RIZA ŞAHİN
(KUL HİMMET OCAĞI – GÖRÜMLÜ / ALMUS / TOKAT, (1947))
AYHAN AYDIN
Tokat’ın Almus Kazası’nın Görümlü köyünden, Kul Himmet türbesinin olduğu yerdenim, 1947 yılında Görüm’de doğdum, Buraya (İstanbul’a) geleli 4 yıl oldu, daha önce köyde idim, diyen Rıza Şahin Dede; yöresiyle igili bilgileri bizlerle paylaşırken, Aleviliği ve Dedeliği nasıl yaşadığını da bizlere anlatıyor.
Babanız cem- cemaat yürütüyor muydu? Yürütüyordu.
Siz babanızın yanında mı yetiştiniz? 18 yaşında babam beni cemlere götürüyordu, 38 senedir dedelik yapıyorum kendi bünyemde, bize bağlı 15-20 köy var.
Kul Himmet Ocağına bağlı bir dede olarak babanızdan, dedenizden ya da civardan neler duyduğunuz, Kul Himmet hakkında, Kul Himmet kimdir? Kul Himmet Erdebil’den gelen Horasan pirlerinden, Hataiyi’nin talibi, Hatai bizim dedemiz, biz Hatai’yi tanırız.
Şah İsmail (Hatai)’nin deyişlerini mi söylüyorsunuz? Cemlerimizde Kul Himmet, Hatai, Pir Sultan yani 7 ulu aşıkların deyişleri okunur.
Kul Himmet Ocağı Horasan’dan gelmiş, diyorsunuz yaşamı ve kerametleri hakkında ne anlatılır bölgede. Kızılköyü’ne gelmiş musahibini orada çağırması, Dul kadının oraya misafir olması gibi çeşitli anlatılar vardır.
Civar köylerde olsun, diğer yerlerde olsun hala ziyaret ediliyor mu? Ziyaret ediliyor, festivaller yapılıyor.
Festivaller ne zaman oluyor? 22 Ağustostan 25 Ağustosa kadar.
Köyünüz kaç hane? 250-300 hane.
Çevre köylerde Alevi köyleri hangileri, sayar mısınız? Yuva köy, Eğridere, Salkavak, Gölgeli, Kızıl elma, Karadere, Kapıcı, Kınık, Gevrek, Kevaklıh, Dadukta, Elpit, Kurusekü, Akarçay, Alanlı, Cezet, Tomara, Dereköy, Gökköy, Mineyar.
Sizin babanız, dedeniz cem cemaat yapıyor, babanız size ne dedi, Kul Himmet Ocağına bağlıyız mı, dedi? Evet babam bizim Kul Himmet Ocağına bağlı olduğumuzu söyledi.
Köyünüzde başka ocak var mı? Bizim köyün hepsi Kul Himmet Ocağına bağlı.
Diğer köylerin içinde başka ocak var mı? Hatai ve Pir Sultan ocağından geliyorlar.
Hatai Ocağı’na bağlı hangi dedeler geliyor? İsmi var mı? Veysel Rıza Kamal.
Size bağlı olan köyler hangileri? Yuva, Eğridere, Salkayak, Karadere, Kınık, Yusuf oğlan, Niksar’ın köyleri var İbiski, Akıncı, Dönekse.
Her ocak sizce eşit midir? Her ocak eşit değildir. Bir rehber, bir de mürşit vardır, mürşit deyince Hünkar efendimiz, aklımıza geliyor. Pir var, rehber var, halife var.
Siz Hacı Bektaş dergahına gidiyorsunuz. Pir ve rehber ocağınız var mı? Bizim rehber ocağımız Hatai. Bizde bir sorun olduğu zaman Hacı Bektaş Dergahı bakar. Yani Hatai Ocağı bizim rehber ocağımız olarak bakıyor, mürşit ocağımız olarak da Hacı Bektaş Dergahı bizim sorunlarımızı halleder.
Düşkünü olan, görülemeyecek insanı halifeye göndeririz, halife görmezse, mürşide göndeririz.
Mürşit Hacı Bektaş dergahı ise orada kimleri görüyorsunuz, kimleri tanıyorsunuz? Postta Yusuf Ulusoy oturuyor.
Biraz babanızdan bahsedin, babanızın ismi nedir? Mehmet Şahin. 20 sene önce 65 yaşında vefat etti.
Ne iş yapıyordu? Çiftçilik.
Siz ne zaman başladınız cem cemaat işlerine? 18 yaşında başladım, babam bizi götürüyordu.
Babanızın o zaman sizlere bir nasihati oluyor muydu? Babam “yarın ben öleceğim siz devam edeceksiniz, talipler gelecek, sorulacak sizin bunları öğrenmeniz lazım” derdi. Benim iki kardeşim daha var ama onlar yapmıyor bu işleri, ben yapıyorum.
Diğer köylere gider miydiniz? Devamlı giderim.
Babanız özellikle size bir şeyler öğretti mi? Örneğin sen şu duayı öğren, şöyle yetiş, dedi mi? Evet dedi.
Nasıl yetiştiniz? Babam çok disiplinli idi, bir tarikata nasıl girilir, tarikatta nasıl oturulur, misafirlerle nasıl konuşulur, evin adamı ile ne konuşulur, aile ile ne konuşulur… Bunları devamlı söylerdi bize, tarikata girerken eşik öpeceksin, edep erkanla niyaz edeceksin, iki dizin üstüne oturacaksın, ayaklarını uzatmayacaksın, kucağına havlu sereceksin, sağına, soluna, geriye bakmayacaksın, musahiplere lokma vereceksin, kendiliğinden bir şey yapmayacaksın, derdi. Hatta gençliğimde bir olay oldu, babamla beraber cem yürütmeye gittim, Tokat semahını ben de döndüm, topluluğun içinde babam bana bir tane vurdu sen nasıl semaha kalkarsın, dedi. Bu olayı hiç unutamam.
Köyünüzde babanızın dışında dede olarak kimler var? Çok kişiler var ama isimlerini hatırlayamıyorum.
Dedeliği nasıl belirlemişler, belli aileler mi dedelik yapıyordu. Köyünüzde kaç tane dede vardı? Köyde dede çok var, ama hepsi yapmaz, 5-10 tanesi yapar.
Kırk civarında ocakzade olduğu söylenir, Kul Himmet Ocağına bağlı aileler var, ama 5-10 tanesi yapıyor diyorsunuz? Evet. Biz dededen kız alırız dedeye kız veririz, başkasına vermeyiz.
Ne zaman evlendiniz, bunun kuralları var mı? Cem yapma, musahip olma gibi, dede ceme başlamadan önce kendisinin de evli mi olması gerekiyor? Ben askere gitmeden önce nişanlandım, askerlikten sonra evlendim. Dedeliğe başlarken de nişanlı değildim, daha sonra nişanlandım. Hatai, Şeyh Safı Buyruğu’nda biz kamiliz, yani bir insan kamil olmayınca musahip olamaz.
Eşinizde Kul Himmet Ocağından mı? Evet.
Kızınızı verirken Kul Himmet Ocağından olanlara mı veriyorsunuz? Hayır, dede olması yeterli.
Köydeki aileleriniz içerisinde, babanızla beraber ön planda olan dedeler var mı, onlarla konuştunuz mu? Vardı, Hasgül dede, Koca Salih dedeler vardı.
Dedelik size nasıl geçti? Ben dede olunca babam yaşıyordu, benimle beraber 20 sene durdu. İki yıl beni taliplere götürdü sonra kendisi gelmezdi beni yalnız gönderirdi. Geriden takip ederdi taliplere sorardı, tarikatınız nasıl oldu, kimler görüldü, kimler görülmedi, bizim çocuk edep erkanı nasıl yürüttü, cemden memnun kalındı mı?, diye sorardı.
Görgüsüz Alevilik olmuyor, görgü dediğimiz zaman bilmeyenler için ne dersiniz? Görgü; arınmak temizlenmek, demektir. Görgüyü pirler, rehberler yapar. Dede kendisi görülmeden dedeliğe gitmez.
Taliplerinizi genellikle hangi zamanlarda görürsünüz? On birinci veya on ikinci ayda görürüz. Talipler önce bize haber verir; biz kendimiz görülür hazırlanırız, sonra bize gelin, derler.
Dedeleri kim görür? Kendi dedeleri görüyor.
Kendinin bir üst dedesi mi görüyor? Evet, bizi Hatai Ocağından olan dedeler görür.
Sizin görülmeniz ve diğer taliplerin görülmesi aynı mı, bir farklılık var mı? Fark yok.
Siz görüldükten sonra diğerlerini mi görüyorsunuz? Cem evine toplanıyorlar görüyoruz.
İnsan kendi isteği ile mi görülmek istiyor, yoksa dede mi zorunlu kılıyor? İnsanı komşusu görür, komşunun içinde de dede görür. Dede komşusuna sorar bunlardan razı mısınız? Der.
Komşu birisinden şikayetçi oldu, dede onu dara çekti meydanda sordular razı mısınız, değil misiniz? Siz verilecek cezayı cemaate mi sorarsınız, kendi aranızda mı karar verirsiniz? Belli bir suçu varsa mesela kız almış, kız boşamış veya herhangi bir suçu var, onu komşuya sormaya gerek yok, onun zaten toplum cezası vardır: 7 sene, 5 sene, 3 sene gibi. Yani onu cezası bitene kadar ceme almayız.
Bunu uyguluyor musunuz? Uyguluyoruz, aralarında çekişme olmuşsa komşularına sorarız bunlar nasıl çekiştiler, bunun bilgisini alırız, cezaları uygularız.
Ne gibi cezalar veriyorsunuz insanlara? Kızı yabancıya (Sünni’ye) gidenleri 20 sene topluma almadığımız insanlar var. Adam Kasımpaşa’da oturuyor kızı yabancıya gitti, 8 sene topluma almadım.
Son zamanlarda bu cezalar arttı mı? Artmadı, eskisine göre bizim cezalarımız biraz hafifledi.
Görgü sadece senenin bir günü olup biter mi? Hayır.
Bazı yörelerde öyle imiş? Bizim orada öyle değil. Her Cuma tarikatın olduğu akşam veya adam kurban kesecek, kurbanı kestiği gece o adam yine görülür, cemaate sorulur bunun kurbanı yenilir mi, postunda oturulur mu, lokmasını verir mi, ekmeği yenilir mi?, diye. Cemaat bundan razı olmazsa biz lokmayı bırakıp gideriz. Adam kurban kesiyor cemaate soruyoruz razı olmuyorlar, ona kimse gitmez, yemez kurbanı, öylece kalır.
Siz Perşembe günleri cemlerinizi yapıyorsunuz. Çok talip köyünüz olduğu için az kalabiliyorsunuz oralarda, ibadetiniz kaç ay sürebilir? İbadet 3-4 ay sürüyor.
Bir köyde en fazla ne kadar kalabiliyorsunuz? Eskiden çok kalıyordum; 15-20 gün dava ile uğraşıyordum. Örneğin Ahmet’in sınırı bozulmuş, Ali’nin kızı kaçmış, çoban başkasının tarlasına sürüleri koymuş… Hep bu işlerle 20 gün uğraşırdım. Şimdi 15-20 gün bir köyde kalıyorum.
Kaldığınız köyde her gün mü cem yapıyorsunuz, yoksa Perşembe akşamları mı yapıyorsunuz? Görgü bittikten sonra her akşam cem olur.
Görgüyü bir cemde bitirebiliyor musunuz? Bitmiyor, 1 hafta sürüyor.
Görgü cemi kaç saat sürüyor? Akşam 6’da başlarız gece 3’e kadar sürer. Ondan sonra yatmayız; sabah namazı kılarız, insanların çoğu gitmez oralarda yatarlar. Sabah cemi yapılır, ama şimdi gece birde bitiyor.
Daha çok neler anlatıyorsunuz? Cem evlerinde Hz. Hüseyin’in şehit edilişi üzerine konuşuluyor.
Bir talip köyüne gittiğinizde nereye mihman oluyorsunuz? Talipler kendileri hazırlıyorlar.
Hangi özelliği var büyük mü, rahat mı, zengin mi? Rahatlığı, zenginliği önemli değil, dede köye gitti mi yanına 20 tane adam geliyor; dede onlara bilgi verecek, onlardan bilgi alacak, onlara yemek ve çay verilecek. Dedenin kaldığı evde köylü yardımlaşma yaparak kendileri de bir şeyler getiriyor.
Cemi nerede yapıyorsunuz? Cem evinde yapıyoruz, önce büyük bir meskenlerde yapıyorduk.
Görgünün hangi günde başladığını siz mi ilan ediyorsunuz? Önce hoş geldin, demeye gelirler benim yanıma. Sonra kendi aralarında toplanırlar bana söylerler bu akşam görgüye başlayacağız, diye. Dede görgüye başlar en son gecesini Perşembe’ye getirir lokmalar yenir sonra derler ki, bizim birlik kurbanımız var, Abdal Musa kurbanımız var, görgü kurbanımız var, kurbanlar bittikten sonra herkes şahsi kurbanını keser.
Yanınızda zakir, aşık var mı? Zakirle, aşığı talipler bulur biz karışmayız.
Cemaate ilk önce ne diyorsunuz? Dedeniz geldi abdestinizi alacaksınız, siz şer’inizi dışarı attınız mı, güzel libaslarınızı giydiniz mi, tırnaklarınızı kestiniz mi, evinizden çıkarken ben görgüye gideceğim, diye büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öptünüz mü, kaynananın, kaynatanın, kayınvalidenin ellerini öptün mü, komşusu ile küsülü, olan var mı, cemaat böyle yaptınız mı, görgüye hazır mısınız?, derim onlarda eyvallah, der.
Hatai der, dara dur mudara durma, mudara dara duranların ağzı burnu karadır, yani kalbiniz kara kara buraya geldiyseniz, delik kap çeşmeye boş gider boş gelir, siz küsülülerle barıştınız mı, alacağınızı vereceğinizi verdiniz mi, 365 günün içerisinde her hangi bir suçu aldığınızı vermeye, ağlattığınızı güldürmeye, döktüğünüzü doldurmaya razı mısınız, bunları yapar mısınız, yapabilecek misiniz? Derim. Onlar da eyvallah, der.
Yine dede der ki, İmam Cafer değilim ben sizin kalbinizi yoklayayım şimdi Hak divanına geleceksiniz size burada sorgu sorulacak meydana attığınız sizin olsun, suçunuz var ise Allah sizden sorsun.
Seccade serilir ailece gelirler meydana, secde, niyaz ederler, dede der ki; “hak kapıyı açtı, ne gördünüz ne işittiniz?” Onlar da der ki; hak gördük hak işittik. İkrar iman niyaz ederler, ey erenler Hak demek Allah demek, pak demek temizlik demek, Allah neyi sevmiş? Temizliği sevmiş, temizlik içinde olabilmek için ne yapmak lazım? Allah’ın buyruğundan ayrılmamak lazım. Kin, kibir, garez kimseye yapmayın. Siz Alevi iseniz büyüğünüzü büyük edeceksiniz, küçüğünüzü küçük kardeş, evlat makamında gözleyeceksiniz.
Sonra cem vaazı verilir. Bunlar abdestlerini alıyorlar mı, yedisinden yetmişine kadar bu adamlardan razı mısınız? Onlar da eyvallah dede razıyız, derler. Veya razı değilim derler. Dede sorar, neden razı değilsin sana ne yaptı? Örneğin fırında ekmek pişirirken karısı bana küfür etti veya falanca yeri sularken bana şöyle yaptı, benim malımı çaldı, derler. Sorunlar böyle çıkar ortaya. Razı edemezsen suçlu kişiye sen kalk işini hallet gel, diyoruz. Yoksa görülmezsin, görülemezse ceme giremiyor.
Bizim dedelik yaptığımız köylerde bir insan görülmezse onun cenazesine giderler mezara gömerler ama evine kimse gitmez sadece hoca gider Kur’an okur, dede gitmez eve. Cenazeye Cumalık olur, darı olur, kırkı olur, elli ikisi olur bunların hiçbirini yapamaz o adam. Bizim köyde önceden suçlu çeşmeye su almaya giderse o çeşmede iken kimse çeşmeye gitmezdi, o eve gittikten sonra diğer bacılar çeşmeye gider suyunu alırdı.
Adamlar anlaşamıyor mu suçlu olduğu halde? Anlaşanlar oluyor.
Musahiplik nedir? Ali ile Muhammet’ten kalan canı cana, teni tene, kanı kana, malı mala bağlamaktır.
Musahip olabilmenin şartları nelerdir? Kamil ve İrfan olması lazım, oturduğu ve kalktığı yeri bilmesi lazım, sonra da musahip olduğu adamdan malını malından, canını canından ayırmaması lazım. Kitapta diyor ki, bir musahibin dedesi başka yerde olsa dahi öbür musahibin dedesi başka yerde olsa dışarıda musahibinin dedesi geliyor dese onun derdine derman yok illa ki ne demesi lazım, dedemiz geliyor demesi lazım, veya malını görse malımız geliyor, demesi lazım. Hiçbir ayrımın olmadığı anlamında bunu mutlaka söylemesi lazım. Ayrı gayrı hiç yok, müsahiplikte.
Dedeler dede ile mi musahip olabilir? Evet, dede talip ile musahip olamaz.
Sizde tarik mi var erkan mı var? Erkan var.
Kökte kaç Alevi ocağı vardır? 12 diyorlar ama yüzlerce var.
Büyük şehirlerde cem evlerine çeşitli ocaklardan geliyorlar, sizce buna nasıl çözüm getirilir? Peygamber efendimize sordular o da cevapladı; çocuklarınızı asıra göre yetiştirin, dedi. Şimdi ben sadece Kul Himmet’in semahlarını, adetlerini yaparsam olmaz, biraz Urfa’dan, biraz Malatya’dan, biraz Tokat’tan yapacağız.
Cem evinde kurban da yenir ama asıl olarak siz ocak dedenize gidip post dedeniz kimse onun sizi görmesi lazım. Olması gereken budur.
Hakkullah nedir? Dedeler de ev geçindiren kişilerdir. Bir talip üzerinde 3-5 ay duruyor, köylere gidiyor, zamanını o insanlara bir şeyler öğreterek, inançlarında yardımcı olmak için geçiriyor. Gittiği yerlerde, kendine bağlı yörelerde de insanların gönlünden kopan 3-5 kuruş veya verilen buğday, bulgur gibi geçimlik şeyler hakkullah oluyor.
Aleviliği nasıl tanımlıyorsunuz, Alevilik, Bektaşilik nedir? Aleviler Güruhu Naci’den gelmişler, Alevi demek; özverili, temiz, dürüst insan, demektir. Diğerleri 40 sene sonra Müslüman oldu, Aleviler ise doğuştan, Galü Beli’den beri Müslümanlar ve mümindirler.
Muharrem nedir, Muharrem Orucunu ne zaman tutarsınız?
Muharrem deyince Ehlibeyt’in rüyası, Muharrem deyince; yer, gök, arş 18 bin alem yok iken Allahü Teala Hazretleri 17 ruhu yaratmış, gidin gezin görün dedi, 17 ruhtan biri gitmedi, neden gitmiyorsun?, dedi; Bakın dedi; Kerbela vakası kurulmuş bunu kim üstlenecek? Hz. Hüseyin dedi ki, bunu ben üstleneceğim. Allah’tan nida geldi yapamazsın ya Hüseyin, dedi. Kerbela vakası demek ailesiyle, varlığıyla, özüyle, çocukları ile İmam Hüseyin’in doğruluk yolunda şehit olması demektir. Fatima Anamız dedi ki; Ben Hüseyin’i şehit vermem. Kerbela vakası olduğu zaman ona inananlar, onun ümmetleri, ona iman getirenler o olmuş gibi yasını tutacak, orucunu tutacak dedi. Fatıma Anamız dedi ki; orucunu, yasını tutmasalar ben Hz. Hüseyin’in kanını götürürüm, gömleğini senin yanına koyarım sen de ona şefaat etmeyeceksin, dedi.
Aleviler bu orucu tutmalıdır. Hasta olur Hz. Hüseyin’in orucunu tutmayabilir ama yasını çekmeye mecburdur, saygısını gösterecek, göstermeyene Allah şefaat etmez.
Siz neye göre tutuyorsunuz? Babalarımızdan duyduğumuza göre 12 aylardan biri de bize de gelsin, denmiş. Kurban bayramından 18 gün sonra, 12 gün oruç tutuyoruz, her aya da geliyor şimdi.
Şartları nedir? Muharrem ayında ağzına tat verecek hiç bir şey alınmaz, zevk, sefaya özen gösterilmez.
Atatürk için diyorlar ki, Hz. Ali, Hacı Bektaş ve Atatürk birbirinin don değiştirmiş şeklidir, zuhur etmiştir dünyaya, Atatürk kimdir? Atatürk büyük bir liderdir, topluma marifetleri olmuştur. Ama Atatürk Hz. Ali de diyemem, Hacı Bektaş da diyemem. Hz. Ali başka, Hacı Bektaş başka. Atatürk üstün olabilir, Türkiye’yi kurtarmış olabilir, saygım var ama Ali olmuş, diyemem.
Siz Hz. Ali deyince içinizde ne duyuyorsunuz? Yiğitliği, sadece Alevilere karşı değil insanlara karşı merhametliliği, kötülük edenlere iyilik etmiş.
Hacı Bektaş kimdir? Urum ellerinden 80 bin urum erlerine baş olmuş, Kara Veyis’te güvercin donuna girmiş, Kadıncık Ana, geliyor deyince er geldi, demişler. O zaman erini yani büyüklüğünü temsil etti.
Ulusoylar, Çelebiler diyoruz bunların Anadolu’da bir etkisi var, onların etkisi hakkında ne diyorsunuz? Alevi dedeleri benliği atmaları lazım çünkü görüyorum ki ocakların üstülüğü tartışılıyor bu yanlış. Herkese bir dost, kardeş sevgisi ile bakmak lazım.
Farklı ocaktan olan insanlar yakınlaşsın, değişik ocaktan olan insanların fikirlerini alalım, yeni bir yola doğru gidelim, deniliyor, siz ne nesriniz? Buradaki insanları kaynaştıracak ortak yönler bulunsun, buna göre de bir takvim izlensin.
Hacı Bektaş Dergahı’ndan sizler kimliğinizi göstermesi için ne alıyorsunuz? Hüccet alıyoruz.
Hütcetin dışında babanızdan veya dedenizden kalma bir belgeniz var mı, Kul Himmet Ocağına dair? Var ama burada yok.
Mürşit olarak Çelebileri, dergah olarak Hacı Bektaş dergahını kabul ediyorsunuz, şu anda postta Yusuf Ulusoy oturuyor, senede bir kere mi gidiyorsunuz oraya? Bazen senede 3 defa, bazen 2 defa gidiyoruz.
Dergahtakiler sizin talip köylerinizi biliyor mu? Biliyor.
Posta oturan insan sizi ne kadar tanıyabiliyor, yada onlar size geliyor mu? Onlar geliyor nazırlarını (nezir) alıyorlar.
Bir dedenin diyelim ki 5 çocuğu var, hangisinin dedeliği yapması daha uygundur? Hepsi bilgili ise sırası ile yapabilir, bir sene bir kardeş, diğer sene başka kardeş gider talip köylere.
Şimdi kardeşler arasında siz mi yapıyorsunuz? Evet diğer kardeşler yapmıyor, amcamın çocukları da var ama gitmiyorlar.
Sizin çocuklarınız var mı? 3 oğlan, 2 kız var.
Evliler mi? Birisi evli, ikisi bekar.
Siz çocuklarınıza ne isim verdiniz? Özgür, Güngör, Önder.
Dede sana çok teşekkür ediyoruz buraya kadar geldiğin için, ağzına sağlık teşekkür ediyorum, işlerinizde kolaylıklar diliyorum. Ben de sizlere teşekkür ediyorum, vazifelerinizde başarılar dilerim.
Söyleşi; 30. 11. 2000, İstanbul