ALİ MERDAN BULUT DEDE
Geleneği Yaşatan Dedeler Anlatıyor…
ALİ MERDAN BULUT DEDE
(ŞEYH ABDAL OCAĞI)
Sivas - Koyulhisar - Gökdere Köyü.
Ayhan Aydın
Sevgili Dedem ilk önce sizleri tanıyalım?
İsmim Ali Merdan 1956 Gökdere köyü doğumluyum. İlkokulu köyde bitirdim. Askerlik zamanında oradan askere gittim. Askerden geldikten sonra 1980’de İstanbul’a geldim. Senede birkaç kez memlekete giderdim. İstanbul’a gelence kadar dedem Bektaş Bulut (bizim ocağımızın dedesi, dedeliği yürüten dede) o köyde dedeliği yürütüyordu. O Hakk’a yürüyünce (1998), biz bir daha köye dönmedik, hayat şartları nedeniyle.
2015 senesinde İstanbul’da emekli oldum. Geri kesin memlekete dönüş yaptım. Orada bizlere bıraktığı emaneti yürütmek için, elimizden gelen bütün imkânlarımızı seferber ederek köyümüze bir cemevi yaptık. Bunu köylülerimiz yaptı. Şimdi ise o yolumuzu yürütmeye elimizden geldiği kadar devam ediyoruz. Bundan sonra da yeniden gelen nesillerimize bu yolumuzu öğretmeye elimizden geldiği kadar gayret göstereceğiz.
Şeyh Abdal Ocağı benim duymadığım bir ocaktı, sizden öğrendim. Peki, Şeyh Abdal türbesi var mı?
Şeyh Abdal’ın türbesi Gökdere Köyü’nde.
Tarihi ile ilgili bilgiler var mı?
Secereler var, ama onu okuyamadık. Onu okutmak istiyoruz.
Peki, sizin ocağın talipleri nerelerde var?
Bizim ocağın talipleri Çorum Alaca’da, Çorum İskilip’de, Tokat Almus Kınık Köyü’nde (300 hane), Sivas Koyulhisar Yeşilyurt Köyü’nde, Reşadiye’de bir köyde var. Buna benzer yerlerde var. Bizim ocağımızın bir kısmının kolu Hubyar Sultan’a uzanıyor. Kerem dedemin babası Şeyh Mehmet’in Hubyar Sultan’la bir bağlantısı varmış. Koyulhisar’ın İsten Kaşık köyünde. Suşehri Ağcaağıl Köyü’nde, Çifeniz Köyü’nde, Koyulhisar’da Geliğ Köyü’nde de taliplerimiz var. (Hatta dedemin müsahibi Muharrem Hoca bu köyden) Buralarda taliplerimiz var.
Geleğ bizim Şiran’a da bazı dedeler gelirmiş, öyle duydum.
Geleğ de bizim ocaktan dedeler varmış. Hatta Dedemin Müsahibi olan dede de o köydenmiş. Şimdi onların soyundan gelenler İstanbul Küçükyalı, Aydınevler Mahallesi’nde yaşıyorlar.
Koyulhisar’da başka Alevi köyleri var mı?
Gökdere, Bahçe, Yeşilyurt, İsteyenşıh, Geleğ Köyleri.
Köyünüz nasıl bir köy?
Düz bir köydür. Otoban köyümüzden geçiyor. Koyulhisar’a 14 km., Reşadiye’ye 36 km. uzaklıktadır.
Bizim geçimimiz hayvancılıkla, ekim dikim yapılmış zamanında. Şimdi ne eken var, ne diken var. Arazilerimizin çoğu ormana dâhil oldu.
Neyle geçiniliyor?
Maaşıyla geçiniyorlar. Emeklilerimizin yüzde yetmişi köye döndüler. Şimdi eken, diken yok.
Benim üç çocuğum var, çok şükür üçünü de okuttum.
Eskilerden bahsedelim biraz? Köy kaç haneydi?
Eskiden 200 haneden fazlaydı. Şimdi ise 150 hane var.
Cemler, gelenekler yaşar mıydı?
Eskiden cemlerimiz başladığı zaman en az üç ay sürerdi. Eskiden “çiğdemler bitti, dedeler yitti” derlerdi. O zamana kadar hep görgü yaparlardı. Bizde hiçbir zaman hukuk mahkemesine gidilmezdi. Ben altmış yaşındayım, şimdiye kadar hiç mahkemeye çıkmadım.
Güz gelince “ben seni görgüde, sorguya alırım” deyince herkes kendisine dikkat ederdi. Bizim evde 18 çocuk vardı, hepimiz dağıldık. Elbette bir arada dursak sorun olurdu. Hayat koşulları her şeyi değiştirdi.
Cemler nasıl olurdu, görgü nasıl olurdu?
Bizim cemlerimizde namus sorunu olmadıktan sonra, dedelerimizin halletmeyeceği hiçbir şey olmazdı. Şimdi dedelerimiz güz geldiği zaman toplanırdık, Allah’ın da kulların da münasip gördüğü zamanda yani çoğunlukla 12. Aydan sonra başlar, iki ay, üç ay görgüler, sohbetlerimiz, birlik beraberliğimiz devam ederdi. Alacağımız vereceğiz meselesi hallolurdu, dostlar, birlikler hep devam ederdi. Dede herkese sorar, sorgular, dede her şeyi hallederdi.
Kurban meselesi var?
Cem sonunda bütün inanç, erkan konuları her şey olduktan sonra “köylü kurbanı” kesilirdi. Cemler bittikten sonra son Perşembe akşamı kesilirdi. Dualar edilirdi, kurban tekbirlenir, sadece Sünniler gibi “Allahü Ekber Allahü Ekber” şeklinde değil, On İki İmamların isimlerin zikredilerek hepsi halledilirdi. Adak adayanlar, ortaklaşır bir ortak kurban kesilir o kurban ayrı.
Müsahiplik nasıl olurdu. Müsahi kurbanı kesilir miydi?
Müsahip olunacağı zaman iki dede olurdu. Birisi müsahiplilerin önünde, öbürü postunda oturan dede olmak üzere iki dede olur. Müsahiplerin önündeki dede onlara rehberlik eder. Öbür dede de, dua ve edep erkânı her şeyi yerine getirir. Bunlar kurban kestikten sonra bunan artık geri dönüşü yoktur. Artık müsahipler ayrılamazlar. Artık senin benim diye bir şey olmaz.
Ayhan Bey, bizde müsahibe “ede – bacı” derler. Bu kelime kullanılır. Artık bundan sonra yani “ede-bacı” olduktan sonra her şeyde yardımlaşma olur, her şeyde birlik olur. Bundan geri cayılmaz. Bu bizim en önemli inancımızdır. Müsahip olacaklar 7 sene evvelinden konuşmaya başlıyorlar. Karar verdikten sonra pir huzurunda kurbanlarını keserler.
Bizim şimdi yaptığımız öğretici cemleridir. Eski cemlerde beyaz kefen şeklinde kıyafet giyip müsahip olurlar.
Kurban kesilmeyen müsahiplik müsahiplik olmazdı. Kurban kesilmezse bu müsahiplik 7 yıl yürümez diye inanılırdı.
Musahiplik nerden kaldı?
Hz. Muhammed ve onun soyundan gelenlerin kurduğu bir yoldur. Bu da Allah’ın bir lütfudir, insanların içli dışlı olmaları çok önemlidir.
Muhammed Ali’nin birliğini, dirliğini temsil eden, bir yoldur. Peygamber Efendimiz; Haşa, ben seni elimle kundaklamasam, sana Allah diye tapardım, diyor. O kadar ki birbirlerine bağlılar onlar.
Görgü de ayrı kurban olmaz mı?
Eğer insanın imkânı varsa keser, ama imkânı yoksa bizde mecbur değil.
Dedeciğim, biraz dedenizden, babanızdan bahseder misiniz, nasıl insanlardı, yolu nasıl sürerlerdi?
Dedem, ilkokul mezunu, ama eski yazıyı okumuş, Kur’an’ı iki defa hatmetmiş, bilgili, sohbeti dinlenebilir, bir zattı. Dedem Bektaş Bulut’un babası Kerim Dede, kaynar kazana elini sokup etin döşünü oradan alan bir insanmış. Öyle bir ermiş. Onun mezarı eski sur taşlarından yapılma, mezarının başında da bir ardıç ağacı var. O ağacın başında insanlar ateş yandığını görürler.
Bektaş Dede’yi gördünüz mü?
Evet, 36 yaşındayken ben o Hakk’a yürüdü. Cemlerinde halk toplardı. Zaten cemler bizim evimizde oluyordu. Evimizde yirmiye otuz büyük bir evdi. O geldiği zaman önce kendisine gözcü “tamam” derdi, “tüm hizmetler yerini aldı” derdi. Edep erkân yerine getirirdi, selavatını verirdi, tarihi konularda konuşma yapardı, küskün olanları barıştırırdı, alacağı olanları aldırır, vereceği olanların haklarını verdiridi. Halktan rızalık ister, küskün dargın varsa suskun kalmasın söylesin, derdi. Duvazlar okunur, gülbank, mersiyeler okunur.
Eskiden ışık yok. Ocaklıkta ateş yanıyor oradan aydınlanır ortalık.
Herkes birbirleriyle barışık, cemal cemale ibadetler edilir.
Babanız?
Cafer Bulut. Onun bu konularla ilgisi yoktu. Yine de köyümüzün halkı dedem öldükten sonra, onu bir lider olarak, dede olarak ona saygıda kusur etmezdi. Abim Kerim Bulut’ta dedelik yaptı bir zaman. İki üç sene dedeliği bırakmadı, sürdürdü. Şimdi ise ben ve benim kardeşim Hasan Bulut bu işi yapmaya çalışıyoruz. Birlikte cemleri yürütüyoruz.
Sizin eve ne deniyordu?
Oraya “dede ocağı” deniyor.
Şimdi de ona yakın bir cemevi yaptık. Altı aş evi, üstü cemevi, önünde de morgu olan bir yapı yaptık.
Köydeki türbeler?
Bizim köyde ocağımıza ait, “Ağdaş” denilen büyük, yuvarlak bir ziyaret taşı var. Çocuğu olmayan, adak adayanlar, bizim evden birisini önüne alır, orayı ziyaret eder. Eğer dileğim olursa ben buraya kurban keserim, der.
Şeyh Abdal’la ilgili ne anlatılır?
Dürüst, ermiş bir zatmış. Talibine, halka hiçbir kötülük istemeyen, gönlü yüce bir ulu eren. Şimdi elimizde ona ait secereler var, onu okutturmak istiyoruz.
Bu seçere size nerden gelmiş?
Bu secere bize büyük dedemiz Kerem Dede’den kalmadır. 1700’lü yıllardan kaldığı söylenmektedir. Eski saman dalı yaprağı, kırk santim genişlik, altmış santim uzunluğu ve Hz. Ali’nin kılıcının resmi var, altında da Hacı Bektaş’tan mühürlü icazat nameler var.
Sizce dedeler kimlerdir? Gerçek bir dedenin vasıfları nelerdir?
Dedeler, eline dilene beline sahip olan, kimsenin malında, mülkünde rızkında gözü olmayan, Allah kelamını hiç dilinden kesmeyen, halkına daha olgun davranan, komşusu açken kendisi tok gezmeyen, önce komşusunu gözeten, Allah huzurunda duasını eksik etmeyen, ehli kamil insanlara dede denir.
Hz. Ali kimdir, vasıfları nelerdir?
Hz. Ali Hz. Muhammed’in hem damadı, hem yeğenidir, hem Allah’ın arslanıdır. Darda kaldığı zaman Ali’yi çağır diyen, “Hızır Haldaşı- Ali Yoldaşı” denir.
Alevilik nedir?
Alevilik Allah’ı bir bilip, Peygamber’e inanan, Ehli beyt Soyuna talip olanlara Aleviler denir.
Aleviler; “eline – diline-beline” sadık insanlara denir. Bizi yaratanın bizden haberdar olduğuna inanan insanlara denir.
Söyleşi: 4 Nisan 2017