Mümtaz Soysal, Yıldız Kenter

MÜMTAZ SOYSAL, YILDIZ KENTER

Hani bazı isimler vardır, dünya durdukça yaşayacak, eylemleriyle, görüş ve düşünceleriyle yaşadıkları dönemde ve sonrasında bir büyük kitlenin, bir büyük davanın, bir büyük çabanın, bir sanat dalının da en önemli isimlerden olmuşlardır. Verdikleri mücadeleleri görmemek için; ya kör olmak gerekir, ya da tam anlamıyla cahil, ya da karanlık bir zihniyet…

Yurdumuz geçtiğimiz günlerde iki büyük ölümsüz değerini sonsuzluk âlemine uğurladı.

Her ikisinin de cenaze merasimlerinde bulunun, aynı zamanda orada hazır bulunanların ruhlarıyla bütünleşen birisi olarak söyleyeyim ki, bu ülkede ne demokrasi yok edilebilir, ne insanlık tükenir, ne de insana, insanca yaşama olan özlem biter. Aslında bu ülkede yürek aynı yürek, öz aynı öz, yanan aynı insanlık ateşidir.

Yazılarıyla Hukukumuzun Pusulası: Mümtaz Soysal

Mümtaz Soysal Hocanın kitaplarını, gazetelerdeki makalelerini okuyarak büyüdük. Yazıları çoğu zaman gerçek bir kutup yıldızı, pusula niteliğinde yazılardır. 

Mümtaz Soysal, Türkiye’nin demokrasi, insan hakları, hukuk mücadelesinde her daim adı anılıp, yâd edilecek, yeri doldurulamaz çok büyük bir değerimizdi.

Mümtaz Soysal Hoca, bir kere her şeyden önce evrensel hukuk normlarını uluslar arası boyutuyla çok çok iyi bilen, hukuku bir insan hakları meselesi olarak yorumlayan, laiklik, özgürlük ve hukuk arasında doğrudan bağlar kuran bir düşün insanıdır.

İyi bir hukukçu olmak için sadece hukuku bilmek yetmiyor, tüm dünyaya, insan hakları meselelerine, devletin nasıl bir hukuk devleti olması gerektiğine ve evrensel değerlere bir bütünlükte bakıp, hukukun insanın her yönüyle gelişmesi için nasıl roller üstlenebileceğini de çok iyi bilmek gerekiyor. Hukuk metinlerini sadece “lafzıyla” bilmek ne ifade edebilir, onu bir ülke ve o ülkenin tüm vatandaşları açısından tam eşit ve evrensel olarak yorumlamadıktan sonra?

Mümtaz Soysal, özgürlükçü bir anayasa metni olarak yorumlanan 1960 Anayasası sürecinden bu çabalar içindeyken, 1980 darbesi ve sonrasındaki ‘82 Anayasasının ceberut, insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayan, bazılarını da yok eden, faşist ruha dayalı bu hukuk metnine bu sefer karşı koyarak bu konudaki mücadeleci isimlerin de başında yer alıyordu.

Mümtaz Soysal; çağdaş Türkiye’nin aydınlık yüzü, Türkçe’yi en iyi kullanan gazetecilerden birisi, ülkemizdeki her türlü sosyal-siyasal meselelerde kafa yormuş, hayatını demokrasi mücadelesine harcamış yeri doldurulamaz gerçek bir aydınızdır. Anası önünde büyük bir saygı ve hürmetle eğiliyoruz.

 

Evreni Aydınlatan Gerçek Bir Yıldız: Yıldız Kenter

Tiyatro insanoğlunun yarattığı en eski, en önemli sanat dalıdır. Tüm varlık, yokluk, var oluş, düşünce, acı, sevinç, dünyada insanın ve insanlığın istisnasız tüm halleri sanatın dolayısıyla tiyatronun da konusu içindedir.  İyi bir tiyatrocu sadece rolünü iyi oynayan bir oyuncu değildir, tüm ruhunu, benliğini, özünü, tüm birikimlerini o oyuna verebilen insandır. Yürek yakıcı, göz yaşartıcı, ruha işleyen, benliğe kazınan ölümsüz dizeler, iyi bir tiyatrocuyla insanı ve insanlığı da değiştirir, onu tüm yaşamın gerçekliğiyle buluşturur. Büyük bir şair, bir öykücü, bir düşün insanı olmak yetmez tiyatro eseri yazarken, tüm gerçekliğiyle yaşamın içinde soluduğu metinler olmalıdır o metinler. Ama bundan da önemlisi tüm konuşmalarıyla, mimikleriyle, haykırışlarıyla, ruhlar ötesine geçip insanla buluşması, insana insandan daha yakın olması gerekir gerçek bir tiyatrocunun.

Yıldız Kenter’in yaptıklarını, nasıl usta bir tiyatrocu olduğunu anlatmaya kitaplar yetmez… O her boyutuyla çok yönlülüğün büyük ve ölümsüz bir ismidir; ırk, renk, cinsiyet, din, dil ayrımı yapmayan yeryüzü hümanizmasının doruk noktasındadır. Yıldız Kenter dünya durdukça yaşayacak bu toprakların en evrensel değerlerinden birisidir.

Yıldız Kenter sadece bir tiyatrocu, Türkiye’de tiyatronun öncü isimlerinden birisi değildir… 

O yürüyen dağ idi, coşan deniz, dahası bir yar, cilveli bir ceylan, koca bir ana yüreği idi.

O çağıl çağıl akan nehir, tarlalarda altın başaklar, salkım söğütler, yağan yağmur, coşan bir öfke idi…

O Anadolu’ydu, o Balkanlar’dı, O tüm Asya, Avrupa, Afrika idi…

Görmediniz mi yoksa onu? O gidiyor, yakalayamadınız mı yoksa onu Urfa boylarında, Artvin dağlarında, Tokat’ta bir kervansarayda sohbet etmeniniz mi yoksa?

Oysaki ağlayan bebelerin gözyaşlarında, sistemin köleleştirdiği nasırlı ellerin derin kederlerinde o vardı.

Hani devriyeler geziyor, kim dost, kim düşman bilinmez büyük ulusal kurtuluş savaşında cephaneye mermi taşıyan analar vardı ya,  görmediniz mi siz, işte onların umutlarında o vardı?

Yıldız Kenter diyorum size; dağ dağ, ova ova, bu yurt toprağında Hristiyanında, Alevisinde, Mecusisinde, Ermenisinde, Rumunda var olan…

Kimliğini bulan ve haykıran, ben insanım, insan oğluyum, insan kızıyım, diyebilen bir büyük, ölümsüz isim diyorum, ben size…

Anısı önünde sonsuz bir saygı, sevgi ve özlemle eğiliyoruz.

AYHAN AYDIN

Bir Yol Gazetesi, 21 Ekim 2019