Şahkulu Sultan Vakfı Alevi Akademisi Güz 2016 Bitti

Bilimin Aydınlığında, Alevi Araştırmacılığında Yeni Bir Boyut

ŞAHKULU’NDA ALEVİ AKADEMİSİNİN AÇILIŞI VE İLK DERSİ YAPILDI…

 AYHAN AYDIN

Akademinin aydınlık kapısı Aleviliği bilimsel yol ve yöntemlerle öğrenmek isteyenlere sonuna kadar açıldı. Geçen sene birincisi gerçekleştirilen ve çok büyük bir ilgiyle karşılanan Şahkulu Sultan Dergâhı Vakfı’nın gerçekleştirdiği Şahkulu Alevi Akademisi bu sene de ders programlarına başladı.

 

Güz Dönemi’nin, yani ilk yarıyılın 1 Ekim -19 Kasım 2016 tarihleri arasında yapılacağı Alevi Akademisi, aslında Şahkulu Sultan Dergâhı’nın geleneksel olarak yapa geldiği bir eğitim-kültür faaliyeti olma özelliği göstermektedir. Alevi Bektaşi toplumunun dünyadaki en köklü kurumlarından birisi olarak yüzyıllardır halka büyük hizmetler veren ve Alevi - Bektaşi inanç ve düşünce dünyasının ana merkezlerinden birisi olan Şahkulu Sultan Dergâhı Vakfı’nın uzun yıllara dayanan bu çabaları, iki senedir yeni bir boyut kazanarak daha da bilimsel bir özellikle yoluna devam ediyor.

 

Gazeteci –Yazar Necdet Saraç’ın danışmanlığında yürütülen çalışmalar sonucunda gerçekleşen ve büyük bir beğeniyle karşılanan etkinliğin bu seneki ilk dersi, 1 Ekim 2016 cumartesi günü, Şahkulu Sultan Külliyesi, Mehmet Ali Hilmi Dede Baba Araştırma Eğitim ve Kültür Vakfı’nın merkezinden 50 dinleyicinin katılımıyla verildi.

Vakıf başkanı ve bilimin önemini her zaman vurgulayan Mehmet Çamur’un açılış konuşmasından sonra ilk derse geçildi.

Açılışta Akademinin mantığını anlatan ve Şahkulu Sultan Vakfı olarak bu çalışmaya öncülük etmekten büyük bir mutluluk duymanın yanı sıra bunu bir görev olarak da üstlendiklerini söyleyen Mehmet Çamur, Alevilik konusunda yapılabilecek en önemli gayretlerin bilimsel çabalara, eğitim çalışmalarına destek vermek olduğunu söyledi.

Son yıllarda yaptığı bilimsel çalışmalarla tanınan Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ersal gün boyu süren “Alevi Öğretisinde Temel Kavramlar ve Ritüeller” konulu dersini verdi. Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora çalışmaları esnasında bilimsel yol ve yöntemleri kullanarak, büyük zorlukları aşıp alanda çok ciddi bir veri elde edilmesini sağlayan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Öğretim Üyesi olan Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ersal, yaklaşık yirmi yıla dayanan birikimlerini, bir üniversite öğretim üyesinde olması gerektiği gibi, bu ilk dersinde de, çok açıklayıcı, herkesin anlayacağı bir dil, üslup ve yöntemle aktararak başarıyla gerçekleştirdi.

İlk derste, çok önemli olmak üzere, hem terimler, kavramlar ayrıntılı açıklama yöntemleriyle ortaya konulurken, Alevi Bektaşi tarihi de, özetlenmiş oldu. Alevilik ve Bektaşilik konusunda araştırma yapmış, kitaplar hazırlamış büyük otorite olarak kabul edilen düşünür, yazar ve araştırmacıların eserleri ve ortaya koydukları görüş ve düşünceler irdelenip ortak vurguları, yanılgıları ve artık tarihte kalmış kabul edilemez görüşleri de tüm çıplaklığıyla katılımcılarla paylaşıldı. Tüm dersler boyunca dinleyenlerin derse katılımları sağlandı; onlara sorular soruldu, onların da soru sormalarının yolu açılarak tam bir özgür üniversite platformu bu dersle sağlanmış oldu.

Sonuçta dünyanın neresinde olursa olsun, amacına yüzde yüz oranında ulaşmış, bir üniversitede ancak verilebilecek bir ders günü, daha da özgür bir ortamda, artık tek tip düşünceye hapsedilmiş bir zihniyetten çıkarılmış olarak, Şahkulu Sultan Dergâhı’nın inanç, kültür, medeniyet, edebiyat, özgürlük ve sevgi kokan ortamında yaşanmış oldu.

İlk derste; Şahkulu Sultan Dergâhı Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Taştekin, proje danışmanı ve Alevi Bektaşi dünyasında bilimsel platformun oluşturulması, araştırmaların yapılması, kütüphane- dokümantasyon merkezi gibi yapıların gerçekleştirilmesini savunun Gazeteci-Yazar Necdet Saraç, Cem Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve Çorlu Şube Başkanı Muzaffer Birdal, Yazar- Yayıncı- Kütüphaneci Aydın İleri, Dört Kapı Kırk Makam Eğitim Kültür Ve Araştırma Derneği Başkan Yardımcısı Hüseyin Gül ve Dergâhın Dedesi Musa Güzel Dede de yer aldı. Bu ilk derste; her birisi birbirinden değerli aralarında doktora, yüksek lisans öğrencilerinin de bulunduğu diğer dinleyiciler yer aldılar.

Dersler 19 Kasım’a kadar her cumartesi günü;  akademisyen, yazar ve araştırmacıların farklı konulardaki sunumlarıyla devam edecek.

2 Ekim 2016, Pazar

 

 

 

 

ŞAHKULU ALEVİ AKADEMİSİ DESLERİ DEVAM EDİYOR…

ŞAHKULU SULTAN VAKFI’NIN ALEVİ ÖĞRETİSİNE BÜYÜK KATKISI

ALEVİ AKADEMİSİNDE DERSLER TÜM HIZIYLA DEVAM EDİYOR…

 

İkinci Dersinde de Konunun Uzman İsmi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ersal; Ocak-Dede Ve Talip Toplulukları Bütünlüğünde Yaşayan Aleviliğin İnançsal Temel Yapı Taşlarını Ortaya Koydu…

 

Alevi – Bektaşi toplumunun en temel kurumlarından birisi olan Şahkulu Sultan Dergâhı Vakfı’nın uzun yıllara dayanan birikimleriyle Alevi Öğretisinin anlatılması amacıyla düzenlediği Alevi Akademisi dersleri devam ediyor.

Bir kültür-eğitim hizmeti olarak geçen sene önceki yıllardaki çalışmalara daha da bir bilimsel boyut kazandırmak amacıyla akademisyenlerin ağırlıklı olarak yer aldıkları, Aleviliği tarihsel ve güncel boyutlarıyla en iyi şekilde aktarmak amacıyla düzenlenen Alevi Akademisi’nin ikinci ders günü, 1 Ekim 2016, Cumartesi günü gerçekleştirildi.

İlk derste geçen hafta “Alevi Öğretisinde Temel Kavramlar ve Ritüeller” konusuyla, son yıllarda yaptığı bilimsel çalışmalarla tanınan Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ersal önemli bir başlangıç yapmıştı.

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Öğretim Üyesi olan Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ersal, yaklaşık yirmi yıla dayanan birikimlerini, bir üniversite öğretim üyesinde olması gerektiği gibi, bu ikinci dersinde de,  çok açıklayıcı, herkesin anlayacağı bir dil, üslup ve yöntemle aktararak başarıyla gerçekleştirdi.

“Alevi İnancında Ocak Sistemi Ve Hiyerarşi” başlığındaki iki ders boyunca Ersal, Anadolu’dan Balkanlar’a yaşayan Aleviliğin inançsal temel yapısı olan; ocak-dede sistemin bütünlüğünde, gerçekten de belli bir yöreye bağlı olmaksızın, temel işleyişini üstün sunumuyla gözler önüne serdi.

Dıştan dayatmalar, Alevi kurumlarının ve bazı dedelerin tüm yanlışlıklarına ve eksikliklerine rağmen geleneksel Aleviliğin ocak merkezli, erkânı süren dedeler ve onlara bağlı talip toplulukları tarafından çok canlı bir şekilde yaşatıldığını söyleyen Mehmet Ersal, tarihsel olarak Aleviliği Alevilik yapan cemin de özü olan bu sistemin yapı taşlarını çok açıklayıcı bir şekilde ortaya koydu.

Derse katılımı, dinleyenlerin ilgisini toplamayı da başaran Ersal, görsel malzemeyle de desteklediği sunumunda hafızalarda yer edecek çok güzel, bilimsel saatler yaşattı kendisini dinleyen topluluğa.

 

Şahkulu Sultan Külliyesi, Mehmet Ali Hilmi Dede Baba Araştırma Eğitim ve Kültür Vakfı’nın tarafından düzenlenen dersler; 19 Kasım’a kadar her cumartesi günü;  akademisyen, yazar ve araştırmacıların farklı konulardaki sunumlarıyla devam edecek.

 

1 Ekim 2016, Cumartesi

 

ŞAHKULU ALEVİ AKADEMİSİ’NDE BİLİMİN IŞIĞINDA GERÇEKLER DİLE GELİYOR…

DR. MİMAR, MAHİR POLAT

 

Çoğu İnsanın Dikkat Bile Etmediği Aleviliğin Olmazsa Olmazı, İnanç-Kültür ve Felsefesi’nin Dili Olan, Alevi-Bektaşi Mekânları’nın Önemi, Mimar Mahir Polat Tarafından Ortaya Kondu.

 

Doktora çalışmasının da temelini oluşturan Alevi Fiziki Mekânlarıyla ilgili Şahkulu Alevi Akademisi’nde ders veren Mimar Mahir Polat,  bir bilim insanından beklenenin ötesinde, bu inancın dilini de kullanarak, çoğu insanın ilk kez tanık olduğu şekliyle Alevi-Bektaşi inancının (Tarihi) Fiziki Yapıları’yla ilgili çok açıklayıcı bilgiler sundu.

Alevi-Bektaşi mekânlarının bu inanç ve kültürdeki önemini vurgulayan ve tadına doyulmaz iki saatlik dersiyle dinleyenlerin belleklerinde merak, ilgi, hayranlık uyandıran Mahir Polat kalıcı bir konuşma yaptı.

Mahir Polat, görsel malzemeyle de desteklediği sunumunda insanlığın tüm dinlerinde inanç mekânlarının yerinin çok ayırt edici bir şey olduğunu,  Alevi – Bektaşi öğretisinin mekânlarının ise yine bu inançla ilgili çok önemli ipuçları verdiğini dile getirdi.

Şahkulu Alevi Akademisi’nin 8 Ekim 2016, Cumartesi günkü ikinci konuşmacı olarak derse katılanlara bilgi birikimini aktaran Polat, doktora çalışmasına başlarken Alevilerin ocak-cemevi merkezli inanç mekânlarının olup- olmadığı konusunda kendisinin bile endişelerinin olduğunu araştırmalarını genişlettikçe olağanüstü bir malzemeyle karşılaştığını söyledi.

Mahir Polat, Anadolu Alevi yerleşimlerinde yaptığı alan araştırmalarıyla bizzat tespit edip, gözlemlediği, belgelediği şekliyle Alevi-Bektaşi ocak-tekke- dergâh-ziyaret mekânlarındaki sembolizmin aslında Aleviliğin dayandığı inanç-kültür evreniyle doğrudan bağlı olduğunu dile getirdi. Polat, bu gerçeği tüm çıplaklığıyla gördüğünü, “Kırklar Cemi, Tuba Ağacı, Kevser Irmağı, Yedi Kat Gök, Ocak…” tüm değerlerin Alevi- Bektaşi mekânlarına da yansıdığını örnekleriyle gösterdi.

Alevi tasavvufunu da çok iyi bilen, ozanların dünyasına zaman zaman yolculuklarla,  Mahir Polat Alevi tarihinin ışığında aynı zamanda geçmişe de göndermeler de bulundu.

Mahir Polat, Alevilerin aslında her şeyi gerçeğiyle yaşayan yani “zuhur”  olan, cemevininde aslında içinde “Kırklar Cemi”nin yapıldığı kitlenin ta kendisi olduğunu,  Alevilikte her şeyin gerçeğin ta kendisi olduğunu, bunların sembol olarak nitelendirilmemesi gerektiğini söyledi. 

Alevilik’te dilde, yaşamda, mekânda, her yerde bu bütünlüğün mevcut olduğunu, önemli olanın bunu yaşamak kadar fark etmek de olduğunu dile getirdi.

 

Yine tadına doyulmaz bir sohbette, Alevi Akademisi bir önemli konuğu daha ağırlamış oldu.

Derse; Sanatçı, Akademisyen ve Araştırmacı Ulaş Özdemir ve Tarihçi Dr. Cihangin Gündoğdu da katıldılar.

 

Şahkulu Sultan Külliyesi, Mehmet Ali Hilmi Dede Baba Araştırma Eğitim ve Kültür Vakfı’nın tarafından düzenlenen dersler; 19 Kasım’a kadar her cumartesi günü;  akademisyen, yazar ve araştırmacıların farklı konulardaki sunumlarıyla devam edecek.

 

8 Ekim 2016, Cumartesi

 

ŞAHKULU SULTAN DERGAHI'NDA AKADEMİ DERSLERİ DEVAM EDİYOR...

ARAŞTIRMACI- YAZAR SÜLEYMAN ZAMAN

 

Bir büyük kültür- eğitim hizmeti olarak Şahkulu Sultan Dergahı Vakfı tarafından verilen, 2016 güz dönemi Akademi çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor.

Alevilik konusunda yetkin isimlerin Aleviliğin tüm boyutlarıyla ilgili birikimlerini sundukları, her yaştan insana açık, ve dergahın kültür hizmeti olarak insanların ücretsiz katılabildikleri akademik sunumlar devam ediyor...

16 Ekim 2016, pazar günü de Akademi'de Araştırmacı Yazar Süleyman Zaman yine içerikli bir sunumuyla katılımcılara; Dört Kapı Kırk Makam başta olmak üzere dört ders boyunca birikimlerini aktardı.

Dersler her cumartesi günü, saat: 11.00'de başlayıp, 17.00'e kadar sürecektir.

Akademi dersleri tüm halkımıza açık bir şekilde devam etmektedir...

 

16 EKİM 2016

 

Şahkulu Alevi Akademisi Dersleri Devam Ediyor…

SANATÇI – DR. GANİ PEKŞEN


Alevi öğretisinin bilimsel boyutlarıyla anlatılmasının hedeflendiği Şahkulu Alevi Akademisi Güz Dönemi dersleri tüm hızıyla devam ediyor.
Konuyla ilgili uzman bilim insanı, araştırmacı, yazarların konuşmacı olarak katıldıkları ve Aleviliğin belli alanlardaki tarihsel-güncel-sosyal meselelerinin de anlatıldığı Akademi çalışmalarında bu hafta da Dr. Gani Pekşen, katılımcı 40 kişiye bilgi birikimini yaklaşık 6 saat boyunca aktararak önemli bir boşluğu doldurdu.
Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı Ses Eğitimi Bölümü Türk Halk Müziği Ana Sanat Dalı Öğretim Üyesi olan Dr. Gani Pekşen, büyük beğeni toplayan ve bizzat kendi derlemelerinden oluşan görsel malzemenin de yardımıyla “Cem ve 12 Hizmet” konusunda sunumunu yaptı. Bir bilim insanı olmasının yanında gelenekten gelen ve bu geleneğin tüm boyutlarını çok iyi bilen, çok duyarlı bir insan olarak da hassasiyetleri doğrultusunda dersini gün boyu sürdürdü. 
Dr. Gani Pekşen, geleneğin ocak dedeleri tarafından yüzyıllar boyunca hiçbir menfaat beklenmeksizin, yol aşkıyla bugünlere getirildiğini, bugün ise Aleviliğin her boyutunda olduğu gibi onun en önemli taşıyıcıları olan dedelik kurumunda da büyük sıkıntıların ve sarsıntıların yaşandığını vurguladı. Gani Pekşen, günümüzde dıştan kuşatmanın yanında kendi içinde de Aleviliğin çok büyük bir asimilasyonla karşı karşıya bulunduğunu, çıkarı merkeze koyun bazı kişi ve kurumların da öncülüğünde yüzyıllar boyunca süregelen geleneksel yapının yok edilmek istendiğini, bunu son yirmi yıldaki uygulamalarla görmenin mümkün olduğunu söyledi.
Zakirlik, dedelik, semahlar, cemler, on iki hizmet bugün artık tanınmayacak hale getirmiştir, yozlaşma öyle büyük boyutlara ulaşmıştır ki, insanlar kendi kendilerine Alevilikte olmayan şeyleri varmış gibi uygulamaya koyulmuşlar, diyen Pekşen konuyla ilgili çok önemli uyarılarda da bulundu. Pekşen konuşmasında; Dedelerin bir kısmı bile isteğe göre nefes söylemeye, semah döndürmeye başlamışlar, Alevilik’te asla olmayan uygulamalar bu arada Sünni uygulamalar çok yaygınlaşmış, ötekine iyi görünmek için büyük şehirlerde Sünni uygulamaların çok fazla Alevi inanç sistemine girmiştir, dedi.
Gani Pekşen, Aleviliğin hiçbir inanç sistemine benzemek zorunda olmayan, kendi kendine özgün bir yapı olduğunu, onu atalarımızdan aldığımız gibi yaşatmanın elzem yol olduğunu söyledi. 
Dr. Gani Pekşen şehirlerde özellikle gençlerin büyük etkilenme içinde olduğunu, Alevi geleneğinde olan şeylerin unutulduğunu veya unutturulduğunu, bunları yaşatmak isteyince de tepkiyle bile karşılaşıldığını vurguladı. Gelenekte olan, Alevi cenazelerinde bağlama çalınmasının kimi Aleviler tarafından bile yadırgandığını söyleyen Gani Pekşen, kendi annesinin cenazesinde bağlama çalmak isteyince bazı dostlarının bile kendi yanında yer almadığını, Arif Sağ’ın eşinin cenazesinde yapılanın ise tarihi bir olay olduğunu söyledi. Yıldız Sağ’ın tam da Alevi değerleriyle ilgili olarak son yolculuğuna uğurlandığını söyleyen Pekşen, bu uygulamanın yaygınlaştırılmasının gerektiğini belirtti. 
Aynı zamanda çok sevilen bir sanatçı da olan Gani Pekşen, dersini çok da zenginleştiren uygulamalarıyla, söylediği nefesler ve bunlar üzerine yaptığı konuşmalarla-yorumlarla da saatler boyunca hiç bitmeyen bir ilginin de odağı oldu.
22 Ekim 2016 Cumartesi günü, Şahkulu Sultan Dergâhı’nda Aleviliğin özüyle yaşaması ve yaşatılması gerekliliği konusunda, yaşayan Alevilikle ilgili çok net bilgi ve belgelerin ışığında dersini tamamlayan Gani Pekşen’i uğurlayan katılımcılar da, gönül rahatlığıyla evlerine dönerken; yapacak çok şeyin olduğu, her şeyin daha bitmediğini, her şeyin başının bilim olduğu konusunda fikir birliğindeydiler… 
Akademideki derse Şahkulu Sultan Vakfı Başkanı Mehmet Çamur da katıldı. 
Şahkulu Sultan Külliyesi Mehmet Ali Hilmi Dedebaba Araştırma Eğitim ve Kültür Vakfı, Alevilik’le ilgili halkı bilgilendiren çalışma ve çabalarına devam ederek tarihi bir görevi yerine getiriyor.
Emeği geçen herkesi kutlamak gerekir…

22 EKİM 2016

 

 

Alevi Akademisi’nde Alevi Kültür Varlığı Zenginliği Gözler Önüne Serildi…

 

29 Ekim 2016 Cumartesi günkü Şahkulu Sultan Vakfı tarafından düzenlenen Şahkulu Alevi Akademisi’nde Türkiye ve Balkanlar’ın da bir büyük inanç ve kültür zenginliği olan Alevi Bektaşi dünyasına ilişkin iki önemli sunum yapıldı.

Konuşmalardan önce Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve Ulusal Kurtuluş Savaşı ve tüm Devrim Şehitleri anısına bir dakikalık saygı durunda bulunuldu.

 

Ayhan Aydın’la Balkanlar

 

Araştırmacı- Yazar Ayhan Aydın uzun yıllara dayanan gözlemlerinin de etkisiyle Balkanlar’da yaşayan Alevi  -Bektaşi varlığı hakkında yaklaşık iki saat boyunca birikimlerini dinleyenlere aktardı.

Aydın, bugün Balkanlar’da çok önemli bir Alevi Bektaşi mirası olduğunu bu gerçeğin Türkiye’deki kurum ve kuruluş, yazar ve aydınlar tarafından da yeteri kadar bilinmediğini, oralarda yaşanan sıkıntılara karşı duyarlı olunması gerektiğini, birçok problemle boğuşan Balkan Alevi Bektaşi dünyasının sıkıntılarının özellikle son dönemde daha da arttığını dile getirdi.

Ayhan Aydın; Balkanlar’da, Türklerin Rumeli olarak da ifade ettikleri bu tarihi coğrafyada, farklı Alevi Bektaşi erkânlarını sürdüren geniş topluluklar bulunduğunu aynı zamanda çok önemli türbe,  dergâh, tekke ve ocakların da varlıklarını çok canlı bir şekilde sürdürdüklerini belirtiği konuşmasını çekmiş olduğu fotoğraflar eşliğinde sürdürdü.  Aydın “Balkanlar bizim ortak mirasımızdır, oraya sahip çıkmak, oranın asimile olup elden çıkmasını önlemek hepimizin bir görevidir. Manevi mirasçısı olarak kendimi gördüğüm MakadonyaTetova’daki Harabati Baba (Sersem Ali Dedebaba) Tekkesi’nde bir vahabi işgali bugün de varlığını sürdürmektedir, ama bu konuya bile biz halen duyarsızız.” Şeklinde konuştu.

Bu konuşmayı dinleyenler arasında Bektaşi Dervişi Mahmut Aydın ve Ressam Sabriye Yıldız da vardı.

 

Prof. Dr. Fuat Bozkurt’la Aleviler, Nusayriler, Caferiler

 

Özellikle Türk Dili üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan, yayınlanmış birçok da kitabı bulunan Prof. Dr. Fuat Bozkurt bugünün ikinci konuşmacısıydı.

Prof. Dr. Fuat Bozkurt yaklaşık iki saatlik konuşmasında Nusayriler, Caferiler konusunda bilgilerini aktarırken aynı zamanda İran ve çevresinde yaşanmış bazı tarihi gelişmelere de değindi.  Fuat Bozkurt Şiilik yerine Caferilik tabirinin kullanılması gerektiğini söyledi. Bozkurt, Nusayrilerin kendilerine ait bazı inanış tarzlarının olduğunu söyleyerek, Anadolu Aleviliği’nden fraklı boyutları olan Nusayriliğin Arap Aleviliği olarak da tanımlandığını, ibadetlerinde gizliliklerin bulunduğunu, bunlarla birlikte Nusayrilerin Ali sevgisinin çok önemli bir unsur olduğunu, Hz. Hızır’ın onlarda yadsınamaz bir yerinin bulunduğunu dile getirdi.

 

ŞAHKULU ALEVİ AKADEMİSİ’NDE

HALK OZANLIĞI VE ÂŞIKLIK GELENEĞİ İLE NEFESLER KONUŞULDU

 

5 Kasım 2016, Cumartesi günü Aleviliğin olmazsa olmazı, temel yapı taşlarından birisi olan Halk Ozanlığı- Âşıklığı ve Deyişler, Nefesler üzerinde çok doyurucu konuşmalar yapıldı.

Halk Müziği Sanatçısı Yavuz Top ve Halkbilimci Metin Turan’ın konuşmacı olarak katıldıkları söyleşiler büyük bir ilgiyle dinlendi.

 

Yavuz Top

Çok değerli bir halk müziği sanatçısı olan ve uzun yıllarını bu kültüre adayan Yavuz Top bilgi birikimini dinleyenlere aktarırken, hem halk ozanlığı- aşıklığı üzerine görüş ve düşüncelerini sundu, hem de zevkli söyleşisinde güncel meselelere de değindi.

Halk ozanlarını var eden yapının çok değiştiğini bu nedenle klasik manada bir halk ozanlığı geleneğinden söz etmenin artık çok zor olduğunu dile getiren Yavuz Top, “günümüz koşullarında internetin, televizyonun, gazete ve kitabın dünyasında insanlara mesajlar artık çok farklı bir şekilde aktarılmaktadır. Halk ozanlarının kullanmış olduğu yol ve yöntemlerin yerini başka şeyler almıştır” dedi.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye için önemine değinen Yavuz Top, insanlar bugün görüşlerini, fikirlerini açıklayabiliyorlarsa bu Atatürk sayesinde mümkün olmuştur, her türlü baskının olduğu günümüz Türkiye’sine bakınca onun önemi çok daha iyi anlaşılır, bunun değerini bilmeliyiz şeklinde konuştu.

Konuyu anlatırken sayısız anekdot ile sohbetini zenginleştiren Yavuz Top dinleyenler çok güzel mesajlar da verdi.

 

Metin Turan

Halkbilimci ve Folklor Edebiyat Dergisi Yayın Yönetmeni, Şair-Yazar Metin Turan ise yine uzun yıllara dayanan birikimini dinleyenlere aktarırken, Alevi Kültürü’nde Deyişlerin, Nefeslerin önemini vurguladığı konuşmasını, ses kayıt arşivinin de desteğiyle sürdürdü.

Halk ozanlığı geleneği ve âşıklar üzerinde de görüşlerini aktaran Metin Turan Alevilik’tezakirliğin çok önemli bir yapı olduğunu, dedesiz cem olmasa da zakirsiz de cemin yürümediğini belirtti. Alevi inanç ve kültür dünyasının taşıyıcıları olan halk ozanlarının Nefeslerle bu öğretideki temel dinamiklerin yansıttığını söyleyen Metin Turan, geçmişte çok zengin bir üretimin olduğunu fakat bugün bundan söz etmenin mümkün olmadığını dile getirdi.

Metin Turan ocakların, dergâh ve tekkelerin Alevi ozanlarını, âşıklarının yetişmiş olduğu ana merkezler olmasına rağmen artık bu geleneğin yaşamadığını, eskiden her elini kolunu sallayanın “âşık olarak” İstanbul’da gezemediğini, usta-çırak ilişkisinin bulunduğunu, ortama göre yoğun içerikli nefesler söylendiğini ama bunların geride kaldığını söyledi.

“Bugün artık kuvvetli bir Alevi Halk Ozanlığı geleneği kalmamıştır, ozanlar kendilerinden bekleneni yeteri kadar verememişlerdir” diyen Metin Turan, toplumsal değişimlere yeteri kadar ayak uyduramayan halk ozanlarının geçmişteki cesaretlerinin, yaratıcılıklarının kalmadığını, halkın beğeni, istek ve ihtiyaçlarının da değişmesiyle bu köklü geleneğin artık çok sarsıldığını belirtti.

Kendisine yöneltilen sorulara da yanıt veren Metin Turan, cumhuriyet döneminde halk ozanlığı geleneğinde çok etkili ozanlar yetiştiğini, bir Âşık Veysel’in yabana atılamayacağını, Mahsuni Şerif’in belleklerde yer ettiğini, bununla birlikte; Türkiye’de çok büyük bir şiir zenginliği olmasına rağmen, halk ozanlarının kendilerini yeteri kadar geliştiremediklerini sözlerine ekledi.

 

Alevi Örgütlülüğü, Tarih ve Kurumlar Anlatıldı

Şahkulu Alevi Akademisi Devam Ediyor…

 

Aleviliğin her boyutuyla anlatıldığı, yaklaşık kırk takipçisiyle uzun yılların deneyimleriyle yazar, akademisyen ve uzmanların konuşmacı olarak katıldıkları Şahkulu Alevi Akademisi’nde 12 Kasım Cumartesi günkü ders de dolu dolu konuşmalarla geçti.

Avukat aynı zamanda Alevi kurumları ve örgütlenme üzerine kafa yoran isimlerden birisi olan Mehmet Tural, Alevi kurumlarının bugünü üzerinde durdu. Bir dönem Şahkulu Sultan Dergahı Vakfı başkanlığını da üstlenen Mehmet Tural, Alevi kurumlarının bir gerçeğin ifadesi olarak kendilerinden bekleneni yeterince veremediklerini, işlevsizleştiklerini, bu konuda ciddi adımlar atılması gerektiğini belirtti. Tural konuşmasında Türkiye’nin içinde bulunduğu bu süreçte, her türlü saldırının ana hedefinde olan Alevilerin her anlamda korumasız olduklarını, örgütler arasında bir eşgüdümün sağlanamamasının birlikte karar alınmasını engellediğini, zaten temsil kabiliyeti azalan kuramların her zamankinden daha fazla sıkıntı içinde olduklarının belirtti. Av. Mehmet Tural birlik, beraberlik olmazsa bu işin sonu hiç iyi görünmüyor, dedi.

Yazar Ayhan Aydın sunumunda;

 

Selçuklu ve Osmanlı’daki en önemli kırılma noktalarının 1240 Babailer İsyanı, 1514 Çaldıran Savaşı, 1826 Bektaşi Tekkelerinin Yasaklanması tarihleri olduğunu söyleyerek bunun da geçmişinin unutmaması gerektiğini, nasıl ki bir Alevi Sosyolojisi’nden bahsetmek mümkünse, bir de Alevi Tarihi vardır, fakat bunu da gerçek tarihçiler araştırıp ortaya koymalıdır, şeklinde konuştu. Aydın KerbelaOlayı’ndan sonra başlayan başta Eba Müslüm Olayı gibi halk hareketlerinin, sosyo-ekonomik olarak sürekli dışlanan, baskı altında tutulan halk kitlelerinin yalnızlaştırılmasından, ötekileştirilmesinden kaynaklandığını, işin sadece inanç kaynaklı olarak algılanmaması gerektiğini, bunun bir toplumsal boyutunun olduğunu dile getirdi. Ayhan Aydın, Fatih Sultan Mehmet’in daha çok vergi almak için kırsal alanda yaşayanları yerleşik yaşama geçirdiğini, tekke ve dergâhların ayrıcalıklarını kaldırdığını, her zaman için sömürülen kitlenin halk kitlesi olduğunu Babailer İsyanı’yla başlayan hareketin, Çaldıran öncesi sayısız ayaklanmayla sürdüğünü söyledi.

1826 yılında da Yeniçerilerle birlikte Bektaşiliğinde resmen yasaklandığını, tekke ve dergâhların kapatıldığını söyleyen Ayhan Aydın, Aleviler Alevi tarihinin de en iyi kaynaklarından birisi olan Osmanlıca yazılmış, Osmanlı Arşiv belgelerini okuyacak doktora düzeyinde akademisyenler yetiştirmezlerse, boşa konuşmuş olacaklarını sözlerine ekledi.

 

Misafir olarak katılan Yazar Ali Aksüt de söz alarak, Alevi tarihinin bir bütün olarak ele alınması gerektiğini, Babailer İsyanı’nın çok önemli olduğunu ancak bu isyanın başında bulunanların kimliklerinin bu toplum tarafından yeteri kadar bilinmediği, söyledi. Ali Aksüt Alevi tarihini onu çarpıtacakların değil, doğruları yazacakların kaleme alması gerektiğini, bu konuda büyük bir boşluğun bulunduğunu, örneğin Alevilerle Aydınoğulları arasında kimsenin bir bağ kuramadığını aslında böyle bir bağın var olduğunu, dile getirerek, bu konuda çok daha fazla araştırma yapılması gerektiğini vurguladı.

 

Yazar Lütfi Kaleli ise, yine İslam’ın ilk döneminden bugüne yapılan haksızlıkları içeren bir konuşma yaptı. On İki İmamların tümünün katledildiğini söyleyen Kaleli bu can kırımlarının Sivas’tan, Maraş’a, Gazi’ye, Gezi Olayları’na kadar sürdüğünü dile getirerek, Alevi örgütlülüğü üzerinde durdu.

Lütfi Kaleli, Birlik Partisi, İlk kurulan Hacı Bektaş Veli Derneği, Karacaahmet Sultan, Şahkulu gibi köklü Alevi kurumlarının günümüzdeki örgütlenme faaliyetlerinin tarihini dile getirirken özellikle bir hukuki örnek dava hüviyetinde olan, Semah Kültür Vakfı’nın kuruluşunu detaylı bir şekilde anlatarak Alevilerin örgütlenme konusunda da ne kadar sancılı süreçler yaşadıklarını aktarmış oldu.

Zaman zaman görüşlerini dile getiren Araştırmacı ve Doktora öğrencisi, Semih Savaşal da tarihin, bilimsel araştırmaların önemini dile getiren konuşlarıyla katkıda bulundu.

 

ŞAHKULU AKADEMİ’NİN SON DERSİ DE YAPILDI…

İki ay boyunca Alevilik’le ilgili akademisyen, yazar, gazeteci, uzman isimlerin konuşmacı olarak katıldıkları Şahkulu Alevi Akademisi’nde Güz 2016 Dönemi’nin son dersi, 19 Kasım 2016 Cumartesi günü yapıldı.

 

Av.- Yazar Ali Yıldırım

Hüseyin Gazi Vakfı Başkan Yardımcısı

19 Kasım Cumartesi günü Av.- Yazar Ali Yıldırım “Aleviler ve Hukuk” isimli sunumunu yaptı.

İki ders boyunca aynı zamanda Alevilik üzerine görüş ve düşüncelerini katılımcıların da fikirlerini aktarmalarıyla sohbet şeklinde sürdüren Ali Yıldırım, bir Alevi Tarihi’nden şimdilik söz etmek mümkün değilse, aynı şeklide bir Alevi Hukuku’nun da tam yerleşmediğini, bunun ise çok büyük bir eksiklik olduğunu dile getirdi.

Ali Yıldırım Alevilerin artık kendi tarihlerini kendilerinin yazmaları gerektiğini bunu bir bilimsel yol ve yöntem olarak ortaya çıkarmak gerektiğini vurguladı.

Aleviliğin kendine özgü bir değerler bütünü olduğunu söyleyen Ali Yıldırım, binlerce yıllık bir geçmişi olan Alevilik, farklı araştırmaların yol ve yöntemleriyle, anlatımlarıyla kaleme alınıyor, yalan yanlış anlatılıyor, Alevilik konusunda alanda, metinler üzerinde aslında yeterli araştırma da yok, bunlar da bu toplumun bir eksikliğidir. Ama Alevileri Aleviler tanımlasın, Aleviler yazsın, Alevilerin tarihini hep onu yanlış yorumlayanlar yazdı, anlattı, artık buna son verelim, dedi.

Ali Yıldırım Türkiye’de tarihler boyunca olduğu gibi, günümüzde de hep devleti yönetenlerle bir mücadelenin olduğunu, bunun da tamamen Alevileri, Aleviliği devleti yönetenlerin yok saymalarından kaynaklandığını belirterek, Osmanlı Alevileri asimile etmek, yok etmek, katletmek üzerine bir sistem kurmuş, binlerce Alevi farklı bir inanca sahip diye yok edilmişler, dedi.

Derneklerin, vakıfların kurulması aşamasında çok büyük mücadelelerin verildiğini, halen de bu hukuk mücadelesinin devam ettiğini sözlerine ekleyen Ali Yıldırım, devletin halen Alevileri yok saydığını belirtti. Aleviliği kendi özgün şekliyle yaşayan ve yaşatanlara kulak verilmesi gerektiğini, semahın da, cemin de, köklerine inildiğinde aslında Anadolu’nun kadim kültürlerine gidilmesi gerektiğini, şimdi “Göbeklitepe’den İznik Konsülü’ne” bir tarihi kesitin Aleviliğin de bir tarihi olduğunu söylesem, birileri şaşabilir ama bu böyledir, dedi.

 

Yüksel Mansur Kılınç

Gazeteci- Yön Radyo Yönetim Kurulu Başkanı

 

Yaklaşık otuz yıldır yayın dünyasının içinde olan ve Türkiye’de en çok sevilen, dinlenen radyolardan birisi olan Yön Radyo’nun Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı da yapan Gazeteci Yüksel Mansur Kılınç ise zevkli sohbetiyle Türkiye’de yayın dünyasının gerçekleriyle dinleyenleri yüz yüze getirmeyi başardı.

Türkiye’de Alevilik’le ilgili yayınları tarihsel sürecine kısa değinerek başladığı konuşmasında ülkemizde yaşanan sorunlardan yayın dünyasının da payını aldığını özellikle dile getiren Kılınç, ülkemizde Alevi kimliğinin tam anlamıyla hiçbir zaman yayın dünyasında yer alamadığını söyledi.

TRT dâhil radyo ve televizyonların, basılı yayın organlarının kendi perspektifleri doğrultusunda haberler, yayınlar yaptığını hiç birisinin tam anlamıyla Alevilik konusunda doyurucu bir yayın yapmadıklarını, böyle bir yayın politikalarının olmadığını söyleyen Yüksel Mansur Kılınç konuşmasında, tarihsel olarak yayıncılık alanında da, çok değerli bazı isimleri anmak gerekir; bir Abidin Özgünay, Mehmet Yaman Dede, bir Cemal Şener’in bu alanda hizmetlerini unutmamalıyız, dedi.

Sorular üzerine, “vallahi bizler de tam anlamıyla halen Yön Radyo’nun neden kapatıldığını anlayamadık, ama öyle bir büyük tepki doğdu ki, bu konuda geri adım atmak zorunda kaldılar, Türkiye’nin her yerinden büyük tepkilere neden olan Yön Radyo’nun kapatılmasının bir gerekçesi zaten olamaz” şeklinde konuştu.

Şahkulu Sultan Dergahı’nın yapmış olduğu Akademi çalışmasının çok çok önemli olduğunu dile getiren Mansur Kılınç, işte bir üniversite böyle kurulur, bunun temelleri böyle atılır, dedi.

Eski Milletvekillerinden ve Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu Başkanı, Şahkulu Sultan DergahıMütevveli Heyeti üyesi de olan Ali Rıza Gülçiçek de, ziyareti esnasında, bu çalışmaların özlemini duydukları çalışmalar olduğunu, bunu çok büyük bir takdirle karşıladıklarını söyledi.

Yeni dönemle ilgili Şahkulu Akademisi’ne katılanların görüş ve düşünceleriyle ilgili yapılan sohbette de tüm dersler boyunca dinleyici olan katılımcılar yeni dönemle ilgili eleştiri, öneri ve isteklerini dile getirdiler.

 

Yeni Şahkulu Akademi Dönemi 28 Ocak 2017’de başlayacak…

 

 

AYHAN AYDIN

 

Adres:

Şahkulu Sultan Külliyesi Mehmet Ali Hilmi Dedebaba Araştırma Eğitim ve Kültür Vakfı, Merdivenköy Mahallesi. İmam Ramiz Tekkealtı Sokak. No: 7

Kadıköy / İstanbul.

Telefon: 0216 368 55 25

Faks: 0216 385 64 49

E-Posta: info@sahkulu.

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile