Hızır Günleri Kutlu Olsun

HIZIR GÜNLERİ KUTLU OLSUN

CARIMIZA YETİŞ YA BOZ ATLI HIZIR!

Alevi – Bektaşi Öğretisi, yüzyıllar boyunca kendi değerleriyle bugüne gelmiş, dünyaya, yaşama, tüm insanlığa kendi dünya görüşünün yansımasıyla hep aydınlık bir pencereden bakmıştır.

Her türlü karanlık ve karamsarlık içinde umudu var eden bir inanç ve kültür öğretisi olarak; tüm yaşamı, senenin her döngüsünü, bir insan ömrünü, dünyayı ve evreni de yine tüm insanlığın ortak tarihi ve kültürel bilinç dünyasının gözüyle görmüş, Alevi – Bektaşi toplumu da bu ilkelerle yaşamlarını sürdürmüşlerdir.

Birçok inanç ve uygarlıkta olan Hızır ve de Hızır – İlyas Kültü, İnancı Aleviliğin ve Bektaşiliğin de temel yapı taşlarından birisidir.

Hızır; zaman zaman bir peygamber, bir eren, bir veli kimliğinde daha çok sırlarla örülü bir gizemli varlık olarak tasavvur edilmiştir.

Hızır dar günlerin, zor günlerin, imdat istenilen anların kurtarıcısı, insanın ve insanlığın sığındığı, çağırdığı, beklediği gizli güçleri olan insan – üstü bir kimliktir.

Hızır bir anda ortaya çıkar, Hızır bilinmez diyarlardan gelir, Hızır mağruptan maşruğa dek sınırsız bir çizgide tüm insanlığın dertlerinin ortağı, kurtuluş müjdecisidir.

Hızır; Ekmeği tükenene un, dermansız hastalara sağlık, kederler içinde yaşama aşkını tüketenlere bir umut kaynağıdır.

Hızır’da zaman, mekân mefhumu yoktur. O her yerde hazır ve nazırdır.

Hızır’dan hiçbir zaman umut, ümit kesilmez, Hızır’a asla ve asla beddua edilmez, Hızır her daim hazır ve nazır bilinir ve o sadece sevgiyle anılır.

Anadolu’da özellikle kırsal alanda, Doğu Anadolu’da; karlar – tipiler yaşamı çok güçleştirir, ağalar / beyler insanın emeğini sömürür, yaşam koşulları insanları çaresiz bırakır. Tarlası kıraç, harmanı kesat, yüce dağ başlarında fırtınalar içinde çaresiz kalan yüz binler her daim bir umut kapısı aramışlar kendilerine. Bir kurtarıcı, ellerinden tutacak bir iyilik meleği, onları dertlerden, açlıktan, sefaletten çekip alacak bastığı yerler yeşeren bir hayat kaynağı düşlemişler tarihler boyunca.

Denizler de ise türlü fırtınalar içinde kalan denizciler, yolcular da yine bir kutlu peygamber, bir eren çağırmışlar rüzgârlara katarak seslerini; İlyas, Elyas olmuş o da Hızır’ın can yoldaşı, kan kardeşi, en sevdiği sırdaşı, gönüldaşı, mühasip kardeşi ve biricik sevdiceği.

Onlar Hıdırellez (Hızır – Elyas’ta yani 5 Mayısı 6 Mayısa bağlayan gece buluşup sabahlara kadar en saf, en temiz bir şekilde muhabbet eyleyip her tarafı pür-ü pak ederek, yazı karşılamışlar.

Artık 21 Martta doğanın uyanması tamamlanmış, toprak – su bütünleşmiş doğa can suyunu alıp, canlanmış yaz maşlamıştır.

Ama zemheri ayında yani, bugün hala Yunanistan’daki Alevi – Bektaşi toplumunun 8 Kasım günü (Kasım Kurbanı Etkinlikleri) yaptıkları gibi, kış başlayıp harman – ekim – dikim bitip canlılık yer altına çekilince Aralık ayından sonra kışın en zor günleri başlar. İşte bu günler de Abdal Musa Lokması verilip “Birlik Cemleri” kurulur. Ocak sonu ve şubat boyunca ise Alevi – Bektaşi İnancı’nda “Hızır Günleri” başlamış olur. Yani kışın en sert, soğuk, zor günlerinde Alevi – Bektaşi toplumu daha fazla Hızır’ı çağırır, anar, onun anısını yaşatır.

 

HIZIR GÜNLERİ

Hızır adına oruçlar tutulur, lokmalar yapılıp dağıtılır, cem meydanları açılır. Anadolu’nun farklı tarihlerinde olsa da yani ocak sonu şubat ayı içinde, artık yaygınlaştığı için 13-14-15 Şubat tarihlerinde yoğun olmak üzere oruçlar tutulur.

Hızır aşkına bazı yörelerde 3 gün, Dersim (Tunceli), Tokat, Amasya gibi yörelerde ise Perşembe akşamı başlayıp diğer Perşembe akşamına kadar sürecek 7 gün “Hızır Oruçları” tutulur.

Hızır aşkıyla coşa gelen âşıklar, zakirler, sadıklar sürekli Hızır nefesleri, şiirleri söylerler.

Hızır’ın aşkı âlemi sararken, insanlar ellerinde ne var ne yoksa ibadethanelere yani; ocaklara, tekkelere, dergahlara, ziyaret mekanlarına, kutsal mezarlıklara, cemevlerine, derneklere, vakıflara getirirler, insanlarla paylaşırlar.

Bu iş geleneksel olarak; insanların ortaklaşa veya dileyen kişi olursa onun niyetine kurban adakları getirilip dedeler, babalarla dualar alınıp tığlanır… Gülbanklar (gülbenk) çekilir, insanlar evlerinde ellerinden gelen bildikleri hamur işlerini yaparlar bol bol getirirler diğer insanlarla pay ederler.

Özellikle Hızır Oruçlarında getirilen lokmaların tümü bir araya getirilir, herkese eşit bir şekilde pay edilir.

Hızır Orucundan sonra kurbanlar kesilir, etli pilav tüm gelenler ayrım gözetmeksizin pay edilir.

Özellikle Hızır günlerinde tüm inanç merkezlerinde insanlar toplanır “Allah, Allah, Allah, Ya Hızır, Ya Hızır, Ya Hızır, Ya Boz Atlı Hızır, Medet Mürvet Kapıları Açılsın, Derdimizin Dermanı Sensin Ya Hızır…” denilerek hep beraber nefesler söylenir, yüksek sesle dualar okunur, gülbenkler çekilir…

Bu bolluğun ve bereketin sembolüdür.

Hızır Hanenize Uğrasın, denir. Hızır El Vursun, denir, Hızır Gadanızı, Balanızı Kaf Dağı’nın Ardına Atsın, denir. Medet Senden Ya Boz Atlı Hızır, Yetiş Car (Zor) Günlerimize, denir…

Hızır’la ilgili Anadolu’da sayısız inanç ve gelenek vardır. Bir haneye Hızır’ın uğraması bolluk, bereket, sağlık, mutluluk yani yeryüzündeki en büyük keramet ve kısmetinin gelmesi demektir. Öyle ki, bir boş odaya, bir tepsi üzerine un konulur, o gece Hızır haneye gelmişse o una el bastığına inanılır, insanlar büyük sevinçler duyarlar. Kış aylarında olmasına rağmen evler tümüyle havalandırılır, temizlenir, çeşmelerden taze sular getirilip evlere, evlerin önlerine serpilir. Ateşler yakılır, hamur işleri olmak üzere yemekler yapılır. Eğlenceler yapılır, oyunlar oynanır… İnsanlara büyük bir sevinç ve mutluluk gelir. Hızır’ın gelmesiyle koyunlar kuzular… Bolluk, bereket, sağlık umutları her tarafı kaplar.

Bir peygamber, eren, veli olduğuna inanılan, kerametler gösteren, gerçek anlamda darda, zorda kalanlara el attığına inanılan Hızır inancı Alevi – Bektaşi Öğretisi’nin temel sembol şahıslarından – uygulamalarından birisidir.

Alevi – Bektaşi toplumu Hızır adına ant içer, onun adı kutsaldır.

Hızır aslında saf iyilik halidir, İnsan-ı Kamil olma, olgun olma halidir.

Bir insan özüyle, tümüyle kendi isteğiyle ve öz bilinciyle bir insana, topluma bir fedakârlıkta bulunup, hiçbir etki altında kalmadan kendi alın teri, kendi bilinci, kendi sevinci ile bir yardımda bulunur, iyilik ederse onun eli Hızır’ın elidir.

Hızır onun elini kullanmıştır, dünyayı zalimliklerden, fakirliklerden, yokluklardan kurtarmıştır.

İnsan yaşamı kutsaldır. Hızır da bir insan vasıtasıyla bir yaşamı kolaylaştırarak yeryüzünde adaletin sağlanmasına vesile olmaktadır.

Gerçeküstü bir varlık gibi görünen Hızır ve İlyas aslında Alevi – Bektaşi Öğretisinin ve bunu istismar etmeyen tüm dünya insanlığının ortak iyilik aklıdır, ruhudur.

Her bir insan bir diğerinin Hızır’ı olmalıdır.

Bir öğrenci okutan, darda kalana yardımcı olan, bir hastayı iyileştiren, mesleğini namusuyla, özverili bir şekilde yapan çalışkan insanının elinden de Hızır tutmuş demektir.

Hakk cümlemizi Hızır’ın bereketiyle nurlandırsın, zalimlere fırsat vermesin, dünya insanlığını ve güzel yurdumuzu karanlıklar içinde, yokluklar içinde bırakmasın…

Hızır hanenize uğrasın…

Hakk eyvallah. Aşk ile…

 

Muhabbetlerimle…

 

Ayhan Aydın

1 Şubat 2022