bilmiyorsa, dedelik yapamayacaksa o gelip de o güzel babasının ecdadının makamını mümkün mertebe de topluma karşı küçük düşürmesin.

Dede aydın olur, kültürlü olur, sabırlı olur, turab olur, her özellikler dedelikte vardır. Halk için hizmet eder erinmeden, usanmadan, halkın sorunlarını çözer, kurbanı varsa kurbanını gider tekbirler, cem varsa cemini yapar, görgüsü varsa görgüsünü yapar, dedeye ne düşerse erinmeden, usanmadan yapar, hem de yapıyorum, yapacağız.

Ama hakikaten Cem Vakfı Başkanımızın İzzettin Doğan’a 20 milyon Alevi olarak şükran borcumuz vardır. Bizleri 60 milyonun içerisine kültürümüzü, cemimizi, felsefemizi dünya kamuoyuna anlattıran açığa çıkaran İzzettin Doğan’ın sayesinde olmuştur. Çünkü sağ olsun, var olsun, işte ilk yolu açmıştır. İlk Kırmızı Koltuk’ta (Bir televizyon programı) konuşması başlamıştır. İşte o temel 7-8 seneden beri adım adım ilerlemiştir. Cem evlerimiz yapılmıştır, konferanslarımız oluyor, bütün İslam aleminin aydını, çizeri, yazarı, dünya insanları geliyorlar İzzettin Doğan’ın panellerini dinliyorlar, hakikaten hiç değeri unutulmayan bir kültürdür. Ufak bir şey bulamıyorlar ki hoşgörü, barış, sevgi, insanlık, turab hep burada var. işte biz şimdi bütün dedelerimizin en büyük görevi bir araya gelip bir çatı altında İzzettin Doğan dedemize saygı duyup onun sözleriyle birlikte hareket edersek bizler için başarılı olur.

Şimdi bakıyoruz ki ben Aleviyim, ben dedeyim, diyor bakıyorum isimlerini vermeyeceğim bir çok dedeler, bir çok kuruluşlar İzzettin Doğan dedenin kurmuş olduğu panellere, herhangi yapmış olduğu hizmetlere engel oluyorlar. Bu nasıl Alevilik’tir? Bir çatı altında, el ele verip gönül birliği içinde bu hizmeti boğun eğelim.

Bugün Cumhuriyet hükümeti kurulalı Alevi vatandaşların, dedesinin, talibinin, içten menfaatleri var mı? Aleviliğin icraatını yine buraya kadar getiren gene dedelerimizdir. Ama artık şimdi çağ değişti, efendim sen benim devletin kasasından 2 trilyonu bir Sünni cemaatine vereceksiniz Diyanet Vakfı’na vereceksiniz, imam hatip okullarının devletin paralarıyla Kuran kurslarını devletin parasıyla Hacıları hocaları devletin parasıyla yaşasın benim gibi dedelerde beş kuruş parasız, pulsuz, aç susuz dolaşsın. Allah’a reva mıdır bunlar? Benim de hakkım vardır o parada, o bütçede. Bütün dedelerin, bütün Alevi vatandaşlarının hakkı vardır orada. İşte İzzettin Dedem de bunu söylüyor, gidiyor devletin kapısına, cumhurbaşkanının, başbakanın, yasalarla, kanunlar güzel diyor ki; “Bakın vatandaşlarım artık barajı aştı 20 milyon Alevi toplumu barajı aşmıştır sabırları artık bitmiştir buna bir çare arayın. Türkiye Cumhuriyetine eşit bir şekilde hak dağıtın. Ya Diyanet Vakfı’nı kaldırın yahutta bize de bu hakkı layık görün. Biz size kaba kuvvetle bunu verin demiyoruz. Biz yine yasalara uyuyoruz, kanunlara saygı duyarak gidip onların kapısını çalıyoruz. Ama maalesef  bakıyoruz ki ne cumhurbaşkanından, ne başbakanından ne devlet adamlarından böyle bir diyalog yoktur. Ama nasıl olacak biz artık ne zaman bir araya gelirsek 60 milyon içinde 20 milyon Alevi vatandaşlarının dedesi, talibi, aydını, yazarı da buraya gelirsek yasal yollardan haklarımızı alabiliriz. Biz savaşla değil bizim savaşımız akıldır. Bizim silahımız akıldır, hiç kimseyle savaşımız yok. Aklımızın yettiği kadarıyla yasalara uyuyoruz, haklarımızı almak için mücadele edeceğiz. Biz bunu istiyoruz devletten, biz sizinle savaşacağız, ille böyle bir davamız yok. Biz zaten dünya barışıyla uğraşıyoruz. Bizim fikirlerimize uysa zaten savaş da kalkar dünyadan.

Bizim kültürümüzde eline beline, diline, diyor; 72 milleti bir nazarda gör diyor, kimsenin inancına, dinine saygısızlık yapma diyor bizim kültürümüz budur. Ama maalesef daha cehalet devri devam ediyor. Daha bizim kültürümüzü anlayamamışlar, anlamıyorlar, işlerine gelmiyor. Gelsinler, görsünler, dinlesinler Alevi vatandaşların sorununun çözsün, bak daha hala Anadolu’nun köy evlerinde cem yapılacak. Adam devletin en yüksek yerlerinde şehirin ortasında 4 minareli cami yapıyor, benim paramla, vatandaşın parasıyla Alevi vatandaşların parasıyla, kaynağıyla, biz bir cem yapacak yer bulamıyoruz. İşte bunlar haksızlıktır. Gelin artık bu haksızlığa dur, deyin. Eşitli yasalar yoluyla paylaşmayı öğrenin vatandaşlarımızın Alevi Sünni ayrımı yapmadan paylaşmayı beraber dağıtalım. 

 

Allah eyvallah dedem. Bu dilekler, dualar bizi korur ölene kadar daha bir ölüm var o kadar başka bir şey yok. Ne hastalanırız ne bir şey.

 

Musa Çetinkaya: Bir beyit var da onu söyleyeceğim müsaadenizle.

 

Kayıptan delil yandırdın

Dedem hoş geldin hoş geldin

Bizi sevip sevindirdin

Dedem hoş geldin hoş geldin

 

İki candık biz birleştik

Muhabbet kapısına açtık

Çok didarına gördük

Dedem hoş geldin hoş geldin

 

Bir ağaçta güller biter

Dalında bülbüller öter

Şahı **** güzel yeter

Pirim hoş geldin hoş geldin

 

Şah Hatayim der yanarsın

Pirim destur versin söylersin

Benden pire niyaz eylersin

Dedem hoş geldin hoş geldin

 

Yolum Muhammed’in yolu

Bilenlere canım kurban

Dört kapının erkanını

Bilenlere canım kurban

 

Talib olsan yola gelsen

Pirin divanına dursan

Tarikat cemine girsen

Girenlere canım kurban

 

Leşkeroğlu yolum haktır

Gerçeklere sözüm yoktur

Hakikati bilen çoktur

Bilenlere canım kurban

 

Bir de kendi bestemden insanlar hep kendi bestem der Hz. Ali’nin tabi onun ilmi diyor ki, denizler mürekkep olsa bütün ormanlar kalem olsa Hz. Ali’yi yazmakta bitmez.

 

Kim ne bilir mekanını elini

Ne defter yazsınlar gördün nurunu

Bin bir zorla baş gösterdin Ya Ali

Ademin donundan gelen Ali’dir

 

Kör olup bedestende satıldın

Dar alan fazlıyı borçtan kurtardın

İsa olup semalara çekildin

Musa **** gelen Ali’dir

 

Yunus olup deryalara katıldın

Nice yıl balığın karnında kaldın

Sultan Süleyman’a mühürü verdin

Hızır’ın donundan gelen Ali’dir

 

O cansız doğar  **** pirden

Güvercin donuna süzülüp gelen

Darı çeç üstünde namazın kılan

Hünkarın donundan gelen Ali’dir

 

Leşkeroğlu hak demişim pirime

Ta ezelden ikrar verdim Ali’ye

Çağırırız hak Muhammed Ali’ye

Her nebi donundan gelen Ali’dir

 

Hepinizi muhabbetle selamlar, bütün dedelere hürmetlerimi Ayhan Bey’e de saygılarımı sunarım. Cenabı Hakk her zaman ilmini artırsın, Hızır yoldaşı olsun, hepinize saygı hürmetler.

 

Musa Çetinkaya: Bir beyit var da onu söyleyeceğim müsaadenizle.

 

Kayıptan delil yandırdın

Dedem hoş geldin hoş geldin

Bizi sevip sevindirdin

Dedem hoş geldin hoş geldin

 

İki candık biz birleştik

Muhabbet kapısına açtık

Çok didarına gördük

Dedem hoş geldin hoş geldin

 

Bir ağaçta güller biter

Dalında bülbüller öter

Şahı **** güzel yeter

Pirim hoş geldin hoş geldin

 

Şah Hatayim der yanarsın

Pirim destur versin söylersin

Benden pire niyaz eylersin

Dedem hoş geldin hoş geldin

 

Yolum Muhammed’in yolu

Bilenlere canım kurban

Dört kapının erkanını

Bilenlere canım kurban

 

Talib olsan yola gelsen

Pirin divanına dursan

Tarikat cemine girsen

Girenlere canım kurban

 

Leşkeroğlu yolum haktır

Gerçeklere sözüm yoktur

Hakikati bilen çoktur

Bilenlere canım kurban

 

 

MEHMET ALİ ZEBİL

 

(AĞUCAN – AMASYA)

 

 

MEHMET ALİ dede nasılsınız, iyi misiniz? Eyvallah canım çok şükür hatırını sual ederim.

 

Yazın memlekette kışın burada. Ne güzel memleket gibisi var mı diyeceksin? Bağdat gibi diyar bulunmaz, demişler. Yani kardeş gibi yar bulunmaz.

 

Yazın köye gidiyorsunuz. (( Söyleşi esnasında) şu anda telefonda çok üzücü bir haberle aldık.  yine bu yolu bu erkanı süren Alevi Bektaşi edebiyatın bu geleneğin önemli temsilcilerinden önemli birisini Abbas Altunkaş hocamızı, dedemizi, edebiyatçımızı, yazarımızı maalesef kaybettiğimizi de bir acı haber almış olduk, Allah rahmet eylesin gittiği yerde utandırmasın. Çok acılar çekti, çok çileler çekti ama kanserin elinden kurtulamadı. İşte demin kaseti açtık ne dedik nereye geldik. Dedeler dedik ki bu yolu aydınlatanlara sahip çıkmak lazım bunların kitabını yazmak lazım maalesef bir büyük değerimizi daha kaybettik çok üzülerek söylüyorum.)

 

Dursun Zebil: Sizlere çok teşekkür etmemiz gerekiyor ki ağzından bir yazı almışsınız elinize bir eseriniz var. İşte o eserlere sahip çıkmamız lazım.

 

Bir eseri kaldı. Evet şimdi bu tabi acımız büyük ama bu başladığımız görevi de devam ettirelim. Çünkü ruhu şad olsun diyelim, bu söyleşiler yapılıyor işte bakın bugün konuşuyoruz ama yarın kimin ne olacağı belli değil.

 

Evet sevgili Mehmet Ali Zebil Dede siz ne anlatacaksınız babanızdan, dedenizden, çocukluk günlerinden. Köyde yaşam nasıldı, o günlerde cemler, cemaatler, nasıldı. Babanız ne derdi, nasıl cem yürütür müydü, ondan neler öğrendiniz. Bunlardan, biraz eskilerden biraz bize anlatır mısınız? 1932 doğumluyum. Babam mesela yaşlıydı kardeşim yani benim çilem Kerbela Hz. Hüseyin’in çilesi yani.  Şimdi tabi babam 1938’de vefat etti, bir annem iki kardeşim kaldık. Öyle bir zaman devam etti. Sonra annem gitmedi sağ olsun bizi büyüttü bu meydana getirdi iki bacım vardı bir de ben vardım. Büyüdük bu çağa geldik, evlendik. Benim annem Erzincan’lı, ailem de Erzincan’lı ama kökenimiz Tunceli. Babam Amasya’ya oradan gitme. Tunceli’den Elazığ’a oradan Erzincan’a gidiyor. Tunceli’den mi gitti, Elazığ’dan mı gitti bilemiyorum, babam tabi oraya gelmiş biz Amasya doğumluyuz.

 

Ama köken orası. Evet köken orası. Sonra görgü diyeceğim, mesela büyüklerimiz babam yapardı halka namazı yapardı. Sabahlara kadar cem, muhabbet olurdu, sazlar çalınırdı, birlik kurbanları keserlerdi. Aşağı yukarı saat 3-4’e kadar dağılırdı. O zaman tabi Cuma akşamları oldu muydu cumalık yaparlardı mesela erkana. O zaman köylerde çok güzel şeyler vardı yani. Çok iyiydi şimdi göremiyoruz, ben aşağı yukarı 30-35 sene oluyor öyle göremiyorum artık eskisi gibi. Nasıl olacak halimiz ne olacak nerede kalacağız?

 

Peki dede siz kendiniz yani başkalarından neler duydunuz, atalardan, dedelerden gelmiş size eskilerden sizin sülale hakkında diyelim ocak hakkında Alevilik hakkında ne dinlediniz kulağınız da ne kaldı. Kurban olam ocağımız da, dinimizde işte babam mesela ben 10 yaşındaydım duvazimamlarını derdi oğlum şöyle derdi duaları bana ezberletirdi. İşte Vallahi ne bileyim eskiden çok babam olsun kayınpederim sonra bu tarikat hususlarında her şeyi biliriz Ayhan Bey. Gelenekleri, görenekleri bunları hep biliriz.

 

Küçükken öğrendiniz, yetiştiniz. Yetiştim. Ama mektep yüzü görmedim ben.

 

Olsun ama o tarikatte yetiştiniz. Babanız sizi cemlere alırdı küçükken mutlaka orada bulundururdunuz? Ceme almazsa nereden yetişeyim, nerede göreyim? Mesela on iki hizmeti cemin erkanı, yolu, töresini hep biliriz. Yani benim okur yazarlığım yok ama zihnim açıktır. Evvelallah ceddimi bir bir çizerim yani.

 

Çok güzel peki on iki hizmeti, Hızırıydı, Muharremiydi böyle dini günleriydi cemiydi, cemaatiydi mesela cenaze olduğu zaman ne yapardınız. Babanız kılar mıydı. Cenaze namazını tabi kılarız, kılmaz mıyız? Cenaze namazını kılar abdestini alırdı.

 

Bayram namazı? Bayram namazı da yapılırdı.

 

Cemaatiniz köyünüzde kendi erkanınızı, ahkamınızı sürdürüyorsunuz. Daha halen sürdürüyoruz. Birkaç sene bu yeğenim onların cem var orada halka namazı yapıyoruz, diyoruz görülüyoruz ama şimdi köyler bozuldu. Yine tarikat her şey erkan hayır bereket yani izzeti ikram buralarda var yani.

 

Peki Mehmet Ali Dede köy bozuldu desek de şimdi sizin köyün dışında kendi talipleriniz nerelerde var? Babanız başka köylere, yerlere gider miydi? Giderdi. Elbistan’a giderdi, çok köylere giderdi.

 

Nereler, hangi köyler sizin talipleriniz. Maraş, Elbistan var, Zile’nin köyleri var, ekseri o tarafa giderdi, ama ben hiç o tarafa gitmedim. Güzin giderdi altı ay sonra bahar gelirdi baharın giderdi güzin giderdi.

 

Görgüye giderdi?  Babam ki güzel dedi miydi ya dünyanın hocası çıkışamıyordu yani affedersin babam Hızır gibi bir adamdı.

 

Peki Kuranda nasıldı? Kuranda hiçbir şeye çıkışamıyordu. Okur yazarlığı yoktu, hiç çıkışamıyordu. Babamın okur yazarlığı yoktu ama dünyanın hocası dünyanın şeyi çıkışamıyordu babamla. Eski yazı var mı yok mu bilmiyorum. Kardeşime Zile’de okuttu onu mesela affedersin deveyle gönderdi sonra babam ***** kardeşim babam da sonra iki evlendi halbuki karısı da vardı. Mesela şeyde vardı yani onun için şey etmedi evlendi.

 

Peki sevgili dedem görgü dediniz demek ki görgü cemi var. Peki başka başka cemler olur mu? Yani musahip cemi, Hızır cemi, Abdal Musa cemi. Abdal Musa cemini senede yapardık yani.

 

Nasıl yapardınız? Birlik yani halkla beraber bir birlik kurbanı olurdu. Abdal Musa cemi var, toplardı millet elde avuçta ne varsa alır, getirir, orada Abdal Musa cemi yapardık yani.

 

Mesela sizin yöredeki cemi anlatmaya başlayalım. On iki hizmet diyoruz, on iki hizmet yürüdüğü zaman kaç saat sürerdi hangi gün yapılırdı. Ta bahara kadar 4-5 saat, Abdal Musa cemi yapardık.

 

Peki diyelim ki halka namazı deniyor on iki hizmetleri görmek? O Cuma akşamları yapılıyor. Cuma akşamı on iki hizmet böyle tabi eskiden Onlarda tabi eskiden çörekle, lokmayla onlarla oluyordu herkes mesela musahipler giderdik cumalığımızı yapardık. Onları yapardı daha belki saat 2-3’e kadar ancak dağılırdık. Sazlar çalınıyor, musahipler oluyor, ilahiler okunuyor.

 

Musahipsizler ceme girer miydi? Yok musahipsiz ceme girmez.

 

Musahip olacaklara dede özel bir cem yapar mıydı, kurban keser miydi? Tabi, tabi yapardı.

 

Yani musahip olacaklar kurban kesip ceme gireceklerdi. Cemlere de musahipliler girecekler musahipsizler girmiyordu. Giremiyorlar.

 

On iki hizmet dedik, on iki hizmet sahibi değişik değişik miydi yoksa aynı adam diyelim ki sakacı her zaman bir adam mıydı dua okur muydu?Sakacı mesela Sakacı duasını okurdu. Mesela bu on iki hizmet bir elde geçerdi.

           

Saz çalar mıydınız?   Ben saz çalmam da çok niyetim vardı çalamadım.

 

Zakir var mıydı? Zakir vardı tabi.

 

Zakirin postu olur mu? Olmaz mı tabi olur. Zakirin postu peygamber postudur.

 

Bir cemde iki üç tane dede olur mu? Olur. Mesela pir, rehber, mürşid üç tane olur.

 

Buradakilerin hepsi Ağuçanlılara bağlı, sizin de piriniz, mürşidiniz yok mu? Bizim ocağımız Ağuçan dedin mi hepsi bize bağlı. Ağuçan işte.

 

Sizin ceme başka köylerden gelirler miydi? Gelirlerdi.

 

Siz alırdınız? Çevre köylerden gelirlerdi tabi o zaman Aleviler mesela bu köy, şu köy hepsi bilirlerdi, haber gönderirlerdi bugün cumalık var cem var herkes isteyen buyursun gelsin cemimize diye.

 

Hızır ne yaparsınız dede. Hızır da orucunu tutarız, çörek yaparız.

 

Kaç gün oruç tutarsınız. 7 gün 3 gün tutarız.

 

Ne zaman tutarsınız. Bu ayın mesela Şubat ayının eski hesabına başlar.

 

Çelebi Eken: Ayhan bey demin de sordunuz siz cemlerinize başka talipleri başka dedeleri koyuyor musunuz, dediniz, onu ben anlatayım. Bizim köyümüz zaten tek dedenin talibi değil. Bizim köyde Ağuçan talibi, Kızıldeli talibi, bir de Şah İbrahim talibi var, üç tane talibin dedeleri var. Şimdi bizim köye cem olduğu zaman eskiden bütün köy hangi dede geldiyse bir araya toplanırdı kendi talibin orada köyü hep toplardı. İlla ki Ağuçan dedesinin talibiymiş, yahutta Kızıldeli talibiymiş hiç kimse ayırd etmezdi. Hepsini bir araya toplardı, birlik kurbanlarını, Abdal Musa kurbanlarını hepsini beraber yaparlardı. Onun için bizim orada ayrım yoktu. Başka dede koymamazlık yada başka köyden talipler gelmemezlik yapmıyoruz, eskiden beri bizde öyle, ayrımlık yoktu. Yani bir aynı yöredeniz, can cana hepimiz oturur sohbetimizi yaparız.

 

Peki büyük dedelerle yetişiyorsunuz. Şimdi size gelelim siz Çelebi Eken cem yürütmeye devam ediyorsunuz. Şimdi on iki hizmet en önemli bel kemiği budur dedenin ki cemdir. Dede cemde on iki hizmeti yürütecek, görgüsünü sorgusunu yapacak, küskün varsa barıştıracak nasihatını verecek, duasını verecek, Kuranının okuyacak.

Kuran-ı Kerim okumak nedir, yani sizin yörenin cemini, Kuran nasıldır Arapça mı okunur, Türkçe mi okunur, hangi sureler okunuyor, yeri geldikçe belli midir hangi surelerin okunacağı, yoksa cemden ceme, dededen dedeye değişir mi? Bizim yörede sadece Türkçe İbadet yapıyoruz, Türkçe dualar okuyoruz, sadece delil yanarken Kuran’da Nur suresini 33. ayetini, delil suresi olarak, delil yakan kişi yada orada bir bilen kişi okur.

 

Musahipsiz ceme girerler miydi?

 

Musa Çetinkaya: Şimdi efendim görgü cemi olduğu zaman musahipsiz o ceme girilmez, diğer o toplumsal cemler vardır, Hızır Cemi var, Abdal Musa cemi var, o ceme herkes çoluk çocuk musahip olsun, olmasın o ceme gelir. Biz onları cemi almazsak Aleviliği nasıl öğreteceğiz? Gelirler gençliğinde, çocukluğunda o ceme girecekler, akrabalık olacaklar, ondan sonra musahipliği öğrenecekler. Sadece görgü cemi olduğunda bir farklılık vardır. Tabi görgü cemleri  ağırdır, insanlar darı Mansur oluyor, orda bu icraatları tamamlamayan, görgü icraatından geçmeyen talip o ceme giremez. Ama diğer toplumsal cem vardır, normal cem vardır, her gün orada hiçbir tanesinin de musahip yoktur, niye giriyorlar? Girerler, çünkü toplumsal cemdir. Bir okul eğitimidir, herkese gelecek oraya cemini cemaatini öğrenecek.

 

Orada görüyorsunuz, peki saz çalıyorsunuz, dedeleriniz saz çalar mı orada? Tabi çalar.

 

Dede ceminizde on iki hizmet yürürken gene diğer ocakta olduğu gibi duası var mıdır? Tabi ki vardır.

Hepsinin duası vardır.  Şimdi biz diyoruz ki görgü cemi olsun, kısır cemi olursa on iki hizmet şarttır o cemlerde on iki hizmet yapılır.

On iki hizmet nedir? Bir kere zaten sazı alıyoruz elimize, onun beyitini dile getiriyoruz. Tarikat cemini kuran pirimize haber olsun;der, dede ayağa kalkar, kendini takdim eder. Zakirimiz saz  çalar; zakire haber olsun; der, zakir sazı alır ayağa kalkar, kudret kandilin yakan delilciye haber olsun, der delilci ayağa kalkar… Sırayla dede söyler, dara kalkarlar dede dualarını verir, bunlara hizmet tayin eder. Senin kapıcı görevin, bu gözcü görevin, bu sakacı görevin, bu zakirin görevi, bu o on iki hizmet… Dedenin huzurunda nefesi aldıktan sonra hizmetlerini alırlar, herkes hizmetini aldığını bildiği zaman, cem başladığı zaman, delilci gelir delilini yakar, duasını verir, zakir gelir sazını çalar, sakacı gelir suyunu getirir. Faraş dediğin zaman süpürgeyi alır eline duasını öğrenir, onu yapar, tazekar dersin bir bacı bir erkek gelir  onlar hizmetlerini yaparlar, o müminlerin abdest suyu derler, post halkaya oturanın işaret parmağına dökerler ona da tazekar derler o mümin abdest suyudur.

On iki hizmetin sırayla duasıyla paylaşımı orada yapılır, ondan sonra cem başlar. Cem başlamadan önce tabi ben burada bakıyorum, hep dedelere saygımız var, kültür meselesi birisi var hiç birini yapmıyor, birisi normal yapıyor ama hep noksan, noksan sanıyorsun cem öyle. Cem yaparsın doğru dürüst yapın bilmiyorsanız yapmayın yani yanlış yaparsak gelenler bizden ne öğrenecek.

 

Peki siz cemleri kimlerden öğrendiniz? Şimdi ben babamdan, dedemden, bizim köy olduğu gibi dede. Küçük bir çocuğa sorsan büyük bir dededen fazla bilgisi vardır. Çünkü cem cemaat her zaman vardır, her Perşembe bizim köyde cem vardır. Kırk sekiz Perşembe de görgü cemleri vardır, hep görgü vardır. 67 yaşındayım iki sefer görgüye girdim, Anadolu’da. 1953’te İstanbul’a geldik, işte o görgüden artık mahrum kaldık, artık görülemedik, gurbet dolayısıyla.

 

Cemlerde su dağıtılıyor, sakacılar var, nedir manası? Şimdi bu saka suyu ceddimiz Hz. Hüseyin’in Kerbela’da o Yezid tarafından su yolu kesilip çember altına aldığı bir müddet mübarekler susuzluktan çok sıkıntı içine geldiler. Mübarek Kasım daha 7 yaşında çocuk su, diyerek bağırıyor masum dediler ki “Ya Hüseyin bu masumu kucağına al sahraya çık, Yezid ordusundan  bir damla su iste çocuk kurtulsun”. O zaman Hz. Hüseyin aldı Kasımı kucağına, “Ey zalimler bana düşmansınız ama bu masumdan ne istiyorsunuz, buna Allah rızası için bir damla su verin”. Ağzıyla su istedi o zalimler kahkahayla güldüler, alay ettiler o melunlar kucağındaki çocuğa ok attılar, Abbas’ın kolu koptu kucağında şehit oldu. O zaman Hz. Hüseyin yaralandı sahraya çıktı, “Ey zalimler bize zannetmeyin su yok orada bir dede Muhammed Hatemeli bütün dünya nimetlerini bizler için yaratmışlardır” ayağını vurur vurmaz o sahrada su fışkırdı Kerbela’yı götürecek kadar. Yezidler baktı ki hakikaten suyu çıkaran bunlar, akılları şaştı. Tekrar dua etti Ol mübarek, bu fışkıran su dibten süzüldü ta Kerbela’dan kaç metre aşağıdan çıktı, maksat kimseye zararlı olmasın, diye o su oradan kayboldu, gördüler.

İşte bu inanç babından Kerbela’ya gidenler de görüyor Zemzem Suyu, diye bir su alıp getiriyorlar. Kaynak rivayet böyle. Bir de Hz. İsmail’in o zaman Hz. İbrahim Halil olan İsmail’i götürüyor oraya Arafat’tan atıyorken daha çocukmuş annesi diyor ki biraz su getire orada su yok **** geliyor ki oynarken oraya ayağını vuruyor orada bir su kaynıyor, Abı Hayat Suyu, Hz. İsmail’in orada, çevrede halk geliyor görüyor ki hakikaten çölde su yok. Hemen Hz. İsmail’i çocukluğunda alıp götürüyorlar şehre, orada bir su işte onu da kutsal sayarlar Zemzem suyunu bir yerde de onu tarihe öyle iki yorum var yani burada.

Bir oradan gelen suyun kaynağı inanç olarak Alevi toplumu için kutsal sayılır bir de bizim cemlerde dağıtılan Hz. Hüseyin’in sahrada çıkarttığı Zemzem suyu olarak getiriyoruz ki burada ne diyor manayı marifet, sırrı hakikat, pir cemali Muhammed, kemal Hasan Hüseyin gözüm yaşımı zebil ettin dedim Sahra Hüseyin bağırıyoruz. Aşk olsun içenlere gerçek rahmetlere hastalara şifa dertlere derman ola, ***** Kerbela aşkın ola şehitler serdarı Hüseyin’in aşkına ola bunun duasıyla o saka suyunu halk birkaç kişi içer birisi üstüne serper Hakkın rahmeti üzerine yağsın, diye o inançla serperler, içerler, cemlerde bu saka suyunu bu canlandırırlar.

 

Peki dede kul hakkı var, rızalık kavramı var. Mesela dede bile dediniz ki ayağa kalkar, dara duracak insanlar orada Mansur darı, Hak Muhammed Ali darı, bu çok zor bir yol. Kul hakkını yiyen zaten ceme gelmesin, diyor. Ama varsa da burada diyor haş etsin yani açığa çıkarsın burada sorgu var, diyor. Nedir o zaman kul hakkı, çok mühim bir mesele Alevilikte? Şimdi efendim bütün ayetler Allah’ın insanoğluna getirdiği en büyük mites kul hakkıdır, diyor. Kul hakkıyla huzuruma gelme, diyor Cenabı Hak, neyle gelirsen gel o hataları belki affeder, kul hakkını affetmediği için en büyük ibadetin başlangıcı kutsal olarak halka mesajı kul hakkıdır. Kul hakkını yiyen adamın zaten Allah bile diyor kul hakkıyla gelme diyor, ben seni affetmem, diyor Allah. Kul hakkını affedemezse Yüce Allah, biz nasıl kul hakkıyla gelen talibi orada (cemde) alalım, mümkün değil. Yani bu konuda en büyük kaynak Kuran’ın kendisidir. Hakk’ın buyruğudur. Aleviler de Kuran’a uyduklarına göre, kul hakkını başta tanırlar. Alevi kültüründe en başta kul hakkının yenmemesi vardır. İnsan hakları bakımından önüne set çekilen konu kul hakkıdır. İşte görgümüzün sebebi de bu icraatın sebebi, kötülükleri arındırmak için kul hakkından başlıyoruz. Öyle dede dar mansur ettiği zaman Ahmet’in Mehmet’in koyununu çalmışsa, bir başkasının malına tecavüz etmişse, işte onu dara alıyor, soruşturuyor, hak sahibini meydana getiriyor, razı olursa razı ediyor razı olmazsa ceza veriyor.

Burada bizim Alevi kültüründe üç tane suçlu yol almıyor yani suçları bile madde maddedir.

Bugün Anayasa da bile müebbet hapis var, idamlık vardır. Bizde de üç tane suç vardır. Eğer bir talib olsun, dede olsun, şeytana uymuş adam öldürmüşse o kişi düşkündür. O dede de olsa, en alim bir insan da olsa değişmez o düşkündür. O kişi ceme giremez.

İkinci suç evli barklı olduğu halde gitmiş başka insanların yuvasını yıkmış, ailesini almış, nikahlı ailesini getirmişse, o en büyük suçtur, adamın izzeti nefsiyle oynuyor, yuvasını yıkmış bunu dede yola alamaz, o kişi düşkündür.

Üçüncü suç ırza tecavüzdür, Allah korusun, gitmiş bir dede, bir talib başkasının namusuna tecavüz etmiş, bunu mümkün değil dünyada hiçbir şey tamir edemez.

En büyük suçlar bunlardır, bunların dertlerine derman yoktur, en kötü aşalayıcı işlerlerdir bunlar. Bunların günahını, suçunu yeryüzünde hiçbir güç, dede de olsa bunların vebalini alamaz. Bu üç büyük suç toplumu yok edecek suçlardır.

 

Peki dede çoçukları (ocakzadeler) nasıl yeşitecek. Kurslar mı açılacak, okullar mı açılmalı? Gönül ister ki bütün dedeleri okula alalım, diyorum Hünkar’ın sistemi gibi. Beni bağışlasın dedeler, eğer dedelik yapacaksa, azimliyse çağırdığım zaman gelecek. Bunun ismini yazacağız bir talebe okula nasıl kayıt oluyorsa kayıt edeceğiz. Dedeliğe aday olan, dedelik yapacak dostlarımızın başlarına bir mürşid tayin edeceğiz . O mürşid okulda talebe nasıl okuyorsa ilkokul, ortaokul ona bir zaman bırakıp yetişecekler, ondan sonra dedelik yapacaklar. O zaman o dedeler hata yapmaz cemini de, görgüsünü de, icraatını da güzel yapar, çünkü eğitimden geçiyor ya böyle bir okuldan böyle bir imtihandan geçecek dedelik daha çok başarılı olur. Anadolu’da saflık vardı, şimdi o Anadolu’daki o saflığı bulamam. Artık bu çağda ben gitsem, dedelik yapamam. Niye, derseniz ben şimdi bir şey desem, anlatsam, gülersiniz. Sarıyer’de bir komşum vefat etti, yasa gittik. Çevredekiler bizim başımıza toplandılar, biz başsağlığı diledik. İşte bizim dede olduğumuzu öğrenen bir vatandaş bir soru sordu; dedeyiz ya, dede bir şey soracağım, dedi. Buyrun, dedim bildiğimin alimiyim, bilmediğimin talibiyim, dedim. Dedi ki dede, Arafat dağında Hz. İbrahim Halil oğlu İsmail’i kurban etmeye giderken orada Cebrail tarafından bir koç geldi İsmail’in yerine, o gelen koçun kuyruğu kaç batmandı? Soruya bak! Biz bu yaşa kadar dede olarak yetiştik, böyle bir soru duymadık. Bu konuda bir kaynak yok, yani eğer koçun kuyruğunun kaç batman olduğunu bilemezsem adam bana dede demeyecek. Düşündüm cevap bulamadım. Dedim ki, bak ben dedim bildiğimin alimiyim, bilmediğimin talibiyim, sen biliyorsan söyle ben öğreneyim. Dedi ki 660 batman kuyruğu vardı, şimdi bir batman 12 kilodur. Eskiden batmanla alışveriş ederdik, kilo yokmuş, şimdikini hesaplıyoruz bir batman 12 kilo geliyor. Şimdi 660’ı 12 kiloyla çarparsan 4,5 ton geliyor. Dedim ki Allah’tan kork, koçun kuyruğu 4,5 ton gelirse bu koç nereye gider, bir kere mantık almıyor, bu soru, soru değil, dedim. Baktım ki adamın Alevilikten haberi yok, aklınca dedeleri zor duruma düşürüyor, koçun kuyruğunun kaç batman olduğunu bilemezsek dedelik yapamayacağız, yapamıyoruz. Allah’ın evini sorana bilemiyorum, dersem dedelik yapamıyorum, sorular o kadar zor!!!

 

Evet şimdi mesela şöyle diyebilir miyiz dede adaylarına ocakzade olanlara yetiştirecekleri çok bilgili dedelerde olsun ama tarihçiler, yazarlarda belki olabilir fakat dini konularda yine bunlara bilgili dedeler ders versin mi diyoruz? Siz ne dersiniz, sırayla Çelebi Dede ne dersiniz dedeler nasıl yetişecek?

 

ÇELEBİ EKEN: Dedeler eskiden köylerde, bir araya geldikleri zaman birbirlerinden öğreniyorlardı. Şimdi herkes zaten büyük kentlere geçmiş, burada geçim derdine düşmüş, böyle vakıflarda, cem evlerinde bazı bilir dedeleri toplayıp bir kitap haline getirilmesi lazım. Bu kitapda yani seçile seçile araştırılıp, özünün bulunması lazım. Bunun da dedelik yapacak kişilere buralara toplanıp buralarda ders verilmesi lazım. Benim kendi görüşüm böyle. Yoksa bir tarihçi, bir araştırmacı, evet tarihi bilir araştırır ama bu cemin nasıl yapılacağını nasıl yönlendireceğini biliyor mu? Onlar da zaten duydularsa eski dedelerimizden duymuşlar, illa ki kendi çıkarttığı şeyler değildir. Yani benim görüşüm böyle biraz daha derine inildiğinde hep bir arada olur da ders verirde iyi olur diyorum.

 

Musa Dede bir şey daha ilave edecek. Şimdi dedemin dediği gibi yani bir dede soyu bitmemiş dedelerin içinde bilim adamlarımız kendi akrabalarını bizim bilgisiz dedelerimizi bilgili dedemiz ders verecek yetiştirecek. Onlar bizim mürşidimizdir. Ama benim dede soyundan olmayan hiç o işten anlamayan başka bir yazar olur ama benim kültürümü, benim ceddimi benim mürşidim kadar bilemez. Biz kalktık evvelden el etek tuttuk onun kültüründen gelmişiz şimdi benim soyum duracak bir başkasının önünde ders göreceğiz kabul etmiyorum.

 

Mehmet Ali dede ne diyor? Bu Ayhan bey kültürümüz, geleneklerimiz mesela ecdadtan beri böyle bilgili kişiler böyle olmadıktan sonra bu iş ileri gitmez. Yalnız bilgili kişiler kültür hep beraber böyle olmadıktan sonra ben dedeyim diye onu yürütüp onu peşine gidene ne mutlu benim görüşüm böyle.

 

Evet şimdi Dursun Zebil’e sormak lazım. Şimdi ne olacak bu işin ilerisi, siz diğer dedelerimize göre gençsiniz. Nasıl görürsünüz bir okul açılabilir mi, dede adayları buraya gelebilir mi, gelmeli mi, yoksa başka bir yöntem mi olmalıdır? Şimdi zaten Alevi inanç önderleri toplantısı yapıldığı zaman bu toplantının asıl amaç ve temellerine baktığımızda bizim bugüne kadar herhangi bir şekilde kaynak olmadığını kaynağın olmadığı için de dedelerin bugüne kadar bu geleneğimizi, göreneğimizi ve ibadet sistemimizi zaten görerek, görsel olarak birbirlerinden hem uygulamalı hem de görsel onu uygulayarak gelmişler. Şimdi bunu tutup da bir tarihçimiz bize bunu uygulamalı bir şekilde anlatması mümkün değil. Bir tarihçimiz bize bunu görsel olarak anlatması da mümkün değil. Bu ancak görsel olarak bize bunun sergilenmesi lazım. Şimdi görsel olarak sergilenecek olarak kimdir bir dededir yine yani dede olmalıdır. Ama söylediğimiz gibi kendi elimizde olacak olan kaynak kitaba göre kaynak kitabın içeriği ne olacak? Kaynak kitabın içeriği önce ibadette birliğimizin sağlanması gerekiyor. Yani bir okulumuzun olması için önce o okul da öğretecek kitabımızın olması gerekiyor. O kitabımızın olması nereden gelecek, nereden kaynaklanacak işte kitabı sizlerin sağ olsun İzzettin Doğan dede gibi böyle bizleri birlik beraberliğe bu gibi yerleri yaratanlar bizlere bu kitapları da sağlamanın yolları işte bu teyp bantlarına aldığı seslerle yaratacaklardır. Yani bu ibadette ki birliği önce yaratacak kitabımız önce çıkartacağız ki ondan önce biz durup düşünelim ki diyelim ki bize o zaman bilgili dedeler hem öğretici hem görsel hem de yazılı bir şekilde bize bunu sunacak birileri var. O zaman seçelim şu dede olabilir, bu dede olabilir şu olur ama ben tarihçi ve yazarın bu konuda dedeler böyle bir hizmetin vereceğini ve hatta dedelerin böyle bir hizmete gelebileceğini ben düşünemiyorum. Gelmezler olmaz ama bir mürşid veya bir pir çağırdığı zaman kesinlikle gelirler.

 

Peki siz şöyle özetlersek bu derneklerden, bu vakıflardan, dergahlardan, dedeler olarak ve gençleri gören olarak, neler taleb ediyorsunuz? Yani buralar neler yapmalıdır, hangi hizmetleri vermelidir, halka yani Alevilere, dede gözüyle nasıl görüyorsunuz, daha doğrusu eksikleri ne? Ben aslında eksiğimiz çok büyük o kadar çok büyük ki burada şu teybe aldığımız bant kaydı bile bizim için tehlikedir. Biz bir defa cem yaparken gözcü Karacaahmet Sultan o zaman gözcü görevini üstlenmiştir, kimlere karşı? Abu ecdadlığımızdan beri soyumuza karşı bir kasıt var, hala da biz şu anda basılsak bizim garantimiz nedir, kimdir? Bizi içeriden dışarıya kimler çıkartacaktır, var mıdır böyle bir şey? Yani biz önce bu garantiyi devlet tarafından resmi bir şekilde bekliyoruz, biz bu garantiyi beklemekte haksızmıyız? Cem yaparken dahi bizi geldi, polisler aldı, götürdü. Bizi dışarı çıkartacak bir garanti var mıdır? Gençler olarak, ben genç neslin bir dedesi olarak, ben kendimde o cesareti göremiyorum. Artık herhangi bir kaynağım bile olsa artık vermeye cesaret edemiyorum. Önce devlet bana bu garantiyi sağlasın, artık bundan sonra sizin soyunuza, neslinize kast edilmeyecektir, size artık bundan sonra kötülük gelmeyecektir, diye bir garinti versin devlet. Ben belki elimde dedemden kalma bir kaynağım var ama vermeye korkuyorum, çekiniyorum. Belki iyidir gerçekten vardır, gerçekten böyle bir olmayacaktır ama devlet bizimse biz de o zaman serbestçe ibadetimizi korkusuzca yerine getirmeliyiz. Ve bunları bize bu devlet sağlamalı bu yerler bize onu sağlamalı bu bir. İkincisi şimdi şu andaki hizmetlerin yeterli olması için her zaman söylediğim gibi ne ararsan kendinde ara.

 

Söyleşi; 05. 02. 2000, CEM VAKFI GENEL MERKEZİ, KOCA AHMET YESEVİ KÜLTÜR VE CEMEVİ

 

 

DURSUN ZEBİL

 

(AĞUİÇİN (KOCA SEYİD) – TENCİRLİ / GÖYNÜCEK /AMASYA)

 

 

DEDELİKLE İLGİLİ SORULAR

 

Sevgili dedemiz, siz Alevilik ve dedelerle ilgili bilgilerinizi kimden / kimlerden, nasıl öğrendiniz? Alevilik aile toplum bilincinde kaynaklanarak ve bazı kitapları okuyarak dedelikle ilgili bilgileri öğrenmeye çalışıyorum.

 

Çocukluğunuz nasıl bir ortamda geçti? Doğanın ve hayatın zorluklarıyla anne ve babamın yanında köy ortamında geçti.

 

Sizce dede kime denir? Dede olabilmenin koşulları nelerdir? Doğru söyleyen, dürüst olan, kimsenin malına göz dikmeyen, pirimiz Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin dediği gibi eline, beline, diline sahip olana ve nefsine sabrına sahip olana denir. Dede olmanın koşulları bunları kedisinde gören bunları öğretene ve de post sahibi edep erkan bilen öğretme yetkisine haiz olan kişiler dede olabilirler.

 

Dedelik görevini ne zaman, nerede ve nasıl yerine getirmeye başladınız? Babam Mehmet Ali Zebil hala post sahibi olduğu için bu görevi hiç yapmadım.

 

Dedelik nasıl ve ne zaman doğmuştur? Pir Hacı Bektaş Veli ocağında yetişen ve ondan feyz alıp bu hizmeti başaracağını gören ve de kendini kanıtlayan zatlar post sahibi şecere sahibi olmuşlardır. Dünyanın aynı zamanda Anadolu’nun her tarafına yayılarak öğrendiklerini öğretmeye başlamışlardır.

 

Kendi ocağınıza ait ve/veya soyunuzu gösteren bir şecere (soy kütüğü) veya beratınız, yani yetki belgeniz var mı? Babam tarafından var olduğu söyleniyor babamdan önce post sahibi olan babamın musahibi aynı zamanda amcasının oğlu Mehmet Zebil’de olduğunu söylüyor. Mehmet Zebil bundan dört yıl önce vefat etti şimdi çocuklar nerede olduğunu bilmiyoruz, diyorlar.

 

Şecereniz varsa kaç tarihinde alınmış? Bilmiyorum.

 

Alındıktan sonra kaç defa ve kimler tarafından tasdik görmüş? Babamın musahibi Mehmet Zebil’in vefat yemeğinde şereceyi görmüştüm, Osmanlı imparatoru 4. Murat’ın tuğrası vardı ve ceddimiz Gocaseyid’e kadar yazılmıştı.

 

Sizce her dedenin şeceresi olmalı mı? Şecerelerin dedeler için önemi nedir? Olmalıdır. Soy kütüğüdür, kayıt ve kanıttır.

 

Bir dedenin şeceresinin olmamasının sizce anlamı nedir? İstendiğinde veya özünde ben böyle bir şereceye sahipsem bu yolun bu erkanın sürdürülmesi görevi bendedir deyip manevi güç kazanır.

 

Dede olmak için günümüzde, geçmişten farklı olarak, hangi özelliklere sahip olmak gerekiyor? Günümüz şartlarına göre çok okumak, yeni nesle, çağa uygun öğretiler içinde olmalıdır. Aleviliğin sadece İslam dünyası içinde kalmadığını tüm dünyayı kucaklayan bir ibadet çizgisi yarattığını anlatmalıdırlar.

 

Sizlere yöneltilen veya duyduğunuz eleştiriler, istekler, beklentiler nelerdir? Dedeler gelip gitmiyorlar, cem yapmıyorlar, cemler eski cemlere benzemiyor eski toplumsal iradeyi şimdi sağlamıyorsunuz. İstekler: Dedeler sık sık gelip cem cemaat düzenlesin gençler bu yolu görsün öğrensin. Beklentiler; eskiden olduğu gibi toplumsal birliktelik sağlansın dedeler günün şartlarına gelişen teknolojik ve bilgi çağına göre kendiler mi yetiştirsin.

 

Gençler sizlerden daha çok hangi konularda bilgi istiyorlar? İbadette birlik sağlansın oruç, namaz, ibadet kuralları.

 

Soydan gelme dışında diğer yollarla; atama veya seçimle dede olabilir mi? Bunlar hakkında neler söyleyeceksiniz? Soydan gelme dede dışında atama dede olurmuş. Dedeler gidemeyecekleri zaman o yörede oturan bilgili kişiyi gelmeyeceği zaman o yörenin insanlarının kul haklarının sorgulanması için yerine birini tayin der. İbadeti o kişi yürütürmüş ama şimdi olmaz o zaman öyle oluşun sebeplerinden birisi de teknolojik imkansızlıklar olarak görülmüştür. Seçimle dede günümüzde daha iyi olur toplum kendisine daha iyi öğretiyi sunan kişiyi demokratik yoldan seçer.

 

Dedelerin inançsal ve ibadetsel görev ve sorumluluklarından başka toplumsal olarak üstlendikleri görevler sizce nelerdir? Bulunduğu ve temsil ettiği toplumun hak ve hukukunu kişi ayrımı gözetmeksizin kurmak kimsenin kimseden kul hakkı kalmaması için onları sorgulayarak yargıçlık görevini yerine getirerek toplumsal huzura çok faydası olmuştur. Bundan sonra da olmaya devam edecektir.

 

Bir dede hangi şartlarda dedelik yapamaz duruma gelir? Buna nasıl karar verilir? Buna dedeler mi, köylüler mi, talipler mi, bir ocağın ve dergahın temsilcileri mi karar verir? Hak muhammed Ali yolundan saptığı zaman, yalan söylediği zaman hilekar ve riyakar olduğu zaman eline, beline, diline sahip olmadığı zaman yargı kararını kötüye kullandığı zaman.

 

Hakkullah nedir?            Gönül rızasıyla verilen yol ve destek bedelidir.

 

Sizce hakkullah alınmalımıdır? Başka kaynak bulunmazsa evet.

 

Bir dede olarak babalara ve babalığa nasıl bakıyorsunuz? Bir toplumun içerisinde inanç önderidir.

 

Onların hizmetlerini nasıl yorumluyorsunuz? Hak Muhammed Ale pirimiz Hünkar Hacı Bektaşi Veli hepimizin dilinde ise bunda yorum ne hacet.

 

Dedeler ve babalar hangi noktalarda birleşiyorlar, hangi noktalarda ayrılıyorlar? Birleştiği nokta özde. Dede ile baba toplumlara yargıçlık görevi üstlenirler. Ayrılmak sayılırsa ki saymıyorum pir Hacı Bektaşi Veliyi çok ileri safhada tutan babalara dede olarak her duazimam ve ya cemlerimizde okunan nefeslerin sonunda veya başında “dil bizden nefes pirimiz üstadımız Hünkar Hacı Bektaş Veliden olsun. Deriz ayrılık olarak saymıyorum.

 

Sizin cemlerinizle onların cemleri arasındaki farklar nelerdir? Anlayış ve yöre farklılıkları var.

 

Dikme baba sizce nedir? Kim ve nasıl görevlendirir? Baba gelmediği zaman bir zaman önce kendisine söylenmiştir. Baba gelmediği zaman dikme baba görev alır o yörenin halkını sorgular.

 

Dikme babanın görevleri nelerdir? Baba gelmediği zaman görev üstlenir baba geldiğinde görevi yine baba sürdürür.

 

Dedeler evlenirken neleri gözetirler? Yine bir dede kızı olması.

 

Musahibiniz var mı? Musahibiniz de dede soyundan mı? Amcamın oğlu Muharrem Zebil.

Dede musahibinin dede soyundan olması gerekli midir? Musahibiniz hangi ocaktandır? Evet aynı ocaktanız.             

 

Dedelerin musahipleriyle ilişkileri nasıldır? Musahiplik geleneği yoksa bunu neye bağlıyorsunuz?      Dedeler öğretici, öğretmen yargıç, Hak Muhammed Ali yolu da ilerleyen zatlarsa. Diğer bütün insanlara örnek teşkil edecek bu ağır görevim tüm şartlarını harfiyen yerine getirmek zorundadırlar.

 

Dedelerin kendileri de görülürler mi? Ne kadar süre içinde görülür? Kim görür? Sizin görgünüzü kim yapıyor? Evet eğer her yıl cem yapıp sorgulama yapacaksa önce kendisi sorgulanmalıdır.

 

Dedelerin halka daha iyi hizmet vermesi için bir okula veya buna benzer bir kuruma gidip eğitim alması konusunda neler söylüyorsunuz? İbadette birliktelik İmam Cafer buyruğunun öğretisinin günümüz şartlarına göre özümsenerek yeni kaynaklar yazılı yayınlarımızın ibadete uygun hale getirilmesiyle teorik olarak alınan bu bilgiler ışığında pratikte uygulamalı okul açılmalı ve öğretiye başlamalıdır

 

Bu tip kurumlarda kimler ders/eğitim verebilir? Buralarda hangi konular işlenmeli? Prof. Dr. İzzettin Doğan dedeler gibi tarih, toplumsal ve siyasal bilgi ve pratik zeka kavramına sahip uygulama da pratiği yüksek dedeler görev alabilirler.

 

Sizce dedelerin yaşadıkları sorunlar kimler tarafından, nasıl çözülebilir? Laikliği, cumhuriyeti koruyan yargıda ve toplumda huzura hizmet eden dedeler ive Alevi toplumunun baş tacı ettiği devletimizi Atatürk ilke ve inkılaplarını sonuna kadar kavuna ve koruyan bu toplumun sorunları ancak devletin bizlere vaatlerle değil pratikte gözle görülür. Mecliste radikal kararlarla devletimiz çöker.

 

Dedeliğin geleceğine ilişkin düşünceleriniz nelerdir? Hiç bir zaman bu yol kaybolmadı, kaybolmaz. Bu yol kılıçtan keskin kıldan incedir. Bunun manası da çok büyüktür.

 

Dedelere devlet tarafından bir maaş bağlanmasına nasıl bakarsınız? Dedelerin aynen hocalar, Sünni din adamaları gibi kadrolaşmasını, emekliliklerinin olmasını ister misiniz? Devlet artık kendisine kendisinin bile farkında olmadığı toplumsal huzura katkısı olan bu zatlara geç kalmadan maddi desteğini sağlamalıdır.

 

Dedeler bir kuruma bağlı olabilirler mi? Her hangi bir dayatmacı kural uygulatmayacaksa evet yoksa Sünni İslam anlayışı gibi çerçeveye alınacaksa hayır. Çünkü dünya da olan bütün insanlara aynı gözle bakarız. Cehennemden değil kul hakkından korkarız.

 

Kendi çocuğunuzu dede olarak yetiştiriyor musunuz? Yetiştiriyorsanız, nasıl yetiştiriyorsunuz?Yetiştirmiyorsanız, niçin yetiştirmiyorsunuz? Evet.

 

Dede/talip ilişkileri sizce günümüz şartlarına göre nasıl düzenlenip, düzeltilebilir? Gelişen toplumların gelişen beyin güçlerini günümüz çağın sorunları ve çözümlerin iyi tahlilinden geçer. Çünkü öz aynıdır önemli olan sorunu iyi tahlil etmektir.

 

Dedeler, talipleri tarafından sorgulanıp,  denetlenebilir mi? Yoldan çıkmış dedelik vasıflarını yerine getirmeyen hala dedeyim diyorsa evet yoksa kendini bilen dedeyi ancak dede sorgular ancak talip tarafından denetlenebilir.

 

Dedelerin eşlerinin dedelik için, Alevilik için önemi nedir? Hz. Fatıma anamız makamında görülür.

 

OCAKLAR İLE İLGİLİ SORULAR

 

“Ocak” ne demektir? 12 İmam soyundan gelenlere denir. 

 

Ocaklar nasıl ve ne zaman ortaya çıkmıştır? Pir Hacı Bektaş Veli geldikten sonra.

 

Ocakların manevi anlamını nasıl yorumluyorsunuz? Pir makamı Hz. Hüseyin makamıdır.

 

Ocakların mutlaka bir kurucusu var mıdır? Evet.

 

Kendi ocağınız hakkında bilgi verebilir misiniz? Hacı Bektaş Veli dergahında yetişmiş Ağuiçerek kerametini göstermiş Karadonlu can babadır.

 

Sizce, sizin ocağın en yetkili dedesi kimdir? Mehmet Ali zebil

 

Şu anda ocağınızı hangi dede temsil ediyor? Mehmet Ali Zebil.

 

Sizin ocaktan olan diğer dedelerle bağlantınız var mı? Evet.

 

Sizin ocağınızdan bir temsilci seçilse, sizin adınıza karar vermesine izin verir misiniz? Bilenlerle evet.

 

Sizin ocağınızdan bir temsilci seçilse, sizin adınıza konuşmasına izin verir misiniz?

 

Sizin ocağınızın temsilcisini hangi yöntemle seçebilirsiniz? Dünya görüşü bilgi ve becerisiyle demokratik açık oyla.

 

Ocağınız hangi imama ve /veya evliyaya bağlıdır? Karadonlu Canbaba (Ağuiçen)

 

Ocağınızın bağlı olduğu evliyayla ilgili size intikal eden, sizin bildiğiniz anlatılar nelerdir? Tatarlı Kemah boğazında kerametleriyle dize getirmiş Ağu içerek parmaklarından sızdırmıştır.

 

Bildiğiniz Alevi Ocakları’nın adlarını söyleyebilir misiniz? Ağuiçen, Sinemili, Pir Sultan, Hubyar, Derviş Cemal.

 

Bu ocak dedeleri nerelidirler? Ağuiçen: Tunceli, Elazığ, Erzincan, Amasya, Sivas. Sinemili: Erzincan, Sivas, Erzurum, Pir Sultan: Tokat, Sivas. Hubyar; Tokat. Derviş Cemal: Erzurum, Erzincan, Sivas, Çorum.

 

Talipleri nerelerdedir? Çeşitli yerlere dağılmış bu yazılan illerdedir.

 

Ocakların sayılarındaki artış sizce nasıl gerçekleşmiştir? Geçmiş zamanda ulaşımın zorluğu çeşitli nedenlerle baskı ve dağılmışlıktan kaynaklanır.

 

Sizce bütün ocaklar eşit statüde midir? Değildir.

 

Değilse sizce bunların nedenleri nelerdir?

 

Ocağınıza ve size bağlı taliplerin şu andaki durumları, nerede oldukları (köyde- şehirde- yurt dışında) konusunda bilgi sahibi misiniz? Köyde Şehirde, yurtdışında.  

 

Sizin ocağınızdan sizin dışınızda başka dedeler var mı? Post sahibi olarak vardır.

Varsa bunların adlarını, adreslerini yazabilir misiniz?           Mehmet Ayduran Elazığ Sün köyü, Çelebi Eken Amasya Göynücek Tencirli köyü.

 

CEMLER / ERKÂNLARLA İLGİLİ SORULAR

 

Dedelerin cemlerdeki işlevini anlatır mısınız? Dede cem de yargıçtır, öğretmendir, maneviyatçıdır, güler yüzlü güzel sözlü, kadın erkek ayrımı yapmayan Allah Muhammed Ali yolunun turabıdır.

 

Dede bir cemi nasıl başlatır? Nasıl sürdürür? Cem içinde neler yapar? Sadece gördüm uygulamadım öğrenme aşamasındayım.

 

Dedelerin cem yürütmelerinde yaşlarının bir önemi var mı? Her yaştan dede cem yürütebilir mi? Her dede oğlu dedelik yapabilir mi? Bu yolu bilene yürütene haktır.

 

12 hizmet nedir? Ayrıntılarıyla anlatır mısınız?           Öğrenme aşamasındayım.

 

12 hizmet sahibinin özellikleri neler olabilir? Öğrenme aşamasındayım.

 

12 Post nedir, anlatır mısınız? Öğrenme aşamasındayım.

 

Kaç tip cem yapıyorsunuz, kısaca anlatır mısınız? Sizce kaç tip cem vardır? Bildiğim kadarıyla Abdal Musa (Birlik cemi), On iki hizmet (musahip cemi), kısır cemi.

 

Görgü ne demektir? On iki hizmetin yapıldığı yılda bir kere yapılan insanların özünün sorgulandığı cemdir.

 

Büyük şehirlerde farklı yörelerden, farklı ocakların talipleri bir ceme giriyorlar. Bunu nasıl yorumluyorsunuz? Gayet doğal.

 

Köyünüzde, yörenizde hâlâ cem yapılıyor mu? Yaklaşık 5 yıldır yapılmıyor.

 

Şu anda siz cem yapıyor musunuz? Yapıyorsanız, nerede? Yapamıyorsanız, neden? İki senedir hayır üç yıl önce karacaahmet Sultan dergahında yapılmıştı.

 

Cem içinde gördüğünüz “Rehber”likten biraz söz edebilir misiniz? Dedelerin mutlaka bir rehberi olur mu? Rehberlerin cem ve dedeler için önemini anlatır mısınız? Bilgi verendir danışılandır.  

 

Kur’an sizin için ne anlam ifade ediyor.? Cem içinde Kuran’ın yeri nedir? İnsanlara öğütler sunan insanları iyiliklere sevkeden kötü şeylerin yapılmasını yasaklayan Allah’ın kelamlarıdır. Cem için de Kuranın yeri vardır özü kurandır.

 

Hangi Kur’an surelerinde cemle ilgili ayetler vardır? Öğrenme aşamasındayım.

 

Kur’an’sız cem olabilir mi? Kur’an’ın hangi ayetleri cemlerinizde okunur? Kuransız cem olmaz, özü kurandır.

 

Cemlerde gördüğünüz su dağıtma olayı var. Niçin Alevi cemlerinde su dağıtılır? Bu yolun piri Hz. Hüseyin susuz çölde su vermeyen İslam’ı bilmeyen Yezit İslamcılar tarafından su verilmeden öldürüldüğü için doğruluk, dürüstlükte direnen Ehlibeyt evlatları için okunan dualanan Kerbela için göz yaşı dökülen bu canlar anısına yapılan matem merasimidir.

 

Mevlevihane’nin temel yapısını anlatır mısınız? Tam olarak bilemiyorum.

 

Zakirin cemlerdeki önemi nedir? Duazimam okur, sazla beyitler söyler, cem ibadetinin çok önemli bir parçasıdır.

 

Cemlerde dedenin eşinin bir görevi var mıdır? Ana olarak bir yerde oturabilir.

 

Tüm Türkiye’de tek tip cem yapılamaz mı? Bu konudaki görüşleriniz nedir? Dedeler çoğunluğu ve bir dedeler kurulu karar verse tek tip cem modeline katılır mısınız? Yapılır. Böyle bir şeyi canı gönülden savunuyorum.      

 

Musahipliği anlatır mısınız? Koşulları nelerdir? Kimler musahip olamaz? Musahiplik can yoldaşı mal paylaşımı kardeşten ileri bir görevdir. Yalan söyleyen, fesatlık eden, içinden maddi manevi nefsini öldürmeyen evine, musahibinin evine sadık olmayan eline, beline, diline sadık olmayan musahip olamazlar.

 

Bugünün dünyasında musahiplikle ilgili düşüncelerinizi açıklar mısınız? Şimdiki koşullarda musahiplik nasıl olur? Aynı şartlarda nefsini köreltmesini bilenin zamanı olmaz.

 

Musahipsiz cemlere girilemediğini birçok dededen duyduk. Sizin yörede durum nasıldı/nasıl? Siz musahipsiz çiftleri ceme alıyor musunuz ya da almıyor musunuz? Neden? Öğrenme aşamasındayım. Bildiğim kadarıyla musahip cemi olan on iki hizmette musahipsiz ceme girilmez diğer cemlerde musahip olup olmadığı sorulmaz.

 

Sizin cemlerinizde hangi semahlar yapılır? Sizin cemlerinizde özellikle dönülen semah hangisidir? Kırklar semahı.

 

Semahı en az kaç kişi döner? Cemlerinizde özel semah giysileriniz var mı? Ayakları çıplak bunun dışında özel giysi yoktur. En az dört kişiyle dönülür.

 

Semahlar yalnız cemlerde mi dönülmeli? Yoksa her yerde semahlar sergilenebilir mi? Her yerde semah dönülmesi semahların değerlerini sizce zedeler mi, yoksa bu kültürün tanıtılmasına katkısı mı olur? Semahlar sadece cemlerde dönülmeli öğrenmek isteyen (ne ararsan kendinde ara) ceme gelsin.

 

Ceminizde saz dışında alet kullanılır mı? Saz dışında çalgı olarak saz vardır.

 

ALEVİLİK İLE İLGİLİ SORULAR

 

Sizce Alevilik nedir? Alevilik ne zaman ve nasıl doğmuştur?          Hz. Muhammed Mustafa ile aynı sülaleden olan Hz. Muhammed’in amcasının oğlu damadı olan Hz. Ali ve Hz. Muhammed’in ehlibeytine olmadık zulümler yapar Yezid Sünnilerin karşısında alan Hz. Ali ve Ehlibeytini sevenlere Alevi denir.

Hz. Muhammed Mustafa’nın ölümünden sonra ehlibeyt üzerinde süren baskılar ve İslam’ın halifeliği üzerine yapılan sinsi hesaplar Hz. Ali ve ehlibeyti direnmeye başlayınca Hz. Ali ve taraftarları Alevi olarak görülür.

 

Aleviliğin ibadet anlayışı nasıldır? Siz ibadete ne anlam veriyorsunuz? Sizce ibadetin amacı nedir? Cemlerle ibadet edilir.

İnsanın özünün huzura kavuşması Hak katında hak ben ademde yaratıldığından sürekli insanlar ve canlılarla iç içe yaşadığımızdan incinmiş olan canlıların incinmişliğini giderek hakka hizmet ettiğimize inanmaktayız.

 

Rızalık kavramı var. “Kul Hakkı” meselesi Aleviliðin temel ahlak sembollerinden birisini ifade ediyor. Rızalık alınmadan hiçbir işe başlayamayız, Alevilikte. Dedeler rızalığa nasıl bakıyorlar. Rızalığın önemi nedir? Alevi ibadetinin temel kavramı rızalık lokmasıdır. Kul hakkıdır hak ben ademde yaratıldığı için rızalık alınmadan ibadete başlanmaz rızalık alınmadan lokmalar yenmez kul hakkı sorgulanır.

 

Alevi ahlakının kökleşip yayılmasında Alevi dedelerin görevi ne olmuştur? Kimseyi incitmeme felsefesinin dedeler tarafından uygulanması nasıl etkilemiştir Aleviliği? Kimseyi incitmeme felsefesini pirimizden gelen sözle incinsende incitme felsefesi Alevi toplumun ne kadar kötüleseler de yine de yukarılara taşımıştır.

 

Ehlibeyt sevgisinin Alevilikteki ve dedeler üzerindeki etkisi nedir? Ehlibeyt sevgisi Aleviler için evlat sevgisi anne baba sevgisi gibidir.

 

Hz. Ali kimdir? Alevilik için önemi nedir? HZ. Muhammed’in amcasının oğlu damadı, torunlarının babası en büyük yardımcısı. Hz. Muhammed ben ilmin şehriysem Ali kapısıdır demiştir. Alevilik için Hz. Ali Allah’ın arslanı evliyaların şahıdır. Dürüstlüğün haksızlığa başkaldırının simgesidir.

 

Ali’yi Hz. Ali yapan özellikleri sizce nelerdir? Siz bir dede olarak Hz. Ali’den nasıl etkilendiniz? Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum. Hz. Ali’nin dürüstlüğü mertliği güçlülüğü kul hakkı yememesi.

 

Hoca Ahmet Yesevi’nin, Alevilikteki konumu nedir? Hünkar Hacı Bektaşi Veli Abdal Musa Sultan gibi uluları yetiştiren ünlü bir Türk alimi ve düşünürüdür.

 

Hacı Bektaşi Veli kimdir? Sizce O Anadolu’ya neler getirmiştir? Alevi-Bektaşi-Mevlevi inancındaki ve düşüncesindeki yeri ve konumu nedir? Hacı Bektaşi veli Koca Ahmet yesevini dergahında ilim irfan öğrenerek Türk kültür ve ibadetini Türk İslam ilkelerini dayalı Ehlibeyt yolunda tüm dünyayı kucaklar biçimde öğreten ve Anadolu’ya yaya daha sonra tüm dünya da etkisi görülen ünlü Türk alimidir.

 

Mevlana kimdir? Görüşleri hakkında neler biliyorsunuz? Pir Hacı Bektaş Veli dergahında yetişmiş Konya yöresine yerleşmiş bir Mevlevi ulemasıdır.

 

Mevlevilikteki temel ibadet sembolleri nelerdir? Araştırıyorum bilemedim.

 

Mevlevilik İslamiyet’i yorumlarken neleri gözetir?  Araştırıyorum.

 

Mevlana’nın “ne olursan ol yine gel” sözündeki felsefe nedir? Tüm insanlığı kucaklayan Pir Hacı Bektaş Veli ocağında feyz almış Alevi kültürünün dünya insanlarını tek gözle gören felsefesinin kültürüdür.

 

Sücaettin Veli, Abdal Musa, Geyikli Baba, Hamza Baba, Kızıldeli, Karacaahmet, Şahkulu, Akbaba gibi kişilerin Alevilikteki yeri ve önemi nedir? Türk İslam kültürünün yayılmasında ve yerleşmesinde büyük etkileri olan zatlardır.

 

Evliyalar, erenler kimlerdir? Alevilikteki makamları neresidir? Sabrın ne demek olduğunu evliyalar erenler kanıtlamışlardır onlar artık sırrı hakikate ulaşmış ululardır.

 

Kerbela, Matem, Muharrem orucunun sizce manası nedir? Yası Matemdir. Onların acılarına paydaş olmaktır.

 

Bu orucu ne zaman tutuyorsunuz? Kurban bayramını takip eden 20.gününde başlar.

 

Tüm Türkiye’de Muharrem orucunun aynı tarihte tutulması mümkün değil mi? Eğer dedelerin çoğunluğu belirli bir tarih belirlerse siz buna katılır mısınız? Evet.

 

Hızır ve İlyas kimlerdir, Hıdırellez nedir? Hızır karalar İlyas deryalar bekçisidir.

 

Hızır orucu tutuyor musunuz? Ne zaman tutuyorsunuz? 12-14 Şubat arası.

 

Hızır orucu için de belli bir tarih belirlenemez mi? Siz bu belirlenen tarihe katılabilir misiniz?   Evet.

 

Nevruz ne demektir? Nevruz tüm dünyada tek bir günde kutlanamaz mı? Tarih sizce hangisidir? 21 Mart Hz. Ali’nin doğum günüdür.

 

Alevilikte ramazan orucu var mıdır? Ramazan orucu tutuyor musunuz? Niçin? Kaç gün? Ramazan orucu 3 gün tutarız. Yezid ve Sünni baskıcı İslam anlayışçılara tepki olsun diye tutmuyorum sadece 3 gün tutuyorum.

 

Birçok yerde Alevi cem evlerinin açılmasını nasıl yorumluyorsunuz? Yeter ki ismine uygun kullanılsın ama camii gibi cem evinin yanında cem evi olmasına karşıyım.

 

Sizce ideal bir cem evi yönetimi nasıl olmalıdır? Alevi kültürüne sözde değil özde hizmet etmelidir.

 

Daha önceki dönemlerde Aleviliğin/Alevilerin sorunları nelerdi? İbadetlerin gizli oluşu, çeşitli yalan ve iftiralarla Alevi toplumunu kötüleyici sözlerin yayınlanması ve bunu yeni yetişen nesillerde aktarmaları toplumda huzursuzluklara sebep veriyordu. Alevilerin kendilerini kanıtlama çabası sürüyordu.

 

Bugün Aleviliğin/Alevilerin sorunları nelerdir? Varsa bu sorunlar nasıl giderilebilir? Dağılmış Alevi toplumu birleşme ve ibadette ki birlik sıkıntısı yaşamaktadır. Cem kültür ve bu isimler altında açılan bazı dernek ve dergahların başka amaçlar için kullanılmasından ve yine devletimizle karşı karşıya geleceğimiz endişesi taşıyordu.

 

Atatürk kimdir, siz O’na nasıl bakıyorsunuz? Türkiye de bütün inançların özgürce ibadet yapmalarını sağlayan, laik sistemi kuran ilerici halkçı, devletçi birleştirici büyük bir devlet adamıdır.

 

Alevilerle Sünniler kaynaşmasında sorun var mı? Bu kaynaşmayı nasıl sağlayabiliriz? Bu konuda dedelere sizce ne gibi görevler düşüyor? Yok gibi gözükse de Sünni bir görüşür. Alevilerde devlet tarafından kimlik sorunu ve ibadetlerini kabul sorunu yaşamaktadır. Bizlere de diyanetle görev aldırarak rahat çalışma ortamı sağlayarak eşitçe hakça herkesin kendine göre bir inancı olabilir anlayışıyla bu sorun kesinlikle ortadan kalkar.

 

Alevi veya Sünni gençlere Aleviliği daha iyi anlatabilmek için neler yapılabilir? Eğitici, görsel ve yazılı basında milli eğitimin din derslerine diyanetin dini yayınlarında yer verilerek.

 

Halk ozanları sizce kimlerdir? Halk ozanlarının Aleviliğe katkıları neler olmuştur? Halk ozanlarıyla dedeler arasındaki ilişkilerin geliştirilebilmesi için neler yapılabilir? Halkın gözüdür, kulağıdır onu haklın anlayabileceği dilden sunan kişiler halk ozanıdır. Dedeler ile ozanlar halka topluca hitap eden kişilerdir.

Bektaşi babalarıyla dedeler arasındaki ilişkilerin, görüş farklılıklarının giderilebilmesi için neler yapılabilir?      Eğitici yayınlar veya ortak noktada birleşen dedeler ve babaların imzalarıyla yayınlanan bildiriler herkese duyurularak aşılır çünkü özde birler.

 

Alevilikte kadınların konumu nedir? Kadınlar anamız, bacımız, kızımız, ibadette bir candır.

 

Sizce Türkiye’de ne kadar Alevi/Bektaşi vardır? 30 milyon Alevi vardır.

 

KİŞİSEL VE ÇEVRESEL BİLGİLER

 

Görüşülen Dedenin adı, soyadı        : Dursun Zebil 

Görüşme tarihi                                   : 07-05-2000

Bağlı olduğu ocak                             : Ağu içen

Nüfusa kayıtlı olduğu il                     : Amasya

İlçe                                                      : Göynücek

Köy muhtarlığı                                    : Tencirli

Köyün hane sayısı                             : 50

Köyün nüfusu                                    : 150

Köyde yaşayanların sayısı                 : 150

Şehre göç edenlerin sayısı               : 600

Köyde konaklama yeri var mı?Varsa kaç kişiliktir?  Yok.

Köyünüzü çevreleyen Alevi/Bektaşi köylerin adları: Gafarı, İkizyaka, Çaykışla, Davutevi, Sofular.

Çevre köylerin inanç grubu (Sayı olarak)                               

Alevi                (18)

Bektaşi            ( )

Alevi-Bektaşi  ( )

Sünni               (21)

Çepni               ( )

Tahtacı            ( )

Türkmen          ( )

Diğer                ( )

Piriniz hangi ocaktan gelir?                                   : Ağuiçen.

Rehberiniz hangi ocaktan gelir?                           : Ağuiçen.

Mürşidiniz hangi ocaktan gelir?                            : Ağuiçen.

Varsa köyünüzdeki türbenin ve dergahın adı      : Yok.

Köyünüzdeki ziyaret yerleri ve yatırların adresleri      : İsmail dede, Alo dede, Abo dede, Tencirli dede.

Çevre köylerdeki ziyaret yerleri ve yatırların adresleri            : İkiz baba (Şarklı köyü) Hüseyin gazi (Başpınar)

Civar köylerdeki türbeler, dergahlar,                     : Pir Hamdullah (Amasya), Serçoban (Amasya karesenir), İlyas baba (Amasya İlyas köy)

 

Bağlı olduðu ocak, dergah                                    : Kesin bilmiyorum.

Bağlı olduğu ermiş, baba veya başka eren          : Bilmiyorum.

Yörenizde bir kültür veya dini inançsal anma etkinliği yapılıyor mu? Yapılıyorsa tarihi nedir?   : Hayır.

Sizin talip köyleriniz, yöreleriniz hangileridir? Zile (Göçenli, çakırcalı, ağyazmanın, Yeniköy) Çorum ( Gökçepınar). Çorum’un (Yenibosna), Maraş (Elbistan), Ankara (Tencirli köyü).

 

Köyünüzde/ bölgenizde sizin dışınızda talibi olan ocaklar hangileridir?: Ağuiçen, Kızıldeli, Derviş Cemal, Hubyar, İmam Rıza, Şah İbrahim.

Eşiniz Alevi mi, Sünni mi? Eşiniz Alevi ise dede kızı mı, talip kızı mı? Dede kızıysa hangi ocaktan?     Alevi dede kızı Ağuiçen.

Oğlunuz evliyse eşi Alevi mi, Sünni mi? Aleviyse dede kızı mı, talip kızı mı? Dede kızıysa hangi ocaktan? bekar

Kızınız evliyse eşi Alevi mi, Sünni mi Kızınızın eşi dede oğlu mu, talip oğlu mu? Dede oğluysa hangi ocaktan? Bekar.

Doğum tarihiniz?            01-01-1959                

Mesleğiniz ya da işiniz nedir? Memur

Şu anda hanenizde (evinizde) kaç kişi bulunmaktadır?  6

Halen kiminle birlikte oturuyorsunuz? eşim çocuklarım kışın annem ve babam.

Kaç çocuğunuz var? 2.

Genellikle Alevi dedeleri çocuklarına hangi isimleri verirler? Ehlibeyt isimleri.

Varsa çocuklarınızın isimleri nelerdir? Ali eren, Ganime Gizem. 

Bağlama gibi bir çalgı kullanabiliyor musunuz? Evet.

Hangi Alevi Bektaşi anma etkinliğine katılırsınız? Hacı Bektaşi Veli anma törenleri Hıdırellez etkinliklerine.

 

 

ÇELEBİ EKEN

 

(AĞU İÇEN – AMASYA)

 

 

DEDELİKLE İLGİLİ SORULAR

 

Sevgili dedemiz, siz Alevilik ve dedelerle ilgili bilgilerinizi kimden / kimlerden, nasıl öğrendiniz? Amcam dedelik yapıyordu cem cemaatlerde, toplantılarda, sohbetlerde anlatılırdı. Büyüklerimin anlattıklarında bazı kitap okuyarak öğrendim.

 

Çocukluğunuz nasıl bir ortamda geçti? Çocukluğum orta halli bir çiftçi çocuğum çocukluğum hayvancılık, çiftçilik yaparak geçti.

 

Sizce dede kime denir? Dede olabilmenin koşulları nelerdir? Dedelik ehlibeyt soyundan gelen Ehlibeyte bağlı olan Ehlibeyt bilgilerini elinden geldiği kadar topluma anlatmaya çalışan kişilerdir.

 

Dedelik görevini ne zaman, nerede ve nasıl yerine getirmeye başladınız? Benden önce amcam dedelik yapıyordu amcam 1987 yılında vefat ettikden sonra bizim yörelerimizde müsahip kurbanı kesen yani görülmüş bir kişi dar kurbanı kesilir bizde amcamın dar kurbanını yapmak için bütün taliplerimize haber verdik sağ olsun taliplerin bir kısmı geldi dar cemi yapmak için toplandı bazı talipler bize dedelik yapan dedemiz hakka yürüdüğüne göre bize bir dede lazım dediler ve bu toplantıda taliplerin isteği ile beni ve amcazadenin oğlu Cemalettin Kılıcı dede olarak seçtiler bizim yörede müsahip kurbanı kesmeyen bir dede taliplerin içerisine gidip cem yapamaz benim müsahibim yurt dışında olduğu  için o sene kurban kesmedim bir yıl sonra müsahibim geldi müsahip kurbanı için taliplerimizi davet ettik müsahip kurbanımızı kesip yani görgü cemimizi yaptık bundan sonrada elimden geldiği kadar dedelik yapmaya çalışıyorum.

 

Dedelik nasıl ve ne zaman doðmuştur? Kendi ocağınıza ait ve/veya soyunuzu gösteren bir şecere (soy kütüğü) veya beratınız, yani yetki belgeniz var mı?  Hazreti Hüseyini ve etrafındaki taraftarlarını katl ettikten sonra Ehli Beyt sülalesinin Emevi zulmünden korunmak için Horasana Türkistan’a gitmişlerdir. Burada kendilerine çevre edinmiş İslam dinini ve Ehli Beyt sevgisini tüm topluma yaymaları için buralarda uğraş vermişlerdir. Burada kendilerine edinilen çevrelerin bazılarıyla Anadoluya gelmişlerdir. Ehlibeyt anlayışı içerisinde İslamiyeti öğretmişlerdir ocaklar ve dedelik horasanda başlamış böylelikle Anadoluya yayılmıştır bazı ocak sahiplerinin soy kütüğünde Osmanlı zamanında Seyit evlatları olarak geçmektedir bu seyitler Ehlibeyt evlatları olarak geçmektedir bu Seyitlerin Ehlibeyt sülalesinden geldiğine inanıyorum.

 

Şecereniz varsa kaç tarihinde alınmış? Bizim ocağa bağlı şu anda elimizde bir belge yok yalnız büyüklerimizin söylediğine göre soy kütüğünün olduğunu söylüyorlardı. Fakat bu soy kütüğünün hangi amcazadelerimizden olduğunu bilemiyoruz çünkü amcalarımızın bir kısmı Sivasta birazı Erzincanda bazısı Çorumda bunlarla gidip gelinmeye birbirimizde bağlarımız kopmuş

 

Sizce her dedenin şeceresi olmalı mı? Şecerelerin dedeler için önemi nedir? Aslında her dedenin seceresi olmalı fakat bu yıllardan beri bu belgeleri saklayamadıkları için bu dedeler kendi talipleri üzerinde kendisini benimsetmiş kendisini o topluma mal ettirmiş bir dede o toplumun saygınlığını kazandırmıştır onun için pek önemi de yok

 

Bir dedenin şeceresinin olmamasının sizce anlamı nedir? Dede olabilmek için toplum içerisinde saygın bir yeri olması şeriat ve tarikat üzerine bilgisi olması topluma bir şeyler vermesi lazım.

 

Dede olmak için günümüzde, geçmişten farklı olarak, hangi özelliklere sahip olmak gerekiyor? Günümüzde dede olmak için en az lise mezunu olması tüm kendi anlayışımıza göre İslamı ve Alevilikle ilgili bilgileri bilmesi lazım

 

Görüşülen Dedenin adı, soyadı        : Çelebi Eken

Tam adresi                                          : Tencirli Köyü Göynücek - AMASYA

Bağlı olduğu ocak                             : Ağuiçen

Nüfusa kayıtlı olduğu İlçe                 : Göynücek

il:                                                         Amasya

Köy muhtarlığı                                    : Tencirli Köyü

Köyün hane sayısı                             : 60 Hane

Köyün nüfusu                                    : 270 kişi

Köyde yaşayanların sayısı                 : 75 hane

Köyünüzü çevreleyen Alevi/Bektaşi köylerin adları   Gafarlı, Başpınar, İkiz Yaka, Çay, Kışla, Davut evi, sofular

 

Çevre köylerin inanç grubu (Sayı olarak)                               

Alevi                (18 )

Bektaşi            ( )

Alevi-Bektaşi  ( )

Sünni               (21 )

Çepni               ( )

Tahtacı            ( )

Türkmen          ( )

Diğer                ( )

 

Piriniz hangi ocaktan gelir?                                   : Ağuiçen

Rehberiniz hangi ocaktan gelir?                           : Ağuiçen

Mürşidiniz hangi ocaktan gelir?                            : Ağuiçen

Köyünüzdeki ziyaret yerleri ve yatırların adresleri: İsmail Dede, Abo Dede, Tencirli Köyü

Çevre köylerdeki ziyaret yerleri ve yatırların adresleri: Hüseyin Gazi, Başpınar köyü, İkiz Baba, Şarklı Köyü

 

Civar köylerdeki türbeler, dergahlar,: Ser çoban, Karasenir Amasya, İlyas Baba, İlyas Köyü Amasya

Sizin talip köyleriniz, yöreleriniz hangileridir? Amasya, Çorum

Köyünüzde/ bölgenizde sizin dışınızda talibi olan ocaklar hangileridir?   Kızıldeli, İmam Rıza, Hubyar, Cemal Abdal

Eşiniz Alevi mi, Sünni mi? Eşiniz Alevi ise dede kızı mı, talip kızı mı? Dede kızıysa hangi ocaktan? Alevi, Dede, Şıh Çoban

Oğlunuz evliyse eşi Alevi mi, Sünni mi? Bekar

Kızınız evliyse eşi Alevi mi, Sünni mi Alevi

Kızınızın eşi dede oğlu mu, talip oğlu mu? Talip

Doğum tarihiniz? 1949

Mesleğiniz ya da işiniz nedir? Çiftçi

Şu anda hanenizde (evinizde) kaç kişi bulunmaktadır? 5

Halen kiminle birlikte oturuyorsunuz? Eşim ve çocuklarımla,

Kaç çocuğunuz var? 4

Genellikle Alevi dedeleri çocuklarına hangi isimleri verirler? Ehlibeyte yakın olan isimler,

Varsa çocuklarınızın isimleri nelerdir? Emine, Yasemin, Mehmet Çelebi, Cem Garip,

 

MUSA ÇETİNKAYA

 

(KOCA LEŞKER (İMAM RIZA KOLU) / SİVAS)

 

 

Alevilik ile dedelerle ilgili bilgilerinizi kimden / kimlerden öğrendiniz? Alevilik ile dedeliği babamdan öğrendim. Babam da babasından öğrenmiş o da babasından öğrenmiş

 

Çocukluğunuz nasıl bir ortamda geçti? Çocukluğumuz babamın dedemin cemlerinde, sohbetlerinde görgülerinde gördüm. Dedemin cem ve cemaat toplantılarında bu bilgiyi öğrendim, babamın cem ve cemaatlerinde bu bilgilerini pekiştirdim.

 

Sizce dedeler kimlerdir? Kendinizi bir dede olarak nasıl tanımlıyorsunuz?  Dedeler, alevi toplumunun inançlarına göre, Hz. Peygamberin soyundan gelen evlat-ı resul Seyidi Saadet bu soydan gelenlere verilir. Kendimi dedemden bana miras kalan bir hizmet olarak görüyorum. Ocağımızın devamını sürdürmek Alevi toplumunu daha ileriye götürmek Aleviliği öğretmek için bu dedelik görevini yapmak için

 

Dedelik nasıl ve ne zaman doğmuştur? Dedelik Hz. Muhammedin zamanında kırklar meclisinde tarikat kurulduğu zaman Hz. Muhammed kırklar meclisine bir yönerge veriyor. ey müminler diyor, bu kırklar meclisinde sizleri denetledim, araştırdım ancak bu mecliste tarikat kapısı kurulsa gerektir. Yollardaki cemaati de Hz. Muhammed soruyorlar Hz. Muhammed sen emir et bizde senin tarikatını kuralım. Hz. Muhammed diyor ki Ali sizin piriniz, hepiniz Ali’ye ikrar veriniz onun talibi olunuz, pirlik Ali’ye cenab-ı hak tarafından Ali’ye tecelli etmiştir. Hz. Muhammed bu sözüne can-ı gönülden ikrar verip hepsi dar mensubu olup Ali’ye talip oldular. Ancak bu tarikat kapısının birinci olgusudur. Pirlik  ve dedelik bundan başlar, Hz. Ali’nin soyundan gelenler onun torunları Seyitlik makamı verilmiştir bu Seyitlere toplum içerisinde dede ünvanı verilmiştir.

 

Soyunuzu gösteren bir seçere (soykütüğü) var mı? Var. Seceresi olmadan dedelik yapamaz. Dedeliğin bir diplomasıdır. Bence hem engeller hem kısıtlar.

 

Dedelik görevini ne zaman, nerede ve nasıl yerine getirmeye başladınız? Bunu bize anlatabilir misiniz? Dedelik görevini aşağı yukarı 1966 yılından beri yapıyorum, İstanbul’da mahallede, münasip yerlerde cemimizi yapıyoruz. Perşembe günleri lokmasını niyaz alıp getiren taliplerle birlikte cem ortamında bir halka namazı kıldırıp cemaati bilinçlendirip, hoş görü sevgi barış bütün müşkiller halledilip cemaat lokmasını alır. Cemimiz biter

 

Dede olabilmenin ya da iyi bir dede olabilmenin sizce koşulları nelerdir? Günümüzde geçmişten farklı olarak farklı yetenekler de gerekiyor mu, dede olmak için? Bilgi sahibi olması güzel ahlakla sahip olmak, turab olmak bencil ve kibirli olmamak bir talibi Muhammed Ali yolunda irşat edecek bilgiye sahip olmak. Tabi çok gerekiyor. Eskiden talipler bu kadar bilgili de değildi. Dedeler için sorun sıkıntı yoktu şimdi günümüzde taliplerin daha bilinçli olması okur yazar ve Alevilik kültürü içerikli kitapların vb. bir çok kitapların olması Alevi kesimin bilinçlenmesi nedeniyle dedelerin daha çok bilinçli aydın bilgili olması gerekiyor.

 

Atama veya seçim yoluyla Dede seçilenler olur muydu? Dikme dedeler var mesala. Bunlar hakkýnda neler söyleyeceksiniz? Olmaz, bunları yanlış görüyorum. Dedenin tüm görevleri tam anlamıyla yerine getiremez. Yapmış olduğu tüm yanlışlar dedeye ocağa ve Alevi kültürümüze mal olur. Taliplerin yol babından sorumluluğu olan bir hizmettir.

 

Dedelerin cemlerdeki işlevini anlatır mısınız? Dedesiz cem olur mu? Alevi toplumun inancı doğrultusundaki kültürünü tarikat üzerinde On iki hizmet üzerinde talibine hizmet olarak bunu uygular. Tabi ki dedesiz cem olmaz dedenin cem de mutlaka olması gerekir.

 

Dede bir  cemi nasıl başlatır? Nasıl sürdürür? Neler yapar cem içinde? Dede ilk önce cemaati başına toplar cemaat içindeki dargınları barıştırır. Daha sonra topluma iyilik dürüstlük doğruluk hakkında nasihatta bulunur. Daha sonra cemaate halka namazı kıldırır. Her Perşembe günü Alevi cemaati bu namazı kılmak zorundadır. Namaz Hz. Muhammed devrinden bu yana Alevi toplumunun yaptığı bir hizmettir. Dede mersiyeler taşlamalar ve beyitler ayetler okur.

 

Dedelerin cem yürütmelerinde yaşlarının bir önemi var mı? Her yaþtan dede cem yürütebilir mi? Dedenin yaşlı olmasına gerek yoktur. Bilgisi varsa o hizmetin erbabıysa yürütür. Eğer dedenin bilgisi varsa kamil ise yaşın önemi yoktur.

 

Rızalık kavramı var, “Kul Hakkı” meselesi Alevliğin temel ahlak sembollerinden birisini ifade ediyor. Rızalık alınmadan hiçbir işe başlayamayız, Alevilik’te. Dedeler rızalığa nasıl bakıyorlar. Rızalığın önemi nedir? Rızalık alınmadan cem olmaz. Görgü cemlerinde talipler, cemaat halk huzurunda, halk mahkemesi kurulur. Herkes o divanda sorulur. O sorgulama yapılmadan yaptığı suçları açıktır. Toplumun af etmeyeceği suçlar ise cemden çıkarılır.

 

Alevi ahlakının kökleşip yayılmasında Alevi dedelerin görevi ne olmuştur? Kimseyi incitmeme felsefesinin dedeler tarafından uygulanması nasıl etkilemiştir Aleviliği? Alevi dedeleri Hz. Muhammed ali nasıl İslam’a öncülük yapmışlarsa dedelerde öncülük yapmışlardır. Kimseyi incitmeme felsefesini Hz. Muhammed Ali zamanından bu yana Hacı Bektaşî Veli’ye kadar sürmüş sonra da dedeler bu felsefeyi devam ettirecekler. Alevi kültüründe en başta güzel ahlak kutsaldır. Eğer bir dede bile güzel ahlaka sahip değilse onun dedeliği kabul olmaz. Hizmet erbabına haktır onun için kimseyi incitmeme felsefesini hiçbir kötü etkisi olmamıştır.

 

Ehli Beyt sevgisinin Alevilik’teki ve dedeler üzerindeki etkisi nedir? Hz. Muhammed’e gelen ayette şöyle buyuruyor; ey Muhammed sana inananlara şunu söyle, ben sizden ücret karşılığı bir şey beklemiyorum, ben sizden benim yakınlarımı sevin bunu bekliyorum. Ehlibeyt sevgisi birden başlamıştır. Hz. Muhammed ehlibeytleri (Hz. Ali, Hz. Muhammed, kızları Fatıma, Zehra, torunları Hasan, Hüseyin ve Hatice-i Kibriya’dır)

 

HZ. Ali kimdir? Alevilik için önemi nedir? Siz bir dede olarak Hz. Ali’den nasıl etkilendiniz? Ali’yi Hz. Ali yapan  özellikleri sizce nelerdir? Niçin o kutsal bir kiþiliğin de ötesinde bir rehberdir? Hz. Ali İslam’ın önde gelen koruyucusu ilim kültür ilham dolu bir evliyadır. Bütün İslamcı ilimden irfandan rehber eden Allah’ın Arslanı Şahı Merdan Ali’dir. Hz. Ali Alevilerin piridir. Hz. Ali’den ben değil Hz. Muhammed buraya tüm evliyalar pirler etkilenmiştir. Tüm ermişlerin rehberidir. Hz. Ali dürüstlüğün iyiliğin turablığın her yönünden üstünlüğü mevcuttur.

 

Dedeler görevlerini nasıl yerine getirirlerdi? Önceleri biz dedeler taliplerinin yolunu erkanını icraatını yapmak için köyden köye dolaşıyorlardı. Bu dedelerin görevidir. Belli mekurda hizmet yürüten dedeler vardır. genel de cem evlerindedirler.

 

Dedelerde hangi kitaplar bulunurdu? Dedelerde en başta Kur’an bulunur. Sonra İmam Cafer Sadık Buyruğu. Faziletname, Hacı Bektaşî Veliyatnamesi, Cabbar Kulu vardır. Eski yazı bilmiyorum

 

Dedelerin tümü saz çalabilirler miydi? Saz çalamayan dedelerde vardır. çoğunlukla çalarlar. Ben kendim saz çalabiliyorum. Sazla birlikte Keman kullanabilir.

 

Dedeler hangi durumlarda taliplere düşkünlük cezası verirler, örnekler verebilir misiniz? Toplumun kabul edemeyeceği suçları (adam öldürme, nikahlı kadın almak) olanları dede topluma kabul edemez. Bir müddet cemaate katılmaz.

 

Her dede oğlu dedelik yapabilir mi? Buna nasıl karar verilir? Dedenin oğlunu bilgisi varsa cemaate hizmet verebilecekse yapabilir.

 

CEM

 

Köyünüzde  yörenizde hala cem yapýlýyor mu? Her hafta Perşembe günü cem yapılıyor

 

Þu anda cem  yapýyor musunuz? Yapýyorsanýz nerede? Yapamýyorsanýz nedenleri nelerdir? Cem yapmanýzý engelleyen unsunlar sizce nelerdir? Şu anda yapıyorum, 1966’dan beri cem evlerinde yapıyorum. Alibeyköy cem evi, bağcılar çiftlik, Hacı Bektaş kültür cem evinde görevliyim.

 

Cem içinde gördüðünüz “ Rehber”likten biraz söz edebilir misiniz? Dedelerin mutlaka bir rehberi olur mu? Rehberlerin cem ve dedeler için önemini anlatýr mýsýnýz? Her dedenin bir rehberi vardır. rehberler dedelere danışırlar.

 

Cem içinde Kur’an’ýn yeri nedir? Cemlerinizde Kur’an’ýn yeri nedir? Kuransız cem olmaz. Okuduğumuz ayetler hep kurandadır

 

Cemlerde gördüðünüz su daðýtma olayý var. Niçin Alevi cemlerinde su daðýtýlýr? Bir sembolik olaraktır. Hz. Hüseyin’in Kerbela’da dedem Muhammed, atası Ali Şah Hüseyinin o, cenab-ı hak tarafından çıkarttığı bir efsuna keramettir. Bizlerde 1400 yıldan bu yana bu niyeti cemaate bir lokma olarak veriyoruz.

 

Zakir ve dede birlikte mi cem yürütürlerdi? Zakirin cemlerdeki önemi nedir? Bir dede saz çalmasını bilmiyorsa yanına sazı iyi çalan on iki hizmeti bilen kişiye (zakir) denir. O kişiyi yanına alarak cemi yürütür.

 

Sizin ocaðýn cemlerini özetle anlatýr mýsýnýz? Kaç tür cem vardýr? Üç türlü cem vardır. Abdal Musa cemi, Her hafta Perşembe günü kılınan cem, Sene de bir sefer kılınan görgü cemi vardır)

 

Müsahipliði anlatýr mýsýnýz? Koþullarý nelerdir? Herkes müsahip olabilir mi? Müsahipsiz cemlere girilemediðini birçok dededen duyduk? Sizin yörede durum nasýldý/nasýl? siz müsahipsiz çiftleri ceme alýyor musunuz ya da almýyor musunuz? Bunun nedenleri nelerdir? Musahiplik Alevilikte çok kutsal bir hizmettir. Bir talibin musahip tutmadan pirin makamına gelip tek başına cemde bulunamaz. Musahip kişinin dürüst olması her ikisinin de Muhammed Ali yolunda dürüst olmaları lazımdır. Görgü cemlerine giremezler.

 

Cemlerinizde hangi semahlar yapýlýr? Sizin cemlerinizde özellikle dönülen semah hangisidir? Kırklar semahı yapılır

 

OCAKLAR

 

 “Ocak” ne demektir? Ocaklar nasıl ve ne zaman ortaya çıkmıştır? Ocakların manevi anlamını nasıl yorumluyorsunuz? Ocakların mutlaka bir kurucusu var mıdır? Hizmet veren dedelerin geçmişten gelen bağlı bulundukları soya ocak denir. Ocaklar, Hacı Bektaşî Veli zamanında kurulmuştur

 

Siz kendi geldiðiniz  ocak  hakkında bilgi verebilir misiniz? Ocağınız hangi imama ve /veya evliyaya bağlıdır? İmam Rıza kolundan geliyor

 

Sizce bütün ocaklar eşit statüde midir? Deðilse sizce bunlarýn nedenleri nelerdir? Bütün ocaklar ayrı amaç için ilerlediklerinden eşittiler

 

Bildiğiniz Alevi Ocakları’nın adların söyleyebilir misiniz? Ocakların sayılarındaki artıþ sizce nasıl gerçekleşmiştir? Avuçan, ürrüyen hızır, Baba Mansur, Hacı Kureyşan, Sarı Saltık, Hüseyin Abdal, Zeynel Abidin, Hubuyar Sultan, yalınyak

 

Ocağınıza bağlı taliplerin ve size bağlı taliplerin dağılımı nedir? Şu andaki durumları nerede olduklarş ( köyde- şehirde- yurt dışında) konusunda bilgi sahibi misiniz?

Sivas Zara’nın karabel aşireti Muhammed eşker oğluna bağlı.

Tunceli kuzat, ovacık    “               “             “         “           “

Erzincan Avşin                “               “            “          “           “

Çorum Alaca aşireti Muhammed eşker oğluna bağlıdır. Avrupa’ya kadar yayılmıştır. Muhammed eşker oğlunun türbesi Kemah boğazında şehit olmuştur. En yakın mekanı olan Erzincan’ın Pahıdaş kasabasında türbesi şu anda buradadır.

 

Kerbela, Matem, Muharrem Orucu’nu ne zaman tutuyorsunuz? Her sene Kurban bayramından 20 gün sonra Muharrem orucu tutulur.

 

Söyleşi: 1998, İstanbul

 

MUSA ÇETİNKAYA

 

 

Musa Çetinkaya Hızır Hızır’dan devam edelim? Sevgili Ayhan Bey bu konuları açtığınız için bizim içinde insanlarımız içinde büyük faydalar olduğuna inanıyorum.

Hızır Aleyhselamın orucu hakkında halkın inancına göre Hızır’ın Peygamber olduğunu kabul ederiz. Bütün halkta bunu kabul ediyor.

Onun Abı Hayat suyunu içtiğini halkın rivayetine göre Hızır İlyas ve Hızır iki kardeş olduğunu ifade ediyor. İki kardeş olması söz konusu deniliyor ve bu kaynaklar bir kısmen rivayete dayanıyor.

Biraz önce Kuran-ı Kerimden bahsettiğimiz o ayet Kuran-ı kerime ait kaynağı oydu. Halk genellikle doğa unsurlarına üstünlük darda kalanlara İlyas denizde de, karada da Hızır’a ait olduğunu görüyoruz. Ve Hızır’ın Alevi tasavvufu inanç yolunda topluluk büyüklerinin ulusu Hızır’ın Ali’yle yardım istenen doğa üstü doğal kuvvet olarak anılır. Bir adı vardır diyor ki bir şiirinde:

Bir adı vardır bir adı Hızır

Her nerede varsam orada hazır

Alim padişahtır Muhammed vezir

Bu fermanı yazan Ali değil mi

 

Şimdi Aliyle Hızır’ın  o varlığını gönül varlığını birleştiren Alevi tasavvufçularıdır.

Hızır Orucuna gelince yöresel olarak bazı yerlerde değişim görüyoruz, örneğin; Erzincan, Tunceli, Kars o havalilerde aşiretler bu orucu işte bir haftada bir aşiret orucunu tutuyor ikinci haftada diğer aşiret oruç tutuyor. Üçüncü de diğer aşiret oruç tutuyor. Böylece üç aşiretin aralarında da Hızır’a ait kurbanlar kesiliyor, lokmalar dağıtılıyor bu gelenekler insanların birbirlerine yaklaşımını görüyoruz, barışını görüyoruz, sevgisini görüyoruz. Ve Hızır sofralarını açıyorlar, açlar yetimler esirler doyuruluyor. Bunu şöyle görüyoruz ki bizim bu İç Anadolu’ya geldiğimiz zaman Sivas, Malatya yörelerinde kışın bir haftanın Hızır olduğunu ifade ediyorlar.

O biz de zemheri ayından sonra bir boş hafta diyorlar ve bu boş haftasından sonra da Hızır haftası ve bu Hızır haftadan sonra da cemreler başlıyor. Böyle bir hafta koyuyorlar oraya hesaplamışlar kendi inançlarına göre.

Şimdi burada Hızır Aleyhselamın bir hafta oruç tutulmasının asıl gayesi biraz evvel Hızır ile Musa Aleyhselamın aç kalmasından yani azıklarını bulamadığından çile çektiklerinden böylece bu çileye de kendileri de şu anda bir eylem yaparak Hızır’ı da gönül muhabbeti olarak bu orucu tutuyorlar. Ama bu oruç yine kader birliği, sevgi birliği, aşk birliği toplumun refahı için olsun Hızır’ın o ulvi olan varlığı çatısı altında toplanmaya zorluyor bu milletimiz. Çünkü insanlarla bu insan yardımıyla ilgili, insan sevgisiyle ilgili onun için bugün Hızır Aleyhselamın bunun tartışmaları olmuştur sizin gibi bugünümüzde yazılar yazıp halkımızı uyaranlar bir araya gelerek Hızır Aleyhselama takvimlerde Şubat’ın 13’de Hızır Aleyhselam başlar 13-14-15 Şubatta tutarlar. Şimdi ne kadar orada oruç tutarlarsa yine o kadar sevabı vardır. Yani ama 13’den başlar 14-15-16 tutuluyor. Tutmalarında elbette bir karar verilmiş kaynaklar aranmış böylece takvimlere geçmiştir.

Evet takvimlere geçmiş ama biz o takvim bilgilerini Anadolu’nun geleneksel yapısının içinden derleyip toplamak zorundayız. Çünkü bu halkın gönlünde yaşatmış değerler olduğu için halka inmeden bu işi yapamayacağız. Fakat elbette farklı tarihlerde oruçlar tutuluyor, kutlu günler farklı tarihlerde anılıyor. Mesela işte Hz. Ali’nin doğumu olsun, Muharrem olsun, Hızır olsun bugünlerde bir farklılıklar var. Cem Vakfı’nın düzenlemek istediği bu ikinci büyük toplantı da bunları gündeme getireceğiz acaba tartışmalar bir araya gelmeler sonucunda bu tarihler aynileştiremezler mi? Bütün vakıflar, dergahlar, Anadolu’da ki dünyada ki bütün herkes bu tarihleri netleştiremez mi onun da tartışmalarını yapmak zorundayız. Çünkü halk soruyor, bir gün önce tutuyor, bir gün sonra tutuyor elbette ki bu geleneksel yapıya biz fazla bir şey diyemiyoruz. Atasından, babasından öyle görmüş ama artık günümüzde büyük şehirlerde kaynaşan insanlar tarihleri bilmek istiyorlar, gençler özellikle bilmek istiyorlar. Bunun bir tarihi var mı diyor evet 10 Muharrem diyor ama Muharrem bazıları işte 10 Ekim de bazıları yine kurban bayramına göre dönüştürerek yapıyor, bazıları Mart diyor. Böyle birbirinden farklı günler çıkıyor ortaya yine  o da dedelerin, yani Alevi inanç önderlerinin bir araya gelerek karar vereceği bir mesele. Evet Musa Çetinkaya dedemiz herhalde siz de Alevi inancı ve ibadeti hakkında bize bir şeyler söyleyeceksiniz oradan da elbette Hızır’a getireceğiz konuyu ama. İlk önce birinci bölümde Veli Dedeyle konuştuğumuz meseleler hakkında sizin fikrinizi alalım. Sünni vatandaşlarımızın belli inanç akideleri var namazı, orucu elbette ki onlar o inançlarını, o ibadetlerini yerine getiriyorlar gayet doğal. Yani Alevilerinde buna bir şey dediği yok. Fakat ortada olan terslik Alevilerin yapmış olduğu ibadetleri bazıları benimsemiyorlar, kabul etmiyorlar, kabul etmek istemiyorlar. İşte namazı yok deniyor, orucu yok deniyor Kuran-ı yok deniyor. Halbuki Kuranı da bir İslam dairesi içerisinde onun da bir ibadeti var, onun da hakka yakın olma dönemleri var yani orucuyla, namazıyla, cemiyle. Siz nasıl yorumlarsınız bunu?

Evvel sizlerin bu dedelere verdiğiniz fırsat dolayısıyla sizlere şükranlarımı sunuyorum. Tarih boyunca dedelerimiz Anadolu’da sıkıntı içinde inançlarını, kültürlerini hep baskı altında yürütmüşlerdir. Ama az da olsa kırık sazıyla sözüyle Aleviliği yaşatmışlar hiç taviz vermeden buraya kadar evlatlarını getirmişler. Onlara da şükran borcumuzdur dedelere. Ama şimdi bu iki bin yılından sonra ne yapalım ne yapmamız gerekir bütün yazarlarımızı, çizerlerimizi, dedelerimizi, aydınlarımızı bir araya toplayıp Aleviliğin daha pratik, daha aydın, daha birlik beraberlik içerisinde bu toplumu yıllar boyu buraya kadar gelen kültürümüzü daha ileriye götürmek için bizim birlik beraberliğe ihtiyacımız vardır. Demin söylediğiniz gibi Hızır ve Muharrem orucunun tek bir kaynaklara dayalı bir arada biraraya gelip hangi gün Hızır orucu tutacak hepimiz birleştirelim. Dört bölümde yok aşiretler bunu tutmuş bunu kaldıralım artık. Eğer Şubatın 13’se hep beraber 20 milyon Alevi varsa Anadolu’da hep beraber bu oruca başlayalım. İnanç babında birbirimizden kopmayalım. Ecdadlarımız evet o zaman oraya kadar getirmişler ama şimdi marifet devrindeyiz kültür ileriye gitmiş, daha mantıklı, daha birlik, daha çağdaş bir kültüre ihtiyacımız vardır. Bir çatı altında bütün dedelerimiz bir araya gelelim hiç tartışma geçmeden mantıklı bir yerde oruçlarımızı bir kurallara bağlayıp bir tutalım. Kaynağı da bir yere bağlayalım, takvime geçmiyorsa bir yere bağlayalım hala daha çelişki var. Bir aşiret tuttu bitirdi neredeyse başlayacak birinin hiç haberi yok olmaz yani bu oruç bir başlasın bir çıksın. Hızır orucu öyle on tane Hızır yok bir tane Hızır varsa bir tutalım. Anadolu’da bazı o saf dedelerimizle kendi inançlarına göre bir şeyler  yapmış ama kaynağın dışına çıkılmış. Hızır bir gelir bir gider. Hızır Aleyhselam eğer kutsal bir orucu topluma vermişse inançlı insanlar onu tutmuşsa aynı gün tutalım aynı günde kurbanımızı keselim bunu hep beraber yürütelim, bunlar çelişkiye düşmesin. Şimdi Alevliğe gelince sayın dostlar, bugüne kadar Hz. Muhammed’in hadislerine bakalım. Resullullah bir gün otururken Cenabı Haktan bir hadis geliyor “Ey Muhammed ümmetine çık de ki Ey ümmetlerim ben sizden ücret karşılığı bir şey beklemiyorum.” Resullah çıktı etrafında inanan topluma “Ey ümmetlerim ben sizden ücret karşılığı bir şey istemiyorum” o zaman ümmeti “Ya Muhammed bizim sana hizmet yapmamız lazım ne istiyorsun bir şey istemiyor musun” tekrar Hz. Resul Allah’ın emriyle “Ben sizden benim yakınlarımı sevin” diye hitap etti. Tabi toplum bilmiyor yakınları kim. Üçüncü soru “Ey Muhammed yakınların kim?” Resulullah “yakınlarım benim Ehlibeytimdir. Her kim ki benim Ehlibeytimi severse Allah’ı sever, beni sever Kuran-ı sever. Ehlibeytim Kurandır, Kuran Ehlibeytim bunlar birbirinden ayrılmaz.” Ehlibeyti kim kızı Fatıma, Aliyel Murteza, Hasan ve Hüseyin bunlar Hz. Muhammed’in Ehlibeytidir. Demek oluyor ki işte Kuranla Ehlibeytte Ali’de Muhammed Alevi kültürü Alevi olduklarını orada Alevi inancından doğan bir kültürdür inançtır hem de Alevilik Muhammed Ali’nin inancıyla Allah’ın kutsal Kuranın özüyle gelen bir kültürdür, inançtır. Devamı Ali’nin çocuklarının bu tarafa Ehlibeytin devamı da oradan geliyor. Soyumuz Muhammed Ali’nin soyundan gelen Ehlibeyt toplumudur inancımız Kuranı Azimi şandır şefaatkar Hz. Muhammed’dir, dinimiz Muhammed dinidir bu inançla buraya gelen toplumun inançları Alevi toplumunun inançları Alevi. Hem soyca Alevi Muhammed Ali’den gelen bir toplumdur hem de Muhammed’in sözü neyse Kuran neyi buyurmuşsa bunu buraya kadar getiren Alevilerdir. Resulullah tekrar Veda Haccında yine ümmetlerine son konuşmasında bunu Uhud Cengiyle geldi daha Medine’ye girmedi dedi ki “burada konaklayın ey ümmetlerim” develerden indiler zaten 30-40 kişi mürit var o zaman İslam ordusu bir kürsü oluşturuldu develerin semerinden Hz. Ali’yi yanına aldı Hz. Resul orada bir son konuşma vaaz verdi şimdi hocaların sohbetine vaaz derler bizde muhabbet derler, Hz. Ali’yi yanına aldı “Ey Nas, yani Arapça Ey Nas demek iyi insanlar anlamındadır, dinleyin bu benim son konuşmam en yakın zamanda aranızdan göçeceğim. Rehmekelehem ruhu kerruhu cismike cismin Türkçe’si Ali benden ben Ali’den ben Ali’yim eğer Aliysem beni seven Ali’yi sever.” Bunu söyleyen Resullullah dinliyorlar “ben ilmin şehriyim, Ali kapısıdır.” “benden sonrada size iki tane kutsal emanet bırakıyorum, biri benim Ehlibeytim biri Kuranımdır. Bunları birbirinden ayırmayacaksınız. Her kim ki benim Ehlibeytimi Kuranımı severse ruzu mahşer huzuruna gelecek. Ben sizin evladıyım Ali’de sizin cümlenizin müminlerin evladıdır.” Peki bunu söyleyen Resullullah hatta kolunu kaldırdı Hz. Ali’nin “Benden sonra vesiniz Abu Talibin oğlu Ali’dir.” Demek ki Resullullahın orada ki söylediği sözler kaleme alınsaydı hadisler Kuran’a geçecekti Hz. Muhammed’den sonra Şahı velayet halife olsaydı Alevilik Sünnilik dünya da olmazdı. Irkçılık, mezhepçilik olmazdı İslamiyet ikiye bölünmezdi Resullulahın adaletiyle onun kültürüyle İslam bölünmeden buraya kadar gelirdi. O Kerbela’da bu kadar kan dökülmezdi. Bunun tek sebebi işte göklere çıkarttıkları ***** dedikleri insanların en büyük hata yaptıkları için Hz. Muhammed’in sözlerine saygı duymadılar, son zamanda cenaze namazına bile gelmeden kendi menfaatleri, çıkarları için halifeliği getirdiler Bekir’e verdiler Hz. Ali’ye layık görmediler. Ama tarih yazıyor ki hakikat Ali’nindir halifelik Ali’nin hakkıdır ilim irfan sahibi Ali’den gelmiştir. Eğer Şahı Velayet halife olsaydı ilminden, irfandan, güzel ahlaktan başka bir şey dünyaya gelmezdi bu kötülüklerin hiç birisi de olmazdı. Tek sebebi işte o çıkarcıların yüzünden İslam bölünmüştür hala onların yüzünden bu çelişki devam ediyor. İşte Alevliğin özü Muhammed Ali’nin soyundan gelen toplum Alevidir, inançları Alevidir, kitabı Kuran-ı Azimi Şandır, inançları da budur. Buraya kadar ecdadlarımız Allah Muhammed Ali deyip bu ibadetlerini, geleneklerini buraya kadar getiren bir kültürdür. Kaynaklarda yazıyor bunu zaten bilim adamları araştırmışlar dünya da tekten Alevi kültürünü hiçbir dinde bulamıyorlar. Çünkü araştırdılar ki hoşgörü, insan hakları, turablık, eline, beline, diline bu güzel varlıklar hiçbir kültürde var mıdır? Eğer ecdadlarımızın getirdiği gelenekleri uygulasalar ne savaşa gerek kalır, ne polise gerek kalır kurt koyunla yayılır yani hiç savaşta bir tanesinin burnu kanamaz.

 

Musa Dede Aleviliğin evrensel boyutlarından bahsetti Alevi inanç ve kültürü içerisinde birbirinden önemli kurallar, kurumlar olduğunu belirttiler.

Sevgi, dostluk, barış, hoşgörü, eşitlik, adalet bu kavramlar Alevi inancının kültürünün içerisinde yerini almış olmazsa olmaz kurallar haline gelmiş değerlerimiz dedeler. Cemlerde dedeler gerçekten bu inancı anlatan temel insanlar olarak bu değerleri de halka aşılıyor dediniz.

 

Şimdi efendim ben kendi inancımda, kendi düşüncelerimde bütün 60 milyon Türkiye Cumhuriyetinin nüfusunun dışında gönül ister ki 6 milyar insan bu Alevi kültürünü okusun, Aleviliği öğrensin.

Eğer Alevi kültürü bütün dünya insanı ihtiyacı vardır o zaman dünya ya dünya barışı gelir, kötülükler kalkar hiçbir vatandaşta birbirlerini suçsuz yere vurmazlar. O gün tarih boyunca ecdadlarımız Muhammed Ali’den bu tarafa insanların mutluluğu için uğraşmışlar, barış için uğraşmışlar, insan hakları için uğraşmışlar hiç kendilerini dünya malı için ufak bir şey aldatmamışlar hep insanlar için hayatını bütün varlığını buraya kadar getirmişler ki insanlar ezilmesin, suçsuz yere vurulmasın hakları elinden alınmasın diye önderlik yapmışlardır. Bugün Hz. Hüseyin’in Kerbela’da Yezid’in ordusuyla su yollarının kesilmesi o işkenceye reva mıdır neden Hz. Hüseyin mazlum insanların önderliğini yapıp serini o meydanda vermiş ki zalime boyun eğmeyin, haksızlığa boyun eğmeyin. Bu inançla o meydanda savaş vermiştir. Yoksa Hz. Hüseyin’in öyle hiç kimseden korkması vardı ne de o Yezid ordusu onun parmağına bir dokunamazlardı. Bunlar bizler için dünyaya gerçek özünün örnek olmaları için haksızlığa boyun eğmeden orada savaş vermişlerdir. İşte kaynaklar buraya kadar gelmiştir. Bugün Hacı Bektaş-ı Veli Anadolu’ya gelip bütün Hıristiyan alemi her tarafı sarmış İslam’ım hiçbir adım atamamış bir yere İslam’ı dünyaya genişleten Hacı Bektaş-ı Veli olmuştur. Osmanlı paşaları ta Yavuz’un babasına kadar Hacı Bektaş-ı Velinin elini öpmüştür “Ey derviş dinin kutsaldır İslamiyet’e büyük önderlik yaptın biz senin etrafında artık saf duracağız” der. Osmanlı paşaları saygı duyup elini öpüyorlardı. Nitekim o zalim Yavuz o gerici yobaz grubu kandırdılar senin baban Alevi oldu Bektaşi oldu deyip öyle kandırıldı. İşte Yavuz o zaman Alevi toplumuna büyük bir darbe Çaldıran Savaşında 40 bin kişi bir Alevi toplumunu katledildi. O savaşlarda Alevi çok büyük kan kaybetti. Artık dedelerimiz, ecdadlarımız korkularından Anadolu’nun kırsal bölgelerine kaçtılar. Yıllar boyu Aleviliği gizli tuttular korkularından, inançlarını sürdüremediler ama az da olsa o köy odalarında o kırsal bölgelerinde Anadolu’nun dört köşesinde Allah Muhammed Ali yine o güzel varlıklarını hiç çekinmeden görgüsünü, cemini, barışını bütün güzelliklerini buraya kadar getiren yine dedelerimizdir.

 

           

Evet bu düşüncelere katılmamak mümkün değil ama zamanımız çok kısaldı dediğim gibi yetmiyor program saatlerimiz. Kartal Kültür ve Cem evinde de aynı içerikli çalışmalar var, kurslar var hatta siz çok daha ileri bir boyuta götürdünüz kaymakamlıkla bağlantıları kurdunuz. Çok güzel bir çalışma yaptınız onu da sizden alalım Musa dede.

           

Evet ben şahsen benlik şeytana yakışır. 4-5 aydan beri Kartal Cem Vakfında dostların bize vermiş olduğu hizmet dolayısıyla elimizden gelen bizden önce dostlarımız kendi karınca kararınca biz de daha pratik daha güzel bir şeyler yapmak için azimliyiz. Bütün dostların kararıyla hakikaten orada büyük çalışmalar var. Saz kursumuz var, dikiş kursumuz var, bilgisayar kursumuz, İngilizce kursu var, bağlama kursu var, dört beş yerden bir okul çağı gibi çalışmalar var. Yani insan gurur duyuyor pırıl pırıl gençlerimiz kendi kültürlerini orada öğreniyorlar. Arada da bir her Perşembe günleri cem kuruyoruz o insanların inanç babında cemlerini yürütüyoruz. Hem okullarını, hem cemlerini, hem kültürlerini hep beraber götürmek için fırsat veriliyor. İşte bu nimeti bu fırsatı kaçırmayalım, herkes kendi inançlarıyla cem evlerinde, okullarında marifetlerini, kültürlerini çekinmeden yılmadan götürmek için azimli olsunlar diyorum.

 

Söyleşi: 5.2.2000, Cem Radyo, Alevilik Söyleşileri Programı, Veli Akkol Dede’nin de katıldığı söyleşi

 

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile