AHMET RIZA KARGINOĞLU

AHMET RIZA KARGINOĞLU

 

(GARGIN OCAĞI – DEDEKARGIN – DEDEGARKIN / YAZIHAN / MALATYA (1920))

 

AYHAN AYDIN

 

Ahmet Rıza Kargın olduğuna göre Gargın (Kargın) Baba (Dede)yle bir ilginiz var mı? Kargın, kargın çeşitli tariflerde söylenir ama kargındır. Evet bir bağlantımız vardır.

 

Piriniz hangi ocaktır? Pirimiz Garip Musa.

 

Mürşidiniz hangi ocaktır? Zeynel Abidin.

 

Sevgili dedem nerede, kaç yılında doğdunuz, çocukluğunuz nasıl geçti? 1920’de Malatya’da doğum. Malatya’nın Yazıhan İlçesi’ne bağlı Dedekargın Köyü’nde doğmuşum. Dedekargın köyü var. Bizim aile tarihlerin yazdığına göre Hacı Bektaşî Veli’den 2, 3 sene evvel gelmiştir. Hacı Bektaşî Veli son zamanda geldiği için arasında fark vardır. Dede kargın mahlastır. Zeynel Abidîn’in ikinci oğlu Abdullah Aracı kolundan gelmedir. Onun torunları zamanın baskısından kaçarak Kürtlere sığınmıştır, Horasan’a. Ve orada birçok olaylar olmuştur. Muhalifleri katil demişlerdir. İsmi belirsiz kalmış Katil Gazi olarak namlaşmıştır. Katil Gazi’nin oğlu Numan, Hicri 120 senesinde İmam Cafer’in kızı Fatima ile evlenmiş, ondan 4 çocuğu olmuştur elimizdeki belgelere göre.

 

Ne tür belgeler var? Sinsilenamemiz var. Fotokopileri çıkacaktır. Osmanlı halifeleri devrinde de birkaç padişahın beratları vardır. Malatya valisine yazıyor ki, bu zatların saadetten olduğu anlaşılsın. Bunlardan vergi almayın, kıymetli tutun, diye resmi, tuğralı, mühürlü belgeler vardır.

 

Böyle belgeleriniz var? Mevcuttur. Hicri 120 senesinde başlar gelir. Ta bundan 150 sene evvelîne kadar. Ondan sonra nüfus icap oluyor. Son zaviyadar olarak Veliyettin dede nüfusa geçiyor. Ondan sonra dede oğulları Veliyettin’in oğlu İbrahim Bey’dir. Onun oğlu Mustafa onun oğlu hacı Ahmet Ağa onun oğlu Yusuf Onun oğlu ben Ahmet Rıza Kargın. (Bu konuda Adana bölgesi Müze Müdürü Naci Kum Atabeyli’nin derleyip bastıramadığı “Dede Kargın Şiirler” adında bir kitap Rahime Kışlal ve Ali Yeşilyurt tarafından bastırıldı. (Söyleşi metni kendisine düzeltilmek üzere gönderilen dede ilave etmiştir.))

 

Dede kargın hakkında, ocağınız hakkında ne malumatınız var? Bu aileden Sultan Numan isminde biri vardır. Bana anlatıldığına göre; Rum diyarına 18 dervişle beraber geliyor, Horasan’dan. Fırat Suyu’na rast geliyorlar. Orada bir kısmı 9 derviş geride kalıyor. 9 derviş batmadan geyik postuna binerek sudan karşıya geçiyorlar. Geldikten sonra 48 boy Türkmen aşiretine geliyor. Bu aşiretler bu dervişlere biat  ediyorlar. Onlara pir oluyorlar. Ondan sonra Akçadağ İlçesi’nin Örüşkü Köyü’ne yerleşirler. Aynı aileden Sultan Yusuf  adına bir türbe vardır. Bizim nesil oradan geliyor. Neslimiz böyledir. Benim kendi şahsi kanaatime göre bunlara da rivayet olduğuna göre pek kesin bir şey söylemiyorum. Ancak elimizdeki belge ile bu kadar mümkündür. Tarihlerde Dede Kargın Oğuz Hanın Yıldız Han kolunun bir kavim boyundan olduğu da söyleniyor. Mesela Orta Asya’dan gelişinde sonradan İmam Cafer’in kızıyla evlendikten sonra bu hale geliyor. Esasında tam kaynakları arayıp bulamadım. İmkanlarım kısıtlıydı. Osmanlı döneminde bazı belgeler, yakılmıştır,  ortadan kaldırılmıştır. Belge sahipleri korkudan kendileri imha etmiştir. Buna ancak Aşık Paşa tarihinde buldum aldım. Nejat Birdoğan kitabında  bundan bahseder. Dede Kargın’dan bahseder.

 

Dediniz ki  Dede Gargın Hacı Bektaşî Veli’den önce geldi? Aşıkpaşa’nın söylediğine göre Babailer İsyanı’nda Amasya’da Menteş’le kardeşi o zaman Hacı Bektaşî Veli birlikte geliyorlar. Sivas’ta Menteş şehit  olduktan sonra Hacı Bektaşî Veli’nin Baba İlyas’ın halifesi  olduğundan bahsediliyor. Baba İlyas’ın halifelerinden olmasına rağmen nedense isyana girmiyor. Artık onlar imha olduktan sonra oradan gelerek tarikatını icra ediyor. Ölmüş ya da  kaybolmuş bir yolu düzeltmeye çalışıyor ve düzeltiyorda. Baba İlyas Dede Kargın’ın halifesedir. Hacı Bektaşı Veli de Baba İlyas’ın halifesidi. Tabii ki kaynak bulup öğreneceğiz. Kafadan atmakta doğru değil. Biraz gerçekleri bulmalıyız.

 

Dedesiniz, dede kargın ocağından geliyorsunuz, şimdi dedelik, babalık aşıklar, zakirler bu yolu bugüne getirmiş insanlar. Ama maalesef bu yol epeydir sekteye uğramış? Dedelik yapabilmek için üç zenginlik lazımdır. Birisi madden zengin olmak. İkincisi dininden, ilimden zengin olsun ki onları irşad etsin aydınlatsın gerçeklere yöneltsin.  Bu iki zenginliğin var. Üçüncü zenginlik gönülünden zenginliğin olacak. Dede perişansa bilgisiz ise zamanla bu yolu dejenere eder. Hacı Bektaşî Veli aydınlatmış zamanına göre dedelikle babalık arasında bir fark yoktur. Yalnız Darı Mansur Sorgu suali; kimisi pençeyle görür, kimisi ağaç ile görür ki biz ağaca tapanlardan değiliz. Bu bir semboldür. Sağ olsunlar yine bu kadar yapabilmişlerdir. Kaç adet dede bulabildin?

 

Çok az. %10 bile yoktur. Adam konuşmayı bilmez adam tenkit eder; nasıl cem de bizim diyorsunuz? Cami de bizim. Camide cem yapılmaz mı? Cem evinde namaz kılınmaz mı? ya. Namaz ne demektir? Allah’a bir dua. Bunu  cemevinde de yapıyorsun, camide de yapıyorsun? Sonra namazın ne şekli vardır, ne de vakti vardır. 5 vakit şart değildir. Namaz bir duadan başka bir şey değildi. Namazda eğril, doğrul başka bir taraf var mıdır? Kuran’da yok. Bunların hepsi Allaha hürmet etmektir. Elham Fatiha Süresi de Allah’tan temennidir. Zaten dikkat ediyorsanız Kuran üç esas üzerine gelmiştir. Bunları konuştuğum zaman bana ters bakanlar da var.

Tarih bir, ikincisi tavsiye, üçüncüsü temennidir.

Geçmiş zamana ne denir? Tarih. Dikkat buyrun büyük bir kısmı bunu yaptık şunu yaptık diyorlar. Bu tarih değil midir geçmişten bahseden?

İkincisi; tavsiyedir. Kuran’da şu şu şunlardan uzak dur, diyor. Şu şu iyiliklere yönel, diyor.

Üçüncüsü temenni; yarrabi bana şunu ver, bunu ver. Bunu dediğim zaman bana Kuran’ı tahrif ediyor, diyorlar. Bu kadar cahil insanlarımız var aramızda.

 

Peki bunun manevi boyutu fazla bir de sevgili dedem tasavvufa da girmiş oluyor. Dediğiniz gibi görünenin ötesinde Alevilik’te çok farklı şeyler var kolay kolay elde edilmiyor. Tabii ki çalışılacak bilgi sahibi de olunacak. Dedeler buna sahip olduktan sonra özveride bulunacaklar. ahlaki ilkeleri zaten kendileri hayatlarına geçirecekler derken güzel ahlaklılıksa Aleviliğin dedeler de bunu uygulayan insanlar olacak. Demek ki bu yolda bir felsefi boyut var, bunu aramak lazım? Çok geride kalmış kolay değil dedeliği diriltmek çıkarmak kolay değil. Mesela bizim tarikat gidişimiz Ebul  Vefa tacil arifeyin süreyidir.

Nasıl  bir bu yol? Bildiğimiz tarikat sürekleri ki onu uygulamak lazım.

 

Bir farklılığınız var mı onu diyorum. Yok her bir pir kendi göreneğinden bir şekil yol sürmüştür.

 

Her ocağın uygulamada özü aynı, farklılıklar doğaldır? Esas birdir.  Bunun böyle olduğunu bizim elimizdeki fermanda da yazar.

 

Evet şimdi dedik ki bu yol ince bir yol. Eline, diline, beline sahip olma yolu, dedik. Peki Sünnilik’ten farkı ne Aleviliğin, Sünni inançtan farkı ne? İbadet şekilleri. Muaviye’nin isyanına kadar hiçbir değişiklik yoktu. Hz. Peygamber son Veda Haccı’nda iki şey emanet etmişti; biri Ehlibeyti biri Kuran, diye. Bundan sonrakilerde buna itaat ettiler. Ali zamanında Muaviye isyan etti Ehlibeyt  Hz. Ali  ikincisi Fatıma, Hasan, Hüseyin’di. Hz. Muhammed’in sözüdür. Ayşe’den riayettir bu. İslam Alimler Ansiklopedisi’nde 2. cildinde diyor ki, ya Allah’ın Resul’u senin bu Ehlibeyt’in kimdir? O da der Ali, Fatıma, Hasan, Hüseyin. Biz neyiz diyor Ayşe hanımı. Siz diyor sair zevcelerimizdensin, benim Ehlibeytim budur. Muaviye Ali’ye isyan etti. Kur’an bize kafidir. Aleviler de Ehlibeyt bize kafidir, dediler. Fark burada.  O zaman burada bu iş ayrılıyor. Ben bir fark görmem Sünni Alevi diye. Hatta Ermeni, Yahudi bunlarla da fark görmüyorum insan insan olması lazımdır. Sen diyorsun ki Eşşedü en illahe illallah Eşşedü enle Muhammeden abduhu resullah hepsi Allah’a gidiyor. Sonra gelen dinler ikinci gelen din önceki dini tenkit etmemiş tasvip etmiştir. Ensar Musayı Muhammet tasvip etmiş 4 kitapta haktır diyor. çünkü Rebbul alemindir. İnanlara tabi sözüm.

 

Peki siz cem yürütüyor musunuz? Yok yürütmem dedelik. Birkaç defa gitmişimdir. Köyler arasında akraba arasında uzlaştırmak, barıştırmak için gitmişimdir. Dedelik yapmam.

 

Erkan yürütmediniz ama dede soyundansınız. Küskünleri barıştırıyorsunuz, ama milletin sevgisi saygısı var. Bunları nerelerden öğrendiniz dede? Büyüklerimden.

 

Kimlerden mesela? Mesela babamdan, amcamdan.

 

Babanız cem yürütüyor muydu? Yürütürdü. Ben de yürütebilirim ama yürütmem.

 

Nerelere gittiniz, hangi köylere? Seksene yakın köy vardır. Orada fermanda yazılı olanlar.

 

Babanızın gittiği kaç köy vardı aşağı yukarı? Pek bilmiyorum. Her zaman giderdi. Kurbanlarını keserdi. Canlarda el ele el Hakk’a  derdi... Dedeler arasında ast üst yoktur, Alevilik’te.

 

Söyleşi; 17. 05. 1999, MALATYA

 

Not: Dedenin Şiirleri ve soyunu gösteren şeçereler, belgeler;  Rahime Kışlal, Ali Yeşilyurt tarafından, Dede Kargın, Şiirler, Can Matbaacılık tarafından 1999 sonunda bastırılmıştır.

 

Şiirlerinden örnekler:

 

AĞLAMAK

 

Kulağıma geldi hıçkırık sese,

Baktım yüce dağlar kışına ağlar

Somurtup dururlar gördüm herkesi,

Genç duru ihtiyar yaşına ağlar.

 

Kimi çabalıyor zengin olmaya,

Kimi diyor korkam kasan dolmaya,

Kimi de dolaşır ekmek bulmaya,

Çaresiz yavanca aşına ağlar.

 

Her biri bir çeşit sevdaya dalmış,

İnsanlık anlamı kuru hayalmış,

Banim düşündüğüm mazide kalmış,

Ah deyip mezarın daşına ağlar.

 

Kenardan gülüyor bana birisi,

Haklar ölmüş nerede var dirisi,

Demedi mi sana ilham perisi,

Her zavvallı kendi başına ağlar.

 

11.12.1998, A.R.K.

 

PİRİ ŞADIR MEYDAN ALİDİR

 

Kemaletin sorarsa yapısını,

Doğruluk bu yolu öz temelidir,

Kırk makamı olan dört kapısını

Bilmiyorsa ona söylemelidir.

 

Tur dağında erdi Hazreti Musa,

Ruhul Kudüs oldu Meryem’den İsa,

Bir kara direği eylesen Asa

Yüzü benli Şah İbrahim Veli’dir.

 

Erdebil’de hak pazarın peyliyen,

Gafilleri nurla irşad eyleyen,

Şeyh Safiye gereğini söyleyen

Daha bu tarihten çok evveldir.

 

Horasan elinden azmirah olan,

Malatya2ya gelip pirini bulan,

İlahi aşk ile taraşak dolan

Yandaşı da Seyyit Kızıl Deli’dir.

 

Hepside bir ağacın dalları

Hakka gider doğruluğun yolları

Rızalıktır tahrikat kuralları

Çünkü Piri Şahi Merdan Ali’dir.

 

26.06.19994 A.R.K.

 

HÜZÜN

 

Hüzün ne garip içimde bu hüzün gölü,

Çalkalanıp kükrüyor yaşmak mı ister?

Etrafımda biten matem sümbülü,

Gönlümün gamından açmak mı ister?

 

 

Ömrümün baharı gazelle dolu,

Solmuş çiçekleri kapanmış yolu,

Unutup maziyi düşünmem hali

Hala istikbali koşmak mı  ister.?

 

                                   Rıza mıdır bilmem mihneti çeken?

                                   Gözü yaş yerine sade kan döken,

Hayal sükuna düşen genç iken,

Unutup melali coşmak mı ister.

 

6.  09. 1994, A.R.K.

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile