HAYDAR BİRGÖR
HAYDAR BİRGÖR
(BABA (HACI) KUREYŞ OCAĞI – KİLİSE KAÇAĞI KÖYÜ / ÇAYIRLI / ERZİNCAN (01-01-1956))
AYHAN AYDIN
Bir heyecanla girdi odadan. Eeee bana da böylesi lazım zaten. Candan yürekten başladı konuşmaya. Bir de sazımız olsaydı ne iyi olurdu. O anlattı ben yazdım. Ben kendini tümüyle aşka batmış birisi olarak gördüm. Zaten sözleri, şiirleri bunu göstermiyor mu? İşte geleneğimizi yaşatan bir değerimiz...
Yaşam öykünüzü dinlemek isterim?
Eski ismi Kilise Kaçağı yeni ismi Balyayla – Balözü olan köydem. 01-01-1956’de doğmuşum. Şimdi iki köy birbirine bağlıdır, muhtarlık beraberdir. Dedem Derviş Ali, Babam Seyid Hüseyin. Dört kardeşiz. Bir ablamız var; Mustafa, Ali, Şah Haydar, Gülüzar. Annem Hanife.
Baba Kureyş, Hacı Kureyş olarak soyumuz geçiyor. Ben kendimi Düzgün Baba’nın evladı ve aşığı olarak görüyorum.
Dedem ve babam hep kirva (kirve) taliplerle birlikte, müsahiplerle birlikte yaşayan insanlardı. Dedem Dersim dilini konuşuyordu, alim bir insandı. Taliplerine muhabbete gidiyordu, saz bilmiyordu. Ama babam ve ağabiyim Mustafa biliyordu. Ali ağabayim üniversite mezunudur.
Köyünüz nasıl bir köydür?
Bir dağın önüdür. Köyümüzde yüzde altmış - yetmiş hep kirve taliptir. Yedi yaşından beri hep o inancın içinde yaşıyordum. Gelen talipler vardı, lokmalar vardı. Rahmetli dedem gelen kurbanları kesip taliplerle yiyip onları gönderiyordu. Hep o talip – kirve – müsahip gelenekleriyle büyükdük. Köyümüzde hayvancılık, rençberlik vardır. Eskiden köyümüz kırk kusürdu (haneydi). Şimdi on beşi geçmez. Köyümüz Mercan’a yakındır. Erzurum-Erzincan arasında. Hasan Efendi Çayırlı’ya bağlı Başköy’dedir. Biz de oraya yakınız.
Size soy olarak ne deniyor?
Bize Ali Mustafa Evlatları deniyordu. Pülümür Kırmızı Köprü Mergaçörüye (Mezra komu gibi?)’den gelmeymişiz. Tercan’a taliplerin içine gelmişiz orda kalmışız. Yani Hacı Kureyş’in bir koluyuz.
Hacı Kureyş, Kureyş (Baba Kureyş)
Hacı Bektaş’ın amcasının oğlu olan Seyyid Mahmut Hayrani’nin soyundan olan Baba Kureyş’tir. Halk arasındaki rivayete göre Haca gittiği için Hacı Kureyş olarak anılıyor. Ama yaygın olarak da Baba olarak da kulmanılıyor. Baba Kureyş’in evlatları olsa da fazla yaşamayıp ölüyorlarmış. O yüzden bir daha evlenmiş. Ondan bu dedeler çoğalıyor. Dedeler kollara ayrılıyor: Mevaliler, Hüseyniler, Derviş Musalar gibi kollara ayrılır. Baba Kureyş’ın oğlu Düzgün Baba ise anası da dede kızı olan bir erendir. Muş, Varto, Hınıs, Erzurun, Tekman, Bingöl, Sivas, Zara, İmran’lıya kadar Baba Kureyş evlatları dağılıyorlar.
Baba Kureyş; rivayete yöreye geldiği zaman sadece bir öküzü varmış. Alaettin Keykubat zamanında insanlar arkasına toplanınca, (her zaman olduğu gibi bir dedikodu olabiliyor) Elazığ’dan vali buna bir haber yolluyor, diyor ki sen toplumu kandırıyormuşsun. O da yok, diyor. Onu getirmek istiyorlar. O da evladım, ben yaşlıyım, diyor. O da benden valiye selam söyleyin, ben dervişim, yaşlıyım, diyor. Gelme imkanım yoktur, diyor. Kış ayında elini sürüyor, kavun karpuz oluyor, şu meyveleri götürün, diyor. O zatın mucuzileri görenler meyvaları alıp valiye götürüyorlar. Vali de diyor ki, bu adam sihirbaz mıdır, nedir? Yanındakiler valiyi etkiliyorlar diyorlarki o sihirbazdır, o tutuklayıp alıp getirin, diyorlar. Onu Elazığ’a götürüyorlar. Vali, Baba Kureyş’e kendini ispat etmeye hazır mısın, diyor? O da her şeyimle, velayetimle hazırım, diyor? Fırın yakıyorlar içine atacaklar, o da yanında Derviş Gevr (Derviş Beyaz) ve inanmayan birisiyle fırına giriyorlar. Bir müddet sonra kapıyı açıyorlar. Bakıyorlar ki, Derviş Gevr’in üstü başı toprak olmuş beyaza bürünmüş, Baba Kureyş’in de saçı sakalı buzlanmış, inanmayan da eli elindeymiş, cesedi yokmuş. Soruyorlar Derviş Gevr’e, ne gördün? Kartal geldi öyle bir hava savurdu ki biz dokduk, diyor. Pirim de bir bağdaş kurmuştu zikir halindeydi. Baba Kureyş’in eli elinde olan ise, elini verdi gönlünü (kalbini) vermedi. Kalbini (ikrar verseydi) o da yanmazdı, diyor.
Aleviler, ikrar verirler, ikrarından dönmezler. Baba Kureyş’in makanı Büyükköy’dedir.
Size bağlı köyler hangileridir?
Tercan’ın Palanga, Bulmuş, Kemerçam köyü gibi 45 pare talip köylerimiz var. Varto’da 25 pare. Pülümür’ün köylerinde taliplerimiz çok. Bingöl Kiğı 15; Tekman’da 4; Hınıs’ta 3 köy talibimizdir. Balaban ve Hıdan, Lolan, Maskan, Bayhanlılar, Ariyan’lar gibi Aşiretlere dedesiyiz. Hem dede, hem pir, hem bazen mürşit. Yani bazı yerde rehber, bazı yerde mürşit, bazı yerde pir olmuşuz.
BAZI KAVRAMLAR, DEĞERLER
Muhip, İkrar, Eda
Muhiban seven demektir. Talip ikrar veren, talip kime bağlı rehbere bağlı. Rehber mürşide bağlı. Mürşit pire bağlı, pir Hakk’a bağlı, Hakk da ikrar yola bağlıdır. Yol Hasan’dır, Pir Hüseyin’dir, İkrar Fatma’dır. (Kubbe – binadır- yani ilerde bir mahkeme, ulu divan kurulursa Muhammed Mustafa, Aliyul Murteza, Fatümatül Zehra’nın, Hasan’ül Mücteba’nın, İmam Hüseyin Kerbala’ınn Ehilbeyt On İki İmamlar’ın yüzü suyu hürmeti hakkı için Ulu divan hak mahkemesi kurulur) ve ikrarlılar belli olur. İkrarsızlar kovulur. Alevi inancında rehberini mürşidini, pirini bilmeyen bir nevi ikrarsızdır. Muhammed Ali Yolu’nun ışığı, kurtuluşu bunlara bağlı, bunlara ikrar veren, Nuhun Gemisi gibi hangisine sarılırsanız menzile ulaşır, maksuduna ererler. (Pirin Himmetiyle, Allah’ın izniyle) Alevilik’te söz ikrar’dır. İkrar imandır. İman edadır. Eda da tastikdir. Tastik de Hakk’dır.
Dört Kapı
Dört Kapı’ya geldiğniz zaman Alevilik’te; İlk kapı Şeriattır, Tarikat, Marifet, Hakikat kapıları vardır. Şeriatta ilkokul misali tarikat yavaş yavaş tarihi öğrenmek için ortaokul misalı marifette ilim irfan devridir, kendini bilmekdir, lise gibidir. Hakikat ise özünü, kendini bilmektir. Bir nevi Hakk’a vasıl olmaktır, Hakk’ın nurunu (didarını) görmektir. O da Mevlam nasip olanların yüzü suyu hürmetine, ikrarlarına bağışlarına bağışlasın, şeafaatlerine nail eylesin.
Dört Kapı’da Kırk Makam’ın bir nevi anayasada bir madde varsa uyar niteliğinde on tane maddeyi her nefsini bilmektir, gördüğün ört, görmediğini söyleme, yetmiş üç millete bir nazarla bak, incensen de incitme, benim kıblem insandır gibi; kırk makamın tümü anayasının maddeleri gibidir. Trafikte kurallara uysak kaza yapmayız. Bu da böyledir. Aleviliğin Bektaşiğin dört kapı kırk makamı dertlere devadır.
Alevilik Bektaşilik’te; yolunu, pirini, mürşidini, ikrarını, imanını, müsahipini, eşini, aşını, komşunu, hakkını, kukukunu, kirvanı bilmek yolun temel kuralıdır. Bunlar bizim anayasamızın temel kurallarıdır.
Cem
Alevilik’te cem topluluk demektir. Bir nevi halk mahkemesidir. Davacıyla, davalı (karşı karşıya gelir). Pirin mürşidin (bir araya geldiği yerdir). Halk huzurunda müşkülleri halletmek, ikrar alıp ikrar vermek, ikrarında durmak, rıza paylaşımı hak lokmasını yemektir. Darı Hak’ta, Mansur olmaktır. Pir huzurunda insan dara durup pirine rehberine, mürşidine saygı göstermeyen, saygıda bulunmayan, niyazda bulunmayan, şeytan atına binmiş gibidir. Saygı da bulunursa hakkını bilmiş, yolunu bilmiş, erkanını bilmiş olur.
Hizmet çok önemlidir. Posta oturan pirden, mürşitten, rehberden, zakirden, kapıcı, gözcü yani on iki hizmet ne gerekiyorsa. Tüm eksikler cemi yürüten zatın elindedir. El ele el Hakk’adır. Teslimiyet ve ikrar ve can önemlidir. Kişisel olarak can demek teslim olan, bağlanan, ikrarından emin olunan, o ceme bağlanan, demektir. Canlar ise bağlananlar, ikrar verenler, teslim olanlardır. Pirine, mürşidine bağlı olanlardır.
Bir de dost, diyoruz. Dost dar günün sultanıdır, Hz. Ali’nin dediği gibidir. Dostlar; dar günde, cem de cemaatte, ziyarette, kurbanda, ölümde, örf ve adetlerde ne gerekiyorsa birbirine sahip çıkan insanlar hem candır, hem dosttur.
Ozanlar-Aşıklar kimlerdir?
Ozan; benim nazarında haykırandır. Elinde sazıyla, sözüyle haykırandır. Bir nevi halkın toplumun rehberi, avukatı, savunucusudur.
Aşık; seven, maşuk sevilen. Öbür aşığın anlamı da tellalcıdır. Tellalcı yani haber alıp götürendir. Virani Baba’nın dediği gibi “ben tellalım Pazar başım Ali’dir” dediği gibi... Haydar efsaneye benzer beyhude boşuna gezer durmadan nameler düzer meğerse tellalcıyım ben... Aşıklık bülbül misalidir. Gülünü (topluluğu) bulmayınca birliği görünce ilmiyle, fazileytiyle, sazıyla o ... Aşık hem Hakk’ın kelamını dile getirir, hem de halkın birliğini dirliğini, iskitametini, dile getirir. Aşığa Ozana bir nevi rehber, diyebiliriz.
Yüce Hz. Peygamber buyuruz ki, gökkubenin anahtarı, şairlerin (ozanların) dilindedir.
ŞiirlerimdeŞah Haydar-ı Kerrar mahlasını kullanıyorum.
Zakirler?
Hem zakir, hem aşık olanlar var. Zakir cemin kilididir, ahengidir, pervanesidir, rehberin, mürşidin koludur. Zakir toplumun, cematin ışığıdır. Zakir, cemaatin, talibin, pirin, mürşidin, o ahenginden, muhibbanların, ikrarları, özünden, ikrarından, birliğinde o aşk meydanında pişerek, kendini ispatlayarak, Hakk meydanında çosan bir pervanedir. Aşıkların piri vardır, o da İmam Ali’dir, Davut Aleyhisem’dir, İmam Hasan’dır, İmam Cafer Sadık’tır, İmam Taki’dir, İmam Naki’dir.
Pirleridir İmam Taki
Badeleri sunar Saki
Dolusunu içer Aşıklar... diye bir deyişim vardır.
Şah Haydar muhebbet gülü
Özledim garip bülbülü
Ali Zülfikar düldülü
Aşkı meyli veren sazım
Bir Alevi nasıl olgunlaşır?
Hamura maya koymadan, su koymadan, (hamur) kıvamına gelmeden fırına gelip kızgın ateşte pişmeden yenilmez. Talip aşk közünde, aşk pervanesinde pirin nefesiyle, mürşidin nefesiyle, rehberin, ehli cematin itikatiyle (pişen), o aşk közünde yanan ışığıynan gönül gözüynen pişip kendini anlayan insan olduğunu bilen ispatlayan bir nesnedir. O da nefeslenen olur. Nefessiz, himmetsiz, destursuz hiçbir şey olmaz. Her şey bağlılıkla, ikrarla olur. Hünkar’ın buyurduğu gibi ayağa kalkarsan hizmet için kalk, insanı olgunlaştıran, menzile erdiren, olgun kemale eriştiren hizmettir, insana hizmettir. Halka, insana hizmet Hakk’a hizmettir. İnsanı sevmeyen, toplumu sevmeyen insanı sevmeyen Hakk’ı sever mi? İlkin insan sonra Hakk.
Herkes dedelik yapabilir mi?
Dedelik soyla sopla olmaz, aşkı olan meydana gelir, bir gevheri (cevheri) varsa saçar. Heybesinde varsa dağıtır. Benim tarlamda yoksa gider başkasının tarlasından alır, üzerine koyar satarım ama önemli olan o değildir. Ama bu gerçek Rüzgar esmeyince dal sallanır mı? Gönül sahrasında dalgalanmayan dede dede olur mu? Aşkla çalıp söyleyen boş değildir. Her şeyin başı aşktır; sohbette aşktır, muhabbette aşktır, sevgi de aşktır, birlik de aşktır.
Dede yaş anlamında mürşidi kamildir. Yol babında rehberdir, mürşittir, aydınlatıcıdır, birleştiricidir, müşkilleri halleden..
Desturu şah gir meydana
Özünü bağla irfana
Rızayla ulu divana
Teslim rıza erler vardır
Herşey teslimiyettedir, rızalıktır, bağlılıltır, ikrardır.
Dede yaşı fark etmiyor. “Kendini bilen nuru hüdadır, kendini bilmeyen Hakk’tan cudadır.” İnsanı pişiren aşkı sevdadır, mürşidi kamile varmadan olmaz, pir mürşite varmadan olmaz. Pir mürşit, olgun kamil, feyzinynen ilmiynen, faziletiynen, enginliyiynen, turaplıyana, insana köle olan rehber olan, ışık olan bir liderdir, önderdir, mürşiti kamildir. Hakk’ın ışığıdır.
Şah Haydar’ı darındadır
Meded mürvet yolundadır
Ehlibeyt neslindedir
On İki İmam nesli pirim
Alevilik’te tüm vasıflara sahip olan hem rehber, hem mürşit, hem pirdir.
Muhabbet cemi, sohbet cemleri, koldan kopma cemleri, birlik cemleri, Hızır cemi, Abdal Musa Cemi, Seyyid Ali (Kızıldeli) cemi, dardan indirma cemi (müsahipliler ölünce olur) On İki Hizmet –Görgü Cemi var (müsahipliler ve görgülüler yapıyor).
Diğer cemler ise toplumun o zaman ki ahengine bağlıdır. Cem her an için de yapılabilir. Toplum olmayınca cem olmaz. Cem demek, topluluk demektir. Şimdiler de cemler tiyatroya çevrildi.
Biraz açabilir misiniz?
Herkesin bir piri, mürşiti, rehberi vardı. Herkesin kendi itikatine göre bir yolu var. Her yerde semahlar dönüyor, bir iki deyiş söylüyor oluyor bir cem. Muhammed Ali deyince bir niyaz yapılması gerekiyor, bir kıyam yapılması gerekiyor. Şimdi Tiyatro Cemi’nde kişiler yerinden kıpırdamıyor. Yani dar mansur olmadan cem olmaz. Muhammed Ali’nin kurduğu yol sürülmeden cem olmaz.
Cemde giyim ve kuşama önem verilmesidir. Televizyoncular ise çekimlerinde dikkatli olmalıdır.
Dergahlar, cemevleri, dernekler Alevilerin Bektaşiler toplumun ikrar alma, sorunlarını çözme, muhabbet, karar alma yeri birliğin dirliğin yeridir. Bir nevi halk mahkemesi, bir nevi birlikte karar alma yeri, hak lokmasını paylaşma yeridir.
Siz yaşam öykünüzü anlatınız?
Ben on yaşından beri bu itikatin, inancın içindeyim. Rehberime, pirime, mürşidime, talibime, müsahibime hem niyaz etmişim, hem niyaz edilenim. Halen de bu devam etmektedir.
El ele el Hakk’a
Demeyin ki olur şaka
Kimi abdal olur giyer hırka
Gezer alemi bir zaman
Askerlikten sonra Alevi toplumunun içinde ziyaret olsun, cem olsun, insanların seyyid evlatlarının olan sevgilerine olan ilgisiyle sazımla, sözümle devam ediyorum. Ölünceye kadar da devam edeceğim. Dualarla, gülbenklerla, Muhammed Ali’nin gülbenkleriyle yolumu sürdürmeye devam etiyorum.
Askerlikten sonra Ankara’ya geldim, 1978’de. Sağlık Bakanlığı’nda hizmetli olarak işe girdim. 2000 yılında emekli oldum. Bine aşkın deyişlerim vardır. Eğer yazsaydım, on bin olurdu. Bir kısmını yırttım, attım. Bir kısmına değer vermedim, biraz da hal ehli insan bulamadım. Şu ana kadar da özümle, inancımla, itikatımla elimden geleni sazımla sözümle yolum erkanımla, bu yolun bir neferi kölesi olmaya çalışıyorum.
En çok etki aldığım Şahı Merdan Ali, Düzgün Baba’nın aşığıyım ve o varlığ da ondan aldım. O feyzi, ilhamı o varlığı Şahı Merdan ve Düzgün Baba’dan aldım. O kapının kölesiyim.
Hasan Muhammed’tir
Hüseyin Ali
Zeynel Abidin’e demişiz beli
Muhammed Bakır’ı sevdik ezeli
Söylersen Muhammed Ali’den söyle
Genç Abdal
Zikrimiz Ali Fikrimiz Ali, Mizamımız Ali, Gönlümüz Ali, Durağımız Ali, Dergahımız Ali, Kapımız Ali, Bağımız Ali, Muhabbedimiz Ali’dir, On İki İmamlardır, Muhabbed Ali’dir....
Şu Anda Cem Vakfı’ndayız, Ayhan Hocamızla beraberiz, Hakk muhabbetini yapıyoruz, bir sazımız eksik. Gönlümüz, istikametimiz, menzilimiz, kapımız bir. Allah o kapıdan, o yoldan, o faziletten ayırmasın, bizi muhabbetin aşkında var etsin. Vasıl eylesin o menzile. Cenab-ı Mevlam dillerin gevher olsun, Muhammed Ali bizleri bu birlikten bu dirlikten, ayırmasın, sebeb olup da sebeb olanlardan da razı olsun, Hz. Hızır’ın devri kutbu İmam’ın Himmetleriyle nazarı bakışları üzerinizde hazır nazırlarıyla, daha başka cemlerde buluşmak dileğiyle...
Söyleşi: Ayhan Aydın, Temmuz 2012, İstanbul
SELAM OLSUN
İnsanlığa hizmet eden
Edenlere selam olsun
Bütün insanlığı seven
Sevenlere selam olsun
Yetimlerin yarasını
Mazlumların duasını
Yoksulların çırasını
Yakanlara selam olsun
Komşusu aç iken yatan
Bizde değil diye çatan
Sevgi muhabbeti satan
Ol nebiye selam olsun
Nebilerin git izinden
Çıkma arifler sözünden
Ayrılma pirin dizinden
Mürşit pire niyaz olsun
Pirini bil yoldan sapma
Yolun erkanından kopma
Sakın ikrarsıza tapma
Hak sevene selam olsun
İncinsen de sen incitme
Pirsizin yoluna gitme,
Bülbül değil isen ötme,
Diyenlere selam olsun
Ben Hakk’ın kudret eliyim
Hem divane hem deliyim
Hem Ali’yim hem veliyim
O zatlara niyaz olsun
Sevenlere selam olssun
Hacı Bektaş akışını
Mevlana’nın bakışını
Yunus Emre çıkışını
O zatlara selam olsun
Erenlere niyaz olsun
Dava ikrarın davası
Gönül sevenler yuvası
Şimdi birliğin sırası
O birliğe selam olsun
İlmin kapısını açan
Cihana sevgiyi saçan
Güvercin donunda uçan
Pir Veli’ye niyaz olsun
İkrarsız yola varılmaz
Himmetsiz dara durulmaz
Gönül kabedir yıkılmaz
Aşk ata binen yorulmaz
Binenlere selam olsun
Şah damara yakın olan
Arayıp özünde bulan
Aşkın deryasına dalan
Yüzenlere selam olsun
Dalanlara haber olsun
İkrarla kuruldu cihan
Gönüllere oldu mihman
Talip ikrar ile iman
Bilenlere selam olsun
Sevenlere selam olsun
Müsayibe ver ikrarı
Seviyorsan Şah Haydarı
Yürüttü cansız duvarı
Pir Hünkar’a niyaz olsun
Hayber Kalesi’ni açan
Cihana ışığı saçan
Zemzem kevserinden içen
Şah Merdan’a niyaz olsun
Pirinden al nasihatı
İkrarınla ver biatı
Dört kapıylan seriatı
Tarikata selam olsun
Hakikata niyaz olsun
Hünkar Hacı Bektaş Veli
Seyit Mahmud Hayran Veli
Abdal Musa Kızıl Deli
O pirlere niyaz olsun
Kırkların cemine girmek
Hakikat sırrına ermek
Rıza lokmasını yemek
Yiyenlere selam olsun
Hakk lokmasını paylaşmak
Gönül kabesin dolaşmak
Hakk’ın ceminde buluşmak
Tüm canlara selam olsun
O birliğe selam olsun
Müsayibsiz girme ceme
Secde edilir ademe
Gönülden gönüle deme
O birliğe selam olsun
Hakk ceme girdiğin zaman
Dergaha vardıgın zaman
Birlige erdiğin zaman
Hakk dara durduğun zaman
Pir mürşide niyaz olsun
Cem birliğe selam olsun
Hakikatın libasını
Ol nebinin abasını
Velilerin duasını
Yapanlara selam olsun
Muhammed Ali darında
Sadık kalın ikrarında
İçin aşkın pınarında
Veren ele selam olsun
İçenlere şifa olsun
Hacı Bektaş, Abdal Musa
Hakk yolunda etme tasa
Budur kanun budur yasa
Pir rehbere selam olsun
İkrarlıya selam olsun
Yazmayla bitmez bu kalem
Önderlere olsun selam
Mahrum etme bizi mevlam
O Tanrı’ya niyaz olsun
Yaradana niyaz olsun
Hünkar Hacı Bektaş Veli
Abdal Musa Kızıl Deli
Seyit Mahmud Hayran Veli
O pirlere niyaz olsun
Şah Haydarı darılmaz ki
Menzil uzak varılmaz ki
Gönül kabe kırılmaz ki
Hak hakikat sorulmaz ki
Soranlara selam olsun
Sevenlere selam olsun
Şah Haydarı Hakk’a kuldur
İstikamet doğru yoldur
Şahımın ihsanı boldur
Sevenlere selam olsun
Bilenlere haber olsun
Tüm canlara selam olsun
Tarih 15.04.2010
Aşık Şah Haydari Kerrar
DUAZDEH-İ
İMAM
Yeri göğü arşı kürşü yaratan
Onsekiz bin aleme bağışla bizi
Aşk şevk ile kâinatı donatan
Yüz yirmi dört bin nebiye bağışla bizi
Kün deyi var etti cümle âlemi
Ademe okuttu levhi kalemi
Hakk’ın birliğidir Kırkların Cemi
Kırkların Cemi’ne bağışla bizi
Hakk’ın birliğine bağışla bizi
Muhammed Mustafa Ali aşkına
Hatice Fatıma Zehra aşkına
İmam Hasan Pir Hüseyin aşkına
Pir İmam Zeynel’e bağışla bizi
Muhammed Bakır’ım pişti kazanda
Caferi Sadık’ın ilmi cihanda
Musa’i Kazım’ın gönlü irfanda
Pir İmam Rıza’ya bağışla bizi
Muhammed Taki’nin durdum darına
Aliyul Naki’nin erdim sırrına
Canım kurban olsun senin varına
Hasan ül Asker’e bağışla bizi
Muhammed Mehdi’dir sahibi zaman
Durmuşum darına medet eleman
Kırkların serveri ol Şah’ı Merdan
Yer gök direğine bağışla bizi
İkrara imana bağışla bizi
Yetmiş üç şüheda otuz dokuz bacı
Onların aslıdır Güruhu Naci
Ali cemalinde gördüm mihracı
Pir mürşit rehbere bağışla bizi
Yer gök direğine bağışla bizi
Üçler, Beşler, Yediler ile Kırklar
Onların aşkına dönüyor çarklar
Oniki İmam gülü Masum Paklar
İkrara imana bağışla bizi
Hünkâr’ı Veli’ye bağışla bizi
İkrar iman ile kuruldu cihan
Gönül kabesinde eyledi mihman
Kerbela çölünde Şahı Şehidan
Pir Celal Abbas’a bağışla bizi
Pir Abdal Musa’ya bağışla bizi
Haydari Kerrar’da kurban yoluna
Merhamet et bu günahkâr kuluna
Muhtacım ben cemaline doluna
Hayranı Veli’ye bağışla bizi
Pir Düzgün Baba’ya bağışla beni
Yıl 2005
Aşık Şah Haydari Kerrar
HIZIR
Medet mürvet kapısıdır
Dar günün sultanı Hızır
İnsanlığın yapısıdır
Dar günün sultanı Hızır
Hazreti Musa’ya önder
İnsanlığa verdi haber
Sevenleri mesut eder
Dar günün sultanı hızır
Yetişip murat verendir
Darda kalanı görendir
Hakk’ın sırrına erendir
Gönüller sultanı Hızır
Görür denizde karada
Hikmeti arşu alada
Sevenler erer murada
Muratları veren Hızır
Teftiş eder gönülleri
Birleştirir erenleri
Kavuşturur sevenleri
Yüzleri güldüren Hızır
Sevenlerin dilindesin
Görenlerin kalbindesin
Aşıkların telindesin
Gönüller sultanı Hızır
Velilere yoldaş olan
Gerçeklere sırdaş olan
Car deyipte darda kalan
Dar günün sultanı Hızır
Şahı Merdan’ın nurudur
Muhammed Ali yoludur
Varlığı cihan doludur
İkrarın özüdür Hızır
Nuru cihana saçıldı
Bağında güller açıldı
Abı hayattan içildi
Kevserin gözüdür Hızır
Yüz yirmi dört nebi başı
Ali’yulullah pirin işi
Kendini bilen bir kişi
Ona yoldaş olur Hızır
İkrarlıya olur yoldaş
Sevenlere olur haldaş
Gönüllere olur sırdaş
Pirin huzurunda bağdaş
Duranlara rehber Hızır
Şah Haydari darındadır
Cümle varlık varındadır
Ali veli sırındadır
Canların yoldaşı Hızır
Gönülde mimandır Hızır
Tarih 2011
Aşık Şah Haydari Kerrar
MUSAHİP
Hakk Muhammed Ali yolu
Farzdır sünnettir musahip
Pir elinde içem dolu
Arş kürş direği musahip
Kavra musahiplik birdir
Kapısı hünkârı pirdir
Gönüllerde gizli sırdır
Hakikat şehri musahip
Ali Muhammed yolunda
Dönme sakın ikrarında
Ayırmasın didarında
Kıble gâhımdır musahip
Secde gâhımdır musahip
Ali’dir dinin imanı
Ali’dir gönül fermanı
Ali‘dir derdin dermanı
İkrar bağıdır musahip
Gönül kabedir beytullah
Pir eşiğine eyvallah
Yardımcımız olsun Allah
Hakkın emridir musahip
Şah Haydari Hakk’ın kulu
Pir elinde içtim dolu
Arıyorsan doğru yolu
Hak hakikattir musahip
Yoldur erkândır musahip
Yıl 1990
Aşık Şah Haydari Kerrar
BULDUM
Yerde gökte arar iken
Ben varlığı bende buldum
Dağda taşta sorar iken
Hikmeti kendimden buldum
Kalü beladan ikrarım
Muhammed Ali didarım
Neredesin Şah Haydar’ım
Ben Ali’mi bende buldum
Ben Ali’ye oldum Selman
Pirimdir derdime derman
Yolunu gözlerim her an
Şah Hızır’ı canda buldum
Hızır Musa ile Tur’da
Yetiş Alim koyma darda
Mekânı bellidir orda
Pirimi gönlümde buldum
Cihanın varlığı beyan
Gerçeklere olur ayan
Gaflet uykusundan uyan
Hakikati özde buldum
Dağda taşta aramayın
Sağı solu taramayın
Boşuna hayal kurmayın
Tanrı’yı âdemde buldum
Oniki İmam nurudur
Onların gönlü durudur
Erenlerin şuurudur
Sevenlerin gururudur
Tanrıyı sevgide buldum
Şah Haydari ilim irfan
Aşkınla dönüyor cihan
Gönüllerde mihman olan
Müminin kalbinde buldum
İnsanda Tanrı’yı buldum
Yıl 2007
Aşık Şah Haydari Kerrar
DEDEM SEYİT MAHMUT HAYRANİ VELİ
Akşehir’de mekân almış yatıyor
Dedem Seyit Mahmut Hayrani Veli
İnsanlığa sevgi ışık tutuyor
Dedem Seyit Mahmut Hayrani Veli
Bağı bostan etti zemher ayında
Şimşek gibi akıyordu yayında
Hasan’la Hüseyin Ali soyunda
Dedem Seyit Mahmut Hayrani Veli
Yılan kamçı oldu bindi aslana
Yüz bin kere lanet olsun Mervan’a
Mucizatı saldı bütün cihana
Dedem Seyit Mahmut Hayrani Veli
Akıl ermez erenlerin sırrına
Alattin Keykubat attı fırına
Bıyıklar buz tuttu çıktı yarına
Dedem Seyit Mahmut Hayrani Veli
Attılar fırına yanmadı kendi
Muhammed Mustafa aliydi bendi
Mucizatla kerametiydi fendi
Dedem Seyit Mahmut Hayrani Veli
Kureyş’in Babası Düzgün Dedesi
Muhammed Mustafa Ali bendesi
Ehli Beyittendir soy seceresi
Dedem Seyit Mahmut Hayrani Veli
Seyit Nesimi ile hem Baba Mansur
İkrar verip hiç etmediler kusur
Mucizatı belli şerefi cesur
Dedem Seyit Mahmut Hayrani Veli
Ali Mustafa’ ya kavuşur kolu
Gerçek erenlerin hakiki yolu
Kalbi gerçeklerin aşkıyla dolu
Dedem Seyit Mahmut Hayrani Veli
Şah Haydari Kerrar senin evladın
Dillerde düşmüyor senin o adın
Yirmi dört saatte fırında kaldın
Dedem Seyit Mahmut Hayrani Veli
Yıl 1981
Aşık Şah Haydari Kerrar
DÜZGÜN’ÜM
Bir dileğim vardır gani mevlaya
Bizi darda koyma Sultan Düzgün’üm
Meylimi vermişim Ali Aba’ya
Bizi darda koyma Sultan Düzgün’üm
İkrar verdik pirim sana sığındık
Çileye katlanıp Hüseyin’e yandık
Hasan Ali’yul Murtaza’ya vardık
Sen bunlardan mahrum etme Düzgün’üm
İkrar verdim içimdeki aşk ile
Hakk’ın terazisinde yoktur hile
Mecnun kerem gibi düşmüşüm dile
Hep senin aşkın yüzünden Düzgün’üm
Bu ilahi aşktır çeken yorulmaz
Pire meyil veren hiç mahrum kalmaz
Her aşığım diyen sazı çalınmaz
Senin aşığınım inan Düzgün’üm
Hasan’la Hüseyin ikrar bendesi
Ali babası Muhammed dedesi
Anası Fatma Hatice ninesi
Sen bunlardan mahrum etme Düzgün’üm
Ozan Haydariyem söylerim her an
Sen oldun Düzgün dertlerime derman
Göreyim yüzünü öldüğüm zaman
Cemalini görsem ölsem Düzgün’üm
Didarını görsem ölsem Düzgün’üm
Yıl 1983
Şah Ozan Haydari Kerrar