MUHARREM ATEŞ

MUHARREM ATEŞ

 

(KARADONLU CAN BABA OCAĞI / HAVZA-SAMSUN)

 

AYHAN AYDIN

 

Daha ilerisini sorarsan atalarımız Sivas’tan, şimdi Havza’da yaşıyoruz, ilkokul mezunuyum, 55 yaşındayım, devlet dairesinden emekli oldum, Alevilik’le ilgili bilgileri sevgili babamdan öğrendim, diyen Muharrem Ateş, sadece kendi yöresinde değil, taliplerinin bulunduğu İstanbul’da da gelip taliplerin görgülerini yapan, yani dedeliği yaşatan inanç önderlerimizden.

 

Babanızın ismi ne idi?  Ali’ydi. Babam 1310 doğumlu ve 40 yılın üzerinde dedelik hizmeti yaptı. 7 yıldır da ben devam ediyorum.

 

Aynı soy, aynı cemaat? Aynı cemaat. Sivas yöresi, Tokat’ta bizim taliplerimiz olan müritler ve şu anda 130 hane olarak İstanbul’da çeşitli semtlerde bulunmaktadırlar.

 

Çocukluk günleriniz nasıl bir ortamda geçti, eskiden gelenekler ne idi, o ortamlarda neler gördünüz? Ben orta aile çocuğum, 16 yaşına kadar köydeydim. Sonra şoför olarak çalıştım ve hayata öyle atıldım. askere gittim, 1972’de devlet dairesinde işe başladım, 1996’da emekli oldum.

 

Cemlere nasıl başladınız? Babam götürüyordu, evde de yetiştiriyordu. Köyde cemlere katılıyordum.

 

Babanız evde size ne öğretirdi. Mesela Kur’an, deyiş? Mesala babanız cenaze namazı kılar mıydı? Kılardı. Ama onu bana öğretmedi. Alevilik inancını, Hz. Muhammet Ali’nin yolunu öğretti. Kendim de dini kitapları okuyarak  bu konudaki bilgileri öğrendim.

 

O dönemden başka ne hatırlıyorsunuz. Babanız sizi talip köylere götürür müydü? Götürürdü.

 

Talip köyleriniz hangileriydi? Sivas’ın Banaz Köyü’ne giderdik, 15 hane vardı.

 

Kaç yıllarındaydı bu? 1956-57 yılları arasında.

 

Banaz’da Karadonlu Can Baba müritleri var. Diğer ocaklardan neler vardı? Pir Sultan’ın kendi ocağına bağlı talipleri vardı. Onların da kendileri sorduğumuz zaman babam öyle söylerdi, Sivas ve Erzurum yöresinde gelip oraya oturanlar vardı.

 

Pir Sultan’la ilgili neler vardı orada, sizin kendi deyişlerinizde? Orada Pir Sultan’dan mı okunurdu (şiirler), yoksa normal Şah Hatayi’den okunur muydu? Şah Hatayı, Kul Himmet, Fuzuli, Yemini gibi ozanlardan deyişler okunurdu.

 

Havza’da ki cemlerle Banaz’daki cemlerde farklılık yok muydu? Bizim Havza, Tokat, Amasya, Çorum, Sivas yörelerinin cemleri birbirini tutar, okşar yani birbirine benzer.

 

Havza’da Sünnilerden, Alevilerden babanıza soru soranlar, fikir danışanlar oluyor muydu? Sünnilerden olduğunu sanmıyorum ama Alevilerden gelenler oluyordu.

 

Evinize başka köylerden dedeler geliyor muydu? Geliyordu ama misafirliğe gelirlerdi.

 

Sizce dedeler kimlerdir, dede demek ne demektir? Bizim anlayışımıza göre dedelerin başı Hünkar Hacı Bektaşi Veli Hazretleri. Çünkü bu zat İran Horasan’dan Rum diyarına geldiği zaman Sulucakarahüyük’e gelmiştir ve orada bir dergah kurup medrese oluşturmuş ve kendisine bel bağlayan kendi yetiştirdiği dervişleriyle, kendine inanan bütün dervişleri tüm Anadolu’ya ve hatta Anadolu’dan diğer ülkelere göndermiştir. Siz de onlar gibi irşat edin benden aldığınız feyzi onlara iletin, demiştir. Genelde o soydan gelen kişilere dede diyoruz.

 

Dede olarak hizmetler yürütüyorsunuz. Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz, yani dedeliğin manası nedir, dede kimdir, ne olmalıdır? Dede önce kendini ıslah edecektir. Kendini ıslah edemeyen başkasını da ıslah edemez. Dede her yönüyle herkesle, bütün insanlarla hoşgörülü olmalıdır. Kin, kibir, olmamalıdır; dedenin kanaatkar olması, cömert olması lazım.

 

Siz dedelik görevini nerede, nasıl, ne zaman yerine getirmeye başladınız? 1992’de Tokat’ın Kocacık Köyü’nde başladım. Babam öldükten sonra amcamın oğlu devam ettirdi.

 

Neden o devam ettirdi? Ben çalışıyordum hem de müsahibim o zaman yoktu. İkrar verdim 1992’den sonra müsahip oldum o zaman kendimi yetiştirmemiştim. Onun vefatından sonra bu görevi ben üstlendim.

 

Dedelik nasıl ve ne zaman doğmuştur. Kurumun kökü nedir? 12 İmam’lardan sonra Hacı Bektaşî Veli sonra da dervişlerinden başladı.

 

Sizin ocağa ait secere, soy kütüğü var mı? Rahmetli babam olduğunu söylerdi. Fakat dedelikten gelirken o secereyi çaldırdığından bahsederdi.

 

Dede olabilmenin koşulları nelerdir, sadece kişinin babasının dede olması yeterli midir? Hayır.

 

Başka neler gerekli? Kendini yetiştirmek gerekir, talip olan kişilere ve bütün Alevi olan kişilere ve Ehlibeyti seven kişilere, doğru ve dürüst olarak bilgi aktarmak gerekir. Dini vecibelerini yerine getirmekle mükellef olmalıdır. Dede örnek kişi olmalı, doğru ve dürüst olmalıdır.

 

Seçme yolu ile dedelik olabilir mi soydan gelmezse? Ona babacılar deniliyor, bilhassa Selanik’ten gelen muhacirler köyde kim akıllı ise, bilgili ise seçme olarak dede (baba) yapabiliyorlar ve öyle yürütüyorlar.

 

Eğitimi ile kültürü ile insanlara ne verecek dede. Önder olma vasfı yok mu? Hz. Ali ile Hz. Peygamberin kurduğu yoldan yürüyüp onlara ona göre bilgi vermesi lazım. Cem ayinlerini yapıp noksansız şekilde yerine getirmesi lazım.

 

Dede olmadan cem yürüyebilir mi? Hayır.

 

Bir dede bir cemi nasıl başlatıyor? Önce dede talibinin yanına gittiği zaman bütün halka haber verilir, posta oturur. Gelen canlar posta niyaz olurlar ve herkes yerini alır. Cemaat tamamlandıktan sonra, gözcü duasını aldıktan sonra abdest suyu gelir, meydanı temizlemek için ferraş hizmeti yapılır, sonra seccade (post) serilir dede cemaate bir gönül yoklaması yapılır, razılık alınır. Dargınlar, küskünler varsa barıştırılır tek vücut haline geldikten sonra cem yapılır. Zakirler duaz-ı imam söyler. Sonra dede ona da nasihat verir, ondan sonra çırakman yanar, kurban yapılır, sonra saka suyu gelir o hizmetler tamamlanmış olur.

 

Dedelerin cem yürütmelerinde yaşlarının bir önemi var mı? Yeteneği varsa yapar fakat önce musahip olma şartı getiriliyor.

 

Dedenin soyu yürümezse ne olur? Dedelerin soyu kalmazsa talipler kendileri başka bir dededen ikrar verip el tutması gerekiyor.

 

Bir dede hangi şartlarda dedelik yapamaz? Musahip olmayan, ehli değilse, bilgisi yoksa, kötü alışkanlıkları varsa.

 

Dedelerin halka daha iyi hizmet verebilmesi için bir okul veya bir kuruma ihtiyaç var mı? Evet.

 

Oradaki eğitim nasıl olabilir. Bir yazar dersler verse kabul eder misiniz? Kabul ederim. Ben bu işe başlamadan önce de bu düşüncedeydim.

 

Dedelerin yaşadıkları sorunlar kimler tarafından çözülecek? Dedeler hepsi bir araya gelip kendi görüşlerini beyan edecekler ama tek bir noktada birleşmeleri lazım. Dürüst ve yüksek okul mezunu kişilerin çatısı altında toplanıp onların düşünceleri ile beraber olmaları lazım.

 

Ocak nedir? Hz. Hünkar’ın kendisinin yetiştirdiği zümrelere ocak diyoruz.

 

Ocaklar nasıl meydana gelmişlerdir, manevi anlamı nasıl ortaya çıkmışlardır? Hz. Hünkar’ın eğitiminden geçmişler o dervişleri Anadolu’ya ve diğer yerlere göndermişlerdir.

 

Ocakların bir kurucusu var mı? Evet.

 

Kendi ocağınız hakkında neler anlatırsınız? Karadonlu Can Baba, Erzincan Kemah boğazında bir Tatar padişahı ile karşılaşıyor. Padişahın da keşiş adında bir din adamı vardı. Karadonlu Can Baba Hz. Hünkar’dan himmet alınca oraya gönderiyor, Erzincan yöresini ıslah eyle, diyor. Tatar padişahı da oraya gelip kendi dini işleri ile uğraşmaya çalışıyor. Karadonlu Can Baba; dur, diyor buradan öteye geçemezsiniz diyor ya benim dinime döneceksiniz, benim gibi bileceksiniz veya bundan sonra yol yok, deyince bunu padişaha iletiyorlar. Padişah dervişi çağırıyor diyor ki; senin gibi nasıl bileceğiz Hz. Hünkar’dan feyiz aldığını anlatıyor, keşişe soruyor biz bunu deneyelim, kendine çok güveniyor bize karşı gelmeye çalışıyor, bize bir keramet göstersin, biz buna bir kazan kaynatalım, diyor. Ateş yakalım o kazanda bunu kaynatalım eğer bu kazanda yanıp pişmezse o zaman buna dönelim, diyor. Padişah buna sen bunu yapar mısın? Diyor. O da, evet diyor. Orada kazanı kuruyorlar ateşler yanıyor ve kazana koyuyorlar ve bunu üç gün kaynatıyorlar ve terini silip çıkıyor bunu gören padişah ve keşiş şaşırıyorlar. Bu bir sihirbaz, diyorlar kabul etmiyorlar.

Bir de bunu fırına sokalım, diyorlar ve soruyorlar fırına girer misin?, girerim, diyor. Yakın fırını diyorlar. Karadonlu Can Baba diyor ki; ya padişahım ben bir sefer girdim size ceddimi gösterdim, şimdi fırına gireceğim siz yine inanmayacaksınız ama senin dini liderin keşiş ise beraber girelim hangimiz yanmazsak o geri dönecek. Padişah keşişe emir veriyor; gir ya keşiş, diyor. Ama keşiş korkuyor giremiyor ama padişah ferman yaptı, ve fırına giriyorlar. Saati geldikten sonra açıyorlar, Karadonlu Can Baba çıkıyor, keşiş yok. Padişah diyor ki ya derviş nerede bizim keşiş, diyor. O da, ya padişahım keşiş bana elini verdi parmakları kaldı yanımda eğer gönlünü verseydi bana belki o da sağ çıkardı. O zaman padişah inanıyor orayı ıslah ediyor.

 

Karadonlu Can Baba’ya ait, ona bağlı başka  bir dedeyi tanıyor musunuz? Tanıyorum.

 

Kaç tip cem var sizin yörede? Musahiplik cemi, görgü cemi, lokma cemi var.

 

Görgü ne demektir? Oradaki insanların hepsini barıştırmak, birliği sağlamak, demektir. Görgü yılda bir sefer olur. Ve dede taliplerin bulunduğu muhite gelir ve tüm canlar cem olup toplanır. Dede tüm canların sorunlarını dinler. Cemevinde meydan açılır, dede sorar; eğer değerli canlar bizim Alevi İslam inancımıza göre biz ibadetimizi dört kapı kırk makam üzerine yapıyoruz. Birinci kapı şeriat, ikinci kapı tarikat, üçüncü kapı marifet dördüncü kapı sırrı hakikattır, diyoruz. Bu görgü bir anlamı şeriat kapısından geçmek demektir. Şeriat kapısından temizlenip, birbirimizle helalleşip, mümin müslüm bacı tek vücut olup ve Hakk’ın divanına durmak için hazır olmamız gerekiyor. Çünkü tarikat kapısına tertemiz girilmesi gerekiyor. Diye dede, taliplerine, halka bunu anlatır. Ve tüm canların tüm sorunlarını çözer, onları barıştırır. Kul hakkı kalmadığına, olmadığına dair onlardan ikrar alır. Fakat birbiriyle barışmayanı ceme almaz. Bu konu olduktan sonra dede görgü duası okur. Dede halkı kıyama (dara) kaldırır. Dede besmele çektikten sonra; “İkrar verdim, pirimin divanına durdum.” Bunu aslında talipler söylemelidir. Ama bilmedikleri için şimdi dedeler okuyorlar. Sonra dede Nadı Ali duasını okur. Görgü bitmiş olur.

 

Büyük şehirlerde cem evine başka ocaklardan dedeler ve insanlar geliyorlar. Bir dede bütün ocakların taliplerini görebilir mi? Her dede görgü görebilir. Ama talibi olmayan kişinin müşgülünü çözüp Pençe-i Ali Aba’yı vuramaz.

 

Nedir Pençe-i Ali Aba? Dört Ehlibeyt var, bir de Peyganbser efendimiz olunca 5 esmadır, onun bir ismi de Pençe-i Ali Aba’dır. Hz. Peygamber Efendimiz, Aliyel Murteza, Fatımatül Zehra, İmam Hasan, Hz. Hüseyin’dir. Buna 5 esma denir.

Bu Pençe-i Ali Aba ikrar verip müsahip olanlara Kuran’ın Fetih sürisinin onuncu ayeti okunarak bu canlara pençe vurulur (yapılır).

 

Onu vurduğu zaman ne manaya geliyor? 5 esma  yüzü hürmetine, diyerek Allah’a yalvarır.

 

Sizin köyünüzde cem yapılıyor mu? Evet.

 

Kim yapıyor? Ben de yapıyorum çeşitli yerlerden dedeler geliyor, onlar da yapıyor.

 

Havza da başka hangi ocağın talipleri var? Ali Baba Ocağının talipleri var, Merzifon’dan gelen Piri Baba’dan gelen dedeler var. Tokat yöresinden gelen başka ocaklara mensup dedeler de var.

 

Onlarla bir bağlantınız var mı, cemleri değişik mi, kendi ocaklarının dedeleri var mı? Bağlantımız var, onlarla cemimiz aynı, dedeleri de var.

 

İsimleri neler? Hasan Dede var, Piri Baba dergahında, Pir Sultan Ocağı’ndan Duran Ovalı var, Tokat yöresinden Kul Himmet Ocağı’ndan, Şah Hatayim Ocağı’ndan gelen dedeler var.

 

Rehber ne demektir sizce? Yol gösterici demektir. Bir de musahip olurken 4 kişinin önünde dua verir, yol gösterir.

 

Cem’de Arapça mı Kur’an okunuyor, Türkçe mi? Genel de Arapça okunuyor.

 

Kur’an’ın Alevilikte’ki yeri nedir? Kur’an demek Ehlibeyt demektir, Ehlibeyt demek Kur’an demektir. Kur’an her yolu öğretiyor, ibadetimiz Kur’anın iç yüzüdür, hatta Şura suresinin 23’üncü ayeti Ehlibeyt hakkındadır.

 

Rızalık, kul hakkı alınmadan cem başlamaz. Onu biraz açıklar mısınız? Cemde rızalık göstermeyen canı ceme almıyoruz, kul hakkı yiyen, hiçbir zaman ceme alınmaz. Mutlaka kul hakkını ödemesi lazım, sonra ibadete gelip cemin yapılması lazım.

 

Ehlibeyt dedik, onların Aleviler üzerindeki etkisi nedir? Onun derinliğini dille tabir edemeyiz. Ehlibeyti sevmeyen kişi Alevi olamaz. Severek de onun yoluna gitmeliyiz.

 

Aşıklar, zakirler var. Zakir kimdir, cemde ne yapar? Zakir cemde duaz söyler, bu da On İki İmam’ları zikir etmektir. Aşıklar mersiye söyler, deyiş söyler.

Aşıklar milleti bilgilendirmek, Hakk aşığı olmadan cem olmaz. O ceme aşık olacaksın, Hakk’a aşık olacaksın.

 

Musahipliğin koşulları nedir? Musahiplik Hz. Peygamber Efendimizle Hz. Aliyel Murtaza’nın musahipliğinde başlamıştır. Ama Peygamber Efendimiz Mekke’den Medine’ye hicretinden sonra Mekke’liler Medine’ye göç ettiği zaman da Mekke’den gelenlere Muhacir, Medine’den gelenlere de Ensar denildi. Birbirine kardeşlik bağı oluşturması için Peygamber Hz. Ali ile musahip olmuştur. Musahiplikte yol kardeşi bel kardeşinden üstündür Alevi inancında.

Hz. Peygamber Efedimiz Medine’den Mekke’ye gelirken Hudeybiye Mevkii’ne vardığı zaman, Mekkeliler Hz. Peyganber’i Mekke’ye sokmamak istetiler. Orada Peyganber Efendimiz biz oraya savaşmaya gelmedik, ziyarete geldik. Bu konu üzerine ikrar aldılar ve ondan sonra Mekke’yi ziyaret etti. Rıdvan Ağacı’nın altında Mekkelilerle, Medinelileri anlaştırdı, orada bir ikrar aldı, Mekke’ye girip ziyaret etti.

Müsahiplik Kuran’ın Enfal Suresi’nin 73., 74., 75. ayetleri beyan eder.

 

Sizin yörenizde kaç tip semah var? Kırklar Semahı, Gönüller Semahı.

 

Kırklar semahını en az kaç kişi döner? Kırklar zamanını temsilen dört kişi döner; yani iki kadın, iki erkek.

 

Sazın dışında sizin cemlerde başka çalgı var mı? Eskiden kemençe (kemane) vardı, şimdi yok.

 

Semah dönenler evdeki kıyafetleriyle mi dönüyorlar? Üç etek var onunla dönerler.

 

Bütün Türkiye’de tek tip cem, diye bir şey olabilir mi? Bence hepsi bir olacak. Bu da sizlerin vasıtasıyla olacak.

 

Aleviliğin ibadet anlayışı nedir? Kur’an-ı Kerim’in iç yüzüdür. Kuran’ın hükümlerine göre yapılır. Hiçbir ayrım yoktur. Kuran’da dargın küskün kinli kibirli olmadığını gösteriyor. Allah-ü Teala dargın, küskün olanların kin ve kibirli olanların ibadetinin geçerli olmadığını söylüyor. Biz de buna uyuyoruz. Aleviler Ehlibeyt’i de Kuran eşdeğirinde görür. Aleviler Ehlibeyt’in isminin anılmadığı yerdeki ibadeti makbul görmezler.

İbadetin anlamı Cemab-ı Allah’ın divanına durmak demektir. Alevilerin ibadet tarzında Allah-ı Ütela’nın emirlerini yerine getire. Allah Kuran’da diyor ki; ey kullarım ben size şah damarınızdan daha yakınım, ne isterseniz benden isteyin, bana ulaşmak için aracı istemem diyor. Bir ayeti kerimesinde de; bana ulaşmak için bir vesile arayın, diyor. Vesilede di maksat dürüst olun, ahlakınız temiz olsun, bana kul hakkıyla gelmeyin, aç doyurun, açık giydirin, çevrenize yardımcı olun, kimsenin kalbini ve gönlünü kırmayın, bu gibi hareketleri bizden istiyor. İşte vesile bunun içindir. Bu manada kullanılmalıdır.

 

Alevilik’te ibadetin amacı nedir, Sünnilikten ayrılan yönü nedir? Ehlibeyt sevgisi, Hz. Ali ve Hz. Muhammet sevgisidir, bir de insan sevgisidir.

 

Muharrem orucu var. Kerbela, matem orucu var. Siz o orucu ne zaman tutuyorsunuz? Kurban bayramından 20 gün sonra.

 

Kaç gün tutuyorsunuz? 12 gün tutuyoruz.

 

Farklı tarihler var. Niye Muharremi kurban bayramından sonra tutuyorsunuz? Manayı bilemiyorum ama atalarımızdan öyle gördük.

 

Hep aynı tarihte mi tutalım? Evet.

 

Alevilikte ramazan orucu var mı? Yok.

 

Bir çok cem evleri açılıyor onu nasıl yorumluyorsunuz? Bunların siyasi amaçla kullanılmasını istemiyorum, ibadetle ilgili kalmasını istiyorum.

 

Sizce ideal bir cem evi yönetimi nasıl olacak? Birlik beraberlik olsun,  başlarında bilgili ve alim kişiler olsun.

 

Biraz da Samsun’dan, Havza’dan bahsedin, ben de gittim o yöreye, çok güzel bir yer. Ama kültür nasıl, inanç yapısı nasıl, insanları nasıl?

 

Havza’mız yöremiz insanları sevecen insanları vardır. Havza’mızda Samsun’da dört mevsim yaşanır. Havza yüresinde Alevi azdır. Mustafa Kemal’ın 25 Mayıs’ta Havza’ya ayak basmıştır. On sekiz gün Havza’daki Mesudiye Oteli’nde kalmıştır. Kaplıcalardan yararlanmıştır. Ben Havza Kaplıcalarında Şifayap Oldum, demiştir. Havza Tamimi’ni yayınlamıştır. 13 Haziran’da Havza’dan ayrılmıştır.

Havza’mızın meşhur kaplıcaları vardır. Suları şifalıdır. Kaplıcanın su derecesi elli yedidir. Türkiye’nin her yöresinden Havza Kaplıcalarına insanlar gelmektedirler. Havza’da her türlü ulaşım mecuttur. Devlet Demir Yolları vardır.

 

Havza’da kaç Alevi köyü var?

 

Seksen iki köyden dokuz tanesi Alevi köyüdür: Ağaca Mahmut, Eymir, Aşağı Susuz, Yukarı Susuz, Kayacık, Mursal, Kargı, Hacı Dede, Şıhkoyun.

 

Ladik size yakın, orada da Alevi köyleri, tekkeler var?

 

Havza’yla Ladik arası yirmi altı km.’dir. Ladik çok meşhur soğuk suyu vardır, Akdağ’ın eteğinden çıkar.

Ladik’in on sekiz Alevi köyü vardır: Budakdere, Derinöz, Kuyucak, Söğütlü, Eynekaraca, Sarıgazel, Çamlı köy, Meşe pınarı….

 

Amasya’yla çok içli dışlısınız. Biraz Amasya’dan bahsedelim?

 

Amasya kayalar arasında bir ufak padişahlık şehridir. Ortasından Yeşilırmak geçer o da şehre ayrı bir renk verir. Ferhat ve Şirin hatıraları halen mevcuttur. Dünyanın ilk coğrafyacısı Strabon Amasyalı’dır.

Amasya’nın merkeze bağıl doksan tane köyünden otuz biri Alevi köyüdür. Amasya’da çok ünlü bir evliya, yatır vardır. Pir Hamdullah Efendi Türbesi vardır. O yatırın bitişiğine bir cemevi yapılacaktır.

 

Merzifon çok önemli bir merkez?

 

Merzifon Havza’ya yirmi dört km. uzaklıktadır. Merzifon’un da birçok özelliği vardır. Türkiye’nin 5. Hava Üstü Askeri Hava Lima’nı vardır. Ayrıca sivil havalimanı da yapıldı. Çok tarihi bir şehirdir. İçinde Piri Baba denen evliya vardır.

 

Merzifon’daki Alevi Köyler:

Hayrettin (Nuzla ve Nihoroz Türbeleri var. 55 Hane (yaklaşık sayılar))

Yakup (Ahmet Hoca Türbesi var. 110 Hane, cemevi var.)

Oymak (20 Hane)

Kıreymir (40 Hane)

Göller (Şimdi Eski ve Yeni Göller ismiyle iki köy olmuş. Hacı Yakup Türbesi var. 25/30 Hane)

Balgöze (Eski ismi Emert, 90 Hane)

Oymaağaç (Kemal Dede ziyareti var. 70 Hane)

Gümüştepe (Eski ismi Harız, Göğcedede (bunun yanında Sıdkı Baba’nın çocukları; Hamdullah Dede’yle, Ali Bagıgül (Efendi) Türbeleri var. Onlar da Sıdkı Baba gibi şairdirler. Yağmur yağdırmak için buraya duaya çıkarlar), Sıdka Baba Türbeleri, Çıkan su Tekkesi (sarı yaralara, kaşıntıya derman olduğuna inanılıyor, dilek dileyenlere çocuk verdiği söyleniyor.) var, cemevi var.)

Alışar (Alevilerin fazla olduğu Alevi/Sünni karışık bir köy)

Yalnızköy (Alevlerin az olduğu Alevi/Sünni karışık bir köy)

Karatepe (100 Hane)

Sarıköy (Alevilerin fazla olduğu Alevi/Sünni karışık bir köy)

Karamağra (50/60)

Diphacı (150’den fazla)

Eymir (60/70)

Küçük Çay (Eski ismi Kirazlı, 50 Hane)

Elma Yolu (Eski ismi Aşağı Şamba, 35/40)

Karakaya (50/60)

Hacet Köyü

Hırka ( Ökkeaşa Sultan Türbesi,100 hane)

Alıcık (Nahiye) (Alevilerin fazla olduğu Alevi/Sünni karışık bir köy)

Han Köyü (Karışık)

Kayadüzü (Belde)

Aksungur (Eski ismi Gemerez, Karışık)

Ortaova (Alala, karışık, Aleviler on hane kadar

 

Dede size çok teşekkür ederiz, sağ olun.

 

Söyleşi: 6 Şubat 2000, İstanbul

 

(Sevgili dedemizle birçok kez bir araya geldik. 2006’da Havza’da kendi köyündeki evinde uzun bir söyleşiyle kendisinden başka bilgileri de derlemeye çalıştım. Özellikle uzun süre Rusya’da esir kalan babasıyla ilgili anlattıkları çok ilginçti.)

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile