Anma Etkinliğine On Binler Katıldı Gönüller Hamza Baba’ya Aktı... (1999)

Anma Etkinliğine On Binler Katıldı

Gönüller Hamza Baba’ya Aktı...

(1999)

 

AYHAN AYDIN

 

İzmir ve Bademler...

Anadolu’yu aydınlatmış, Anadolu’da birlik, beraberlik, eşitlik değerlerini öne çıkarmış, haksızlığa karşı durmuş, dostluk için tüm yaşamı boyunca bildiği doğrulardan sapmadan insanlara yol göstermiş, Horasan ve Rum Erenleri’nden birisi olan Hamza Baba’yı anmak için yine yollardayız; can dostlar Şahkulu Sultan Vakfı’nın emektarlarıyla ve bu yola gönül vermişlerle...

Hep başkalarından duyduğum o güzel masal benzeri anlatımlardaki benzersizliği kendi gözlerimle görüyorum.

Zeytin ağaçları, badem ağaçları, çam ağaçları arasında giriyoruz İzmir’e.

Ege’nin incisi İzmir’in içinden geçip Tire’ye doğru yol alıyoruz. Amacımız, çevrenin en ünlü Tahtacı Köyü olan Bademler’e ulaşmak. Nar bahçeleri, üzüm bağları içindeki Bademler bizimle uyanıyor günün ilk saatlerine. Kahvelerdeki dostları selamlıyoruz, alış-veriş yapan teyzelerden soruyoruz ilk önce, Köy’ün tiyatro salonunu ve hemen tüm dostlarla ziyaret ediyoruz, gurur binasını.

Hemen köyün bilgili insanlarından İbrahim Yavuz (1924)’un yanına gidiyoruz.

Onun yanında ise diğer köylüler var. İbrahim amca, söyleşimizde köyünü ve tarihini bize şöyle anlatıyor: “Bizler Atatürk’ün yolunda, çağdaşlığı, demokrasiyi, benimseyen insanlarız. Bizler Alevîyiz. Köyümüz yıllar önce kurulmuş. Törelerimize sahip çıkarız. Köyümüzde sayısız üniversite mezunu var, hiç birisi köyle alakasını kesmiyor. Rahmetli Bakanımız Mahmut Türkmenoğlu köyümüze çok emeği geçmiş değerli bir insandı, köyün bugünlere gelmesinde onun büyük katkıları vardır.

Bizlerde musahiplik çok önemlidir. Köyümüzde cem yapılmasa da diğer Alevî köylerindeki dedelere giderler, yeni musahip olacaklar.

Bizim yakınımızdaki türbelerden birisi de Somun Baba’dır.

Biz ölen bir meftayı battaniyelere, yorganlara sararak, mezara koyarız. Üzerini ise betonlarız.

Tüm mezarlarımız mermer taşındandır. Tüm mezarlarımızda taş vardır. Tiyatro’ya gelince 1933 yılında Mustafa Anarot’un önderliğinde bu binayı yaptık. Urla’da İzmir’de civar hemen her köyde beldede piyesler de görev aldım. DYO’nun Durmuş Yaşar’ı bizlere yardım etti. Bugün musahip olacaklar Cumaovası Köyü’ne giderek musahip olmaktadırlar. Başta dediğim gibi bizler Atatürk’e bağlı, çağdaşlığı rehber alan bir köyüz.”

Daha sonra ise köyün muhtarı Hulusi Yener’le görüşüyoruz.

Ondan köyün sorunları hakkında bilgi alıyoruz.

O, köyün görünenden daha çok sorunu olduğunu söylüyor. En önemli sorun ise yine her zaman karşılaştığımız geçim sıkıntısı. Köyde 368 hane olduğunu öğreniyoruz.

Gençlerin semah öğrenme isteğinin karşılanmasına yardımcı olanlar ise sanatçı Yolcu Emlak ile Hasan Kemal, Hulusi Yener.

Bademler Köyü’ne doyamadan ayrılıyoruz. Fakat ben hemen mezarlıklara koşuyorum, diğer canlarla beraber Mahmut Türkmenoğlu’nun da mezarını ziyaret ediyorum.

Daha sonra bir gün boyunca İzmir’i ve İzmir Fuarı’nı geziyoruz.

Her geçen gün daha çok büyüyen ve gelişen şehrimiz İzmir, tüm Ege’nin dünyaya açılan kapısı.

Yeni yapılan yollar, köprüler, iş merkezleri, metrosu ile sanki yeniden inşa ediliyor İzmir. Karşıyaka’dan, Basmane’den, Kadifekale’den geçiyoruz. Atatürk’ün durup çay içtiği Belkahvesi Çay Bahçesi’nde gidiyoruz.

 

Hamza Baba

Gönüllerimizin aktığı Hamza Baba’ya ulaşıyoruz.

Gönüller Sultanı, Ege yöresi insanlarının adını takdis ettiği, erenler evliyalar yurdu Anadolu’nun simgelerinden Hamza Baba’dayız.

Kemalpaşa’ya bağlı Hamza Baba Köyü’nde olan türbesini her yıl on binlerce insanın ziyaret ettiği Hamza Baba ormanlar içinde kendine yurt tutmuş.

Sarp tepelerden, vadilerden ve platolardan geçerek varıyoruz, türbeye. Birgün öncesinden adım atmaya yer yok.

İzmir’den, Balıkesir’den, Aydın’dan, Muğla’dan, özellikle Bergama’dan, Edremit’ten, Dikili’den gelmiş insanlar.

Onlarcasıyla konuşuyorum, sohbet ediyorum. Sorunlarını, dertlerini, Hamza Baba hakkındaki bilgi ve fikirlerini öğreniyorum.

Kızıldeli Sultan Evlatlarından İsmet Yençelik (67) İzmir’den gelmiş.

O aslen Gaziantep Kilis’ten Kızıldeli Evlatlarından. Zamanla İzmir’e yerleşmiş.

Ona göre Hamza Baba, 80 bin Horasan Ereninden, 700 yıl önce Anadolu’ya gelmiş bir eren. İmam Hüseyin kolundan olan Hamza Baba yüz yıllardır insanların isteklerine cevap vermiş bir ulu evliya. İsmet Yençelik Dede, Gaziantep Kilis’te Kızıldeli Sultan Evladı olarak dedelik yürüten ve talipleri yurdun her yerine bu arada İzmir’e gelmiş olan İmam Dede’nin, Cafer Dede’nin, Abbas Dede’nin yeğeni, Hamza Dede’nin oğlu. Ona göre Hamza Baba köylüleri Sarıcalı Çepnilere bağlılar. Yine Kızıldeli Sultan Evlatlarından Bergama Pınarbaşı Köyü’nden İzzet Kılıç Balıkesir’de kendisinin bildiği 30-40 Çepni köyünden bahsediyor. Bergama’daki Çepni köylerini bizlere sıralıyor.

Daha sonra hemen tüm Alevî-Bektaşi anma etkinliklerine katılan uzun sakallı, uzun bastonlu herkesin “Bu Arap Derviş buralarda ne arıyor” dediği Musa Şen Derviş’le söyleşiyorum. O çok alçakgönüllü, bu eren ve evliyaların kendisine ilham verdiğini, daha ziyade dışarıda, türbelerin mezarlıklarında yattığını anlatıyor. Bir hataya düşerim endişesiyle, Hamza Baba hakkında duyduklarını, bildiklerin pek söylemek istemiyor. Ama insanların da her şeyi bilir havada olmamaları gerektiğini, alçakgönüllülüğün en büyük nimet olduğunu vurguluyor.

 

Sümbül Atılgan ise (45) çevredeki diğer yatırları bana söylüyor; İzmir Yağhaneler Jandarma Komutanlığı yakınında Şemsi Baba, Tire’de Ballı Baba, İbli Melek; Denizli Bozdağı’nda Sultan Baba; Bergama’da Sarı Tepe (Sarıdere Köyü’ne yakın).

 

Erdoğan Balbostan (50), Celal Akbulut (42), Kenan Girgin (55), Mahmut Tombul (1935) Hamza Baba’ya “Dileklerinin kabul olması, Hakk’ın bu güzel, nur yüzlü evliyasına niyaz etmek niyetiyle” geldiklerini söylüyorlar. Yine ziyaretçilerden Bayraklı’da bir kesik baş bulunduğunu, İzmir’de Bademler’den başka Uzunderi’de Alevî köyünü ve Narlıdere yöresinin yoğun Alevî yerleşim bölgesi olduğunu öğreniyoruz.

Muğla Ortaca’dan gelen Hasan Baba’nın Bergama yöresinde cemler yürüttüğünü, musahipliğin devam ettiğini öğreniyorum.

Muğla Yatağan’dan, İsmail Azman (44) ise İzmir Kemalpaşa’da Hz. Ali’nin ayağının izi olduğunu söylüyor.

Dikili Deliktaş Muhtarı Halim Gündüz köylerinin 2000 nüfuslu ve tümünün Çepni olduğunu söylüyor.

 

Sümbül Atılgan (45) Alman Harbinde tüm askerlerin yardımına yetişen Hamza Baba’nın Osmanlı döneminde büyük bir komutan olduğunu, darda kalmış askerlere su gönderdiğini söylüyor. Ayrıca Perişan Baba’nın (aynı köyde açıkta bir yatırı olan ermiş) da onun yardımcısı perişan bir halde güçsüz bir asker olduğunu söylüyor. Atılgan 300 bin gayb ereniyle beraber ülkeler fetheden Hamza Baba’nın 4 kapı 40 makamdan süzüldüğünü, tüm şehitlerin (şühedaların) serdarı olduğunu dile getiriyor.

Hamza Baba’nın bir komutan, asker, Alman Harbinde düşmana top atan, gayb aleminden kimi zaman insanları yoklayan bir evliya olduğu yönündeki fikirleri birçok kişiden dinliyoruz.

Buna bugün köyün muhtarı olan Hamza Amca da katılıyor.

Esma Kıray (55) teyzeyse dilek dilemek için Hamza Baba’yı her sene ziyaret ettiğini söylüyor.

 

Fatma Erdil (68) Bergama’dan gelmiş ziyarete. Hamza Baba’nın 7 kardeş olduğunu bunların da aynı şekilde kerametler gösterdiğine inanıyor.

Söyleştiğim insanların önemli bir kısmı dileğinin kabul olması amacıyla Hamza Baba’ya geldiğini söylüyor. Bu ulu evliyayı niyaz etmenin dini bir görev olduğunu söyleyen ziyaretçilerin çoğu kendini Çepni, Türkmen, Yörük, Abdal, Tahtacı olarak isimlendiriyor.

Bu arada Cem Dergisi eski muhabirlerinden Nilgün Kılıç’la, İzmir Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Müjgan Gürbüz’le söyleşiyorum. Hamza Baba’nın soyundan geldiğini söyleyen Hamza Baba Köy Muhtarı Hamza Ali Özer’le bir söyleşi yapıyorum.

Hamza Ali Özer özetle şunları aktarıyor; “Hamza Baba Osmanlı’nın ilk kuruluş günlerinde Anadolu’ya gelmiş bir Horasan erenidir. Zamanın yöneticileriyle uyuşamayarak dağların başındaki bu köyü seçmiş ve hep burada yaşamış. Bizim türbemizi daha ziyade Bektaşi babaları ziyaret ederler. Bu ziyaretler hiç kesilmemiştir. Hala devam etmektedir. Size göstereceğim köyün cemevinde Bedri Noyan’ın ve diğer babaların, halife babaların resimleri var. Köyümüzün büyük sorunları var. Her yıl inancı için burayı ziyaret eden on binlerce insana hizmet veremiyoruz. Bunun için hükümetin ve Alevî örgütlerinin bize yardım etmesi lazım.”

Daha sonra köyün cemevini ziyaret ediyoruz. Orada Bedri Noyan Dedebaba’nın resimlerini görüyoruz.

 

Törenler

Ve törenler Geleneksel Hamza Babayı Anma Etkinlikleri’nin II.’si 30 Ağustos Pazar günü, İzmir’in Kemalpaşa İlçesi’ne bağlı Hamza Baba Köyü’nde yaklaşık 20 bin kişinin katıldığı törenlerle yapıldı.

Törenlere Devlet Bakanı Işılay Saygın, CHP İzmir Milletvekilleri Sabri Ergül, Ali Rıza Bodur; DSP Milletvekili Hakan Tartan, İzmir Valisi Kemal Nehrazoğlu, İşadamı Engin Polat ve birçok ilçeden Belediye başkanı ile Kaymakamlar katıldılar.

Köy halkının özellikle muhtar Hamza Ali Özer’in yoğun çalışmaları sonucunda düzenlenen törenler, 30 Ağustos Zafer Bayramının da aynı güne denk düşmesi sonucunda, “Atatürk Devrimlerinin Aydınlığının Türkiye’ye yapmış olduğu kazanımlara saygı” havasında geçti.

Ömür Kuloğlu, Nebi Yaşar, Adnan kılıç, Dertli Divani, Saime Cantürk, Ercan Cevahir’in türkü ve deyişlerine eşlik eden binlerce insan, Şahkulu Sultan Vakfı ve Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı Uzundere Cemevi Semah Ekiplerinin Atatürk Devrimleri Anısına döndükleri semahları ise ayakta izlediler.

Hamza Baba Köyü’nün sorunlarının çözümünde emeği geçtiği için bir plaketle ödüllendirilmesi vesilesiyle törende bir konuşma yapan Devlet Bakanı Saygın, Alevî ve Bektaşilerin Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünün, Atatürk Devrimlerinin ve laikliğin ayrılmaz parçaları, çağdaşlığın simgeleri olduğunu söyledi.

 

Engin Polat

Harabe halindeki Hamza Baba Türbesini yeniden onaran, bir tören alanı ve cemevi yapımı için öncülük eden işadamı Engin Polat da kendisine verilen plaket vesilesiyle yaptığı konuşmada, Anadolu Uygarlığının ayrılmaz parçası, Atatürk Devrim ve İlkelerine bağlı Alevî inanç ve kültürünün Türkiye’nin en önemli zenginliği olduğunu söyledi.

Tören sonucunda gönlünü bu yola vermiş hizmetleriyle halkın geniş takdirini kazanmış İşadamı Engin Polat’la söyleşiyorum.

Engin Polat Alevîlik-Bektaşiliğin günümüzdeki genel sorunları yanında Geleneksel Alevî-Bektaşi Etkinliklerinde yaşanan sorunları da dile getiriyor. Ona göre bu ülkenin gerçek kültürel birikimini sağlamış Alevî-Bektaşiler’in her türlü haklı talepleri karşılanmalıdır. İnançlarını kültürlerini yaşatma kararında olan bu insanlar sevgiden, barıştan, kardeşlikten, dostluktan, birlikten ve beraberlikten başka bir şey istememektedirler.

Engin Polat’la söyleşimizde şu çarpıcı sonuçlara da değinmekte fayda var; Alevî-Bektaşi ulularını anmak için yapılan etkinliklerde son yıllarda bir yozlaşmayla karşı karşıyayız.

Dış unsurların kültürümüzde yeri olmayan arabesk müziği, bazı taşkınlıkları, içkiyi törenlerde abartılı bir şekilde kullanıp bizim içimize sokmaları önemli sorunlar olarak görülmektedir. İnancımızın, kültürümüzün en güzel yansımalarından birisi olan “Alevî Anma Etkinlikleri”nin içi boşaltılmakta, insanlara bilgisel birikimler aktarılması gereken mekanlar olmaktan çıkarılmaktadır. Yazarlarımızın, araştırmacılarımızın halkın yanında olmamaları büyük bir eksiklik olarak kendisini hissettirmektedir.

Alevîlikle ilgili kitap yazıp da kitap yazdığı halkı tanımayan, onun terini koklamayan, sorunlarını dinlemeyen, onunla söyleşmeyen kişilerin kendilerini nasıl olup da “Alevî Yazar” olarak takdim ettikleri şaşılacak bir durumdur. Halkından soyut yazarların, ozanların, sanatçıların, örgütlerin Alevîlik hakkında da konuşmaya hakkı yok herhalde.

Hacı Bektaş’ta çok somut olarak görülen, siyasi partilerin ve bazı kurumların boy gösterisi alanına çevirdikleri Anma Etkinlikleri bu dejenerasyondan temizlenmelidir. Farklı illerden, yörelerden, köylerden buraya gelen on binlerce insan doğal bir labarotuvardır. Bunlar incelenmeli, bilgiler derlenmeli, söyleşiler yapılmalı, hızla kaybolmakta olan yerel unsurlar saptanmalı, fotoğraflar çekilmeli, halkın sorunları dinlenmelidir. Hamza Babaların ruhunu incitmemek, bu yolu sürdürmek için bunlara dikkat etmeliyiz.

 

CEM DERGİSİ, SAYI: 83, EKİM 1998

 

(Not: Hamza Baba’yla İlgili İsmail Onarlı’nın 2002’de Can Yayınları’ndan aynı isimli bir kitabı yayınlanmıştır.)

EKİN İDİK OLDUK HARMAN, AYHAN AYDIN, (ALEVİLİK BEKTAŞİLİKLE İLGİLİ HABERLER, ETKİNLİKLER, SÖYLEŞİLER, YORUMLAR, FOTOĞRAFLAR – 1992 - 2004), 2005, İstanbul, KAHRAMAN OFSET, (SAYFA: 38-45)