FERHAT GÜNEYLİ

FERHAT GÜNEYLİ

“İNSAN ANADOLU’DA, DOSTLUK ANADOLU’DA, SEVGİ ANADOLU’DA”

2 Temmuz yangınının yüreklerde bıraktığı sızı ve iz, yine Almanya Solingen’deki yangın, buna benzer acıları anlatıyor; kasetine okuduğu şiirdeki sözler ve melodilerle Ferhat Güneyli.

Onun ötesinde insancıl sesler, deniz kokusu, rüzgar ve cıvıltılar, hüzünler, Anadolu ve Batı… hepsi bir harman olmuş da Ferhat Güneyli’nin kasetine girmiş.

Yaşamdan bize binbir renkli şeyler sunuyor.

Anadolu’dan Almanya’ya gidişinden bugüne başarılı bir çalışma grafiği çizmiş bu renkli dünyanın, duygusal ve renkli yaşamın sahibi Ferhat Güneyli’yle yaptığım söyleşiyi sizlerle paylaşıyorum.

 

AYHAN AYDIN

 Senin ağzından dinleyelim yaşam öykünü, Anadolu’dan Almanya’ya gidişinin ve oradaki yaşamının öyküsünü. Ferhat Güneyli duygu dünyasını, hayal dünyasını, yapmak istediği şeyleri bizlerle paylaşır mı? Ben kendimi, daha doğrusu kendimde yaşayan insanı; toplum/doğa ve insan bütünlüğünde ve özlerinde bulunan gerçek değerleri müzik aracılığıyla araştıran birisi olarak tanımlıyorum.

Ben toplum ve doğayı eşit görüyorum. İnsanın toplum ve doğa içindeki yeri ve konumunu müzik aracılığıyla araştırmak istiyorum. İnsan neleri görebiliyor, neleri göremiyor ben müzik aracılığıyla bunun izini sürüyorum. Müzik bence bu tür güzellikleri ve sorunları aktarmak, toplumla iletişim kurabilmek için bir araç.

Müzik insanları birleştirdiği için bunu iyi kullanmak lazım. Sadece müzik, tüketim toplumumuzda bir şeyler tüketmek değil, insanlara bir şeyler veren unsur olması gereken önemli bir araçtır

 

Duygunun yanı sıra yorumlarla, içindeki anlamlarla insanlara bir şeyler verebilme kaygısı da taşımalı müzik yapanın diyorsunuz? Evet. Mesaj çok önemli bence müzikte. Müziğin dili yoktur denir, ama müziğin öyle bir dili vardır ki bir kelimeyle, bir ezgiyle insanlara bin şey anlatabilir müzik.

Müzik insana ulaşmak için çok kolay bir yoldur. Zamanımızda toplum, kitaplardan ziyade farklı unsurları tükettiği için, bunları yerli yerinde kullanmak, insanların bilgisel, duygusal ihtiyaçlarını hiç olmazsa, eksik olsa bile olduğunca çok bu unsurlardan karşılamasını sağlamak gerekir.

Müzikte bu unsurlardan birisi olabiliyor.

 

Çocukluğunuz nasıl bir ortamda geçti? Müziğe ilk yöneldiğiniz zamanı hatırlıyor musunuz? Müziğe yönelmenizde neler etkili oldu? Çocukluğum Tokat’ta geçti. 10 yaşına kadar Tokat’ta bulundum. Tokat biliyorsunuz küçük bir Anadolu şehri. Babam Almanya’daydı. Annem benimle beraber 3 kardeşime bakmak zorundaydı. Zorluklarla geçti ilk on yıl. Daha sonra Almanya’ya gittim. İlk günlerim, aylarım orada da büyük sıkıntılarla geçti. Yaban bir ülke, yabancı bir çevre ve yabancı insanlar...  Sorunları zamanla aşarak, uyum sağladım. Daha sonra müzikle tanıştım. Türküleri, sazı Almanya’da tanıdım.

 

Almanya’da başladı türkülerle, sazla tanışman? Evet. Çok garip bir şeydir. Farklı toplumlar içine girenler, girdikleri topluma özenirler. Fakat; Almanya’daki Türkler’in böyle bir özellikleri var, kendi kültürlerine sahip çıkma, onu yaşatma istekleri var.

 

Bağlama ve türkülerle tanışmanızdan sonra farklı enstürumanlarla karşılaştınız ve onları da kullandınız sanırım. Bu nasıl oldu? Çok yoğun çalışmalar içine girerek bugünlere gelmeye çalıştım. İlk önce türkülerimiz ve saz. Daha sonra Batı müziği. Zamanla da Batı müziğiyle Türk müziğinin kaynaştırılmasından çıkan eserler. Ben bunları takip ederek, bu konuda neler yapılıp yapılmadığını araştırdım. Çıkan hemen tüm kasetleri dinledim. Zamanla da kendi çizgimi belirlemek için adımlar attım. Zülfü Livaneli var. Çok seslilikte Tolga Çandar var, Yeni Türkü var. Onları detayına kadar inceledim. Nereden yola çıkmışlar, nereye gitmek istiyorlar. Bunlardan etkilendim.

Bu Türk ve Batı müzik türlerinin yakınlaştırabilme olasılıkları üzerinde çalışırken Almanya müzisyenlerle bir araya geldim. Beraber oturduk. Geceler boyu, yeni yeni şeyler denedik. Derken ben bağlamayı alıyorum. Arkadaşlarım, bas ve gitarlarını alıyorlar programlar böyle devam etti. 5-6 yılın ürünü olarak da işte çalışmalar sonuçlanmaya başlandı. Akdeniz ve Buldular Beni bu çalışmaların ürünleri.

 

Bu çalışmaların ürünü olarak çarpıcı ve etkileyici olarak; Anadolu’nun ezgileri Batı’nın melodileriyle buluşmuş çok değişik bir ürün ortaya çıkmış. Batılılarla çalışırken onlarda etkilenmeler oldu mu sizden, daha doğrusu bizden Anadolu’dan, Anadolu türkülerinden, sazdan, sözden? Onlar nasıl karşıladılar sazı, sözü ve bu bütünleşmeyi? Bizim kültürümüze ve müziğimize Batılıların, Batılı müzisyenlerin çok büyük ilgileri var. Farklı bir müziğimiz olduğu için, farklılığa daha büyük eğilimleri var. Düşünün bir aksak ritimde bir şeyler deniyorsunuz ve bunu da kendisi yorumlamak istiyorlar. Tabii ki tüm Batılı müzisyenlerde bu yok. Daha çok  Jazzla ilgilenenlerde bu var. Ama ilgi her geçen gün artıyor. Doğru insanlar bulununca çok güzel ortak çalışmalar yapılabiliyor. Çok güzel çalışmalar oldu.

 

Peki niye Anadolu, niçin Anadolu’dan çıktınız müzik yolculuğuna, Anadolu size neyi ifade ediyor? Anadolu’da keşfedilmişlerin yanı sıra daha çok keşfedilecek şeyler var. Batı’da da çok şeyler var ama Anadolu bambaşka.

 

Nedir Anadolu’nun Batı’dan farkı? Anadolu’da insan var. İnsana sevgi, saygı var. Birlikte paylaşım, birlikte yaşama var. Bizler insan olarak zaten birlikte yaşamayı bileceğiz, paylaşmayı bölüşmeyi bileceğiz. Bizim Anadolu insanı kadar birbirine bağlı insan ben görmedim şu ana kadar. Ezilmiştir Anadolu insanı ama yerine göre de direnmiştir. Ser vermiş, sır vermemiştir, dürüsttür Anadolu insanı.

Anadolu’da Şeyh Bedreddinler vardır, Dadaloğulları vardır, Pir Sultanlar vardır. Yeni gelen nesilse bunların bilincinde. On asır geçse de Anadolu insanı nerelerden, hangi çilelerden geldiğini biliyor ve bunu unutmuyor. Başımız dik yürüyebiliyoruz. Anadolu bu bence. Bunlara sahip çıkmak istiyoruz, biz uzaklarda da olsak.

 

Peki Sivas trajedisi? Çok vahim bir olay. Bir çok dostumu kaybettim ben orada. Hasret’le beraber konsere çıkmıştık. Ve hala soruyorum o günden bugüne neden neden…? Neden biz onlara sahip çıkamadık, neden sahip çıkılmadı o insanlara? Bu olayların unutulması mümkün değil, bizlerin de bunları unutması mümkün değil. En büyük sorumluluk, şairlere, yazarlara, entelektüellere düşmektedir. En azından müzik aracılığıyla insanların duygularına ve sorunlarına sahip çıkmalıyız.

 

Almanya’daki insanlarımızın durumları nasıl? Almanya’da özellikle Sivas olaylarından sonra insanlar arasında büyük bir dayanışma ve örgütlülük bilinci doğdu. Bizler sorunlarımızı kendimiz halletme yolarını denemeliyiz. Yoksa, hükümetlerden, yardım beklemenin pek bir anlamı yok. Ne Bonn’dan ne Ankara’dan bir şey beklememeliyiz.

 

Alevilik deyince neler söylersin? Tabii sen de çok iyi biliyorsun, çok basit değil bunun yanıtını vermek ama ben Hakk Muhammed Ali diyorum, sonra insan diyorum.

İnsan olmak, insancı yaşamak, paylaşmak, özgürlük, Pir Sultan diyorum. Nesimiler, Hallaclar, Hasretler, bacılar, gardaşlar, ozanlar... Düşünün bir sofra kurmuşsunuz ve bütün insanlar bir tastan yiyorlar.

 

Demokrasi, özgürlük, laiklik deyince neler söylersin? İlk aklına gelen üç/beş cümle? Demokrasi, özgürlük, laiklik insan olmanın gerekleri. Bunlar olmadan, çağdaş insan olunması mümkün değil. Bunlar sağlandıkça, bunlara sahip çıkıldıkça insan insanlaşır. İnsan özgürleşir.

 

Neler yapmak istiyorsunuz? Gelecekte hedefleriniz  neler? İnsanlarımızın mutluluğuna, özlemlerine en ufak bir katkım olursa en güzel şey bu olacaktır. Ben bunun için çalışacağım.

 

Genç arkadaşlara bir şeyler söyler misiniz? Ben de kendimi genç olarak tanımlıyorum. Genç arkadaşlarla beraber bizlere büyük sorumluluklar düşüyor. Dedelerimizden, ozanlarımızdan, aşıklarımızdan, bilim adamı ve araştırmacılarımızdan bize bir miras bırakıldı, bizlerin bunlara sahip çıkmamız lazım. Bunu XXI. Yüzyıla ve gelecek yüzyıllara taşımamız lazım. Alevilik konusunda büyük çalışmalar söz konusu. Yeni yeni bilim adamları var. Bunlara sahip çıkılması lazım. Alevi örgütlülüğünün bir birlik beraberlik içinde sorunları çözmeleri gerekir. Gençler dinamik, atılgandır, yeniliklere açıktırlar. Onlara söz hakkı verilmelidir. Bu bir ekip işidir. Birlik bütünlük işidir. Bunlara kulak versin büyükler, Alevi örgütleri. Bir hedef çizerek buna doğru yürümeliyiz.

SÖYLEŞİ; 6/7/1998, İSTANBUL

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile