Dedelerden Gelen Toplu Yanıtlar, 1998, (2.Bölüm)

DEDELERİN ALEVİLİKLE İLGİLİ SORULARIMIZA VERDİKLERİ YANITLAR 2. BÖLÜM

(Ayhan AYDIN’ın hazırladığı sorulara 16/18 EKİM 1998 CEM VAKFI ANADOLU İNANÇ ÖNDERLERİ BİRİNCİ TOPLANTISI Öncesi Ve Sonrası Dedelerin Toplu Cevaplarıdır.)

 DERLEYEN:

AYHAN AYDIN

1998

Aşağıda, Alevi Dedelerine yönelttiğimiz sorulara karşılık onların verdikleri yanıtlar hiçbir müdahale olmadan olduğu gibi verilmiştir.

 DEDE, MÜRŞİD, PÎR, REHBER, SEYYİD SÖZCÜKLERİ NEREYE DAYANIR?

 

-  İslâmla beraber inancımızda mürşid Muhammed, rehber Cebrail ve pîr Hz. Ali’dir. Bu soydan gelenler “El ele, el Hakk’a” deyip, birbirlerine ikrarbend olmuşlardır. Bu böyle bilinmektedir.  (İsmail Türker)

- Bence pîrlik Ali Keremullah’dan kaldı. Rehberlik, Cebrail Aleyhüsselâmdan kaldı. Mürşidlik, Hz. Muhammed S.V. nebiyullah’tan kaldı.  (İsmail Yalçın)

- Nesli resul ve evlâd-ı Ali’den kaynaklanır.  (Kalender Topalcengiz)

- Hacı Bektaşi Veli soyundan gelmektedir.  (Kâzım Bayram)

- İmam Cafer-i Sadık’ın yazdığı kırk tane buyruk var. Biz dedeler de buyruklara inanır, onlara canla başla hizmet ederiz. Atalarımız, Hz. Hünkâr Hacı Bektaş Veli’den irşâd oldular. Hz. Pîrin nüfuzu ile herkes ocağının başına dede olarak geçti. Seyyidlerimiz Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve 72 Kerbelâ soyundan saadet ermiş ve şehit mertebesine ulaşmışlardır. Cenab-ı Allah tarafından bu mübareklere şehitlik geldi.  (Halil Buğa)

- Dede, pîr, mürşid, rehber, seyyid Hz. Muhammed, Hz. Ali ve Hacı Bektaşi Veli’den kalmış olup, Ehlibeyt soyu demektir. (Hasan Dedeoğlu)

-Bizce dede, mürşid, pîr, rehber, seyyit sözcükleri Hz. MUHAMMED MUSTAFA, HZ. ALİYEL MURTAZA, İMAM HASAN, İMAM HÜSEYİN, NESL-İ SEYYİTTİR. İmam Hüseyin’e, On iki İmama, Hünkâr-ı Pîr evlâtlarına dayanır. Duvaz imamlarda hepsi geçer. (Hasan Hüseyin Aslan)

- Batıni âleminde mürşid Hz..Muhammed (SAV)‘dir. Pîr Hz. Ali’dir. Rehber Cebrail’dir. Zahir âleminde ise imam makamında  kim oturuyorsa, diğerleri ona bağlıdırlar. Daha sonra “seyyid”lik dönemi başlamış ve görev devam ettirilmiştir. Öncülüğünü yapan Hoca Ahmet Yesevi, Şeyh Lokman Perende gibi zatlardır. Hacı Bektaş-ı Veli Anadolu’ya gelince, bütün ocakzâdeler Hacı Bektaş-ı Veli’ye bağlanarak onu mürşid, pîr makamına getirmiş, kabul etmişlerdir. Hacı Bektaş-ı Veli’den sonra ocaklar birbirlerine bağlanarak, temsilî manâda da olsa rehber, pîr, mürşid kurumuna yeniden hayat kazandırmışlar, devamını sağlamışlardır. Alevî itikadında ve erkânında rehber, pîr ve mürşidin görevleri vardır: Rehber birinci kapıdır. Topluma her konuda rehberlik yapar. Pîr icaplarını yerine getirir. Mürşid, bunların çalışmalarını denetler. Alevîlik yolu nereye kadar devam ederse, bu üç kurum da devam edecek ve var olacaktır. (Hasan Müldür-Ali Asker Müldür)

- Rehberlik, Hz. Ali’nin velâyeti ile Cebrail’e verildi. Pîrlik Hz. Ali’de kaldı. Mürşidlik Hz. Peygamber’de kaldı. Seyyidlik de Muhammed-i Hanefi’den gelmektedir. (Hasan Yasevioğlu)

- Hz. Ali ve Hacı Bektaş’tan gelmektedir.  (Haydar Aslan)

- Dede; Mevlevi tekkelerinde çile dolduran dervişlere verilen addır. Annenin, babanın babası da sözlük anlamıdır. Mürşit; doğru yolu gösteren, aydınlatandır. Batıni gözlemci düşüncede ise; insanlara, Allah’a ve gerçeğe ulaşma yollarını öğreten kişidir. Pir; bir tarikatın ilk kurucusu, bir sanatın ilk kurucusu veya ihtiyar adam. Rehber; kılavuzdur. Bizim tarikatte de ham talibi pîre getiren yol göstericidir. Seyyit ise; Efendi ağadır. Bizim tarikatımızda da Muhammed’in soyundan gelendir.  (Hasan Şanlı)

- Mürşid, Pîr ve Rehber, velâyetten (tasavvuf)dan gelir. Seyyid; imametten gelir. Hz. Muhammed-Ali’den kaynaklanır. (Hıdır Yıldırım)

- Burada yanlışlıkla dördüncü sorunun cevabı yerine, beşinci sorunun cevabı verilmiştir. Dedelik, ehlibeyt yolunun genişleyip, dal budak saldığında, seyitlerin bunlarla beraber bölgelere dağılarak, İslâmiyetin özünü Muhammed-Ali’nin tüzüğüne uygun bir şekilde yürütmeye başlamasıyla oluştu.  (Hüseyin Kaplan)

- Rehber, pir, öğreten, öğretmendir. Muhammed-Ali’ye kadar dayanır. (Hüseyin Er)

- Elbette ki Muhammed-Ali’ye kadar uzanmaktadır. Öyle ki ulu Tanrı bir kelâm-ı kadimin de “asıl asıldır” buyurmuştur. Başlangıçta hırka, meflut, irşât, tövbe, pîrlik ve seccade Şah-ı Merdan Ali’ye verilmiş olup, tüm 12 İmam ve sonralarına dahil olmuştur. (Hüseyin Kırca)

- Bizce dede, mürşit, pîr, rehber, Muhammed-Ali Evlâd-ı Resul’a dayanır. (Hüseyin Özgeoğlu)

- Hz. Pire dayanır.   (Hüseyin Şahin)

- Yol erkânına dayanır. Şeriat, marifet, tarikat ve hakikat bunlardan kaynaklanır. (İbrahim Doğan)

- SEYYİD : Hz. Muhammed ve Hz. Ali’nin soyundan olan kişilere verilen san, unvan. PİR :   Tarikat kurucusu, yayıcısı, önderi olan ve tarikatta en yüksek aşamada bulunan (Hz. Hünkâr Hacı Bektaşı Veli). MÜRŞİD : Sözü yasa niteliği taşıyan, üstün aşamalı tarikat ulusu, irşâd eden, aydınlatıcı. DEDE :  Cem ibadetini yürüten, Pîri temsilen posta oturan, talibe yol gösterip, irşâd eden kişidir. Kaynağı Hz. Allah, Hz. Muhammed ve Hz. Ali’dir. (İsmail Eker)

- Dede, Orta Asya Türklerinden kalma bir sözcüktüt. Mürşit, pîr, rehber ise, eğitici, öğretici anlamına gelir. (İsmail Özcan)

- Hz. Muhammed’e dayanır.  (Kâzım Kızılgöz)

- Hacı Bektaşi Veli’ye dayanmaktadır. (Mahmut Akbulut)

- Alevî toplumuna önderlik etmiş erenler ve ocakzâdelerdir. Mürşit, talibini yanlış ve kötü işlerden temizleyendir. Pîr, yargılayıcı, sorgulayıcıdır. Rehber, yol gösterir. Muhammed-Ali yolunu öğretir, yola gelmesini sağlar.  (Mahmut Gökçe)

- Dede, Pîr, Mürşit, Seyitlikle aynı anlama gelir. Hz. Muhammed ve Hz. Ali’ye dayanır. (Mehmet Başpınar)

- Dedeler, Ehlibeyt neslinden olanlardır. Yapmacıkla bir dikme ve baba değildir. Dede asil, baba vekildir. Asil dururken vekile yer yoktur. Darılan darılsın, buyruk okuyoruz. Ehlibeyt neslinden olmayan yol icraatı yapamaz. Mürşit İslâm düşünürüdür. Hacı Beytaşi Veli, Abdal Musa Sultan, Şah İbrahim Veli, Hıdır Abdal, Aliseyid Sultan gibi İslâm önderleri mürşittir. Seyyid, dede, pîr; üçü bir manâdır. İran’da dedelere seyyid derler. Türkiye’de ise dede ve pîrdir.   (Mehmet Çelik)

- Seyyid, Peygamber neslinden gelenlere mahsus, derin anlamlı bir ünvandır. Hz.Muhammed’in Hz.Ali ile Hz.Fatima’dan gelen neslinin erkeklerine “seyyid”, kadınlarına da “seyyide” denir. Rehber, pîr, mürşid ve talib sözcükleri Arapçadır. Kaynağı ise “KIRKLAR MECLİSİ”dir... Kırklar meclisinde ihdas edilen “tarikat” kapısında hizmet veren “oniki hizmet” sahibinden, “sorumlu makam sahiplerine” verilen ünvanlardır.”Dede,baba,hace,ana” ünvanları ise; Türkçe sözcükler olup, Orta Asya Türklerinin, dini önderlerine verdikleri, yüceltici anlamlı ünvanlardır.   (Fethi Erdoğan)

- Dede, Seyit anlamındadır. Seyit demek, Ehlibeyt soyundan demektir.  (Abdullah Ceylan)

- Yol gösterici, Ehlibeyt’e ve Kur’an’a inandıran, yol gösterendir.   (Abdullah Tayyaroğulları)

- Hz. Resul, Hz. Ali, Hz. Fatma ve Hz. Hüseyin soyundan gelenler, yolun erkânı gereği dede, mürşit, pîr olarak isimlendirilmişlerdir. Dede, pîr ve mürşidin ayrı ayrı görevleri vardır. Seyit, pîr, dede ve mürşit, Muhammed-Ali’ye dayanır. Kaynağı Kur’an-ı Kerim’dir.  (Ahmet Karanfil)

- Dede, mürşit, pîr, rehber ve seyid sözcükleri, Hz.Hüseyin’e dayanır.  (Ahmet Turgut)

- Dede, Pîr, Seyyid, Mürşid, Rehber, sözcükleri Alevi ibadet ve inançlarına dayanır. Rivayetlerden,ayetlerden ve buyruklardan kaynaklanır.  (Ali Doğan)

- Muhammed-Ali’den kaynaklanır. Hacı Bektaş Veli’ye dayanır.  (Ali Metin)

- Pîrlik, Hacı Bektaşi Veli’den kalmıştır. Çünkü o pîrdi. Dede, mürşid değişebilir. Rehber, yol gösteren anlamındadır. Seyyit, soy anlamındadır. Ben buna katılmıyorum. Seçimden yana olduğumu söylüyorum.  (Ali Osman Bozdemir)

- Bence dede, mürşid, pîr, rehber ve seyyid sözcükleri, Ehlibeyt soyundan gelenlere dayanır ve Ehlibeytten kaynaklanır.   (Bertal Yıldırım)

- Kırklar meclisinden çıkmıştır. Ehlibeyt soyuna dayanır.  (Celal Kami)

- İmam Zeynel Abidin’e dayanır.  (Celal Özkan)

- Hz.Ali ile Hz. Muhammed’in bir araya gelip, Kırklar Meclisinde anlaşmalarıdır.  (Celal Yüksel)

- Alim, bilgin kişilere dede derler. Mürşit ise Hz.Ali ve Hz.Fatıma’nın soyundan gelen seyitlerdir. Pîr, yol bâbında mürşitten sonra gelen, ikrar verilen kimsedir. Rehber, mürşit ve pîr tarafından daha önce belirlenen, sahibi ya da mürşit tarafından atanan yol gösterici demektir. Seyit sözcüğü, tamamen Hz.Ali ile Hz.Fatıma’nın soyundan gelen ehil, kâmil ve alim kişilerdir ki bunlar kıyamete kadar bütün kullara yol göstericilik ve rehberlik yaparlar. Bunlar bu yetkiyi Kur’an’dan ve Hz. Peygamber’in vasiyetinden almışlardır.   (Cemal Güler)

- Ehlibeyt, seyit sülalesi.   (Cemal Mutluer)

- Bu sözcükler, Ehlibeyt’e dayanır. Rehber Hz.Muhammed, mürşid Hz. Ali,  pîr Hz. Hüseyin. Ehlibeyt soyuna seyyid denir.   (Cemal Sevin)

- Mürşit Hz.Muhammed, pîr Hz. Hüseyin, rehber Hz.Ali, seyit de bunların neslinden gelen kişilere denir.  (Çelebi Eken)

- Şit’le Naciye’ye dayanıyorlar. Resullah’ın soyun gelmedir.   (Divane Ay)

- Bence dede, soydan gelendir. Mürşit; Hacı Bektaş-ı Veli’dir. Pir, Hz. Hüseyin’dir. Rehber, bir toplumun öncüsüdür. Seyyid; 12 İmam ve Ehlibeyt soyundan gelenlerdir.  (Elvan Çelen)

- Öğreticiliğe dayanır. El ele-el Hakk’a,. Ehlibeyt soyuna dayanır.   (Feyzi Erdoğan)

- Bence dede, yol göstericidir. Mürşid, müfettiş , Pîr de öğretmen gibidir. Seyyitlik, dünyada, ahirette ve Kur’an’da büyük bir zattır.  (Hasan Akkaya)

- Dedenin görevi, Cem yönetimini kusursuz yapmaktır. Mürşid peygamberlikten gelir, Muhammed-Ali’dir. Pir, Hacı Bektaşı Veli’dir. Rehber, Hz.Ali’ dir. Seyyid, İmam Hasan soyundan gelir.   (Muharrem Arslan)

- Alevi-İslâm inancında dört kapı-kırk makam vardır. Pîr, mürşit, rehber ya da müsahip, biri eksik olursa, İmam Cafer içtihatına uygun olmaz. Çünkü hepsinin görevi bir değildir. Ayrı ayrıdır. Talibi bunlar yönlendirir.   (Murtaza Dinçer)

- Dedeliği yukarıda açıkladım. Mürşit, bütün dedelerin bağlı olduğu bir ocaktır. Pîr, dedenin diğer ismidir. Rehber, pîrin taliplerini bir araya getiren ve teslim edene denir. Seyyid, Hz. Ali’nin soyundan gelen dedelere denir. 40’lar makamında, Hz. Muhammed’in kurucusu olduğu tarikata dayanır. Bu, tarikata bağlı icraattır.   (Musa Çetinkaya)

- Ehlibeyte dayanır.  (Mustafa Başaran)

- Bizce, Allah, Muhammed, Ali, Kur’an, Ehlibeyt ve 12 İmamlara dayanır. Hacı Bektaş Veli’den kaynaklanır. Ocaklara dayanır.  (Mustafa Doğan)

- Ehlibeyt’e dayanır.   (Mustafa Güler)

- Kur’an’a, Resul’ün hadisine, İmam Cafer-i Sadık’ın, Hz. Pîr Hacı Bektaş Veli’nin kelâmlarına dayanır.  (Mustafa Güvenç)

- Bizce Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’in dedesi olan peygamberimiz Muhammed Mustafa, İslâmiyetin de dedesidir, büyüğüdür. Mürşit, Muhammed Mustafa’dır, rehber Hz.Ali’dir. Pîr, Hünkâr Hacı Bektaş Veli’dir. Seyyit ise Evlâd-ı Resul’dür. Biz Cemlerimizde bu şekilde zikrederiz. Yani böyle bilir, böyle anlatırız.   (Niyazi Arslan)

- Seyidlik kolundan gelen şeyhlerdir. Aynı dededen, aynı babadan olandır.   (Nuri İmre)

- Hacı Bektaş Veli’ye intikal etmiştir. O demden bu deme kadar gelenekler, dedeler tarafından sürdürülmektedir.   (Paşa Akkaya)

- Bence dede, mürşit, pîr, rehber, seyyit soyu; 3. maddede belirtilen Peygamber soyu, Hacı Bektaş Veli ve onun dervişlerine dayanır.   (Remzi Erdoğan)

- Bizce, ocakzâde olana dede denir. Mürşid, pîr, rehber; Hünkâr Hacı Bektaş Veli’den kaynaklanır.   (Rıza Aslan)

- Bence dede, mürşit, pîr, rehber, seyit, fiilen Aleviliği icra etmekle, Cafer-i Sadık buyruğuna dayanır.   (Rıza Büyükşahin)

- Bizce mürşit, Muhammet-Ali’dir. Pîr, Hacı Bektaş Veli’dir. Rehber, Hacı Bektaş Veli’ye hizmet edip, onun postuna oturan kişidir. Seyit ise bunların neslinden gelenlerdir. Dede de Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin yörelere göndermiş olduğu, yetiştirdiği kimselerdir. (Rıza Özer)

- Bunlar, Alevi toplumunun dini liderleridir. Aleviler, mürşitlerine, pîrlerine ve rehberlerine hepsine Dede demektedirler. Yolun aslında pîri birdir. Evveli Ali, ahiri Hacı Bektaş Veli’dir. Ocağın ulusuna, büyüğüne, ilim sahibi olanına Pîr veya Mürşit denir. Her ocağın pîri, mürşidi vardır. Hepsi Evlâd-ı Resul’dür. Yol gösterici, öğretici görevleri vardır.  (Seyfi Oğuz)

- Dedenin anlamını dördüncü bölüm içinde vermiştik. Mürşit; on iki post sahibine , pîr; evlâdan koluna,  rehber;mürşidin tayin ettiği mürebbidir. Seyyit; Hz. Ali ve Hz. Fatma, yani Muhammet’ in soyundan gelenlerdir.  (Şinasi  Erdoğan)

- Dede, mürşit, pîr, rehber, seyit sözcükleri, Hz. Peygamber’e ve onun Ehlibeytine dayanır. Hz. İbrahim’den kaynaklanır.  (Şevki Demir)

- Ehlibeyt, 12 İmamlardan geliyor.   (Hamza Hoca Toraman)

- Alevi ibadetlerinde Cem evinin dini önderi dededir. Dedeler, hiyerarşik düzende en üst makamı teşkil ederler. Dedeler, ‘Ocakzâde’, ‘Seyyid’ sözcükleriyle de tanımlanır. ‘Seyyid-i Saadet Evlâd-ı Resul’’, Peygamber soyundan gelme demektir. Seyyid=Hz. İmam Hüseyin soyundan gelme, Şerif= Hz. İmam Hasan soyundan gelme, Dede= Peygamber ve Ehlibeyt yolunda Ledün ilmi ile donatılmış, irşât eden kişidir. Rehber= Cemlerde talibi mürşide götüren kişidir, yani adı gibi yol gösterendir. Talibe rehberlik eder, yol gösterir.  Cemlerde görevleri vardır. O görevleri yapar. Muhittin-i Arabi, ‘sırrın sırrı’ kitabında şöyle der; ‘Cümle kullarını taklitten, gösterişten öteye geçmeyen itikatten saklaya, bu gibi şeylere bağlı kalmaktan koruya'' der. İrfan sahibinin aslını bulabilmesi için, bu yolu tutması gerekir. Kur’an (Maide suresi ayet 35); ‘’Ey inananlar! Allah’ın gazabından sakının. Ona ulaşmak için vesileye (mürşide) bağlanın ve onun yolunda gayret  sarfedin ki kurtulasınız. Yani ona götürecek vesile (mürşid) arayınız. Yani; beni bulmuş kullarım vardır. Bana varmak dilerseniz, onları izleyiniz. Onlar size vesile olup, bana ulaştırırlar.” Öyleyse o zatlarla ‘Sıratel Müstakim’(Kur’an’da 16 yerde geçer) Yolu’, yani          ‘dosdoğru giden yol’ da birlikte oluruz. İşte bu ayet hükmünce vesile, Alevilikte PÎR’dir, MÜRŞİT’tir, REHBER’dir. Kişi bunlara bağlanırsa, Hakk’a ulaşır. En üst makamı Mürşittir. Onun altı Pîrliktir, Rehberliktir. Buyruk’ta “Pîrlik, mürşitlik Muhammet-Ali’den kalmadır” deniyor.    (Ali Rıza Uğurlu)

- Alevi inanç ve felsefesine dayanır, tasavvuf ilminden kaynaklanır.  (Veli Tanrıverdi)

- 3.soruda verilen cevaba ayrıca şunları da ilâve etmek gerekir. Ahsab suresinin 33. ayetine göre, Peygamber efendimiz ile Hz. Ali’nin soyundan gelenler temiz ve kusursuz olduklarından, halka daima örnek olmuşlar, fetva vermişler ve doğru yolu göstermişlerdir. Peygamber soyuna yapılan kötülükleri burada yazmaya imkân yoktur. Bunun için yüzlerce kitap yazılmıştır. Halk, doğru olan insanların peşinden gitmiştir. İktidarda olan yalancı ve zalim yöneticiler ise, doğru söyleyenleri zindanlara atmış veya zehirletmişlerdir. Zulümden ve kötülükten yılan halk, peygamber soyundan gelenlere Dede (Yol gösterici) veya Seyit demişlerdir. Mürşit ve Pîr, peygamber soyundan gelir. Rehber (yol gösterici), dede değildir.  (Ali Özcan)

- Mürşit, pîr, rehber kavramları, Muhammed-Ali-Cebrail üçlemine dayanır. Aynı zamanda Anadolu Alevîliğinde de mürşit Ali, pîr İmam Hüseyin, rehber de Cebrail’dir. Çünkü Alevîlikte himmet olmak, hizmetle mümkündür. Bu yolda hizmet uğruna Hz. Hüseyin Kerbelâ’da ser vermiştir. İmam Hüseyin bir gün postta otururken, atası Muhammed Mustafa kapıdan içeri girince, İmam Hüseyin dedesine soruyor; “Ya Dede, sen mi ulusun, yol mu uludur?” Hz. Peygamber : “Ya Hüseyin, ben ahir zaman peygamberiyim” buyurunca, tam o sırada babası Aliyel Murtaza giriyor ve aynı soruyu babasına yöneltiyor. Hz. Ali Peygamberin cevabını öğrenince, “Ya Hüseyin, atam Muhammed Mustafa doğru demiştir” buyurunca, Hz. Hüseyin babasını da dâra dikmiştir. İşte o anda Cenab-ı Hak Cebrail’e emrederek: “Git peygamber ve İmam Ali’ye rehber ol, dârdan indir. De ki yol uludur. Bir talip yola girmeden, hizmet vermeden himmet alamaz.” Bu nedenle mürşitlik ve pîrlik, Evlâd-ı Resul’ündür. Seyyit de İmam Ali ile Fatıma’tül Zehra’dan doğan ve Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in soyundan gelen ve 12 İmamlara dayanan Ehlibeyt Evlâtlarına denir. (Hüseyin Yalçın)

- 12  İmamlarımızın soyundan gelen Alevî önderlerine verilen isim.  (Mustafa Özer)

 

 ŞECERELERE BAKIŞ TARZINIZI AÇIKLAR MISINIZ?

 

- Elimizde soy seceremiz yoktur. İkinci kanlı Mahmut zamanında Halil dedemin elinden alınarak, çerkez asıllı birine verilmiştir. Yalnız Hacı Bektaş Veli tekkesinde Karadonlu Can Babaya ait 7. Post mevcut olup kendi türbesi Divriği ilçesi Gedik Paşa nahiyesine bağlı Onurlu köyündedir. 9. Göbek torunu Derviş Ali ismi ile anılan Akdağmadeni Bozhöyük köyünde olup başucunda mini bir cemevi mevcuttur. (İsmail Türker (İs. Tü.))

- Ben şu ana kadar dedelik yapmadım. 10 yaşında babama vekaleten talim Haydar Santaş Allah rahmet eylesin. Onların görgü ceminde posta oturdum. Şu anda yok. Duyduğuma göre dedelik yapan Aşık Ali Metin de kendisinden 16/10/98 İstanbul Yenibosna Hace Ahmet Yesevi cem evinde görmüştüm. Kendisi bizzat söyledi. (İsmail Yalçın (is. Ya.))

- Soyumu gösteren seceremin fotokopisi İstanbul Genel Merkez’e teslim ettim.o seceresizlik dedeliği engellemez. Olursa faydalı olur. (Kalender Topalcengiz (Ka. To.))

- Secerem var. olmaması kısıtlar. (Kazım Bayram (Ka. Ba.))

Soyumuz Hz. Pirden irşad olduktan sonra seceremiz de oradadır. Her dedenin de seceresi olması gerekir. (Halil Buğa (Ha.Bu.))

- Şeceremiz vardır, olmayanda var. Dedelik yapıp yapamamam talibin isteğine bağlıdır. (Hasan Dedeoğlu (Ha. De))

- Şah ahmet püryan velinin şeceresi vardır ikinci murat hüdaverdigardan verilmiştir. Her dedinin şeceresi yoktur. Dededen toruna geçtiği için şecere sorulmaz. (Hasan Hüseyin Aslan (Ha. Hü. As))

- Var şu anda tam metin olarak elimizde değil. Her dedeinn seceresi yoktu. Fakat mensuub olduğu ocağın seceresi yeterliydi. (Vardı) Seydi Saadet Evlad-ı Resul olmayan (ocakzade) olmayan kimseler dedelik makamına oturamaz, onun görevlerin yerine getiremezler. Bu sebeple seceresinin olması o kişinin dede olduğunun kanıtdır. Tanındığı bir bölge ise seceresi gerekmez. Fakat tanınmadığı bir yerde istismara sebep olmaması için gereklidir. (Hasan Müldür(Ha. Mü)) (Ali Asker Müldür(A. As. Mü))

- Secerem vardır. Soyumu tanıtacak seceremi gönderiyorum. Her dedenin seceri olmayabilir. Dedeliğini etkilemez. (Hasan Yasevioğlu(Ha. Ya))

- Var olması gerekir. Soyunu bilmediğimiz bir insanı dede yapabilir miyiz. (Haydar Aslan(Ha. As))

- Secereye ihtiyacım yok. Insan soyundanım.(Hasan Şanlı(Ha. Şa))

- Bizim soyumuzu gösterne secere vardır. Her dedenini soy seceresi olamaza. Secere soyu tanımlamak içindir. Seceresi olmayan dedenin hizmet yürütmesini engellemez. Dini, İmameti, Velayeti 4 kapı 40 makamı bilmesi yeterlidir. (Hıdır Yıldırım(Hı. Yı))

- Suyumuzu gösteren soy kütüğü vardır. Baba Mansur ocağındayım. Baba Mansur hicri 582 yılında Anadoluya gelmiş ve 20. Göbekte Muhammed bakıra ulaşır. Baba Mansur seyit Velinin oğludur  ve Muhammed Bakırın oğlu seyit Abadullahtan geliyor. Secere dedenin hangi imamdan geldiğini gösterir belgedir. Herhangi bir seyit tarafından (örneğin Hacı Bektaş tarafından bir dervişe hizmetleri yürütür diye bir belge verilmişse) bu onun seyit olduğunu göstermez. (Hüseyin Kaplan(Hü. Ka))

- Secere olsa elim, olmasa değeri sade evelattır. (Hüseyin Er(Hü. Er))

- Bir belge elbette vardır,henüz temin edemedim, ancak büyüklerimden bana yerim ve soyum öğretilmiştir. Bence kesinlikle olmalıdır. Şahın soyundan gelmeyen bir kimsenin pirlik yapması doğru değildir. Muhammed Ali soyundan olması halinde pirliği geçerlidir. Yine bana göre bir dedenin aslı ceddi biliniyorsa dede de kendini ispatlayabiliyor ve cevap üçteki kaidelere uyuyorsa, hizmeti yürütmesini engellemez ama herşeyden önce kendine karşı sonra talibe karşı dürüst olmak zorundadır. (Hüseyin Kırca(Hü. Kı))

- Her dedenin seceresi lazım. Seceresiz dede yol yürütmekte güçlük çeker. (Hüseyin Özgeoğlu(Hü. Öz))

- Bostankolu ocağına bağlıyım. Her dedenin seceresi olmalı, seceresi olmayan dedelik yapamaz. (Hüseyin Şahin(Hü. Şa))

- Var olması lazım. Nereden geldiğinin tespitidir. Bence olmalıdr. (İbrahim Doğan(İb. Do))

- Evet soy kütüğü var. Dedenin soyunun ve ocağıınn bilinmesi açısından önemlidir. Engelleyip kısıtlanmaması gerekir. (İsmail Eker(İs. Ek))

- Soyumuzu gösteren secere vardır her dedenin seceresi var aslında secere o dedenin muhipleridir yani o dedenin seyit soyunda geldiğine

dair en iyi kanıttır. (İsmail Özcan(İs. Öz))

- Herkesce bilinirse hayır. Bilinmezse evet. (Kazım Kızılgöz(Ka. Kı))

- Var. Her dedenin seceresi olamaz. dedeleri tamamlayan seceredir. Pek engellemezde o dedede fazla açılamaz. Bu hizmeti yürütsede yarı buçuk yürütür. (Mahmut Akbulut(Ma. Ak))

- 32 padişahtan feran ve berat yani padişah duası olması lazım. Ocakzade olduğunu ispat eder kısıtlamaz(Mahmut Gökçe(Ma. Gö))

- Soyumuzu gösteren soy kütüğü vardır. ve her dedenin soy kütüğü olması gerekir. Kısa özetini yazıyorum. Kadir Humda Hz. Muhammed demedimi ki ey ahali size iki kutsal şey bırakıyorum, biri Kuran-ı Kerim biri ehlibeyitimdir. Işte dedeler ehlibeyit soyundan gelmesi gerekir. Bir babanın mesela 7 çocuğu var, bunlarnı hepsi dede olamaz dedelik meziyeti ve bilgi kimde ise bunların içinde o olabilir. (Mehmet Başpınar(Me. Ba))

- Bizim soyağacımız vardır. dünyaca tanınmış seceredir. Biz Şah İbrahimin 4’üncü lan Şah İsmail soyundan geliyoruz. Şah İsmailin soy seceresi saffatul safvva ve hatayı divanında kayıtlı olduğu gibi dış devletlerde Londra Lagırada, Rusya Moskovada, İran Tahranda, İstanbul Marif kütüphanesinde kayıtlı olduğunu tarihi kaynaklar bildiriyor. Her dedenin soy seceresi olamaz, bu bir eveliyetında o soyları sürüp getirenler olacak hepsi sürüp getirememiş şimdi ise arayıp bulmak zor iştir. Herkes inandığı pire inanmışsa onun temizliği, dürüstlüğü önemlidir. Her dede de bu vasıflar aranır, secerenin anlamı ise tapulu tarlaya benzer kimse tarafından müdahale edilemez. (Mehmet Çelik(Me. Çe))

- Soyumuzu gösteren secere(soykütüğü) elimizde mevcuttur... Her dedenin elinde secere olmaz. Dedenin bağlı bulunduğu “ocağın” bir kişisinde secere bulunur... Secerelerin önemi büyüktür. Günümüzde de birçok örneği görüldüğü gibi, ahlaktan bi-nasip bazı kişiler, sırf menfaat elde etmek için birkaç dûa birkaç deyiş öğrenip Ehl-i beyt muhipleri arasında dolaşarak gelir elde ettikleri, sonuçta da olumsuz hareketleri ve bilinçsiz yaptırımları ile hem “yol”a hem de şahıslara iyleşmez yaralar açtıkları acı birer gerçektir. Çünkü böylesi kişilerin tek amacı, menfaat sağlamaktır. Inançla,itikatla, veballa ilgisi olmadığı için sorumsuzdur... Secereler, bu konuda “dedelik kurumunu” disipline edip korumuştur. “Ocak” mensubu bir kişi, telaffisi mümkün olmayan bir suç işlediğinde,pîri tarafından yargılanır ve o ocağın defterinden silinirdi. Yani dedelik yapamazdı... Son zamanda bu disiplin bozulunca, Alevîlik gibi “insan-i erdemler kaynağı” olan bir “yol” salyalı ağızlarda sakız oldu.

“Ayin-i cem”leri saz çalıp semah yaptırmaktan ibaret görmemeliyiz. Insanı diğer mahlûkatlardan ayıran meziyetlerin yapılanması âyin-i cemlerde kazanıldığını kabul etmeliyiz. Bıraktıkları eserlerle övündüğümüz “Hakk-erenler”, bir türlü kuramadığımız (ölmeden evvel ölünen) o gerçek “cem”lerde yetiştiler... Dede “dedeliği”,talip de “talipliği” itikatla/bilinçli olarak icra ederse amaca ulaşır. Ayin-i cemlerde yapılan tüm etkinlikler, bir amacın “aracı”dır.”Amaç” ise “kâmil insan” yetiştirmektir.Fethi Erdoğan(Fe-Er)

- Evet, olması lazım, soyu belirtmek, erbabı ise kısıtlamaz.Abdullah Tayyaroğulları(Ab-Ta)

- Seceremiz ve soy kütüğümüz vardır. Soyumuz Hacı Kureyşten, Seyyit Mahmut Hayrani’den 7.İmam Musai Kazim’in seyitlik kolu olan evlatlarından gelmektedir. Soy seceremiz selçuklu ve osmanlı padişahların sultanlık mühürü ile onaylanmıştır. Seyitlik kolunda gelen dedelerin soy secereleri olmalıdır. Secereler dedelerin kendi soylarının ispatı için belgedir. Seceresi olmayan dedeler hizmetin yürütmelerini engeller.Ahmet Karanfil(Ah-Ka)

- Soyumuzu gösteren bir secere vardır. (Kaynak:M.Şerif Fırat, doğu illeri ve varto tarihi). Her dedenin bir seceresinin olması gerektiğini düşünüyorum. Dedenin posta oturabilmesi için Hz.Ali ile Hz.Fatime’nin sülübünden gelmesi gerekir. Bunu da secereden anlayabiliriz. Bir dedenin seceresinin olmaması dedeliğini engeller,kısıtlar.Ahmet Turgut(Ah-Tu)

- Vardır. Dedenin seceresi olur. Seceresi olmayan dedelik yapamaz.Ali Canpolat(Al-Ca)

- Soyumuzu gösteren bir soy kütüğümüz yoktur. Tokat bizim 1400 yıllık tekkemiz ve taliplerimiz bizim bir anlamda dedeliğimizin soyudur. Her dedenin seceresi olmaz. Dedelerin seceresi olmasının soydan geldiği için önemi vardır, olmaması halinde bu dedenin hizmet yürütmesini engellemez, dedelerin bir kuşak veya kuşakların öncesinde dedelik yaptığı bilinmekte ve bunun dışına çıkılmamaktadır.Ali Doğan(Al-Do)

- Seceremiz vardır. Olmayan dedede vardır. Hizmeti engellemez. Ali Metin(Al-Me)

- Bir dedenin seceresinin olmamasının onun görev yapmasına engel değil. Ben seçim ile geldim. Secere bir belgedir. Sizi tanımayanlar için. Benim köyümde beni tanımıyan yok. Ali Osman Bozdemir(Al-Bo)

- Soyumuzu gösteren bir secere vardır. Bazı dedelerin seceresi olmayabilirde. Bunlara “dikme” veya “baba” denir. Secerenin bir dede için önemi vardır. çünkü o dedenin aslının ve soyunun kimlerden geldiği belirtir. Hizmet etmesini engellemez. Fakat bazı kısıtlamalar getirir. Bertal Yıldırım(Be-Yı)

- Seceremiz vardır. secere dedenin ispatıdır. Aksi halde dede ermeni kökenli olabilir.Celal Kami(Ce-Ka)

- Soy kütüğümüz yok. Hizmeti engellemez. Celal Özkan(Ce-Öz)

- Vardır. her dedenin bir seceresi vardır. önemlidir. Secere olmadan dedelik yapılmaz.Celal Yüksel(Ce-Yü)

- Soyumuzu gösteren bir soy kütüğü vardır.  fakat seceremiz zamanında gasp edilerek çoruma götürülmüş. Şimdiyse Almanyanın Köln kentindeki  niyazi bozdoğandadır. Secere olsa iyidir. Fakat secere olmasada zaman içerisinde secere almayan hak sahipleri vardır. mesela bizler Ağuçanın birinci derecedeki ocağıyız. Devamı taliplerimiz ve bize bağlı olan ocaklar bilirler ve bunu herzaman ispat edebiliriz. Eğer dedelerin seceresi yoksa hizmet verdiği talip yörelerinde soruşturulur ve ispat edilirse dede hizmet yapabilir.Cemal Güler(Ce-Gü)

- Seceresi olur ve benim var.Cemal Mutluer(Ce-Mu)

- Baba mansurun soy seceresi var ama elimizde değil. Tabiki her ocağın soy seceresi var. Soy seceresi dedeyi engelleyemez ocak önemli.Cemal Sevin(Ce-Se)

- Soy kütüğümüzün olduğunu büyüklerimiz söylüyordu. Fakat hangi amcazadelerimizde olduğunu bilmiyorum. Hizmet yürütmesine engel yoktur.Çelebi Eken(Çe-Ek)

- Soy seceremiz var. Her dedenin olmayabilir. Önemi peygamberin soyundan gelmiş olmasının kanıtıdır. Engeller ve kısıtlar.Divane Ay(Di-Ay)

- Soyumuzu gösteren bir seceremiz vardır. her dedenin seceresi olur. Secerenin dedeler için önemi hangi soydan geldiğini tastik eder. bir dedenin seceresinin olmaması hizmet yürütmesini engellemez. Sadece bilmedik bir yerde, dedenin ocaktan geldiğini ve o insanların dede olarak tanınmasına yarar.Elvan Çelen(El-Çe)

- Soyağacı seceremiz var. Secere olmalı, dedeliğin tescili için önemli, seceresi olmayan hizmet yapamaz. Feyzi Erdoğan(Fe-Er)

- Soyumuzu gösteren soy kütüğü vardır. evet olurdu. Seceresi olan bir dede serbest görevini yapabilir.Hasan Akkaya(Ha-Ak)

- Şıh mahmut beyrani ersaslan 300 derviş ile horasan akşehirden rum diyarına gelmiş. Aslana binmiş yılanı kapça etmiş. Hünkarda taşı yürütmüş. Dedelik yapan kişi Hacı Bektaşı veliden ve dergahından alacak ve posta oturacak.Muharrem Arslan(Mu-Ar)

- Soyumuzu gösteren secere var. Bizim soyumuz anadoluya gelişimizde yani elazığın sün köyünde yerleşmişler ağu içen ocağında ağu içenin dört oğlu olmuş bunların isimleri şöyle: koca seyit mirseyir,seyit mençek ve köse seyit bunlar zamanla türkiyenin her yerine dağılmışlar soy secereside yanılmıyorsam sayın İzzettin Doğan dedelerin evindedir. Secerenin önemi dedenin gerçek kimliğini gösterir. Bir  dedenin seceresinin olmaması onun hizmet yürütmesini engellemez ve kısıtlamaz.Murtaza Dinçer(Mu-Di)

- Var. Seceresi olmadan dedelik yapamaz. Dedeliğin bir diplomasıdır. Bence hem engelle- hemde kısıtlar.Musa Çetinkaya(Mu-Çe)

- Secerem var. Seceresi olmayan dedelik yapamaz.secere tapudur.Mustafa Başaran(Mu-Ba)

- Soyumuzu gösteren secere soykütü vardır. Hacı Bektaş veliye bağlı bulunan her dedenin olması lazım yoksa yapamazlar. Secerelerin dedeler için önemi büyüktür. T.C vatandaşı olduğunu nufus cüzdanı bildiriyorsa secerede o rehberin veya dedenin bir ocak evladı olduğunu bildirir. Mustafa Doğan(Mu-Do)

- Yok. Olması lazım. Soyut tastığı.yok.Mustafa Güler(Mu-Gü)

- Soy kütüğümüz eksik. Ancak tamamlayacak ipuçlarımız mevcut soy kütüksüz seyit olmaz. Imametine gereklidir. Ancak liyakatlı birisi naib olabilir.Mustafa Güvenç(Mu-Gü)

- Herkesin bir soykütüğü vardır. bu kayıtları nüfus idarelerindende bulubabilir. Her dedenin bir seceresi olmalı yada olacak diye bir kaide yada kural olamaz. Secere almak bizce pek önemli bir şey değildir. Önemli olan işi layıkıyla yerine getirmek ve toplumun kendisini kabul etmesidir.seceresinin olup olmaması onun hizmet yürütmesine engel teşkil etmez. Ben dede torunuyum ama görevimi yerine getirmiyorsam seceremin olup olmaması neyi değiştirir. Oysaki soyumuzun en az 300 yıllık bir kısmı dede olarak gelmiş ve hepside Hacı Bektaş dergahından secereli oldukları bilinmektedir. Dedelik kurumu bir saltanatlık değildir.Niyazi Arslan(Ni-Ar)

- Dedemizin hacı kureş seceresi vardır. secere keramet sahibi olan kendini tanıtmış paşalar zamanında secere kendini hak vermiş.kısıtlamaz.Nuri İmre(Nu-İm)

- Her dede olanın soyuna ait bir ferman ve simsele name olması gerekir. Aile soyunda bitanesinde olur. Bu fermana barat denilir. Dedeyi kuvveleştirir. Fermana herangi bir kişi karşı gelemez.Paşa Akkaya(Pa-Ak)

- Soyumu gösteren secer ve soy ağac vardır. türkçe fotokopisi ekte gönderilmiştir. Bence dedenin seceresinin olmaması belli yerlerde dedelik yapmasını engeller.Remzi Erdoğan(Re-Er)

- Soyumu gösteren bir seceremiz yok. Seyit mahmudi hayreni eraslan ocağından secerelerin dedeler için önemi vardır. seceresi olmayan dedenin görevini kısıtlamaz. Dede görevini sürdürür ve yürütür.Rıza Aslan(Rı-As)

- Soyumuzu gösteren seceremiz mevcuttur. Dedelik yapan her ferdin seceresinin olması gerekir. Aksi halde talip arasında pek rağbet görmez.Rıza Büyükşahin(Rı-Bü)

- Soyumuzu gösteren secere büyük dedelerimizden duyduğumuz yavuz selim zamanında dedelerden böyle bir belgeler çok dedelerden toplanmış ve çok dedelerde işkenceler yapılmış onun için her dede de secere bulunmaz ve bizimde varmış ne olduğunu şimdi bilen yokdur. Dedenin elinde secere olup olmaması hizmeti engelleyip veya kısıtlamak olmaz. Gerçek ocak dedesiyse.Rıza Özer(Rı-Öz)

- Soyumuzu gösteren bir secere miz vardır. (Bir nüshası dedeler toplantısında bırakılmıştır.)Her dede secere olmaz mensup olduğu ocağa ait secereleri vardır. Bazı dedeler elindeki secerelerle Hacı Bektaş dergahından icazatname şeklinde oradan almışlardır. Aslında olay şudur; dedelik ile yakından uzaktan bir lakası olmayan kişiler, ortaya dede diye çıkmışlar. Genelde dedeye çok saygılı talipler bunlara kanmışlardır. Şimdi talip secere sormasında ne yapsın. Adam gelmiş Türkiye’ nin bir ucundan ve ben dedeyyim diyor. Talip soyunu bilmez, ocağını bilmez, tabiki dede secerini görelim diyor. Şurası acı bir gerçek ki ocakalr Taliplerini kaybetmişlerdir. Öyle ya dedeciğim talibin yoksa dedeliği kime yapacaksın? Önce taliplerini bulacasın sonra yolu ve erkanı yürüteceksin diyorlar. Bizim ÇEPNi dedesi olarak böyle bir sorunumuz yoktur. Balıkesir ve Manisa İzmir dolayların da tahminen 100’ e yakın Çepni Yerleşim Merkezi vardır ve bunların bağlı bulunduğu ve atalarının ikrar verdiği Ocak İmam Rıza soyundan Yunus Mukti evlatlarından Köse Süleyman’ dır. Bu ocakta Çepni’ ler tarafından bilindiğinden secere istmelerine gerek yoktur. Bu görevini engellemez. Eğer Çepni Aşireti dışına çıkarsa bir dede tabiki tanınmadığı için bir secere gerekir. Seyfi Oğuz (Se-Oğ)

- Seceremiz var (Mehmet yaman) tarafından Türkçeye çevrilmiştir. Her ocakzadenin seceresi vardır. Secere her dedede değil her ocakta bir adettir. Bu nedenle dedelerin hizmet yapmasını engellemez. Şinasi  Erdoğan (Şi-Er)

- Şu anda soyumuzu gösteren bir seceremiz elmizde yoktur. Var ise de kimlerde olduğunu bilmiyorum. Secere olurdu olmazdı önemli olan bir dedenin bilinçli bilgili ve yol erkanı yürütmesidir. Şevki Demir (Şe-De)

- Secere yok. Her dedenin olmalı. Dedeliğinin belli olması için önmeli. Hamza Hoca Toraman (Ha-To)

- Evet var, her dedenin serecesi olması gerekir. Ancak her dedenin seceresi yoktur. Secerede dedin on iki İmam soyundan gelip gelmediğini, yanid ede olup olmadığını kanıtlar. Bir dedenin dedelik yapalabilmesi için dedeliğini ispat etmesi gerekir. Bu yönde secere dede için önemli ve gereklidir. Yusuf Çalışkan (Yu-Ça)

- Seceremiz vardır. Hıdır Abdal Ocağı (Düşkünler Ocağı) Erzincan- Kemaliye kazasının Ocak Köyündedir. Seceremiz de orasıdır. Dergahta secere, Tükçe olarak asılıdır. Bana göre her ddenin seceresi olmalı. Çünkü istismarı önlenir. Aslı nesli belli olmayan şöhret düşkünü, yol düşkünü insanlar dedeyim diye ortaya çıkıp yolumuza bir sürü zararlar vermektedirler. Ali Rıza Uğurlu (Al- Uğ)

- Dedeler için secere şartı hizmeti engeller. Köklü bir kuruluştan alması lazımdır. Veli Tanrıverdi (Ve-Ta)

- Hayır 850 Seneden bu tarafa herkes tanır Hacı Bektaş dedeleride.(Nevzat Demirtaş(Ne-De))

- Soy kütüğüm vardır. 100-150 sene kadar evvel büyük dedemiz Zeynel Dede Çorum-Alaca’da buluanan taliplerimiiz görür ve gelirdi. Ekim ayında taliplerin yanına gider, Mart ayında geri köye gelirmiş. 5-6 ay o civarda kalır, ibadet ederlermiş. Köyde demişler ki dede bir evin köyünde eşin ve çocuğun var, bir de burada evlen bir evinde burada olsun demişler ve dedeyi köyde evlendirmişler. 3-5 kere iki tarafı da idare etmiş,sonra alaca’da kalmış. İşte bizim esasa seceremiz, Harun Reşit’in mühürü bulunan geyik derisi üzerine yazılmış olan bu secerede Alacağa Zeynel Dedenin çocukları ve torunlarında bulunmaktadır. Bunu arıyoruz, şu ana kadar elde demedik. Söy kütüğüyle beraber eline, diline ve beline de sahip olması gerekir. Bu iyi huylu hareketlerden sonra soy kütüğü de geçerlidir. Etrafa bilgi dağıtması, doğru sözlü olması asaletini gösterir. Dedeleri biraz da halk kendi yaratır. Halkın itibar etmesi ve sevgiyi dedeler kendileri yaratır. (Ali Özcan(Al- Öz))

- Evet, Seyit Cemal Sultan evlatlarının seceresi vardır. özellikle de Dersim de “Derviş Cemal” olarak bilinir. Bir dedenin seceresi olup olmaması o dedenin hizmetini engellememeli. Ancak o hizmeti görmüş ve o himmeti almış olmalı. Ehlibeytin bigisine, yüceliğine, hizmetine, huy güzelliğine, sevgisine ve hoşgörüşüne sahip olması koşuluyla. (Hüseyin Yalçın(Hü-Ya))

- Seceresi yoksa görev verilmemesi gerekir. Seceremiz vardır. Seceresiz dedelerin araştırılması gerekir. (Mustafa Özer(Mu-Öz))

 

DEDELİK GÖREVİNİ YÜRÜTMEYE NE ZAMAN VE NEREDE BAŞLADINIZ?

 

Mersin’de valilikten ruhsat alarak Saray Düğün Salonu’nda ve salonu Ayni Cemin yapılmasına uygun hale getirip, 1994 yılından beri bu görevi ifa etmekteyim. (İsmail Türker (İs. Tü.))

Hiçbir yerde yapmadım. Gurbetlerde ve çobanlıkta büyüdüm. (İsmail Yalçın (is. Ya.))

Köyde. (Kazım Bayram (Ka. Ba.))

Ben dede soyundanım. Dedenin görevlerini ve kurallarını kendime göre az çok bilirim. Taliplerimiz vardır. Ama ben gitmedim. Babamdan sonra bim taliplerimizi geziyor. (Halil Buğa (Ha.Bu.))

 

Ceddim Hacı Ali Turab-ı Talibi olan köylerde büyüklerimizden gördüğüm gibi cem yürüttüm. (Hasan Dedeoğlu (Ha. De))

 

Dedelik görevini 1973i’de rehber olalrak İzmir’de aldım. 1997’de vekaletne dedilik postuna oturdum. Eskişehir, ısparta, burdur, afyon’da Şah Ahmet Veli sultan talipleri üzerinde yürüdüm. (Hasan Hüseyin Aslan(Ha. Hü. As))

 

Başlangıcım çocukluk ve gençlik dönemlerine dayanmakla birlikte aktif olarak 1993 yılından beri Kayseri Hacı Bektaş-ı Veli Kültür Derneğinde görev yapmaktayım, sürdürmekteyim. (Hasan Müldür(Ha. Mü)) (Ali Asker Müldür(A. As. Mü))

 

Dedelik görevimi babamdan öğrenerek, tali.lerimin içimden dolaşarak görevimi sürdürdüm. (Hasan Yasevioğlu(Ha. Ya))

 

Dedelik görevini 1963’te pirimiz okur yazardı. Ve mürşidimi ozukr yazar değilllerdi. Pri önce o zamanın koşullarında sorğuya çekti. Kitap okuttu, imtihan etti ve elimden tutarak mürşide verdi oda gülbagimi kuralar dahilinde verdi. Ama ben daha sonra bunun yeterli olmadığını görerek aksaklıkları görerek, zamanın cahil dedelerinin uygulamalarının yanlış olduğunu görerek soydan gelen herkesizn pirlik yapamayacağını savundum. Çünkü cahil dedenin kendisin üst insan talibide birmeta gibi gördüğünü fark ettim. Karşılıksız hakullanın haram olduğunu söyledim. Ve babamın yanından bir akraba dededen dayakta yedim, yıl 1967 idi. Ekmeğimizle oynuyorsun dediler. Babam rahmetle anıyorum bana destek oldu. Çünkü eylemlerimin kaynağı hep “buyruk”tu. (Hasan Şanlı(Ha. Şa))

Dedelik görevini yapmadım. Islam dinin kuruluşundan günümüze kadar araştıramalr yaptım ve üç kitap yazdım. (Hıdır Yıldırım(Hı. Yı))

Dedelik görevine 30 yaşından sonra ailede dedenin olmayışı ve benimde o göreve arzuyla dolu olmamdan dolayı başladım. (Hüseyin Kaplan (Hü. Ka))

 Henüz kendimi o dereceye gelmediğimi düşünüyor, bazı istinalar haricinde, daha çok eğitimimi tamamlamaya çalışıyorum taki büyüklerimin bana tamam deyinceye dek başka bir deyişle “İcazet” alıncaya dek... (Hüseyin Kırca(Hü. Kı))

 Dedelik görevini babam dede olduğu için babamın yanında, babam öldükten sonra ben dedelik yapmaya başladım ve bu yolu yürütmeye devam ettik. (Hüseyin Özgeoğlu (Hü. Öz))

 1980 yılında babam öldükten sonra başladım. (Hüseyin Şahin(Hü. Şa))

 Taliplerime bilgi verirken başladım. (İbrahim Doğan(İb. Do))

 Dedelik görevine 1996 yılından itibaren ANKARA Cem Kültür Evleri Yaptırma Derneği ile Seyyid Garip Musa Kültür ve Tanıtma Derneğinde başladım. (İsmail Eker(İs. Ek))

 Dedelik görevimi 1965 Kayseri, Adana ve Maraşa bağlı ilçe ve köylerde yaptım. 1 yıl, 3 yıl de zakirlik yaptım. (İsmail Özcan(İs. Öz))

 Mürütlere giderken mürüdün evinde Cem tutup ve o köy halkına aydınlık yolu gösterirse hakikat yolunda o mürüdü yetiştirip dedelik görevini yapmış olur. (Mahmut Akbulut(Ma. Ak))

 Dedelik yapacağım senebide diyari gurbete gitmek mecburiyeti doğdu. Çünkü geçim sıkıntısı vardı. O yönden dedelik yapamadım. (Mahmut Gökçe(Ma. Gö))

 15 yaşıman babamın yanında yetiştim ve 25 yaşımda babamla beraber yürüttük. (Mehmet Başpınar(Me. Ba))

 dedelik görevi atalarımızdan, babamızdan bize intikal ediyor. Yukarı satırlarada anlattığım gibi köyümüzda kara direk tekkesi var, devamlı cem ayini olur, işte küçük yaştan itibaren bu cemlerede bulunduğumuz için gönül verme, feyiz alma, bu bir kabiliyiet aşk ve ilham meselesidir. 32 yaşında 1966 senesinde dedeliğe çıktım halen hiç taviz vermeden sürdürüyorum. Tam 160 görüm tarikat icrası yaptım bu bir dadı haktır, yani hak vergisidir eski, yenisi yok yeterki meyl ve aşk olsun kabiliyet ve yetenek, azim olursa yeni dede eski dede olmaz bu gayrete bağlıdır. (Mehmet Çelik(Me. Çe))

 1965 de Elazığ’ın Karasaz köyündeki taliplerimiz arasında vukua gelen bir hadiseyi halletmek gerekiyordu. Kabinemizdeki benden yaşlı büyüklerim, bu hadiseye karışmak istemiyorlardı... Köyün muhtarı, (asker arkadaşım) beni çok zorladı. Gitmek mecburiyeti duydum ve gittim. Taraflar, yolumuzun güzelliği olan itikatlarını ispatlayarak, barıştılar. Köy halkı hoşnut ve sevinçli oldu.... Sazımızla, sözümüzle âyin-i cemimizi yapıp lokmalarımızı yedik. Bu aciz de ilk “dedelik” görevini böylece ifa etmiş oldu. Fethi Erdoğan (Fe-Er)

 18 yaşında Cuma gecelerinde köyde insanları biraraya toplayarak onları bilgilendirerek.Abdullah Tayyaroğulları(Ab-Ta)

 devlet memuru olmam nedeniyle dedelik görevimi yapamadım. Şimdilik dernek başkanı olarak dedelik görevimi yapmaktayım.Ahmet Karanfil(Ah-Ka)

 18-19 yaşımda iken babamdan gördüğüm usul üzerine dedelik yapmaya 12 hizmeti yürütmeye başladım.Ahmet Turgut(Ah-Tu)

 Dedelik görevimi 1980 den buyana ocağımıza bağlı sinemili (sultan sinemeli) ocağına bağlı taliplerimin görgülerini yürüterek dedeliğe başladım.Ali Canpolat(Al-Ca)

 Dedelik görevimin kesin bir zamanı yok, geçmişimizde ailemiz her an bu terbiye ve inançlara büyütülürken dede olan babamızın heran yanındaydık dedeni oğlu da dede olduğundan aynı saygıyı bizde alarak eğitimimizi tamamladıktan sonra yani olgunlaştıktan sonra babamızın olmadığı zamanlarda yerine geçerek köylerde, kentlerde dedelik yapmaya başladım.Ali Doğan(Al-Do)

 

Dedelik görevime 14 ARALIK 1996 yılında başladım. Görevimi köyümde yapıyorum. Ali Osman Bozdemir(Al-Bo)

 

Şu anda 67 yaşında bir emekli olup, 30 yaşında karayollarında görev yaptığım sıralarda 1955 yıllarında Adanada kendi taliplerimle görüşerek konuşarak bu görevi yerine getirmeye başladım.Bertal Yıldırım(Be-Yı)

 

Babamdan. Celal Özkan(Ce-Öz)

 

Daha dedelik yapmadık. Dedeliği öğrendim. Bu sene Allah’ın izniyle yapacam.Celal Yüksel(Ce-Yü)

 

Biz ağuçan ocağının birinci temsilcisiyiz. Babam Mikdat dede’dir. Dedem ise Seyit Aziz Dede’dir. Sivas kongresine katılan ve cemalettin efendi ile rus işgalinde asker toplayan bir kişidir. Bunlardan dolayı küçüklüğümden beri bu oluşumun içindeyim.Cemal Güler(Ce-Gü)

 

Köyde.Cemal Mutluer(Ce-Mu)

 

Dedelik kendi ocağımızdan halk arasından cem yaparak ve 1994 itibarende Ehl-i Beyt inanç eğitim kültür vakfı limantepe şubesinin dede postundan oturuyorum. 20 seneden beri yapıyorum.Cemal Sevin(Ce-Se)

 

Dedelik görevine amcam 1989da ölümünden sonra başladım. Bizim aşiretimizde ölen bir kişinin kırkında kırk kurbanı yapıldığı gün bütün taliplerimize haber verilir. Ve o akşam cem kurulur. O gün amcamın dar ceminde bütün taliplerin huzurunda seçerek bizi tayin ettiler. Çelebi Eken(Çe-Ek)

 

Babam, 25 yaşına geldikten sonra bana zaman zaman taliplere pir sıfatıyla gitmemi önerir ve bende giderdim. Babamın vefatından sonra en büyük oğlu olmam sebebiyle dedelik yapmaya fiilen başladım.Divane Ay(Di-Ay)

 

Dedelik görevine 25 Şubat 1986 yılında babamın vefatı ile zileden gelen, kendi taliplerimizin ısrarı ile zilenin güzelbeyli kasabasında başladım. Yaş:26 Elvan Çelen(El-Çe)

 

Evet.Feyzi Erdoğan(Fe-Er)

 

21-12-1978 tarihinde hasan dede ölümünden sonra ben seçme dede olarak posta atandım. Talipler istediler.Halil İbrahim Dişli(Ha-Di)

 

Dedelik görevini 30 yaşında, köyde Iyi ahlaklı bir insan olabilir. Bütün talipler Şu anda piyasada serbestce satılan kitaplar var.secere var.Feyzi Erdoğan(Fe-Er)

 

Dedelik görevini 30 yaşında,köyde, hasan çelebi elağlan köyünde başladım.Hasan Akkaya(Ha-Ak)

 

Dedelik yapmaya babam ölümünden sonra başladım. Köylerimizin tercihi ile yapıyorum.Muharrem Arslan(Mu-Ar)

 

Dedelik görevimi, aşağı yukarı 1966 yılından beri yapıyorum. Istanbulda mahhallede münasip evlerde,uygun yerlerde cemimizi yapıyorduk. Haftada 1 gün Perşembe günleri, lokmasını niyazi alıp getiren taliplerle birlikte cem ortamında bir halka namazını kıldırıp cemaati bilinçlendirip, hoşgörü sevgi barış bütün müşküller halledip cemaat lokmasını alır. Cemimiz biter.Musa Çetinkaya(Mu-Çe)

 

Gençliğimde babamın yanında,1950 den bu yana tek başıma yerine getirmeye çalıştım.Mustafa Başaran(Mu-Ba)

 

Dedelik görevini köyde babamın yanında öğrendim. Istanbula gelince talip ve dedelerin yanında kendimi yetiştirdim.Mustafa Doğan(Mu-Do)

 

Evde.Mustafa Güler(Mu-Gü)

 

Dedelik görevi yıl süresince sürekli yol göstermek cemaatın dini hizmetlerinin görülmesini cem görgü erkan ölüm cenaze,nikah kurban ve sair tüm işleri yapmak dini ahlakı telkinlerde bulunarak hayatın her aşamasında yapıyoruz. 1984 babamın ihtiyarlığı ile görevi tevdi etmesiyle başladım. Daha önce tanık olduğum işlevi icra ederek görgü cemi ile köyde. Mustafa Güvenç(Mu-Gü)

 

Dedelik görevini ne zaman nasıl yerine getirmeye başladığımı iki numaralı soruda yeterince açıkladığım kanaatindeyim. Ayrıca bir numaralı cevba bakınız.Niyazi Arslan(Ni-Ar)

 

1958 yılında dedelik yapmaya başladım. Hınısda. Oniki imamın ekanı üzerine, yol erkan dua, gülbeng yaparak cem cemaat yaparak mekam yolu ile başladım.Nuri İmre(Nu-İm)

 

anadoluda kış aylarında dedelik geleneklerini ve göreneklerini yerine getirilir. Ve dedelik çağına gelince dede olan evvela pirini,mürşidini,rehberini ve müsahibiin getirerek evde müşküllerini halleder. Ve ondan sonra Hacı Bektaş veli dergahına giderek Hacı Bektaş veli dergahında hünmet olarak ordakı yetkililerle görüşür gelir yol ve erkanına başlar. Bu dedeliğin başlangıcı olur.Paşa Akkaya(Pa-Ak)

 

ben hünüz dedelik görevi yapmadım.Remzi Erdoğan(Re-Er)

 

dedelik görevini yapmadım ve dedelik görevini öğrenmek istiyorum. Gerektiği zaman dedelik görevini yerine getirebilirim. Geçmişden farkı şunlardır. Dede olan kişi barışcı,bilgili,tecrübeli,eline,diline,beline sahip olmalı,insan haklarına riayet göstermesi insanları ırk,cins,gözetmemek farkıyla hizmetini sürdürür ve devam ettirir.Rıza Aslan(Rı-As)

 

dedelik görevini 1940 larda rahmetlik babamla muhtelif köylerde cem icrası yaparak öğrendim.Rıza Büyükşahin(Rı-Bü)

dedelik görevini babamız dünyadan göçtükten 10 yıl sonra bu yolu icra etmeye çalışdım köyde bu hizmeti yerine getirmeye başladım.Rıza Özer(Rı-Öz)

  1993 yılı idi babam Dede Bektaş left kanserine yeni yakalanmıştı. Buna rağmen taliplerinin hizmetinden son nefesine kadar ayrılmamıştı. Artık iyice amansız hastalık bitap bdüşmüştü. 1993 yılının bir kurban bayramı arifesi idi, teelfon çaldı ve bana Manisa’ nın Soma İlçesine bağlı Karaçam Köyüne gitmemi ve Kurban bayramı namazını kıldırmamı istiyordu. Taliplerine gelemeyeceğim diyememiş bu işe beni görevlendirmişti. Çepni Köylerinde Kurban Bayramı namazı camilerde kılınan namaz gibi değildi. Kısaca değinirsek namaz tarikat namazından 4 rekat kılınır. Ayakta Gülbank ile başlar secdede Düaz-i İmamla devam eder. Cem erenleinin bayramlaşması ile sona erer, kısaca böyledir. Bayram namazı ile birlikte dedelik görevimiz  başladı ve muhtelif çepni yerleşim merkezlerinde, Terceman kurbanları ile devma etti, halende görevimize devam etmekteyiz.Seyfi Oğuz (Se-Oğ)

 

dedelik görevimi 1975-1979 arası köy köy gezerek 1980 de Bursa’ ya yerleştikten sonra da mahallelerde cemler yürüterek, yıllık iznimde bir ay müddetle taliplerii şehir ve köylerde dolaşarak 23 yıldır yürütmeye çalışıyordum ve ozanlığımı da eklerim. Şinasi  Erdoğan (Şi-Er)

 

60 yaşındayım dedelerim babam talibe gidip dedelik yapmadılar. Sadece babamansur ocağından olduğumuz içindi dedeliğimiz buradan gelmektedir. Şevki Demir (Şe-De)

 

Cenaze  yıkayıp kaldırıyorum. Nikah dualarını yapıyorum. Dedelik pek yapmıyorum. Hamza Hoca Toraman (Ha-To)

 

Dedelik görevine yaklaşık 65 yıl önce kendi köyümde ve civar köylerde tarikatlara, cemlere çocukluktan beri katılarak büyüklerimden aldığım bilgilerle başladım. Zamanla bilgilerimi arttırarak tanınmış bir dede oldum. Yusuf Çalışkan (Yu-Ça)

 

Dedelik görevii Karaca Ahmet Sultan dergahında 1985 yılından beri yerine getirmekteyim, aynız amnada Yönetim Kurulu üyesiiym amaa sıl dedeliğimi şimdi K. Çekmece Garip dede Dergahında yürütmekteyim. Türkiye’ yi dolandık. Önemli cemlerde bulunduk. Kınrıs’ ta iki kere oranın Hacı Bektaş Derneğinin davetlisi olarak gittik. Cumhurbaşkanının da bulunduğu büyük bir kitleye cem yaptık. Olumlu anılarla döndük. Isviçre Alevi derneklerinin davetlisi olarak gittim. (son olarak da Cem Vakfı şubesinin daveti üzere orada kurs verdim. (Cenaze hizmetleri, Zakirlik, dedelik, Nikah, Kur-an okuma v.s.) şimdi fiili olarak Garip Dede Dergahının post dedeliği görevini yürütmekteyim.  Ali Rıza Uğurlu (Al- Uğ)

 

Evet (Nevzat Demirtaş(Ne-De))

 

10-15 yaşlarına geldiğimde rahmetli babam Zeynel Dede köyümüzde ve etraf köylerde yapılan Abdal Musa törenlerinde, musahip kardeşi olma törenlerinde, yanında görerek ve öğrenerek gerekli saz çalarak duvazıimamları öğrenerek bende babam gibi dedelik görevini bugüne kadar yerine getirmeye çalışıyorum. (Ali Özcan(Al.Öz))

 

Dedelik görevini son 20 yıldır “Anadolu Alevî-Bektaşiliğni” inceleyerek araştırmaya başlayarak, bu sorunluluğunu yerine getirmeye çalışıyorum. Özellikle tasavvufi Alevîliği çok iyi araştırmamız şarttır. Batin ilmiyle, bilimi birlikte inceleyip yürütmemiz şart olmuştur. Bu ummanı deryaya dalıp zerre-i mistal ile dönene ne mutlu. (Hüseyin Yalçın (Hü- Ya))

 

29 Ekim 1994 Tarihinde hayatta sağ olan 1900 doğumlu Hakkı Aydoğdu tarafından dedelik görevini teslim aldım. Bu şekilde görevime başladım. Yöremizdeki Alevîlieğe uygun şekilde görevimizi devam ettiriyorum. (Mustafa Özer(Mu-Öz))

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile