İnsanın Dalında Açıp Gülmüşüz Muhabbet İnsana, İnsan Olana

İnsanın Dalında Açıp Gülmüşüz

Muhabbet İnsana, İnsan Olana

 

AYHAN AYDIN

 

F Tipi cezaevlerindeki olumsuz yaşam koşullarını protesto etmek maksadıyla 187 gündür sürdürülen ölüm oruçlarında maalesef şu ana kadar 17 ölüm yaşadık. 17 insan, 17 can gözlerimizin önünde akıp gitti sonsuzluğa, siyasilerin duyarsızlığı ve terör örgütlerinin baskısıyla.

Her ne suç işlemişse işlesin insan insandır. Binlerce yıllık insanlık uygarlık tarihinin yarattığı evrensel insan hakları, yaşam hakkının en önemli hak olduğunu tüm dünyaya ilan etmiştir. Her ne koşul altında, hangi şartlar içinde olursa olsun insan yaşamının kutsallığı reddedilmez bir gerçektir.

Gerçekten de suçlu denilen insanın bu suçu oluşturan sosyal şartların bir ürünü olduğu unutulmamalıdır.

Evet, suç suçtur. Cinayeti, hırsızlığı, tecavüzü kimsenin kabul etmesi mümkün değildir. Suçun cezalandırılmadığı yerde toplumsal düzen yıkılır; kargaşa doğar. İnsanoğlu maalesef suç işliyor, suç işletiliyor insanoğluna. Suça ceza gerek... Kısasa kısas ilkelliğinden, çağdaş yargılama ve toplumsal kazanım boyutuna gelen cezalandırmalarda da yine suçlunun da haklarının olduğu gerçeğiyle hareket edilmektedir, günümüz dünyasında.

Hala barbar yaklaşımlarla günde onlarca insanın öldüğü, öldürüldüğü dünyada savaşlar, toplu kıyımlar, işkenceler, baskılar devam etmektedir. İnsana, insana ait kültüre, inanca, düşünceye, insan yaşamına tahammülü olmayan totaliter kafalar, yobaz kafalar, ırkçı kafalar, barbar kafalar hala öldürmeye, sindirmeye, yok etmeye, baskıya devam etmektedirler.

Binlerce yıllık tarihleri boyunca Türkler gerçekten de hiç hak etmedikleri halde zaman zaman ilkel kafalı yöneticiler tarafından idare edilmişlerdir.

Türk bayrağı altında, farklı kültürlerden, inançlardan, kökenlerden insanların bu vatan toprakları üzerinde derin bir sorun olmadan yaşamaları gerçeğine rağmen, düşünce temellerindeki farklılıklar iktidarı ellerinde bulunduranlar tarafından toplum aleyhinde kullanılır hale gelmiştir.

Atatürkçü cumhuriyetin ilkelerini yerle bir etme pahasına bu ayrımcı politikalar sürüp gitmiştir.

Türkiye’de çağdaş değerler yerine; ulusal, tarihi, milli değerler yerine; inadına, bilinçli bir şekilde; bu cumhuriyeti kuran önderin tümüyle ortadan kaldırmak istediği uşaklığı bu ülke insanına reva gördüler, kimi siyasiler ve siyasi iktidarlar.      

Arap emperyalizminin yanında Batılı değerleri almak yerine aynı şekilde Batı uşaklığı yapanlar, Türkiye’de asıl huzur ortamını bozan yöneticiler olmuştur.

Komünizm geliyor tehdit ve yaygaralarıyla düşünce özgürlüğü yok edilip, sözde İslam; özde ise Arap ve Acem çığırtkanlığı yapılarak gericilik Türkiye’de hortlatılmıştır.

Devrimci, yurtsever, ülkesini ve bayrağını canı kadar seven Atatürk devrimini savunan ve nihayet bu onurlu mücadeleyi canlarıyla ödeyen Muammer Aksoylar, Uğur Mumcular, Bahriye Üçoklar, Çetin Emeçler, Kışlalılar.. onlarca aydın, yazar değerimiz bu uğurda şehit edilmişlerdir. Bunların asıl katilleri devlet organlarına yuvalanan gerici güç odaklarıdır.

Ülkeyi yönetmekten aciz, ulusun tüm değerlerini yerle bir ederek, insanlar arasında ayrımcılık ve bölücülük yapanların bu vatana zararlarından başka bir faydaları yoktur.

Şu anda halihazırda vurguncu ve talancılara, hortumculara kol kanat geren, her türlü yolsuzluğu önlemede aciz kalan ve göz yuman, devleti babalarının çiftliği sanan, vatandaşı koyun yerine koyarak onu, baskıyla, tehditle, göz boyamayla kandıracaklarını sananlar büyük karanlık içindedirler. Aslında bu ülkenin bayrağı için bizce çekinmeden tümünün canını vereceği, Alevi/Sünni, Türk/Kürt, Solcu/Sağcı, Sosyalistleri ayrımcılıkla bir birine düşüren, bu vatandaşlarımızı insan yerine bile koymayan siyasiler ve siyasi kafaların değişmesi bir zorunluluk olmuştur.

İşkenceyle, baskıyla, adam dövmekle bir yere varılamaz.

İnsan yaşam hakkı en kutsal haktır.

İstisnasız tüm insanlar, eşittir, birdir.

Her ne suç işlemişse işlesin mahkumların yaşam garantisi devlet olmalıdır. Bu garantiyi veremeyen devlet, vatandaşın anayasal, evrensel insan haklarını koruyamayan devlet acz içinde beceriksiz, milletvekillerinin, bakanların ellerinde helak olmaktadır.

Türk devletinin, Türk Bayrağının, Türk millet ve vatanının yüzünü karartma gibi bir onursuzluğu sergilemeye hiç kimsenin hakkı yoktur.

Bu nedenlerle siyasiler; ilk önce insan olduklarını hatırlasınlar, parlâmentodakiler kuruluş yıldönümünü kutladıkları Yüce Meclisin lafla değil insan iradesine, millete ve vatana hizmet ederek yücelebileceğini; vatandaşın kendilerini niçin oraya gönderdiklerini, kendilerinden ne beklediklerini bir an akıllarından çıkarmasınlar...

Türkiye halkı kendisi kan ağlarken; lüks ve şatafat içinde kendi kişisel çıkarlarını toplum yararları üstünde tutan, vurguncuları, talancıları koruyarak; ayrımcılık yapan, ucuz politikalarla gün dolduran siyasilerden kurtulmak istiyor.

Değiştirin bu kafayı, insana dönün, insanlığa dönün. Dede Korkut’a, Yunus Emre’ye, Mevlana’ya, Hacı Bektaş’a dönün.

Dünyanın geldiği değerlere dönün, kurtulun şu bağnazlıktan, insanın dalında açıp gülün, özgürleştirin kafalarınızı.

İnsana, insanınıza, vatandaşlarınıza açın körelmeye başlayan zihninizi.

Engelleyin, yok edin; insanın insana kulluğunu, yolsuzlukları, usulsüzlükleri, yasakları, baskıları....

Ölüm oruçlarını bitirin artık!

 

CEM DERGİSİ, MAYIS 2001

 

EKİN İDİK OLDUK HARMAN, AYHAN AYDIN, (ALEVİLİK BEKTAŞİLİKLE İLGİLİ HABERLER, ETKİNLİKLER, SÖYLEŞİLER, YORUMLAR, FOTOĞRAFLAR – 1992 - 2004), 2005, İstanbul, KAHRAMAN OFSET, (SAYFA: 261-262)

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile