Pir Sultan Gecesi

Pir Sultan Gecesi

AYHAN AYDIN

 

Pir Sultan Abdal Canlar Derneği’nin, 4 Haziran 1992 tarihinde, Bağcılar Ebru Düğün Sarayı’nda düzenlediği geceye; genç-yaşlı, kadın-erkek, çocuk, binden fazla Alevi can ereni katıldı. Gecenin ilk dakikalarında Ruhi Su’nun Semahlar, Pir Sultan Abdal kasetlerinden, salonda eşsiz türküler nidalandı.

Geceye dergimizin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ve Yazarı Süleyman Cem, Zile Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Rıza Bolat, ozanlar, sanatçı ve yazarlar katıldı.

Gecenin ilk konuşmasını, açılışını, Ruhi Su yaptı; “Senede bir görmediğim/Dostlar merhaba merhaba/Deste deste dermediğim/Güller merhaba merhaba” diyerek;  “Sabahın Sahibi Var” isimli kasetinden.

Sunucu öğretmen Hüseyin İlbey’in okuduğu Pir Sultan şiirlerinden sonra, “Dini, inancı, milliyeti, cinsiyeti ne olursa olsun, daha güzel bir dünya, daha ileri bir insanlık, daha insana yakışır bir düzen kurmak için savaşım veren ve bu yolda yaşamını yitiren insanlar için” yapılan bir dakikalık saygı duruşu çok anlamlıydı.

Bunun ardından bir konuşma yapan Dernek Başkanı Muharrem Coşkun özetle şunları söyledi: “Alevi toplumu yaklaşık 40 yıllık bir örgütsüzlük içinde. Bu ülkede 25 milyon Alevi var, hani bunun gücü? 1950 ve 1960’lı yıllardan sonra, yani, köyden kente göçten sonra üstten aşağı bir örgütlenme yaşandı. Bundan gerekli sonuç elde edilemedi. Hedef derneklerle kurumsallaşma olmalıydı. Örgütsüz hiçbir şey yapamayız. “Gelin Canlar Bir Olalım/Bir Olalım Diri Olalım.”

Derneğimiz, laik, demokrat, ilerici, eşitlikçi, barışı seven bir dernektir. Savaşa karşıyız. Savaş vahşettir. Biz mezhepçi değiliz. Temel hak ve özgürlüklerin savunulmasından yanayız. İstanbul’da 4 milyon Alevi olduğu söyleniyor. Ama 4 Alevi yanyana gelip konuşamıyor.”

Örgütlenmek istiyor muyuz, bir olalım, diri olalım diyor muyuz, tüm insanlığın yanında mıyız, kültürümüzü devam ettirmeli miyiz? Sorularına, halkın gür alkışları evet anlamındaydı.

Aleviler kullanılıyor. Aleviliği özellikle politikacılar kullanıyor. Biz şimdi var olma mücadelesindeyiz. Yok olmamak için bir yerlerden fışkırmamız gerekiyor. Zorunlu din dersleriyle, İmam Hatip liseleriyle Diyanet’le bizi yok etmeye çalışıyorlar. Bizi yok edemeyecekler. Çünkü biz de örgütleneceğiz. Şeklinde konuştu.

İlerleyen dakikalarda salonda yer kalmadı. An be an halkın coşkusu arttıkça arttı.

Daha sonra, sahneye halk aşığı Aziz Tatlı geldi. Aşık Aziz gür sesiyle sırasıyla “Gamlı Olanların Bellidir Yeri”, “Bir Ulu Kervandık Kalktık Musul’dan”, “Ceylan Sezmiş Beni”, “Yer Altında Türküler Var”, “Yürü Bre Hızır Paşa” isimli türküleri söyleyerek halkı hem duygulandırdı, hem de coşturdu. Alınlarında yıldız parlaklığı, gözlerinde hüzün izleri, kalplerinde umut, sevgi atışları olan analarımızın, bacılarımızın türkülere eşliği; Ali, Pir Sultan, Hacı Bektaş isimleri geçince coşkun alkışlar geceyi renklendirdikçe renklendirdi.

Bu arada deyişlere halkın semahlarla eşlik ettiği de görüldü.

Yoğun istek üzerine türküler devam etti. “Beni Hor Görme Gardaşım”, “Medet Ya Ali”, “Yine Dertli Dertli İniliyorsun” parçalarında sevgi seliyle coşan halk, akın akın meydanda semaha girdi. Türkü, semah, alkış... Ağlayanlar, coşanlar, esirenler birbirine karıştı; sevgi çemberi tüm insanlığı kucakladı.

Evet, Alevi kitlenin güzelliği bir kez daha sergileniyordu. İçlerindeki coşkuyu yüzlerce yıllık baskı hiç bastıramamıştı. Aynı gürlükte akıyordu bu kültür seli. Aynı yere; insanlığa akıyordu bu ırmak. Halk “Pir Sultan Ölür Dirilir!” diyordu hep bir ağızdan.

Evet Pir Sultan Abdallar hep ölür, öldürülür, ama hep dirilirler.

 

Gidi Yezit bize Kızılbaş demiş

Meğer Şah’ı sevmiş dese yoludur

Yetmiş iki millet sevmezler şahı

Biz severiz Şah-ı Merdan Ali’dir.

 

Gece sanatçı Muzaffer Özdemir’in, Hasan Hüseyin Korkmazgil’in  bir şiirini dramatize etmesiyle devam etti. Özellikle emekçilerin ve kadınların bu şaire ve şiire ilgisi büyük oldu.

Çok büyük bir ilgi toplayan yazarımız Süleyman Cem ise özetle şunları söyledi:

“25 yıl Almanya’da kaldım. Birçok dernekte görev aldım. Almanya’da bir Alman bana şunları söylemişti; “Siz Türkiye’de 20 milyon kişi olduğunuzu, seçimlere katıldığınızı söylüyorsunuz. Hem de ezilmekten bahsediyorsunuz. Siz, eğer 20 milyonsanız bir gücünüz olmalıdır” dedi. Sevgili Canlar, 1400 yıldır süren bir sahtekarlık hala devam ediyor. Evet, 1400 yıldır haksızlığa uğruyoruz. Devletin ve tüm kişilerin baskısına rağmen dün de vardık, yarın da olacağız” sözleri büyük ilgi topladı.

“1500’lü yıllarda Avrupa’da bir olay oldu. İncil, Latince aslından her ülkenin kendi diline çevrildi. 30 yıl bunun mücadelesi verildi. Katolikliğe karşı Protestanlar, hak ve özgürlükleri için savaştılar. Ve de başarılı oldular. Bizim de örgütlenmemiz mücadele etmemiz gerekiyor. Bu da yavaş yavaş gerçekleşiyor. Artık dernekleşiyoruz. Dernek, bir araçtır. Amaç, insandır. Dernekler, bizi toparlamak için bir araçtır. Hep ağlıyoruz, dövünüyoruz, sonra da evlerimize gidiyoruz. Bu çözüm değildir. Biz bir can, bir cem olmaya alışığız. Biz öbür toplumlardan daha yatkınız buna.

Müslümanlık sadece Sünnilik mi? Başka Müslümanlık yok mu? Kuran’ı Kerim niçin Türkçe değil. Devletin TV radyolarında biz niye tanıtılmıyoruz, neden Sünnilerle tartışamıyoruz?

Bizim kıblemiz insandır. Biz nereye dönersek Hakk da oraya döner.

Bugünkü sahtekarlar, hacılar, hocalar Muaviye’nin yolundan gidiyorlar. Biz kenetlenmeliyiz, birleşmeliyiz. Ne içimizdeki ateşi, ne de tarihlerden adımızı silemediler, şimdi de silemeyecekler.

Katil Muaviyeler, Yezitler Hz. olamaz. Onlar, Muhammed’in torunlarını kesmişlerdir. Bugünkü kimi gereciler de aynı zihniyetin, aynı sınıfın adamlarıdır” sözü alkışlarla kesildi.

Ne Mansur’ları, ne Pir Sultan’ları asarak bizi yok edemezler. Bazı gençler, bizi hep yanlış anladılar. Sloganla, birkaç gösteriyle bir yere varılamaz. Ancak bir ve beraber olup örgütlenirsek sorunları çözebiliriz.

Biz Amerika’nın 200 yıl önce ancak bulduğu jüri sistemini 1000 yıl önce cemlerle bulmuş bir halkız. Çok zengin, hazine gibi bir inancımız, yolumuz, felsefemiz var. Göğsümüzü gere gere ben Alevi’yim, diyebilmeliyiz. Diyanet’in çabaları ise bizi susturamaz. Bir düşünür, “Mücadeleniz kadar, yaşam hakkınız vardır” demiş. Evet, mücadele etmeliyiz, örgütlenmeliyiz. Kenetlenmeliyiz ki onurlu demokratik yaşam için hakkımız olsun.”

Daha sonra Kavga Dergisi’nden gelen mesajlar okundu.

Tokat Zile Semah Ekibinin gösterileriyle “vech” halinde izleyicilerle birleşen semahanlar, halkı “cezbe”ye getirdiler. Millet aşk dolusu içmiş erenler gibi coştu, coştu, coştu. Gönüller birleşti. Artık bir yürek halindeydi halk. Sevgiye gark olmuşlardı.

Ozan Zeynel Tanrıverdi’nin “Güzel Şahtan Bana Bir Dolu Geldi” türküsünden, şahadet getirenler, selam verenlerin sesi duyuluyordu. Pir Sultan Abdal ismiyle, canlar kendilerini meydana atıp tekrar tekrar semah döndüler. Bir bütün olan halk istigrah halinde kendinden geçip dönüyordu. “Kimse Bana Yar Olmaz”la hüzünlenen halk Ehlibeyt adını yüksek sesle sık sık tekrarlıyor; selat ve selam veriyorlardı.

Eşsiz türkü ve semahlarla bu coşkuda konser sürdü gece boyu.

Evet, Türk milletinin en büyük halk ozanlarından olan, ezilenlerin yanında sazını çalmış, ser vermiş, yolundan dönmemiş, savunduğu değerler uğruna ömrünü mücadeleyle geçirmiş Pir Sultan Abda, bir kez daha anıldı. İnsanda çok keramet gören, özü öze bağlayan, sular gibi çağlayan, bir yürüyüş eyleyen, arıyı, ırmağı, doğayı sevmiş bir ozan, Pir Sultan Abdal. İnce duyarlılığı ile toplumun ekonomik, inançsal, yaşamsal dünyasını mükemmel irdeleyerek ölümsüz şaheserler yaratmış; tüm kendinden sonraki ozan ve şairleri etkilemiş, dünya vatandaşlarının en büyüklerinden bir ulu insan olmuştur Pir Sultan Abdal.

Onu anlamak ve anlatmak kolay değil. Bence, insan olarak onun duyarsallığına ulaşmaya çabalamalıyız. Çünkü o, tüm insanlığın “Piri”dir, “Sultanı”dır. Onurumuzun, düşüncemizin, yaşamımızın duygularımızın “Şahıdır” O.

Pir Sultan’a, Pir Sultanlar’a layık mıyız?

Layık değilsek, layık olmaya çalışmalıyız.

 

PİR SULTAN ÖLÜR DİRİLİR!..

Koca başlı koca kadı

Sende hiç din iman var mı

Haramı helalı yedin

Sende hiç din iman var mı

+++++

Şu kanlı zalimin ettiği işler

Garip bülbül gibi zareler beni

Yağmur gibi yağar başıma taşlar

Dostun bir fiskesi pareler beni

+++++

Bizden olan bir mihana çekilsin

Münafık başına taşlar dökülsün

Sancağımız yücelere dikilsin

Alim ne yatarsın günlerin geldi

+++++

Pir Sultan Abdalım sözlerim haktır

Vallahi sözümün yalanı yoktur

Şimdiki sofunun Yezidi çoktur

Alim ne yatarsın günlerin geldi

+++++

Sultan Suyu gibi çağlayıp akma

Durulur gam yeme divane gönül

Er başında duman, dağ başında kış

Erilir gam yeme divane gönül

+++++

Kadılar, müftüler fetva yazarsa

İşte kement, işte boynum asarsa

İşte hançer, işte kellem keserse

Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan.

CEM DERGİSİ, YIL 2, SAYI 16, EYLÜL 1992

EKİN İDİK OLDUK HARMAN, AYHAN AYDIN, (ALEVİLİK BEKTAŞİLİKLE İLGİLİ HABERLER, ETKİNLİKLER, SÖYLEŞİLER, YORUMLAR, FOTOĞRAFLAR – 1992 - 2004), 2005, İstanbul, KAHRAMAN OFSET, (SAYFA: 134-135)